22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Dersim ağalannın ayrıcalıgı iskan Kanunu ile kaldırıldı 0\ Q Curnhurrvetinkuı4uşuıo^buyaııa Toprak Refomiu'defa^ A şiretlerin elindeki toprağı, yoksul köylülere dağıtmak bir devrimdir! Yasa anti- demokratiktir, ı \ ancak köyliüerüzerindeki ağa baskısmı kaldırmayı amaçladığı için devrimci izler taşımaktadır. 932 yılındaki bu çalışmalann ilk ürünü İskan Kanunu'y- du. fskan Kanunu. 1932 yılı 27 nısan günü Bakanlar Kuru- lu'nca görüşülmüş. 2 Mayıs 1932 günü de TBMM'ye su- nulmuştu. (72) Yasanın TBMM"den çıkması için ikı yıl beklenmış- ti. V'asanın ılk maddesi şöy- leydi: "Türkiye'deTürk kültü- rüne bağlılık dolayısıyla nüfus oturuş ve yayılışının bu kanuna uy gun olarak icra vekillerince y apılacak bir programa göre düzel- tflmesi Dahiİiye VekUliğfne verilmiştır." Yasa. ikinci maddesiyle Türkiye'yi üç bölge- ye ayırmaktaydı 1 numaralı mıntıkaiar: Türk kültürlü nüfusun arttınlması ıstenen yerler. 2 numaralı mmtıkalar. Türk kültürünü temsi- li istenen nüfusun naklı ve yerleştirilmesine aynlan yerler. 3 numaralı mmtıkalar Yer. sağlık. ekonomi. kültür. siyaset. askerlık ve güvenlik nedenıyle boşaltılması ıstenen ve yerleşmesı ve oturulması yasak edilen yerler. 4 Temmuz 1927 tarihinde çıkanlan "Bazı Eş- hasın Şark Vlıntıkasından Garp Yilayetlerine Nakillerine Dair Kanun" ıle Diyarbakır ve Agn çevresınden 1400 kışı Batı illerine sürülmüştü. Yasa gerekçesınde Başbakan İsm.eı Paşa, cumhuriyet dönemınde "hükümet içinde hükü- met şeklinde icrayı hüküm ve bu yûzden menfaat temin eden mütegallibe" dıy&tanımladığj bu ki- şiler, yerlennden alınıp batı ıllenne sürülmedık- çe "aydınlanma ve ilerleme" olmayacağını yazmıştı.. (73) 1927yıbndakî sürgünden sonra İskan Kanunu Uedaha biiyük bir sürgün listesi hazırlanıyordu. İskan Kanunu tasansının sunuluş gerekçe- sınde. "Cihan tarihinde büyük muhaceret selleri- ni ve akıntıları yapanların başında Türklcr ve Turani kavimler olduğV ıleri sürülmekte ve Os- manlı İmparatorluğu zamanında Türkün tem- yapay bir Osmanlıük ya- ralıldığmı. "dini ve emperyalist saltanatın bünyesinin" de aslı- nda "milli temsil siyaseti"ne de aykın düştüğü, imparatorlu- ğun. birbirlenyle bağdaşmayan unsurlann yan yana bulunma- lanna ve bu topluluklann kendı aralanndaki çelışkilerin sürme- sine bağlandığı anlatılıyor ve yorum yapılıyordu: "Onun için çeşitli kıtalardan gelen muhacir unsurlar, hane ha- ne Türk kasaba \e köyleri içine dağıtılarak eritip temsil edilme- leri amacı hiçbir zaman güdül- mezdi. Çeşitli Ulere gelen bu halk blok halinde müstakil köy ve ma- haüe oluşturmak üzere yerli Türklerin arasına bir ihtilaf un- sunı olarak katılırdı. Bunlar yıl- larca kendi dillerini konuştular. Bûrün Osmanlı devrinde Türk- çeyi anadil olarak benimseyeme- diier. Türk ırkına ve kültürüne bağlı göçmenler bile blok halinde ayn yerleştirilmek yüzünden ırktaşlarına bütün Osmanlı dev- rinde ısınamadtlar gittiler. Osmanlı İmparatorluğu. göç- men sorunu ile ilk kez ne zaman ileilenmıştir? ^"Başvekalet Veküi Dr. Refîk Saydam" imzasmı taşıyan ge- rekçeye göre, Osmanlı Impator- luğu ılk kez bu konuyla Kınm Savaşı sonrasında ilgifenrnıştir. Türk yöriikleri. kendilerine özgü törelen. ilkeleri ve üretim biçimleriyle Osmanlı zamanın- da "bir kalem vergiden başka hiçbir mana ifade etmeyen aıila- şılmaz bir alem olarak" kendi kendilenne yaşadılar. Osmanlı yönetimi aşiretler UGUR MUMCU'NUN SON ARAŞTİRMASI Aşiretlerin toprağıhalkasil ve gelişme gücünün Orhan Gazi'nin koy- duğu esaslara ve Fatih yasalanna göre kurulan idari örgütlerle devşirrne usulünden feodal re- jimden arazınin ele geçirilme usulü ve bu arazi- nin kullanım şeklini düzenleyen kurallardan da imparatorluğunun yayıldığ ülkelerde "asB un- sunı olan Türkü hakim kıhnaya" ve çevresini "Türkleştirmeye" ve geniş sınıriarda uç beyleri- nin dırlik sahibi sıpahilerin yurtluk ve ocaklık sahıbi Türk aile zümrelennın "tımar ve zeamet erbabının etrafında Türk kolonilerin vücut bul- masmı'*sağladığı anlatılmaktadır. Gerekçede, Hılafetin Osmanlılara geçmesin- den sonra Müslümanlığın. fetih yolu ile ele geçi- rilen ülkelerde Turklüğün temsiline engel oldu- ğu. Kanuni Süleyman'ın çıkardığı yasalarla Islam dinine bağlı olan, fakat Türk kültürünü benimsemış zümre ve aşiretlerin eskı zeamet ör- gütünde bazı değışıklikler ve "mmazaab şekil- lerle" özellikler ve ayncalıklar tanındığı, hatta bu ayncalıklann aşiret reislenne. beylenne ve- rilmekle kalınmayıp voyvodalan da kapsadığı. bu ayncalıklann Osmanlı Imparatorluğıfnun dağjlmasma kadar sürdüğü. tasfiyelerinin so- nuçlandınlamadığı anlatılıyordu. (74) Gerekçeye göre, 17. yüzyıldan sonraki yenıl- gilerden sonra Osmanh İmparatorîuğu'nun sı- nırlan daraldıkça yabancı egemenliğınde yaşa- mak istemeyen Türkler, işgalci devietlerin ızle- dıkleri siyasetleryüzünden memleketlerinı ter- kederek üç y.üzy]l'dan ben göç etmektedir. Bu göçmenler ne durumdadır? "Ç^itli yerlerden göç eden ve çeşitli dil ve şive- leri konuşan muhacirlerin nerelere ve nasıl verleş- tirildikleri ve ne derece\e kadar Türk birliğine vasıl olabildiği. bunların bugüne kadar aramızda yaşayan kuşaklanndan ve onlann torunlanndan anlaşüır." Gerekçede, daha sonra Tanzimat döneminde için de özel bir siyaset izledi. Neydi bu siyaset? Gerekçede bu siyaset şöyle anlatılmaktaydı: (75) "Aşiretleri kendi hallerine bı- rakmak, hatta reisler ve ağaların aşiret üzerindeki nüfuzlarmı arttırmak ve onlan, ağalar ve beyler aracılığı ile hükümete bağlamak, gerek birbirleriyle ge- rek yerleşen halk ve aralanndaki uyuşmazlık ve çelişkileri besleyerek ve sürdür- mek mutlak yönetimin başlıca siyasetivdi. Eski ve yeni Osmanlı y önetiminin bütün y asaları. fer- manları ve fervaları. aşiret ağaiığı. beyliği, tıpkı aramızda bir komün idaresi özerkliği \e belediye başkanlığı şeklinde görmüş ve tanımıştır. Meş- rutiyetüı ilanından >e Balkan Savaşı'ndan sonra İçişİeri Bakanlığı'na bağlı göçmenlerin yöneti- minin faaliyetleri arttı. 1914 yılında aşiretlerin yönetimi de göçmenlerin yönetimi kapsamı içine alındı. Balkan Sav aşı ve Birinci Dünya Savaşı'nda iş- gal edilen memleket halkından göç eden ya da sığınanların barındırılması için günü gününe i>e- di önlemler almak zorunluluğu, devletçe esaslı bir yerleştirme siyaseti izlemesine olanak verme- di. Lozan Barış Antlaşması ve cumhurnetin ku- rulmasından sonra muhacir, mübadii, mülteci ve harikzede binlerce halkın vönetim, yedirip içir- me, barındırma, yerleştirme zoni'ilulukları karştsında kurulan Mübadeie. İınar \e İskan Bakanlığı sonradan tskan müdüriyett geçirmiş olduklan felaketlerle çeşitli sıfat ve ı-dları taşı- >an bu yurttaşlara önce ailekriyle biriiktc ha- yatlarını koruyacak önlcmlere yardun etmek ve sonra da zarar ve ziyanlarını bir derecev? kadar giderecek y asal gerekleri uygulamak yoîundâ yı- 1937 yılında Toprak Bayrami kutlaması Yıl 1946, 'Millejin Efendisi' bayram sevincınde. llarca uğraştı ve sekiz yıl süren mübadeie, tcfvLz. temlik işlerinin sonuçlanması için geçen yıl TBMM'nin kabul edilen 1171 sayılı yasanın uv- gulanması ile bu işlerin kesin olarak çözülmesi. bir yıllık zamanı aldı." (76) Yasa tasansının gerekçesinde hükümetin dokuz y\\ içinde "Türk nüfusunu kemiyet ve keyfiyetçe inkişaflandırmaya" yönelık nüfus si- yaseti ızıediâ anlatılmakta ve'bazı illerde kılo- metre başına en az 2. en çok 147 kışınm düştü- ğü, ülke çapında ıse kilometre başına 18 kişinin düştüğü belirtilerek yasanın ne amaçla çıkanldığı şövle açıklanmaktadır: "Milli ürptîmi arttırmak ve kıymetlendirmek için mevcut nüfusumu/u hem dışandan gelecek ırktaşlarımızla arttırmaya. hem de içerde üreyip türemek imkanının kalmadığı dar gelirli çevre- lerden kurtararak arazileri geniş verlerde ırkı kuvvetlendirecek >e iktisadi refahı arttıracak sa- halara nakledilecek. V atandaşlar arasında fazla doğurganuk ve sağlık koşulİarı uj gunsuz olan yerlerdeneherişli verlere kaldırarak nüfus kitle- İeri arasında ölümlerin azahnasıyla >e toprak edinmesiyle gelişmeye ihtiyaç vardır.'" Tasanda yörükler ve aşiretlerden ve yurttaş- lara verilecek topraklardan söz ediliyor. Yasanın tek amacı Kürt ırkı ile ilgili geniş kapsamlı bır enime planını uygulamaya koy- mak değıldir. Yasa bir değjl, birkaç amaçla çıkanlmışür. Amaçlardan biri yurtdışından gelen göç- menlerin Türkiye'nin hangı bölgelerine yerleş- tirilecekleri. diğen ise çingene. yörük ve aşiret- lerin yerleştınneleri ile ılgılidir. Yasa. aşiretlere hükmı şahsiyet tanınmaya- cağını belirtiyor, aşiretlere o güne kadar veril- miş bütün ayncalıklan kaldırmayı amaçlıyor. Bu, genel bir hükümdür ve Kürt feodalitesini hedef almaktadır. Yasanın Dersim yöresindeki kargaşadan so- rumlu tutulan Alevi-Kürt aşiretleri ile ilgili amacı da devletin aşiret ayncalıklanna karşı aldığı tavır ılc "anadili Türkçe olmayan nüfus birikinüerinin meni ve mevcutlarınuı dağıtılması ve bu suretie milli birüğin korunması" _plarak açıklanıyor. * Yasanın aşiretler ıle ilgili 10. maddesi şöyley- di: "A- Kanun, aşiretlere hükmi şahsiyet tanı- maz. Bu hususta herhangi bir hüküm, vesika ve ilama müstenit de . olsa tanunış haklar kaldınbnıştır. Aşiret reisliği, beyliği, ağaltğı ve şeynliği ve bunların herhangi bir >esikaya veya görgü ve göreneğe müstenit her türlü teşkilat ve taazzuları kaldırılmıştır. B- Bu kanunun v ayınından önce herhangi bir hüküm >eya vesika ile veya örf ve adet ile aşiret- lerin şahsiyetlerine ve onlara izafetle reis, bey, ağa »e şeyhlerine ait olarak tanınmış, kayıtîı, kayıtsız bütün gayrimenkuller devlete geçer. Bu kanun hükümlerine ve devletçe tutulan usullere göre bu gayrimenkuller, muhacirlere, mültecile- re, göçebelere, naklonanlar topraksız ve az top- raklı çiftçilere dağıtılıp tapuva bağlarur. Bu gay- rimenkullerin aidiyefi tapu sicillerindeki kavıtla- ra göre tesbit olunur. Tapu sicilindeki aidiyete dair bir kay ıt yoksa veyahut kayıtlar yalnızşahı- slar namına olup da haİk arasında bunların aşire- te ait olduğu söy leniy or \ e aşiret fertleri de gay ri- menkullerden başkasına sahip bulunmuyorlarsa aidiyet, tahkikat üzerine o yerin idare heyeri ka- rarı ile halolunur. İdare heyetlerinin valilerce onanan kararları kesindir. C) Bu kanunun yayınından önce aşirete reis- lik, beylik, ağalık, şeyhlik yapmış olanları ve yapmak isteyenleri ve sınırlar bovunda otur- masında emniyet ve asayiş bakunından mahzur- lu bulunanlan, aileleriy le birlikte. münasip yerle- re naklertirip yerleştırmeye Bakanlar Kurulu kararı ile İçişİeri Bakanı yetkilidir. Ç- Türk tebasından olup da Türk kültürüne bağlı bulunmayan aşiret fertlerinin dağınık ola- rak 2 numaralı mıntıkalara. Türk tabiyetli ve Türk kültürlü göçebe aşiretlerin fertlerini, sağlık ve yaşama koşulİarı eherişli nakledip yerleştır- meye, Tfirk tebaası olmayan ve Türk kültürüne bağlı bulunmayan göçebe aşiretlerin fertlerini gereklere göre Tüıkive dışına çıkarmaya İçişİeri Bakanı yetkilidir. Aşiret ağalannın ellerinden topraklannı alıp yoksul köylülere dağıtmak bır loprak devn- midir! (77) Bu yasa. hiç kuşku yok. anti-demokratiktir, ancak topraksız köylüİer uzenndeki ağa ve bey baskısını kaldırmayı amaçladığı için devrimci tzler taşımaktadır. Türkıye'de topraksız köylülere toprak dağı- tma konusu 1930"lu yıllardan ben hep gün- demdir. Gündemde olan bu konu, sürekli olarak top- rak ağalannın direnci ile karşılaşmış. bu yüz- den topraksız köylülere toprak dağıtacak geniş kapsamlı bır vasa çıkmamış, çıkanlmamıştır. 1934 yılında Şükrü Kaya tarafından hazı- rlatılan yasa taslağı hem Tanm Bakanlığı hem Danıştay tarafından geri çevnlmışti. (78) Atatürk, 1936 yılında TBMM açılış konuş- masında toprak reformu yapılması gereğıne değinmiş. Atatürk'ün bu isteğme karşın bu ko- nuda bır yasa haarlanıp sunulmamıştır. A_\nı yıllarda İsmet Inönü "batakçı toprak ağalarnun köklerini kazıyacağım" demış, an- cak yine de yoksul köylülere toprak dağıtan bir yasa çıkmamıştır. Bu dönemde toprak reformu için atılan en önemh adım. 1924 Anayasasf nın 74. maddesı- ni değiştirerek kamulaştırmada bedelin sap- tanması için özel bır yasa çıkanlmasının kabul edilmesiydi. 1937yılındaCelal Bayarhüküme- tinin programına alınan (79) toprak reformu için 1945 yılı beklenecek. 1945 yılında TBMM gündemıne ge- len Çiftçiyi Top- raklandırma Yasası'na mu- halefet edenler. Demokrat Par- ti'yi kuracak- lardı. Yarın: SİIRGUN OLAYIMECLİSTE TARTISILIYOR (72)- T.C. Başvekalet Muamelet Mü- dürtiiğü'ruin 2.5.1952günyeöjl 120 sayih yaas, TBMM Zaba Ceridesi, devre IV, içtima 3, cih 23, stra no: 189, s. 1-4. Yasa için aynca bkz. Düstur, 3. Tertip, cih 15, Teşrinisani 1933, Teşrinievvel 1934, s. 1156-1175. Beşikçi İsmail, Kürtkrm Mecburi İskatn, Komal Yay., 1977 Ist, s. 155 (73)- TBMM Zaba Ceridesi 18.6. 1927, İ:76,C:l,s. 153 (74)- Osmanh tmparatorluğu'nda üç türtû toprak mülkiyeri vardt. Mülkiyeti özelkişilerde olan toprak, vakıf mülkiyeti ve "miriarazi'adı verilen derlet toprakla- n. Devlet, kendi mülkiyetindeki toprağı işktmek üzere "sipaM" ath verilen me- murlara burakır. SipahUer, devletin keruü- sine işlemek üzere hıraknğt topraklan köylülere kiralar, bu köylükrden devlet aıhna vergiabrlardl. Devlet-sipahive "rea- ya"udı verilenköylülerarastndakibuiMf- kilerc "dirSk sistemi"' adı veriUrdi. Dirtikler, gelir âunununa göre, "ttmar- has-zeamet" diye üçe ayrıhrdı. Bu sistem- denahiyelerde "çeribaşları",ilçemerkez- lerinde "ahybeyleri", daha büyük mer- kezSerde "subaşdan" ve "sancakbeyleri" buhtnur, bunlar da "beykrbeyh'ğine"bağ- lamrlartk. Osmanh İmparatorluğu ta- rafından yönetüen eski adı Eflak ve Buğ- dan olan bugünkü Romanya'da Romen prensleri ve Fenerti Rum beyleri bir çeşit "genel vah" gibi ülkelerini yönetirlerth'. Bunlara "voyvoda" denirdi. Bkz. L'çok Coşkun-Mumcu Ahmet, Türk Huktık Tarihi, Savaş Yay., 5. bav. Ankara, s. 258-259 ( 75)- Gerekçenin aşiretler ile il- giB bu önemh' bölümii Türk bih'm adam- lannı eleştiren Dr. Beşikçi'nin kitahında nedenseyer abtuyor! Beşikçi,a#.y. i. 156 (76)- "Muhacir" kendi htekleri ile Türkiye 'ye göç eden göçmen, "mubadil" ({nlasmalar gereğince Yunanistan a gön- üerilen Türklere karsı Türkiye'yegönde- tilen Türkler anlamında. "MühecV'çept- Bneaenlerle Türkiye 'yesığınanlar, "harik- zede" yangınlardan zarar görenleri, "tef- yiz"bütünbuinsanlanyerleştirmeyi,'i tem- Ek "ise bu insanlara ev ve toprak verilme- vj anlamlannda kullanılan kavramlardır. (77)- Marksist eğih'mh TİP'in yayın organı Sosyal Adalet dergisinde Marksist yazar Erdoğan Basar ve Samim Kocagöz, yasanın bu madaesim toprak ağahğının tasfiyesi olarak göriirlerken (Sosyal Ada- let, 26 Mart 1963, s. 2 ve 16 Msan 1963, s. 11) Doç. İsmail Beşikçi, toprak ağa- laruun ellerinden topraklan ahp yoksul köylülere dağıtıbnasua "sömürgeci, anti- demokratik, ırkçı vefasist"olarak niteli- yor. (Beşikçi, a.g.y. s. 130) Doç. Befikfi, "Türk Devrind ve Son- rası 1919-1946" adh kitahında (s. 14 ve 170-171-200) İskan Kanunu'nu sarunan Marksist eğtimü öğretim üyesi Doç. Dr. Taner Timur'u da "Kemaüst ideohjinin, ırkçı ve sömürgeci eylemlerini onayla- makla"suçbıyor. (Beşikçi, s. 195) (78)- Avaoğhı Doğan, Türkiye'nin Düzeni, 1968, Ankara, s. 234 (79)- 8 Kasun 1937 günü TBMM'de okunan Celal Bayar hükümetinin prog- ramında şu sözjer yer ahyor: "Topraksız çiftçi bırakmamak prensibi parti progranumızuı 34. maddesine da- yanır. Her Türk çiftçisini kafi toprak sa- hibietmek ve topraksız çiftçiye toprak da- ğıtmak için hususi istimlak kanûnhm çı- kartmak bu maddenin hükmüdür. Bir Türk çiftçi aüesinin çahşarak geçinebile- ceği bir toprağa mah'k olmasını vatan için sağlam bir manevi imar esası saymakta- yız." (Dağh Muran-Aktürk Bebna, Hü- kümetler ve Programlan, 1920-1930, TBMM Yay., 1988, Ankara,s.57) ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ağıt DeğilL Azerbaycan'da olanları çoktan yazmalıydım. Hani, ki- mi yazarlar, "Ben zamanında yazmıştım" derler, övü- nürler ya, öyle başlayıp övünmek, şişinmek geçiyordu içimden. 8 Aralık 1992 Salı günü çıkan "Ankara Notları"nda, El- çibey için "Keçibey" dendiğini yazmıştım Azerbaycan'- da. Azerbaycan'da üniversite öğrencisi gençlerden biri şöyle demişti bana Bakü'de: " - Yedi milyon koyuna bir keçı gerekli de ondan!" Elbette, Elçibey'ın sakalına bakarak "Keçibey" de- mişti sevmeyenleri. Iskender Bey, Elçıbey'in en yakınla- rındandı. Biri iskender Bey'e, bir gazetede çatacak olmuş, Iskender Bey, çatana gazeteyi yedirmiş! O yazı- nın bir bölümünde şu satırlar da vardı: "Gazete yedirılen demokrasi görmedim hiç! Belki Denktaş'ın Kuzey Kıbrıs'ında olabilir. Kendisine 'Baba' diyen Ozker özgür'e dünyayı zindan etti; ben işin de- mokratik olup olmadığına bakarım; 12 Eylül'lerde, Rauf Denktaş'ı askerler, baskılarla seçtirmediler mi? Böyle demokrasi mi olur? Elçibey, kendisi seçildi ya, ne zaman seçime gidecek belli değil mi? Hürriyeften Irfan Sapmaz, ANKA'dan Rahmi Yıldırım'la birlikte muhalefet partisi başkanların- dan Itibar Mehmedov'a gidip görüştük. Seçimlerin dö- rüst yapılmadığını söyledi. Ileri sürüldüğüne göre Azer- baycan'da seçimleri Süleyman Bey (Demirel) mi etkile- mişmiş? O geziye Türkeş'i de mi götürdüydü? Itibar, Elçibey'in bakanhk önerisini geri çeviren bir kişi. Partile- ri ANAP'a yakınmış. Elçibey, bir antikomünist. Bundan da yararlanıyor mu?" Yukarıdaki satırlar, gazetede çıktıktan sonra, içimden "Keçibey, Azerbaycan'a girmem için bana vize verdir- mez!" diyordum. Azerbaycan'da olanların arkasında iran mı var? Elçibey'in çevresindeki "Bozkurtlar" bir işe yaramadı mı? Elçibey, "Turan " düşü görenlerin, Azer- baycan'daki payandası mıydı? "Adriyatik'ten Çin'e ka- dar" sözünü de hava parası gibi kim yedi? Büyük umut- lar beslenen Türk başkentleri, TRT'nin "hava durumu"- nda mı kaldı ne? ••• Sabahattin Ali Dağlan'ndan Foça'ya "Nâzım Hikmet Gecesi "ne gittim. Foça Belediyesi konuklarını köyde ağırlamıştı; köy dediysem FransızTatil Köyü! 196O'lı yıl- ların sonuna doğru kurulmuş. Türkiye'de kurulan ilk yabancı tatil köyü. En eskileri. Gazetelerde okurdum da görmemiş, içine girmemiştim. Burada herkes birbirine: - Bonjour! diyor. "Günaydın!" Plajda, havuz kiyısında üstsüzlertektük! Bakmamaya çalışarak geçiyorum yanlarından Yemekleri çok çeşitli, domuzeti, ı-ıh,yok! Orada iki gece kaldıktan sonra, Foça'daki "Nâzım Hik- met Evi'ne geçtik. Nâzım Hikmet Evi, Foça'ya 3-5 km. uzaklıkta, "Dördüncü Mersinaki'de; FransızTatil Köyü ile Hanedan Tatil Köyü arasında. Bu evi, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfına, Köy Enstitülerinin emekçilerin- den, Tonguç'un sağ kolu Ferit Oğuz Bayır bağışladı. Nâzım Hikmet Evi'nin içini de yatak yorganına, halısına, masa-sandalyesine, buzdolabına, televizyonuna dek, Salihli Belediye Başkanı Zafer Keskiner dayadı, döşedi. Foça'da, pazar gecesi "Ege'nin sesi" diye tanınan SuavPyi dînîedik. Suavi, Nâzım'ın "Bugün Pazar", "Kar- lı Kayın Ormanında" şiirleriyle, başka şiirlerini de söyle- di. Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun Nâzım Hikmet için yazdı- ğı "Zindanı Taştan Oyarlar" dizelerini Suavi, Uğur Mumcu için söyledi: "Ne bir haram yedin ne cana kıydın / Ekmek kadar te- miz, su gibi aydın / Hiç kimse duymadan hükümler giy- din / Yiğidim aslanım aman burda yatıyor / Döşek melil mahzun yastık batıyor." Suavi'yi "Foça Stadyumu'nda binlerce kişi dinledi. Suavi'yi dinlemeye, Kıymet Coşkun, Atilla Coşkun, Başak Coşkun, Şükran Kurdakul birlikte gittik. Foça Be- lediye Başkanı Nihat Dirim, düzyazı yarışmasında kaza- nanlara ödüllerını verdi. Resim yarışmasını kazananla- ra da Foça Emniyet Müdürü Niyazi Turgut ödüllerini veriyordu. Niyazi Turgut, Nâzım gecesi düzenlenmesi- ne başta karşı çıkmış, Tuncel Kurtiz'in, "Şeyh Bedrettin Destanı'nın da izlencede olduğunu öğrenince, "Aman, ben Tuncel Kurtiz'i çoktandır dinlemedim!" diyerek onaylamıştı. O da şenlik düzenleme kurulundaydı. Kı- zım özlem de, Tuncel Kurtiz'in oyununa bitti bitti! Suavi, ozan Şükran Kurdakul'un "Ağıt Değil" şiirini bestelediğini söyledi Hasan Tahsin için yazılan "Ağıt Değil" şöyle: "Gücünüz varsa sizin / Sözcüğü tutuklayın. / öğrenci, kitap, Türkçe / En güzel kavramı dilimin / özgürlüğü tu- tuklayın. Ben ki düşünüyorum / Var olduğumdan beri. / Silahlar bana dönük / Savaşlar sizin için / Gücünüz varsa artık / Usumu tutuklayın. Açtı kendini bir bayrak gibi işte / Ölümün üzerinde Ha- san Tahsin, / Bu silah başka silah / Bu ölüm başka ölüm / Gücünüz varsa sizin / Ölümü tutuklayın." Foça'daki şenliklerin başarılı geçmasinde çok kişinin emeği var, onlann hakkını yememeli. Bunlar arasında Foça Belediyesi danışmanlarından Cihangir Turantaş ile Seçkin inan Guimin de var. Cumhuriyet muhabiri Şevki Avcı'nm yazdıklarından yararlandım, Foça'ya yıl- lar önce gelen Şevki, tam Foçalı olmuş! BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Ahmet Haşün'in bir şiir kıtabı... Bestelenmiş her rür şiire Bau'da verilen ad. 2/ Çıkar yol, çare... "Sun sâgan - - - bana mestâne desünler/Usan- madı gitti gör o divâne desünler" (Şeyhülislam Yahya).3/Kısaçorap.4/ 6 Muğla"nın bir ilçesi... Or- -. todokslar'da tahta pano üzerine yapümış her türlü 8 dinsel resme verilen ad. 5/ g Genellikle hasır ya da se- pet içinde korunan büyük su şişesi. 6/ Töreyi yadsıyan öğretilerin ge- nel adı. 7/ Anlama yeteneği... Boru sesi. 8/ Hayvanlara vurulan dam- ga... "- - - karanjıkta gelse şiirin hası/Ayak seslerinden tanınm" (Bedri Rahmi Eyüboğlu). 9/ Ma- tematikte kullanılan sabit bir sa- yı... Edirne'nin bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cahit Atay'ın bir tiyatro yapıtı... Konut. 2/ Koroner damarlan ge- nişletici ilaç. 3/ Gece denizde bahklann ya da küreklerin kımıl- danışıyla oluşan panltı. 4/ Ödünç alınan ya da verilen şey... Yeryüzü parçası. 5/ Yobaz, gerici. 6/ Notada durak işareti... Söz, lakırdı, laf... Demirin simgesi. 7/ Boğanotundan çıkanlan ve hekimlikte kullanılan zehirli bir madde. 8/ Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Başka bir şiir örnek alınarak aynı ölçü ve aynı uyakla yazılan şiir. 9/ Altın ve gümüş işlemeü bir tür ipek kumaş... tbrabim Balabanın yazı ve şiirlerini içeren yapıtı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear