22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2TEMMUZ1993CUMA 12 DIZIYAZI UGURMUMCU'NUN SON ARAŞTIRMASI J.skan Kanunu 27 Nisan 1932 günü Bakanlar Kurulu'nda görüşülmüş, 2 mayıs 1932 günü de TBMM'ye sunulmuştu. Meclis'te iki yıl bekleyen yasa için ilk sözü Kütahya milletvekili Naşit Hakkı Bey aldı. Hakkı Bey, aşiret ayncalıklannın kaldmlması konusunda yasa için 'devrim önlemlerini alıyor' nitelemesini yaptı. 'Devrimönlemlerini alıyor'asanın hangı amaçla çıkanldığını anlaya- bılmek için "İskan Kanunu Muvakkat Encûnıen"ın gerekçe- sıne de göz atmak ya- rarlı olur. Amaç aşiret egemenliğini kırarak Türk birliğini sağla- mak *'Doğudan başla- yan büyük akınla batı- ya doğru Türk soyunun yaydışı bütün dünya için eşi bulunmaz bir iyilik oünuştur" di\e başlayan Encümen gerekçesın- de, Türklenn uygarlık tanhınde önemh bır yer tuttuğu, çabuk ürediği ve üreyince de ateşh ülkü eri olarak uygarlık ışığı saçtığı övgülü ve edebi sözcüklerle açıklanmakta. yörük ve Türkmen- lenn katıksız Türk olduklan, Osmanh devnnde bu yörük ve Turkmenlenn başıboş kışlak ve yaylalarda bırakılıp Türk varlığı ıçınde benlik- lennın entılmedıği, Osmanh Imparatorluğu'- nun güttüğü "ümmetçüik siyasetFnin Türk varlığında toplanması gereken kültürlü ve ül- külü yurttaşlan değil her ınanışta bulunması ıstenen değışık dılli ve değişik ülkülü insanlar is- tediğı anlatılmakta. bu sı> aset eleştirilmektedır. Gerekçeye göre amaç, yurtdışından gelecek Türk soyundaki göçmenleri "eksiksiz Türk var- lığına" katmaktır. Lozan Antlaşması"ndan sonra Türkıve'ye getırihp yerleştınlen soydaş- lar ile ilgili yararlı yasalar ve yönetmelikler çıka- nlmtştır. Yurtdışında kalmış yurttaşlan ana- yurda getırtip yerleştirmek için yeni bir yasa çıkanlması gerekmiştir. (80) 762 bın 736 kilometrekarelik toprağa bu in- sanlar nasıl yerleştınlecektir? "Yurdumuzun şöyle böyle üçte biri dağlık ve çorak olup üçte ikisi çiftçiliğe elverişlidir. Verim kabiliyeti de her yerde bir değildir. Her yerde bir olmamakla beraber, nüfus yoğunluğu da verim kabiliyetine göre meydana geünemiştir." Öyleyse ne yapmah? Yapılacak ış, verimli topraklann alünı üstünü işlemek; kurulmuş ve kurulacak kent. ilçe ve köyleri bırbırine bâğlayacak yollar yapmaktır. Türkler. Osmanh döneminde sıkmtı çekmiş- lerdi. Türkiye Cumhunyetı, bütün olgunluğu- Kabul edilen yâSanm 13. maddesinin son fıkrası: Türk ırkından olmayanlann serpiştirme suretiyle köylere ve ayn mahalle ve küme teşkil etmeyecek şekilde kasaba ve şehirlere iskanı mecburidir. nu Türk varlığından alarak "onun dışında hiçbir şey görrnemek üzere" benliğıni mılletine daya- maktadır "Türkiye Cumhuriyeti de ancak gönül ve kafa birliğini göz önüne alarak bir soyun tek çocuğu saydığı Türklüğün iç ve dtş güçlerini biletip vük- selterek her şeyi ancak bu büyük Türke bağla- ma\ı kendisine ülkü ve amaç yapmıştır." Bu yasa yalruzca yurtdışından göçmen getirt- mek ıçın mi çıkanlmıştı? Gerekçeye göre hayır. Gerekçede, Türkiye ıçinde de öteden beri Türk kültürüne uzaİc kalrruş olanlann ülkede yerleştırilerek. bunlara Türk kültürünü benım- setmek de devletın görevi olduğu kaydedilerek şu görüşlere yer venlıyor: "Türk bayrağına gönül bağlamışken Türk yurttaşltğını, y asanın onlara verdiği her türlü hakları kullanmakta olanları Türkiye Cumhuri- yeti uygun göremezdi. Bunun içindir ki. bu gibile- ri Türk kültüriinde eritmek ve onları Türk olduk- lan için daha sağlam yurda bağlamak yollannı da yasa göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti dev- letinde Türküm diyen herkesin bu Türklüğü dev- let için açık oünalıdır." Encümene göre yasanın amacı gerek yurtdı- şından gelen dağınık Türkleri toplayarak bu göçebe yaşamına son vermek ve gerekse yurti- çindekı Türk kültürüne yabancı kalmış olanlan "Türk büyük benliğinde yerfcştirip eriterek bir kardeş ve yurttas varhğı yaratmak"tır Yasa TBMNTde göruşülürken, ılk sözü Kü- tahya milletvekili Naşit Hakkı Bey (Uluğ) aldı. Naşıt Hakkı Bey, sözlerine şöyle başladı: '•- Yurdumuza ülkümüzdeki şekli verecek bu- günkü bakir varlık üzerinde hür, zengin ve sağ- lam kuşakları yaşatabilecek, Türk olmanın şeref ve değerini bu topraklarda >aşayanlann ilikleri- ne kadar işletecek olan yerleştirme yasası. dev- rim yasalarının başlıcası olma yüceliğindedir. (...) Arkadaşlar, gün görmüş Türk milleti. düny a- nın en büyük devrimcisi ve Türklüğün büy ük kur- tarKisı Mustafa Kemal'in çevresinde toplanıyor. Dışarıda kalmış Türkleri, ana>atan sevgi ile ku- caklıyor. İki buçuk asırdan beri Tuna boylarından baş- layarak Meriç kenarına kadar Türkler, elleri boş, aç ve sefil anayurda akıyor ve burada nüfu- sun, sağlığın değerini bilmey en bir idarenin elinde kınlıp gidiyordu. Bunların içinde özelliklc koru- nan unsurlar, Türk diliyle konuşmuyor, ufukları karardığı zaman düşman saflarına geçmekten utanmıyor. Anadolu'nun kıyılarından bir hançer gibi vatanın bağrına saplanmay a savaşıyorlar. Lozan zaferi, anayurda dönenlerin aç ve sefil göçmenlerin önüne geçti. Mübadele Anlaşması ile 100 milyonluk bir servet kazanıldı. (...) Türk uygariığına, Türk kültürüne, siyasal ve ekono- niik ihtiyaçlara ve koşullara göre nüfusunun otu- ruş ve yaydış işini kuran hükümler. isabetten şüphe götürmeyecek kadar açık ve canlıdır." (81) Kütahya milletvekili Naşıt Hakkı Bey. daha sonra yasayla aşiret ayncalıklannın kaldınlma- sı konusuna gelıyor ve yasayı "devrim önlemle- rini alıyor" diye tanımladıktan sonra şöyle savunuyor: "Bu vatan üzerinde sınıf ve çelişki yaratma- mak için bizün ilkelerimizi tanımay anlarla sa\aş çok sert oldu. Çeşitli silahlı başkaİdırmalar, irti- ca hareketleri, dağ başlarında soygunculuk ve saHırılar genellikle aşiret ruhunda beslendi. Dev- rim yönetimi, halk ile devlet arasında nüfus fjca- reti yapan. halkın kanını emen. ırzına, malına ve hayatına hükmedenlerle korkusuzca çarpıştı ve bu devletin iştirak kabul etmez varltğını hepsine tanıttı." Naşıt Hakkı Bey konuşmasında. aşıretlenn ayncalıklanna son verdiği ıçın yasayı "şeref abi- belli değildir. Bizün vatanımızda büyük kitle teş- kil etmezler. Fakat ekonomimizde birçok etkisi ve zararı vardır... 'Müstakilen sanat edinmek \e icrayı sanat etmek yasaktır' dendiği halde bunlar riearetin birçok şubelerini müstekilen kendi elle- rinde bulundurmaktadırlar. Benim kanaatımca bunlarm dağüması ve sü- riiimesi gerekir. Fakat bizün Vledeni Kanunu- muza göre bu yetenekli insanlar pekala Türke karışabilir. Bunların Türklerden alacakları şeref sonsuz olduğu için Türkten görecekleri yarar da çoktur. Bunların başka türlü temsil edilmelerine de gerek yoktur." (82) Daha sonra yasanın dılı üzennde tartışma açıldı Tartışma "kültür" yerine "ekin" mı, '^ıh- hat" yenne "sağlık" mı. "muhacir" yerine "göç- men" mi sözcüklerinin seçılip seçilmemesı üze- rinde yoğunlaştı. Yasanın dili uzerindeki tartışmalardan sonra İçişleri Bakanı Şükrü Kaya söz aldı Şükrii Kaya: Göçerlerin durumundan ûzfintü duyuyonım Şükrü Kaya. Avrupa devletlerindeki nüfus artışlanndan örnekler verdıkten sonra "Mem- leketin uğrayabileceği en büyük felaket nüfus kıtlığvdır" dıyor ve Türklenn doğurganlık ora- nının çok oldugunu vurgulayarak amaçlannın savaşlardan uzak kalacak Türk neslinin çoğala- rak memleketi doldurması oldugunu söylüyor- du. Şükrü Kaya konuşmasını şöyle sürdürüyor- du: "Nüfusumuzun taşkın olduğu \e bugün Av- nıpa'nın nüfus yoğunluğu olduğu söy lenen yerier- deki kadar yoğun olan topraklarımız >ardır. Bu topraklardaki halk, bugün için vataıun olaylar nedeniyle bosalmamış ktsımlarını doldurmakta- bir memleket başanlı olamamıştır, gene en çok başarüı olanlar Türklerdir. Memleketin birçok noktalarına. Kırım'dan. Mora'dan, Kafkasya'- dan gelen göçmenler yerleştirilmiş... Bunların memlekete çok yararlı üretici elemanlar oldukla- nnı görmekteyiz. Bundan sonra gelecekler de böyle olacaktır. Bir de iç göç soruraı vardır. Memlekerimizde bir milyondan çok göçer var- dır. Yarım ve sürekli göçer... Doğuda, batıda hatta Adana'da, Antalya'da, Muğla'da, Bur- dur'da, Isparta'da bile goçerler vardır. Bunların her biri bugün ıstırap içindedir. Bunlar. insani, ahlaki. milli. siy asi terbiyeden yoksun kalıyorlar. Kendilerine cumhuriyet nimetİeri henüz yetiştiri- letnemiştir. Aralarında ne yargıç vardır, ne he- kim, ne bir öğretmen. Burûann. böyle rüzgara kapılmış yapraklar gibi oradan oraya sürüklen- diğini görmek çok acıdır. Ben bir bakan, bir mil- letvekili olarak bunları görmekten çok üzülüyo- rum. Sizin de üzüntülerinizi dile getirivorum. Bu yurttaşlan da uygar ve iktisadi bir halde oturt- mak için bu yasa içinde maddeler >ardır. (...) Topraklandırma diye aynca bir yasa hazırla- nacaktır ve ha/uianmaktadır. Buna değinen bazı yönler de vardır. Yonım da kabul edildiği için ca- nınızı sıkmak istemiyoruz. Zaten dava hepimizce biliniyor. İlacı da biliniyor. Hükümet ve Encü- men, bu önlemleri bulmay a çaltştı ve yasayı ona- yınıza sundu. Çok rica ederim, hükümetimizi bu yasayla güçlendirin ve hükümetten hep sorun. Topraklandırma işi ne oldu? Göçmenler yerleşti- rildi mi? Goçerler yerleşti mi? Bazı yerlerde niçin temiz Türkçe konuşulmuyor? Bu yasa. fek dille konuşan, bir düşünen, aynı duyguyu taşıyan bir memleket yapacaktır. (86) Aşiret reıslenne tuzelkışilik tanınmayacağı- na, kayıüı ve kayıtsız taşınmaz mallanna el Dersim sürgünleıv güvenlik güçleri eşliğinde iskan edilecckleri yerlere gönderildi. desr' olarak gördüğünü söylüyor ve abıdeyi "savaşın sonunda kurulan asayiş ve inzibat teme- li üzerinde" dıkeceklenni belirtiyordu. Naşıt Hakkı Bey, bu yasa ile aşiretlerin tasfı- ye edileceğıne ve "yüz karası" olarak adlandır- dığı bu "teşkilaü" böyle çökerteceklenne inan- mıştı. Ona göre önemli olan, toprak sorununun çö- zümüydü Her Türk, ekıp bıçeceğı bir toprağa sahıp olmahydı. Yurtdışından gelen büyük yı- ğınlar, >-urdumuza yerleşecekler ve millı refah • düzeyinı yükselteceklerdi. Naşit Hakkı Bey'den sonra kürsüye gelen Samsun milletvekili Ruşeni Bey, Osmanh İm- paratorluğu dönemındela "Türk istilalarına yabancıların aşık olduklannr anlattıktan ve ta- rihten ömekler verdıkten sonra Osmanh salta- natında Türklenn Araplaştınlmasından yakı- nıyor. Mustafa Kemal ile birlikte "Türk milleri- nin dili bir, duygusu bir kültürü, ülküsü" olacağı- nı belirtiyordu. Ruşeni Bey. rnidelerin canlı şeyleri yiyerek yaşadıklannı. milletlerin de kümelen ve'millet- leri yiyerek yaşayacaklannı belirtiyor, örnek olarak Amerika'yı, Sunye ve Mısır'ı venyordu Ruşeni Bey, Amerika'nın çeşıth mılletlen Amerikalı yaptığını; Mısır, Suriye ve Filistın'de kurulan Ahnan okullann da Alman kültürünü yaydıklannı anlattıktan sonra Türk devriminin ulusal kültür yarattığını anlatıyordu. Ruşeni Bey konuşmasını şöyle sürdürmüştü: "Şimdi burada bir noktaya dikkatinizi çek- mek isterim. lyi ama. bizde öyle bir unsur vardır ki, onu tek olarak istediğiniz Türk toplumu içine atınız, orada hemen gelişerek o toplumun bünye- sıni kemirecek ve sermayesini yabancı memle- ketlere atacaktır. Peki bunları ne yapalım? Bun- lar, öyle bir millettir ki, dünyanm her yerinde zoru gördüğü zaman hemen vatan aşığı, büyük vatanperver, büyök fedakar görünür. Fakat yine öyle millettir ki, yaşasın der. Lakin kim, daha dır ve dolduracaktır. Şimdiye kadar yasalarunız dışarıdan gelen göçmenlere yardım ederdi. Bu yasa, nüfus yoğunluğu aşkın ve taşkın olan iller- den nüfusu daha az olan iliere gidecek olanlara yardım edecektir. (83) (...) Biliyorsunuz ki efendiler, Türk akını ve uygar- lığı asniarca birçok kıtaya egemen oldu ve gittiği yerlere uygariığını, nüfusunu ve birliğini beraber götürdü. Istimar (84) tarihinde hiçbir kavim yoktur ki -hatta Roma imparatorlan dahil- hiç- bir devlet yoktur ki isrimar yeteneğini göstermiş olsun. Bugün Avrupa'nın birçok yerinde Türkle- nn diktiği abideler ve eserler meydandadır. Bu- gün Türk egemenliğinin çekildiği yerlerde Türk hasretini çeken milletler çoktur. Türk, egemen olduğu zaman egemen olduğu bütün noktalarda bir Türk barışı kurmuş ve Türk bartşı asırlarca asırlarca devam etmiştir. Fakat bazı tedbirsizlikler yüzünden Türk askerlerini çekraeye mecbur olduğu yerlerde kendi soyundan olan soydaşlannı da bıraktı. Türkler, dışarıda kalmayı istemediler ve memlekete geldiler. Bildiğini/ gibi iki türlü göç vardır. Biri şiddet kullanarak zorla göçtür. Diğeri, istekii göçtür. Nüfusu taşıp da başka yerlere giden halkın göçü- dür. Şiddet kullanılarak gelen göçmenler, eski yönetimler tarafından iyi yerleştirilmemişlerdir. Yahut yanltş yerleştirilmişlerdir. Bu göçmenler, bu zorlukları bugüne kadar çekmektedirler. Bu yasa, bunların düzeltilmesini gerektirecek hü- kümler taşıyacaktır. (85) Bundan sonra dışarıdan yakın çevremizde iki milyona yakın halis Türk vardır. Bunların azar azar anavatana gelmeleri kaçınılmazdu-. Bunlar, eski zor ve şiddet kullanılarak gelmeyecek. kendi istek ve arzuları ile geleceklerdir. Kendilerini yer- leştirme biliminin gerektirdiği toplumsal ve eko- nomik kurallara göre yerleştirmek de bizim bor- cumuzdur. Yasada buna göre hükümler vardır. Yerieştirme her yerde güç geçmiştir. Bunda hiç- konacağma ılişkin 10. madde üzennde tartışma açılmadı. 11 madde İçişleri BakanlığYna, "Türk kültü- rüne bağlı olmayanlar veya Türk kültürüne bağb olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakkm- da, harsi. askeri, siy asi, sosyal ve güvenliğe iliş- kin nedenlerle" yurttaşlann bir bölgeden bir başka bolgeye gönderilmeleri yetkisini veriyor ve ancak bu yetkiyi "toptan olmamak" koşulu- nabağlıyordu. 12 madde ile hiçbir yabana aşıretın ve göçe- benin Türkiye'ye yerleşmesine izin verilmemesı öngörülüyordu. 13 madde, dışandan gelen göçmenler, yurt- içındekı aşıretler, Türk soyundan gelmeyenler, topraksız ve az topraklı çıftçıler. doğal afetler- den zarar görenier. verimsiz veya azmanhk ve- ya batakhk veya tehlikelı veya askerlikçe yasak topraklardaki insanlar ile "harsi, siy asi, idari, sosyal, iktisadi" nedenlerle başka yerlere gön- derilmeleri gerek gorülenlerin İçişlen Baİcan- hğı'nca uvgun görülen yerlere yerleştirilecekle- rini öngörmekteydı. 13. maddenın son fıkrası şöyleydr "Türk ırkından ormayanların serpiştirme sure- tiyle köylere ve ayn mahalle ve küme teşkil etme- yecek şekilde kasaba ve şehirlere iskanı mecburi- Att."(87) Yasanın öteki maddelerinin görüşülmesi sı- rasında göçmenlere venlen arazılerin geri ahna- mayacağını öngören madde üzerinde uzun tar- tışmalar yapıldı. İçişlen Bakanı Şükrü Kaya, işlenmeyen bü- yük arazilerin göçmenlere verileceğini ve göç- menleri mal sahıbı yapacaklannı vurgulayarak yasayı savundu. (88) Yasa. oylamaya katılan 177 milletvekilinin oylanyla kabul edildi. Oylamaya 140 milletve- kili de katılmadı. (89) Yarın: ISMET PASA'NIN RAPORU (80)- TBMMZatM Ceridesi, Devref, Içtima 3, cih 23, s. 5, TBMM İskan Kanunu Lahiyası, Karar no: 6, s. 5 (81)- TBMMZabıt Ceridesi, 7.6.1934,1:65, C: l,s. 67-68 (82)- Ruşeni Bey konuşmasında, adlannı vertne- den Musevilerden söz ediyor. Görülüyor ki, ne ge- rekçede, ne konuşmalarda Kürtier ile ilgili bölümle- re yer rerilnüyor. Bu olgu da yasanın çıkanlma amacının, Doğu ve Güneydoğu'dakibütün Kürtleri doğudan batıya sünnek olmayıp, Dersim 'dekidere- beyliğin tasfiyesi ile yurtdtşından gelen Türkleri yerleştirme oldugunu gösteriyor. TBMM Z.C. 7.6.1934, İ: 65. C.l,s. 69-70 Beşikçi, Yasa Gerekçesi ile konuşmalarda Kürt sözcüğünün geçmemesini "Kematistlerin esas hede- figijeme " taktiklerine bağhyor. Beşikçi, Kürtlerin Mechuriİ\kanı,s. 169 (83)- Beşikçi, Kürtlerin Mecburi İskanı adh ki- tabutda Şükrü Kaya 'tun konuşmasmdaki yasanın çıkarılma nedenini açıklayan bu bölümünügörmez- tikten gelerek kitabtna abmyor. (s. 173) (84)- "İstimar", Türkçede "imar" anlarmnage- len Arapça kökenti bir sözcüktür. İçişlen Bakanı Şükrü Kaya, konuşmasında, Türklerin Avrupa'nın birçok yerinde bayındırhk hizmetigötürdüğü anlamında 'istimar" ve "istimar kabiliyeti"nden söz ediyor. Doç. Dr. Beşikçi, Türk bilim adamlaruun bilim yöntemini eleştiren kitabın- da "istimar"sözcüğünün Türkçe karşılığını arama- yıp bu sözcüğü "istismar" biçiminde yazarak ilginç bir çarpıtma örneği veriyor. Bkz: Beşikçi, a.g.y s. 173, "İstismar tarihinde hiçbir kavim yoktur ki, (...) Türkler kadar istismar kabiliyetigöstermiş olsun." (85)- Şükrü Kaya'nın sözlerim'n bu bölûmünde Kürtlerin zorla, cebirle sürgüne gönderilmelerinin kendi yararlarına olduğu yolunda hiçbir ifade yer almamasma karşın, Beşikçi bu sözleri bu anlamda yorumluyor. Beşikçi, s. 174 (86)- 10'uncu madde, antidemokratiktir. Ancak, feodal düzenin ayncabklanna karşı atdığı tavır ne- deniyle suufsalaçıdan toprak emekçisinden veyok- sul köylüdenyana olduğu için de devrimcidir. Doç. Dr. Ismail Beşikçi, kitabmda Şükrü Kaya'- nın yasanın çıkanbş nedenleri arasında saydığı, yurtdışından gelecek göçmenler, göçerlerle ve yok- sul köylüleri topraklandırma ile ilgili sözlerini bile- rek athyor. Karşılastırmak için Bkz: Beşikçi, s. 174, TBMM Z.C, 14.6.1934,1:68, C: 4, s. 141 Hükümet, İskan Kanunu'ndan sonra çıkardığı 29 Teşrinisani 1934 gün ve 2590 sayıh yasa ile de "efendi, bey, paşa"gibiunvan ve lakapUai kaldtn- yor ve yasanın 2. maddesiyle de sivilrüthe ve resmi nişanların kaldmldığı, Türklerin yabana devletler- den ahnan tüşanum taşıyamayacakhmnı hüküm alttnu abyordu. (87)- Maddelerin görüşülmesi strasında Muş miUeirekiü Hasan Reşit Bey, madde metinlerinde geçen "soy"sözcüğünün "ırk"anlamutageldiğini, yurtdışından gelen ancak "Türk harsından olma- yan" insanlann ırk açısından Türk olduklannı be- tirterek, "soy"yerine "Türk dili" ve "Türk kültü- rü" kavramlarının kuüamlmasını öneriyor. Kütah- ya milletvekiK bu öneriye katıhyor. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, "soy" sözcüğünün aile anlarmna da gekceğini beb'rterek "ırk " sözcüğünün yeğlenmesi gerektiğini söylüyor. (TBMM Z.C. 14.6.1934, /: 68, C: 1, s. 145 (88)- Doç. Dr. Beşikçi,yasanın topraksız köylü- lere ve göçmenlere toprak veribnesi ile ilgili yasa maddelerini ve konudâkitartışmalan dagörmezBk- tengetivor. Beşikçi, s. 176 (89)- TBMM Z.C. 14.6.1934, İ:68, C: l.s. 164 ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKtVlOĞLU İki Büyükelçi ve Yorumlar Başbakan Tansu Çiller, iki büyükelçiye önemli görev- ler önerdi. Biri Volkan Vural, öteki Onur öymen. Tahrart ve Moskova büyükelçiliklerinden sonra merkeze dönen Büyükelçi Volkan Vural, Başbakan'ın başdanışmanı olu- yor. Bonn Büyükelçimiz Onur Öymen'e de TRT Genel Müdürlüğü öneriliyor. Dışişleri Bakanlığı'nı onurlandı- ran bir olay kuşkusuz. Tansu Çiller'in Türk diplomatları- naolumlu bakışını yansıtıyor. Devlet bakanlığı dönemin- de yakından tanımış olmalı. Dışişleri Bakanlığı, kimi zaman hayli haksız, düzeysiz saldırılara uğrayan bir ka- mu kuruluşu, ama devlet yaşamındaki yeri, önemi yad- sınamaz. Neredeyse yarım yüzytldır izlediğim bir ba- kanlık. Uzun yılları birlikte yaşadık, kaç kuşak değişti, amadeğişmeyen birözelliğı var. Devletyaşamında var- lığını güzel koruyan, aşınmayan bir bakanlık her zaman. Geçmiş ile bugün arasında karşılaştırma yapıldığı za- man da sonuç değişmiyor bence. Çok kuruluşta yaşa- nan yozluğa karşın Dışişleri görevlilerinin belli bir düze- yi var, yitirmiyor. Onları iyi tanımak, yeteneklerini, özverilerini iyi görmek gerekir, yüzeysel gözlemler ya da duygusal yargılar gerçeği yansıtamaz bence. Tansu Çiller'in çok önemli görevlere iki büyükelçiyi çağırması da olumlu bir girişim. Deneyli ve birikimli bir büyükelçinin danışmanlığı, devlet yaşamında, özellikle dış politikada hayli deneysiz bir başbakan için çok ge- reklı. Belli uyarılarla yanlışları önler en azından. Yoksa çelişik bilgilerle çabuk yıpranır. Son günlerde örnekleri- ni de gördük değil mi? Basın veTVekranlarındaki tjrma- nış durdu birden. Yapay tırmanışlar bir yerde duruyor galıba! DYP'nın olağanüstü kongresinden bu yana kaç gün geçti, Çiller'in çizgisinde ne gelişmeler oldu değil mi? Bonn büyükelçimizi TRT Genel Müdürlüğü'ne çağır- ması, Dışişleri Bakanlığı'nı onurlandırsadaters bir olay bence. Onur Oymen, 196O'lı yıllardan bu yana tanıdığım biri. Kişiliğini, özelliklerini, yeteneklerini kanıtlayan olaylara yakından tanık oldum. Dışişlerı'nde de hızlı bir tırmanışı var. Bir diplomat için mesleğinin doruğu büyü- kelçılik, ama kimi büyükelçiler için bır aşama daha var. Bu aşamaya yaklaşınca yol incelir birden, adaylar ara- sında seçım kolay olmaz. Şimdi daha güç bir dönem galiba. Dışişleri Musteşarı Büyükelçi Özdem Sanberk'in dış göreve gidip gitmeye- ceği belli değil, bu görevi bir süre daha sürdürmesi iste- nebilir. O zaman ne olacak, kimi bûyükelçilerin hayali gerçekleşemeyecek değil mi? Onur Oymen'in TRT Ge- nel Müdürlüğü önerisıne bu nedenle sıcak baktığımı öne surenler var. Peki adaylıktan geri çekılmesi neden? Ben olumlu yanıtını da, geri çekılmesını de ters, çelişkili bu- luyorum doğrusu. Başbakan Çiller'in çağrısı çekici, par- lak da olsa ötesindeki alacakaranlığı görmesi gerekir Büyükelçi Oymen'in. Rahmetli ûzal'ı anımsatan birdav- ranış belli tartışmalan da birlikte getirir. Geri çekiliş için öne sürülen gerekçe de çok tutarlı değil doğrusu. Türk- Alman ilişkilerindeki gelişmeleri, beklentileri en iyi bil- mesi gereken kişilerden biri Bonn Büyükelçimiz değil mi? TRT Genel Müdürlüğü önerisine olumlu yanıt verir- ken Bonn'dan ayrılmasının sakıncalarını düşünmemiş ojabilir mi? Adaylıktan çekilmesi gerçekçı bir yorumdan kaynaklanıyor bence. Kurallara ters bir atamanın tepki- lerini iyi değerlendirdiği söylenebilir. Ancak bu konuda söylenecek çok şey var bence. Devlet yaşamında belli ilkelere ters düşmemek gerekiyor. DYP kongresinin coşkusu, sarmaş dolaş şarkılar, deneysiz bir politikacı- nın ayağını yerden kesebilir, ama bir de gerçek var. Kongreyi izleyen bır grup toplantısı var, her şeyi tek ba- şınayürüteceğinisöylerkenerkenbiryalnızlığadüşmek tehlikesi de var değil mi? DYP grubundaki eleştıriler ve tepkiler, Tansu Çiller'e yeterli bir uyarı olabildi mi aca- ba? ••• Uzun meslek yıllarımda değişmeyen bir gözlemim- var: Seçim kazanmak başka, hükümet kurmak başka, iktidar olmak başka olaylar. Örneklerini çok yaşadık. Uyguladığı politıkayla var oluyor hükümetler. Soyut de- ğil somırt ürünlerle. Yoksa halkı kucaklamaktan söz ederken halka ters düşüyor; umutsuzluğa, düşkırıklığı- na yol açıyor ancak. Bir politikacı da öyle değil mi? Kürsülerde çok parlı- yor, coşku ve umut veriyor. Ama bakanlık ya da başba- kanlık koltuğuna oturunca düşkırıklığı uretiyor ancak. Panltısını yitiriyor, koltuğu boş kalıyor neredeyse. Ola- nakbulursa başka koltuklara oturmakta arıyor kurtulu- şu. Devlet yönetimi başka bir olay. Tansu Çiller'e kolay gelsin. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/Salâh Birsel'in bır şıir kitabı... Son derece kav- gacı olan gözde bir ak- varyum balığı. 2/ Eski Mısır'ın üç büyük pira- mıdınden bın. 3/ Kemik- lerin yuvariak ucu... Bir meyve... Fas'm plaka ışa- retı. 4/ Bır tür tavla oyu- 6 nu. Evrensel alıcı olan -, kan grubu. 5/ Eskıden Polonya'ya venlen ad. 6/ 8 Soyundan gelinen kim- g se... Sodyumun simgesi... Türkçede ilgi adılı. 7/ Bır zekâ oyunu... Rubidyum elemenü'nin simgesi. 8/ Rüzgâr korkusu. 9/ Çi- nşlı bir çeşıt parlak bez... Büyüteç. YL KARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Stefan Zvveig'm bir romaru... Atıf Yümaz'ın yönettıği bir fılm. 2/ Bir satranç oyuncusunun, aynı an- da birçok satranç oyunçusuna karşı oynadığı parti. 3/ İlave. "Bır devr-i yine çiğnendi ye- minler/Çiğnendi yazık milletin ümmid-i bülendi" (Tevfık Fıkret). 4/ Alevi ve Bektaşiler'in çal- gılar eşliğinde uyguladıklan dinsel tören... Gözleri görmeyen. 5/ Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksızin yapılan eylernle- rin tümü... ''O" göstenne sıfatının eski biçımi. 6/ Kunduracıla- nn delik açmakta kullandıklan çelik tığ... Dilbilgisı. 7/ Hayvan- lara vurulan damga... Satrançta bir taş.. Özel bir cam kap içinde likör, şarap, meyve ve madensuyu kanşünlarak hazırla- nan ıçki. 8/ Yüzde seksen bakır, yüzde yirmi çinkodan oluşan san renkli alaşım... Bir göstenne sıfatı. 9/ Baston... Gaziantep'- ın bir ilçesi. MARM ARİS ASLİYE CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1990,443 Karar No: 1993/53 Tcdbırsizlik ve dıkkatsızlıkle deniz kazasına sebebiyet vermek suçun- dan sdnık. Şukru oğlu Husniye'den oltna 1968 d.lu Ordu merkez Ki- raz Lımanı Mahallesı nüfusuna kayıth Çeün Danabaş hakkında musnet suçtan yapılan yargılarna sonunda, Sanığın cylemıne uyan TCY'nin 377 maddesi uyannca yargılanıp cezaldndınlması için mahkememizın görevsızlığıne, Muğla Ağır Ceza Mahkcmcsi"nc sevkme dair venlen gıyabi hüküm aramalara rağmen leblıgat yapılamayan karann gazet«ie ılanen teblığine karar verilmiş olup. 7201 sa>ılıTeblıgat Kanunu'nun 29 ve müteakıp maddeteri ge- rcğınce kararın gazetede ılanına. Karann ılan lanhınden itibaren 15 gün sonra kesınleşmiş sayılaca- ğı ve ilan ücrctinın kendisindcn almacağı ilan olunur. 10 6.1993 Basın: 33152
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear