25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Elçibey'in sonu, Türkiyemodelinin sonudur İlkelerde tutariı olmanın yanısıra, Elçibey'in kişiliği de Türkiye için Vazgeçilmezdir. Bütün Türk cumhuriyetlerinde serbest seçimlerJe işbaşına gelerek tercihini açıkça ve ne pahasına olursa olsun Türkiye'den yana koymuş tek lider olan ve bu konuda muhalefetin boy hedefi haline gelen Elçibey'in, hele askeri güç ve tehdit kullanılarak cumhurbaşkanlığından uzaklaşûnlması, Türk dış politikası için çok ağır bir darbe olacaktır. raktığı DR. GUN KUT Boğaziçi UniversitesiSiyaset Bilimi ve J " 8 ^ v e geleneğine yerleşecek antidemokratik bir sürece yeşil ışık yakarsa, Türkiye'- nin bugünkü hükümeti, bu suçun or- tağı olarak tarihe geçecekür. Bu aşamada Türkiye'nin Azerbaycan politikasında farklî seçeneklerin bu- lunduğunu düşünmek, en büyük ya- ıulgı olur. Türkiye'nin önünde sece- nekler değil, tek bir yol vardır: Seçimle iktidara gelmiş olan Elçibey'in, seçim dışı yollarla görevden uzakJaşünlma- ana ödün vermeden karşı koymak, hatta kendi istifa etse de, bu istifaya yol acan nedenler gözönünde tutula- rak, Elçibey'in karannı gözden geçir- mesı yolunda telkinde bulunmak. Burada sorun. yalruzca iç ve dış poüti- kanın birbirinden aynlmayacağını her fırsatta vurgulamış olan hükümetin tutarlılık sorunu da değildir. Koalis- yon hükümeti, kurulduğundan bu yana hem içerde, hem dışarda Tür- kiye'nin Türk curnhuriyetİerine "or- tak insani değerler" çerçevesinde model olabileceğini vurgulamıştır. Bu ülkeleri, AGİK belgelerinde ifadesini bulan ilkeler doğrultusunda demokra- ük, laik ve ekonomik özgürlüklere sahip uluslar ailesinin saygın birer üyesi haline getirmekte, Türkiye'nin bügi ve deneyim birikimini ortaya koymaya hazır bulunduğu, aynca or- . tak dil ve kültür bağlan nedeniyle bu- Dkelerde tlltarllllk gerek nu başarmaya en yatkın adayın da Türkiye olduğu bütün dünyaya duyu- rulmuştur. Böylece "Sovyetler'in bı- boşluğu doldururken". tır. Ancak Türkiye'nin talip olduğu bu rolün gereklerini yerine g^ürip getire- meyeceği de hep bir soru işareti olarak kalmıştır. Işte Azerbaycan bunalımında Tür- kiye'nin takınacağı tutum. bu sorunun yanıtını verecektir. Türkiye, sözcülü- ü k i d l dğ y p ^ ğ " yoksa oldukça deneyımli olduğu aske- ri d b k h l k d A zerbaycan'da Elçibey'- in temsil etüği halk ira- desi ve demokraük meşruiyet, Azerbay- can'da ayaklar alüna alınmak üzeredir. Tür- kiye'de ise bu ülkedeki istikran halk iradesinden bağımsız olarak değerlen- dinne eğilirru taşıyan çevreler, bu geliş- meleri neredeyse onaylayacakür. rJemokratik meşruiyetle istikran bir- birine seçenek gibi göstennenin. dar- beci zihniyetin temel uğraşı olduğunu, Türkiye'nin siyasal geçmişinde sık sık gördük. Bu yanıltmacaya gerekh yanı- tı vermek. standart demokrasi, halk iradesine saygı, sivil yönetim ve hukuk devleü'ni Türkiye'de en azından reto- rik düzeyinde savunmayı sürdürmüş ve bu ilkeleri siyasal söyleminde tuta- rak gündemden düşürmeme konusun- da başanlı olmuş, mevcut koalisyon hükümetınin boynunun borcudur. Tersi durumda. "Elçibey yönetimi ba- şanh olamadı. Azerbaycan'da ıstikra- n sağlayacak her türlü çözümü destek- leriz" yaklaşımı, Azerbaycan siyasal oluyordu. :anın sembolik söylemi, 19 Agustos darbesinin başansızlığa uğraması ile iyice ön pla- na çıkan ilkeler bütününe dayandınla- rak, Türkiye'nin bu role soyunmuş olmasının bölgede ve dünyada ilgiü tüm taraflann çıkanna olduğunun altı çizilmişü. Bu doğrultuda her türlü iş- birliğine açık olunduğu da belirtilerek. Türkiye'nin başkaJanna kapah bir et- ki alanı ya da Pantürtozm gibi hayaller peşinde olmadığı, ancak yeterli destek görmesi halinde Türk cumhuriyetleri- nin bu çok zor ve bilinmezlerİe dolu geçiş sürecini, olabildiği kadar sorun- suz aşabilmelerinde kilit rol oynayabi- leceğ) vurgulanmışü. İşin en önemli yanı ise, Türkiye'nin bu yaklaşımının müttefikleri ve Yeltsin yönetiminin ılımlı kanadı tarafından kabul görmüş olmasıdır. Türkiye mo- deli kavramı benimsenmiş, Türkiye'- nin özellikle parasal dest-k 'jeklentile- ri karşılanmamış olmakla birlikte, Türk cumhuriyetlerine Türkiye üze- rinden açılma fıkri makul karşılanmış- mı model olacaktır? Bu bir sınavdır. Hükümet hem ülke içinde, hem "kar- deş cumhuriyetler" nezdinde, hem de dünya kamuoyu önünde inandıncıh- ğını yitirmemek için, tercihini kararlı bir biçimde halk iradesi ve hukukun üstünlüğünden yana kullanmahdır. Bu ise Elçibey'in kişi olarak değil. tem- sil ettigi anayasal meşruiyet nedeniyle kayıtsız şartsız desteklenmesini ve El- çibey'in seçim dışı yoUarla iktidardan uzaklaşünlmasını, Türkiye'nin hiçbir şekilde kabul etmeyeceğinin ve bunun Azerbaycan için ciddi bir bedeli olaca- ğırun, en dolaysız biçimde bütün dün- yaya ilan edilmesini gerektirir. Azerbaycan'ın içişlerine kanşmama ya da Rusya'yı karşımıza almama ba- hanesiyle bunu yapmaktan kaçınmak, yanılgılann en büyüğü olduğu gibi gerçekçi de değildir. Ne eski dönemde yaş tahdidi nedeniyle seçimlere girme- si engellenen ve Azerbaycan halkı nez- dinde özel bir yere sahip olan Haydar Aliyev, ne Bakü varoşlanndaki özel kalesinde Elçibey'in devrilerek iktidar yolunun kendine acılmasını bekleyen Itibar Memedov, sonunda Türkive'- nin şu ya da bu şekildeki desteğine muhtaç olmadıkJannı düşünecek ka- dar saf değildir. Öte yandan Türkiye, meşruiyeti savunduğu sürece güçlü- dür. AGİK belgelerine imza koymuş bütün devletler, meşru iktidarlann zor yoluyla değiştirilmesinin bir ülkenin iç işi sayılamayacağı konusunda taahhü- de girmişlerdir. Bunu en iyi bilen de, kuşkusuz bugünkü iktidannı ve belki de hayaünı bu ilkenin 19 agustos son- rasında uy^lanmasına borçlu olan Yeltsin'dir. Ote yandan Rusya da bir anlamda Türkiye'yi sınamakta ve ne- ye ne kadar tepki göstereceğini anla- maya çalışmaktadır. Kaldı ki ilkelerde tutarb olmamn yanı sıra. Elçibey'in kişiliği de Türkiye için vazgeçilmezdir. Bütün Türk cum- huriyetlerinde serbest seçimierle işba- şına gelerek tercihini açıkça ve ne pahasına olursa olsun Türkiye'den ya- na koymuş tek lider olan ve bu konu- da muhalefeün boy hedefi haline gelen Elçibey'in, hele askeri güç ve tehdit kullanılarak cumhurbaşkanlığından uzaklaşûnlması, Türk dış politikası için çok ağır bir darbe olacakur. Türk cumhuriyetlerinde. hem meşruiyeti tarüşmau. hem de Türkiye karşıtı ikti- darlann oluşması, Türkiye modelinin sonudur. Bosna-Hersek krizinde ça- balan sonuç vermeyen Türkiye, kaf- kaslar ve Orta Asya'da da agırlığı olmayan bir ülke olarak algılanması durumunda, soğuk savaş sonrası dö- nemin belirsizlikleriyle, bir bölgesel güç olarak değil, sorunlu bölgelerin kesiştiği bir noktada, her yandan dar- be alan bir küçük devlet olarak uğraş- maya mahkûm olacakur, ARADABIR Prof. Dr. AHMET KOCAMAN Hacettepe Üni. Edebiyat Fok. Dilbilim Anabilim Dalı Bşk. Bilimsîz Türk Dili Öğretimi 9Kasım 1992 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'ncaTeb- liğler Dergisi'nde yayımlanan Türk Dili ve Edebiyatı programmın edebiyata ilişkin yönleri, Edebiyatçılar Der- neği'nin kamuoyuna yansıyan raporunda ve kimi yazar- ların gazetelerdeki yazılarında haklı eleştirilere uğra- mıştır. Ancak programın Türk Oili bölümü üzerinde yeterince durulmamıştır. Program, dil açısından da çelişkilerle doludur. En baş- ta, şuur, muhteva , mukayese, şahsiyet, unsur, sentez, analiz gibi, eski ve yabancı sözcüklerle, tenasüp, hüsn-i talil, tecahül-i arifane, mecaz-ı mürsel gibi ancak çok sı- nırlı kesimlerde anlaşılabilecek terimler kullanılması, programın genel amaçları arasında sözu edilen Türk dilinin kurallı, zengin, üretken...' birdil olduğu sayıltısına ters düşmektedir. TümününanlaşılırTürkçeleri bulunan bu tür anlatımlarla Türkçenin anlamlı bir ilen'şime ve ulusal birliğe nasıl katkıda buiunabileceğini anlamak zordur. Türk Dili programmın asıl eksiği ise çağdaş bilimler içinde kendisine seçkin bir yer edinen dilbilimi, dilbilim bulgu ve kavramlarını bütünüyle yok saymasıdır. Iki bin yıllıkdilbilim geleneği ve isviçreli dilbilimci Saussure'ün öncülük ettiği çağdaş dilbilim kavramları gözardı edilin- ce biçimci, tekdüze ve toplum gereksinmelerini önem- semeyen bir program ortaya çıkmasını yadırgamamak gerekir. Gerçekten, örneklemek gerekirse, programın bağ- lam, işlev, metin türleri, edimbilim gibi kavram ve alan- lar hiç hesaba katılmadan yazıldığı anlaşılmaktadır. Sözgelimi, genel açıklamalarda örneklerin metinlere dayandırılacağı açıklanmış olmakla birlikte, metin kav- ramı salt yazın metni anlamında kullanılmıştır. Oysa hiç değilse Türk Dili derslerinde kurmaca ve kullanmalık (gazete metni, iş mektupları, yazanak metinler vb.) ara- sındaki ayrım sezinletilse ve öğrencilerin bu tür metirv lerdeki yapılanmalar karşısında duyarlıkları geliştirilse daha yetkin bir dil yetisi edinmeleri sağlanabilir. Bunun gibi günümüz ıletışiminin vazgeçilmez araçları olan te- levizyon, radyo, faks vb. araçlardadil kullanımı konusu- nun ele alınmamış olması da büyük bir eksikliktir. Der- sin adının Türk Dili ve Edebiyatı olması örneklerin salt .edebiyattan seçilmesini gerektirmez. Çağdaş dilbılımde değişik kesitlerden toplanmayan verilerin dil çalışmalannda geçerliği yoktur; üstelik salt kurmaca metinler yoluyla dil kullanımının gerçekliğine varılamaz. Programdaveritoplamavedil incelemeyön- temleri dışındadaeksikler vardır. Sesbilgisi bölümünde günümüzde dil yanlışlarının önemli nedenleri arasında bulunan vurgulama üzerinde hiç durulmamış, konuya salt konuşma bölümünde bir kez değinilmiştir. Oysa vurgu, durak, ezgi sesbilgisinin temel konularıdır. Bu- nun gibi, tümce bilgisi bölümünde bulunması gereken kip konusu, biçimci yaklaşımın bir sonucu olarak, fiil çe- kim ekleri bölümünde biı kez ele alınmış, görünüş, kılı- nış gibi çağdaş dilbilgisi kavramlarına hiç yer verilme- miştir. Biçimciliğin bir başka sonucu olarak. özür dile- me, dilekte bulunma, kınama, uyarma, yakınma gibi dil kullanımının işlevsel değerlerine hiç yer verilmemiş, Türk dili öğrenimi, ek, kök ve tümce yapılarma indirgen- miştir. Oysa günümüzde iletişimin tümce düzeyinde değil, metin ve söylem düzeyinde gerçekleştiği savunui- makta, bu nedenle de bu birımleri oluşturan öğeler üze- rinde durulmaktadır, Türk Dili programmın program tekniği açısından da tutarlı olduğu söylenemez. Konular her bölümde bir kez ele alınmış, böylece sürekli yinelenen sarmal bir düzen yerine, tek boyutlu.çizgisel bir düzen getirilmiştir. Konu- ların dağılımı da son derece düzensizdir. Eylem (fiil) konusu Türk Dili 2de yalnız başına ele alınırken, öteki sözcüktürlerinin tümü (isim, sıfat, zamir, zarf, edat) Türk Dili 3'te ikinci bölüme sıkıştırılmıştır. Tümce türleri arası- na devrik tümcenin alınmaması da büyük bir eksikliktir. Türk Dili dersi öteki konuların öğrenimini de etkileme- si açısından bütün düzeylerde öğretimin belkemiğini oluşturmaktadır. Çağdışı kalmış yöntemlerle, edebiyatı- mızı temsil etme yeteneği bulunmayan yazarlardan seçmelerle bu görev yerine getirilemez. Türk diline ve bilime saygı, programın çağdaş dilbilim eğitimi görmüş Türk Dili uzmanlarınca yeniden yazılmasını zorunlu kıl- maktadır. Anjiyo LaİM>ratuvarıuuz Türk Kalp Vakfı En kısa zaman, En uygun şartlar, en sağlıklı sonuç Tal: 275 12 44/45 - 248 5â 66 - Fa* : 266 47 12 Adrec 19 Mayıs Cad. No. 8, Şişli, İSTANBUL TARTIŞMA Gölge oyunu S ovyetler Birliğı'nin yıkılması değişen dünya değerlerine ivmekazandırdı. Artık Beyaz Saray'ın eski misafiri Bush tarafından ortaya atılan "Yeni Dünya Düzeni" fikri tartışılıroldu. Nasıl bir düzendir bu yeni dünya düzeni? İyimidir, kötü müdür?Olayın karşısında. "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" gibisinden tavır alırsan en büyük zaran sen görürsün. Çünkü yeni düzenin mevcutdüzenden hiçbir farkı yok. Yeni düzende de faşizm yineengözükanlı emperyalistlerin altematifsiz dikta rejimi; yeni düzende sömürüye. sömürgeciliğeyine vize var. Anlayacagınız, Batı Çephesi'ndeyeni bir şey yok. İşteSomali... İlkelkabile düzeninde yaşayan insanlar. OTJU yok, cephane yok. devlet yok. Adeta, ABD'nin ilk "Yeni Dünya Düzeni" smavuu başanyla vermesi için bıçilmiş kaftan. Oynanan oyun birgölge oyunudur. Perde arkasındaki zat aynı. fıgüranlar ise geçici. Burak L lusaJ PENCERE Çiller'in Çiller'e Mirası: Ekonomik Enkazi.. TÜSİAD, Çiller'e diyorki: - Sakın seçim ekonomisine girme!.. Acı reçeteyi uygu- laL. Niçin? Çünkü ekonominin durumu çok kötüymüş. Yitirecek zaman yokmuş, Çiller zaten 1.5 yıldan beri ekonomiyi yönetiyormuş, bu nedenle her şeyi biliyormuş, hemen gerekenleri yapmalıymış, halkımız her şeyi anlayışla karşılayacakmış... TÜSİAD Başkanı Halis Komili uyarıyor: "- Bugünkü hükümetiktidardan iktidara geçmiştir; za- man, vaatlerin gerçekleştirilmezamanıdır. Endüstrisine rakabet gücü kazandıramayan br Türkiye ömürboyu az gelişmiş ülke damgasıyla yaşamaya mahkûm olacak- tır." Çokgüzel!.. Peki, Tansu Hanım ne düşünüyor? Tansu Hanım sanki bir buçuk yıldan beri ekonomiyi yöneten devlet bakanı değil de iktidarı yeni devralmış bir politikacı gibi konuşuyor: "- Tablo açık. 100 trilyon bütçe açığı, 70 trilyon KlTaçı- ğı var. Ama ben bunlara bakıp enkaz edebiyatına sığın- mam." (Hürriyet, 23.6.1993, Ertuğrul Özkök'ün Çiller'le konuşması) Kutlarız. Bir buçuk yıldan beri ekonomiden sorumlu Tansu Çil- ler, "ekonomik enkaz'öan söz açıyor; belki de televizyo- na çıkıp nutuk atacak: - Devlet Bakanı Tansu Çiller ekonomiyi enkaza dönüş- türdü; Başbakan Tansu Çillerdüzeitecek... • TÜSİAD Başkanı Halis Komili'nin bir tümcesinin altı çizilmeli: "- Endüstrisinerekabetgücükazandıramayanbir Tür- kiye, ömürboyu az gelişmiş ülke damgasıyla yaşamaya mahkûm olacaktır." Doğrudur... Ancak Türkiye sanayide "rekabet gücü"r\ü nasıl sağ- layacak? 12 Eylül darbesiyle bu yolda kimi önlemler alınmadı değil: 1) Türk parasının sürekli devalüasyonla değeri düşürüldü, Amerikan Dolan'na göre dış piyasada sana- yi ürünlerimiz ucuzlatıldı. 2) Ihracata ayrıca devlet eliyle teşvik, destek, vergi iadesi sağlandı. 3) Önce 12 Eylül fa- şizminde sendikaların beli kırıldı, sonra ANAP iktidarın- da işgücünün fiyaö ucuzlatıldı. Bu önlemler sayesinde ihracatımızarttı, sanayi ürünlerimiz dış pazaraçıkabildi. Ancak dünya piyasalarında "rekabetgücü"nü gerçek- ten sağlamak için çağdaş teknolojiyle nitelikli mal üreti- mi gerekmez mi? Gerekir... Özel fotoğrafları ve bilinmeyen yönleri ile Tansu Çiller Kartlar yemlH • Patrondan sendika korur! Sendikadan kim korur? Bir patronun işçisini sendikaya karşı savunması iş yaşam tarihine geçecek kadar ilginç ve de traji-komik. • Sekste artık kadınlarda aktif... • Kimsesiz çocuklar: Bu çocukların babası' sokak. Tinerci çocuklar kendi içlerinde "yanlış" yapanı affetmiyorlar. • Ankara'rJa ballk avi: Ankara nin yeni gözdesi Altıpark'ta olta balıkçılığı hayli gözde... • Efektörler birer mucit: Koiay mı bir kağıt parçasıyla kuş kanadı sesi çıkarmak... • Hiç büyümeyen bir kız çocuğu Nilüfer Açıkalın'ın sırrı gülümsemesi... • BizinT'Kramerler... • Tanrıların şehri Baalbek: Insanoğiunun düşünce sınırlarını zorlayan bir kent. • FİIm afişi: Lavvrence von Arabien ÖZEL EK: İlginç anlar.. .Şaşırtıcı fotoğralar Bugün iç pazarımız yük- sek gümrük duvarlanyla korunmasa, sanayi dalları- mızdan çoğu çöker; "dev- letçilik" öncelikle "koru- macılık" siyasetiyle Türki- ye ekonomisinin payanda- sıdır. • Peki, bu durumda Çiller 1 - den beklenen ne? Çok basiL.. "Seçim ekonomisi"adty- la anılan ya da "popülizm" diye azımsanan siyasetler, "halka ödün" diye niteleni- yor. Tansu Hanım, Tür- kiye'de çok iyi bilinen -çün- kü nice kez uygulanan- "acı reçete"y\ hemen gün- deme getirmelidir. O za- man "dış ekonomik çevre- ler"\n ve iş dünyamızın alkış sesleri duyulacaktır. Bu filmi çok gördük... özal, 12 Eylül askeri fa- şizminde ekonomiyi istedi- ği gibi çekip çevirdi, ama ANAP'la birlikte "seçim sath-ı ma/7/"negirince "se- çim ekonomisi" uygula- mak zorunda kaldı; çünkü işin içine "sandık nesabı" girmişti. Bu ortamda her hükümetin önüne iki seçe- nek çıkıyor: Birincisi "zam", ikincisi "vergi re- formu." Ikinciyi gerçekleş- tiremeyen hükümet birinci- sine mahkûmdur. Peki, Çiller ne yapacak? Meğer Çiller, Çiller'den bir "ekonomik enkaz" dev- ralmış; ne yapacağını me- rak ediyoruz. YAZARLARIN EVİ Osmanbey MEYHANEMİZDE Hergün fasıl Rez: 2464418 Nüfus hüviyet cüzdanunı kaybettim. Hükûmsüzdür. MUSTAFA tNANICI İVCEKTÜPLARLA KÖYENSTİTÜSÜ YILLARI İ.Hakkı Tonguç 20.000 iira(KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeli gönderilmez. HER HAFTA...HER ÇARŞAMBA MUTLAKA PANORAMA ALIN GERÇEK H A B E R C İ L İ K VE İ Y İ D E R G İ C İ L İ K L E T A N I Ş I N ROMANVE YAZARLIK ONURU Samim Kocagöz 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Odemdi gönderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear