Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1993PAZAR
12 DIZIYAZI
Küba,nasdkurtıılacağını
düşünüyor...
KEMAL GÖKHAN GÜRSES
J\üba, nasılkurtulacağını düşünüyor, Ülkede,
kimiyabancı sermayelerinyatırımyapması an
meselesL Bunugiderekyönetim de benimseme
yolunagirmiş durumda.
-7-
td ttabo'da bir gece. O yere göğe sığmaz
müzıkbaşlıyor ve ben sabah havuzun ke-
nannda afyonumu patlamaya calışırken.
rmak kadar boyuyla ters perendelerle
ıvuza auayıp sabaha rteşe katan o tatlı
Kübalı çocugu görüyorum. Nasıl bir gû-
zellık, gûldûkçe ina dişlerinden yayılan; nasıl bir me-
lodı konuştukça havada dağüan. Hümulüsterin be-
yazlığında, mavı göğe sacılmış bir okyanus sabahı-
nda. "Nasüsın" dıyonım. Hemen sokuluyor yanıma
Binlerce mil ötedekı kızunın özlemi doluyor ıçime.
"Hay kalemparmaklım, nasıl da özlemişım seni..."
Kafasıru okşuyorum. Bir sırt çantası var yanında.
bir de ağabeyi, ondan bir kanş fazla. Gülüyor. Benı
tanımadığı ıçin ve her karşılaştığı yabancıya, her Kü-
bah gibi, "Du yu spe Engıle?" dıyor. Bunun yazılışı o
sese ulaşünr mı sia bılemıyorura ama, ben hâla o se-
sin sessiz hüznûne içtcn ıçe burkulup, daralıyorum.
tyioe yanaşıyor bana. Hadi diyorum Zekine'ye, sor,
neymiş istedıği. Almak ve vermek, bizim en fazla
karşılaşuğımız şey birer turist olarak. O çarka girme-
mek, o aaya katılmamak, bir anlamda orada ya-
şamamak olacak ü.
Açlıkyalanı
"Sabah geldım buraya. Bizi hem zafarada çalışün-
yorlar hem de okuyoruz. Babamı polisler götürdü.
lki yabancıyı öldürdü diye. Ben büyüyünce doktor
olmak istiyorum en çok. A, evet, mûzikle de uğ-
raşıyorum. Gitar ve bongo, bir de piyano çahyorum.
Ben şanslı bır çocuğum, çünkü benım okulumda böy-
le şeyler okutuyorlar. Büyûyünce müzısyen olmak is-
tiyorum. Ne? Doktor mu olmak istiyorum demiştim;
bak; aslında biliyor musun, insan böyledir ışte. Bazen
aç asır önceydi kimbitir?
Ve hangikıtanınhangi
gecesindeydim?Gördüklerim
miydi o karşıthklarm cehennemi,
yoksa bana dokunup "uyan
geUtik "nd diyecekti biri?
her şeyi bir arada yapmak ister. Hey, Engıle, bır bak-
sana yiyecek bir şey var mı sağda solda. Belki şu pi-
zacıda bir şeyler kalmışür yiyecek. Yoksa barda da
sandvıç yapıyorlar. Kaîmamış mı Engıle? Bitmiş mi
her şey? Ben çok sıkıldım ordan. Kaçüm. Yaşım mı?
On yaşındayım. Evet, abim doğrusunu söytedi. Sekız.
Annem mi? Heyhaat, boşvenn onu. Onun benımle ıl-
gilcndığj yok. Che mi? O bin duşmanlardan kurtardı.
Sonra Bolivya'da savaşırken öldü. Yaşasın Küba...
Ne? Benı götürür müsünüz? Türkıye mi? A, ben ora-
ya gitmeyi çok isterim. Bilmem? Nerede Türkiye? Bi-
raz para var mı? Birkaç dolar... Belkı bir taksıye bıne-
riz. Olsun, biz bi şekılde binenz..."
Bir tek bisküvimiz vardı. onunla yetınmek zorunda
kaldılar. Uykulu gözleri, geceye uzayan sohbetimiz
boyunca bir yumuşak diz aradı durdu. Her şeyi bili-
yor bu, bu fılozof gıbi diyor Zekine...
Dolapdereliçingene
Bu ensesi güneş kokan okyanus çocuklanmn ya-
lanı, komünist partisınin ilen gelenleri ve geri kalan-
lannın doğrulan gıbi, hepsi de bir tek şey söylüyor
bana; ve Küba gidiyor...
Bugün, son kez Küba'dayız Baş tacı ettiğim Latin
Amenka edebıyatmı, Marquezleri, Amadolan, Octa-
via Pazlan daha bır sıcak tanıdım sanki. Latin Amen-
ka kültürûnün yıkıntılar arasında kalmış ve afrodiz-
k ki ü l l blki d R i ' d
L\
k
^r^tt
Sonsö/
y y ç ş
rakı başkentı. ama siyası farklılığı nedeniyle de sosya-
lizmin son başkenti Havana'yı ve birkaç küçük kasa-
bayı kapsayan bu gezi boyun-
ca, dünyaya başka bir tırabza-
na sanhp bakmanın, başka
türlü ruzgarlarla ürpennenin
ve okyanusa temas etmenin
tarifsız zevkini yaşadım.
Açhktan bahsederken ül-
kemdeki aç insanlan, yalan
söyleyen çocuklardan bahse-
derken, Dolapdere'deki
Çingene çocuklan, paramı ve
cüzdanımı çarpüklannda
Haahüsrev'in insanın adı çı-
kacağına canı çıksın namını,
pezevenklerle ve fahişelerle
karşüaşüğımda geleneksel me-
kanlannda bizim bu görevleri
ifa edenlerimızı, hatırlamadan
edemedim. Bana soranlara, gi-
Açhktanbahseder kenülkemdeki aç insanlan, yalan söyleyen cocaldanUn bahsederken Dolapderedeki
Çingene çocuklan hatırlamadan edemedkn...
sane boksürü Bob Stevenson gibi? Gölgelerin uzadığı
sıesta saatlerinde, okyanusla kucaklaşan bedenim
nıye uzaklaşıyor benden git gide?
Sonra haürlayacakam. neydi beklediğim Küba,
neydı dönerken mezanna toprak atüğjm Küba'nın
şeytan alacası. Samba yapan açhğın, denizden çık-
mayan yoksulluğun. durmadan gülümseyen umut-
suzluğun destanı. Yaşayan en büyük kahramanı Fi-
del'le yüz yüze geldiğım, o ölümcül haslabğa. açlığa
ve mafyaya ve çürümeye, tükenmeye adanmış sosya-
uzmin Latıncesi; Küba.
Olecek, ölecek ve yüzünde ölümün sakinliği. So-
kaklan uzayıp giden sessizce, kükürt kokan, ron ko-
kan ve birbirine sanlmış rengarenk ellerin Kübası.
işte hiç unutmayacağtm
ben bu son imgeyi.
Seni yıne görmeye
geleceğım. tnsanlannın
köleleşüği. karanlığın
fosforlu kalemlerle süs-
decek mısin bır daha oraya diye, tüm bu diziye, def-
terlerimdeki Küba notlanna ilİc diye geçmiş notu tek-
rarlayarak vermek istiyorum yanıü:
Yine geleceğiın
"Kaç aar onceydi kimbilır
9
Ve hangi lularun hangi gecesindeydım? Gördükle-
rim miydi o karşıtlıklann cehennemi, yoksa bana do-
kunup "uyan geldik"mi diyecekti biri?
Ben hiç uyumuş muydum? Nasü yakuzca içerek,
hiç yemeden, hiç kapatmadan gözlerimi, nasıl ^yak-
roro'da yıkınülanna dokunduğum bir zamanlarm ef-
Küba,nasılkurtulacağifiı düşünüyor. Ülkede,
kimi yabancısermayelerinyatırım yapması an
meselesi. Bunugiderekyönetim de benimseme
yolunagirmiş durumda. Yabancı sermayenin
yatırvndan anladığı bir tek şey değilelbet.
Sımgeleriniönceaenyoüamak istiyorlar.
McDonald's, Benetton sırayagirmişler bile,
Peki, bunları nasılalacak Kübalı yoksul
vatandaş
9
Hangiparitede kalacak Küba
Pezosu? Mafya mı gelişecek.yadabir küçük
grubun oluşturacağı burjuva zûmresimi
Küba 'daki Batı mallarmm alıcısı olacak?
Yoksa yabancı sermaye aynı zamanda yeni iş
alanlan da mı oluşturacak? Böylece Kübalıya
bir taraftan verip öbür taraftan daalacak mı?
SSCB'dekigelişim -ki kanlı sonuçlarmı dışında
tutarsak- katı bir mafya, sıkı birfuhuş sektörü
ve büyük çaplı bir ekonomik krizden başka ne
getirdiyeni Sovyet ülkelerine? Küba 'yı, sonuç
olarak artık sürprizsayılmayacak gelişmeler
bekliyor. Ve Kübalılar herfırsatta şunu
tekrarlıyor: "Batista dönemine dönmemek için
açlığa sonuna dek, evet!"
3Mayısl993/HavanaKe»mlGökk»n
lendiği, dokuz yaşında
kızlann besili Ameri-
kah işadamlanna pa-
zarlandığı, koloni evle-
nnin yeniden şekerte
boyandığı günlerde.
Gelecegim. Ve bu-
gün, tüm dünyanm ölü-
me terkettiğı bu onurlu
kalenin dibinde, ağla-
' yacağım..
BİTIİ
Fiderin kardeşi
Raul Castro Ruz
•••• ile söyleşi
Sonuçtm
menvumuz
B
irimşu andaki durumumuza,
SovyefJer'in Küba'ya > apöğı
yanumlann askıva alınmasuun
sebepolduğu doğru değüdir.
Şekerimize karşdık hakedflen fiyarj
alıyorduk. Onlara yolladığınuz şekeri
pancarekipyetiştirseler debtziın
satnğunızfiyattandaha pahauya mal
oliKdu. thtilalinlafer yıUannda ihraç
ettiğuniz her 1 ton şeker içjn 7 too,
uiaslararası pazan da sayarsak 8 ton yakıt
satmalabiliyorduk. Seneler sonra Sovyet-
kr Biniğiffleyaptığımız anlaşmavla oran
l'e 7 oldn. Bugünise ton başına sadece 13
fla 1.4twı yakıt alabüiyoruz. Buda uhtsal
ekonomideohnnsuz yöndeetkisiııi
gösterdi.
- General, kabul etmenız getekir ki,
sağlık ve eğıüm dışında, durum kötü gidi-
yor. Ihtılal ne işe yaradı? Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
- Ortaya çüumdummdan memnunuz. Ba-
şardığinuz işiere bakdmca yahnzcaeği-
timden ve sağuktan bahsediliyor. Fakatbu
ülkede gerçekleştirilen sadece bunlar de-
gü. Sen sık sık buraya genyorsun, eksik-
UkJeri. hatalan yadsunadan kuyrukla-
ranızı görüyorsun, proMemkrinıizi görü-
yorsun. Ama burası Amerika kıtasmda
kimsenin açuktan öbnediği tek ûike.
Burası Latin Amerika'da -dunyadaki az
getişmiş diğer ülkelerden bahsetmek iste-
miyorum- sağlık hizmetleriııia, eğitim ola-
naklannm eksik onnadığı tek ülke. Çûnkü
ne bir hastaneyi ne de tek bir okuhı ka-
parnk. Bu, Amerika'da kimsenin işten atı-
Imadığı tek ülke. Kimi kapau, kimi de ka-
paatesimn yansı çahşan fabrikalar var.
Fabrikası kapatümış olan herkes maaynm
diğimgibiy bugün
sahip olduğumuz araç ve
gereçler Sovyet ağırhkh,
sosyatist teknolojisine'
sahip. Veşinutide aynı
duruma düşeceğiz- Yedek
parça sorunuyeniden
gündemegelecek.
Ticaretimizi dünyaya
açmahyız. Vetarihtekrar
35 yıl öncesine dönecektir.
nünmunı % 6O'mı alıyor. Ama burada,
ber eve farldı maaş giriyor. Bununeroeğe
saygımızdan olduğu kesin. tşci ailelerinin
ceplerinde 1 senelikraaaşlanmnbiriktiği
flk defa olmuvor. Bir bakıma bununhaksu
bir adalete yol açtığı doğru. Çünkü örne-
ğiııbir hastanede > a da pazarda fiksini
doldunırken nem dürüst va tandaşlara,
hem de aylaklara aynı bizmeti vermek du-
nanundaytz. Lakindürüst >atandas-
lammzçoğunlukta ve onları diğerierine
karşı korumasu bırakamaya.
- Evet sayın komutan. ama teknoloji ne
olacak'
1
Desteğı nereden bulacak?
- Dedtğûn gibi, bugünsahip okhığumuz
araçvegereçler Sovyet ağirUklı, sosyalist
teknolojisine sahip. Ve şjmdi de aynı duru-
ma düşeceğiz. Yedek parça sorunu yeni-
den gündeme gelecek. Tkarethntzidünya-
ya açmahyız. Ve tarih tekrar 35 yılöncesi-
ne dönecektir. TekrarbaşUmak gerekir.
Bu,Küba içinen önemti olaydır.
Son 3senedir, bugünkü Rusya'nın duru-
mununnasıl kötüyegittiğini hep birtikte
gördük. Ekononünindeğşik yanlarnu, ta-
mandanmayan olağanüstü projeleri
tartışryonız: Cienfuegos'da 1.200 milyon
dolardvannda yatmmla yaptığımız veso-
nuctaşimdi orada derasa bir anrt, bir
M«sır piranudi gibi dımıp duran nükleer
elektrik santran...
Savaş zamanı zaten tahmin edilmisti. Çön-
kü sıkı ha> a \e deniz blokesi durumunda
savaşın kurtulacağı düşünülüyordu ve kı-
sacası ilk yönethnin başlangıandan itflm-
retı biz çabşmalar yapmaya başladık.
Silahb kuvvetferde yanağnuz buçauşma-
lar banş zamanı hükümet tarafndan be-
nünsendi \e bununsonucudur ki, içinde bn-
lunduğunıuzdnruındanbirazolsıınkurtu-
labildik. Söykoebüir ki, son üç yüın en
önenüi otayı, Sosyaüst Blok'un ve Sov-
yetler Birhği'nin dağümasıdır. Tıcareti-
mizin %801nden fazlasan o ülkekr oluş-
turduğundan bu olay, ekonomimiz uze-
rinde etkiü ofanaktadır.
Çeriri: Başak TOKER,
Ayşim ÜNÜGÜR
MumlaryakmadanöncebüemezmiydikAtatiirk'çülüğü
O N B î N L E R
İÇİN YAZD1
İzinde
Sılûhveriyorum bir an ortam-
dan. Pencereden dışan bakıyo-
nm; karşımda resmin, altında
dakocaman bir yazı İZİNDE-
YİZ.
O an utanıyorum işte, gerçek
biıTürk vatandaşı oîamadığım
ıça. Yûzüne bakacak cesareti
buamıyorum.
Çevremdeki o AtatürkçûlükJe-
rin sadece yazılara sıkışürmak-
la /etınen insanlardan, daha da
kctüsü senin sayende üzerinde
htr yaşadıklan topraklarda bü-
yük öfkeyle senin heykellerini
yıkan insanlar adına utanıyo-
rum; onlar utanma gereği duy-
masalarda...
İnsanlar unutmuşcasına tüm
vatanın akhru neler uğruna de-
ğiştirmek istedığini; takıhveri-
yorlar tarikatçılığın, şeriatçıh-
ğın, daha nice maskelerin altın-
da gizlenmiş yıkıa düşmanlan-
na.
Sokağa çtksan önüne çıkan her
kişi "Atatürkçüyüz elbette"
der. Biliyonım, senin istediğin
de işte buydu. Ama şunu da bi-
liyorum kı Atatürkçülüğü senin
istediğin biçımde uygulayamı-
yoruz. Ancak tam senin istedi-
ğin, çağdaş düzeyi yakalayabi-
lecek bir kişi olarak yetişen
Uğur Mumcu gibi bir büyük.
ölünce ayağa kalkan milletiz.
Daha önce bilemez miydik ara-
balann arkasına yapışünlan,
tslamı destekleyen sözlere karşı
kendi arabalanrruza laiklik söz-
leriniyapıştırmayı.
Kımua karanfılkr koymadan,
mumlar yakmadan önce bile-
mez miydik o sokaklar üzerin-
de Atatürkçülüğürnüzü, laikli-
ğimizi bir olup korumayı. Bizi
aydınlatacak kışiler ölmeden
önce hatırlayamaz miydik
"Türk" olduğumuzu?
Saüş sayısı bırden artan Uğur
Mumcu'nun gazetesinin tek
yapüğı şey, senin düşüncelerini
kimsenin etkisi alünda kalma-
dan yayımlarnası.
Yıllar önce ise bu tek suçuydu.
Sırf senin düşüncelerini taşıdığı
için aldıklan gazete yüzünden
adı "Atatürkçü" dışında her
şeye çıkan memurlann, işlerin-
den atılmak korkusuyla bu ga-
zeteyi bırakmalanndaki suç
kimde?
Senin düşüncelerini taşıdığı için
gazeteni, bunu alan kişi mi,
yoksa Atatürkçülüğü çok ıyi bi-
len sıyah maskeü kişiler mi?
Atatürkçülük bu mu; daha ön-
ce o gazeteyi alanlan kötüleyip,
senin izinde olan bir kişi ölünce
büyük bir gururla o gazeteyi al-
mak.
Ne olursa olsun, zaman doğru
olmasa da hatırladık sonunda
Türk olduğumuzu; bundan.
sonra seninleyiz.
Türk gençliği izinde Atam.
Gözyaşlanyla yakılan mumlar,
gökyüzüne atılan kımuzı ka-
ranfıller ardından bir Türkün
Türklüğe haykınşı kulak-
lanmızda "lzindeyiz Atam".
"Sen ve Mumcu gibi büyükler
yaşarken bir mumdunuz, şimdi
ise binlerce meşalesiniz mavili-
ğimizi aydınlatan."
Seda Gürtnoğhn.
1130-3/Btnnir
özel Çamlaraltı Koleji
Laiklik ve demokrasi büyük bir
savunucusunu kayıp etti. Çok
üzgünüm. Saygüanmı sunanm.
Kaznn Özdemir
SÛRECEK
UĞURMUMCU
savaşmdakan dökmeyen
bir bilge kişi
bir koca yürek
yalanları harmanladı
bir yaz öğle ışığıgözleri
meydanlarda
tepeden tumağa insan
tepeden tırnağayürek
savaşmdakan dökmeyen
bir bilgekişi
bir koca yürek
islantı uşağı gibi
görüp kullananları
islama insanlığı
çokgörenleri
tutup yakalarından
çekince meydanlara
korktular
oldum olası korktukları
aklm ışığından
savaşmdakan dökmeyen
bir bilge kişi
bir koca yürek
laik, atatürkçü ve demokrat
ne arabmikiyüzlü zavallı
ne humeyniya da karaseslerin
çığırtkanlıkları
o koca yürek
uzatıpcesurelleriyle
indirdiyüzsüzlüklerinin
perdelerini
Uğur Mumcuyok artık
yazüarı, sesi,gülûşleri
yüzbinlerce UğurMumcu var
şimdi
aydmlığadirenenlerekarşı
aaü kullananlarakarşı
savaşmdakan dökmeyen
bir kocainsan
bir koca yürek
rahatuyu
kanmyerde kalmayacak
rahat uyu
tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa yürek
EsenSinan
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
HalitÇelenk'in Anlatbkları: (3)
İki Büyük Yargıç...
Halit Çelenk, Hüseyin irtan'ı anlatıyor, salondakiler
buğulu gözlerle dinliyorlardı:
"- O Hüseyin, birikimi olan, mahkemede bir toprak re-
formu anlattığı zaman, şöyle elindeki notları attı, fırlattı.
Ayağa kalktı ve Türkiye'de toprak hareketlerini, toprak
reformunu anlatıyor; hiçbir üniversite profesörü Hüse-
yin kadar toprak reformunu anlatamazdı. Ben, fakültede
toprak reformu okudum, ondan sonra TlP'te, Merkez
Yürütme Kurulu üyesiydim, bizim toprak reformu çalış-
malanmız vardı. Profesörler, hocalar, partililer ça//ş/r-
lardı. Bu kadar, toprak reformu hakkında bilgim vardı,
ama Hüseyin toprak reformunu bir anlattı; böyle, otur-
dum birçok şey öğrendim. Şimdi bu insan gidiyor, canlı
insan gidiyor, yerine demin anlatmaya çalıştığım insan
geliyor. Yani, ölum cezası çok aşağılayıcı bir ceza. Onun
için buna karşı çok büyük bir mücadele vermek lazım
gelir. Ve bu cezayı bir an önce ortadan kaldırmak gere-
kir.
Şimdi insan haklan ve anayasa hukuku açısından bu
değindiğim notoa/ara göre, bir bakış şuphesiz ki müm-
kün. Bir de 'ceza hukuku' diyoruz, ölüm cezası, ceza
yasasında, infaz yasasında, anayasada yazılı. Yani ko-
nu bir hukuk konusu. Konuya bir de ceza hukuku açısın-
dan bakmak gerek. Baktığımız zaman şunu görüyoruz:
Bir ceza bilimi, bir kriminoloji var, bunun amacı nedir?
Bir insana biz ceza verirken, neyi amaçlıyoruz?
- Arkadaş sen şu hatayı yaptın, sen kırlendin, ben seni
temizliyorum, temizledim, gel toplumda yerini al!
Şimdi, budur amaç. Infazın amacı bu. Eee, peki siz
adamı asıyorsunuz, bu amaç nerde kaldı? Cezanın
amacı eğer düzeltme, ıslah ise, öldürmekle hiçbir şey
elde edemezsiniz. Onu topluma iade etmek de mümkün
değil. Onu yok etmektir bu..."
Savunman Halit Çelenk, karakollarda, mahkemelerde
karşılaştıklarını anlattıktan sonra, Deniz Gezmiş'learka-
daşlarına uygulanan 146/1 maddesine geldi, özetle şöy-
le dedi:
"- Bu 146/1, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya, zor
kullanarak, elverişli vasıtalarla kalkışmak, teşebbüs et-
mek yani. Şimdi, bu suçun oluşabilmesi için yasanın
koyduğu bazı koşullar var; şimdi o kastla hareket ede-
ceksiniz, anayasal düzeni ortadan kaldırmak için bir
kastınız olacak. Ikincisicebirkullanacaksınız; üçüncüsü,
bu anayasal düzeni ortadan kaldırabilmek için elinizde
'elverişli vasıta1
bulunacak. Şimdi dedilerki: 'Bunlar, bu
kasıtta hareket ediyorlar, çünkü bunlar Marksist-Leni-
nist! Marksist-Leninistolunca, bu'anayasal düzeni kaldı-
rarak, yerine komünist düzen kuracak. Bu açık' dediler.
Ikincisi, 'Silah da kullandılar, bakın ellerinde makinalı
tabancalar var'. Üçüncüsü: Şimdi 'elverişli vasıta'ya get-
dik. TC anayasal düzenini koruyan bir ordu var, Türk Sh
lahlı Kuvvetleri var, jandarma var, kolluk kuvvetleri var.
Bütün bunlar, ordu anayasal düzeni koruyor. Sizin kal-
kıp da bu anayasaldüzeni ortadan kaldırabilmeniz için
buna yakın bir güce sahip olmanız lazım gelir. Çocuklar,
26 kişiydiler! Ellerinde makinalı tabancalar var, başka
bif şey yok. Hani bugün bile okuyorsunuz, basında, TV'-
de görüyorsunuz. Yani yasadışı olarak niteledıkleri bir-
taktm örgütlerin ellerinde çok büyük silahlar var. 1970'-
lerde 71 'lerde bu çocuklarm ellerinde sadece makinalı
tabancalar var...
Dlyorsunuz ki: Ellerinde elverişli vasıta diye bir şey
yok. O halde, suçun öğeleri oluşmuyor. Bu suç olsaolsa,
yasanın 'silahlı çete' diye nitelediği bir suçtur, olsa olsa
bu daTCK 168 olur, cezası 5-15yıldır, idam midam değil-
dir. Tüm suçlannı toplasanız neolur, 10 yıl, 20 yıl, 25 yıl'
diye savunma yaptık. Mahkeme dedi ki: 'Elverişli vasıta
vardır, çünkü burada, silahların gücünü, etki gücünü he-
saplarken, yalnız bu çocuklarm ellerindeki tabancalan
değil, bütün Türk Halk Kurtuluş Ordusu mensuplannın
bilinen, bilinmeyen hepsinin ellerindeki silahları, taban-
calan da hesaba katmak lazım! Bu da yetmez. Yasadışı
olan ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya ybnelik ey-
lemlere giren Türkiye'deki tüm örgütlerin silahlarını bir
araya getirip, bunlann hesabını yapıp, bu unsuru ona
göre tartışmak lazım' dediler. Şimdi tabii, savunman
olarak mahkemede topunuz yok, tüfeğiniz yok, bir man-
tığınız, bir de diliniz var, kaleminiz var; yazıyorsunuz.
Efendilerimiz böyle buyurdular, idam cezalarını verdi-
ler! Askeri Yargıtayda bunu çoğunlukla onayladı; iki kişi
karşı çıktı, birisi NahitSaçlıoğlu, birisi de Yargıç Tümge-
neral Kemal Gökçen. Onun ikisi karşıoy yazısı' yani
'muhalefet şerhi' yazdılar, ayrışık oy kullandılar. Şimdi
Deniz'lerin savunmanı olarak söylemiyorum ben, ob-
jektif bir hukukçu olarak söylüyorum; son derece doyu-
rucu, son derece haklı, son derece olaya uygun bir 'kar-
şıoy gerekçesi' yazdılar..."
Yargıç Kemal Gökçen'i de, Nahit Saclıoglu'nu da ya-
kından tanıdım... Bu iki yargıç gibi, daha nice yargıçlar
az değil ülkemizde. 1960'ların sonlarına doğruydu. Ke-
mal Gökçen yargıç albaydı, bir türlü generalliğe yükselt-
miyorlardı. Danıştay'abaşvurdu, generallik hakkını elde
etti. O yıllar Milliyet'teydim; Kemal Gökçen'in davasını,
savaşımını gazetede yansıtardık. General olduktan son-
ra:
- Sen Milliyet'in paşasıyım! derdi. Konuşur, söyleşir-
dik. Sonra, öldü. Çocuklarına çok onurlu bir ad bıraktı.
Nahit Saçlıoğlu yaşıyor, ona uzun, sağlıklı yaşam diliyo-
rum...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir el işini gerçekleştir-
mek için özel olarak ya-
pılmış nesne... Kabart-
malı pamuklu kumaş. 2/ «
Güreşçi erkek deve... Ya-
pıtlar. 3/ Metal sapla-
ma... Çin, Vietnam,
Malezya'da yetişen ve lif-
leri dokumaalıkta kulla-
nüan bir bitki. 4/ Yoğun-
luk. 5/ Aktinyum ele-
mentinin simgesi...
Saniyede bir jullük iş ya-
pan bir motorun güç biri-
mi... Bir cetvel türü. 6/
humma da denilen,
1 2 3 4 5 7 8 9
Kazıkh-
tehlikeli ve
ateşli bir hastaik. 7/ Çok eski bir
Türk kavmi... Kesintilerden sonra
kalan miktar. 8/ "Şiir yazıp eskiler
alıyorum/Eşkiler verip musikiler
ahyorum/Bir de - - - şjşesinde bahk
olsam" (Orhan VeÛ)... Bir şeyın
erebileceği uzaklık. 9/ En büyük...
İnce talaş.
YUKAR1DAN AŞAĞrYA
1/ Ali Özgentûrk'ün yönetüği bir
film... Eski çağlarda Fethıye ile Kaş arasında uzanan kumsala
ve burada kurulmuş önemli bir Likya kenüne venlen ad. 2/ Hiç
emek verilmeden ele geçirilen şey... Izin. 3/ Dağkeçisi... Bangla-
deş'in para birimi. 4/ Tek tek olgulardan genel önermelere va-
ran yöntem. 5/ Unvan. 6/ Yapılan yıldınmdan koruyan aygıt.
7/ Bir isteği yerine getirme... Açık duran başparmağuı ucundan,
gösterme parmağinın ucuna kadar olan uzaklık. 8/Camide na-
maza kalkmak için okunan ezan... İnce ve keskuı ses. 9/ Tıp
dilınde dennın kanlanmasına venlen ad... Eylemleri olumsuz
yapmakta kuUarulan ek.