22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 HAZİRAN1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMt 11 DÜNYADAN KISAKISA Petrol fiyatları baş aşağı •CENEVRE (AA): Petrol İhraç Eden ÜlkelerÖrgütü (OPEO ülkeiennin petrol bakanlan arasındaki "ükbahar konferansfnda uzlaşma sağlanamaması. piyasalan tedirgin etti. Gözlemdler, petrol fiyatlannın geleceğjnin belirsızoiduğunu belirtiyorlar. Üye ülkelerin çoğunun petrol ûretimindeki artışın fıyatlarda düşüşe yol açacağma ilişkin endişelerine karşın. Kuveyt. petrol kotasının artünlması yönündeki talebini tekrarladı. OPEC'in üretiminı yaz ay lannda arttırmasıve petrol fıyatlanndaki düşüşün devam etmesi bekJeniyor. Belçika'da'yeşil vengi' • BRÜKSELÇAA)- Belçıka'da 'yeşil vergi' olarak adlandınlan yenı bir vergüendirme kanunu, meclıs tarafından onaylandı. Yeni uygulamaya göre çevreye zarar veren çeşitli ürunlervergilendirilecek. Ök başta plastık ve teneke içki ambalajlan, endûstn maddeleri ambalajlan, pilkr, tek kullanımdan sonra atüabılen tıraşjiletleri ve fotografmakineleri vergilendiriliyor. Belçıka'da bır pil alan kışı 20 frank (5 bin TL) vergi ödeyecek veya pılı kullanımdan sonra satıcıya ıade etuği takdirde bu paranın yansını geri alabilecek. Tek kullanımdan sonra atılan fotoğraf makinelen için KDV dışında 300 BF (75 bin TL)'yeşil vergi' ödenecek. Atılabihr traşjılellennin vergisi ise 10 frank (2500 TL.) KLM-N0Pthwest ortaklıgı • EkooomiServisi-KLM Hollanda Kraüyet Havayollan, daha önce yûzde 20'sini aldığı Amerikan Northvvest HavayoUan'nın yüzde 20'sini daha satın aJarak hisse oranını yûzde 40'a çıkardı. Gerçekleşen anlaşma uyannca her iki havayolu şirketi, ortak uçuş ve ortak kod uygulamasına geçerken uçuşlannda da ortak logo kullanacaklar. Dûnya havayolu şirketleri arasında ilk İcez gerçeJdeşen bu birleşme sonucunda KLM ve Northvvest, toplam 350 şehir ve 88 ûlkeye uçuş gerçekJeştirecek. Her iki havayolu şirketi kendi özel idarevefinansal bünyelerini koruyor. Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisi canlansa da işsizlik sorunu çözülemeyecek Gelecekdaha çokişsizegebe• Körfez Savaşı'ndan bu yana süren ekonomik durgunluk işsizliğin tırmanmasına neden oldu. Ancak işsizliğin temel nedeni durgunluk değil. OECD'nin bu ay başında yayımlanan raporunda işsiz sayısının 1973'teki petrol krianden bu yana sürekli arttığı belirtiüyor. 1VRJRATARIN tşsizlik sanayileşmiş ülkelerin üzenne bir karabasan gibı çökmüş durumda. Bir rahatlama beklentisı her geçen gûn gelen olumsuz haberlerle yenni umutsuzluğa bı- rakıyor. 1992 kayıp yüdı, 1993'ten, hatta 1994'ten umut kesüdi. İşsizlik sorununun bir iki yıl içinde çö- zülecek boyuüardan çıkması daha kap- samli çözüm yollan arayışına itiyor. lşsiz- tiğjn nedenterini ortaya çıkarabilmek için geriye dönûk uzun dönemlı araştırmalar yapüıyor. Çözümler birkaç aya degil, uzun vadeye yayüıyor. OECD (Ekonomik Işbiriigi ve Kalkı- nma örgütü) bır yıl önoe üye ülkelerde kalıcı işsizliğın nedenlerim araştırmaya başladıgtndan bu yana ışsiz sayısı üç mil- yon artış gösterdi. Araştııma gelecek yıl tamamlanıncaya kadar ışsizler ordusuna bir milyon kişi daha eklenmesi bekJeniyor. OECD'nin son raporuna göre gelecek yıl üye ülkelerde işsiz sayısı 36 milyona ulaşacak. Buna göre OECD üyesi 24 ülke- de ortalama işsizlik oranı yüzde 8.5 ola- cak. Avrupa Topluluğu ülkelennde şu anda 17.5 milyon kayıtlı işsiz var. Bu rakamın yıl sonuna kadar 18 milyona ulaşacağj tahmin ediliyor. OECD, 1994'ün sonuna gelindığinde ışsız sayısının 5 milyon daha artacağuıı tahmin ediyor. Oysa tek pazara geçilecek olmasının ya- İşsizlik oranı 12% 10% ılk petrol knzı ıkınci petrol Knzi 2% 0% 193362 İstihdam artışı Endeks 1960=100 200 OECD tahminleri - i- Kuzey Arnerika 180 160 140 120 100 80- JL 198062 6 4 6 6 0 7 0 7 2 7 6 7 8 8 0 8 2 8 4 8 6 8 8 9 0 9 2 9 » rattığı canlüıkla 1983-1990yıllan arasında 9.4 milyon yeni iş alanı yaraülmıştı. An- cak 1990'dan sonra ekonomik durgunluk 1.4 milyon iş kaybına yol açu. Avrupa Topluluğu'nun gelecegini olumsuz etkileyecek bu gelişinun önünün nasıl alınabilecegi konusunda Avrupa Komisyonu bir çalışma yapu. Raporda ekonomik büyümenin işsızîiğin çözümü için yeterli olmadığı belirtiüyor. Büyüme hızının işsizliğe katkısı olabiimesi için bu yönde destekleyici pobtikalar yürütülmesi gerekiyor. Rapora göre Avrupa istihdam yarat- mada yalnızca son üç yıldır değil 1960'tan bu yana başansız. AT ülkelennde istih- dam oranı 33 yıldır yalnızca yüzde 10 oranında yükseldi. Oysa aynı dönem için- de Kuzey Amenka'da oran ıkiye katlandı. Neden teknolojik dönüşûm OECD'nin bu ay başında hazırladığı raporda, işsizliğin yapısal nedenleri oldu- ğu üstünde durarak ekonomik canlan- mayı hedefleyen parasal ve mali politika- Ç7 lann bir çözüm olamayaeağı belirtıliyor. Rapora göre her şeyden önce hükümetler bütçe açıklannı kapatmah, böylece uzun vadeli reel faiz oranlannı aşağıya çekerek özel yatınmlan canlandınnalı. OECD'nin çalışmasında, 1973'teki pet- rol krizinden itibaren, işsiz sayısının büyü- me hızındaki inış veçıkışlara karşın sürek- li artüğı görülüyor. OECD'ye göre bunun bir nedeni gelişmiş ülkelerde sanayide çalışan işgücünün oranının azalması. 1990'larda gelindıginde, sanayide çaüşan- lann toplam ıstıhdama oranı beşte bire indi. 1960'ta bu oran dörtte birdi. Rapora göra teknolojik dönüşüm kol gücüne gereksınimi azaltıyor. Yönelim, daha az ışçınin çalıştığı yüksek teknoloji- nin kullanıldığı üretime geçiş. özellikle kalifiye olmayan, düşûk ücretli işcilere git- tikçe daha az ihtiyaç duyuluyor. Bunun sonucunda işsizlik eğitımı düşük kişilerde ağırhk kazanıyor. OECD'ye göre gelişmekte olan ülkele- rin ucuz işgücüyle yaptığı üretimin işsizli- ğe çok önemli bir katkısı yok. Çözüm eğitiınde aranıyor Fransa'da mart ayında yapılan genel seçimlerden sonra başbakan olan Edou- ard Balladur en büyük sorun olarak yüzde ll'e dayanan bır işsizlik oranı devraldı. Bu yıl ekonominin çok az da olsa geri- lemesi bekleniyor. Balladur, ekonomiye yeniden hız kazandınlmasının yanı sıra işe yönelik eğjtime önem veriyor. Açıklanan ekonomik paketler içinde, eğitimin siste- mindeki düzenkmeterie uzun vadede iş- sizlik sorununu kökten çözmeyi amacli- yor. Bu çerçevede, ögrenciierin geiecekte yapmak istedikleri işleri daha küçük yaş- tan seçmelerine ve daha çok uzmanlaşma- lanna olanak sağlıyor. ABD'de Başkan Bül Clinton'ın Senato'ya kabul ettirmekte zorlandığı ekonomik programı içinde de eğitime yer veriliyor. OFFRES D EMPLOI Newsweek geleceğe hazırlanmaya çağınyor Iktidcuınyohı bilgi Bilgi çağına ayak uvduramay anlar iş buhna kunımJannda bekJeyecekler. Ekofiomi Servisi- Çahşma biçûnimiz bir dönüşümden geçiyor. Newsweek dergisi geçen hafta işsizliği kapak konosu yaparak herkesi yeni dönetne haznianmaya çağırdı. Dergiye gdre gelecekte çok az sayıda orta smıf iş olacak. ömür boyu aynı işletmede aynı iş> yapmak bir ayncalık haline gelecek. Çabşanlar kendikrini sürekli yenflemek zorunda olacak. Newsweek dergisİDe göre öoümüzde yeni bir çağ var. Buna hizroet sektörü, bilgi çağı, bflgi toplumu ya da bir başka bir ad verilebüir. Ancak her şeyin temelinde çalışma biçimimizdeki değişun yer akyor. Aslmda bu değişimi yaşamaya başladık bfle. Sanayileşmiş ülkelerde, bir şeyler üreterek yaşamlannı kazananlann sayısı her geçen gûn azalıyor. Bugün ABD, Avrupa ve Japonya'daişgücânün yandan fazlası hizmet sektöründe çalışıyor. Daha çok kadm iş yapıyor, yarnn gün çahşma yaygınlaşıyor. Daha çok insan kendi işini yürütâyor. Bilgisayar teknolojisiiideki, biyoteknolojideki, yapay zeka alanmdaki, sayısal Uetişim alanındakî Ueriemeier çahşma biçimiııi baştan aşağıya değiştiriyor ve önûmüzdeki dönemdede değtştinneyi sürdürecek. Kesin olan şu ki bilgi gelecekte daha da önemli ol&cak ve bügiye sahip olanlar, sanayide de, hizmet sektöründe de çauşsalar ön planda olacaklar. Bilgisayar kuilanabilme, okuma-yazma kadar temel bir gereksüun haline getecek. Bilgiyi kuUanarak sorunlan çözebflme yeteneği herşeyin üstündeyer alacak. KanitaUzm Sonrası TopJum adlı kitabn yazan Peter Dracker, insanlann mavi yakalılar \e beyaz yakaiıiar, yöneticfler ve işçüer olarak smıflandınhma- yacaklannı, bilgi işçüeri ve hizmet işçüeri olarak tanımlanacaklannı yazıyor. Ekonomik başannm yohı bu farkı anlamaktan geçecek. Newsweek dergisine göre gelecek ellerini degil, akıDarmı kullanan kişilerin olacak. ANKARAPAZARI YAKUPKEPEIVEK Boşluk Hükümet ortağı partilerin genel başkanları eylemli SH yaseti bırakular. Bu olgu, siyasal ortamı tümüyle belirsiz- liğe sürükledi. Giden, iki genel başkan değil, siyasal istik- rardır. Son gelişmelerin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Kısaca anımsamakta yarar var. Hükümet çok büyûk umuttar ve beklentilerle işbaşına geldi. Siyasette demok- ratikleşme, ekonomide de onarım ve atılım sağlanacakö. Çok da kararlı görünüyorlardı. Ancak bu konularda bir arpa boyu yol afmadan ayrılmayı yeğlediler. Neden? Çünkü toplumun beklentileriyle hükümetin yaptıklan arasında çok büyük bir uçurum oluştu. Beklenti-gerçek- leşme farkı giderek genişledi, büyüdü. En büyük boşluk budur. Toplumsal beklentilerle yap> lanlann uzaklığıdır. Tarbşılrnası ve yanıt aranması gere- ken ana sorun da bu uçurumun ya da boşluğun nasıl ka- patalacağıdır. Sorunun yanıb, toplum siyaset bağında ya da köprüSün- de aranmalıdır. Boşluk, bireysel özlem ve dürtülerden çok siyasal yapılanmadan, daha doğrusu yapısal bozuk- luktan kaynaklanıyor. Bu nedenle çözümü de orada aran- malıdır. Toplum siyaset ilişkisinin iki yönü vardır. Bunlardan bi- rincisi parti örgütleridir, ikincisi de kamu yönetimleridir. Türkiye'nin en önemli sorunu, her iki alandaki yapısal bo- zukluklardır Bunlann yeniden ve ısrarla vurgulanması, eğer boşluk giderilecekse çözüm yerinin bunlar olduğu- nun sürekli yinelenmesi, bir zorunluluktur. Partilerin örgüt yapılan, toplumun yaptsını yansrtmryor. örneğin genel seçimlerde en çok oyu alan DYP'nin genel başkanını (ve başbakanı) seçen delegelerinin özellikleri şöyle: Yüzde 94'ü erkek, yüzde 70'i çoğu tüccar olmak üzere serbest meslek sahibi, yansından çoğu 50-70 yaş grubunda, yüzde 42'si ortaöğrenim, yüzde 38i de üniver- site öğrenimi görmüş bulunuyor. Oysa nüfusun yansın- dan çoğunun yaşı 25'in altındadır ve nasıl tanımlarsanız tanımlayın serbest meslek sahipleri toplam çalışanlann yüzde 10'una ulaşmaz. Toplum-parti örgütü uyuşmazlığı büyük ölçüde tüm par- tiler için geçerlidir. Ülkemizde siyaset gençlere, tüm kamu çalışanlanna, sendikacılara yasaklıdır. Ekonomik ve toplumsal gelişme düzeyi, artı bu yasaklar siyasetin niteliğini çok geriletiyor. Toplumun gözünde siyaset, "kötünün iyiyi kovduğu" ve kişisel çıkarların neredeyse "tekamaç"sayıldığı birgörü- nüm kazanmış, daha doğrusu topluma yabancılaşmıştır. Siyasetin yabancılaşmasını gidermenin ilk adımı ya- saklann kaldınlması olacaktır. Ikilem, bunu yapacak olanın da siyasetçiler olmasıdır. Toplum-siyaset ilişkisinin öbür ayağı kamu yönetimi bi- rimleridir. Kamu yönetimi, siyasetin uygulama aygıüdır. Ancak ülkemizde kamu yönetimi, tam anlamıyla işlemez durumdadır. Yıllardır bir yönden baskıcı, kişilikleri ezen üst yönefm- ler, laiklikten uzak, yanlı kadrolaşmalar, öbür yönden de yojsuzluk ve rüşvet hastalıklan, kamu yönetimini büyük olçüde yıkıma uğratmıştır. Oysa siyasetin başarısı, dü- rüst, hak ve hukuka saygılı, etkin ve verimli bir hizmet an- layışını öne çıkaran yönetim yapısıyla sağlanabilir. Sfya- set, beklentilerin toplamıdır; ancak beklentilerin teknik yönden yapılabilirliği kadar, kimlerle ve nasıl yürütülece- ği de önemlidir. Toplum, kendisinin siyasetçiler tarafından aldatıldığı kanısını taşıyor. Son olaylar, 'Yazık, bizi bunlar mı yöneti- yor'türünden yakinmalara neden oluyor. özetle, siyasal örgütlenme biçimi ve kamu yönetimi, Türkiye'yi. bırakalım gelecek bin yıla taşımayı, en güncel sorunlannı çözümde de taşıyamıyor. Çürümüş yapılarla, toplumun gerçekten dinamik ve gizilgücü yüksek gelece- ğinin kucaklanması olanağı yoktur. Genel başkanlıklar boş kalmaz. Önemli olan, ülkenin, siyaset ve yönetim yapılannı demokratik katılımcı bir yak- laşımla yenilemektir. Siyasal boşluğu doldurmanın, en doğru ve gerek toplumsal gerekse bireysel açıdan en sağlıklı yöntemi budur. DUNYA EKONOMİSINE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLÜ LONDRA AT maliye bakanlan işsizliğe duyarsız A vrupa'da işsizliğin hızla artma- ya devam etmesine rağmen pazartesi günü yapılan AT ma- liye bakanlan toplanbsında bu konuda yeni bir yaklaşıma rast- lanmadı. Bakanlar ekonomilenni teşvik ede- cek mali tedbirlere yıne itibar etmediler. AT Ekonomik işler Komisyonu Başkanı Christop- hersen'e gdre "yüksek bütpe açıklan ve kamu borçlan", diger bir deyişle enftasyon korkusu isteksizlığinın en temel sebebıydi. rasında hızla artan işsizliğe, olağanüstü düşük enflasyona ve depresyon tehlikesine rağmen hükümetler hala antı-enflasyonist polıtıkalann- da ısrar ediyorlar. Bu; yakın zamana kadar yüksek faizlerle, şimdi de hükümet harcama- sında ve sosyal harcamalardaki kıstntlarla ge- nel olarak piyasayı daraltıyor ve işsizliği artbrı- yor. Bu da hükümetlerin işsizliğe karşı ne ya- pacaklarını bilmedikleri ızlenimini oluşturu- yor. Bugün enflasyonun son 20 yılın en düşük düzeyinde olduğu bir anda hala buna karşı sa- vaşmaya devam etrnekte inat etmek, ilk bakn şta sanki ne yapacağını bilmemekten kaynak- lanıyor. Nitekim yakjn tarihe bakınca ekonomi polrbkaları yaklaşımlarında kısır bir döngüye girilmiş gibi gözüküyor. Genişlemeci mali politikalarla yatnmlar/ gelirier-narcamalar arasındaki ilişkiyi işsizliği azaltacak şekilde tontrol edelim, bu arada bel- li bir enflasyon oranına katlanalım şeklındeki Keynesgil anlayışı ikinci savaş sonrası döne- me imzasını atö. Ama 1960'lann sonunda bu polrtikalar gide- rek istikrartı büyüme yerine yüksek enflasyon ve işsizlik üretmeye başladılar. 1970'lerin ıkin- ci yansında enflasyonla mücadele ön gecti; para miktannı kontrol edelim, harcamalan keselim, toplam talebi azattalım, enflasyon düşsün, bu arada bir miktar işsizliğe taham- mül edelim, nasıl olsa ekonomi büyûyünce bu sorun da hallolur şeklinde özetlenebılecek oJan monetarist politikalar uygulanmaya kon- du Bu da enflasyonu azaitmakla birlikte işsiz- liği çok fazlaarttınnca Reagan ve Thateher gibi en şiddetli savunuculan monetarismi terk etö- ler. Thatcher'ın son dönemi ve Jonn Major Ingil- tere'de, Bush ABD'de, Kohl Almanya'da, Sos- yaiist Parti hükümetleri Fransa'da vb mali ve para polıtikalarını birlikte kullanmayı denedi- ler. Ama bunlar da ekonomik toparlanmanın 1989'dan sonra şiddetii bir durgunluğa dönüş- mesine engel olamadı. Bugün, durgunluk sı- Ne var ki, daha dikkatli bir bakış artmakta ûcretlerin azaltlmasına zemın hazırladığını .düşündüklerıni gösteriyorlar. Bu arada anti-enflasyonıst politikaları sa- vunma gerekçesi ile, bütçe açıklarını azaltmak için giderek sosyal harcamalan ve işsizlik ödeneklerini kısmaya yönelıyorlar. Ingiltere- de yeni maliye bakanı, Fransa'da yeni hü- kümet bir seri kısıntlara yöneliyor. ttalya'da sosyal sigortalar kurumlan iflasın eşiğine gelmiş durumda. Ispanya ve Portekiz'- de ise sosyal sıgorta ödemeleri parasızlıktan büyük ölçüde aksıyor (Eurodiagnostic, Haz/ Tem). Bu gelişmeler, işsizlerln yaşam koşullannı John Major durgunhığa engel olamadı. George BusA'un başmı da HelmutKohldeekonomivi mali poHtikalan yedi. dûzeltmeye çabşıyor. olan işsizliğin aslında sadece durgunluğun ya- ratöğı iflaslardan kaynaklanmadığı, hatta gide- rek daha fazla sanayide ve hizmet sektöründe artan rekabetin zorladığı bir yeniden yapılan- manın ürünü olduğunu gösteriyor. Bu koşullarda işsizlik arbşı, "işten çıkartma- lar, Alman firmalarının gerekli yapısal değişik- liklere gitmeye hazır ve yeteneklı olduklarını gösteriyor" (Euro Business: Haziran, sf.9) di- yen Alman Maliye Bakanlığı müşteşarlann- dan Dr.Freyend kadar açıklıkla ifade edilme- se bile birçok hükümet tarafından gerekli ve olumlu bir gelişme olarak görülüyor. Hükümetler işsizliğin sebebı olarak yüksek ücretlerı tespit ederken aslında, işsizliğin sen- dikalann zayıflatılmasına ve boylece emek pi- yasasındakı "esneksizliklerin" kaldın/masına, alabildiğince zortaştırıyor, işçüeri çok daha dü- şük ücretJerde çalışmaya zorluyor. Çokuluslu şirketlerin Avrupa içinde, hem de Avrupa dışına doğru yüksek ücret bölgelerin- den düşük ücret bölgelerine doğru kaydırmak- ta olmalan dikkatlerin ücretler üstüne yoğurv laşbğını gösteriyor. (Le Monde Diplomatique, Nisan 93, sf 4-5). Hoover Dijon fabrikasını ka- patıp Glasgovv'a, Phillips Sittar'dakı fabrikasını kapatıp Blackburn'a taşınıyor. Isviçre Havayol- lan muhasebe sistemini Hindistan'a, Volkswa- gen bazı parça üretim bırimlerini Doğu Avru- pa'ya taşıyor. Nestle ise Glasgovv'dan Dijon'a gidryor. Kimberiey Clark, Rouen'den Almanya ve Hollanda'ya taşınıyor. Bu son iki örnek yüksek ücretin yanı sıra pa- zara yakınlık ve şirketlerin yatrımlannı kendi bölgelerine çekmeye çalışan hükümet teşvıkle- rinın de önemli bir etken olduğunu gösteriyor. Sosyal hızmetlerden kısılan paralann bir kısmı da tabii bu teşviklere gidiyor. Bir yeniden yapılanma da büyük üretim bi- rimlerinın parçalanması şeklinde gerçekleşi- yor. London Business Scholl'dan Prof. Stop- ford'a göre yeniden yapılanma Avrupa'daki üretimin verimsiz yanlarının tasviyesine yönel- miş durumda. Bu bağlamda "her ulusal piyasa- ya bir fabrika/üretim bırimi dönemi de arbk ge- ride kalmış oluyor... 1970'lerde kurulmuş dev fabrikalar 1990'larda işlevlerini yitiriyor" bun- lann yerine sermaye yoğun, ufak birimli ve daha esnek emek ve sermaye kullanımına yö- nelik fabrikalar kuruluyor. Gutenberg Ünıversitesi'nden Prof. Simon'a göre işsizliği azaltmanın "en sağlıklı" (sic!) yolu ciddi bır mantalite değışiklığınden geçiyor. VVall Street Joumal makalesıne (28 nisan) "Tabulan yıkalım, işçi sayısını değil ücretleri düşürelim" başlığını koyan Simon, tirmalara, "ana fir- manızı küçük parçalara bölerek sendikalann et- kisinden çıkınız" önerısınde bulunuyor. Simon'a göre böylece ücret yapısı daha es- nekleşecek, ücret artışı üretkenliğe bağlanabi- lecek ve yüksek verimli işlere daha yüksek üc- ret verılebılecek. Işte hükümetler de anti-ertflasyonist politika- larla aslında bu süreci hızlandırmaya çalışıyor- lar. Bu arada da işciierden, üretkenlik arönca iş olanakları da artacak vaadinde bulunarak sa- bırlı olmalarını ishyorlar. Ne var ki gerek ABD'- de gerekse de Ingiltere'de başlayan ekonomik toparlanmadan belirgin olarak görûlen şu ki ar- tan üretkenlik illa da işsizlik miktannı azaltmı- yor. Ekonomik tahminlerde bulunan kuruluşlann hemen hepsi 1994 yılının ikinci yarısına kadar işsizliğin artmaya devam edeceğini, üstelik on- dan sonra, büyüme %3.5'i bulmazsa işsizlikte ciddi bir azalmanın olamayacağını savunuyor- lar. Bu ortamda OECD, artan işsizliğin Avrupa'- da sosyal barışı bozduğunu savunuyor. Pazar- tesi yapılan toplantıda ise maliye bakanlannın kulaklan bunlara kapalıydı. Bulgcaıstan'ın gül bahçeîeri satıhyorHaber Merkezi- Bulgaristan'- m en değeıiİ ürünü olan gül- yağını ünal eden şirketler bn benzersiz endüstrinin gelecegini güvence altına ahna yollan an- yor. Rosa Damaskena adıyla anılan gûl, Bulgaristan'm ima- latlannın arasmda dört yûzyıMır aşılamanıış tek simgesi Bİılga- ristan'm gûlyağı, parfürodeki kokunun kalıcdjğmı saghdığı için hala haute coutnre parfum- lerin çoğunun hammaddea ola- rak kullanıuyor. En önemli gülyağı üretim merkezJeri -Ka- zanlık, Kariovo ve Plovdiv- fiyat ya da ymnk üreti- me ah kesin ra- kam vennekten kaçmıyorlar. Uz- manlar, bugûnkü fiyatm kilo başı- na yaklaşık 3 bin 200 pound OWD- ğunu belirtiyor- lar. Dünya pa- zanndaki fiyaü kaütesinden do- layı geneüikle Bulgar gülyağı bemiiyor. Yılhk üretim, ülkenin 3 bin bektaruk gül bançelerme sahip oktoğu ve 1 bektardan 0^-1 kg arası gülyağı üretiMiği göz önüne almarak besaplanabUir. Türkiye, bu alanda Bulgaris- tan'm en öndegelen rakibi sayıu- yor. Diğer önemli gülyağı üreti- kanrken endüstriyel görevtiler, ülkedeki poütik değişikliklerm endüstri üzerindeki etküerintn ne yönde olabileceğini araştm- yorlar. Toprağın eski sahiplerine geri verihnesi uygulamasmın sonoç- lan ve resmi şirketlerin özelleşti- rihnesi konulan gundemdeki kaygı yaratan konukrdaıı ban- lan. Gûlyağı endüstrisinin yüzde 96'sının halen devletin eunde ol- masma rağmen, topraklarm ia- desiyie OgSi tasannn kabulün- den sonra komünizm dönemi ön- cesinaeki sahip- leri topraklanm geri isteme hakkma sahip olacaklar. Kazanuk'tald Gül Araşdnna Enstitûsü Baş- kanı Evgeni Hristov, yeni toprak saîap- lerinüı tobom- lannı ülkenm gül kaütesini eiindetutanens- titüden ahp al- mayacaklan konusunda en- dişeü oldıık- larmı belirtti. Hristov, "En önemli görevimiz Kazanhk güllerinin tom dünya- da uzun zamandan beri sürmek- te olan ününü yitirmemesmi sağ- lamaktv" diyor. Enstitü, kuro- luş ydı olan 190Tden beri devte- tin efinde. Ancak bugûnkü idare- Rosa Damaskena adıyla anılan gûl, Bulgaristan'm imalatlannm dört yûzyıldır aşılamamış tek simgesi. Türkiye, bu alanda Bulgaristan'm en önde gelen rakibi sayılıyor. Diğer önemli gülyağı üreticileri ise İran, Fas ve Çin. cfleri ise İran. Fas ve Çin. En- dleri enstitüyü, mubtemel ya- düstriyel gözlemdler, Buigaris- bana ortakh bir anonim şirket tan'ın dûnya gülyagı, üretiminin yansından faztasmı karşı- ladığmı büdiriyorlar. Gül yetişti- rilen bölgeterin en önemlisi sayı- lan Güller Vadisi, gereken iklim ve toprağa sahip, Balkan dağ- larmm arasmda uzanan yaklaşık 110 kmiik bir alan. Binlerce Buigar ve yabana n- yaretçi yillık festivaHn tadını çt- hah'ne getirmeyi umuyorlar. Ekonomilerini düzehmek içm acil olarak dövize ihtiyaç duyan Bulgarlar, BaO'dan gekbflecck herhangi bir ortaklık tddffiaj memnuniyetie kabul edeceUeri- ni Delirtiyor. Gene de en degeıü endüstrilerinde yabaoa yadran ve ortaklık konusunda hala çok temkinb'davramyoriar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear