25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ1993 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Anayurda uzanan raylar. Onlar yüzyüımıan unutulmuşlanndandılar. Her iki ülke de onlan sahiplenmiyordu. Artık ne Almanya'ya ne de Türkiye'ye aittiler. Sorunlanna yetersiz, sırurh, üstünkörü çözümler getirilecekti. Alacakaranlıklarda. el yordamıyla, kendi sorunlanna kendileri çözümler arayacaklardı. Dr.ENGİNTONGUÇ G üneşsiz. ıslak, boz bir olağan Almanya sa- bahlydı. Tramvay durağında yalnızdık; ben ve Anadolu boz- kınndan kopanp so- rumsuzca Avrupa'nın göbeğine attığı- mız o "bırincı kuşak"tan olduklan hemen anlaşılan üç işçi. Ben ilk adımı atınca çekingenhkleri geçti. Bır bekâr yurdunda kalıyorlardı. biraz rakılan vardı ve akşama konuklan olamaz mıydım? 12 Mart dönemıydı. Bonn'un bir kenar semtindevdik. ILO'nun verdiği bir bursian yararlanarak meslek has- talıklan konusunda bilgi ve görgü art- tırmak amacıyla SSK'ca ıki ay için Avrupa'ya göndenlmıştim. Yoğun ve yorucu bir programdı. Doğrudan ko- num olmamakla bırlıkte. her yerde çnlann sorunlan ıle karşılaşıyordum. İnsafsızca çalıştınlıyor, ama dışlanı- yor ve küçümseniyorlardı. Birer ka- deh rakırun başında yalnızlıklannı. aile ve yurt özlemlerini anlattılar. Bu- labildikleri kesin çözüm, Türk hükü- metinin onlar için vurtta fabrikalar kurmasıydı. Yalnız kendi devletlerine güven duyuyorlardı. Türkive'de bir- kaç yıl önce kurduklan kendi ortaklık- lannın çoğu batmış, paralan yenmişti. Türkıye için birer döviz makınesı ola- rak görülmekten. ilgisizlikten yakını- yorlardı. Almanya ise onlan bitiriyor, tüketıyordu. Dönmeyi özlüyorlardı. ama yollan tıkalıvdı. Gezinin önceki duraklannda gör- düklerimden bazılannı anımsadım: Bır psikiyatri hastanesini gezerken. koğuşun bırinde bır Türk bulmuştum. Bırkaç haftadır yatıyordu ve her gün vatıştıncı iğneler yapıldığı anlaşılıyor- du. Ama henüz bir çevirmen bile getir- memışlerdi. Onunla konuşmadan nasJ tanı koyacaklardı? Büyük bir elektronik araç fabrikasının Alman doktoru yakınıyordu: Burada çok sa- yıda Türk genç kız çalışıyordu (ince el becensi isteyen bu iş için en elvenşlile- rin Anadolulu genç kızlar olduğunu saptayarak onlan ışe almışlardı). He- kim onlann davranışlannı. ruhsal ya- pılannı. değer yargılannı bir türlü anlayamıyordu. Onlarla arkadaşlık kurmak isteyen birkaç Alman erkek işçi bunahma gırmişlerdi. Kızlarsa he- kimle bile konuşmuyorlardı. Ne biçim insanlardık bız? Her akşam. soğuk, boş istasyonlar- da amaçsız dolaşıvorlardı. (1953'ıe. uzmanlık öğrenımi için gıttiğım Ham- burg'dakı ilk günlenmde. ben de her akşam istasvona gıtrniştim. Nedeninı sonra anladım: Yalnız o tren raylan benı hıç kesintısiz Türkıye've bağlı- yordu). Öbür uluslardan vabancı işçı- jerse. Yunanlı. Yugoslav. İtal>an. İspanyol. boş kalınca kadın erkek. Al- man gazinolanna. lokamalanna gidı- yorlardı. Bızımkıler. karanlıkta vıtıril- miş çocuklar gıbıydiler. E\et, başka türlü insanlardık biz. Bonn'da Alman Çalışma Bakan- lığfndaki göriişmeye geldığimde bı- zim işçilerin sorunlanvla dolmuştum. Sert ve kıncı bir konuşma oldu. Al- man görevliye göre bir sorun yoktu. onlar nasıl olsa geçici idiler. bir süre sonra döneceklerdi. "Gastarbeıter = konuk işçi" ıdıler. Bu deyim bile içten- likten yoksundu. Neden "Fremdar- beiter= yabancı işçi" dıvemiyorlardı? 2. Dünva Savaşı'nda tutsak ışçılere bu adı verdikleri için şimdi bir çağnşım- dan kaçınıvorlarmış! Ona bizimkilerin dönmeyeceklerini. dönemevecekleri- ni, kalıcı olduklannı söyledim. Bunu kavrayamazlarsa ileride. hele 2. ve 3. kuşak ortaya çıkınca. Almanva övle büyük sorunlarla karşılaşacaktı kı. şa- şınp kalacaklardı. Onlara kendilerin- denmiş gibi da\ ranmazlarsa. bunu sağlavacak önlemlen şimdiden almaz- larsa. her kentin v e kasabanın yanında Türk kökenlı azınlık semtleri oluşacak ve o pek sevgili düzenleri anlayamaya- caklan kadardeğişecekti. Bizimkilerin sorunlan bir an önce ele alınmalı ve bu öbür uluslann işçılennden ayn birdü- zevde düşünülmeliydi: onlar Batı kül- türüne >akındılar. bızımkilerse apavn bir dünvadan geliyorlardı, bu özellik gözardı edılırse hiçbır çözum başanlı olamazdı. Alman ise aldığı talımatın gereği olduğu anlaşılan şu görüşü ba- na benimsetmeye çalışıyordu. Onlar. sırası gelince Türkıye"\e dönmeli ve Alman anaparasıvla kurulacak olan tabnkalarda ucuz ışgücu olarak calış- malıydılar! Sonunda Alman yakındı: şımdıve kadar Turkiveden gelmış gö- revlilenn hiçbiri benim gibi konuşma- mışmış! Bakın. buna ınanırdım. 12 Mart dönemindeydik >a! Benim geli- şımde de kavravamadığım bır olağan dışılık vardı zaten. Sanınm hen bir "iş kazasf'ydım! Programa göre inceleme gezimin son durağı Cenevre'de ILO Merkezi idi. Bu tür burslarda gozlem ve sonuç- Jann bır raporla ILO'ya sunulması is- teniyordu. Aslında rutın bir iştı. Ben burada da konumun dışına çıktım, Avrupa'da, özellıkle de Almanya"daki işçılenmizin sorunlannı açtım ve ILO'}U, vabancı işçi sorunlanna ilgi göstermemekle suçladım. Göruştü- ğüm görevli anlattıklanmı çok "ıl- ginç"bulu>ordu Birverleretelefonlar ettı. Beni apar topar ILO Genel Mü- dürü Yardımcısı gıbı bır üst düzev yöneticinin. Kanadalı bir profesörün karşısına çıkardılar. Uzun bır konuş- ma oldu. O da anlattıklanmı. önerile- rimi "çok ilginç" buluv ordu! Bu konu- da elbette benden yararlanacaklardı. Yenıden adreslenm alındı Daha o za- man düşündüğüm gibi. bir daha da arayıp soran olmadı Belkı de engel- lendıler. Bılemivorum. Ama o günden bugüne, o bizim Avrupa"nın göbeğin- de maden ocaklannda, yüksek fınn- larda, yapılarda. yollarda tüketılen insanlanmıza Cenevre gölünün kıyı- sında oturup da diplomatik düzeyle- riyle uygarhğın en üstün nimetlenn- den yararlanan tuzu kuruiardan bır yarar gelemeyeceği şeklindeki kanım hiç değişmedi. Yüzyılımızın unutulmuşları Yurda dönünce önemsenmemem doğaldı: herhangi bir SSK hekiminin yabana işçi sorurdanyla ılgılı göriişle- rini dinleyecek değillerdi ya! Onlar için bir şeyler yapamamış ol- manın acısı bende hep sürdü. Onlar yüzyılımızın unutulmuşlanndandılar. Her ıki ülke de onlan sahiplenmiyor- du. Artık ne Almanya'va ne de Tür- kiye'ye aittiler. Sorunianna yetersiz. sınırlı. üstünkörü çözümler getirile- cekti. Alacakaranlıklarda. el yorda- mıyla, kendi sorunlanna kendileri çözümler arayacaklardı: elbette bun- lar da yeni sorunlar yaratacaktı yeni acılarla. Kimliklerini yitırme kaygısıy- la içlerine kapanmalan. çağdışı eğilım- lerle büsbütün körüklenecekti. Ve onlar yitirilmiş mutluluklannı bulmaya çalışırken. oradaki ve bura- daki yönetimler. sorunlann heralevle- nişinde. umarsızca devinipdurmaktan öte bır varlık gösteremeyeceklerdı. O iktidarlann geçmişteki ve de şimdıkı aymazlık ve duvarsızhklannın bedelı- ni ise 2. ve 3. kuşaklar ödeyecekti; tıpkı Mölln ve Solingen'de olduğu ve daha da olacağı gibi! TARTIŞMA 'Küçük dünyalann büyük yanılgısı' S ıvas'ta yaşadığımız ve Atatürkçü düşünceye sahip.duvarlı bütün insanlan etkıleyen olaylar 43 yılda devlet ehyle yapılmış yatınmlann bır sonucudur. Çoğulcu parlamenter sisteme geçmek amacıyla 1950yılında, Demokrat Parti'nin kuruluşu ile başlayan ve devam eden siyasalhayatımızın günümüzdeki meyveleridir. 1950 yılından bu yana ıktidara gelen her hükümet daha çok oy toplayabilmek kaygısıyla toplumun din duygulannı sömürmeyoluna giderek kendileri için en kolay yolu seçmışler ve seçmeye de devam etmektedirler. Sayın Süleyman Demirel. uyguladığı politıkalarla ilk önce Adalet Partisi'nin çatısı altında Demokrat Parti'nin bir uzantısı olduğunu göstermiş ve iktidara her geldiğınde de dın sömürüsünü can-ı gönülden kullanmıştır. Otuzyıllık siyasal yaşantısıru, toplumun din duygulannı kullanarak devletin en yüce mertebesine ulaşarak noktalamıştır (tıpkı Sayın Özal'ın yaptığı gibi). Sanınm şu an son derece huzurlu bir biçimde 30 yılda ekilenlerin görüntüsünü seyretmektedir. Sıvas olaylan, şeriaun ülkemizde ne kadar korkunç boyutlara ulaştığını göstermesi açısından son derece önemlidir. Ancak ülkemizin bazı aydın geçinen (avdındıyemiyorum) çev relen ve boyalı basınımız tarafından tek suçlu olarak Aziz Nesin gibi ülkemiz için çok değerli yazanmızgösterilmeye çalışılmaktadır. Nedense hiç kimse 37 insanı diri diri yakan canileri ve alacağı tedbirlerde bilinçli bırşekildegeç davranarak yokluğunu hissettiren devleti suçlamamaktadır. Eğerbir ülkede devlet, vatandaşın kişisel güvenliğini vedüşünce özgürlüğünü sağlayıp, koruva mıyorsao devletin otoritesinden söz etmek mümkündeğıldır. Bu ülkede başbakanlar ve partileroy toplamak veya koltuklarını sağlama almak için dini kullanmaya devam ettikleri sürece daha çok kanlı cumalar yaşanacaktır. Sıvas olaylan ıçın eğer bir kelle gerekiyorsa o da Aziz Nesin değil, Sayın İçişleri Bakanınuzdır. A. Taner Kışlalı'nın da belirttiği gibi "Bu ülkede Atatürk'üyıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananlann, kendi küçük dünyalan içinde büyük bir yanılgı yaşadıklanru sanıyorum." Meltem Giirdal Ankara üniversitelerinde örgütlenme tartışmaları A raştırma ^ ^ görevlisi; 2547 / ^ sayıb yasa ile Z _ ^ ^ güven'cesı i ^L olmayan. JL. .^L. sözleşmesi belli aralıklarla yinelenen. atanma süresı sonunda görevleri kendiliğinden sona eren. kişisel olarak kendisini destekleyen hocalan varsa bu ortamdan yararlanarak gelışmeveçalışan. genellikle işini kaybet'me tehlikesi içinde olan. bu potansiyel tehlike nedeniyle bir çok anlamda ödün vermek durumunda olan. komik bir ücretle temel gereksinimlerini karşılama ya da bilimsel yayınlan izleme arasında tercih ya'pmak zorunda kalan, güçlü bır hıyerarşik yapı içerisinde sesini cıkarmadan, göze batmadan yaşamaya çalışan mucizevi insanlara denmektedir. Meclisten geçecek olan son yasa değişikliğindede. bu olumsuzîuklan giderici çözümler üretilmediği bilinmektedir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı, şubat 1993'ten bu yana basta araştırma görevlileri olmak üzere. bir grup öğretim yardımcısı bir araya gelerek Ankara'da bir platform oluşturdular. Tartışma süreci. örgütlenmenin gerekli olup olmadığı ve daha sonra niteliği üzerinde yoğunlaşü. Örgütlenmenin gerekliliğini tartışmaya bilegerek yoktu aslında. Çünkü çoğunluğu araştırma görevlilerinden oluşan bir grup insan. başta iietişim kurabılmek ve sorunlanna çözümler bulabılmek amacıyla bır araya gelmiş. örgütlenmeyı önlerine kovmuşlardı. Şubat-mayıs 1993 süreci içinde örgütlenmenin türünün beîırlenmesi konusunda canlı tartışmalaryaşandı. Dernek kurma isteminin yoğunluğuyla başlayan ve yürütülen toplantılar, dernekten bir adım daha güçlü bır örgütlenme bıçimîolan sendika platformuna taşındı. Bir grup öğretim yardımcısı, yalnız üniversitedeki akademisyenler için mesleki örgütlenmeden yana tavır koydular ve Öğretim Elernanlan Sendıkası için girişimde bulundular. Diğer bir grup öğretim yardımcısı ise, eğıtım ve bilimin bir bütün ojduğu olgusundan ve güç birlığinin kazanımlanndan hareketle işkolu örgütlenmesini savunarak.var olan diğer eğıtim ve bilım emekçileri sendikalanna yöneldiler; bu bağlamda Eğit-Sen'e üye olarak, üniversiteçahşanlanrun örgütlülüğü için çalışmalannı başlattılar. BöyIece kamu sendikalannın büyük bir ivme kazandığı bugünlerde, geç de olsa ünıversite öğretim yardımcılan örgütlenme sürecini sendika boyutuna ulaştırmışlardır. Şimdi Ankara'da yoğun olarak yaşanan sendika tarüşmalar.nı paşlatan bu platformun. işlevini başanyla tamamladığını düşünüyoruz. Arş. Gör. Ruken Öztürk Ankara Üniversitesi Arş. Gör. Yeşim Aksan Hacettepe Üniversitesi PENCERE Biraz da Gülelim... Bızim gazetenin bahçesini geçip iç kapıdan içeri gir. Sağda merdiven. Asma kata çıkınca karşıda bir pano görursün. Panonun adı: "ÇuvaldızL" Genel Yayın Müdürümüz Özgen Acar, basında Curn- huriyefe ilişkin ne kadar eleştiri, yergi, saldırı varsa, makaslayıp bu panoya asar; bununla da yetinmez, ga- zeteyi eleştiren okur mektuplarını da ekler. Arada sırada bu panoya göz atmak hoşuma gider, doğru dürüst eleştiri varsa, yararlanmak gerekir, saldı- rılar insanı eğlendirir. Son günlerdesaldırılaryineçoğaldı, her yandan Cum- huriyet'e veryansın edıyorlar. Babıâlı'de-Babıâlidekalmadıya-çoksatışlıgazeteler var, ansiklopedi furyasıyla kimi milyona teğet geçiyor, kimi yarım milyonun üstünde satıyor; niçin kimse bu ga- zetelerle uğraşmıyor da gözler Cumhuriyet'te? Oysa son depremden bu yana kendimizi ancak toparlayabil- dik; son günlerde satışta yüz bini aştığımız günler olu- yor; ama, promosyon yapmadığımız için çok satışlı gazetelere ulaşmak olanaksız. Neyapalım? İstersenız biz de, adına "promosyon" denen yöntem- lere başvuralım Nedersiniz?.. • Her neyse, işin bu yanı ayrıca tartışılır, benim bugün söylemek istediğim başka bırşey; Cumhuriyet'e sürekli saldıranlan üç kalemde topluyorum: Şeriatçılar... Kürtçüler... Enteller... Bizim "Çuvaldız'a hepsinin yazılan her gün iğneleni- yor: içlerinde keyif verici olanlar da var; ama, çoğu bir işe yaramaz. yeteneksiz kalemlerden çıkmış, kıvamını tutturamamış ıçı boş yazılar... Yalnız yazılar mı? Özel televizyonlarda Cumhuriyet'e karşı zibidilik gösterileri eksik değil. Televizyon yayını makasla kesilıp "Çuvaldız'a iğnelenemez; Özgen Acar a bir önerim var, Cumhuriyet'e yönelik TV saldırı- larını videoya çektirsin, ayda bir topluca oturup seyrede- lim, eğlenelim. Ah şu Cumhuriyet!.. Ben de şeriatçı olsam, karşımda en büyük düşman olarak Cumhuriyet'i görürdüm. Bu gazetenin adını Atatürk koymuş, Âtatürk değil mi hilafeti kaldıran, padi- şahlığı yıkan, laikliği devletin temeli yapan!.. Din devleti kurmak isteyen şeriatçı, Cumhuriyet'e ne kadar saldırsa feridir. Kürtçü'yü de anlamak güç değil. Anadolu'yu parçalayıp bir bo'lümünü Kürdistan devletine dönüştür- mek istiyorsan, elbette Cumhuriyet'e öfkeleneceksin!.. Bu tasarının karşısındayız, Milli Misak sınırları içinde yükselen bağımsız cumhuriyetle özdeşiz. Entellere gelince... Coğu hamamböceğine dönüşmüş bu zavallıların ken- di başlarına bir güçlerı yok; liboşlar sırtlarını holdinglere dayamışlar, para babalarının emriyle Cumhuriyet'e sal- dırıyorlar. Hagayret!.. Hamamböcekleri... Şeriatçılar... Kürtçüler... Cumhuriyet'e karşı bu üçlünün "kutsal ittifakı" Cum- huriyet'in kuruluşundan beri sürer... Yeni birşey yok... Eskiden Cumhuriyet'te çalışıp sonradan tozutan kimi döneğin. şeriatçı gazetelere, Cumhuriyet'e çatmak yo- lunda dedikodu toplamaya çabalaması, bir acıklı güldü- rü... Son günlerde öylesine derin acılarla yüreğimiz yaralı ki, hiç olmazsa bunlara gülelim... 401 t HK KATtU OB^f 450 i riK KAPIU oefrif 32STİKİKAHU ZtS T Kİ KAHU *23JÜÇKAPtU 47S T İKİ KAPİU 4vsrnxt*O5oAunu 4 10OOOO 4.650 000 5 3O0 0OV 5.3X000 5 750 000 7.000.000 6600000 7. ISOOOO 659 000 747.000 852 000 860000 924 0O0 1 }25.000 1 060000 I 149.000 46130O0 S.229000 5 964 000 6.020000 6 468 000 7.875.000 7 420 000 8.043.000 500000 567.000 646 000 653.000 701 ooo 854.000 805 000 872.000 5000000 5.670000 6 460 OOO 6.530 000 7010000 8.540 000 8 050 000 8.720.000 423 000 48O000 547 000 552.000 593 000 722 OOO 681 OOO 738.000 5 499 000 6 240 000 7 111 OOO 7 176 000 7 709 000 9386000 8 853 000 9 594 OOO SU tSITiCfLAKS Temmuz ayında Arçelik Buzdolapları, Fırınlar, Termosifonlar, Şofbenler ve Klimalar tam 4 ödeme seçeneği, 4 kolaylıkla evinize geliyor. A*f- HOKMSAC AMT- 114 » IÛKS OAZU FWHN ur. m ııtKTtonus AMT-141 AKUU AMf - f 50 EUKTKO TVKBO ».«.- « m » »Sf- 15'JUauirUnOırruumiMI A» - 173 £Lf<rmoMArnc „•.. ...-,.„•,. *Mt • 1*3 MKTMMMffcC ftOMl A » - 312 O GÖMMf MMN 2 (50 000 2.350 000 3200000 3.900.000 3 100000 3.950.000 5 470 000 5.890.000 4 460.000 345000 377.000 514000 627.000 498 000 635.000 879 000 946.000 717000 2415000 2.639.000 3 598 000 4.389000 3 486 000 4.445.000 6 153 000 6.622.000 5.019 000 262 000 287.000 390 000 476 000 378 000 482.000 667 000 718.000 544000 2 620 000 2.870.000 3 900000 4 760.000 3 780 000 4820.000 6 670 000 7 180.000 5 440 000 222 000 242000 33OOOO 402 OOO 320 000 408.000 564000 606000 460000 2 886 000 3.146.000 4 290 000 5 226 000 4 160 000 5.304.000 7 332 000 7.904.000 5 980 000 A*MD • 540 MAKOOAUM flHN j ARMD • İ70 MUKKODIU.OA fUUN 1 ZG«f!AM AM»-i<0Mte«Oft*UMnBW|iB>ıeK; j 4.190.000 5 590 000 7.000.000 673.000 898 000 U25.O00 4711 OOO 6 286 000 7.875.000 511.000 682 000 854.000 5.110.000 6 820 000 8.540.000 432000 577 000 722.000 5 616.000 7 501 OOO 9.386.000 AKO • 5 / l TtKMOMATİK A*G - 5 / B ST IfUMOMATfe A*G t/tSST TtHMOMATİK AKO • M « SU « L fOHtN MO-39/T TIKMOSTATİK fOfUN 2 305 000 1.960.000 1 865 000 2.600.000 2 880.000 369.000 313.000 298 000 417.000 462.000 2 583 000 2.191.000 2 086 000 2.919.000 3 234 OOO 280 000 238 000 226 000 317.000 351 OOO 2 800 000 2.380 000 2 260 000 3.170.000 3510000 237 OOO 201 OOO 192 OOO 268 000 297 000 3081 000 2613000 2 496 000 3 484.000 3 861 OOO KUMIALAK Att- ITOOKÜMA An- IS60MIMM Att • 4100 KÜMA f*AXnıun Att - 4300 OÖKT MEV5&M (HEAI RJMI^ Att - 5400 SÛTf* nİM* AH - 4500 SPÜT KÜMA A*S • 44O0 SHİT KÜMA AM-tlOOSPÜTKÜMA 6.600000 7 550 000 11.700.000 13 400 000 11.600 000 29.500 000 37 500 OOO 1.041.000 1 191 000 1.846.000 2 114 000 i.830-000 7.287.000 8 337 000 12.922.000 14 798 OOO 12810000 KOHTINJAl 4.654.000 5916000 32.578 OOO 41 412000 V I 779.000 891 000 1.382.000 1 582 000 1.370000 M 1 Z O O 3 483.000 4 428 000 7.790.000 8910000 13.820000 15 820 OOO 13 700.000 L M U ŞTU m 34.830.000 44 280 000 650.000 744 000 1.152000 1 320 000 1.14300O 2 905 000 3 693 000 8450.000 9 672 000 14 976.000 17 160 OOO 14.859.000 37 765.000 48 009 000 En yakın Arçelik Yetkili Satıcısı'na gelin. En iyiler için en rah r v i s i : ^î™»= İ • ü k e t İ c i D o n ı ş m a 9«O O1<* O31 - 9*O Of 4 O33 - 9*O O14 O23 numaralı ucretsız telefonlar ım ı z 24 saat hızmetı nı zdedır İ 1=2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear