25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1993 PA2ARTESİ 12 DIZIYAZI Cemalettin Hoca'dan Süleyman Demirel'e açık mektup: • ~ Kaplan'abiatet, cennetegit POLTTIKAVEOTESI Cemalettin Kaplaıt 'ın emiri olduğu Hayati Federe İslam . Devletiyayın organı Cmmet-i Muhammedgazetesinde Demirel'e bir açık mektup yayımladı. Demirel'i Cemalettin Kaplan'a biat etmeğe çağıran, TBMM'ye, Mustafa Kemal'e içeriksiz saldınlarla küfiiryağdtran, bu açık mektubuyine bir ibret resikası olarak yayunhyoruz- Değerlendirmek okuyucuya aittir. Elbetteki gecikmiş bile olma- sına rağrnen memleketin gerçek sahipleri olarak ve de AFİD'in (Anadolu Federe İslam Devle- ti) cihad erleri olarak Kemalist rejimin. tağuti rejimin, Nemru- di ve Firavuni rejimin yeni cumhurbaşkanı, masonluğu belgelerle ispatlanmış Demi- rel'e birtakım tebligatımız ve telkinatırruz olacaktır. Ancak bu hakaret olsun, alay olsun diye değil. Allah davası- nın muvahhid bir eri olarak kendisine çok acıdığımız için- dir. TCnin cumhurbaşkanlığı koltuğundaki 9. Cumhurbaş- kanı sıfatıyla otunmakta olan Demirel!.. Şu samimi sözlerimi- ze kulak ver. Ve tebligatı iyıce kafana yerleştire yerleştire, kal- bine hazmettire hazmettire oku ve harfiyyen. ebedi saadeie ka- vuşabilmen için yerine getir. Bak, ayağın da çukura iyice gel- di yanaştı. Özal'm akıbetınden de ibret al. O hendek mekânda hiç beklemiyordu, Çankayada •otururken Azrail (a.s.) denen bir meleğin gelip kendisini yok- layacağıru. Ama ne oldu? TC'nin en ünlü mütehassıs profesörleri dahi onu ölümün ' pençesinden çok istedikleri hal- de kurtaramadılar. O habis makamda otururken aynı akı- betin senin.başına gelmeyeceği ne malum? Şimdi biz fazla lafı uzatrnadan manahnü fihimize dönelim. Yıllardır Kemalist sisteme, laik (dinsiz) ve kâfır sisteme sanki Allah'ın şeriatına hizmet ediyormuş gibi hizmet ettin. Bu arada onbinlerce Şeriat-ı Mu- hammediyye yolunda çalışan mü'min kardeşlerimizi de iş- kence hücrelerine tıktırdın. Ve birkaç ay önce de cumhurbaş- kanı seçildin. Yukandaki pa- ragraflarda da ifade ettığim gibi belki Tonton Turgut gibi o HAYALL Çankaya denen yerde Azrail'e emekliliğin dolmadan ruhunu teslim etmek mecburiyetinde kalabilirsin. Kuran'da okudu- ğumuz ve anladığımız kadany- la mahşer-i kübra'da hesap vermek çok çetindir. Orada he- sap vermek, buradaki mason localanna, sözüm ona omuzlan kalabahk Kemalizmin bekçisi olan generallere hesap vermene kesinlikle benzemez. Bir şeycik- ler olmaz canım; dün diındür, bugün bugündür diyerek orada da foterimi ahp giderim diyor- san çok yanılıyorsun. Şu anda cumhurbaşkanı se- çilmenin heyecanını yaşıyorsun biliyorum. Bunda şüphem yok zaten. Zavalh Turgut gibi sende de kalp olsaydı belki de seni de niyazı olarak gidenlerin içerisi- ne dahil ederdik. Süleyman Demirel, yapacağın ödevleri şimdı sana sıralıyorum. Yuka- nda da ifade ettiğim gibi bu se- nin için hayat-memat meselesi olacaktır. Evvela TC'nin en yüksek ma- kamındaki yetkili ve etkili kişi olarak TBMM'yi (Türkiye Bü- yük Manyaklar Meclisi) fesh edeceksin. Ey Anadolulu Üm- meti Muhammed şimdi sizlere çok önemli açıklamalarda bu- lunacağım diyerek televizyon kanallarının karşısına geçecek- sin. Ve şöyle diyeceksin!.. "Bugünden itibaren TBMM fesh edilmiştir. Bütün partiler fesh edilmiştir. Biliyorum ve bi- liyorsunuz ki, ölüm ve hesap vermek haktır. Bugüne kadar sizleri AP ve DYP ile ovaladım. Erbakan da dahil diğer parti li- derlerinın sizleri oyaladığı gibi. Ama şimdi ise tevbe-i nasuh ile tevbe ediyorum. Aslında hiçbi- rimiz siz Ümmet'i Muham- med'i yönetmeye, devletin başı- na geçip devleti idare etmeye ehil ve layık değiliz. Çiinkü hiç- birimizde Halife'de. islam Dev- let Başkanı'nda olması gereken şartlann hiçbirisi yok. Çünkü on iki ilmimiz yok. Çünkü hiç- birimiz şeriatı tam manasıyla bilemiyoruz. Lütfü Doğan gibi bilenler de ahmakça. bildikleri halde putun karşısına ibadet yapmaya giden Erbakan'ın ar- kasına takılmış. Yıllarca başta ben ve diğer istisnasız bütün parti liderleri Kemalizme, laikli- ğe. dinsizliğe. şeriatın zıddı olan demokrasıye hizmet yapmak- tan başka bir şey yapamadık. Hatta çok samimi arkadaşım Erbakan'ın bile partici, demok- rasici olması nedenıyle bendcn hiçbir farkı yok. O da sizi yıllar- ca particilikle. demokrasicılikle İslam'ın devletini kuracağız di- ye morfınledi durdu. Ve sizin bilincinizi. düşmana karşı olan nefretinizi uyuşturdu. Hatta içi- nizde en günahkâr. Erbakan. Artık bu avutmalara ve uyut- malara bir son vermek gerekti- ğini kendimde hissetmeye baş- ladım. Bizler senelerce Atakefe- re (Atatürk) Kör Kemal'in bayramlanna. anıtkelbe gide- gele sizlerin başında idareci ol- ma yetkısıni çoktan kaybettik. Zaten de ehli değildik. Onun için devlet başkanhğı makamı- na Müslümanlann yaşadığı topraklarda İslam Şûra'sının seçtiği, L'lema Şûrası'nın tayin ettiği bir muttaki âlim layıktır. TV'lerde izlediğıniz gibi yakın zamanda AFİD'nin ilanı yapıl- tnıştı. Zaten en son Bosna Her- sek'teki bir mücahidin ShovvTV'ye ve BBC'ye yaptığı Cemaleddin Hocaoğlu hakkın- daki açıklamalan benim de gözlerimi yaşarttı. Ey Anadolu- lu Ümmet-i Muhammed. işte sizin gerçek devletiniz o devlet- tir. Evet, yetmiş küsur yıldır sizi bu devletten mahrum ve öksüz bıraktığımız için gerçek suçlu- lar TBMM'nin içindeki parti- ler. milletvekilleri. parti liderleri olarak ve cumhurbaşkanlan olarak bıziz, biz. Bizlen af cdin. Anadolulu Müslümanlar ola- rak AFİD'nin başkanı olan El- Emir ve Naib'ül Halife Cema- leddin Hocaoğlu'na biatlannı- zı geciktirmeden yapınız. Bu- günden iıibaren ben de tevbe-i nasuh yaparak biatımıyapıyo- rum. Büyük âlim. fazıl. üstad Cemaleddin Hocaoğlu'nu AFİD'nin başkenti olan Istan- bul'a da\et ediyorum. Ben İran Şah'ı Rıza Pehlevi'nın durumu- na düşmek istemıyorum. Gel- sin şûrasıyla, kadrosuyla ümmetin dertlerini, problemle- rini şeriatın laboratuvannda tahlil etsin. tedavi etsin ve çö- zümlesin." İşte Demirel'in bu şekilde bir konuşma ile işı ehline bırakma- sı elbetteki kendi lehine olacak- tır. Otuz yıllık politik mücade- lesinde yapacağı en güzel hare- ket olacaktır. Bu şekilde bir davranışından dolayı da AFİD'de kendine layık olduğu bir görev verilecektir. Kendisi inşaat mühendisidir. Bu göz önünde bulundurulacaktır. Belki hilafet sisteminın son mcrkezi olan İstanbul'da, hila- fetle sembolleşen Ayasofya'nın ibadete açılması için restore ça- lışmalan kendisinin gözetimine verilecektir. Eğer Demirel bu nasihatlanmızı. bu tebligatımı- ZL, bu telkinatımızı ve bu "Açık Mektub"umuzu göz önüne alır da söyledıklerımizi yaparsa, kendisi dünyada da. ahirette de mesut ve bahtiyar olacaktır. Son demlerini mutlu. huzur- lu. sevınçli ve saadet dolu bir hayatla geçirecektir. Böyle vap- makla deccal olan Kör Kemal'- in yanına gitmeyecektir. Onun- la beraber cehennemde yanma- yacaktır. Belki de Anadolu'da. şehitler dıyannda Kemalizmi, laıkliğı. dinsizliğı ve demokrasi- yi lağvedip, devleti AFİD'nın yetkili ve sorumlu kişilerine tes- lim edeceği için Peygamber'ın dahi şefaatıne nail olma şereti- ne ve saadetine erişecektir. Yok eğer ben bu Çankaya köşkünde oturma fırsatını 30 yıllık politik tnücadelemde bir kez yakaladım. Nefsimin ve Nazmiye'nin istedıği şekilde. vur patlasın. çal oynasın diye- cekse; giden perişan Turgut gi- bi... O zaman da garibanın durumu çok perişan olacaktır. Bir ke.e yıllarca Allah'ın, me- leklerin. peygamberlerin ve müminlerin lanetine uğradığı gibi yine uğramaya devam ede- cektır Atasının yanına giden Turgut gibi aynı akıbetle karşı- laşacaktır. Şunu unutmayınız ki yannki pişmanlıklar hıçbirinize fayda vermeyecektir. Bugünkü hali- nizle hepiniz ancak AFİD'de tuvalet bekçiliği yapabilirsiniz. Sizlere acıyoruz. Gelin Cema- leddin Hocaoğlu'na biatınızı yapın. Esselamü âla menittebeal Hüda!.. SÜRECEK Işık kaynaklanmız birer birer sönüyorFAKtRBAVTCURT Sıvas'taki kültür toplantısını basan gericiler, o şenliğe katılan aydınlan otelde çembere alıp dünyanın gözü önünde topluca yaktı. Deviet polisiyle askeriyle oradaydı, kılını kıpırdatmadı. Her biri yüzlerce yıllık birikimle oluşan 37 aydın kömür oldu. Ki- mi polisler, kendisinden yardım isteyen çemberdeki aydınlara sövdü. Yalnız sövmekle kalma- yıp dövdü. yaraladı. Sıvas, Solingen, Mölln, Ros- tock; görüyor musunuz bu tür pis oyunlara sahne olan yerli yaban- cı şehirler nasıl bırbirine bağlanı- yor? Bir benzeri daha önce Kay- seri'de olmuştu; içindeydim, yıl- lar gecti, anımsadıkça tüylerim ürperir. Ayırdı var mı. h'a Al- manya'da, ha Türkiye'de? tnsan yakan insanın tıyneti aynı. Mölln'de üç. Solingen'de beş ko- rumasız kadını kızı, erkekler var- diyada iken benzin döküp yakan Yenı Naziler'den el-ağız birliği davaaydık: şimdi kime ne diyece- ğiz? Muş'ta otel yaktılar, 11 ölü.. Sıvas'ta kültür toplantısı basıp otel yaktılar 37 ölü.. Bir hızla A1- manlan sollayıp geçiverdik! Şim- di kimden, nasıl davacı olacağz; davacı olursak kim bizi ciddiye alacak? Oy amban caniler Sağolsun cumhurbaşkanımız da. "Konu hassastır" diyor; y» ni canileri suçlamıyor. Canilar yıllardır güdüle güdüle büyük oy amban oldu. Devlet eüyle oluştunılan bağnaz dincilikle gözü dönmüş ulusçuluk sığ bir ortamda buluştu; 45 yıldır el ele.. Bir zamanlar liselerde felsefe dersi vardı. Kitabını eğitim ba- kanının yazdığı mantık dersi vardı. Kırk beş yıl önce, o baka- nı demagoglara boğdurduk. Başımızdaki akıllılar, insan ka- fasını çağdaş yapmaya yarayan iki dersi de kaldınp, yerine bü- tün okullara, hem de zorunlu, dir dersi koydu. Ayıp olmazsa bir daha anım- satalım; Köy Enstitüleri'nde öğrenciler kitap okur. özgür tartışma yapardı: kapatnlar. Şoru soran. tartışan, eleştiren insan yerine; sormayan, tartış- ma>an, sadece söylenene ina- nan. körü körüne de olsa ina- nan insan yetiştirmeyi amaçla- dı, Türkiyemizi 45 yıldır yöne- ten akıllılar. Bu süre içinde, giderleri halk- tan alınan vergilerle ödenen. hem de lise sayısınca çoğaltılan imam hatip oİcullanndan, yala- nı doğruyu seçemeven büyük kadrolar yetişti. Türkiye laik cumhuriyete kaç yılda gelebil- mişti? O cumhuriyetin olanak- lannı kullanarak onu içinden yıkacak kadrolar, şimdi alanla- ra çıktı. Din hocası, yıllardır başkent camilerinde. Istanbul camilerinde "Atatürk gavur- dur, camileri 'at ahın" yaptı, Kuran'ı helaya attı.." diyor. Ne bilsin rahledeki köy çocuğu; orası devlet okulu, ders devletin verdirdiği ders.. deyip inanıyor. Dıplomasını aldıktan sonra imam hatip olarak kırk bin köyde aynı yalanı yayıyor. Ca- mide kimse hocaya soru sora- maz. tartışma da yasaktır. Böy- lece; sözümona demokrasi döneminde, hem de devletin Avrupa Topluluğu'na katıl- mak istedıâi zamanda. virmi ortaçağdaki gibi aydınlan öl- dürüyor. Aydınlar sürüye katıl- mayı önlemenin ışığı olduğu için. onlann topluca yakılması- na hiç tınmıyor. Çünkü orta- çağdaki gibi din devleti. yani İslam cumhuriyeti kuracak. El ele verip İslam cumhuriyetini kurmadan halkın Müslüman sayılmayacağmı yayıp, amaa- na erişmeye engel herkesin öl- dürülmesine ferman buyuru- yor. bunu laik devletin gözü önünde örgütlüyor. Daha beteri Ankara'da, Sı- vas'ta yönetimden sorumlu bakan ya da başkan. tıpkı sal- dırganı suçlamayan cumhur- başkanı gibi. "Ne yapalım, tahrik vardı! Halkın yüzde dok- san dokuzunun Müslüman ol- duğu bir ülkede Müslümanlığa hakaret edilirse böyle olaylar kaçınılmazdır!" diyebiliyor. Aynı kafada yetkili var, bakan. Adam var başkan. adam var uyarmıştır, ama ış ışten geçıp gittiği için etkisi olmamıştır. Yasal kültür toplantısını ko- rumak için önceden önlem alın- madığı gibi. olaylar uç verince de kimi polisler, tıpkı Belediye Meclis Üyesi gibi, çembere alı- nan aydınlara ana avrat söv- müştür. Vali panikte, kıpırtısız kalmış; güvenlik güçlerini yö- netecek emniyet müdürü orta- larda görünmemiştir. Yirmi dört yıl önce. öğret- menlerin geneî kurul >aptığı Kayseri'de bir caminin dibinde gecele>in dinamit patlattılar. Gene bunlardı. Ertesi gün sürü- den insanlan sokağa döküp öğretmenlerin toplantısına sal- "dırdılar. O zaman Kayseri vaüsi de ilden cıkıp gitmişti. Kimse ondan, o güne kadar aldığı ay- lıklan. odenekleri sormadı: bugün de Sıvas emniyet müdü- rüriden. belediye başkanından soran yok. Oysa aylık, yasada Planlama benzen kurumlar. la- ik cumhuriyete düşman ülküle- rin karargahı oldu. Devlet o devlet olsa, kim bir kültür toplantısını basabilir? Kim yazarlan. sanatçılan otel- de çembere ahp topluca yakma- ya kalkabilir? Kim halka "Ga- zanız mübarek olsun: haydin dağılın artık!" söylevi çekebilir? Devlet devletliğini sadece hak arayan işçiye. memura mı gösterecek? Devlet gücünü sa- dece halkın mutluluğu. cumhu- ri\etin esenliği yolunda kendini ortaya atan gençliee mi göstere- cek' 1 " "Aziz Nesin dine saldırdı. halk galeyana geldi, önleyeme- dik!" mantığı son derece çürük bir mantık; kimseyi korumaz. Yarın o gözü döndürülmüş sü- rü gelir. bu mantığın sahibinı de yakar; hiç bunu düşünmüyor. Aziz Nesin olmasa da benzer saldınlarolmuvormu vıllardır? s.oru soran tartışan, eleştiren, insanyerine sadecesöyleneneinanan insanyetiştirmeyi amaçladı 45 yıldır Türkiye yiyöneten akıllılar. Bu süreiçinde,giderlerihalktan alınan vergilerle ödenen, hem de lise sayısınca çoğaltılanimam hatip okullularartık meydanda. İstanbul, Ankara camilerinde cumhuriyetiyıkmaya çahşıyorlar. Toplum sürüleştirümek isteniyor. birinci yüzyıla birkaç adım kal- mışken, toplum sürüleştiriliyor. Liselerde felsefe dersi, man- tık dersi sürebilse. insan önce düşünmeyi öğrenirdi. Düşünen insan birey olur, sürüye kaül- mazdı. Ama ona sürüye katıla- cak nitelikte insan gerektiği için; hem ezberci, yani akılcı de- ğil ''nakilci". hem de soru sor- maz insan yetiştirmeye hız vere- rek amacına yaklaştı. Elbet öncesi de var, ama biz hesabı 1946'danalahm;oyıllar- dan üreyip gelen kadrolardan sakallı Belediye Meclis Üyesi. dünyanın tanıdığı saygıdeğer yazara '"Aziz Nesin adında bi- ri!" diyebiliyor. "Vurun ona!" diyebiliyor. Olaylardan sağ çı- kanlann belirttiğine göre ken- disi de vuruyor. Görevini de sürdüriiyor. Böylesinc sığ bir eğitimin ürünü kafalar. o tıynette bir başkanın güdümüne girip, tıpkı parti başkanı, prof! Gerçek ve laik demokrasiler- de yüzde doksan dokuzun de- ğil. yüzde birin de inancına hakaret edilemez. Süryanilerin oranı yüzde yanmdı, binlerce yıllık yurdundan beşer onar sö- külüp aulırken, o kafadan hiç ses çıkmıyordu. İstanbul gibi bir şehirde Yahudilerin havrası yakılırken de sesi çıkmadı. Bırak yüzde biri, bir tek kişi- nin bile inancına saldınlamaz. Atatürk ne zaman camileri "at ahın" yaptı? Kuran, kibrit ku- tusu mu, helaya atmış da sığ- mış? Yalancının mumu, kutsal- lık adına yatsıdan sonra da yanıyor, hem de benzini buldu mu yakıp kömür ediyor. Şimdi Türkive'yi çeke çeke buraya ge- tirdiler; zordadır artık kurtuluş. Sıvas'ta günler önceden halkı sokağa dökmek için bildıri da- ğıtılmış. Yerel basında, sürüye katılmayan gazeteciler halkı gösterilen kamu hizmeti karşılı- ğıdır. Hizmette en azından ka- sıtlı savsama yok mudur? Gardaşdiyenlere neoldu Sıvas'ta iki yılım geçti; insan- lar birbirine iki sözün biri "gar- daş" diye seslenir orada... Kimse ne Türklük, ne Kürtlük. ne Sünnilik, ne Alevilik düşü- nür. O zehirli havayı nasıl ya- rattılar? O topraklardan yetişen dünyaca ünlü ozan Pir Sultan'- ın yeni dikilen anıtının başı kopanlıp gözü oyuluyor. Ata- türk'ün büstü, Kurtuluş Sa- vaşfnın kongresini topladığı yerde, aynı saldırganlann da- yatmasıyla yerinden alınıp bod- ruma konuyor. Önce devlet devlet olmalı. Öyleydı bir zaman. Şimdi içine Truva atı gjrmiş; otuz kırk yıl- dır takunya sesleri, mescitler, cuma namazlan ile Devlet Bahriye Üçok eceliyle mi öldü? Muammer Aksoy, Turan Dur- sun, Musa Anter. Uğur Mum- cu kime saldırmıştı da öldürül- dü? Karadenizli Temel'in kalkıp başkente geldiğini anlatırlar. Sorarlar niye geldiğini. Temel ya; devlet başkanı olmaya gel- diğini söyler. Sorarlar. kendisi- ni o kadar akıllı mı görüyor? Yanıt verir, ille de akıllı olması mı gerekir? Devlet adamı kesatlığını da lıselerden felsefe ile mantık derslerinin kaldınlmasına bağ- lama eğilimi ağır basar bende.. Akıl uykudadır, akıl afyonlan- mıştır, akıl uyanamaz, ayamaz bir duruma düşürülmüştür; az zaman mı 45 yıl?.. Çoğunluğa göre, devlet adamı olmak için akıllı olmak koşul değil. aygın olmak da gerekmez. Toplumun büyük bölümüne şimdi böyle bir kabulleniş egemen olmuş- tur. Halkın din duygulannı po- liükaya en iyi araç kılan. en büyük vönetim koltuğuna otu- rabılmektedir yıllardır. Hem de kafalarda. mutlaka birazcık toplumbilım. ruhbılım kınntısı olmalı. Toplum olayla- nna "birdenbirelik" bakışı ka- dar yufka bakış yoktur. Top- lum olaylan, uzun haarlanışla- nn. hatta planlann, hesaplı kitaplı edimlere dayalı birikim- lerin sonucudur. Kaç zamandır Amerika, içimizde en ustabaşı ajanlarla güvenlik örgütlerimi- zin. ulusal eğitimin, sağhğın. tanmın. işçi sendikalannın, ba- smın, hatta ulusal savunmanın; hem de en >oıkardaki yönetici- lerin başının içine girip yuva- lanmıştır. Kaç zamandır Arap şeyhleri. petrol emirleri içeriye dolar döküp kadrolar çahştır- maktadır. Kaç zamandır İran'- ın da kendine göre hesaplan kitaplan yürürlüktedir; bunlar- la ilgjlenmesi gereken görevliler ise öğretmen kıyımıyla. kitap yasaklamakla, toplamakla uğ- raşmaktadır. Sosyal demokratlar nerde Kırk yıldır başımızda dola- nan bu sakıncalar anlatılınca, "Peki Sovyetler'den gelecek ko- münizm sakmcasından niçin hiç söz etmiyorsunuz" diye so- rardı demagoglar.. Şimdi o da kalmamıştır. ama Türkiye'nin içi daha beter kanşmıştır. gör- mez. Daha doğrusu göremez; çünkü aymazlık en çok yukan- yı sarmıştır. Yukardan aşağı derece derece belediye başkanı- na. güvenlik görevlisi kimi poli- se. yangın söndürmeci ere ka- dar inmiştir. Bizim yedi uyur- lar. yedi bin. yedi yüz bin uyurlar olmuş. Türkiye'yi bir- çok ucundan ateşe verenleri ar- tık hiç görmüyordur. Sakınca saçağa çıkmışken hiç bizim sorumluluğumuz yok mu? Elbet bunu da düşünmek zorundayız. Biz de sorumlulu- ğumuzu "Sen daha demokrat- sın. ben daha devrimciyim!" benzeri çekişmelerle gargaraya getırdik. durmadan parçalanı- yoruz. Özellikle sosyal demok- ratlanmız halkın en büyük öz- leminin birleşme olduğunu görmeyip başka tür bir aymaz- lık içinde tam siper yapıyor. En değerli ışık kaynaklanmı- zı önce birer birer, sonra onar otuzar yaktırmamız başka nasıl açıklanabilir? MEHMED KEMAL Mühüp Yerine Kaftan... Demokrasiye özendiğimiz yıllardaydı. Mareşal Fevzi Çakmak ölünce radyolar (o zaman televizyon yoktu) yas tutmayınca on binlerce kişi istanbul Radyosu'na doğru yürümüştü. Yürüyüş üstüne radyolar susmuş, yas ilan edilmişti. Eğer yas tutulmasa kalabalıklar radyoya yürü- yecekler, her şeyi kırıp dökeceklerdi. Demokrasiyi o yıllarda kırıp dökme olarak algılıyor- duk... Hoş, şimdi de coştuğumuzda geneöyle anlamıyor muyuz? O günlerden bu yana Taksim Alanı neler gördü, nelere tanık oldu. 6/7 Eylülleri, kanlı 1 Mayısları görmedi mi? Babıali'de 4 arahkta basımevleri yıkılmadı mı, kita- bevleri taşlanmadı mı? İlk miting izmir'in işgali üzerine Sultanahmet Meydanı'nda olmadı mı? Halide Edip yağ- mur altında konuşurken dinleyenler coşup taşmadılar mı? Her şeyi tadında ve kıvamında bırakamıyoruz. Her şey aşırı ve taşırı oluyor. Son olay Sıvas'ta. Camiden çıkar- ken kışkırtılan halk, otelde bulunan söz ve saz sanatçıla- rının üstüne yürümedi mi? İlk ağızda kundaklanan otel- de otuzun üstünde kişi can vermedi mi? Ölüm haberleri gelirken de bir görmemiş zenginimiz, masallardaki gibi nişan yapmıyor muydu? Devlet büyükleri yüzükler takı- yor, çağnlanlar çalıp oynamıyorlar mıydı? Olanlar hal- kın öikesini taştrmış. gözlere batmıştı. 12 Eylül'ün yeni zenginleri Binbir Gece Masallarf ndaki gibi nişan yapar- larken devlet adamlanmız işlerini aksatıyorlarmış. Hele Sıvas olaylarında 37 kişinin ölümü her türlü gösterişin üstüne tüy dikti. Göze batmış, öfkeleri kabartmış olacak ki Başbakan Tansu Çiller, "Artık kimse beni düğüne, nişana, sünnete çağırma- sın, çalışmaya zaman kalmıyor" diye uyarıda bulun- muştu. Bu ülkenin değerli ve tanınmış sanatçılan otel kundak- lanıp alevler altında can verirken, 12 Eylül zenginleri saz çalıp oynayacaklar mıydı? Ölüm haberleri gelirken nasıl da saz çalıp türkü çığırıyorlardı? Devlet büyükleri nedense hep zenginlerin nişan, dü- ğün ve sünnetlerine giderler. Güneydoğu'da olaylar oluyormuş, deprem varmış, kömür ocakları yanmış, çöplükler patlamış; umurlarında değildir. Atlayıp uçak- larına düğüne, derneğe, nişana, sünnete koşarlar. Da- hası var, nişandan sonra gelecek olan düğün için de aylarca önceden söz verirler. Bundan önceki devlet başkanı orduevlerinde eyleş- meyi, şölenlerini orada vermeyi, kapıdan girerken tö- renler yapılmasını çok severdi. Hele kısacık boyuyla yürürken "Merhaba asker" demeye bayılırdı. Allah rah- met etsin, eşofmanlıyken askere merhaba çakmıştı da çok sözü olmuştu. Dillere destan görkemli düğün-dernek yapanların bir ödedikleri vergiye bakmak gerekir. Eğer birileri hem vergi vermeyip hem de böyle görkemli düğun yapıyorsa yakalara sarılmalıdır. Fakat bızde böyle yolsuzlukları kovuşturacak yerler yoktur. Bilenler derler ki, bizdeki yaptırımlar vergi kaçaklarını koruyucudur. Vergi kaçı- ranların adları gizlenir, dışarı vurulmaz. Bundan olacak, vergi kaçıranlara 'yüzsüzler' adı takılmıştı. Kimi Maliye bakanlarına vergi kaçağı sorulduğunda, adlarını ver- njekten kaçınmışlardır! Yürürlükteki yasalar vergi ka- çaklarını söylemeye engel. Hocanın pazardan elli paraya aldığı yumurtaları karısı evde boyar, kırk paradan komşulara satarmış. Bunu gö- ren oğlu hocaya sorarmış: "Baba, bu satışta senin kârın ne?" "Bizimki boyadan." On yıtda bir darbe getiren, bu kez sadrazam mührü yerine padişah kaftanı giydi. Ba- kalım on yıla varmadan ne getirecek? BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Joseph Conrad'ın. dili- ^ mize de çevrilmış bir ro- manı... Ceylan. 2/ Kısır. 2 hiç doğurmamış hay- „ van... Tümör. 3/ Ruhça ve vücutça dayanıksız 4 olanlar için kullanılan bir c alay sözü. 4/ Bölmeli gö- çebe çadın... Tokyo'nun 6 eski adı. 5/ Bir soru sö- -j zü... Birkaç renkli iplik- ten yapılmış dokuma. 6/ 8 Tabut... Halk edebiyatı- g na özgü bir şiir türü. 7/ Vurgun yiyen bir dalgıan iyileşe- bilmesi için, tekrar indirilmesi ge- reken aynı su derinliği... Yığit. 8/ Tifo gibi bazı hastabklara eşlik eden kas zayıflığı. 9/ Yontma işle- rinde kullanılan ucu sivri araç... Zülfu Livaneli'nin bir fılmi. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Marguerite ^ourcenarın. dili- mize de çevrilmişbir romanı... "- - - derdiyle hoşem el çek ilâamdan tabib/Kılma derman kim helâkım zehr-i dermânındadır" (Fuzuli). 2/ Girişik bezeme. 3/ Ölümlü olma durumu... Temel niteliğinde olan. 4/ Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad... Bulaşmış, bulaşık. 5/ Kirpik boyası... Yan. 6/ İleri gelen, mevki ve para sahibi kimşeler için alay yollu söylenen söz. 7/ Masonlann toplantı yeri... İskambilde bir kâ- ğıt. 8/ Yenı doğan buzağılann konulduğu yer... Kansızlık. 9/ Endüstri... Gözün. rengini veren tabakası. TAŞKÖPRÜSULH HLKUK MAHKEMESİ'NDEN İLANMETNİ 1993,199 Davaa Necibe Güneş tarafmdan davalılar Elife Izci. Hasan (Mustafa'nın emmisı) ve Hanife (Mustafa'mn eşi) isimli şahıslar aley- hine açılan izale-i şuyu davasırun yargılamasında verilen ara karan gereğince: Davaya konu Taşköprü Tekke Mahallesi'nde 179 ada, 32 parselde kayıtlı gayri menkulde 1792 hissede 448 hisseye ma^ik Hasan (Mus- tafa'nın emmisi) ve 1792 hissede 224 hisseye malik Hanife (Mustafa kansı) isimli davalılann tebligata yarar açık adresleri tespit edileme- diğinden kendilerine ilanen tebüğ yoluna gjdilmişur. Adı geçen dava- lılann 1.9.1993 tarihli duruşmaya gelmeleri veya kendilerini bir vekil- le temsil etirmeleri. aksi halde kendilerine kayyım tayin edilmek sureüyle yargüamaya devam olunacağı ve karar verilebüeceği ilanen tebliğ'olunur. 1.7.1993 Basın: 49734 tLAN AMASYA ASLİYE1. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1992/208 E. Karar No: 1993/218K. -Davacı: Gülcihan Koç-Hasan kızı 1965 D.lu Amasya ili Göynücek ilç. Başpınar Köyü. Davalı: Hasan Koç-Ahmet oğlu, 1957 D.lu aynı yerde kayıtlı. Dava: Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma. Taraflar arasında görülen boşanma davasının sonunda mahkeme- mizin 15.6.1993 tarih. 1993218 sayılı karan ile Göynücek ilç. Başpı- nar Köyü, hane: Ofde kayıtlı Hasan kızı 1965 D.lu Gülcihan Koç ile aynı yerde kayıtlı Ahmet oğlu, 1957 doğumlu Hasan Koç'un şiddetli gecımsizhk nedeniyle boşanmalanna, müşterek çocuklan Afat Bir- han ve Çavuş Koc'un velayetlerinin davalı babaya verildiğine dair karar davacıya adresı tespit edilemediğinden tebliğ edilememiştir. Iş bu karar ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra dav acıya ilanen tebliğ olunur. Basın: 49733
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear