22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 TEMMUZ1993 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR 'Sizin İçin Ölüyorum'MEMETFUAT Asnn Bezirri deyince aklıma önce "çalışkanlık" geliyor. Oysa çok daha önemli özellikleri vardı. Örnekse düşünce değiştirmenin ce- ket değiştirmek kadar kolaylaştığı. nerdeyse moda olduğu bir dünyada, Nazım Hıkmet'ın deyimiyle "Döndür- medı rüzgar benı havada yaprağa," di- yebilecek enderkişilerdendı. Aragon'a öykünerek söylersek : Davasına. memleketine. kansına sonuna kadar bağlı kaldı. Gene. örnekse. ülkemizde bilımsel eleştiriye gıden yolun en kav- gacı yolcusuydu Eleştınnın güzel yazı yazmak, sanat konulanndan söyleşi edasıyla söz etmek olmadığını uzun yıllardirenerek savundu. Nesnel eleş- tiri akımını güçlendirmeye büyük emek verdı. Bunlar çok daha önemli özellikler, ama Asım Bezırci deyince gene de aklıma önce "çalışkanlık" ge- liyor. Durmak dinJenmek bilmeyen bır yazardı. Geçımini kazanmak için muhasebecılik gıbi sevmediği ışlerde çalışırken bıle her boş dakikasını eleş- tiriye verdi. araştırdı, ınceledi. yazdı. Son günlerdc yetmişinci kıtabını yayı- mladığını söy lüyordu. Asım Bezirci'yi üni\ersite yıllan- ndan tanıyorum. Aynı dünya görüşü- nü paylaşan iki arkadaştık. Ama eleş- tıri anlayışlanmızdaki, özellikle de sa- nata yaklaşımımızdaki aynmlar yü- zünden, sonlan çok tartıştık. Bir tartı- şmada bana "Soldaki sağcı" demesiy- le arkadaşhğımız kopma noktasına kadar gelmişti. Ama Adam Yayınlan için Nazım Hikmet'in bütün yapı- tlannı derlerken. büyük bir coşkuyla, yeniden birlikte çalıştık. Birçok in- sanın ortak emeğiyle gerçekleşen o yır- mi dokuz kitaplık yapıtlar toplamma Asım Bezira'nin katkılan çok büyük oldu. Bütün yaşamı mernlekeüni. memleketindekı yoksu) kesim insan- lannı düşünerek geçmiş bir aydının. çağnlı olarak gittiği bır memleket top- rağında. beyinleri yıkanmış yoksul ke- sım ınsanlannın yaktığı bır ateşin du- manında boğulması ne kadar acı bir son. Yalnız Asım Bezirci'nin değil, her kitabına bir ödül verilen genç şair Beh- çet Aysan'ın, ozan Hasret Gültekin'in, ozan Nesimı Çimen'in ölümleriyle ne- ler yitirildiğini, yıllardır her ilenye dö- nük düşüncenin karşısında yer alma- lan için eğitimsiz, düşünms yeteneğin- den yoksun bırakılan. yoksul kesim insanlanmızın yüzüne acımasızca vu- rulan bu utanç damgasımn yaratıcı- lanna anlatmak olanaksızdır. 'Kıme niyet. kime lasmet' diye bir söz vardır. Kısmet laikliğeymiş... Ardında yetmişe aşkın kitap bırakan Asım Bezirci, inançlı, yaşam dolu bir insandı Biredebiyat emekçisiydi... PORTRE SERVER TANİLLt Şu yaa için masamın başına geçtiğimde, gözüm o listeye ta- kıldı kaldı. Her kitabının başına koydu- ğu, yıldan yıla zengınleşip du- ran o listede, Asım Bezirci'nin yalnız tükenmez enerjisi değil, kültür ve edebiyat ufkunu da görürsünüz. Merak mı ediyorsunuz? Bu- yurunuz! Edebi yeniüğimizin ta Ab- dülhak Hamiften başlayıp Nazım Hikmet'e uzanan, ora- dan da günümüze değin gelen o büyük seriivenıni düşünürüz. Bu büyük yürüyüşte. aklınıza takılan, diyeüm Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Or- han Kemal ve Orhan Veli, Me- tin Eloğlu, Oktay Akbal, Edip Cansever midir? Asım Bezirci, önünüze bir kitap koyar herbi- riyle ilgili. Yalnız bunlar da de- ğil! Bir eli de halk edebiyatında: Adına düzenlenen bir kültür et- kinliğindc, vahşetin saldınsıyla yaşamından olacağı büyük halk şairi Pir Sultan Abdal üs- tüne, beş yüz sayfalık koskoca bir eser. Aynca "banş' temasını işleyen kitaplar; kültür ve ede- • biyat üstüne kuramsal çalışma- lar; çeviriler, sözlükler. antolo- jiler...Tezgahta noktalamayı bekleyen, ya da "yakında çıka- cak" diye şimdiden duyurusu yapılmtş yığınJa eser de cabası! Ust üste konulduğunda bır insan boyunu geçen yetmişi aş- kın kitap! 50'li yıllarda yazmaya başla- yan, 1927 doğumlu olduğuna göre. daha yetmişine de varma- rruş Asım Bezirci'nin arkaya bıraküğı miras bu! Bir edebiyat emekçisiydi, da- ha doğrusu ağır işçısi! Bütün bu calışmalar. bir gö- rüşten yola çıkılarak yaalmış- tır. Asım Bezirci; temelinde Marksist dünya görüşünün yattığı, belli bir tarih ve toplum anlayışının ışığmda. onunla bağlantılı belli bır edebiyat ve sanat görüşüyle hareket ediyor- du. Bana sorarsanız, bu anlayı- şa sırtınızı çevirdiğinizde, "ede- biyat olayı"nı da anlayamazsı- nız. Bezırci, bu görüşün, bizde- ki ne ilki ne de sonuncusuydu elbette, ama onun yorulmak bilmezizleyicisi... Özetle. bır kuram ve yöntemi oldu Bezirci'nin. Böylesi bir kuram ve yön- temden yola çıkan bir insanın varacağı menzıllerden biri de "halkla bütünleşmek"tir. Onun PORTRE ASIM BEZİRCİ Eleşıirmett ve edebiyat araştt- rmacısı Asım Bezirci. 1927ydında Erzincan'da doğdu. Ortaöğreni- mini parasız yatılı olarak Erzu- rum'da tamamladı. 1950 yılmda Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü biıirdi. Aynı yıl Türkiye Sosyalist Partisi'ne girdi ve gazetelerde siyasal fıkra- iar yazarak yazın yaşamuıa baş- ladı. Üç ke: tutûklandı, ancak yargılamalarsonucuberaat eııi. 1957-59 yılları arasmda Fikret Arıel ve rlalis Acarı takma ad- larırla, sonra da kendi adıvla, bir- çok gazete ve dergide yazıları yayımlandı. Nesnel-bilimseleleştı- rı antayışını benimseyen Bezinı 1980 yüından sonra Türkive Ya- zarlar Sendikası ve Barış Derneğı davalarmdayargılandı Başlıca vapıtları şunlardır Çok Kapılı Oda (1961. 1990), Günle- rin Götürdüğü (H. Cöntük'le. 1962). Okudukça (1967), Ahmet Haşim (1967). Orhan Veli i 1967). Dünden Bugüne Türk Şiı- ri (1968). Nurullah Ataç (1968), On Şair On Şiir (1971). Seçnıe Romanlar (Refika Taner'le 1973). tkinci Yeni Olayı (1974 Sabahattin Ali (1974, 1988. 1992), Nazım Htkmet ve Seçnıe Şiirleri(I975), Bilimden Yana Sosyalizme Doğru (1976), Orhan Kemal (H. Altınkaynak'la 1977) Halk, Sosvalizm, Kültür ve Edebi- yat (1979). Seçme Hikaveler (R. Tanerle. 1981), Orhan Kemal (1985). Halkımızm Dilhle Barış Şiirlerı (1985), Ahmet Haşim (1986), Pir Sultan Abdal (19861 Nazvn Hikmel Yaşamı ve Eserlen (1989.1993). Orhan Veli (1991). Oktay Akbal(1991). Rıfat Ilgaz (1988) Yayımlanan son yapttı, Rene Maublanc ve Marcel Cachin ait "Felsefe, Bilim ve Din"adlıki- tabın çevirisidir. tŞubat 1993) bir adım ilerisi, edebiyatı ve sa- natı işçi sınıfına götürmek; ışçi sınıfının kültürünün oluşumu- na katkıda bulunurken, bır yandan da onun ideolojik mü- cadelesıne edebiyat ve eleştiri alanında yardım etmektir. Halk, Sosyalizm, Kültör re Ede- biyat(l970) ile Bilimdeo Yana Sosyalizme Doğnı(1976) adlı eserleri bu ana konular çevre- sinde döner dolaşır. Bunlar, değerinden hiçbir şey yitirmemiş ve bugün de güncel- liği olan kitaplardır. Söz konusu kuram ve yönte- min getirdiği bir dii anlayışı da vardır ki, Asım Bezirci, onun en güzel ömeklerinden birini ser- giledi çalışmalannda: Anlaşılır, yapmdcıksız. duru bir dil. Şu her gün kullandığımız gü- zel Türkçe. Bu gelişmelerde, hemen bü- tün Türk aydınlan gıbı, Bezir- ci'nJn de üzerinde. Nazım Hik- met'in oynadığı olumlu rolü be- lirtmek gerekir. Kimbilir, belki de bir vefa borcunu yerine ge- tirmek için olacak, büyük şainn "tüm eserler"ıni Türkçe'de okuyuculann önüne koymak onuru, Asım Bezirci'nin oldu. Onunla ilgili birkaç kitaptan en açık ve derli-toplu olanı da, Be-. zirci'nin kaleminden çıkanıdır. 17-8 Mayıs'ta. Strasbourg'ta. Türk Etüdleri Enstitüsü'nün düzenlediği Uluslararası Na- zım Hikmet Kolloku'na konuş- macı olarak geldiğinde. çağdaş Türk edebiyatı ile ilgili engin bılgısını. her vesilede ortaya ko- yup dınleyenleri yararlandır- mıştı. Geleceğe dönük çalışma- lanndan, tasanlanndan da söz etmışti bana; dinleyip hayran kalmıştım. İnançlı. direşken, yaşam dolu bir insandı. Toplumumuzda sayısı hiç de fazla olmayan na- dirinsanlardanbiri... Şu anda, Pir Sultan adlı esen önümde. Bana da yolladığı bu güzel çalışmanın sunusunda şunlan okuyorum: "Sevgili Ser- ver Tanilli için, halkımızm yüz- yıllardır solmayan güzel çiçeği Pir Sultan'da banş. kardeşlik. özgürlük. adalet özlemiyle örülmüş bir demet. Pir Sultan Abdal, ışte bu cümlededir. Ama Asım Bezir- ci'nin de bütün kitaplan bir ara- ya getiriniz. tarayıp eleyiniz, or- taya böyle bir demet çıkacaktır mutlaka: "Banş. kardeşlik. öz- gürlük, adalet özlemiyle örül- müş bır demet..." Ne kadar anlamlı bir yaşam ve ne kadar anlamlı bir ölüm! Nuriçindeyatsın! BEHCET AYSAN 1949'da Ankara'da doğdu. Ortaöğrenimıni Kulelı Askerı Lisesi'nde tamamladı. Ankara Ünhersitesi Tıp Fakültesi'nde okurken 1972'de, Ceza Yasası'- nın 141. maddesine aykırıeylem- de bulunduğu savıyla tutûklandı. Türk Haberler Ajansı ile Yankı dergisinde gece sekreterliği yaptı. Birkaç defa ara verdiği tıp öğrenimini 1984 'te bitirdi. ilk şi- irleri Türk Dili. Yusuf- çuk, Tan, Yazın ve Yartn dergıle- rinde ya- vtmlanana Aysan, özgün tamlamalan ve işlediği te- malara ege- menliği ile dikkati çekti. 1983- ten sonra özellikle Dûşün. Sanaı Rehberi. Broy. Gösteri dergile- rinde yazdı. Eylül adlı basmta hazır kitabında topladığı şiırle- riyle 1986 Ceyhun Atıf Kcm.su ödülünü kazandı. Şiir Ifitapları: Karşı Gece (1983). Sesler ve Küller (1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Odülü). Deniz Feneri 11987, Abdi İpekçi Banş ve Dostluk Ödülü) Unutulmayan durmadan taşırdım yanımda üç şeyi iri çakıl tanelerini, çatlamış bır narı bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi ipekten çalmmış umutlarla taşvdtm -1 ah sevgilim derdim. ölüm ne kadar çoktu yaşadığımızda, bize hep beyaz mendil sallayan ölüm ki, iki kapısında haki bir yalmzlık dıkilirdi ve hatırlatırdı bize, güz kuşlarutın uçup gittiği denizleri. bense. yıdafkokan dağlı ellerinde dolaşmak gibi kolaydır sanırdım yaşamak ve sana kansız bir gökyüzü getirirdim getirebilsem ah, - avhtsunda çocuklarmr korkmadan oynadığı alelerle donanmış simli bir gökyüzü. bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi çatlamış bir narı, unutmadım. Edebiyatımızda nesnel eleştiri kavramını ortaya atan ilklerdendi Asım Bezirci 'Ağlatmayın Beni Derdim Büyüktür' ATtLLA BtRKİYE Cağaloğlu'na yeni adımunı atmıştım ki, Asım Bezirci'yi tantdım. 1978'in sonlanydı ve o tarihten bu yana Asım ağabeyle ilişkimiz hiç kesil- medi. İlk tanıdığım yazar oydu; ve bana kitabını imzalayıp veren îlk ya- zar da oydu: "Atilla Bırkiye kardeşe, sevgiyle..." Sonra Memet Fuat'ın yö- nettiği YAZKO Edebiyat'ta Asun ağabeyle yazj kurulunda birlikte bu- lunduk. Özellikle Hüseyin Haydar ile bana, hep ağabeylik yaptı. Bizi çok sevdiği beUiydi. Yeri geldiğinde de aa- masızca eleştirirdi. Ama bize karşı, ge- nelde herkese karşı hep sevgiyle yak- laşırdı, hep güleryüzlüydü; hep bildik- lerinı aktarmak isterdi. Beni sürekli eleştirmenüğe özendirir, bende bir eleştirmenlik "baz"ı olduğunu söyler- di (Hüseyın'in kulaklan çınlasın). Asım ağabeyle tanışalı on beş yıl ol- muş ve şimdi Asım ağabeye telefon edip herhangi bir şey isteyemeyeceğım; hiçbir sorumu yanıtlayamayacak. Oysa ki böyle durumlarda, yani kendi- sinden bir şey istenildi mi. kendi işi gibi onu benimserdi. Kitaplığmı araştınr, belgelerini kanştınr. istediğinizi bulur çıkanrdı. Bulamayınca da inanın, siz- den daha çok özülür, ama yine de size kimden bulacağınıza dair ipuçlan ve- rirdi. İlk yazılanmda onun da etkisı ol- muştur. Kolay değil, edebiyatımızda nesnel eleştiri kavramını ortaya atan ilklerdendi ve onun değer yargılanna • Asımağabey, devletten zaman zaman çekmişti. Herşeyden Önce yazar olduğu için çekti. Birçok kitabı, çevirisi kovuşturmaya uğradı. Mahkemelere çıktı. Amaohepçalıştı, yazdı, derledi, topladı, araştırdı. katılınır ya da katılınmaz ama onda çözümlemeyi her zaman bulurdunuz. Ele aldığı yapıtlannı en ince aynntı- lanna kadar çözümler ve yargısını be- lirtirdi. Tüm tanıdıklan onun ne kadar çok çalıştığını yakından bılırler. Asım ağa- bey, içi kitap. müsvette, yazılarla dolu elinden hiç eksik etmediği çantasıyla hep yokuştan yukan çıkardı. Kitabı çıktığı zaman bizleri hiç ihmal etmez- di: Biz etsek bile o bizi unutmaz, ki- tabını imzalayıp. birşekildeulaştınrdı. Geçtiğimiz yıl onun Oktay Akbal bi- yografısi TV-2'de tanıtmıştım. Ama zamansızlık nedenıyle kitabı yayımla- yan yayınevine ulaşamamış, kitapçı- dan satm almjştım. Asım ağabey buna oldukça kızmıştı. Yeni çıkan kitabını, biz onun hakkında yazsak da yazma- sak da bize ulaştırmanın yollannı arardı. En son 5 Nısan'da BRT'de hazı- rladığım "Kitaplar ve Yazarlar" adlı programa katılacaktı (Atilla Coşkun ve Emın Karaca ile). Hatta, İstanbul dışında olmasına karşın benim için er- ken dönmüştü; ne yazık ki, Asım ağa- beyle o programı gerçekleştiremedik. Devlet, BRTyi de kapatmıştı. Asım ağabey devletten zaman zaman çek- mişti. Her şeyden önce yazar olduğu için çektı. Birçok kitabı, çevirisi ko- vuşturmaya uğradı. Mahkemelere çıktı. Ama o hep çahştı. yazdı, derledi, topladı. araştırdı. Sonunda. yine dev- letin büyük ••ihmal'i ile katıldığı vah- şette can verdi. Asım Bezirci. böylesı- ne insanlık dışı bir sonu "haketmek" için ne yapmıştı? Yalnızca yetmişe yakın kitap hazırlamış, kırk yıldan fazla bir süre durmadan yazmıştı. Ha- fıf şakayla kanşık, hep söylediği bir şey vardı; kitaplannın sayısıyla ilgili olarak. Aziz Nesin'ın kitaplannın sayısını hedef gösterirdi. Ne yazık ki. bu hedefe ulaşamadı. Az daha Azız Nesin de Asım ağabeyin "sonu"nu paylaşacaktı. Bu vahşetin karşısında, insanın yü- reğının nefretle dolmaması olanaksız. Zaman zaman Asım ağabeyı yitırme- nin üzüntüsü bu nefrete karşı baskın çıksa da, insanın Sıvas'ta içlerinde şair, yazar ve sanatçının bulunduğu otuz yedi kişiya yakanlara, bu vahşeti gerçekleştirenlere karşı hınçlanma- tnası. kin duymaması olanaksız. Bizi yönettiklerini. bu ülkeyi yönettıklerini sananlann, aymazlık içeren "söylev"- leri. kimi politikacılann üç-beş oyu gözeterek yaptıklan dehşetengız açı- klamalan. acaba Asım Bezirci'nin ve katledilen otuzaltı canın katillerinı ya- kalamaya yetecek mi? Nediı? ASIM BEZİRCİ A^skiden. banş deyince, "savaşsız durum" anlaşılırdı. "Sa- vaşın yokluğu" ile sınırlanan bu anlayış zamanla değışip genişle- di. Günümüzde, banş sözünden, "insanlann hem silahlarla bir- birlerini topluca öldürmediği, hem de cebır ve şiddete başvur- madığı ortam" anlaşılıyor. Tek başına "savaşsız durum "a arük "eksik banş" deniyor. Banşın ancak toplumsal demokrası ve ulusal bağımsızlıkla bütünlüğe kavuşacağı söyleniyor. Banşı iyı kavramak için, burada sözü edilen 'cebir ve şiddet'i açıklamaİc gerikyor. Johan Galtung'a göre. cebir ve şiddet in- sanın bedensel vezihinselpotansiyelininsınır]andınlmasıdır.(l) İnsanlann doğal yetilerini zorla azaltmak, bozmak ya da yok etmek cebır ve şiddetın önde gelen özelliklerindendir. Öldür- meyle bu özellik en uç noktasına vanr. Cebir ve şiddet bır kişiye yöneldiği gibi bir tabakaya. bir sınıfa, halka ya da bır birkaç ulusa da yönelebilır. Başka bir de- yimle, (a) bireysel olduğu gibi. (b) toplumsal, (c) ulusal. hatta (d) uluslararası bir nıtelik de taşıyabüir. 'Doğrudan' uygulandığı gibi "dolaylı' da uygulanabılır. Nitekım, savaş alanında dolaysı- zca gerçekleşir. Toplum yaşamında ise çoğunlukla dolaylıca yü- rütülür. Toplumsal adaletsizlik, sömürü, baskı, açlık bunun başlıca belirtileridir. Bunlar, özellikle halk katmanlannın ye- tilerini gereğince kulanmalannı azaltan ve beslenme, bannma. giyinme. sevışme, düşünme. ya- ratma. öğrenme, çalışma, sağhklı yaşama. mutlu olma gibi temel ihtiyaçlannı yeterince karşılamalannı kısıtlayan öğe- lerdir. Gerçi bu öğelerden çoğu sa- vaş zamanında onun sonuçlan olarak ortaya çıkar, ama savaş- sız zamanlarda da toplumun bölümlü çelişkili yapısından do- ğar, onunla beslenir Bu gerçek. savaşın ana özelliklerinden olan cebir ve şıddetin kaynağını aydınlattığı gibi. kapsamını da genişletmekte ve banşın içeriğini zenginleştırmektedır. Böy lece "banş, bireysel ve toplumsal düzeyde şiddetin tüm görünüm ve boyutlanyla orta- dan kalktığı bir ortam" olarak belirmektedir.(2) Ancak böyle bir ortamda insanlar cebır, şiddet, korku ve ya- bancılaşmadan kurtularak bütün yetilerini kullanabilecek, öbür ınsanlarla dostça ılişkilere girebileceklerdir. Bunun için toplum- sal adaletin, fırsat eşitçilığinın, insan haklannm, demokrasınin. bağımsızlığın gerçekleştıği ve zorbalığın, baskının, sömürünün. şovenızmin, militarizmin sona erdiği bir yapının kurulması ge- rekır. Bu yapı kurulunca ulusal banş da sağlanmış olur Gelgelelim, ulusal banşın yaşaması. uluslararası alanda da aynı yapının kurulmasına bağlıdır. Emperyalızmin bütün dün- yada kökü kurumadıkça savaşlann arkası kesılmez. Sömürge- leştırme ve paylaşma savaşlan ile onlara karşı ulusal özgürlük ve bağımsızlık savaşlan sürüp gider. Gerçi arada kısa sürelı ve silahlı banşlar eksik olmaz. ama silahsız ve kahcı banşlara da pek rastlanmaz. Çünkü ulusal banş. ancak evrensel banşa dö- nüşürse. onunla bütünleşirse kalıcı olabilir. (Şairlerimızın Diliyle Banş) / (l)Bak: Haluk Gerger. Barış İçin V azdüar, Çudiler. 1985. s. 18 (2)A.g.e.S. 19-20 Doludizgin gelmekte! VILMAZ ONAY Cerdet Kudret'i anmak için yazdıklanmı tamamlayıp yıl- dönümüne yetişecek şekilde epey uzaklardan gecikmeksızin postalayarak yetiştırmeye çalı- şıyordum. Tam makine başına oturduğumda, Şıvas vahşeti ol- du. Durdum. Öylece kaldını Cevdet Kudret'le ilgili >azdık- lanm. "ince" sanat konulanydı. Oysa Türkıye'nın göbeğinde sa- natçılar kundaklanmıştı. kıtle halinde! Düşündüm: Nazızm. tüm dünyada ve biz- de lanetlenmıştir: Kitap yaktığı için! Oysa bizde, kitabın yakıl- ması da geçılmiş, kitap yazan in- sanlar yakılıyordu. Alman Neo- naziler. Almanya'da Türklerin ve yabanalann bulunduğu bina- lan "gizlice" kundaklayıp "kaçı- yorlar" ve biz o vangında ölen -kırk değil- birkaç insanımıza matem tutup Neonazilen lanet- liyorduk. Oysa bizde. kendi yurttaşı olan sanatçılan. yüz in- sanımızı birden, göz göre göre zorla bir otele kapatıp, gene göz göre göre kibrit calıyordu birca- niler güruhu ve kaçmak ne keli- me. orada durup bir de kurtar- mayı önleyerek slogan atabili- yor, tekbir getirebiliyordu. tele- vızyon kameramalannın, gü- venlik güçlerinin, devletin. mille- tın gözü önünde! Ne denirdi, ne ad konurdu bunlara9 Bunun da adı kondu yazık ki: "Halk"mış onlar. "Neyse kı" onlann "bur- ruhlara "halk" diyen tek rejim. Narizmdi, Hitler rejimıydi. Ya- kanlan değil de, yananlaasuçlu ılan eden; sanau, sanatçıyı düş- man görüp yok eden. Hıtler ırk- çılığıydı. Ve Hıtkr'ı seçen de o "halk"tı! Şimdi Almanya'da Türkleri "gizlice" yakıp "ka- can", işte o zihniyetti. Peki. aynı günlerde bizde ya- şanan daha korkunc açık vah- şetin ve açık vahşete karşı gös- terilen tam ters yaklaşımın adı ne olabilir öyleyse? En hafif de- yimiyle "faşizm" değil de nedir bunun adı? Faşizm böyle gelir işte, başka türlü değil "En hafif deyim" diyorum. çünkü gelmek- te olan, faşizmın en vahşı biçimi- dır! Kimi.illegalörgütolarak "in- san yapısı demokrasıyi yıka- cağız" der açıkça, kimi de yasal parti görünümünde "'insan hak- İan. demokrasi. inanç hürriyeü, manevi değerler" maskesmi kul- lanır; Batıya karşıymış gibi gö- rünür, ama hiçbiri o Almanya'- ya toz kondurtmaz, Amenka'- ya. Suudi Arabistan'a toz kon- durtmaz. çünkü hepsinin amaa aynıdır. Onlann karşısında hiç- bir ittifak yok, ama onlar anında ittifak kurarlar. Bizler. hala ay- mazlığımız içinde dostla düş- manı aynı kefeye koyar. bırbiri- mize saldınr dururuz. hatta ki- milerimiz, düşmanın adını doğ- ru koyamadığı için bir de en uç gösterişlerie gider onlarla ittifak yapar. İşte faşizm böyle gelir, başka türlü değil! Gücü ellerine geçirdikleri gün yapacaklannı • İşte faşizm, en başta bu körlükten, bu ataletten ya- rarlanarak gelir. Hiç değilse adını koymayı bilelim ar- tık. Belki o zaman gerekü ittifaklar oluşur. Çünkü, ayak sesleri ne söz. doludizgin gelmekte! nu bile kanamamış"mış. Suçlu onlar değil, "onlan tahrik eden yazar Aaz Nesın"miş. Çünkü Aziz Nesin, düşüncesini söyle- mek "suçunu" işlemiş. Onİar- dansa. "ot saranlara bile hiçbir şey olmamıştır"'mış! "Ölenler. çatışmadan değil, yangından öl- müşlerdir"mış! Kanı donuyor insanın. Sanki otel yangını gök- ten ınmış. Üstelık, ölenlenn sa- naicı olduğu bile söylenmiyor. Televizyonlarda yas tutmak ne söz, en yılışık "eğlence'lenni ke- sintısiz sürdürmekteler. Üstelik. bir kısım •"sanatçı"vı da hiçbir değişıklık yapmadıklan prog- ramlannda, gönüllü ve beleşçe kullanarak! Oysa Alman medyalan, hiç değilse bıraz utanç içinde prog- ramlannı değıştirebilmişler. AJ- man makamlan hiç değilse kun- dakçılan. yanı Neonazilen, söz- de de olsa açıkça lanetlemişler. Türklerle, yabancılarla dayanı- şma söylevleri verebilmişler, ka- çan suçlulan bulup cezalandı- rma taahhütlennc girebilmişler- dı. Ama bk bunlan da yeterli bulnıuyor; "Sız besledıniz on- lan". •'örgütlcnııı kapatmıyor- sunuz", "canilcri ya yakalamı- yorsunuz ya da hafif cezalarla geçıştiriyorsunuz" diyorduk. Bu suçlamalanmi7da da son derece haklıydık. çunkü geçmişten çok iyi biliyorduk' Geçmışte. ınsan- lun göz j-'öre göre yakabilen gü- görmek için, illa geri dönüşü ol- mayacak olan o günün gelmesi- ni mi beklemek gerekiyor? AI- datıcı gevezeliklenne kanarak daha kaç kurbanın verilmesi beklenecek? Şu korkunç felakct bile yeterli ibret olmuyor mu? Hele Sı\as'ta. bizzat benzinı dö- ken, bizzat ateşi atan. bizzat kib- riti çakan -görüntüler bile var- canıler "bulunamayıp", "faili meçhul" numarasına getinbrse, ışte o zaman faşizm, gelıyor da değil, gelmış demek olacaktır! Hıtler, Reıchtag (Medis) yangınınm esas faillenni gızle- yıp, sahte faillerle olayı geçiştir- mişti. unutulmasın! Bizde de illa Meclis binasınm tekbir sesleriyle yakılmasını mı beklemek gere- kiyor? Böyle bir durumda başka şey- ler yazmak, oyalanma, aldanma gibi geliyor insana. Hele ülke- mizde bu ıttifaksızlık içinde. hiç- bir şey yazmaya değmez dedirte- cek yığınla neden varken, bir de üstüne bunlar olunca? Ama hayır, ne yapıp edip Cevdet Kudret üstüne yazacaklanmı da gene yazmaya çalışacağım. Ül- kemin. insanlıkla ilgisi olmayan birkaç vahşı yaratığın emrinde, insanlıktan çıkanlmış ve yaşan- maya değmez bir esir ülke haline gelebileceğini düşünmek istemi- yorum! En üst kademelerde de, halk içinde de, teslim olmayan- lar. hala yetennce var çünkü!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear