22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 TEMMUZ1993 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR İstanbul baleseveri Lar Lubovitch Dans Topluluğu'nu izlerken yadsınamaz bir gerçekle yüzleşti: BalanchineetkisiveBejart'ınizleriJAK DELEON Başlık yadırgatıcı gelebilir; Lar Lutx»itch, Maurice Bejart ve Georges Balanchine gıbi us- talann adlannı harmanlayıp değişik bir mühür oluşturmak yanlış da gelebilir. Ama (ne ya- ak kı) vadsınamaz bir gerçekle yüzleştı İstanbul baleseveri, Lar Lubovitch Dans Topluluğu'nu izlerkeır Neo-klasik yapımlar- da Balanchine etkisi. dans tiyat- rosunda Bejart'ın izleri. Nitelikli neo-klasik Mozart'ın klarnet konçerto- su üzenne kurgulanan "Konçer- to 622", gerçekten nitelikli bir yapım. Neo-klasik akımın sağ- İam bir örneği olarak senliyor gözler önüne. Öylesıne sağlam ki. koreograf Lar Lubovitch neo-klasisizm'ın kurucu ustası ve devı Georges Balanchine'in öğretısine tek tuğla eklemek. "zahmetini" göstermiyor. Lu- bovitchın neo-klasik akımınen iyi öğretildıği kurum olan Juilli- ard T)kulu'nda gördüğü eğiti- min etkisi mi? Bıhnmez. Aynı yanlışa (1970'lerin sonlannda koreografhğa soyunan) Bary- shniko> da düşüyor zaman za- man: Amerikan Bale Tiyatro- su'nda geçirdiği yıllann etkisi, anında belli oluyor. Danscılar sondereceyetkin.Özellikle"tek- nik uyum" konusunda alkışlan- maya değer bir "performans" sergilediler. Erotik değil, akrobatik İki gece boyunca altı ayn ya- pım sunan topluluğun en "*za- yıf" gösterisiydı "Fandongo." RavePin dünyaca ünlü (vedün- ya güzeli) "Bolero"su dansa nasıl uyarlannıamalı diye bir so- ru sorulursa, yanıt olarak Lu- bovitch'ın "Fandongo"sunu izlemelı denm ben. Ravel'in vu- rucu ritmi. giderek yükselen tempo ve gerilim hiç (ama hiç) yansımıyor koreografıye. Yu- muşak ve "huzur dolu" bir aşk öyküsü düzleminde süriip gi- den dans. kimi noktada (ustaca dans devmimleri aracılığıyla) erotizmin kapılannı aralamaya çalışıyor ama akrobatik olmak- Lar Lubovitdı Dans Topluluğu, 'VVaitingforthe Sunrise' (Güneşin Ooğuşunu Beklerken) adlı çok renkli, dinamik ve sürükleyici yapımda. tan öteye gjdemiyor. Gerçek Ravelseverlere şu önerimiz ola- cak. Bkz. Bejart'ın "'Bolero"su! "Güneşin Doğuşunu Beklerken" hoş bir yapun. Çok renkli, dina- mik ve sürükleyici. Çağdaş ba- lenin birçok öğesinden dem vurduğu için de çok katmanlı. 1950'lerin ve 1960'lann "hit" şarkılan msanı zaman zaman hüzünlere sürüklüyor: koreog- rafıdeki usta işi gülmece unsur- lan da bu hüznü anında tebes- süme tahvil ediyor. Akademık olmayan, keyifli vakit geçirt- mek için tasanmlanmış, danscı- lann bireysel ustalığını sergile- meye yönelik bir yapım "Güne- şin Doğuşunu Beklerken". "Adagiolar ve Halleluya" bö- lümü için başka başlık bulmak olanaksız. Mozart'ın müzıği balcye uymaz coğunlukla. ne- deni de hırcın. kaprisli ve fırtı- nalı kişiliğinın bestelerine yan- sıması olarak özetlenebilir. Bu bölümde Lubovitch, Mozart'ın üstüne bir neo-klasik bale tasa- nmlamış ama (kulaklannızı tı- kadığınızda) sessiz görüntünün üzerine Bach müzığınin düştü- ğünü düşlüyorsunuz. Dansçıla- nn ustalığı. besteyle taban taba- na ters düşen koreografiyi ya da (koreografinin müzıkten daha iyi olduğu düşünülürse) devi- nimleri zorlayan Mozart'ı "kur- tarmaya" yetmiyor. Stravinsky'nın "Les Noces" müziği (tüm Stravinsky müzik- leri gibi) dans tiyatrosunun es- tetiğine son derece uygun. Ken- dıne özgü bir estetiktir dans ti- yatrosununki; Stra\insky'yi de (bu bağlamda) en iyi yorumla- yan Maurice Bejart olmuştur (İlkyaz Ayini. Ateş Kuşu, Les Noces). Altı yapımın en güçlü- sü Lar Lubovitch'in "Les No- ces" balesi. İlk kez 13 Haziran 1923 tarihinde, Diaghilev Bale- si tarafından Paris'te sahnele- nen yapıt, eski bir Rus düğünü- nü tablolar halinde anlatıyor: Gelinin ve damadın kutsan- ması, gelinin baba evinden yol- cu edilişi, düğün şenliği. Bejart tarafından 1962'de sahnelenen yaptm, Lubovitch'in koreogra- fısiyle 1976 yılında seyirciye su- nuldu. tkisini de ızleyen bireleş- tirmen olarak şu noktaya ra- hatlıkla değinebilirim: Bejart'ın ve Lubovitch'in koreografileri güçlü ve özgün. Yine de Lar Lubovitch (özellikle "kutsa- ma" sahnesinde) Maurice Be- jart'dan bol izdüşüm kullanı- yor. Bu izdüşümler zaman za- man yineleniyorsa da son bö- lümde (gerdek gecesi) Lubo- vitch yıne Lubovitch oluyor. Sahneyi ikı "eve" bölmek de "Les Noces"da daha önce gö- rülmemiş bir uygulama. Minimal müzik "Marimba" aslında bir çağ- daş bale-dans tiyatrosu sentezi. Hipnotik koreografı kimi an tekdüzeleşiyorsa da genelde ha- reketli. Bu yapımın dikkate en çok değer yanı, tüm.danscılann "senkron \e uvumw ustalığı. Ste- ve Reich bu kez olağan çızgısı- nin dışına çıkarak inarulmaz monotonlukla bir beste sunmuş dinleyiciye (ya da izleyiciye). Festival yetkililerinden Arzu Kocaer" minimal müzik" diyor ama, ben bu tanımı kadı kızının kusurlu burnuna estetik kılıf uydurma çabası olarak görüyo- rum! Dört dörtlük koreografiyi ve tüm yapımlar boyunca yet- kinliklerini sergileyen dansçılan izlerken yine kulaklanmı tıkadım ve (bu kez) Philip Glass'ın müziğini düşündüm. LAR LUBOVİTCH DANS TOPLULUĞU YLA SÖYLEŞİ Bedenarurh, beyinarnrsızdır! Lar Lubovitch Topluluğu 'nu diğer modern dans ünitelerinden ayı- ran etmenler konusunda öncellkle şu gerçeği vurgulamak isteriz: Lar Lubovitch Dans Topluluğu, devinim kavramını bir tablo olarak belir- ler; süreklikımıldayan, boyutlan saptanmamış, renklerideğişken bir suluboya tablo. Bu olguyu uzayda göriilen ışıklı resinüer olarak da tanımlayahiliriz. Her dansçı başlı başına bir resimdir. Ayn resimkr birleşir, uyum sağlanır ve tablo oluşturulur, tümel uyum söz konusu burada. Bizi diğer topluluklardan ayıran anahtar sözcük de buâur: Uyum. Önce dansçmm öz doğasında fkendi içinde) uyum, sonra danscılar arasında uyum. Çoğu modern dans birimi uyumsuzluk pe- şinde koşar; şövle ki, modern kavrammtn kural tanımazlığına sığına- rak kimi ı erde çılgınlık boyutlanna varan koreograftk yöntemler geliş- tirirler. Biz uyum ve mantık diyoruz. Böylece Idüşünsel bağlamda) klasik bale öğretisineyaklaşıyoruz: Yüzde yüz uyum ve estetik kusursuzluk. Kısıtlayıa değil mi bu yak- laşım diyesorulabilir. örneklemek gerekirse Merce Cuminghamgibi uslakır, modern danscıların kesinlikle klasik baleden uzak durmaları gerektığine değinirler. Klasik balenin uyum veestetik konusunda içer- diği aşırı kaygınm. modern danstn sınırsız özgürlüğüne 'dur' diyebile- ceği düsüncesi tartışmaya açıktır doğalolarak. Merce Cunningham 'a saygımız sonsuz, ama görüşlerine katılmıyoruz. Şunu da şiddetle savunu- \ oruz. Dansın her türü (klasik bale, tango, vals. caz, step ve halk oyunları da- hildiğerlerij sonker- lede yararlıdır. Bir dansçı için başka bir dans türünü elinin tersiyle kenara itmek yanlışların en büyüğü olur. Felsefe gibidir dans: tümakımları bilmez- seniz birinde uzmanlaşamazstnız. Klasik balenin tüm akademik dans türleri (çağdaş bale, modern dans. dans tiyatrosu) için vazgeçilmez bir eğitim yöntemi olduğunu özellikle vurgulamak isteriz. Klasik bale eğttüni görmeyen bir dansçuun modem türde başarılı olabiteceğine inanmak güç. Söz akademizmden açılmısken. iki değişik kavram üzerinde du- rahrrf Modem dans \e dans tiyatrosu. Aralanndakı ayınm konusun- da kitaplar yazıldı, ama biz eıiketlere sığmmayt sevmiyoruz. Tarihçi- ler ve eleştirmenler (kimi kuramaları izleyerek) kavramlar üretiyor- lar. Peki modern dans ve dans tıyatrosu olguları vok mudur? Vardvr tabii, ama bırinin nerede bitip diğerinin nerede başladığıru saptamak, bu olguları yekdiğerinden koparıp ayn çeperlerle sınırlamak bize vanlış geliyor. Kesişme alant kimi an dar. kimi an geniş olan iki daire düşünehm. zaman zaman üst üste geldikleri bile oluyor, Rambert Ba- lesi nde olduğugibi. Modern dansın ve dans tiyatrosunun kendi içinde bile binbir türe ayrüdığı, bu türlerin ıhavada uçuşan çiçek tozları gibi) karmaşıığı, daireden daireye geçtiğı düşünülürse, etikeılere da- yalı uyrımı ılığm ne denli yanlış olduğu görülür. Dansın evrensel dili deyimi ( va da kavramı) yadsınamaz birgerçe- ği yansıtıyor. Sasıl kullanır Lar Lubovitch bu dili? Öyküsel (drama- tik) baleyle nu. tümüyle etki tepki olgusuna yönelik ekspresyonist <dışavurumcu) danslamı? • Lar Lubovitch Dans Topluluğu'ndan Lane Sayles (başdansçı), Mia Babalis (prima ballerina), John Dayger (prova yönetmeni) tarzlannın 'ekspresyonist'(dışavurumcu) dans olduğunu belirtiyorlar. Bu soru çok soruldu, yanııları tartışmaya açıldı. Hemen söyleye- lim, ekspresyonist dans bizim tarzımız. Çok katmanlı gerilim ve bu i gerilimden doğan bireysel elektrik olarak da laııımlanabüir bizim dansımız. Izleviciye bir öykü ya da mesaj iletmektense, her izleyicinin beyninde kendi öyküsûnüyazmasını. duyumsadığı mesajı almasını is- teriz. Bir dansımızı bin kişi izliyorsa, birdanstan bin öykü ve bin mesaj doğuyor demektir. Unutrnayın. Beden s m ı r l ı . b ^ ! İngiltere'de her yıl düzenlenen "Günümüz Sanatçılan" sergisi bu yıl, avangard sanata yeni bir şey getirmediği için düşkınkhğı yarattı Beuys'un dediği gibi lıerkes bir sanatçıdır' ama...Kültür Servis» - İngiltere'de her sene genç sanatçüan teşvik amacıyla düzenlenen, "Günü- müz Sanatçılan" sergisi, ilk kez 1947 yılında kraliçe tarafından açılmıştı. Kraliçe. açıhştan son- ra sergiyı gezmiş ve ikı tablo satın almışu. Eleştirmenkr, "Günümüz Sanatçılan 1993" sergisinden ise değil kraliçenitt, kimsenin bir şey almayacağı konusunda hemfîkir. Çoğu akademiden yeni me- zun olan gençlerin yapıtlann- dan oluşan sergi, "Yeni İngiliz Sanatf ndan çok, sanat okulla- nnın eğitim biçimini sergjler ni- telikte. Örneğin sergide yer alan Stuar Cumber'in "Külur Et- mek" adlı video çalışması, bir- biri ardına ekrana gelen sanat öğrencilerinin yakın plan çe- kimlerinden oluşuyor. Her bir öğrenci, ekraru kapladığı bir, iki saniyelik sürede, şok edici olması beklenen bir küfür savu- ruyor. Bu da anlık kişisel dışa- vurumu teşvik etmek üzerine kurulu olan çağdaş sanat eğjti- minin hiç de sanıldığı kadar ya- ratıcı sonuçlara yol açmadığını karutlayan bir örnek sunuyor seyredenlere: Anlık dışavurum- lar hele de özellikle şok edici ve sıradışı olmak amacını güden- ler art arda sıralandığında ne kadar sıradan ve birbirinin aynı olduklan ortaya çıkıyor. Bu acıdan "Küfür Etmek" adb çahşma sanki serginin de özeti- ni venyor. Nasıl ki şok etmek amacıyla küfür eden sanat öğrencilerinin yüzleri birbirinin aynıyrnış gjbi geliyorsa. sanat öğrencilerinin ellerinden çıkma ve yine şok et- meyı amaçlayan yapıtlar da ga- leri duvarlannda arka arkaya sıralanınca sıradan ve sıkıa bir hale gelıyorlar. Joseph Beuys "herkes bir sanatçıdır" sözüyle ünlü olmuştu. Ancak eleştir- menler "Günümüz Sanatçılan" sergısini gezdikten sonra herkes sanatçı olsa bile hiç değilse her- kes sanatını sergilemesin diye düşünmeye başladı. Avangard sanat. adı üstünde öncü bir sa- nattı. ama bu sergideki yapıtlar oncülerinı \anlış anlamış taklit- ler gibi. Bu gençler avangard sanatm hiçbir sanat kaygısı iyermeven vc sadece şaşırtıcı ol- mayı amaçlıyan anlık fikirlerin ininü olduğunu sanıyorlar besbelli. Bu yüzden tümüyle \eni ve yaratıcı olması gereken t\angard sanat. eskinin kötü bir taklidine. sıradan duygu- Genç adam,' hayatta herşey birbiriyle ilintilidir. Sonın, btınu bilmek ve anlamakta', > aşlı adam 'bu nedir'. bir başka adam ise 'umutsuzum'.yaşlı kadın ise 'Regents Park'ı gerçekten çokseviyorum'diye yazmtş kağıda. lann abartıb bir ifadesine dönü- şüyor. Burada söz konusu olan dışavurum değil, dikkatle hc- saplanmış şaşırtmacalar. İşte sergide yer alan baa örnekler: Andrew Banmster'ın yapıü şiş- man bir mumun etrafına dolan- mış bir deri kemerden ibaret. Bernadette Bentley'ınkı ise kürk kaplı ve memeli dev bir fa- sulye tanesi. Ian Pratt'ınki için- de nasıl kullanılacağı konusun- da açıklamalar bulunan bir pik- nik sepeti. Eğer acıklamalara uyulacak olursa dizleri ve dir- sekleri üzerine çömelip birbi- rine bağlanrnış iki kişi, "bin yerken dığeri bakacak" biçim- de piknik sepetindeki yiyecekle- ri tüketebiliyor. Tüm bu neo- sürrealist çahşmalann temel amacı insanlan huzursuz ede- rek burjuva geleneklerini sars- mak ve sanatın sınırlannı zorla- mak. Ancak artık 'çağımızda burjuva geleneklerini tarihin çöplüğüne gömmemiş bir sa- natçı kalmadığı ve sanatm sınır- lan olamayacağı artık en gele- neksel kişilerce bile kabul edil- diğinden, bu amaçlarla yola çı- kanlann bir tıkanıklık yaşa- malan kaçınılmaz görünüyor. İ Serginin en çok ilgi çcken ya- pıtlanndan biri de Gillian Wea- ring'ın "Başkalannın söyleme- sini istediklerini söyleyen değil, sizin söylemek istediğinizi söy- leyen pankartlar" adını taşıyor. Wearing, sokaktan geçen in- sanlan durdurup ellerine boş bir kâğıt ve bir kalem vermiş ve içlerinden geleni yazmalannı söylemiş sonra da bu kâğıtlan tutarken fotoğraflannı çekmiş. Genç bir adam "Hayatta her şey birbiriyle ilintilidir. Sorun, bunu bilmek ve anlamakta" yazmış kâğıdına, yaşlı bir adam ise "Bu nedir" diye soruyor. Sa- natçı, bu soruyu varoluşsal bir kaygı olarak algılamışsa da pekâlâ adam "İnsanlara kâğıtlar yazdınp fotoeraf çektirmek ne oluyor" diye sormuş olabilır. Son derece şık ve düzenli görü- nen bir başka adam ise "Umut- suzum" yazmış. sanki bu yapı- tın tezatlar yaratmayı amaçla- dığını büircesine. Parkta gezer- ken durdurulmuş bir yaşlı kadının yazısı ise en doğalı ve en sevimlisi : "Regents Parkı gerçekten çok seviyorum". We- aring, bunun özgür konuşma hakkmı kutlayan bir yapıt ol- duğunu söylüyor ama klişelerle düşünenlerin özgürce söylediği sözlerin ilgi çekmediği de orta- da. Üstelik tüm bu sözü edilen yapıtlar, kendilerinden önce ge- len avangard hareketin kul- landığı biçimlere yeni bir şey eklemiyor. Kısacası bu yılki "Günümüz Sanatçılan" sergisi, geçmişte kalan sanatçılann üze- rine güncel bir şey eklemiyor. 21. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ w Karadeniz Oda Orkestrası Aya Irini'deKfiltnr Servia -21. Uluslararası îsUnbul Festivali kapsammda bugün saat 18.30'da Aya İrini'de şef Saim Akçtl yönetiminde Ka- radeniz Oda Orkebtrası. soprano Fidan Kassimovaya eşlik edecek. Saat 21.30'da Atatürk Kültür Merkezi Bü- yük Salon'da İstanbul Tcknik Üniversitesi Mezunlan Türk Müziği Topluluğu. şef İnci Çayıriı yönetiminde bir konser gerçekleştire- cck. Karadeniz Oda Orkestrası. Karadeniz Ekonomik İşbirligi çerçevesinde 1992 yılında Arnavutluk. Azerbaycan. Bulgaristan. Er- menistan. Gürcistan, Moldova. Romanya, Rusya, Ukrayna. Türkiye ve Yunarıistan'- dan gclen müzisyenlerden kuruldu. Bu projenin miman ve orkestranın şefi Saim Akçıl 1959 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuvan Ekrem Zeki Ün keman bölü- münü bilirdi. Roma Santa Cecilia Konservatuvan'nda Vittorio Emanuek ve Arrigo Pelliccia'nın ihti- sas kurslanna katıldı. 1968 yılında Köln Devlet Müzik Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. Sanat yuşamına Uluslararası Gençlik Or- kestrası üyesi olarak başlayan Akçıl, Hagen Şehır Orkestrası, Köln Oda Orkestralan. Südvvesıdeutsche Filarmoni ve Friesland Senfoni g'bi orkestralarda solıstlik ve şcflik görevlerindc bulundu. Tibor Varga. Sorren- to. Venedik-Vivaldi vc Varna uluslararası festivallerine katılan sanatçı halcn MSÜ Devlet Konservaimarı öğrevim Üyesi \c Yaylıçalgılar <\na;>anat Dalı Başkanı'dır. Azerbaycan devlet sanatçısı Kasbimo\a. Ga- zihevof vc Moskova konscrvaiuvurlannın keman ve şan bölümlcrini hıtırdı. 1972 yılında C'cnevrc l iuslaraıjM Sa i Yanşmasfııdit gümüşmud.ıKti. r'^^'k Hol- landa'da yapılan yanşmada ikincilik ve 1977 Viotti Uluslararası Yanşmasfnda altın ma- dalya aldı. Sanatçı orkestralar eşliğinde konserler ver- diği gibi operalarda da rol aldı. Sanatçılar bu gece verecekleri konserde Bach. Pcrgolesi, Caccini, Haydn, PurcelL Ka- \v" lchaikovsky'ninbesteleriniseslendi-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear