Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 20 OCAK1994 PERŞEMBE
KULTUR
Yalçın Gökçebağ'ın resim sergisi ay sonuna dek Ankara Armoni Sanat Galerisi'nde görülebilir
Yürek nasıl ernrediyorsa resim öyle biter
FERHATÖZGÜR
Yalçın Gökçebağ, soyut. minima-
list, non-fıgüratif eğilimlerin ağırlık
kazanmaya başladığı günümüz
Türk resminde öteden beri inandığı
doğaa, gerçekçi tavnnı elden bı-
rakmamakta ısrar etmektedir. Bu
yönüyle onu resmin daha çok figü-
ratif kanadında saymak gerekir
Yalçın Gökçebağ, tavnnı neden us-
talıktan, titizlikten yana tutuyor''
Kalıplaşmış bır sav gibi görünse de
yinelemekte yarar var: 19. yüzyılda
tohumlan atılan ve hızb bir ivmeyle
büyüyen teknolojik buluşlar, tasa-
nm araçlanndaki elektronikleşme.
elbette insanın el melekelerini zede-
ledi ve sanatın zanaat yönünü ört-
basetti.
Bu yüzden belki de onun resmin-
deki en önemli özelliklerden birisi,
becerinin tarihsel yozlaşmasına kaş
çatan bir disiplin ve işçiliği ön plan-
da tutuyor olmasıdır.
Fırçaya saygısı
Batı resminde sürrealistler, Rous-
seau ve hatta 16. yüzyılda Bruegei'ın
kurduklan imge dünyasında, titiz
bir biçimlendirme ve boyama an-
layışını buluruz. İşçiliği ağır basan
bu biçimlendirme anlayışında. mod-
le ile hacimlendirme görülür.
Yalçın Gökçebağ'da bu gelenek-
sel resimsel anlayışa zıt kaçan bir
yön görmüyoruz. ancak modlenin
yanında renkçi bir tavır, hava ve
renk perspektifinin yanında yüzeyci
etkiler bırakan düzenleme anlayışı
göze çarpıyor, aynı anda.
Çoğun biçimleri kümeleyerek
kütlesel formlara dönüştürmesinde
bu renkçi ve yüzeyci etki daha da ar-
tabiliyor. Sonra, klasik Batı resmi-
nin estetik özelliklerini sindirmiş ol-
masına karşın alttan alta resimse!
kaynaklannı bizim coğrafyamı-
zdan, bizim ustalanmızdan alan. Şe-
ker Ahmet Paşa' nın "Orman" ını,
AH Bey'in "Manzara"sını seven bır
yürek kendini duyumsatıyor. Ger-
çekten Yalçın Gökçebağ. fırçasına
olan saygısını Batılı ve Doğulu usta-
lann ahlakından almış görünüyor.
Yalçın Gökçebağ'ın bir zamanlar
kamera objektifiyle kurduğu
yakınlık, tasanmlannı çarpıcı. ilginç
görsel boyutlara vardırmada belli
avantajlarsağlıyor.
Kuşbakışı, yakın plan, cephederr
görüş gibi bakış açısı varyasyonlan
onun, kaynağını Anadolu mitosun-
dan aldığı figüratif konulan sıkı
Kentsel yaşamın boyunduruğunda doğacı resimlere belli bir özlem duymuyor muyuz?Sanatçının doğa görünümlerinde bu özlemin tadı duyumsanıvor,
sıkıya kucaklamak isteyişinin bir
göstergesi olmaktadır.
Fırçanın resim yüzeyinde atraksi-
yon oluşturmadığını görünce, bu tip
resimleri "tutuk" olarak adlandı-
rmak çoğumuzun işine gelmiştir.
Yalçın Gökçebağ'm bu "disiplin"ıni
aslen "içtenlik" açısından elc almak
daha doğru olur. Çünkü böyle bir
tavn reddedersek. ressamın yüreğini
duymamak gıbı kaba bır beğeninın
içine hapsoluruz. Bılinmelidir ki yü-
rek nasıl emrediyorsa resim öyle bi-
ter.
İçten gelerek yapılmadığı sürece,
özeİükJe "saf yürek tavnnı benım-
seyen ressamlar, sonunda Platon'un
"Devlef'ten kovduğu sanatçılann
düştüğü "mimesis" tuzağına düşer-
ler.
Neden? Çoğun resim yüzeyi üze-
rindeki bu olağanüstü sabır vedisip-
lin. fotoğratlk bır kımliğe bürünjir
ve "işçilik" giderek. "oyalanma" ya.
bir tür "oyun"a dönüşür. Ancak
Yalçın Gökçebağ'ın resminde gelış-
tirdiğı boyama sıstematıği. şiırsel
espri, saf yürek resmin alışılagelmiş
"ağır albeni" etkisinı sılıyor.
A/a indirgenmiş renkçilik
Acaba Yalçın Gökçebağ'ın resmı-
nin plastık oluşumu neyc dayanı-
yor? 1970'lerdegelenekselTürk res-
minde en yaygın olan. düzlemsel
kompozisyon şemasından nasıbini
almış bir cephe+kuşbakışı yerleş-
tıriminden. boşluk ve genışlik dozu
ağırlaştınlmış bir resimsel anlayışa
geçiş.
Bir bakıma bu. boyama evriminin
tersıne dönüşüdür. Hacımden yüze-
\e değil de yüzeyden hacime yöneliş.
Üstlık hatırlayalım. geleneksel Türk
resöjı. Batı resminde hiç olmamı|*
rerjklilığı beaiaisemişti. Yalçın Gök-
çebağ bu geleneğin göz boyayıcı
çekiciliğıne düşmemiş göriinmekte-
dir. Her zaman aza indirgenmiş bir
renkçilik var onda.
Yalçın Gökçebağ resminin özgün
nitelikleri var:
Yukanda değindiğim büyüklük,
boşluk etkisi örneğin. Yüzeyde boş-
luğun kapladığı alan arttıkça resmin
büyüklük etkisi de artmaktadır. Do-
layısıyla fıgürler bu atmosferde bü-
yütülmek istenmemektedir. Hem,
büyüklüğün boyut sorunu deği] bir
dil sorunu olduğunu vurgulamak
gerek. Kanımca Komet böyle bir
orantısal özelliği, gerçeküstücü bir
dil için seçmiş görünmektedir.
Yalçın Gökçebağ'ın büyük boşluk-
lar içindeki figürieri. dramatik değil,
eylemsel özellikleri ile gösteriliyor-
lar: Saman yüklü at arabalan, sal-
lantısız kavaklar, başıboş dolaşan
kuş kümeleri, hasat zamanında çalı-
şan köylüler, gölgelikte dinlenenler
ve boşluğu. gökyüzünü soluyan
anneveçocuk...
Şiirsel sahneleme özelliği
Bu yönüyle Yalçın Gökçebağ bır
anlatımcı mıdır? Hayır. Işığı kısılmış
bu doğa görüntülerinde oraya bu-
raya dağılmış halılar. kilimler, Ana-
dolu'nun dört bir yanından top-
lanmış referanslar oluyor. Objektifi-
ni kentsel yaşamın boğuculuğundan
alabildiğine uzak, cazip, daha bir
bizden. dingin. soluklu görünümle-
nne kaydırmış görünse de hiçbir za-
man kırsal yaşamın dondurulmuş
enstantaneleri değiller. Resmini bu
tehlikeden kurtaran, şiirsel bir sah-
neleme özelliği. Yalçın Gökçebağ
katıdan ziyade organiği, ağırdan zi-
yade hafifi. sembolikten ziyade im-
geseli tercih eden bir sanatçı.
Rousseauvari "acayiplik", "efsa-
nevi" özellikler Yalçın Gökçebağ'ı
fantastik resim yapacaksa ilgiiendi-
recektir, daha ziyade. Ama göriinen
o ki. yere basmayı. toprağı daha çok
seviyor. Kurgulamadaki gizemsel-
liği yeterlı görüyor. Bu açıdan içi-
mizde potansiyel olarak var olan şi-
irselliği tavlayıa bir özelliği var res-
minin. Dahası, kentsel yaşanun bo-
y unduruğunda bizler, doğaa resim-
lere belli bir özlem duymuyor mu-
yuz? Yalçın Gökçebağ'ın saf-
İaştınlmış doğa görünümlerinde bu
özlemin tadı duyumsanıyor.
Bir gün gelir de yapılaşma. top-
rağı boğacak boyutlara vanrsa
(Yalçın Gökçebağ neyin resmini ya-
Jjjgr? Aynı doğacı anlayışta ayni do-
fayı. fakat sadece yüreğinde ka-
lanı...
Pajonk'un
yeni
çalışmalan
Kültür Servisi- İstanbul
Toprakbank Sanat Galerisi'nde
Kainat Barkan Pajonk. yenı
dönem çalışmalannı sergiliyor.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim Bölümü'nü bitiren
sanatçının galeri hocası Halil
Dikmen, atölye hocası ise
Prof.Zeki Faik İzer'di. Ortaokul
ve liselerde resim öğretmenligi, bir
sürede Şehir Tiyatrolan'nda
realizatörlük yaptı. İlki 1960'ta
olmak üzere 27 kişisel sergi açan
Pajonk, yurtiçinde 400'den fazla
karma sergiye katldı. Yurtdışında
ise Viyana, Roma, Münih,
Philadelphia, New York, Vichy,
Clermont Ferrand, Barcelona,
Amman ve Bahreyn'de toplu
sergilerekatıldı.
Figüratif anlayışla doğa
OfFenbach-Main'deki Nvotel'de.
Frankfurt-Main'de Bank für
Gemeınwırtschaft'ta. en son da
Moskova'da Manege Sergi
Salonu'nda kişisel sergiler açtı.
Kainat Barkan Pajonk, pastel ve
kanşık teknikte gerçekleştirdiği
küçük boyutlu ve tuval üzerine
yağlıboya büyük boyutlu
yapıtlannda doğa temasını
figüratif anlayışîa yorumluyor.
Pajonk. "Severek yaptığım
resünlerimin başkalarınca da se-
vflmesi ve yalnızca büyük me-
kanlarda değil e> lerde de yer
alabilmesi için bu sergimde artık
küçük boyutlu tuvaüerle çaltşmak
gereğini duydum" diyor.
Yalmzlık duygusu egemen
Sanatçının resimlennde, aşınya
kaçmayan bir sevinç ve hüzün
vermeyen bir yalmzlık duygusu
hakim. İzleyiciyedoğada yalnız
başına olduğu değil. doğayla
başbaşa olduğu izlenimi vermeyi
amaçlayan sanalçının desenlerine
duygusal bir renk armonisi eşlik
ediyor. Toprak renklen ve
mavinin tonlannın ağırlıkta
olduğu göze çarparken, beyazın
da vazgeçilmez biryeri olduğu
görülüyor. Pajonk'un eserleri,
yurtiçindeki resmi ve özel
koleksiyonlann yanı sıra,
Almanya, Isviçre^ Amerika,
Japonya, Rusya, İtalya ve
Malezya'da da bulunuyor.
Sanatçının Toprakbank Sanat
Galerisi'ndeki sergjsi, 9 şubat
tarihine kadar sanatseverlerin
ziyaretine açık.
Derya Baykal Şensoy, Ferhan Şensoy'un 4
Şu Gogol Delisi'nde beş değişik kadını canlandınyor
Kadınlarabirazalayaamasıcakbakış
DİKiMENGÜRtlV
UÇARER
"Sembolizm. romantizme gebey-
ken, yani artık bütün yazarlar ve çi-
zerler romantizme yatay geçiş yap-
ntaya domuzlanırken; 'bı/e bizim ın-
sanımızı getınn!' diyordu, yntık don-
dan çıkar gibi, Nikolai Gogol isimli
genç bir yazar. Genel bir afaJlama
oldu Rusya'da. Kim lan bu Gogol?'"'
DENEMELER'dekı "Baltık De-
nizine Ulaşan Beyaz Torba" yazısına
bu sözlerle başlıyor Ferhan Şensoy.
Gogol'ün zengin dünyasını dokuz
sayfa içine sığdınveriyor. Ona tut-
kusunu salt bu yazıda değil. 1975'te
Montreal'de "en iyi yabancı yazar"
ödülünü kazandığı "Şu Gogol deli-
si" adlı tek kişilik oyununda da aynı
sıcaklıkla dile getiriyor.
Ortaoyunculann
alışılagelen çizgisinin
dışında, şiirselliğin ağır
bastığı oyunda, kostüm
ve müzikle Ferhan
Şensoy'un fantezisi
tamamlanıyor.
Ferhan Şensoy, "Şu Gogol Delisi'-
'nde Gogol'ün eserlerindekı kadın
kahramanlardan yola çıkarak beş
değişik tip üzerinde durur. Anna
Andrievna Smirnov. Sofıa Smirnov,
Olga Fominişka. Vasilisa Kaşpo-
rovna ve Mavra Mavroviç. "Bir De-
linin Hatıra Defteri"nde Poprişçin
bir ara seslenir, "Ma>Ta, çizmelerimi
getir." Hiç tanımadığımız. adını bir
kez Popriscin'in ağzından duydu-
ğumuz bu genç kadın, "Şu Gogol-
Delisi'nın ana kişisidir.Paprişçin'e
aşıktır.onu savünur ve gidirik onun-
la özdeşleşır.Ferhan Şensoy bir yan-
da Mavra"yı Paprişçıne dönüştürür-
ken öte yanda da Paprişçin'in delili-
ğiyle Gogol'ün deliliğini özdeşleşti-
rir. Oyunun başındaki "Balalayka
Semaver" bölümü Gogol'e, onun
deliliğine övgüdür. Oyun kısa sah-
nelerden oluşur ve her sahnenin so-
nunda yer alan "Gogol'ün Mezar
Ötesi Sesi" yazann dünyasını. onun
dünyaya gülerek bakışını verir. Ya-
zann delilığe adım adım yaklaşımmı
belirler. Mezar ötesinden gelen bu
seste giderek göze çarpan kriz, Go-
gol ile Poprisçin'ın deliliklerinin öz-
deşleştiğini vurgular.
U COGOL DELİSİ Yazan-Yöneten: Ferhan Şensoy / Müzik: Andre Angelini
I Dekor: Ferhan Şensoy / Giysi: Canan Göknil / Işık: Hüseyin Ulaş / gibi yapan-
lar: Derya Baykal Şensoy, Şükran Dedeman, Şükran Elmalıoğlu
"Şu Gogol Delisi" Popriscin'in,
Mavra'nın ve Gogol'ün yargıîandığı
bir duruşmadır. Anna Andrievna,
Sofıa Smirno\. Olga Fominişka ve
Vasilisa Kasporovna bu duruş-
manın tanıklandır. Oyunun birinci
bölümünde Poprişçin'e tanıklık
ederler. ikınci bölümde ise Mavra'-
ya. Kabare türüne yatkın bu yargı-
lama boyunca tanıklar sık sık değiş-
tiği gibi anlattıklannın doğruluğunu
kanıtlamak istercesine başka tanı-
klara da başvururlar. Olaylar ikinci
ve üçüncü ağızdan aktanlır izleyici-
ye. Bu aktanma Derya Baykal Şen-
soy1
dur. Derya Baykal, beş ayn
kadını canlandınrken aralanndaki
farkhlıklan sesle, kostümlerle ve ak-
sesuvarlarla öne çıkartır. Mavra'da
geveze bir hizmetçi kızın sevecenliği-
ni vurgularken, Vasilisa Kaşporov-
• Derya Baykal Şensoy, beş ayn kadını
canlandınrken aralanndaki farklılıklan sesle,
kostümlerle ve aksesuarlarla öne çıkartır. Ancak
sanatçı bu değişimlerde zamanlamayı aksatmıyor.
na'da orta yaşlı bir hancı kadın olur.
Anna Andrievna ise uçuşan giysileri
içinde bir dişidir. Bu tür sahnelerde
tempo kaçınılmaz. Derya Baykal
Şensoy, bu değişimlerde zamanla-
mayı aksatmıyor. Hızlı bir tempoyla
bir kadından diğerine geçerken, bir
tip içinde değişik kişileri de can-
landınyor. Örneğin Mavra iken aynı
zamanda Poprişçin oluyor, ya da
Bayan Smimov iken süvari yüz-
başısı Rastokovski oluveriyor. Sa-
natçı, çizdiği kompozisyonlara an-
latımcı bir tavırla yaklaşıyor. Tüm
kadınlara belki biraz alaya ama
sıcak bir açıdan bakıyor. Oyunun
çizgisi de böyle bir yaklaşımı gerek-
tirmekte;
Aynı şekilde, "Gogol'ün
Mezar Ötesi Sesi" ni içeren bolüm-
lerde sahnenin iki yanında duran ek-
ranlara. Ferhan Şensoy'un Gogol'ü
anımsatan resimlerinin yansıması
yine yazara duyulan yakınlığın sıcak
bir alayia vurgulanışı olarak yorum-
lanabilir. Derya Baykal ikinci bö-
lümde "Sekizinci Dülsinea" sahne-
sinden başlayarak anlatımcı kişili-
ğinden sıynlır ve birduygu yoğunlu-
ğu içine girer. Mavra'nın; sevginin.
savunmanın ötesinde Popriscin'in
deliliğı ile özdeşleştiğj etkileyici sah-
nelerdir bunlar. Gogol'ün mezar
ötesinden gelen sesi de Popriscin'in
sözleriyle birbiri içine girerek nokta-
lanacaktır şubatın 349. günü.
Ortaoyunculann alışılagelen çiz-
gisinin dışında. şiirselliğin ağır
bastığj oyunda Canan GökniPin
kostümleri kimi zaman dönemin iz-
lerini taşıyor, kimi zaman günümü-
zün uçukluklanna uzanıyor. Çarpıcı
renklerle, hoş modellerle Ferhan
Şensoy'un fantezisini tamamJayan
bir görünüm sergiliyor. Andre Ange-
lini'nin Rusmotifleriylesüslümüziği
ve Şensoy'un stilize dekor parçalan
da yine oyunu tamamlayan öğeler.
Bakanlıktan
birbaşvuru
kitabı
ANKARA(A.A)-Gazeteci-yazar
Ahmet Oktay'ın hazırladığı ve
1923- 1950yıUannıkapsayan
'Cumhuriyet Dönemi Edebiyaü",
Kültür Bakanlığı Yayımlar
Dairesi Başbakanlığı'nca
basılarak, okurlara sunuldu.
Oktay, 1300 sayfadan oluşan
eseriyle ilgili olarak, kitabın
edebiyat tarihine özgüçizgiler
taşıyor olsa bile, 'Biredebiyat
tarihi'olmadığnı belirterek,
kitapta yer alan yazar ve şairlerin
seçimiyle ilgili oiarak da şunlan
söylüyor:
"Ben her kesimde, özellikle
profesyoneüerin dünyasında, tu-
rucu, liberal ve solcu söylemler
bağlamında. y azınsal değeıieri
karsılıklı olarak kabul edilnûş,
zamanlarında etkileri olmuş, genç
kuşaklarda iz bırakmış ve yazmayı,
Enis Batur'un sözleriyle
(Kendilerine yu> a edinmiş) kişileri
göz önünde bulundurdum. Bunun
dışında hiçbir öny argını, önsecünim
olmadı."
Oktay, kıtabının. 'İmpara
torluk'tan Cumhuriyet ve De-
mokrasiye' başhklı ilk bölümünde
edebıy atın 'arka planı'nı ele alıyor.
bu kapsamda "İdeolojik Yönelişler
\e Kamplaşmalar'ı da inceleyen
yazar, ikinci bölumde edebiyat
ortamı ve arayışlan ırdeliyor.
Ahmet Oktay. eserin son
bölümünde ise 1923- 50
döneminin 53 şair ve yazannı
konu ediniyor. Burada yer verilen
isimler. yaşamlan. yazım
yaşamlan. yapıtlan, sanatlan ele
alınıyor. Yazar ve şairlerin
yapıtlanndan örnekler de
veriliyor.
Oktay. kitapta yer alan 'Sunuş'ta,
ilk kitaplannı 1950'denönce
çıkannış olmalanna rağmen. Aziz
Nesin, Behçet Necatigil, Arilla
İlhan. Edip Cansever, Turgut Uyar
gibi yazar veşairleri. 1950- 198Ö
arasını kapsayacak ikinci cilde
bıraktığını belirtiyor.
CRR'de
haftanın
etkinlikleri
Kültür Senisi - Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda bu akşam saat
19.00'da Hüseyin Sermet ve Kun
Woo Paik ikilisi bu pıyano resitali
verecek. Ferhunde Erkin, Ulvi
Cemal Erkin \ e Adnan Saygun'un
öğrencısı olan Hüseyin Sermet.
1968 yılında Türk hükümetinın
verdiğı bursla Fransa'ya gitti.
Pans Konser\atu\an"nın piyano,
kompozisyon v e kontrpuan
bölümlennde öğrenim görerek.
Pierre Sancan ve Thien Brunhoff
ile piyano. Olher Messiaen ile
kompozisyon çalışmalan yaptı.
Güney Koreli sanatçı Kun Woo
Paik ise New York Julliard
School'da öğrenimini
sürdürürken. Rosına Lhevine'den
dersleraldı. Ravel'intüm
yapıtlannı seslendirmesıyie
bırlikte New York'ta büyük bir
üne kavuşan Paik. daha sonra
Paris'te de aynı başanyı yeniledi.
üseyinSermet
ve Kun Woo Paik'in
piyano resitali
bugünl 9.00'da. Berlin
Senfoni Orkestrası
cumartesi saat 20.00'de
konser verecekler.
Eleştirmenlerın beğenisini
kazanan sanatçı. Berlin. Salzburg.
Paris. Münih, Spolcto. Zürih.
Flanders gıbı önemli müzik
merkezlerindeki festi\ allere
katıldı. Paik-Sermet ikilisi bu
akşam verecekleri konserde Hahn.
Mozart. PoulenoeBrahms'ın
eserleri ni seslendirecek.
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda cumartesi günü ise
saat 20.00'de Berlin Senfoni
Orkestrası'nın konseri
dinlenebilir. Şef Michael
Schoenwandt yönetimindeki
orkestranın solisti Michael
Endeben. Berlin Senfoni
Orkestrası, Stravinski, Sibelius ve
Schumanın eserlerini
seslendirecek.
24 ocak pazartesi günü saat
19.00'da Kun Woo Paik bir piyano
resitali verecek. Paik. resitalinde
Bach. Liszt. Busonu \e
Schoenberg'den eserler
seslendirecek. Salı veçarşamba
günleri saat 19.00'da ise Cemal
Reşit Rey Konser SalonuMos-
ko>a Festiyal Balesi 'neevsahipliği
yapacak. İki ünlü Rus sanatçısı
Maris Liepa ve Sergei Radchenko
tarafından kurulan topluluk,
yaklaşık üç yıldan bu yana iyi bir
performans sergiliyor. Toplulukta
Bolşoy ve Kirov balelerinin
sanatçılanyla. Rusya'nın dünyaca
ünlü diğer sanatcılan da yer alıyor.
27 ocak perşembe günü saat
19.00'da I Fiamminghi Topluluğu.
şef Rudolph VV'erthen yönetiminde
Mozart. Elgar. Haydn Bartok ve
Britten'in eserlerini seslendirecek.
Topluluğun solisti vivolonselist
France Springuel.