Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS1993 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Konut
somnıma
radikal
çözümler
AMSTERDAM
ÖMER FARUK
CtRAVOĞLU
Ev işgalcileri. Amsterdam'daki kah-
veleri onlan tanımak isteyenlerin de ilgi-
sini çekiyor. Demir kapıdan önce bir de-
lik açıhyor ve tepeden tımağa süzülüyor-
sunuz. Sizden bir zarar gelmeyeceğine
karar verilirse, içeri alınıyorsunuz. Bizim
gibi kıhk kıyafeti onlara göre oldukça
düzgün insanlann, kahvelerine "kendile-
rine bakmak" için geldiklerini düşüne-
rek içten içe kıayorlar biraz. Ama bunu
belb etmiyoriar.
Üstleri başlan her zaman dağmık. Gi-
yimlerine dikkat etmiyor değiller. Tam
tersine hırpani giyinmek için önemli bir
caba sarfettikleri ortada. Başka tûrlü
böylesi bir görünümü elde etmek mûm-
kün değil. Yıkanmayı fazla sevmedikkri
kanısına, "evimizde duş yen yoktu, ken-
dimiz yapürdık. Üstelik güzel olanı alü-
na da giriyoruz" cevabıru veriyorlar.
Genellikle siyah rengj tercih ediyorlar.
Bu da sanınm, siyahlann aşağılanması-
na "kraker"lerin bir tepkisi. Kız "kra-
ker"ler, saçlannı siyaha boyayıp, siyah
ruj kullanıyor, siyah oje sûrûyorlar.
Hepsi dünya tatha, bu toplumdaki en
makul insanlar. Yabanalarla en çok ve
iyi ilişkisi olanlar yine onlar. Irkçılığa
karşı bütün gösterilerin vazgeçilmez ka-
tıluncılan.
60'h yıllarda "prova hareketi" diye
anılan akımın mirasçılan. O zamanlar
alternatif toplumsal projeler üretmede
ve bunlan uygulamada önemli adımlar
atmışlar. "Beyaz bisiklet" kampanyası
bu dönemin ürûnü. Bisikleüerini beyaza
boyamışlar ve herkesin kullanımına sun-
muşlar. İyi olan, yolda rastladığı beyaz
bisiklete aüayıp, ışi bitlikten sonra bıra-
kıyor. Orada başka kim rastlarsa o ahp
işini görûyor. Amsterdam'm bir bisiklet
şehri olduğu ve herkese yetecek kadar bi-
siklet bulunduğu dikkate alımrsa, ulaşun
sorununda da önemli bir çözüm ûretil-
miş oluyor. Bir müddet sonra, baa "uya-
nıklar" türemiş. Bisikletleri depolamaya
başlarruşlar. Arabalar için de denenmeye
kalkışılan bu yöntem yürûmemış. Beya-
za boyah arâbalannsayıa pek artmamış.
Hollanda'da mülk sahiplen veya bele-
diye, gerekçesiz olarak sahip olduğu bi-
nayı uzun zaman boş tutamıyor. Yasal
olarak bu olanakh değil. Krakerler böyle
bir durumu tespit ettiğinde evi işgal edi-
yorlar. Bu durumda evi işgal edenin,
orada yaşama hakkı doğuyor. Eve bir
yatak, bir masa ve sandalye koymak bu-
nun için yeterli oluyor.
"Kraker"ler, bu amaçla örgütlenmiş-
ler. Evsizlere yol gösteren ve bilgi veren
bürolan da var. Müracaat ettiğin takdir-
de, bir tanışıkhk ve sempati varsa, senin
için de "ev" gözlüyorlar. Uzun zaman
boş tutulduğunu tespit ederlerse, birlikte
kapısmı kınp seni evin içine yerleştiriyor-
lar. 24 saat evde kalmak ve bazı eşyalan
koymak. evin resmi kiracısı olmak için
yetiyor. Toplumsal hoşgörünün gerile-
mesine paralel olarak, polisle daha sık
çatışıyorlar. Hans Kok isimli bir üyeleri-
ni polis, böyle bir çatışmada öldürüyor.
Giderek yok olmaya yüz tutan etkileri-
nin yanında, arada bir Amsterdam so-
kaklannda, bizdeki duvar yazılannı anı-
msatan "Hans Kok'lar Ölmez" tûrû bir
slogaru görûrseniz şaşırmayın.
Bir memur arıyorumrüşvetabnayanRüşyet vermek kötü bir şeydir. Ama
kötü bir şey yapmak bazsn iyi bir çözüm
oluyor.
Eğer ılke olarak rüşvet verilmesine kar-
şıysanız, beni kınayabiürsiniz. Ama ben
ufacık bir sorunun çözümü için aylarca bü-
rokrasiyie uğraştığım günleri belleğimde
ayn bir tazelikle yaşatüğımdan, ilkelerden
çok, rahatıma ve ruh sağhğıma önem veri-
yorum.
Birkaç yıl önce çok basit bir sorunun çö-
zümü için resmı bir dairede örümcek kafalı
bir memurun kapısmı aşındırdım uzun sü-
re. Her defasında bana, bunun hallolmaya-
cak bir mesele olmadığını söylüyordu. Ben
de teşekkür edip aynhyordum. Ama boş
lafla kimsenin karnı doymuyordu.
"İşin erbabı" arkadaşlanm beru dürtüp
duruyorlardı:
- Yahu, adama tek kuruş vermedin; el-
bette çözülmez sorunun!
Bense direniyordum. Adamın yapacağı
küçücük bir iş ve eninde sonunda yapmak
zorunda; az daha dışimi sıksam mücadele-
yi kazanınm diye.
Ama adamın sabn benden güçlüydü.
Sonunda yenilgıyi kabul ettım ve epeyce
düşünüp taşındıktan sonra bir hediye al-
dım. Aldım da, ona nasıl verecektim? Ya
almazsa? Ya danlırsa? Ya işler iyice sarpa
sararsa?.
Hediyeyi adama verirken, rezaleün en
büyük payınm ona ait olmasına karşın, be-
nim utanıp sıkjlmam, moralimi fena haldc
bozmuştu o gün. Sonuç, beklediğimden de
iyiydi. Meğer adam. bu işlerin adamıymış;
o ne gülücükler, o ne iltifatlar, o ne vaad-
Fer!..
Yılan hıkayesine dönen sorunum şıp di-
ye çözülüverirken, ben de deneyim kazan-
mış oluyordum. Yine de içim rahat değildi.
Acaba hataraıetmiştim? Yeterince ilkeli ve
dürüst davranmamış mıydım? Vermemeli
miydim?..
Sonra bir kez daha rüşvet vermem gerek-
ti. Bir kez daha. Bir daha...
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Alışmıştım arük. Otuzumdan sonra yeni
bir yetenek keşfetmiştim kendimde: Rüş-
vet verme yeteneği. Üstelik kendimi de suç-
lamıyordum. Düzen böyleydı. Moskova'-
da rüşvet vermeden nefes almak olanakh
değüdi.
En basiti, restorana gidiyorduk. Falanca
salatayı veya mezeyi istediğimiz zaman,
garson gözlerini kumazca kırpışürarak,
"Bildiğim kadanyla kalmadı; ama ben yine
de bir bakayım" diyordu ve bizim pamuk
ellerimiz ceplerimize uzanıyordu.
Yüzümüze ciddiyet maskesı takarak oy-
nadığımız tatsız bir komediydi asbnda bu.
Roller önceden saptanmışü. Değjşen yal-
nızca karşımdaki rüşvetçi tiplerdi: Kimisi
uzun, Ttimisi kısa; kimisi zayıf. kimisi şış-
mandı.
- Demek böyle bir sorununuz var. Aslın-
da şu sıralarda bu işin çözümü neredeyse
olanaksız gibi. Ama ben yine de elimden
geleni yapacağun.
Bu sözleri söyleyen adamın yüzü, biraz
cile çekiyor izlenimi veriyordu. Böylelikle
sanki acıma ortak oluyordu, sağolsun!
Sözler biünce de başını hafifçe eğerek, kaşı-
nın hizasmdan bana bakmaya koyuluyor-
du. Bu ağır bakış, belki bir başkaşım şaşır-
tabilir veya terletebilirdi. Ama ben işin ra-
conunu biliyordum ya! Teklemeden yanıtı
veriyordum:
- Yardımcı olacağınızı biliyordum. En
kısa sürede çözebilirsek, size minnettarhğı-
mı ifade edeceğimden kuşkunuz olmasın.
Bunun anlamını çok iyi biliyordu kar-
şımdaki kurt. Başını kaldınp rahatbyor,
kaşındaki gözündeki gerilim pozundan
vazgeçiyordu. Ama yine de kesin konuş-
maktan kaçınarak gelişrneleri bana bildire-
ceğjnı söylüyordu. Bu da doğaldı: "Çocu-
ğun adı" henüz konmamıştı ki. Ama süreç
başlamış oluyordu böylelikle. Sorunlan
para veya hediye vererek çözmek ya da
karşımdakini aşağılamak - o aşağılık olma-
ya çoktan alışmışsa bile- bana elbette keyif
vermiyordu. Ve işin sıkıcı yönlerini, böylesi
tavırlann ciddiyetle örtülü gülünçlüğünü
yakalayarak, kendimce oyalanma yönte-
miyle geçiştirmeye çalıştyordum.
Bu konuda benden çok daha deneyimK
arkadaşlanm, bendeki gelişmeden gülüm-
semeyle kanşık bir övgüyle söz ediyorlardı.
- Ama, diyorlardı. sen bu işin profesyo-
neli olamazsm hiçbir zaman.
Haklıydılar. Çünkü tüm deneyimlerime
karşın, her sefennde, belki de bu adam dü-
rüsttür, belki elinin tersiyle rüşveti iter ve
"Yahu, zaten bu benfan işim!'" diyerek ba-
na çıkışır, diye ümitle beklemekten kendi-
mi alamıyordum.
Uygun adım nıarş Vietnamh genç subaylar uygun adım yürüme çaltşmalan yapıyorlar. Şeref kıtasmı oluşturacak olan asker-
ler pantolonlaruun paçalaruıı sıyırmışlar, a\ aklannı dik rurmayı öğreniyorlar. Arkalannda duran komu-
tanlan askerleri sıkı disiplin altında tutarak denetliyor. Vietnamlı gençler sıkı eğitimde mum gibi durmayı ve uygun adon yürümeyi öğreniyor. Vietnam
cuma günü birleşroenin 18. yıMönümünü büyûk askeri törenlerle kutladı. (Fotoğraf:REÜTER)
Bahargeldi
ölmekyasak!îlkbahar, Floransa'nın ku-
zeydoğusundaki on beş bin nü-
fuslu şirin mi şirin Fiesole'ye de
geldi. En çorak yerleri, en yalın
yaşam biçimini renklendiren,
canlandıran bu güzelim mev-
sim, Fiesolelilere de herhangı
bir seslenişe karşı uyanık olma-
lanm sağlayan dipdiri duyum-
lar getirdü.
Eski bir Etrüsk uygarlığınm
merkezi olan tarihi Fiesole'de,
Andrea ve Silvano Boninsegni
kardeşlerin Mino Meydanı'-
ndaki 'i'Polpa' adlı lokantası-
nın önüne atılan masalardan
birinde Silvano '"Kışın bana en
çok dokunan, uzakta kalan ya-
zın anılan oluyor" diyordu.
Karganm, horozun ötüşü ve
sırtımızdaki güneşin yakıalığı
yazı muştulamaya başladı.
Öğleye doğru 1028'de yapı-
lan, 1466 yılında yenilenen, bü-
yütülen, nihayetle katedrale
dönüştürülen Badıa Fietolona
Kihsesi'nin tepelennden bir
karga sesi duyuldu. Güneşin
topraktan çekip aldığı ilkbahar
buğusunda boğulmuş gibiydi
karganın sesi. Yankılandı. Bir
ÇöpsonttiuüaîsviçreusulüçözümGazetemizin bir sayısında "An-
kara Havası" başhğıyla bir restm
yayımlanmıştı. "Objektife takılan-
İar" ve "yonimsuz" altyazıh görün-
tü poşetlerinin bir duvar köşesinde
kürneîenmesini gösteriyordu. Yığı-
run üzerine tabela asılmış, oldukça
düzgün, büyük harflerle "çöp dö-
ken p...tir" yazılmış. Bu vatandaşı-
mız kuşkusuz sözcük dağarcığı kı-
sıth biri değil. Anlaşılan dolmuş.
arük bıkmış olmah ki bilinmeyene
içini boşalünış.
Konu beni Zürih'teki uygulamayı
anlatmaya itti. Çünkü 92'nin son
çeyreğı bizleri epey uğraştıran, evle-
re yollanan (Türkçesini de içeren)
çeşitli dillerde ele alınmış bildirileri
incelediğimiz, sınava girercesine ça-
hştığımız, kent haritası üzerinde
saptamalarda bulunduğumuz ko-
nuydu.
Isviçre'ye ilk geldiğim 70 başlann-
da, düzgün, kapakh çöp kovalan
vardı. Yerlilerin dışladığı bu iş dalı
yabancılarca ve yüzdeye vuruldu-
ğunda çoğunluğu Türklerce yürütü-
lüyordu:
Kovanın ahnması, boşal-
tılması... ve yine yerine geri konma-
ayla geçen zaman kaybını ortadan
kaldırmak için çevreye sorunsuz ya-
nabilen plastik torbalar gündeme
getirildi.
Bu kez herkes her şeyi torbaya
kojııp kaldınrna bırakmaya başla-
dı. Atık dağ gibi yükseldi. yine so-
run yaratü. Tüm yaşam düzeyi yük-
sek ülkelerde durum aynıydı. Bunu
çözmek için Zürih kollan sıvadı:
Baş çekme, ılk olma girişimınde bu-
lundu. Ve yılbaşından bu yana Kent
Çöp Toplama Yönetımi özel poşeı-
ler dolaşıma sundu. Bcllibaşlı alışve-
riş dükkanlannca pazarlanan 4 bü-
yüklükte (15, 30. 60, 120 litrelık)
plastik torbalar manevra giysilerini
örneği alacalı bulacalı, Züri-Sack
adım taşıyor.
ZÜRİH
S.DOĞAN
ABALIOĞLU
Bizim günlük kullandığırnız 2.
boy 30 litrelik olanı, tanesi 1.50
frank, yaklaşık 10 bin TL.
Ahnacağının akşamı dışan bıra-
kılan. önceden koyana 100 frank
ceza kesilen torbalar haftada 2 kez
toplanıyor. Ancak su-alayacağım
aynnülara dikkat ediürse, kapı önü-
ne ayda 4 kez çıkarmak bize yetiyor.
Şimdi kentin belli yerlerindeki
boşluklara, özellikle hem trafiği kes-
memek, hem de çevrede oturanlan
rahatsız etmemek için çeşitli kum-
baralar kondu. Üstünde bizde oldu-
ğu gibi beyaz, yeşil, kahverengi şişe-
lere (bizimkiler renk körü mü. niye
3.süne kap yok) ayn, konserve ku-
tulanna (ki bunlan üstünde duran
kolla merdaneden geçirip dümdüz
ediyorsunuz) ayn. Gene yörelerce
yanık yağ, motor yağı alan, karton-
lan presleyen, biyolojık atıklan
(sebze, meyve, kesilen çimen, topla-
nan yapraklar) kompostalama ve
sonra gübre bıçıminde doğaya geri
verme olanağı sağlayan yerler var.
Okunmuş, basıb kağıtlar ayda 2 kez
izcilerce yaşlılar ve düşkünlerevi ya-
ranna alınıyor. Kullanılmış pilleri,
pil satan her dükkamn koyduğu ku-
tuyu avalı, alkaliler ayn atılıyor.
Bir de eskimiş. çahşmayan ev ge-
reçleri var: Yataktan televizyona
kadar. Bunlan anca telefon ederek
elden çıkarabiliyorsunuz. Belediye
türüne ve boyutlanna göre parasıy-
la gelip sizden alıyor.
Yani aynmınızı bu bilgilere göre
yaparsaruz ödeyeceğiniz torba gi-
derlerini aşağı çekmiş olur.. ve belki
de bu uğraşılar sonucu bir eğitim
kuruluşundan doktor unvanı bile
alabüirsiniz. Gerçek şu: Yılbaşı-
ndan bu yana Zürih Çöptoplama
Yönetimi, uygulamanın iyi sonuç
verdiğini, atıklann yüzde 30 düze-
yinde düştüğünü açıkladı.
Hemen eİdeyelim, dağıülan bildi-
ride neyin nereye bırakılacağı ve ne-
yin nerede bulunduğu sıralanmışü,
dedık. Bir de önemli dipnotu vardı:
Zürih-Sack dışında torba kullanıb-
rsa bunlann açılacağı, sahibinin
saptanmasına çalışılacağı ve gere-
kirse parmak izine bile başvunılaca-
ğı beürtilmişü. Çeşitli ülkelerde kri-
minal müzeler vardır. Buralarda iş-
lenen suçlarla ilgili gereçler, aygıtlar
sergilenir. Raflarda eğer askeri giysi
örneği alacalı bulacalı poşete rast-
larsanız şaşırmayın. Sahibi za-
vaUının başına kimbilir neler gelmiş-
tir diye düşünün, aayın.
FLORANSA
ÜSTÜN
AKMEN
akarsuyun yavaşça ötekine ka-
nşması gibi, bu ses de Fiesote'-
nin alçak mınltısına, oynaşan
çocuklann çığlıklanna, otomo-
billerin seyrek kornalanna ka-
nşü, gitti, yitti.
Öğleden sonra Fiesoleliler,
hem Mino, hem Ganbaldi hem
de Mercato meydanlannda
tembel tembel pazar günü key-
fıni yaşarlarken, hava öylesine
yumuşak ve öylesine nemliydi
ki bahann ıhk vağmurlu fırtına-
\annı anımsadılar. Derken bu-
lutlar Fiesole'nin üstüne yavaş-
ça siyah bir tül örttü.
Sonra aniden yağmur geldi.
İnsanlar saçak altlanna, dük-
kanlara, kapı aralıklanna ka-
çışülar. Fiesole'den ilkbahann
tütsüsünün buhan yükselmeye
başlamışü. Oysa kaçmasalar,
yenilenen yapraklardan süzü-
len damlalar mutlaka içlerini
ışıtacaktı. Yeni, yepyeni tomuı-
cuklar; yeni fılizler gözle görii-
nür ölçüde boy atmaya başladı.
Düşüncelerde yağmurun bere-
ketlendirici etkısi duyumsandı.
Serçelerin cıvıltısı kenti kaplar-
ken, sınlsıklam eden bulutlar,
Fiesole'üler tarafından kucak-
lanmamalannın kırgınlığı için-
de ağır ağır Floransa'ya doğru
yola koyuldular. Sinsi bir ak-
şam güneşi kenti yeniden ay-
dınlatü. Herkes, birden San
Francesco Caddesi'ne yöneldi.
1944 yılında naziler tarafından
öldürülen üç askerin arusma di-
kilen heykelı geçerek, Rimemb-
ranza Parkı'na vardılar. San
Francesco Kilisesi'nin çanlan
"dan-din-dan' diye üç sesten ü-
nlarken, Floransa muhteşem
güzelliği ile aşağıdan bakıyor-
du. Korkular, kaygılar, kahı-
rlar bir kenara kondu. Etrafi
tannlann bfle bilmediği ölüm-
süzlük kanıtlan sarmaladı. Fie-
sole'de "ölmek', geçen pazar
günü 'doğa'nın emri ile durdu-
rulmuştu.
ABD'nin terör raporu
Iıaıı, enbüyük
teröristülke• ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1992'de uluslararası
terorizm raporunda İran'ın Hizbullahile bağlantısı
dolayısıyla 1992'de Arjantin'deki İsrail
Büyûkelçiliği'nin bombalanması eylemine kanşmış
olabileceği de belirtildi.
VVASHBSGTON (Cumhm-
yet) - ABD Dışişleri Bakardığı
tarafindan hazırlanan 1992 ydı
uluslararası teroriun raporun-
da, terörün son 17 yılm en dü-
şük düzeyine indiği açıklandı.
Aralannda PKK ve Dev Sol'un
da yer aldığı 40 örgütün 37 ül-
kede gerçekleştirdiği terör hare-
ketlerine degjnilen 64 sayfalık
raporda "Terorizme karşı ulus-
lararası işbirliğinin artüğı" be-
lirtildi.
Raporda İran "Uluslararası
terorizmin en tehlikeli destekçi-
si" olmakla suçlandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın
1992 yıbnda uluslararası tero-
rizm konulu raporunda îran'ın
aşın dinci Hizbullah ile bağlan-
ns dolayısıyla 1992 yılında Ar-
jantin'deki Israil Büyükelciliği'-
nin bombalanması eylemine
kanşmış olabileceği de belirtil-
di
Raporda "Iran'm en önemli
müşterisi olan Hizbullah,
1992'de Arjantin Büyükelçi-
li|i'ne yönelik gerçekleştirilen
ve29 kişinin ölümü, 242 kişinin
yaralanmasıyla sonuclanan
bombalı saldından sorumlu-
dur. İran'ın bu eyleme kanştığı-
na ya da en azından daha önce-
den büdiğine dair kanıtlar bu-
lunmaktadır" ifadesi fcttllanıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı ra-
porunda, uluslararası terorizmi
destekleyen ülkeler .arasmda
Irak'ın adına da yer verilerek
bu ülkenin İran ve Sudan ile
kurduğu ilişkilerden duyulan
kaygı dile getirildi.
Suriye hükümetinin, 1986 yı-
bndan bu yana terorizm hare-
ketlerine doğrudan kanştığma
dair bir kanıt bulunmadığının
vurgulandığı raporda, "Ancak
Şam, uluslararası terorizme ka-
nşan birçok gruba destek ve gü-
venli yer sağlanmaktadır" de-
nildi.
Raporda uluslararası teroriz-
min 1992 yüında 1975'ten bu
yana en düşük seviyede gerçek-
leştiği de kaydedilerek 1991 yı-
bndaki 567 terörist faaüyete
karşıbk bu rakamın 1992 yıbn-
da 36 l'de kaldığı bebrtildi.
ABD Dışişlen Bakanbğı ra-
porunda, uluslararası teroriz-
me destek veren ülkeler, tran,
Irak, Küba, Libya, Kuzey Ko-
re ve Suriye olarak sıralandı.
Raporda, aşın dinci Hamas
grubu da ilk kez İsrail'e karşı te-
rörist eylemlerde bulunmakla
suçlandı.
ttalya'da eski başbakanlardan Bettino Craxi'nin mil-
jetvejuii dokunulmazlıgmın parlamento tarafından
kakiınlmaması ülke halkmı öfkelendirdi. YoLsuzluk soruşturmalannı yürütcn savcılığuı elinde
Craxi hakkmda 41 do«>a batmmyor. Parlamentoda üç gün önce yapılan oy lamadan sonra
ttalyanlar adeta evlerine girmiyor. Genc-y aşlı on binlerce Italyan ülkenin hemen hemen bütün
kentlcrinde elkrinde pankartlarla protesto gösterileri düzenliyor. Roma'da diin yapılan göstc-
qde ise en fazla ilgiy i Bettino Craxi'yi cezaevi elbisekri icinde gösteren maket çekti.
Irak ııııdıalefeti ABD'de
unıduğunubulamadı
FUATKOZLUKLU
WASHINGTON - ABD'de
temaslarda bulunan Irak mu-
halefeti (Irak Ulusal Kongresi)
istediğini elde edemeden baş-
kentten aynbyor. Irak Kürdis-
tan Yurtsever Birliği lideri Ce-
lal Talabani ile Irak Kürdistan
Demokrat Partisi üderi Mesut
Barzani'nin başını çektiği 6 kişi-
den oluşan muhalif örgütlerin
temsilcileri, Clinton yönetimiy-
le gerçekleştirdikleri görüşme-
lerde ABD'nin kendilerine ver-
diği desteğin süreceğini öğren-
diklerini söylediler. Güven ta-
zelemenin ötesine gjtmediği bil-
dirilen bir haftabk ziyarete,
Kürtlerin ABD'den ekonomik
ve siyasi alanlarda destek bekle-
dikleri, ancak Clinton yöneti-
minden sözlü ve manevi deste-
ğin ötesinde bir sinyal verihne-
diği öğrenildi.
Irak muhalefetinin temsilci-
leri gezileri süresince başkent
Washington'daki temasîannı
tamamladı. ABD Başkanı Yar-
dmıası Al Gore, ABD Dışişleri
Bakanı Warren Christopher,
Beyaz Saray Ulusal Güvenük
Danışmanı Antbony Lake ve
bazı kongre üyeleriyle bir araya
geldiler. Muhaüf bderler, önce-
ki gün yabana Basın Merkezi'-
nde bir basın toplantıa düzen-
lediler. Çoğunlugû Ortadoğu
üpcelerinden gazetacilerin izle-
diği, ABD medyaşnın ise daha
öncekilere oranla ilgjsiz kaldığı
gözlenen toplantıda, Türk ga-
zetecilerin sorulan rahatsızlık
yarattı.
IraklıTürkmenler'denprotestoANKARA (AA) - Irak Milb Türkmen
Partisi (IMTP), muhalefet örgütlerini
çatısı alünda toplayan Irak Ulusal Kon-
seyi (INC) içindeki üyeliğini dondurdu.
IMTP Genel Başkanı Muzaffer Ars-
lan, bu kararlannı aralannda Kürt b-
derler Celal Talabani ve Mesut Barzani
ile Şülerin bulunduğu muhalefet heyeti-
nin kendilerini dışlayaak ABDye git-
meleri üzerine aldıklanru açıkladı.
Arslan, INC'nin Londra'daki merke-
zine dün bir mesaj gönderdiğini ve
"Türkmenler'in dışlanmasına yöneUk
bu tutumlar degişmezse Irak Ulusal
Konseyi'nden (INC) tamamen çekile-
ceklerini bildirdiğini" kaydetti.
Muzaffer Arslan, Kürt ve Şii bderlere
defalarca başv'urarak Araplar ve Kürt-
lerle birlikte Irak'ın üç ana etnik grubu
içerisinde bulunan Türkmenler'in bü-
tün heyetlerde yer almalan gerektiğini
vurguladıklanru, buna rağmen ABD
eski Dışişleri Bakanı James Baker İngil-
tere Başbakanı John Major ve son ola-
rak da ABD Başkan Yardımcısı Al
Gore ve Dışişlen Bakanı Warren Chris-
topher ile görüşmelerde yer alamadı-
klannı bildirdi.
Arslan "Herhangi bir şekilde azınbk
tnuamelesi gösteriknesi bizce kabul
edilemez" şeklinde konuştu.
Muzaffer Arslan, ABD'deki son te-
maslardan dışlanmalan üzerine Türki-
ye'nin ABD Büyükelçisi Nüzhet Kande-
nıiı'den konu üzerine hassasiyetle dur-
duğu ve ABD Dışişleri Bakanbğı'nın
dikkatini çektigini bebrten bir mesaj
aldığıru da açıkladı.
9 Türkmen idam edildi
Öte yandan Arslan, Saddam yöneti-
minin 24 nisan tarihinde Kerkük'te 9
Türkmen'i daha idam ettirdiğini açı-
kladı.
Arslan, cezaevlerindeki işkence ve
kötü koşullar-nedeniyle tutuklu bulu-
nan 3 Türkmen'in de öldüğünü kaydet-
ti.
Irak yönetimi, mart a>T içerisinde de
11 Türkmen'i idam ettirmişti.
IMTP Muzaffer Arslan "İnsan hak-
lan havarüiğîni kimseye kapürma-
yanlan. gözlerini açıp gerçekleri görme-
ye davet ediyoruz. Bu şehitlerimize
yann kimler katılacak, orası meçhulü-
müz" dedi.
KDP liden Mesut Barzani'yi
sinirlendiren "Türk diplomatik
pasapoftu mu istiyorsunuz" so-
rusunun dışında muhalif örgüt-
lerin liderlerine, Saddam Hüse-
yin'e karşı nasıl bir tavır sergile-
yecekleri ve ABD'nin kendileri-
ne ne şekilde destek vereceği so-
ruldu. ABD gezilennden nasıl
bir tavır sergileyecekleri ve
ABD'nin kendilerine ne şekilde
destek vereceği soruldu. ABD
gezilerinden naal bir sonuç elde
ettikleri ve eski Başkan Bush ile
yeni Başkan Bill CTinton'm
kendilerine yaklaşımlannda ne
tûrden bir farklıbk gördüklerini
de anlatan bderler "Çok iyi kar-
şılandıklarmı" söylediler ve
"ABD'nin Irak Ulusal Kong-
resi'ni Saddam rejiminin sona
ennesmde ana çıkış yolu olarak
gördüğünü" ifade ettiğM vur-
guladılar.
Bir saati aşkın süren basın
toplanüsında Barzani, Türkiye
gazetesi muhabirinin Türk dip-
lomatik pasaportu taşıyıp taşı-
madığı sorulunca öfkelendi.
"Türkiye Kürt pasaportunu
tanırsa Kürt pasaportuyla geli-
rim" şekbnde yanıt veren Bar-
zani, cebinden yeşil kapb üzeri
Arapça yazüı bir pasaportu
gösterdi. Kuzey Irak'tan "Kür-
distan" diye söz eden Irak Ulu-
sal Kongresi üyesi KDP lideri
Barzani "Federasyon mu yok-
sa konfederasyon mu" sorusu-
na da şu yanıtı verdi: "Kürt
Pariamentosu, federal hükü-
met kurmak istıyor."