25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS1993 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Konut somnıma radikal çözümler AMSTERDAM ÖMER FARUK CtRAVOĞLU Ev işgalcileri. Amsterdam'daki kah- veleri onlan tanımak isteyenlerin de ilgi- sini çekiyor. Demir kapıdan önce bir de- lik açıhyor ve tepeden tımağa süzülüyor- sunuz. Sizden bir zarar gelmeyeceğine karar verilirse, içeri alınıyorsunuz. Bizim gibi kıhk kıyafeti onlara göre oldukça düzgün insanlann, kahvelerine "kendile- rine bakmak" için geldiklerini düşüne- rek içten içe kıayorlar biraz. Ama bunu belb etmiyoriar. Üstleri başlan her zaman dağmık. Gi- yimlerine dikkat etmiyor değiller. Tam tersine hırpani giyinmek için önemli bir caba sarfettikleri ortada. Başka tûrlü böylesi bir görünümü elde etmek mûm- kün değil. Yıkanmayı fazla sevmedikkri kanısına, "evimizde duş yen yoktu, ken- dimiz yapürdık. Üstelik güzel olanı alü- na da giriyoruz" cevabıru veriyorlar. Genellikle siyah rengj tercih ediyorlar. Bu da sanınm, siyahlann aşağılanması- na "kraker"lerin bir tepkisi. Kız "kra- ker"ler, saçlannı siyaha boyayıp, siyah ruj kullanıyor, siyah oje sûrûyorlar. Hepsi dünya tatha, bu toplumdaki en makul insanlar. Yabanalarla en çok ve iyi ilişkisi olanlar yine onlar. Irkçılığa karşı bütün gösterilerin vazgeçilmez ka- tıluncılan. 60'h yıllarda "prova hareketi" diye anılan akımın mirasçılan. O zamanlar alternatif toplumsal projeler üretmede ve bunlan uygulamada önemli adımlar atmışlar. "Beyaz bisiklet" kampanyası bu dönemin ürûnü. Bisikleüerini beyaza boyamışlar ve herkesin kullanımına sun- muşlar. İyi olan, yolda rastladığı beyaz bisiklete aüayıp, ışi bitlikten sonra bıra- kıyor. Orada başka kim rastlarsa o ahp işini görûyor. Amsterdam'm bir bisiklet şehri olduğu ve herkese yetecek kadar bi- siklet bulunduğu dikkate alımrsa, ulaşun sorununda da önemli bir çözüm ûretil- miş oluyor. Bir müddet sonra, baa "uya- nıklar" türemiş. Bisikletleri depolamaya başlarruşlar. Arabalar için de denenmeye kalkışılan bu yöntem yürûmemış. Beya- za boyah arâbalannsayıa pek artmamış. Hollanda'da mülk sahiplen veya bele- diye, gerekçesiz olarak sahip olduğu bi- nayı uzun zaman boş tutamıyor. Yasal olarak bu olanakh değil. Krakerler böyle bir durumu tespit ettiğinde evi işgal edi- yorlar. Bu durumda evi işgal edenin, orada yaşama hakkı doğuyor. Eve bir yatak, bir masa ve sandalye koymak bu- nun için yeterli oluyor. "Kraker"ler, bu amaçla örgütlenmiş- ler. Evsizlere yol gösteren ve bilgi veren bürolan da var. Müracaat ettiğin takdir- de, bir tanışıkhk ve sempati varsa, senin için de "ev" gözlüyorlar. Uzun zaman boş tutulduğunu tespit ederlerse, birlikte kapısmı kınp seni evin içine yerleştiriyor- lar. 24 saat evde kalmak ve bazı eşyalan koymak. evin resmi kiracısı olmak için yetiyor. Toplumsal hoşgörünün gerile- mesine paralel olarak, polisle daha sık çatışıyorlar. Hans Kok isimli bir üyeleri- ni polis, böyle bir çatışmada öldürüyor. Giderek yok olmaya yüz tutan etkileri- nin yanında, arada bir Amsterdam so- kaklannda, bizdeki duvar yazılannı anı- msatan "Hans Kok'lar Ölmez" tûrû bir slogaru görûrseniz şaşırmayın. Bir memur arıyorumrüşvetabnayanRüşyet vermek kötü bir şeydir. Ama kötü bir şey yapmak bazsn iyi bir çözüm oluyor. Eğer ılke olarak rüşvet verilmesine kar- şıysanız, beni kınayabiürsiniz. Ama ben ufacık bir sorunun çözümü için aylarca bü- rokrasiyie uğraştığım günleri belleğimde ayn bir tazelikle yaşatüğımdan, ilkelerden çok, rahatıma ve ruh sağhğıma önem veri- yorum. Birkaç yıl önce çok basit bir sorunun çö- zümü için resmı bir dairede örümcek kafalı bir memurun kapısmı aşındırdım uzun sü- re. Her defasında bana, bunun hallolmaya- cak bir mesele olmadığını söylüyordu. Ben de teşekkür edip aynhyordum. Ama boş lafla kimsenin karnı doymuyordu. "İşin erbabı" arkadaşlanm beru dürtüp duruyorlardı: - Yahu, adama tek kuruş vermedin; el- bette çözülmez sorunun! Bense direniyordum. Adamın yapacağı küçücük bir iş ve eninde sonunda yapmak zorunda; az daha dışimi sıksam mücadele- yi kazanınm diye. Ama adamın sabn benden güçlüydü. Sonunda yenilgıyi kabul ettım ve epeyce düşünüp taşındıktan sonra bir hediye al- dım. Aldım da, ona nasıl verecektim? Ya almazsa? Ya danlırsa? Ya işler iyice sarpa sararsa?. Hediyeyi adama verirken, rezaleün en büyük payınm ona ait olmasına karşın, be- nim utanıp sıkjlmam, moralimi fena haldc bozmuştu o gün. Sonuç, beklediğimden de iyiydi. Meğer adam. bu işlerin adamıymış; o ne gülücükler, o ne iltifatlar, o ne vaad- Fer!.. Yılan hıkayesine dönen sorunum şıp di- ye çözülüverirken, ben de deneyim kazan- mış oluyordum. Yine de içim rahat değildi. Acaba hataraıetmiştim? Yeterince ilkeli ve dürüst davranmamış mıydım? Vermemeli miydim?.. Sonra bir kez daha rüşvet vermem gerek- ti. Bir kez daha. Bir daha... MOSKOVA HAKAN AKSAY Alışmıştım arük. Otuzumdan sonra yeni bir yetenek keşfetmiştim kendimde: Rüş- vet verme yeteneği. Üstelik kendimi de suç- lamıyordum. Düzen böyleydı. Moskova'- da rüşvet vermeden nefes almak olanakh değüdi. En basiti, restorana gidiyorduk. Falanca salatayı veya mezeyi istediğimiz zaman, garson gözlerini kumazca kırpışürarak, "Bildiğim kadanyla kalmadı; ama ben yine de bir bakayım" diyordu ve bizim pamuk ellerimiz ceplerimize uzanıyordu. Yüzümüze ciddiyet maskesı takarak oy- nadığımız tatsız bir komediydi asbnda bu. Roller önceden saptanmışü. Değjşen yal- nızca karşımdaki rüşvetçi tiplerdi: Kimisi uzun, Ttimisi kısa; kimisi zayıf. kimisi şış- mandı. - Demek böyle bir sorununuz var. Aslın- da şu sıralarda bu işin çözümü neredeyse olanaksız gibi. Ama ben yine de elimden geleni yapacağun. Bu sözleri söyleyen adamın yüzü, biraz cile çekiyor izlenimi veriyordu. Böylelikle sanki acıma ortak oluyordu, sağolsun! Sözler biünce de başını hafifçe eğerek, kaşı- nın hizasmdan bana bakmaya koyuluyor- du. Bu ağır bakış, belki bir başkaşım şaşır- tabilir veya terletebilirdi. Ama ben işin ra- conunu biliyordum ya! Teklemeden yanıtı veriyordum: - Yardımcı olacağınızı biliyordum. En kısa sürede çözebilirsek, size minnettarhğı- mı ifade edeceğimden kuşkunuz olmasın. Bunun anlamını çok iyi biliyordu kar- şımdaki kurt. Başını kaldınp rahatbyor, kaşındaki gözündeki gerilim pozundan vazgeçiyordu. Ama yine de kesin konuş- maktan kaçınarak gelişrneleri bana bildire- ceğjnı söylüyordu. Bu da doğaldı: "Çocu- ğun adı" henüz konmamıştı ki. Ama süreç başlamış oluyordu böylelikle. Sorunlan para veya hediye vererek çözmek ya da karşımdakini aşağılamak - o aşağılık olma- ya çoktan alışmışsa bile- bana elbette keyif vermiyordu. Ve işin sıkıcı yönlerini, böylesi tavırlann ciddiyetle örtülü gülünçlüğünü yakalayarak, kendimce oyalanma yönte- miyle geçiştirmeye çalıştyordum. Bu konuda benden çok daha deneyimK arkadaşlanm, bendeki gelişmeden gülüm- semeyle kanşık bir övgüyle söz ediyorlardı. - Ama, diyorlardı. sen bu işin profesyo- neli olamazsm hiçbir zaman. Haklıydılar. Çünkü tüm deneyimlerime karşın, her sefennde, belki de bu adam dü- rüsttür, belki elinin tersiyle rüşveti iter ve "Yahu, zaten bu benfan işim!'" diyerek ba- na çıkışır, diye ümitle beklemekten kendi- mi alamıyordum. Uygun adım nıarş Vietnamh genç subaylar uygun adım yürüme çaltşmalan yapıyorlar. Şeref kıtasmı oluşturacak olan asker- ler pantolonlaruun paçalaruıı sıyırmışlar, a\ aklannı dik rurmayı öğreniyorlar. Arkalannda duran komu- tanlan askerleri sıkı disiplin altında tutarak denetliyor. Vietnamlı gençler sıkı eğitimde mum gibi durmayı ve uygun adon yürümeyi öğreniyor. Vietnam cuma günü birleşroenin 18. yıMönümünü büyûk askeri törenlerle kutladı. (Fotoğraf:REÜTER) Bahargeldi ölmekyasak!îlkbahar, Floransa'nın ku- zeydoğusundaki on beş bin nü- fuslu şirin mi şirin Fiesole'ye de geldi. En çorak yerleri, en yalın yaşam biçimini renklendiren, canlandıran bu güzelim mev- sim, Fiesolelilere de herhangı bir seslenişe karşı uyanık olma- lanm sağlayan dipdiri duyum- lar getirdü. Eski bir Etrüsk uygarlığınm merkezi olan tarihi Fiesole'de, Andrea ve Silvano Boninsegni kardeşlerin Mino Meydanı'- ndaki 'i'Polpa' adlı lokantası- nın önüne atılan masalardan birinde Silvano '"Kışın bana en çok dokunan, uzakta kalan ya- zın anılan oluyor" diyordu. Karganm, horozun ötüşü ve sırtımızdaki güneşin yakıalığı yazı muştulamaya başladı. Öğleye doğru 1028'de yapı- lan, 1466 yılında yenilenen, bü- yütülen, nihayetle katedrale dönüştürülen Badıa Fietolona Kihsesi'nin tepelennden bir karga sesi duyuldu. Güneşin topraktan çekip aldığı ilkbahar buğusunda boğulmuş gibiydi karganın sesi. Yankılandı. Bir ÇöpsonttiuüaîsviçreusulüçözümGazetemizin bir sayısında "An- kara Havası" başhğıyla bir restm yayımlanmıştı. "Objektife takılan- İar" ve "yonimsuz" altyazıh görün- tü poşetlerinin bir duvar köşesinde kürneîenmesini gösteriyordu. Yığı- run üzerine tabela asılmış, oldukça düzgün, büyük harflerle "çöp dö- ken p...tir" yazılmış. Bu vatandaşı- mız kuşkusuz sözcük dağarcığı kı- sıth biri değil. Anlaşılan dolmuş. arük bıkmış olmah ki bilinmeyene içini boşalünış. Konu beni Zürih'teki uygulamayı anlatmaya itti. Çünkü 92'nin son çeyreğı bizleri epey uğraştıran, evle- re yollanan (Türkçesini de içeren) çeşitli dillerde ele alınmış bildirileri incelediğimiz, sınava girercesine ça- hştığımız, kent haritası üzerinde saptamalarda bulunduğumuz ko- nuydu. Isviçre'ye ilk geldiğim 70 başlann- da, düzgün, kapakh çöp kovalan vardı. Yerlilerin dışladığı bu iş dalı yabancılarca ve yüzdeye vuruldu- ğunda çoğunluğu Türklerce yürütü- lüyordu: Kovanın ahnması, boşal- tılması... ve yine yerine geri konma- ayla geçen zaman kaybını ortadan kaldırmak için çevreye sorunsuz ya- nabilen plastik torbalar gündeme getirildi. Bu kez herkes her şeyi torbaya kojııp kaldınrna bırakmaya başla- dı. Atık dağ gibi yükseldi. yine so- run yaratü. Tüm yaşam düzeyi yük- sek ülkelerde durum aynıydı. Bunu çözmek için Zürih kollan sıvadı: Baş çekme, ılk olma girişimınde bu- lundu. Ve yılbaşından bu yana Kent Çöp Toplama Yönetımi özel poşeı- ler dolaşıma sundu. Bcllibaşlı alışve- riş dükkanlannca pazarlanan 4 bü- yüklükte (15, 30. 60, 120 litrelık) plastik torbalar manevra giysilerini örneği alacalı bulacalı, Züri-Sack adım taşıyor. ZÜRİH S.DOĞAN ABALIOĞLU Bizim günlük kullandığırnız 2. boy 30 litrelik olanı, tanesi 1.50 frank, yaklaşık 10 bin TL. Ahnacağının akşamı dışan bıra- kılan. önceden koyana 100 frank ceza kesilen torbalar haftada 2 kez toplanıyor. Ancak su-alayacağım aynnülara dikkat ediürse, kapı önü- ne ayda 4 kez çıkarmak bize yetiyor. Şimdi kentin belli yerlerindeki boşluklara, özellikle hem trafiği kes- memek, hem de çevrede oturanlan rahatsız etmemek için çeşitli kum- baralar kondu. Üstünde bizde oldu- ğu gibi beyaz, yeşil, kahverengi şişe- lere (bizimkiler renk körü mü. niye 3.süne kap yok) ayn, konserve ku- tulanna (ki bunlan üstünde duran kolla merdaneden geçirip dümdüz ediyorsunuz) ayn. Gene yörelerce yanık yağ, motor yağı alan, karton- lan presleyen, biyolojık atıklan (sebze, meyve, kesilen çimen, topla- nan yapraklar) kompostalama ve sonra gübre bıçıminde doğaya geri verme olanağı sağlayan yerler var. Okunmuş, basıb kağıtlar ayda 2 kez izcilerce yaşlılar ve düşkünlerevi ya- ranna alınıyor. Kullanılmış pilleri, pil satan her dükkamn koyduğu ku- tuyu avalı, alkaliler ayn atılıyor. Bir de eskimiş. çahşmayan ev ge- reçleri var: Yataktan televizyona kadar. Bunlan anca telefon ederek elden çıkarabiliyorsunuz. Belediye türüne ve boyutlanna göre parasıy- la gelip sizden alıyor. Yani aynmınızı bu bilgilere göre yaparsaruz ödeyeceğiniz torba gi- derlerini aşağı çekmiş olur.. ve belki de bu uğraşılar sonucu bir eğitim kuruluşundan doktor unvanı bile alabüirsiniz. Gerçek şu: Yılbaşı- ndan bu yana Zürih Çöptoplama Yönetimi, uygulamanın iyi sonuç verdiğini, atıklann yüzde 30 düze- yinde düştüğünü açıkladı. Hemen eİdeyelim, dağıülan bildi- ride neyin nereye bırakılacağı ve ne- yin nerede bulunduğu sıralanmışü, dedık. Bir de önemli dipnotu vardı: Zürih-Sack dışında torba kullanıb- rsa bunlann açılacağı, sahibinin saptanmasına çalışılacağı ve gere- kirse parmak izine bile başvunılaca- ğı beürtilmişü. Çeşitli ülkelerde kri- minal müzeler vardır. Buralarda iş- lenen suçlarla ilgili gereçler, aygıtlar sergilenir. Raflarda eğer askeri giysi örneği alacalı bulacalı poşete rast- larsanız şaşırmayın. Sahibi za- vaUının başına kimbilir neler gelmiş- tir diye düşünün, aayın. FLORANSA ÜSTÜN AKMEN akarsuyun yavaşça ötekine ka- nşması gibi, bu ses de Fiesote'- nin alçak mınltısına, oynaşan çocuklann çığlıklanna, otomo- billerin seyrek kornalanna ka- nşü, gitti, yitti. Öğleden sonra Fiesoleliler, hem Mino, hem Ganbaldi hem de Mercato meydanlannda tembel tembel pazar günü key- fıni yaşarlarken, hava öylesine yumuşak ve öylesine nemliydi ki bahann ıhk vağmurlu fırtına- \annı anımsadılar. Derken bu- lutlar Fiesole'nin üstüne yavaş- ça siyah bir tül örttü. Sonra aniden yağmur geldi. İnsanlar saçak altlanna, dük- kanlara, kapı aralıklanna ka- çışülar. Fiesole'den ilkbahann tütsüsünün buhan yükselmeye başlamışü. Oysa kaçmasalar, yenilenen yapraklardan süzü- len damlalar mutlaka içlerini ışıtacaktı. Yeni, yepyeni tomuı- cuklar; yeni fılizler gözle görii- nür ölçüde boy atmaya başladı. Düşüncelerde yağmurun bere- ketlendirici etkısi duyumsandı. Serçelerin cıvıltısı kenti kaplar- ken, sınlsıklam eden bulutlar, Fiesole'üler tarafından kucak- lanmamalannın kırgınlığı için- de ağır ağır Floransa'ya doğru yola koyuldular. Sinsi bir ak- şam güneşi kenti yeniden ay- dınlatü. Herkes, birden San Francesco Caddesi'ne yöneldi. 1944 yılında naziler tarafından öldürülen üç askerin arusma di- kilen heykelı geçerek, Rimemb- ranza Parkı'na vardılar. San Francesco Kilisesi'nin çanlan "dan-din-dan' diye üç sesten ü- nlarken, Floransa muhteşem güzelliği ile aşağıdan bakıyor- du. Korkular, kaygılar, kahı- rlar bir kenara kondu. Etrafi tannlann bfle bilmediği ölüm- süzlük kanıtlan sarmaladı. Fie- sole'de "ölmek', geçen pazar günü 'doğa'nın emri ile durdu- rulmuştu. ABD'nin terör raporu Iıaıı, enbüyük teröristülke• ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1992'de uluslararası terorizm raporunda İran'ın Hizbullahile bağlantısı dolayısıyla 1992'de Arjantin'deki İsrail Büyûkelçiliği'nin bombalanması eylemine kanşmış olabileceği de belirtildi. VVASHBSGTON (Cumhm- yet) - ABD Dışişleri Bakardığı tarafindan hazırlanan 1992 ydı uluslararası teroriun raporun- da, terörün son 17 yılm en dü- şük düzeyine indiği açıklandı. Aralannda PKK ve Dev Sol'un da yer aldığı 40 örgütün 37 ül- kede gerçekleştirdiği terör hare- ketlerine degjnilen 64 sayfalık raporda "Terorizme karşı ulus- lararası işbirliğinin artüğı" be- lirtildi. Raporda İran "Uluslararası terorizmin en tehlikeli destekçi- si" olmakla suçlandı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1992 yıbnda uluslararası tero- rizm konulu raporunda îran'ın aşın dinci Hizbullah ile bağlan- ns dolayısıyla 1992 yılında Ar- jantin'deki Israil Büyükelciliği'- nin bombalanması eylemine kanşmış olabileceği de belirtil- di Raporda "Iran'm en önemli müşterisi olan Hizbullah, 1992'de Arjantin Büyükelçi- li|i'ne yönelik gerçekleştirilen ve29 kişinin ölümü, 242 kişinin yaralanmasıyla sonuclanan bombalı saldından sorumlu- dur. İran'ın bu eyleme kanştığı- na ya da en azından daha önce- den büdiğine dair kanıtlar bu- lunmaktadır" ifadesi fcttllanıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı ra- porunda, uluslararası terorizmi destekleyen ülkeler .arasmda Irak'ın adına da yer verilerek bu ülkenin İran ve Sudan ile kurduğu ilişkilerden duyulan kaygı dile getirildi. Suriye hükümetinin, 1986 yı- bndan bu yana terorizm hare- ketlerine doğrudan kanştığma dair bir kanıt bulunmadığının vurgulandığı raporda, "Ancak Şam, uluslararası terorizme ka- nşan birçok gruba destek ve gü- venli yer sağlanmaktadır" de- nildi. Raporda uluslararası teroriz- min 1992 yüında 1975'ten bu yana en düşük seviyede gerçek- leştiği de kaydedilerek 1991 yı- bndaki 567 terörist faaüyete karşıbk bu rakamın 1992 yıbn- da 36 l'de kaldığı bebrtildi. ABD Dışişlen Bakanbğı ra- porunda, uluslararası teroriz- me destek veren ülkeler, tran, Irak, Küba, Libya, Kuzey Ko- re ve Suriye olarak sıralandı. Raporda, aşın dinci Hamas grubu da ilk kez İsrail'e karşı te- rörist eylemlerde bulunmakla suçlandı. ttalya'da eski başbakanlardan Bettino Craxi'nin mil- jetvejuii dokunulmazlıgmın parlamento tarafından kakiınlmaması ülke halkmı öfkelendirdi. YoLsuzluk soruşturmalannı yürütcn savcılığuı elinde Craxi hakkmda 41 do«>a batmmyor. Parlamentoda üç gün önce yapılan oy lamadan sonra ttalyanlar adeta evlerine girmiyor. Genc-y aşlı on binlerce Italyan ülkenin hemen hemen bütün kentlcrinde elkrinde pankartlarla protesto gösterileri düzenliyor. Roma'da diin yapılan göstc- qde ise en fazla ilgiy i Bettino Craxi'yi cezaevi elbisekri icinde gösteren maket çekti. Irak ııııdıalefeti ABD'de unıduğunubulamadı FUATKOZLUKLU WASHINGTON - ABD'de temaslarda bulunan Irak mu- halefeti (Irak Ulusal Kongresi) istediğini elde edemeden baş- kentten aynbyor. Irak Kürdis- tan Yurtsever Birliği lideri Ce- lal Talabani ile Irak Kürdistan Demokrat Partisi üderi Mesut Barzani'nin başını çektiği 6 kişi- den oluşan muhalif örgütlerin temsilcileri, Clinton yönetimiy- le gerçekleştirdikleri görüşme- lerde ABD'nin kendilerine ver- diği desteğin süreceğini öğren- diklerini söylediler. Güven ta- zelemenin ötesine gjtmediği bil- dirilen bir haftabk ziyarete, Kürtlerin ABD'den ekonomik ve siyasi alanlarda destek bekle- dikleri, ancak Clinton yöneti- minden sözlü ve manevi deste- ğin ötesinde bir sinyal verihne- diği öğrenildi. Irak muhalefetinin temsilci- leri gezileri süresince başkent Washington'daki temasîannı tamamladı. ABD Başkanı Yar- dmıası Al Gore, ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher, Beyaz Saray Ulusal Güvenük Danışmanı Antbony Lake ve bazı kongre üyeleriyle bir araya geldiler. Muhaüf bderler, önce- ki gün yabana Basın Merkezi'- nde bir basın toplantıa düzen- lediler. Çoğunlugû Ortadoğu üpcelerinden gazetacilerin izle- diği, ABD medyaşnın ise daha öncekilere oranla ilgjsiz kaldığı gözlenen toplantıda, Türk ga- zetecilerin sorulan rahatsızlık yarattı. IraklıTürkmenler'denprotestoANKARA (AA) - Irak Milb Türkmen Partisi (IMTP), muhalefet örgütlerini çatısı alünda toplayan Irak Ulusal Kon- seyi (INC) içindeki üyeliğini dondurdu. IMTP Genel Başkanı Muzaffer Ars- lan, bu kararlannı aralannda Kürt b- derler Celal Talabani ve Mesut Barzani ile Şülerin bulunduğu muhalefet heyeti- nin kendilerini dışlayaak ABDye git- meleri üzerine aldıklanru açıkladı. Arslan, INC'nin Londra'daki merke- zine dün bir mesaj gönderdiğini ve "Türkmenler'in dışlanmasına yöneUk bu tutumlar degişmezse Irak Ulusal Konseyi'nden (INC) tamamen çekile- ceklerini bildirdiğini" kaydetti. Muzaffer Arslan, Kürt ve Şii bderlere defalarca başv'urarak Araplar ve Kürt- lerle birlikte Irak'ın üç ana etnik grubu içerisinde bulunan Türkmenler'in bü- tün heyetlerde yer almalan gerektiğini vurguladıklanru, buna rağmen ABD eski Dışişleri Bakanı James Baker İngil- tere Başbakanı John Major ve son ola- rak da ABD Başkan Yardımcısı Al Gore ve Dışişlen Bakanı Warren Chris- topher ile görüşmelerde yer alamadı- klannı bildirdi. Arslan "Herhangi bir şekilde azınbk tnuamelesi gösteriknesi bizce kabul edilemez" şeklinde konuştu. Muzaffer Arslan, ABD'deki son te- maslardan dışlanmalan üzerine Türki- ye'nin ABD Büyükelçisi Nüzhet Kande- nıiı'den konu üzerine hassasiyetle dur- duğu ve ABD Dışişleri Bakanbğı'nın dikkatini çektigini bebrten bir mesaj aldığıru da açıkladı. 9 Türkmen idam edildi Öte yandan Arslan, Saddam yöneti- minin 24 nisan tarihinde Kerkük'te 9 Türkmen'i daha idam ettirdiğini açı- kladı. Arslan, cezaevlerindeki işkence ve kötü koşullar-nedeniyle tutuklu bulu- nan 3 Türkmen'in de öldüğünü kaydet- ti. Irak yönetimi, mart a>T içerisinde de 11 Türkmen'i idam ettirmişti. IMTP Muzaffer Arslan "İnsan hak- lan havarüiğîni kimseye kapürma- yanlan. gözlerini açıp gerçekleri görme- ye davet ediyoruz. Bu şehitlerimize yann kimler katılacak, orası meçhulü- müz" dedi. KDP liden Mesut Barzani'yi sinirlendiren "Türk diplomatik pasapoftu mu istiyorsunuz" so- rusunun dışında muhalif örgüt- lerin liderlerine, Saddam Hüse- yin'e karşı nasıl bir tavır sergile- yecekleri ve ABD'nin kendileri- ne ne şekilde destek vereceği so- ruldu. ABD gezilennden nasıl bir tavır sergileyecekleri ve ABD'nin kendilerine ne şekilde destek vereceği soruldu. ABD gezilerinden naal bir sonuç elde ettikleri ve eski Başkan Bush ile yeni Başkan Bill CTinton'm kendilerine yaklaşımlannda ne tûrden bir farklıbk gördüklerini de anlatan bderler "Çok iyi kar- şılandıklarmı" söylediler ve "ABD'nin Irak Ulusal Kong- resi'ni Saddam rejiminin sona ennesmde ana çıkış yolu olarak gördüğünü" ifade ettiğM vur- guladılar. Bir saati aşkın süren basın toplanüsında Barzani, Türkiye gazetesi muhabirinin Türk dip- lomatik pasaportu taşıyıp taşı- madığı sorulunca öfkelendi. "Türkiye Kürt pasaportunu tanırsa Kürt pasaportuyla geli- rim" şekbnde yanıt veren Bar- zani, cebinden yeşil kapb üzeri Arapça yazüı bir pasaportu gösterdi. Kuzey Irak'tan "Kür- distan" diye söz eden Irak Ulu- sal Kongresi üyesi KDP lideri Barzani "Federasyon mu yok- sa konfederasyon mu" sorusu- na da şu yanıtı verdi: "Kürt Pariamentosu, federal hükü- met kurmak istıyor."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear