22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1993PAZAR , 8 PAZAR YAZILARI Yayaolmarun keyfini tatmakVakit, gece yansı. Sokak- larda in cin top oynuyor. Mis- souri Üniversitesi'nin kampu- sundaki sessizlik, hız limitini azıak aştığı anlaşılan bir ara- banın motor gürûltûsüyle bo- zuluyor. Otomobilin sürûcüsü genç Amerikalı birden frenlere asilıyor. Gece, acı fren sesine yenik düşüyor. Birkaç saniye bekledikten sonra yeniden basıyor gaza ve hızla uzaklaşı- yor. Etrafa bakıyorum. gecenin ortasında bir başka Tann kulu var mı diye. Boşuna aranıyor gözlerim. Birden arabanın durduğu yerdekı uyan dikkatı- mi çekiyor; frenleri köklemesı- nin nedeni anlaşıhyor; V.Dur!" Üniversite kenti Columbia'- da her sürûcü için bir tür "kor- kulu rûya" bu işaretler. He- men her cadde ve sokakta, ışıklann olmadığı her yerde var bunlardan. "Dur"un oldu- ğu yerde "durmak" bir kural, dariası birzorunluluk. "Dur"u görûr görmez "durmak", ne pahasına ve hangı koşulda olursa olsun birkaç saniye bek- lemek. gaz ibresini sıfırlamak öylesine gerekli ki sürücüler için, ilk kez görenler için biraz tuhaf. Çok acil durumlar dı- şxnda polisler. ambulanslar ve itfaiye araçlan için de geçerli olan durma, ve eğer varsa ya- yalann geçmelerini bekleme zonınluluğu, kent trafigi için son derece anlamlı. 65 bin nü- fuslu kentte neredeyse her aile- nin 2, bazen 3 ve hatta 4 araba- sının bulunması muazzam bir trafîk akışına yol açıyor. "Dur" işaretleri işte bu akışı sağlamanın çok önemli bir parçası. Yayalar sadece trafîk ışıklannın bulunduğu yerlerde "yûrü" yansıyla birlikte yeşil yamnca, bir de "dur" işareti- nin bulunduğu yerlerden gece- biliyorlar. Işıklann bulunduğu yerden geçmek yeşilin yanma- sına bağlı. "Dur"larda geçmek ise, yoldan araba geliyor olsa dahi yayanın insafına kalmış. COLUMBIA UFUK TEKtN Yayalar için sağlanan bu ola- ğanüstü ayncalığın öte yûzûn- de ise şoförlerin haklan yaü- yor. Yayalar "dur"lann dışın- da "yol işgali" yapamayacağı için salt bu işaretlerin bulun- duğu yerlerde karşıdan karşıya geçebiliyorlar. Aksi durumda meydana gelebılecek bir trafîk kazasının sorumlusu yayalar oluyor. Sürikünün, yaya için "yürü" ışığının yandıgı ya da "dur"lann bulunduğu yerde yapacağj kazarun bedeli müt- hiş; on bmlerce dolar, en hafı- fınden. Aslında durum sûrücûler için o denlı kötü değil her za- man. Örneğin ilk kez bir trafîk suçu işledınız ve de yakalandı- nız. Diyelim; 35 rnil hız limiti var ve siz ne aa ki 40 mil sürat yapıyorsunuz. Inarulmaz bir şey; mutlaka yakalanıyorsu- nuz. Polis, hemen sağa çektiri- yor arabarua. "Eyvah!, yan- dık" diye düşünürken o sizi sıcak bir merhabayla selamla- yıp soruyor; "Neden durdurduğumu bili- yor musunuz?" İngjlizceniz yetersizse tane tane anlatıyor söylemek istedi- ğini. Ve ardından ekliyon "Hız sınınnı asünız. Suçlusunuz." Sonra ehliyetinizi alıp kendi otomobiline dönüyor. Ehliyet numarasına bakıp, mini bilgi- sayannda "başka eski suçlan" aramaya koyuluyor. Sonuç negatifse, yani bu ilk suçunuz- sa ABD"deki, bir kağıtla dönü- yor sadece. Elinize tutuşturur- ken de gülümsemeyi unutmu- yor tabii: "Kentimizi yaşanacak em- niyetli bir yer yapmak için yar- dımıruzı nca edıyoruz." İmza; Columbia Missouri Polis bü- rosu görevlisi A. Allen. Buda'nındoğumgünü Buda'nın 253Tnci doğum günü, bu yıl Ay'a dayalı Çin kaynakh gün bilgisine göre 4'- ncü aym sekizincı gününe (28 mayıs, cuma) denk gehyor. Kore'de bu özel günün aİcşa- ırundan başlayarak sabaha de- ğin Buda için doğum günü şen- Hkleri düzenlenecek. Bu ne- denle bir milyon insanın ra- hatlıkla sığabileceği Seul'un Yoido Alanı'na töreni başlat- mak için tüm Koreliler çağnlı. Yazılı kaynaklara göre mi- lattan sonra 372 yılında Ko- reliler'le buluşan Budizm, ör- gütlü Hıristiyanlık etkisine karşın oldukca yaygın gör- kenili tapmaklanyla (6000 adet) üniversite düzeyinde okullanyla, özel giysili ve sıfır saç Draşlı din adamlanyla (18000 adet) ve mevcut nüfu- sun yüzde 53.2'sirün desteğiyle dimdik hala ayakta. El açıklığı, sabır, yardımseverük ve direngenlik (arirn) gibi ak- töresel değerleri temel kural sa- yan Budizm, yasaklı ödüllü buyruklarla donaülmış öteki inançlarla karşuaştınldığında çağdaş düşünceye daha bir yakınliğı, daha bir kolaylığı ve de daha bır alışılmışhgı neden- leriyle gönüllerde kalmayı be- ceriyor. Özellikle, Hıristiyan olmanın komünist olmamakJa eşanlamlı sayıldığı G. Kore'de Budıstler. örgütlü ve çok paralı öteki dinlerin etkisinde kalma- mak için olağanüstü savaşım veriyorlar. Ancak böylesine ayakta durabılme çabalan, di- renmeler ve yüz yüze venlen savaşımlar insanlar arasında SEUL ALİRIZA BALAMAN hiçbir zaman sert çaüşmalara neden olmuyor. Gerçek yaşam savaşı, başanh olma yanşı, bi- reyselliğe karşı tavır alma is- tekleri ve erken yaşlarda öğre- tilmeye başlatılan 'iyi insan-iyi vatandaş' olma güdüleri, bu insanlan inançlanndan ötürü birbirleriyle çaüştırmıyor. Kore'de tüm 'tapınaklar', Buda'nın doğum gününe bir- hafta kala süslenir. özellikle tavanda duvardan duvara asıb iplere içinde mum bulunan renkli ve desenli kağıtlardan yapılma çeşjtli biçimlerdeki -çoğunluğu mor renkli nilüfer- fenerler asüır. İnsanlar, ödeyebilecekleri kadar para karşılığında fiyatsız, bu fener- lerden satın alarak üzerine ad- lanru yazdınp Buda'nın do- ğum günü gecesi yakılmak üzere 'tapınak'a armağan ederler. 'Tapınak'lann yanı sıra kent belediyeleri, aym gece için ellerinde yanan fenerleri, geleneksel giysileri, bir hayvan simgeb maketleriyle gruplann art arda geçecekleri caddeleri, bu fenerle süsler. Buda'nın doğum günü, ayn dinlere ve mezheplere karşın ortak yaşamayı öğrenmiş Ko^ relilerin ortaklaşa aym şeyi düşünüp aym şeyi yaptıklan özel günlerden biridir. Iktidann sevdiğî sözeük: Cesaret"Cesaret" sözcüğü çok yinelendi- natlanmn altında savaş açmak cesur- ğinde, daha fazla korkaklığı düşündü- luk mudur? rüyor bana. Son zamanlarda sık sık Politik karşıtlannı yok etmeye çakş- yaşıyorum bu çelişkiyi. mak mı cesaret belirtisidir; yoksa on- Buradakı iktıdar, bu sözcüğü pek larla bir arada, ama onlardan daha iyi seviyor. İki sözün arasında virgül gibi olmaya çaba sarf etmek mi? kullanıyor. Reform politikasının cesa- En çok başkalanyla mücadele eden retle sürdürüleceğini söylüyor. Komü- mi daha cesurdur, kendisiyle mücade- nist güçlerle cesurca savaşılması ge- leedenmi? reküğini behrtıyor. Enflasyonla, hava Cesurluk, insanm verdiği sözden ve kirliliğiyle, mafyayla, ahlaki çökün- davasından asla dönmemesi midir, tüyle... hepcesaretle mücadele edilme- yoksa "dönek" olmayı başarabilmesi si yolunda çağnlar yapıyor. mi? Cesaret çağnsı yapan kendiliğinden Darbe yaparak var olan düzeni de- "cesur" sfatını hak eder mi? Çağn ya- viren cesur değıl mıdir? Ya darbeye pılanlar korkak mıdu"? Nedir bu her karşı direnen? derdin devası cesaret? Tüm soruniara ve zorluklara karşın Çökmüş bir sistem olan komünizme sorumluluk duygusuyla iktidarda kal- karşı anti komünist iktidann güçlü ka- mak mj cesarettir; istifayı basmak mı? MOSKOVA HAKAN AKSAY Herkesten çok farklı giyinmek, dav- ranmak, konuşmak ve düşünmek mi- dir cesaret? Cesaret, Rusya ve Türkiye gibi ülke- lerde homoseksüel olup. bu özelliğini açıkca söyleyebilmek midir? Tann tanımazlığını açıklamakta mı yatar cesaret; yoksa Tann'dan başka hiçbir şeyden korkmayanlann imanla- nndamı? Anlaşılmaa çok zor bir sanat yapıtı üreten mi cesur sayılmahdır, yoksa onu anladığını düşünen mi? Bambaşka bir kente, hatta ülkeye gidip orada yaşamaya karar vermek midir cesaret? Ya da ömeğin kırkın- dan sonra bambaşka bir mesleğe so- yunmak mı? Yeni bir dostluk kurmaya girişmek, yüreğinı yepyeni bir insana açmak ce- surca bir davranış mıdır? Cesaret, sevdiklerine karşı her tür özveriyi gösterebilmek midir? Ya ken- di yaşamını hakkıyla yaşamaya çalış- mak; bu, cesaret değil midir? En zoranlannda bile kendinde güle- cek gücü bulan insana mı cesur den- melıdir: ağlamaktan utanmayana mı? Karanlıktan korkmayan herkes ce- sur mudur? Rıskin her türü cesaret be- lırtısi midir? Hırsızlar, katiller cesaretli kişiler midir? Yaşamın tüm sinir bozuculuğuna karşın nıh doktoruna gitmeden dire- nebilmekte midir cesaret; yoksa çekin- meden doktorun önüne çıkjp yardım isteyebilmekte mi? Aileye, çocuklara, çevreye karşı du- yulan sonimlulukla ve sabırla, içi çok- tan küflenmiş bir evliliği her şeye kar- şın sürdürmek midir cesaret, yoksa kapıyı vurup gitmek mi? Son mektubu yazmak mı cesarettir, yoksa onu açıp okumak mı? Yaşamın tüm cekilmezliğine karşın varolma savaşına canla-başla devam eden mi daha cesurdur; yoksa en de- ğerli varhğından vazgeçmekten çekin- meden intihan seçen mi? YORK DLŞESİ EĞLENtYOR- York Dûşesi Sarah, VVindsor kasabasnda her yıl yaprian at yanş- lanoda bir fırsatını bulmuş, kızı üç yaşmdaki Prenses Eugeine De kaydıraktan kayıyor.(REUTER) Maastrichttarüşması Danimarka'yıböldü Daııimarka'da Avrupa Birliği'ni öngören Maastricht sözleşmesinin tekrar oylanmasma çeyrek kala cep- heler arası savaş kızıştı, tartışmalar duygu sömürüsüne ve karşıhklı suc- lamalara dönüştü, taruşmalara de- mogoji kanştı, saldırganük hakım oldu. Her ne kadar saldırganük ve duygu sömürüsü her iki taraf için de gecer- liyse de "hayır"cılar bu sefer işi azıttı- lar, halkı yanlanna çekebilmek için milliyetçilik damanna basmaya baş- ladılar. Maastricht sözleşmesini sağ- duyulu bir şekilde eleştirmek yerine duygu sömürüsüne ağırlık verdiler, manipulasyona kalkışülar. Sol ağırlıklı "hayır"alann kampanyası- ndaki yoğun milliyetçi motifler, be- nün gibi iflah olmaz entemasyonalıst- leıtie irkilemelere yol açtı, inat da- manna basü, mührü "evet"e vurma konusundaki, var olabilecek tüm şüpheleri kaldırdı. Geçmişin entemasyonalişt solun- dan oluşan hayır cephesi. geçen yılki halkoylamasından sonra oportüniz- me kaydı, Makyavelizme yenik düş- tü, popülist tavirlara gırdi. Çünkü ge- çen yılki hayırdan sonra yapılan araştırmalar, halkın Maastricht'e ye- nilikten ve kapıjannı dış dünyaya aç- maktan ürktüğu için hayır dedigini, oyunu sağduyusuyla değil hisleriyle kiillandığmı gösterdı. Hayır cephesi de geçen seferkinden çok daha fazla halİun bu korkulanna yönelik duygu- sal bir kampanya başlatü, "Oyunu kalbinin sesini dinleyerek kullan" slo- ganını benimsedi, küçük çocuklan kravatlı bürokratlarla birlikte resme- derek duygu sömürüsüne kalkışü. "Kapılan acarsak Danimarka'ya is- temediğimiz bir sürü yabana dolu- şur" temasını işlemeye başladı, halk- taki ıcgüdüsel yabana korkusunu gıdıklamaya tercih etti, "Bu sefer evet çıkarsa herşey için çok geç olacak" öcüsüne sanldı. Geçen sefer Maast- richt'in merkezi yapısmın anti de- mokrasi yanlanmn eleştirisine ağırlık veren hayır cephesi halkın eğılimleri- ne uyarak kampanyasına miUiyetçı motifler kanştırdı. 1 Mayıs gösteri- lerinde sosyal demokrat Içişleri Ba- kanı'na çürük yumurta atıp konuş- turmadı. Evetçilerin pankartlanm yırttı. Takke düştü, kel göründü. Eskisi gibi solun sol, sağın sağ olmadığı, de- ğerlerin altüst olduğu, klasık solun zaman zaman sağdan da genye düş- tüğü ortaya cıkü. Solun akiıbaşında kesimi bu yüzden evete yöneldi. Hayır cephesi tüm hatlanyla duy- gulara yüklenirken "refah toplumu özelliklerimizi kaybederiz, Portekiz'e döneriz sonra ha" diye halkın ekono- mik korkulannı dürtüklemeyi de ih- mal etmedi. Şimdi bütün bunlar, parlamentp- daki yabana düşmanı İlerleme Partisi dışındaki sağ ve sol partilenn tümün- den oluşan evet cephesinin dürüst bir kampanya izlediği anlamına gelmi- yor. "Seksı bir evet" diyen evetçüerde halkoylamasından hayır cıktığı tak- dirde Danimarka'nın başma gelme; yecek felaket kalmayacagı tehdidini Damokles'in kıba gibi sallıyorlar, de- mogojiyi hayır cephesinin tekeline bı- rakmıyorlar, zaman zaman saldı- rganhkta hayırcılardan geri kalmı- yorlar. Ama beni evetçilerin demogojile- rinden çok, hayırcılann takkeşınin alündan görünen kel ilgilendiriyor. Halklann belki tarihte ilk defa gönül- lü olarak egemenlik haklanndan vaz- gecip ATyle sınırh da olsa, ülkeleri arasındaki sınırlan kaldırmaya yö- nebneleri, tarihsel perspektifler heye- canlandınyor. Solun uzun yıllar sa- vunduğuenternasyonalizmin"kokuş- muş" kapitalızmde de gerçekleşebile- ceğinin sinyallerini veriyor. Jşte bu yüzden beni "evet"çilerin demogoji- lerinden çok, hayırcılann Makyave- lızmi ilgilendiriyor. milliyetçi bazda yürûtülen kampanyalarla rahatsız ediyor, mührü evete basmam konu- sundaki tüm şüphelerimı yok ediyor. Sabah yürüyüşüne çıkmazamanı geldi"EceKyle ölmek. rüy gibi hafif; inanç uğruna ölmek, taş gibi ağır!" Mikael VViehe'nin, sanat yaşammda 30. yddö- nümünü kutladığını duyunca onıın bu dizderi aküma geldi. Mikael VViehe, eski deyişle angaje bir sarkıcı. Sacco ve Vanzetti'den, Victor Jara'ya; Cbe'den Saodinistlere, insanlık rarihine onunın rengİBİ katmış bircok kişiye ve hareke- te, onun sesiyte ulaştı ts>eçliler. Olumlu bir amaçla yapılan bemen her gece de, çoğu kez bir avııc arkadaşıyla, Mikael Wiebe vardı; bugün de >ar. Şimdi ona. "bu devink" artık defteri kapatmanın zamanı gelip gelmediğini soruyorlar. Yanıtı, karşı bir dizi sonı: Ezen-ezilen kalmadı mı? Sömüreıı- somünıkn yok mu? İnsanlar göröşlerin- den ötürö baskıya uğnunıyoıiar mı? Zenginlikk yoksulhık arasındaki oçu- ram ortadan kalktı mı? Bundan 70 yıl önce, sos>al demokrat işçi hareketinin ilk zaferlerinden biri kazanıbmşn. Bir işyerinde, işten adam cıkarmak zorunlu haie geünce. "son gj- rea ilk gider" ilkesinin uygulanmasına karar verilmişti. Başta August Palm ol- mak üzere, işçi önderlerinden birçoğu, bu ilkenin jşverene kabul ertirilebiİmesi için böyük uğraş vermişlerdi. Şu sıralar, önceki başbakan Ingvar Carlsson hü- kümetince kurulan; 1992'de iktidara orta ve sağ partiierden oluşan koaüsyo- nun gelmesiyie şekil değiştiren İş Hakkı Komitesi'nüı rapomnda söz konusu üke, resmen ortadan kaldınlmak isteni- yor. Bu da ya ilkenin gecerliği olduğu yerleri son derece kısıtlı tutarak yapn STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Imak isteniyor ya da işverene. 'işyeri- nin iviliği için, dilediği işgücünü tut- makta (yani, dilemediğini, -çocuklu anne, emektar işçi vs.- işten çıkartma- da) ceşiüi özgürlükler tanıyarak. Aym zamanda, sosyal demokrasinin temetin- de yatan "dayanışma" kavramı çiğnen- mek isteniyor. Medeni hukuk profesörfl Anna Christensen bu girişûni, "Takı- mda 58 yaşmdakilere yer yok!" saptan- masıyla özetliyor, şu soruyu soruyor "İşveren, eninde sonunda hemen ber is- tediğini yapabilirken sendikanın efa'n- den ne gelecek kıT' (Dagens Nybeter, 11/5-93) İş gûvenüği yasası, işverenin diledi- ğince işten adam çıkarmasinı ofdukça kuatüyor ve güçleştiriyor. Ne var ki az masrafla çok kar yapmak isteyen "yeni duzenin" işverenleri, bu yasanın s>- nniarmdan, ma> ınlara basmadan geç- meyi başanyorlar. Örneğin bir yerdeki fabrikayı kapatıp ötekine,flldndenişsiz kalanlardan düediklerini secip alma yo- hıyla. Ya da işyerini ülke dtşına taşıya- rak. Bu satırların yazıldığı sırada, yapım sanayinde çalışanlarla işveren arasında, birinci yıl % 1, ikinci >ı) da % 21ik ücret ardşuu içeren toplusözleşnıe imzalandı. Bu sözleşmenin kapsadığı iş- yerlerinden, teiefon sanavinin devi LM Ericsson, aym gün 1000 kişiyi ise ala- cağmıaçıkladı. Türkiye dahi] birçok ülkeden yeni np santral ve teiefon şebekesi yapmı için teklif alan şirket, personel gereksinimi- ni açıklamak için, toplu sözleşmenn yapdmasmı bekİemişti! İsveç işçi hareketinûıdoğduğu yıttarda toptanü ve gösteri yasağı varken Ao- gust Pabn, bir gazeteyeflanvererek ya- pacağı sabah yürüyüşü için yol ar- kadaşı araıuğını biknrmişti. Hareket, 100. yıldönümünü kotladı; toplantı ve gösteri yasağı yok. Ne var ki "Sabah yürüyüşlerine" gereksinıne giderek hızla büyüyor. Bakahm bu kez Oan kim verecek? SKODA FAYORITu 1.970.000 SKODA FORMANu2.479.000 SKODA PICK-UPu 2.200.000 LİRADAN BAŞLAYAN TAKSİTLERLE^ HURPA'da Hürpa HÜRPA MERKEZ Tel:232 32 00/12Hat Bûyükdere Cad Hür Han 15 / A K.2 Şışli / İSTANBUL Faks: 247 98 94 HÛRPAANKARA Tel: (4) 467 23 25 Fax:(4)467 23 26 HÜRPA İZMİR Tel: (51) 25 88 10 Fax:(51)89 77 02 AYRINTILI BİLGİ VE ÖDEME TABLOSU HÜRRİYET GAZETESİNDE GÜNEY'DEN UCUZ GİRİT Bayramda özel uçakla (Gidiş-dönüş) 399 $'don itibartn . 7 Gece 1 ^vJlTei: 9-1.2329892 j k W i T»J* 9-) 232045] AORES DEĞİSİKLİĞİ DUYURUSU Banka-Sıgorta şçılerı Sendıkası 8ASISEN Kadıkoy Şubesı'nın adresı 'Rıfıîım Cad Mısakı Mıllı Sok. Idıl Han Kat 4 Kadıköy/ISTANBUL' olarak değışmıştır Değerlı ûyelenmıze ve ılgılılere duyurulur SanKa-Sıgcna !şçıter< Sendıkası BASİSEN Voneîırr KUTJİU YOLKESEN IRMAK Hıfzı V. Velidedeoğlu 4. bası 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaf Yaymlan Turkocağı Cad. 39-4! Cağaloğlu-hlanbul Ödemeli gönderilmez. İLANEN DAVETtYE TEBLİCt BARTIN SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1991/961 Davacı Orman Genel Müdürlüğü'ne izafeten Bartın Orman İşlet- roe Mudıirlüğü vekili Av. Şule Kavaklı tarafından davalı Haraza Keleş aleyhine mahkememizde ikame olunan tazminat-ihtiyati tedbir da- vasının yargılaması sırasında: Bartın Orman Işletme Mudürlüğü tarafından 6.11.1990 tarihinde yapılan ihalede davalının da ımzaladığı şariname hukümlerine göre 449 parti malı baher binmı 280.000 TL'den davah Hanıza Keleş'e ihale olunduğunu, ancak şartnamenin 13. maddesine göre yapılan teb- ligata rağmen satın aJdığı malın 15 gun içinde yatırması bıldirıldiği halde davalının süresinde odeme şartlannı yerine getırmediğinden ta- ahhüdünden dönmuş sayıldığı ve aynı partı mal 2. defa satışa çıkar- tılarak Arslan Kaptan'a ıhale olunduğu ve böylece iki ihale arasındaki fark tahakkuk etmese bile taahhüdünden dönen davalı idare alaca- ğının gecikmesine neden olduğundan 651.804 TL gecikme eezası ıle 116.438 TL reeskont faizi ki toplam 768.242 TL'nin davaiıdan tah- sili (her türlü fazlaya dair hak saklı tutulmuştur) ile şannamenin 14. maddesinin son bendi gereğince borçlunun menkul ve gayrimenkul- lerine ihtiyati tedbir konulmasına, dava gider ve ücreti vekaletin da- vaiıdan tahsil edilmesine karar veriJmesi istendjğı görülmekle; Bahsi geçen davada davalı olan tstanbul-tlyas Bey Caddesi, Han- sel Apartmanı Kat: 4 D: 28'de mukim Hamza Keleş'in tüm arama- lara rağmen adresi tespit edilemediğinden 2.2.1993 gunlü oturum ara kararı gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; Yukarıda ismi yazılı şahsın duruşmanın atılı bulunduğu 15.6.1993 günü saat 9'da mahkememizde hazır bulunması veya temsilen avu- kat göndermesi, gelmediği ve avukat göndermediği takdirde HUMK'- nun 213/2, 509-510. maddeleri gereğince gıyabmda duruşmaya devam olunacağı hususu ilanen davetıye yerine geçerli olmak üzere ilanen teblığ olunur. Basın: 48465
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear