22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET2 24TEMMU21993 CUMARTESİ Köprü, otobüs, turistikteknelere rağmen inatla hizmet vermeyi sürdürüyorlar Ayvalık'ınyandançarksızvapurlanGÜNEŞGÜRSON AYVAUK - Adı; Uçanm...3O, belki de 40 yaşında... Boyu posu ye- rinde... Hem de 1.80'e 3.60 metre... Hın desen; saatte 9-10 mil... Kapa- siteyc geünce, o da 60-70 kişi... Bir pusula, bir barometre, havalı bir de korna... Eh bir de nazar boncuğu... Kaptanı da esash... Daha ne ister, yolcudan başka; Ayvalık - Cunda Adası arasında her gûn mekik do- kuyan ada vapurlan?... Emektar motorlar Rakipleri "köprü. otobüs ve tu- ristik tekne"lere rağrnen, 40 yılhk emektar motorlar, inatla Cunda halkına hizmet vermeyi sürdürüyor- lar. Gerçi 15'inden 5'i kalmış Ayva- lık'ta. Biri tzmir'e gelin gitmiş, beşi Kuşadası'na, biri de Fransız Tatil Köyü'ne. Ama olsun, önemli değil. Daha 40-50 yıl ömrü var teknelerin, ne de olsa, yerli mah. "Yandan çarkh" olmasa da, hepsinin kapı gi- bi tapusu var. "Antika"lığa merdiven dayamış teknelerin emektar kaptanlanndan biri, Fadıl Ulutepe. 15'inde denize düştüğünde, bu işe bulaşan Ulute- pe, o gün bugün Ayvabk-Cunda arasmda, günde 10 "posta" yapı- yor. 32 sene, dile kolay. Girit göç- meni olan Fadıl Ulutepe, kaptan köşkünde gülümseyerek karşıhyor hergün yolculannı. Biraz Rumca, biraz da tarzan- cayla, turistlerle anlaşıyor. Aynhk saati gelince karadan; teknesinin ha- lattan kepçesini söktüğü gibi, çevik- çe atlıyor tekneye. Kunıluyor dü- men başına. Fadıl kaptanın koşkü de esash hani. Kaptanın pusûta, ba- rometre, vitesten oluşan 3 metreka- relik dünyasını, bir nazar boncuğu süslüyor. Radyo ye telsiz de, en iyi arkadaşlan, tabii ki yolculardan sonra. Kimi zamanlar da marülar ve yunus bahklan. Cünendi adlı teknenin 32 yılhk yoldaşı Fadıl kaptan. "Denize düş- tüğumüzde başka ış olmadığı için, bu işe bulaştık" derken, mesleğine olan sevgisi gözlerinden okunuyor. Evladı gibi seviyor Teknesini "evladı" gjbi seven ve gözeten Fadıl kaptan, "deniz suyu, makinalan çabuk yediği"için aracın kışın tersanede bakımdan geçtiğini AdıUçanm.. Boyuposuyerinde. Hem de 1.80'e 3.60 metre. Hızhda. Saatte 9-10 miL.Kapasiteye gelince, 60-70 kişi. söylüyor. Zabit Yeterlilik Belgesi'ni gururla taşıyan Fadıl kaptan, 8 ocak 1948 tarihinde ahnmış "tapu- su" olan motora gözü gibi bakıyor. Günendinın sahibi AJi Günendi de, Almanya dönüşünde 1988 yıhn- da bu işe başlamış. Motorun önce yansına ortak olan Günendi, sonra diğer yansını da almış. Adam başı 5 bin lirayla, yeni tu- ristik teknelerle yanşmak ve beledi- ye otobüsüyle rekabet etmekten yı- lmayan Günendi, kışın zeytincihk ve babkçılıkla uğraştıklanru söylü- yor. Bir zamanlar Midilb'ye scfere çikan. kışlan da yolcu taşıyan ada vapurlanndan bir diğeri de, Ucanm. Hatta çalışan 5 motorun en büyügü olma özelh'ğini de taşıyan motorun sahibi ve kaptanı Ahmet Antekin, 27 yıbnı bu işe vermiş. Emekli olmaya da hiç niyeti yok. Antekin, artık "sezondan sezona" çalışan teknelerde çıraklıkla hayata aülmış. Kendi deyişiyle "önce mıço, sonra gemıcı, sonra usta ge- mici, sonra kaptan" olan Ali Ante- kin, turizmin bu sene "zayıf'hğı- ndanyakınıyor. "Cim-Bom"lu olduğu Kaptan Köşkü'nden belli. Antekin,"Biz bu ÜnlÜ İSİmkr işten mesulüz. Bir kaptan bir tekneye mesul demektir. Eskiden Ayvalık, Alibey'e (Cunda) bağlanmamıştı. Şimdi her tarafta ev oldu. Ada Ayvalik'la birleşti. leti alıyorsun. Ya çıkarsa diye. Biz de aynı bunun üzerinden gjdiyoruz. Ha bugün olmaz da, yann olursa" diye konuşuyor. Ttırizm çok zayıf Bu sene turizm çok zayıf. Geçen senelerde tekne doluyordu. Sezonda 150 gidiş yapıyorduk. 2 kişiyle de gi- diyoruz, 20 kişiyle de. En güzel pos- ta, bir haftadan beri bu. 20 gündür boş gıdip gehyoruz. İş olmazsa da tekneyi satmayız. Milh Piyango bi- Ayvalık - Cunda arasında her gün yolcu taşıyan Yaman, Uçan, Uça- nm. Neptüne ve Günendi adlı "yan- dan çarksız"lann mazisinde ünlü isimler de yer alıyor. Gönül Yazar ve Fatma Girik'in rol aldıklan fılm- lerde emektarlanrun "dekor", ken- dilerinin de "figüran" olarak rol aldıklannı gülümseyerek anımsıyor kaptanlar. Ada yeüyle renk yumağma dönen bir rüzgar gülü eşliğinde serinlemek isterseniz, Ayvalık ya da Cunda is- kelelerine uğrayabiürsiniz. Nufusu 6 yüda ikiye katlanarak 13 milyona ulaşan Kahire'ye göç hala sürüyor Mısırlılar, Türk kadınlanna hayranÜLKÜ DEMİRTEPE Göç, Kahire'yı sel gibi basıyor Nüfus, altı yılda tam ikıye katlana- rak on üç milyon olmuş. Kırsal alandaki yoksulluğa karşıhk bin yıl- hk Kahire modern bir kent. Zengjn gözüküyor. Devlet sanki tüm ola- naklannı buraya akıtmış. Kahire'- nin yeni tapınaklan artık gökdelen- ler. Dünyanın büyük metropoUerin- de olduğu gibi yollar alttan üstten birbirini kesmeden geçiyor. Buna karşıbk Kahire caddelenndeki ha- yaün hiç de modern olduğu söylene- mez. Bu kadar gürültü dünyanın hiçbir yerinde olamaz denilse abar- tılmış olmaz herhalde. Gürültüyü yaratanlar, motorlu taşıtlar. Bu ka- dar çok klakson sesıne insan inana- mıyor. Sürücüler, yayayı daha uzaktan görünce klaksona asıhyor- lar. Lstanbulbile Kâhire'nin yanında sessizkalır. Gürültüyü yaratanlarmotorlu taşıtlar. Bukadar çok klakson sesine insan inanamıyor. Sürücüler, yayayı daha uzaktan görünce klaksona asılıyorlar. Dev Tahrir Meydanı'nda karşı- dan karşıya geçmeye çabşıyordum. Ama bunu başarabilmek ne müm- kün! Yayalar yolun ortalannda, arabalar yeşil ışık falan dinlemeden aralıksız kornaya basarak gecip du- ruyorlardı. Arada bir de keskin bir fren sesi duyuluyordu. lstanbul bile Kâhire'nin yanında sesşiz kahrdı. Şerifî böyle tanıdraı. "Bir yabancı- nın burada cadde gecmesi zordur. Ben de geçiyordum karşıya, gelin benimle" dedi. Sonra da Kahire Müzesi'nin karşıandaki papirüs dükkânınaçayiçmeyedavetetti. Türk ohnak övünç kaynağı Şerif, otuz beş yaşlannda, genele göre iyi giyirnliydi. Mısırhdan çok. esmer bir Türke benziyordu. Ger- çekten de babaannesi Türkmuş. Bunu gururlanarak anlattı. Mısır'- da soyunda bir Türk olmak genel- likle bir övünç vesilesi. Türkleri bir üst suuf olarakgörüyorlar. Türk ka- dınlannm ve IstanbuTun güzelbğı bir efsane Mısır'da. Türk kadınlan- na her yerde evlenme teklifleri geli- yordu. Şerif, hoş bir konukseverlikloKa- hire'yi gezdirmeyi tekhTetti. Araba- sını dükkânının önündenalırken po- Piramitler ve develer Kâhire'nin yabancüan çeken iki sângesi. (Fotoğraf: Ülkû Demirtepe) lise para verdi. "Buntarla ahbaba" diye açıkladı. "Arabayı buraya koy- mak yasak, ama o bana bir şey de- mez." Pohsle halk ahbap-ça\Tiş iliş- kileri içindeydiler. Polisler, Kahire Müzesi'nde de açıkça bahşiş ahyor- lardı. "Size mumyalan göstereyim" benzeri bir şeyler tekb'f edip sonra da bahşiş bekliyorlardı. Müzenin ana kapısından çıkarken görmûş- tüm, polisin avucu para doluydu "Kımıızı tşıklarda neden durmu- yorsunuzT" diye sordum Şerif e. Acaba burada kırmızı ışıkta durma âdeti yok muydu? önce cevap ver- medi nedense. Soru birkaç kez tek- rarlanınca. "Şimdi bayram da onun için durmuyonnn. Nasil olsa kalaba- hk değiL Bunüarda birbirimizi tanı- nz hep" diye kaçamak bir cevapla geçiştirdi soruyu. Şeriat yanlısı aşın dinciler, bu top- lumsal yozlaşmayı da ileri sürüyor- lar bildirilerinde: "Ülke politik, sos- yal ve ahlaki bir girdaba sürûkkni- yor. Yönetki sınıf rûş>et yiyor, top- hmı cöküyor. Röşvete soo veriMr, tslam hukoku gereğince faiz ortadan kalkarsa ekonomi kendisine yetecek- tir." Islamı eğilimin taraftarlan ülke çapında "çözum tslamdddır" propa- gandası yapıyorlar. Taraftarlannın birçoğu mesleği olan insanlar: öğ- retmenler, öğrenciler, doktorlar, avukatlar... Sistem değişân Komiş El Nil'de rastladığımız iki lise öğrencisi de şeriatın ve Müslü- man Kardeşler'in ateşli birer savu- nucusuydular. Sistemin değjşmesini istiyorlardı. îslam hukukuna göre hırsızhk yapanm eli kesilirse, bir da- ha bu suç kolay kolay işlenemezdi. Buna karşıbk ılımb ve dürüst bir lider olarak lanınan Cumhurbaşka- nı Hüsnfi Mfibarek, halk arasında seviliyor. Cumhurbaşkanı olduğun- dan beri önemli çabalanndan biri de din adamlannı yatıştırmaya yöne- ük. Mısır hukuk sisteminde din tü- müyle sistemin dışında değil. Ana- yasa "DevJetin dini tslamdır" der- ken, biçimsel olarak devleün laik ol- madığını ifade ediyor. Medeni hu- kuk alanında tam bir Batıblaşma söz konusu değil. Medeni Kanun sadece Borçlar ve Eşya Hukuku ala- mnı kapsıyor. Aile Hukuku, temel- de lslami. Bir erkek ilk kansının yazıb izniyle dört kadına kadar evle- nebiliyor. Hıristiyan ve Yahudiler de bu alanlarda kendi dini kurallan- na tabiler. Bunu bir Mısulı erkeğe söylediğinizde umutsuzlukla başını safiıyor. "Hangi panıyla?" diye so- ruyor. "Burada yoksuUuk ve koout sdunbsı yûzûnden hiç yuva kurama- yan o kadar çok insan var ki!" Konut sıkınüsı Kahire'de konut sıkıntısı had saf- hada. 13.5 milyonluk metropoldeki kilometre kareye düşen nühıs yo- ğunluğu 27 bin kişi. Yanm milyon evsiz. Kırsal alandakiler durmaksızın kente taşınıyorlar. Yer bulan, akra- basını da çağınyor, tıpkı İstanbıü'- daki gibi. Sorulduğunda, hiç kimse Kahire'de yaşamaktan memnun ol- duğunu söylemiyor. "Ah, keşke kar- nmuz köyümüzde doyabilseydi de orada jaşasaydık" diyorlar hep bir agızdan. Istanbul'dakişikâyetler bu- rada da geçerb. Aile planlaması Hükümet çok yönlü bir aile plan- laması kampanyası başlatmış. An- cak kampanyanın ne kadar başanb olacağı belb değil. Mısır'ın yetişkin nüfusunun cehalet oranı, erkeklerde yüzde 37, kadınlarda yüzde 66. Bu oranlar ve din faktörü, kampanya- nın başanb olacağı umudunu azaltı- yor. Nitekim kırsal yörelerde do- ğum kontrol haplannı muska yapıp boynuna asanlar varmış. Dibi delik ekonomisine karşın Kahire, Afrika'nın kraüçesi. Arap dünyasının ve Afrika'nın en büyük kenti. Kişj başına düşen geür Mısır'- da 630 dolar. BM'nin "1993 İnsan- ca Geüşme Raporu"nda 173 ülke içinde 124. sırada. Keyifli insanlar Bu kadar soruna karşın Mısır in- sanının keyifli tabiau şaşırtıa. Gece- nin geç saatleriydi. Korniş El Nil"de iğne atsan yere düşmüyordu. Kaldı- nmda eğleniyordu Kahıreliler: gnıplaşmış şarkı söyleyip oynayan- lar, bank olmadığmdan bir seyyar çaycıdan aldıklan çayı ayakta yu- dumlayanlar. Nil'e sarkıtüklan uzun oltalanna babk takılmasını sa- bırla bekleyenler... Yolun karşısın- daki lüks apartmanlarda yaşayanla- nn, beş yıldızb otellerin konuklanru çatlatırcasına attıklan neşeli kahka- halar, tef sesine kanşan şarkılar, Nil'in karanlık sulannda yankılanı- yordu. Adını anımsayamadığım bir yazann, "Nasıl da garip bir şehir, görkem ve sefalet, sevinç ve gözyaşı, ber yerdekinden fazla keyfilik..." an- latımı sanki Kahire içindi. Yazhk sinemalan önceseyircisonraçerezdlerterketti ÜMİTOTAN İZMİR - Yaz akşamlannm en önemli etkinliği unutuldu. Yazhk si- nemalar birer birer yok oldular. Kimi apartmanlann alünda kaldı, kimi seyircisiz... Bir kesekagıdı doluşu çerez, pat- lamış mısır. Sonra "iki film birden" Ferah, Şenocak, Gözümoglu yazhk sinemalanna koşturmaca. Bahann ilk günlerinde boyanan tahta san- dalyeter, özene bezene badana yapı- lan "taş perde..." Hepsi çok uzak- larda kaldılar. Artık kentlerde sinemasız geciyor yazlar. İzmir'de 1980 yıbnda tam 144 açık hava sine- ması varmış. Şimdilerde geriye ka- lan yalnızca 14. Onlann da çoğu, baa akşamlar seyircisizlikten kapa- h. Şimdiki adıyla Göztepe sineması uzun kış aylannda araba parkı ol- maktan kurtutananın "keyfıni" yaşı- yor. Sahipleri her yıl zarar edip yine deniyor. Sonra sahipler değişiyor, ama sonuç değişmiyor. Yazbk sine- malann araba parkı olduğundan söz ettiğimizde sinema yazan, Do- kuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanat- lar Fakültesi ögretim üyesi Doç. Dr. Oğuz Makal, Türkiye'ye arabayla birlikte kültürünün -ne yazık ki- ge- lemediğini belirtip sürdürüyor: "Bilirsiniz Amerika'da 50'li yıl- lardan bugüne kadar gelen bir abş- kanbk var. Arabayla gidılebılen sinemalar. Gidiyorsunuz aracımzı Y.az akşamlannın en önemli etkinliği unutuldu. Yazhk sinemalar birer birer yok oldular. Çoğuapartmanlann altında kaldı. park ediyorsunuz. Karşıruzda koca- man bir perde. Filmi izliyorsunuz. Yiyeceğinizi ısmarbyorsunuz. Hoş bir-kaç saat geciriyorsunuz. Bizde böyle olmadı. Bakın insanlar lüks arabalanyla pastanelerin, kafetar- yalann önünde tıkbm ükbm. Yiyor- lar, içiyorlar hiçbir etkinlik yok. Ne yazık ki sinemayı unuttuk." Yabuz yazbk sinemalar mı? Kış- bklar da aynı durumda. 15 yılda 25 sinema salonu kapanmış tzmir'de. Bazılan spor salonu, bazılan mini futbol sahası oknuş. Oğuz Makal, sınemanın 7. sanat olduğunu anım- satıp sinema salonlannın müze gibi korunmasını istiyor. Televizyonun etkisini de yadsımıyor 'Televizyon insanlan içeriye hap- setti. Onca hareketlibğin olduğu bir odada fıhn seyretmek mümkün mü? Film sinemada seyredibr, ama gide- rek sinemalanmız yok oluyor. Bir kentteki sanat merkezlerini İcaldınr- sanız geriye çöl kahr. Büyük sinema salonlan büyük finansman gerekti- riyor. Bunun yerine küçük 80-100 kişilik cep sinemalan yapılabilir. Açık hava sinemalanna duyulan öz- lem de trafiğe kapaübnış küçük meydanlarda belediyeler öncülü- ğünde beürb saatlerde fıbnler oyna- tılarak giderilebibr. Jnsanlar dinle- nirken fıbn de izleyebilirler." Konak Beledıyesi'nin bu yönde çabşmalan olduğu, Sevgj Yolu gibi küçük, ama hoş mekanlarda bazı akşamlar film oynatarak kaybolan yazbk sinemalan insanlara anımsat- ma çabşmalan yapıldığı belirtibyor. _ Yazbk sinemalar "nostalji" oldu. Önce seyirciler. ardından çerezciler, mıarcılar terk etti. Ekmek araa köf- teyi aüşünrken izlenilen fıbnlerin keyfı şimdilerde sanki masal. Bu yıl da sinemasız geçiyor yaz. Büyükler televizyonlannın başında 16 kanal- da "bölük-pörçük" film izlerken si- nemalı yaz akşamlannın keyfıni anlatıyoriar. Çocuklar bilmediklen, görmedikleri, alışık. tanışık olma- dıklan şeyleri dinlemiyorlar bıle... Anne sütünde ağrı kesici var Tıp dünyasında insamn gebşimiyle ilgıli evrim kuralı giderek yaygınlaşıyor. Anne veçocuk arasındaki biyokimy asal etkileşim incelendığinde fızyolojik olaylann ardında bir gerekçe olduğu kuramı kesinlik kazanıyor. ABD'deCalifornia Üniversitesi Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Bölümü doktorlanndan Dr. Margie Profet gebştırdıği kuram cerçevesınde hamile kadınlarda sabahlan görülen mide bulantılannın bir savunma mekanizması olduğunu ileri sürüyor. Cenin toksine duyarh Gebşmekte olan cenin ilk aylannda sebzeve baharatlardakı bazı toksinlere duyarbdır. Dr. Profet ceninde ciddı gebşım bozukluklanna yol açabılecek toksik maddeleri annenin yemesine engel obnak için bulanüıun ortayaçıkuğına inanıyor. Hamileliğın ileri safhalannda ceninde gelişim bozukluğu tehbkesi ortadan kalkmca bulantının da gectiğine dikkat çekı>or Bebek ana karnında geliştikçe annenin iştahının artması da aynı mekanizmanın çabşmasına bağlanıyor. Profet geleşim teorisi çerçevesinde tüm fızyolojik olgulann bir nedeni olduğunu bebrtiyor. Doğumdan sonra da biyolojik çebşkilerin devam ettiğini açıklayan Dr. Profet, "Anne sütünde bulunan benzodiyazepin kimyasal bir ağn kesici. Valium da herkesin bildiği bir yaüşüncı. Sütte bulunan bu iki madde anneye kolaybksağbyor."diyor. Prostatkanserini 'radyoaktif tohum'la tedavi \U:i)IG\l 70'byıllardaçoksık başvurulan, prostat kanserinin ilk aşamalannda minik radyoaktif tohumlann aşılanması yolu ile tedaviye yeniden dönülüyor. Bir grup bilim adamı "radyoaktif tohum ekimi" konusunda umut verici yem bulgular sunuyor. Seattle Üroloji Merkezi'nden Dr. Haakon Radge, radyoaktif tohumla başan oranının çok yüksek olduğunu, amebyat ya da ışırunyol acabileceği cinsel güçsüzlük türü yan etkilerin de bu yöntemle ortadan kalkacağmı ileri sürüyor. Söz konusu yöntem, ışmla tedavinin yüzde 50, ameh'yaün yüzde 75 başanb sonucuna kıyasla yüzde 90'ın üzerinde bir başan sağlıyor. Bir grup uzman, daha önceki uygulamalarda urlann tohumlarla bir süre etkisiz duruma geldiğini, sonra yeniden ortaya çıktığını belirterek bu yönteme henüz pek sıcak yaklaşmıyor. Hastalann cinsel güçlerini yitirmeyıp, yine de kanserti olmayı sürdürmelen bir kazanç sayılrnıyor. Bu grubun yöntemle ilgiü îcesin bir görüşe varmalan yedi-sekiz yıl sonra gerçekleşebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear