22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1993PAZAR 12 DIZIYAZI Küba,nasdkurtıılacağını düşünüyor... KEMAL GÖKHAN GÜRSES J\üba, nasılkurtulacağını düşünüyor, Ülkede, kimiyabancı sermayelerinyatırımyapması an meselesL Bunugiderekyönetim de benimseme yolunagirmiş durumda. -7- td ttabo'da bir gece. O yere göğe sığmaz müzıkbaşlıyor ve ben sabah havuzun ke- nannda afyonumu patlamaya calışırken. rmak kadar boyuyla ters perendelerle ıvuza auayıp sabaha rteşe katan o tatlı Kübalı çocugu görüyorum. Nasıl bir gû- zellık, gûldûkçe ina dişlerinden yayılan; nasıl bir me- lodı konuştukça havada dağüan. Hümulüsterin be- yazlığında, mavı göğe sacılmış bir okyanus sabahı- nda. "Nasüsın" dıyonım. Hemen sokuluyor yanıma Binlerce mil ötedekı kızunın özlemi doluyor ıçime. "Hay kalemparmaklım, nasıl da özlemişım seni..." Kafasıru okşuyorum. Bir sırt çantası var yanında. bir de ağabeyi, ondan bir kanş fazla. Gülüyor. Benı tanımadığı ıçin ve her karşılaştığı yabancıya, her Kü- bah gibi, "Du yu spe Engıle?" dıyor. Bunun yazılışı o sese ulaşünr mı sia bılemıyorura ama, ben hâla o se- sin sessiz hüznûne içtcn ıçe burkulup, daralıyorum. tyioe yanaşıyor bana. Hadi diyorum Zekine'ye, sor, neymiş istedıği. Almak ve vermek, bizim en fazla karşılaşuğımız şey birer turist olarak. O çarka girme- mek, o aaya katılmamak, bir anlamda orada ya- şamamak olacak ü. Açlıkyalanı "Sabah geldım buraya. Bizi hem zafarada çalışün- yorlar hem de okuyoruz. Babamı polisler götürdü. lki yabancıyı öldürdü diye. Ben büyüyünce doktor olmak istiyorum en çok. A, evet, mûzikle de uğ- raşıyorum. Gitar ve bongo, bir de piyano çahyorum. Ben şanslı bır çocuğum, çünkü benım okulumda böy- le şeyler okutuyorlar. Büyûyünce müzısyen olmak is- tiyorum. Ne? Doktor mu olmak istiyorum demiştim; bak; aslında biliyor musun, insan böyledir ışte. Bazen aç asır önceydi kimbitir? Ve hangikıtanınhangi gecesindeydim?Gördüklerim miydi o karşıthklarm cehennemi, yoksa bana dokunup "uyan geUtik "nd diyecekti biri? her şeyi bir arada yapmak ister. Hey, Engıle, bır bak- sana yiyecek bir şey var mı sağda solda. Belki şu pi- zacıda bir şeyler kalmışür yiyecek. Yoksa barda da sandvıç yapıyorlar. Kaîmamış mı Engıle? Bitmiş mi her şey? Ben çok sıkıldım ordan. Kaçüm. Yaşım mı? On yaşındayım. Evet, abim doğrusunu söytedi. Sekız. Annem mi? Heyhaat, boşvenn onu. Onun benımle ıl- gilcndığj yok. Che mi? O bin duşmanlardan kurtardı. Sonra Bolivya'da savaşırken öldü. Yaşasın Küba... Ne? Benı götürür müsünüz? Türkıye mi? A, ben ora- ya gitmeyi çok isterim. Bilmem? Nerede Türkiye? Bi- raz para var mı? Birkaç dolar... Belkı bir taksıye bıne- riz. Olsun, biz bi şekılde binenz..." Bir tek bisküvimiz vardı. onunla yetınmek zorunda kaldılar. Uykulu gözleri, geceye uzayan sohbetimiz boyunca bir yumuşak diz aradı durdu. Her şeyi bili- yor bu, bu fılozof gıbi diyor Zekine... Dolapdereliçingene Bu ensesi güneş kokan okyanus çocuklanmn ya- lanı, komünist partisınin ilen gelenleri ve geri kalan- lannın doğrulan gıbi, hepsi de bir tek şey söylüyor bana; ve Küba gidiyor... Bugün, son kez Küba'dayız Baş tacı ettiğim Latin Amenka edebıyatmı, Marquezleri, Amadolan, Octa- via Pazlan daha bır sıcak tanıdım sanki. Latin Amen- ka kültürûnün yıkıntılar arasında kalmış ve afrodiz- k ki ü l l blki d R i ' d L\ k ^r^tt Sonsö/ y y ç ş rakı başkentı. ama siyası farklılığı nedeniyle de sosya- lizmin son başkenti Havana'yı ve birkaç küçük kasa- bayı kapsayan bu gezi boyun- ca, dünyaya başka bir tırabza- na sanhp bakmanın, başka türlü ruzgarlarla ürpennenin ve okyanusa temas etmenin tarifsız zevkini yaşadım. Açhktan bahsederken ül- kemdeki aç insanlan, yalan söyleyen çocuklardan bahse- derken, Dolapdere'deki Çingene çocuklan, paramı ve cüzdanımı çarpüklannda Haahüsrev'in insanın adı çı- kacağına canı çıksın namını, pezevenklerle ve fahişelerle karşüaşüğımda geleneksel me- kanlannda bizim bu görevleri ifa edenlerimızı, hatırlamadan edemedim. Bana soranlara, gi- Açhktanbahseder kenülkemdeki aç insanlan, yalan söyleyen cocaldanUn bahsederken Dolapderedeki Çingene çocuklan hatırlamadan edemedkn... sane boksürü Bob Stevenson gibi? Gölgelerin uzadığı sıesta saatlerinde, okyanusla kucaklaşan bedenim nıye uzaklaşıyor benden git gide? Sonra haürlayacakam. neydi beklediğim Küba, neydı dönerken mezanna toprak atüğjm Küba'nın şeytan alacası. Samba yapan açhğın, denizden çık- mayan yoksulluğun. durmadan gülümseyen umut- suzluğun destanı. Yaşayan en büyük kahramanı Fi- del'le yüz yüze geldiğım, o ölümcül haslabğa. açlığa ve mafyaya ve çürümeye, tükenmeye adanmış sosya- uzmin Latıncesi; Küba. Olecek, ölecek ve yüzünde ölümün sakinliği. So- kaklan uzayıp giden sessizce, kükürt kokan, ron ko- kan ve birbirine sanlmış rengarenk ellerin Kübası. işte hiç unutmayacağtm ben bu son imgeyi. Seni yıne görmeye geleceğım. tnsanlannın köleleşüği. karanlığın fosforlu kalemlerle süs- decek mısin bır daha oraya diye, tüm bu diziye, def- terlerimdeki Küba notlanna ilİc diye geçmiş notu tek- rarlayarak vermek istiyorum yanıü: Yine geleceğiın "Kaç aar onceydi kimbilır 9 Ve hangi lularun hangi gecesindeydım? Gördükle- rim miydi o karşıtlıklann cehennemi, yoksa bana do- kunup "uyan geldik"mi diyecekti biri? Ben hiç uyumuş muydum? Nasü yakuzca içerek, hiç yemeden, hiç kapatmadan gözlerimi, nasıl ^yak- roro'da yıkınülanna dokunduğum bir zamanlarm ef- Küba,nasılkurtulacağifiı düşünüyor. Ülkede, kimi yabancısermayelerinyatırım yapması an meselesi. Bunugiderekyönetim de benimseme yolunagirmiş durumda. Yabancı sermayenin yatırvndan anladığı bir tek şey değilelbet. Sımgeleriniönceaenyoüamak istiyorlar. McDonald's, Benetton sırayagirmişler bile, Peki, bunları nasılalacak Kübalı yoksul vatandaş 9 Hangiparitede kalacak Küba Pezosu? Mafya mı gelişecek.yadabir küçük grubun oluşturacağı burjuva zûmresimi Küba 'daki Batı mallarmm alıcısı olacak? Yoksa yabancı sermaye aynı zamanda yeni iş alanlan da mı oluşturacak? Böylece Kübalıya bir taraftan verip öbür taraftan daalacak mı? SSCB'dekigelişim -ki kanlı sonuçlarmı dışında tutarsak- katı bir mafya, sıkı birfuhuş sektörü ve büyük çaplı bir ekonomik krizden başka ne getirdiyeni Sovyet ülkelerine? Küba 'yı, sonuç olarak artık sürprizsayılmayacak gelişmeler bekliyor. Ve Kübalılar herfırsatta şunu tekrarlıyor: "Batista dönemine dönmemek için açlığa sonuna dek, evet!" 3Mayısl993/HavanaKe»mlGökk»n lendiği, dokuz yaşında kızlann besili Ameri- kah işadamlanna pa- zarlandığı, koloni evle- nnin yeniden şekerte boyandığı günlerde. Gelecegim. Ve bu- gün, tüm dünyanm ölü- me terkettiğı bu onurlu kalenin dibinde, ağla- ' yacağım.. BİTIİ Fiderin kardeşi Raul Castro Ruz •••• ile söyleşi Sonuçtm menvumuz B irimşu andaki durumumuza, SovyefJer'in Küba'ya > apöğı yanumlann askıva alınmasuun sebepolduğu doğru değüdir. Şekerimize karşdık hakedflen fiyarj alıyorduk. Onlara yolladığınuz şekeri pancarekipyetiştirseler debtziın satnğunızfiyattandaha pahauya mal oliKdu. thtilalinlafer yıUannda ihraç ettiğuniz her 1 ton şeker içjn 7 too, uiaslararası pazan da sayarsak 8 ton yakıt satmalabiliyorduk. Seneler sonra Sovyet- kr Biniğiffleyaptığımız anlaşmavla oran l'e 7 oldn. Bugünise ton başına sadece 13 fla 1.4twı yakıt alabüiyoruz. Buda uhtsal ekonomideohnnsuz yöndeetkisiııi gösterdi. - General, kabul etmenız getekir ki, sağlık ve eğıüm dışında, durum kötü gidi- yor. Ihtılal ne işe yaradı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Ortaya çüumdummdan memnunuz. Ba- şardığinuz işiere bakdmca yahnzcaeği- timden ve sağuktan bahsediliyor. Fakatbu ülkede gerçekleştirilen sadece bunlar de- gü. Sen sık sık buraya genyorsun, eksik- UkJeri. hatalan yadsunadan kuyrukla- ranızı görüyorsun, proMemkrinıizi görü- yorsun. Ama burası Amerika kıtasmda kimsenin açuktan öbnediği tek ûike. Burası Latin Amerika'da -dunyadaki az getişmiş diğer ülkelerden bahsetmek iste- miyorum- sağlık hizmetleriııia, eğitim ola- naklannm eksik onnadığı tek ülke. Çûnkü ne bir hastaneyi ne de tek bir okuhı ka- parnk. Bu, Amerika'da kimsenin işten atı- Imadığı tek ülke. Kimi kapau, kimi de ka- paatesimn yansı çahşan fabrikalar var. Fabrikası kapatümış olan herkes maaynm diğimgibiy bugün sahip olduğumuz araç ve gereçler Sovyet ağırhkh, sosyatist teknolojisine' sahip. Veşinutide aynı duruma düşeceğiz- Yedek parça sorunuyeniden gündemegelecek. Ticaretimizi dünyaya açmahyız. Vetarihtekrar 35 yıl öncesine dönecektir. nünmunı % 6O'mı alıyor. Ama burada, ber eve farldı maaş giriyor. Bununeroeğe saygımızdan olduğu kesin. tşci ailelerinin ceplerinde 1 senelikraaaşlanmnbiriktiği flk defa olmuvor. Bir bakıma bununhaksu bir adalete yol açtığı doğru. Çünkü örne- ğiııbir hastanede > a da pazarda fiksini doldunırken nem dürüst va tandaşlara, hem de aylaklara aynı bizmeti vermek du- nanundaytz. Lakindürüst >atandas- lammzçoğunlukta ve onları diğerierine karşı korumasu bırakamaya. - Evet sayın komutan. ama teknoloji ne olacak' 1 Desteğı nereden bulacak? - Dedtğûn gibi, bugünsahip okhığumuz araçvegereçler Sovyet ağirUklı, sosyalist teknolojisine sahip. Ve şjmdi de aynı duru- ma düşeceğiz. Yedek parça sorunu yeni- den gündeme gelecek. Tkarethntzidünya- ya açmahyız. Ve tarih tekrar 35 yılöncesi- ne dönecektir. TekrarbaşUmak gerekir. Bu,Küba içinen önemti olaydır. Son 3senedir, bugünkü Rusya'nın duru- mununnasıl kötüyegittiğini hep birtikte gördük. Ekononünindeğşik yanlarnu, ta- mandanmayan olağanüstü projeleri tartışryonız: Cienfuegos'da 1.200 milyon dolardvannda yatmmla yaptığımız veso- nuctaşimdi orada derasa bir anrt, bir M«sır piranudi gibi dımıp duran nükleer elektrik santran... Savaş zamanı zaten tahmin edilmisti. Çön- kü sıkı ha> a \e deniz blokesi durumunda savaşın kurtulacağı düşünülüyordu ve kı- sacası ilk yönethnin başlangıandan itflm- retı biz çabşmalar yapmaya başladık. Silahb kuvvetferde yanağnuz buçauşma- lar banş zamanı hükümet tarafndan be- nünsendi \e bununsonucudur ki, içinde bn- lunduğunıuzdnruındanbirazolsıınkurtu- labildik. Söykoebüir ki, son üç yüın en önenüi otayı, Sosyaüst Blok'un ve Sov- yetler Birhği'nin dağümasıdır. Tıcareti- mizin %801nden fazlasan o ülkekr oluş- turduğundan bu olay, ekonomimiz uze- rinde etkiü ofanaktadır. Çeriri: Başak TOKER, Ayşim ÜNÜGÜR MumlaryakmadanöncebüemezmiydikAtatiirk'çülüğü O N B î N L E R İÇİN YAZD1 İzinde Sılûhveriyorum bir an ortam- dan. Pencereden dışan bakıyo- nm; karşımda resmin, altında dakocaman bir yazı İZİNDE- YİZ. O an utanıyorum işte, gerçek biıTürk vatandaşı oîamadığım ıça. Yûzüne bakacak cesareti buamıyorum. Çevremdeki o AtatürkçûlükJe- rin sadece yazılara sıkışürmak- la /etınen insanlardan, daha da kctüsü senin sayende üzerinde htr yaşadıklan topraklarda bü- yük öfkeyle senin heykellerini yıkan insanlar adına utanıyo- rum; onlar utanma gereği duy- masalarda... İnsanlar unutmuşcasına tüm vatanın akhru neler uğruna de- ğiştirmek istedığini; takıhveri- yorlar tarikatçılığın, şeriatçıh- ğın, daha nice maskelerin altın- da gizlenmiş yıkıa düşmanlan- na. Sokağa çtksan önüne çıkan her kişi "Atatürkçüyüz elbette" der. Biliyonım, senin istediğin de işte buydu. Ama şunu da bi- liyorum kı Atatürkçülüğü senin istediğin biçımde uygulayamı- yoruz. Ancak tam senin istedi- ğin, çağdaş düzeyi yakalayabi- lecek bir kişi olarak yetişen Uğur Mumcu gibi bir büyük. ölünce ayağa kalkan milletiz. Daha önce bilemez miydik ara- balann arkasına yapışünlan, tslamı destekleyen sözlere karşı kendi arabalanrruza laiklik söz- leriniyapıştırmayı. Kımua karanfılkr koymadan, mumlar yakmadan önce bile- mez miydik o sokaklar üzerin- de Atatürkçülüğürnüzü, laikli- ğimizi bir olup korumayı. Bizi aydınlatacak kışiler ölmeden önce hatırlayamaz miydik "Türk" olduğumuzu? Saüş sayısı bırden artan Uğur Mumcu'nun gazetesinin tek yapüğı şey, senin düşüncelerini kimsenin etkisi alünda kalma- dan yayımlarnası. Yıllar önce ise bu tek suçuydu. Sırf senin düşüncelerini taşıdığı için aldıklan gazete yüzünden adı "Atatürkçü" dışında her şeye çıkan memurlann, işlerin- den atılmak korkusuyla bu ga- zeteyi bırakmalanndaki suç kimde? Senin düşüncelerini taşıdığı için gazeteni, bunu alan kişi mi, yoksa Atatürkçülüğü çok ıyi bi- len sıyah maskeü kişiler mi? Atatürkçülük bu mu; daha ön- ce o gazeteyi alanlan kötüleyip, senin izinde olan bir kişi ölünce büyük bir gururla o gazeteyi al- mak. Ne olursa olsun, zaman doğru olmasa da hatırladık sonunda Türk olduğumuzu; bundan. sonra seninleyiz. Türk gençliği izinde Atam. Gözyaşlanyla yakılan mumlar, gökyüzüne atılan kımuzı ka- ranfıller ardından bir Türkün Türklüğe haykınşı kulak- lanmızda "lzindeyiz Atam". "Sen ve Mumcu gibi büyükler yaşarken bir mumdunuz, şimdi ise binlerce meşalesiniz mavili- ğimizi aydınlatan." Seda Gürtnoğhn. 1130-3/Btnnir özel Çamlaraltı Koleji Laiklik ve demokrasi büyük bir savunucusunu kayıp etti. Çok üzgünüm. Saygüanmı sunanm. Kaznn Özdemir SÛRECEK UĞURMUMCU savaşmdakan dökmeyen bir bilge kişi bir koca yürek yalanları harmanladı bir yaz öğle ışığıgözleri meydanlarda tepeden tumağa insan tepeden tırnağayürek savaşmdakan dökmeyen bir bilgekişi bir koca yürek islantı uşağı gibi görüp kullananları islama insanlığı çokgörenleri tutup yakalarından çekince meydanlara korktular oldum olası korktukları aklm ışığından savaşmdakan dökmeyen bir bilge kişi bir koca yürek laik, atatürkçü ve demokrat ne arabmikiyüzlü zavallı ne humeyniya da karaseslerin çığırtkanlıkları o koca yürek uzatıpcesurelleriyle indirdiyüzsüzlüklerinin perdelerini Uğur Mumcuyok artık yazüarı, sesi,gülûşleri yüzbinlerce UğurMumcu var şimdi aydmlığadirenenlerekarşı aaü kullananlarakarşı savaşmdakan dökmeyen bir kocainsan bir koca yürek rahatuyu kanmyerde kalmayacak rahat uyu tepeden tırnağa insan tepeden tırnağa yürek EsenSinan ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ HalitÇelenk'in Anlatbkları: (3) İki Büyük Yargıç... Halit Çelenk, Hüseyin irtan'ı anlatıyor, salondakiler buğulu gözlerle dinliyorlardı: "- O Hüseyin, birikimi olan, mahkemede bir toprak re- formu anlattığı zaman, şöyle elindeki notları attı, fırlattı. Ayağa kalktı ve Türkiye'de toprak hareketlerini, toprak reformunu anlatıyor; hiçbir üniversite profesörü Hüse- yin kadar toprak reformunu anlatamazdı. Ben, fakültede toprak reformu okudum, ondan sonra TlP'te, Merkez Yürütme Kurulu üyesiydim, bizim toprak reformu çalış- malanmız vardı. Profesörler, hocalar, partililer ça//ş/r- lardı. Bu kadar, toprak reformu hakkında bilgim vardı, ama Hüseyin toprak reformunu bir anlattı; böyle, otur- dum birçok şey öğrendim. Şimdi bu insan gidiyor, canlı insan gidiyor, yerine demin anlatmaya çalıştığım insan geliyor. Yani, ölum cezası çok aşağılayıcı bir ceza. Onun için buna karşı çok büyük bir mücadele vermek lazım gelir. Ve bu cezayı bir an önce ortadan kaldırmak gere- kir. Şimdi insan haklan ve anayasa hukuku açısından bu değindiğim notoa/ara göre, bir bakış şuphesiz ki müm- kün. Bir de 'ceza hukuku' diyoruz, ölüm cezası, ceza yasasında, infaz yasasında, anayasada yazılı. Yani ko- nu bir hukuk konusu. Konuya bir de ceza hukuku açısın- dan bakmak gerek. Baktığımız zaman şunu görüyoruz: Bir ceza bilimi, bir kriminoloji var, bunun amacı nedir? Bir insana biz ceza verirken, neyi amaçlıyoruz? - Arkadaş sen şu hatayı yaptın, sen kırlendin, ben seni temizliyorum, temizledim, gel toplumda yerini al! Şimdi, budur amaç. Infazın amacı bu. Eee, peki siz adamı asıyorsunuz, bu amaç nerde kaldı? Cezanın amacı eğer düzeltme, ıslah ise, öldürmekle hiçbir şey elde edemezsiniz. Onu topluma iade etmek de mümkün değil. Onu yok etmektir bu..." Savunman Halit Çelenk, karakollarda, mahkemelerde karşılaştıklarını anlattıktan sonra, Deniz Gezmiş'learka- daşlarına uygulanan 146/1 maddesine geldi, özetle şöy- le dedi: "- Bu 146/1, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya, zor kullanarak, elverişli vasıtalarla kalkışmak, teşebbüs et- mek yani. Şimdi, bu suçun oluşabilmesi için yasanın koyduğu bazı koşullar var; şimdi o kastla hareket ede- ceksiniz, anayasal düzeni ortadan kaldırmak için bir kastınız olacak. Ikincisicebirkullanacaksınız; üçüncüsü, bu anayasal düzeni ortadan kaldırabilmek için elinizde 'elverişli vasıta1 bulunacak. Şimdi dedilerki: 'Bunlar, bu kasıtta hareket ediyorlar, çünkü bunlar Marksist-Leni- nist! Marksist-Leninistolunca, bu'anayasal düzeni kaldı- rarak, yerine komünist düzen kuracak. Bu açık' dediler. Ikincisi, 'Silah da kullandılar, bakın ellerinde makinalı tabancalar var'. Üçüncüsü: Şimdi 'elverişli vasıta'ya get- dik. TC anayasal düzenini koruyan bir ordu var, Türk Sh lahlı Kuvvetleri var, jandarma var, kolluk kuvvetleri var. Bütün bunlar, ordu anayasal düzeni koruyor. Sizin kal- kıp da bu anayasaldüzeni ortadan kaldırabilmeniz için buna yakın bir güce sahip olmanız lazım gelir. Çocuklar, 26 kişiydiler! Ellerinde makinalı tabancalar var, başka bif şey yok. Hani bugün bile okuyorsunuz, basında, TV'- de görüyorsunuz. Yani yasadışı olarak niteledıkleri bir- taktm örgütlerin ellerinde çok büyük silahlar var. 1970'- lerde 71 'lerde bu çocuklarm ellerinde sadece makinalı tabancalar var... Dlyorsunuz ki: Ellerinde elverişli vasıta diye bir şey yok. O halde, suçun öğeleri oluşmuyor. Bu suç olsaolsa, yasanın 'silahlı çete' diye nitelediği bir suçtur, olsa olsa bu daTCK 168 olur, cezası 5-15yıldır, idam midam değil- dir. Tüm suçlannı toplasanız neolur, 10 yıl, 20 yıl, 25 yıl' diye savunma yaptık. Mahkeme dedi ki: 'Elverişli vasıta vardır, çünkü burada, silahların gücünü, etki gücünü he- saplarken, yalnız bu çocuklarm ellerindeki tabancalan değil, bütün Türk Halk Kurtuluş Ordusu mensuplannın bilinen, bilinmeyen hepsinin ellerindeki silahları, taban- calan da hesaba katmak lazım! Bu da yetmez. Yasadışı olan ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya ybnelik ey- lemlere giren Türkiye'deki tüm örgütlerin silahlarını bir araya getirip, bunlann hesabını yapıp, bu unsuru ona göre tartışmak lazım' dediler. Şimdi tabii, savunman olarak mahkemede topunuz yok, tüfeğiniz yok, bir man- tığınız, bir de diliniz var, kaleminiz var; yazıyorsunuz. Efendilerimiz böyle buyurdular, idam cezalarını verdi- ler! Askeri Yargıtayda bunu çoğunlukla onayladı; iki kişi karşı çıktı, birisi NahitSaçlıoğlu, birisi de Yargıç Tümge- neral Kemal Gökçen. Onun ikisi karşıoy yazısı' yani 'muhalefet şerhi' yazdılar, ayrışık oy kullandılar. Şimdi Deniz'lerin savunmanı olarak söylemiyorum ben, ob- jektif bir hukukçu olarak söylüyorum; son derece doyu- rucu, son derece haklı, son derece olaya uygun bir 'kar- şıoy gerekçesi' yazdılar..." Yargıç Kemal Gökçen'i de, Nahit Saclıoglu'nu da ya- kından tanıdım... Bu iki yargıç gibi, daha nice yargıçlar az değil ülkemizde. 1960'ların sonlarına doğruydu. Ke- mal Gökçen yargıç albaydı, bir türlü generalliğe yükselt- miyorlardı. Danıştay'abaşvurdu, generallik hakkını elde etti. O yıllar Milliyet'teydim; Kemal Gökçen'in davasını, savaşımını gazetede yansıtardık. General olduktan son- ra: - Sen Milliyet'in paşasıyım! derdi. Konuşur, söyleşir- dik. Sonra, öldü. Çocuklarına çok onurlu bir ad bıraktı. Nahit Saçlıoğlu yaşıyor, ona uzun, sağlıklı yaşam diliyo- rum... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Bir el işini gerçekleştir- mek için özel olarak ya- pılmış nesne... Kabart- malı pamuklu kumaş. 2/ « Güreşçi erkek deve... Ya- pıtlar. 3/ Metal sapla- ma... Çin, Vietnam, Malezya'da yetişen ve lif- leri dokumaalıkta kulla- nüan bir bitki. 4/ Yoğun- luk. 5/ Aktinyum ele- mentinin simgesi... Saniyede bir jullük iş ya- pan bir motorun güç biri- mi... Bir cetvel türü. 6/ humma da denilen, 1 2 3 4 5 7 8 9 Kazıkh- tehlikeli ve ateşli bir hastaik. 7/ Çok eski bir Türk kavmi... Kesintilerden sonra kalan miktar. 8/ "Şiir yazıp eskiler alıyorum/Eşkiler verip musikiler ahyorum/Bir de - - - şjşesinde bahk olsam" (Orhan VeÛ)... Bir şeyın erebileceği uzaklık. 9/ En büyük... İnce talaş. YUKAR1DAN AŞAĞrYA 1/ Ali Özgentûrk'ün yönetüği bir film... Eski çağlarda Fethıye ile Kaş arasında uzanan kumsala ve burada kurulmuş önemli bir Likya kenüne venlen ad. 2/ Hiç emek verilmeden ele geçirilen şey... Izin. 3/ Dağkeçisi... Bangla- deş'in para birimi. 4/ Tek tek olgulardan genel önermelere va- ran yöntem. 5/ Unvan. 6/ Yapılan yıldınmdan koruyan aygıt. 7/ Bir isteği yerine getirme... Açık duran başparmağuı ucundan, gösterme parmağinın ucuna kadar olan uzaklık. 8/Camide na- maza kalkmak için okunan ezan... İnce ve keskuı ses. 9/ Tıp dilınde dennın kanlanmasına venlen ad... Eylemleri olumsuz yapmakta kuUarulan ek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear