25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 MAYIS1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI YAZI Fidel Castro ile konuştuk F idelCastroRuz. "Bak- sanıza, urkanızda oturu\or" diyorum. Sonra da hak etmedı- ğimi düşünerek, küçük bir utançduyuyorum. Kilometre- lerce öteden gelmış bir milyon Kübalı, sırtlannda saatlerdir taşıdıklan çocuklanna, daha sabahleyın. "Bak işıe Fidel!" dıyebılmek ıçın. neler çekmiş- lerdi. Ulaşım felce uğramış tüm Küba"da. Bu olağanüstü anda daha da büyüyen sorunu o gün ıçın vız geb'yordu Küba halkına Bu, aynı zamanda bir dırenışın de sembolü. O La Plaza De La Revulution Jose Martı'yi yani Jose Martı Dev- nm Meydanı'ru doldurmak ve 40 ülkeden gelmış 1865 deie- geyle birlikte "Umudu savunu- voruz" demek en çok onlann hakkıydı. Ve elbette, Fıdel'e dokunmak, umudun canlıbğı- na dokunmak gibiydi. Bizse o şansın kapısını, belki de pek çok Kübab insanın bilmedıği bir ütkeden, üstelik gazeteci sı- fatıyla yakalamış olmanın şo- kunu yaşıyorduk Fidel. tüm canlılığıyla. pek çoğunun "sosyalizm nostaljisi" diye ad- landırdığı Küba'sında bizim elimizi sıkarken. biz de bu sembolün ışığında, yıllarca Amenkan tehdıdıyle ya- şadığımız sinırlan belli özgür- lüklenmızın anlamını bir kez daha kavnyoruz. Samba ya- pan, kıvnnan. elleriyle ayn, kalçalanyla ayn bir şiıri, Fi- del'in "Sanıbayı kesın!" emri- ne, bu sözle samba yaparak uyan halkın sekiz Arnerikan Başkanı eskilmiş gerilla lideri- ne dokunacak kadar yakm ol- duğumuz o ana kadar gerçek- lığin hangi boyutunda ya- şadığımızı bilemiyorduk. Ta ki... Halkı sayı olarak görmemek Fıdel Castro Rtız. Çağın bir ucundan öbür ucuna onunla dolaştık. Bir başka lider daha bulamadık. bugün yaşayıp da ülkesinin bağımsızhğı, halkının onuru ıçin böylesine güçlü dırenen. bir başka lider. 1 Mayıs Fıestası'nda, sözcük- lenni. dahası o unuiulmaz uzun konuşmalannı kendı ses- sizliğı'ne gizlemış. İşçi Lideri Konfederasyon Başkanı Ped- ro Ross konuşuyor bir tek. Bu bir işçı bayramı çünkü. Fidei ise (Kübalılar ıçin o yalnızca ve her zaman Fidel'dir) elınde dürbünü tek tek izliyor saat- lcrdir akan kalabalığını halkının. Bir gazeteci bu du- rumdan hoş bir şaka çıkarma- ya çalışıyor: "Hala ordalar mı diye bakıyor herhalde.." O ana kadar ki arkadaşı yanıth- yor: "Halkını savı olarak görmeven liderlere alışık ol- madığımız ıçın..." Kübalılar tamamhyor cümleyi; "Fidel!" 1 Mayıs 1993. Akşam ol- mak üzere. Karayip rüzgar- lan. yatay ışıklar, bir pırtıl kö- pek. ' Bu köpek amma da Kü- bali..." Pan Amenkan Oyun- lan içın yapılmış olimpik kö- yün adı da "Vılla Pan Ameri- cana" olacak elbet. Delegele- rin buluştuğu ve merkez ola- rak kullanılan Hotel Pan Amencan'ın önünde, az süslü bır kalabalık. Herkes kendin- ce bir cerbeze peşinde. Bakı- Imak, fark edilmek ıçın. Az sonra otobüslere binilecek. en önde de mutlaka escortumuz Esmael olacak. Şu biam bıldi- ğimız "İsmail." fspanya kö- kenlı olduğunu iddia ettiği adına ve gösterişlı takılarla süslenmış devnm polisı üni- formasına karşın zenci zenci gülümsüyor. Bizde konvoyun hemen arkasındayız. Kübalı- lann şaşkın bakışlan arasında, bir heyecan kıtlesı olarak Cu- bacan'ın protokol salonuna doğru ılerliyoruz. Aman ha, sakın sanmayın ki, sıren sesleri arasında. "Kaçıhn yoldan, ge- liyor muhim adam" değiliz, sakın Bu Cubacan, Küba'nın tek turizm şirketı. Bir de Intnr var ama, o sadece personel ye- tiştiren bır kurum. Palmıyeler- le kaplı ve üç beş denetimli bir alanı geçip, Fıdel'ın 40 ülke- den 300 kadar örgütten gelen ve amaçlan Amerika'nın Kü- ba'ya uyguladığı ambargoya "dur bakabm" demek olan 1865 delegeyı kabul edıp on- larla ıçkı içeceği yer. Delegele- rin beklentisi bu tabıi. Bizim ilk gün anonsunda. dizgici bır arkadaşımızın kıyakçıhğj sa- yesinde 1200'e çıİcan gazeteci sayısı da hepi topu 100. Ko- nuklardan 700'ü ülkenin en büyük sendikasının. CTC'nin konuklan. Öbür 700 kalbı pırpır ise ICAP adıyla kısaltı- îan ve Küba'nın dış ilişkilen sayesinde kazanılmış Küba dostlanndan oluşuyor. Biz ne- resındeyız bu kalabalığın. o da varsın bize kalsın. Gonzalo Castillo 3 hepimizden heyecanh. "Onbeş yıldan beripartide tercümanhk yapıyorum"diyor yamuk ağızh dört dil bilen Castillo. "Busüre içinde sadecebir kez tanıştırddarbeni FideVle.Oda karambolegeUti." Ama, bır de bakıyonız, o kalabalığın en başındayız. Arandık, kameralanmızı ka- palı bir bölümde köpeklere koklattılar. Aynı gün ölen Sn Lanka Devlet Başkanı'nın anısına. Rehbenmiz ve tercü- manımız Gonzalo Castillo Qu- intan hepimizden heyecanh "On beş yıldır partide tercü- manhk vapıvorum" diyor ya- muk ağizlı dört dil bilen Cas- tillo. "Sadece bir kez tanıştırdı- lar beni Fidel'le. O da karam- bole geldi. " İçımden küçük bır "eyvah " geçiyor. Bu adam, bi- zim, olur a, Fidel'le başbaşa kahrsak. tercümanbğımızı ya- pacak. Bu adamın heyecan- dan yüzü titriyor. Geldiğimız günden bu yana bize özel bir ilgi gösteren Da- nillo Sanehez'i görüyorum ka- labalığın içinde. Petrol İşçilen Sendikası'nın Genel Sekreteri yani, bir numarab adamı Da- nillo Sanchez. Casü'llo'nun "en büyük şansmız" dediği Sanchez. Burda şanstan kasıt Fidel'le tokalaşmaktan başka bır şey değildir. O endazeli ha- tunlann bır kanş altın taklidi bel kemerlen altında oynayan fıkırdaklannın da formu bun- dan bu gece. Bu gece hepimız bır tarihi seyre dalmışız. Ama hepimizin tek dıleği, bu tanhte oyuncu olmak. Bi telt 9 bizim güzelim insan Petrol-İş Baş- kanı Münir Ceylan gizlemeyi becenyor bu bencilliği. Öyle doğrudan, öyle sade ve sağlam bir insan ki Ceylan, onun hu- zursuzluğu bile bir huzur kay- nağı bana. Seni göntştürecekler onunla Danillo "Çokkalabalık"di- yor. "Herkes burda " diyorum ben de. "Hepınizi görüştürme- mız mümkün değil" diyor. O anda kalbim yerinden oynu- yor. "Demek görüşme ihtimali var." Ben, sadece bir sa- natçıyım, ben bugün açbk çe- ken Küba halkını aa acı gü- lümsetmekten ya da aynı şe- kilde. bu aa manzarayı insan- lara anlatırken bile mizah yap- maktan gen duramam ki? Peki, ne olacak şimdi? Ona soru mu soracağım? Ülkemin bunu yüzlerce kez hak etmiş gazetecilen dururken, ona de- falarca başvurmuş ve yıllardır ret cevabı almışken hepsi, bu şans bana mı düşecek? Hemen atılıyorum, "Ben sanatçıyun! Ukrayna ve Rusya'dansendikacılar: "Hükümetterimiz bugün ayn beklentileresahip olabilirler. Biz Ukrayna ve Rusya işçilerinin Küba halkı ile dayamşma içerisinde olduğu mesajını iletmeyegeldik size..." Fidelyankıhyor; "Hükümetler düzeyinde ilişkilerimiz bitmiş de olsa, Ukrayna ve Rus halklarının bizimle dayamşma içinde olduğunu öğrenmek bana büyük bir umut aşthyor."Daha sonra bize dönerek; "Sanırım sizide yanıtlanuş oldum" divor. Fidel Castro deyince herkesin aklına 'puro' getir. Tam on yıl önce bir kanıpanva başlatıyor ülkede ve o rarihten bu yana puro içmiyor. Fidel Castro Ruz 66 yaşmda. Bir toprak ağasmın oğlu. Onun- la ilgili sö>lcncelcrin ardı arkası kesilmiyor. "Babasının sınıfına karşı savaştı" diyorlar. Hala vanındaneksiketmediği Kalaşnikofuyla, Havana içinde >edışında sekiz ayn evdevekimi zaman da aniden halkın arasında ortava çıkıverdiği anlatılıyor. Ülkede "başkanlık sarayı" türünden herhangi bir yapı >ok. Unutma!" diyorum. Aynı za- manda kınk dökük tngilizcem- le grupta tek ıletişim sağlayan da benim. Danilo Sanchez açık yüreklilikle; "Ben zaten sizin sendikacıyı kastediyorum" di- yor. Ceylan'a bakıyorum. He- men o duymak istediğı şeyi söy- lüyorum kalabalık bızı itekler- ken ve Fidel'le aramızda yalnı- zca bir kapı varken: "Seni gö- riiştürecekler onla." Bibyorsunuz. lotaryaadır bi- zim basm. Yan gazetelere ca- mur atmayı ve kara çalmayı marifet bilır. Bense, içımde o hep ilk gün heyecanını taşıyan tazeorospulargibi. "huişişde- ğıl" der dururum. Bir avuç in- sanız şurda. Ve birbinmize saldırdıkça öldürdüğümüz kendi ışkolumuz. halkın gözü kulağı, benımse hayatun, canımın içi basın. Danilo'ya ısrar ediyorum: "Bak" diyo- rum, Ben tercüme için zaten gi- ricem, ama bir basın mensubu eski sendikacı arkadaşımız ve bir de ülkemızin en büyük pro- test sanatçılanndan biri var aramızda... Ahmet Kaya ol- gunluk gösteriyor "Sen henı sanatçıları temsil edersin hetn de tercünıe yaparsm" diyor bana. İş kahyor Milliyet'ten Nazım Alpman'a. Normalde haber at- latmarun bütün koşullan \ar. Naam benim dostum. Gecesini gündüzünü gazeteciliğe adarruş bir dostum. Milliyet ise Türk basını. Israrla belirtiyorum. o da girecek diye. Danilo gidiyor, gehyor. Bu arada kalabalık dal- Geldiğimiz günden bu yana bize özelbirilgi gösteren Danillo Sanchez Vgörüyorum. Castillo'nun "en büyük şansımtz" dediğiSanchez. Burdaşanstan kasıt FideVle tokalaşmaktan başka bir şey değildir. ga dalga bastınyor. Sağ kapı- dan bir grup delege dalıyor özel bölmesine Fidel'in. Castillo'ya soruyorum, "bune.'"d\ye. "Da- nillo ya güven ve bekle burda di- yor" bana heyecandan kapan- mak üzere olan çenesıyle. Bir tarih çey reğı bekliyoruz herhal- de. Sonra geb'yor dostumuz Danillo. "Girin " diyor. O da ne demek? Fidel'le yi'ız yüze bir görüşme mı? Kalababktan sıynlıp ginyo- ruz. Bir anda onu görüyorum. Tarihin taba renkb' koltuğunda oturmuş. yerel bir muhabirle mutat görüşmelerinden birin- de. Bibyorum sevgili halkım, diyorsunuzki, "Yani çok mu bir şeyımize bizim bu ada/n? "Ama, unutmavın sakın. Bizlerha dedi miydi bir devlet büyüğü, Irak'la savaşır buluruz kendimızı. Yu- vamız yıkılır, işimız yıkılır, son- ra hep bir elden "Ya Allah" uğurlanz ölümün derin çamu- runda. mezar kurtlannın sof- rasına onlan. Ama anlamayız hiçbir vakit, öldürülmesınde biz de vanzdır o güzelim Arap msanının, namludaki bır aümtık barutta. Amenka ister ve biz yaparız. Biz, her şeyi ta- rih kitapîanndan okuruz. An- larsak da çok geç olur. Benim ülkem değil Küba. Benim heye- canım. Ben Türk insanına ağ- lanm burda. ama Amerika hep orada! Fidel tam arkanda "Baksana" diyorum, '"Tam arkanda Fidel!" Görüşme umudu şu on bölü bır saniyede sönmeye hazır benim işçi baş- kanımın omuzlannda. Bir ağır yük ki. Bir yük ki. nasıl. Kendi dememiş miydı. "enzor ışkolu- dur petrol^ diye? "Benim 26 ar- kadaşun ö'ldü şu 15 vılda." Bu sözler Ankara Şube Başkanı Vlusa Özkan'a aıt. Fark ettığinde arkasında Nazım Alpman Fıdel'i, mesle- ğindeki aşamasını gördü, ama her şeyden evvel bir lideri gör- dü. ilk lider değildı bu ömrün- de. Daha pek çoklannı gördü. O. Fidel Castro Ruz'du. Onda insanhğın onurunu gördü. Onunla, insanlığın onuruyla bır fotoğrafı olsun ıstedi. Ben, kı- ramadım. kıramazdım, benim Fidel'in kardeşi Raul Castro Ruz ile 30 yıl sonra yapılan ilk söyleşi-1 General Raul Castro Ruz 'un 'El Solde Mexıco'gazetesiiçın Mario Vazquez Rana'yla yapmış olduğu görüşmenin metmnı sunm onız. Sılahh Kuvvetler Komutam Ge- neral Raul Castro Ruz, 30 senedir bir Latin Amerika yaym organıyla görüşmeyi reddediyordu. Bizim de iki sene süren ısrarımız sonunda ge- neral kendi deyişiyle bize teslim oldıı. Ruz, bize ürtücii bir tablo çizmış- ti. Biz ise karf ımızda normal mi- zaç/ı, esprili. hatalanyla yüzleş- mekten kaçınmayan.fâkat dört bö- lümden oiuşan geniş kapsamh rö- portajımız boyıoıca kimi zaman gözlemleverek belırttiğimiz mezi- yetlerini de sahte bir alçakgonüllü- lüklt kar$ılaı>nı\an bir kumandan bulduk. - Sayın Komutan Raul Castro bu roportajı gerçekleştırmek ıçın ne kadar zamandır uğraşıyoruz? Sana bu saatte randevu verdim (saat 22.00) çünkü katılacağım bir dizi toplantı sana gereken ilgiyi göstermeme engel olacaktı. Sabah beşe kadar emrindeyim. - Bize zaman ayırdığuıız için te- şekkürler. Sayın Komutan ve tek- rar teşekkürler. Çünkü bildiğim ka- darıyla bu, kıtamızda y a\ ın organ- Jarıyla gerçekleştirdiğiniz ilk röpor- taj. Sbi buna iten \e 30 \ ılı aşkın bir süredir bunu yapmamanızın seoebi- lü söyleyebilir misiniz? - Şöyle kı Mano, Küba'da bir b- derimiz var Tüm halk ve biz ona ınanıyoruz. Hepimiz, en azından ben. Fidel'in şüphe götürmeyen kabıliyetiyle yabancı basını kabul cdıp g<Srüşme yapmasına alıştık /laten onlann da talepleri bu doğ- rultuda oluyor hep. Senın de onunla yaptığın bırkaç roportajı okudum kı kesınlikle çok ba- şanhydılar. Bana bu görüşmeyi nıye yaptığımı soruyorsun. Açı- kçası bu sizin ısrannızın bir karşılığı. Röportaj yapmadığım halde bunu ikı senedir benden isıi- yorsunuz. Birjest yapmak istedım. - Sayın Komutan, kaç yaşın- dasuıız? Evli misiniz? - Evlıyım. Çocuklanm, torun- lanm var. 61 yaşındayım. - Sayın Komutan. ihtilalden önce Meksika'da mıydınız? - Evet. 1955'ın bir bölümü ve 1956 yıbnın hemen hemen ta- mamında Fidel'le beraberdim. Şüphesiz biliyorsun biz Meksika'- ya çok şey borçluyuz. Bize yardı- mlanndan dolayı onlara sonsuz sevgı vc saygı duyuyofu/. Meksı- kalılar zaferimızde büyük paya sa- h l Pl e r - c» • Surecek olmasa ne olurdu? Gazetem daha mı az satardı? Bu benim gazetem için. mücadeleyi bir hayat şartı seçmiş gazete için yeni bir şey olmazdı ve en niha- yet bu benim işimin de sonu ol- mazdı. Yoksulluklarla dolu bir yolculuktu bu benim için. gaze- tem ise verebıleceğınin en çoku olan yolculuğumun üçte birini vermişti. Aldım kamerayı eli- me, rakip gazete Milliyet'in bel- ki de baş köşesini süsleyecek fo- toğrafı çektim. Nazım Alp- man'la, yani bir Türk gazeteci- siyle Fidel'in resmini. Münir Ceylan, sarunm yaşamının en güzel tokalaşmasını kutluyor. Raul Castro Ruz. Ola ki Fidel ölürse, tahta o çıka- cak. Dikey hiyerarşide ikinci adam. Çocuklar, boşhtğu incitmeden fioengüzel melodisiyle Küba İspanyokasınvnyalan söylüyor: "Babamiki yabancıyıöldürdü" diyor minik Miguel. Görsenparmak çocuk. Yalan söylüyor. Açhkyalam bu. Fidel, ona "Buraya, Küba'ya gelen ilk Türk delegasyonusunuz siz" diyor. "Bu yüzden duydu- ğum heyecanı ifade etmeme izin verin." Atıbp soruyoruz tercü- marumıza daha önceden verdi- ğimiz soruyu; "Yıllar önce Sov- yetler Birliği ile kader birliği et- tiniz. Bugün Sovyetler Sirliği yok artık. Bu, sizde bir piş- manhk yaratıyor mu?" Tarih o gece oyunculan önceden belli bir tragedya gibi. Çıkagelıyor Ukrayna ve Rusya'dan sendi- kacılar: "Hükümetlerimiz bu- gün ayrı beklenıilere sahip olabi- lirler. Biz Ukrayna ve Rusya iş- çilerinin Küba halkı ile dâyanı- şma içerisinde olduğu mesajını iletmeye geldik size..." Fidel yankıİıyor; "Hükümetler düze- yinde ilişkilerimiz bitmiş de olsa, Ukrayna ve Rus halklarının bi- zimle dayamşma içinde oldu- ğunu öğrenmek bana büyük bir umut aşıhyor. "Daha sonra bize dönerek: "Sanırım sizi de yanı- tlanuş oldum" diyor. Çocuklar, boşluğu incitme- den o en güzel melodisiyle Küba İspanyolcasmın yalan söylüyor- "Babam iki ya- bancıyı öldürdü" diyor minik Miguel. "Dokuz yaşındayım, babam hapiste" diyor. Görsen parmak çocuk. Yalan söylü- yor. Açbk yalanı bu. Ya ona bir dilim ekmek alırsak diye, inanıp. Açhk doğru, yalan yalın. Küba'dan döndüm bu sabah Küba Meydam'nda attı milyon kip akı karası sansı melezj Işıkb bir çekirdek dikiyor çe- kirdeklerin çekirdeğim güle oynaya Sen muüulûğun resmim yapabi- Br misin Abidin 1961 yaa orıalannda Küba'nm resminiyapahilir misin çok şükür çok sükür bugüaü de gördüm ölsem de gam yememgayrmın resmim yapa- bitir misin üstat bir el gördüm Havana'ıun 150 kilometre dağusunda demz kıyısına yakm bir duvarın ös- tünde bir el gördüm ferah bir türküydü duvar el okşuyordu dııvan el akı ayhkü okşuyordu boynu- nn anasmut on yedi yasındaydı el ve Mari- ya 'nın memeleritd okşuyordu yirmi yasındaydı el ve okşuyor- du boymmu akı aybk oğhamn yirmi beş yasındaydı el ve okşa- mayı unutmuştu çoktan •otuz yapndaydt el ve Havana'- nın 150 kilometre doğusmda deniz kıyısında bir duvarvt is- tünde gördüm onu okşuyordu duvan sen el resimJeri yaparsm Abtdm bizim ırgatlunn aemircilerüt ei- lerini 1%1'de Küba'da çok renkSçok serin ağaçlar gibi evler ve çok rahat evlergibi ağaçlar diken elkrden biri çelik dökmeğe haztrlaıuut etier- den bâi nütralyözü türküleştiren türkü- leri nûtralyözkştiren el yalansız hürriyet eli Fidel'in sıktığı el ömrümün ilk kurşunkaletmyk ömrümün ilk kaatbna hürriyet sözcüğünü yazan el hürriyet sözcüğünü söylerken sulamyor ağızlan Kübohlann balkutusu bir karpuzjı kesi- yorlurnaş gibi ve gözkri parbyor erkeklerinüı ve kızlanmn eziMyor içi doku- nunca dudaklan hürriyet sözcüğüne ve koca kişileri en tath amlaruu çekip kuyudanyudum yudum içiyor mutluluğun resminiyapabihr misin Abidin?.. ,, Sazun'dan... 1961 KEMAL GÖKHAN GÜRSES SosyaHznun Lathncesi Kübamn songürtiiğü K aç asır önceydi kimbilir? Ve hangi kıtanın. hangı gecesindeydim? Gördüklerim miydi o karşıtb- İdann cehennemi, yoksa bana dokunup "Uyan geldik" mi diyecektı biri? Ben hiç uyumuş muydum; nasıl yalnızca ıçerek. hiç yeme- den, hiç kapatmadan gözlerimı. nasıl ayaktaydım? Dokun- san yıkıbr mıydım yoksa. H Tocororo'da yıkıntılanna do- kunduğum bir günlerin efsane boksörü Bob Stevenson gibi? Gölgelerin uzadığı siesta saatlerinde, okyanusla kucakla- şan bedenim niye uzaklaşıyor benden gitgide? Sonra haürla- yacaküm; neydi beklediğim Küba, neydi dönerken mezan- na toprak attığım Küba'nın şeytan alacası. Samba yapan açbğın, denizden çıkmayan yoksulluğun, durmadan gülümseyen umutsuzluğun destanı. Yaşayan en büyük kahramanı FTdeTle yüzyüze geldigim, o ölümcül has- tabğa; açbğa ve mafyaya, çürümeye. tükenmeye adanmış sosyabzmin Latincesi: Küba! ölecek. Olecek ve yüzünde ölümün sakinliği, sokaklan uzayıp giden sessizce, İcükürt kokan, rom kokan ve birbirine sanbnış rengarenk ellerin Küba'sı. Işte hiç unutamayacağım ben bu son imgeyi. Seni yine görmeye gelece- ğim. İnsanlannın köleleştiği, karanbğın fosforlu kaiemler- 1e süslendıği, dokuz yaşında kızlann besili Amerikali işa- darnlanna pazarlandığı. ko- loni evlerinin yenıden şekerle boyandığı günlerde. Geleceğim. Ve bugün tüm dünyanın ölüme terketüği bu onuriu kalenin dibinde, o gün. ağla- yacağım. Evinize dönün Sahte sanşın yer hostesi "Avusturya vizeniz yok. sizi uçağa alamam" dedi. Nazım (Alpman) "Ne yapmamızı öneriyorsunuz?" diye sordu. Içinden neler dediği de an- laşılacak şekilde. "Eve dönü- n" diyordu bize açıkça. Ben şişmanlann sonsuz seve- cenliğine inanınm. Politikay- la uğraşanlar hariç. Güzeller güzeli bir şişman yer hostesi imdada koştu da. ışler yolu- na girdı. "Ahmet Kaya'nın saz arkadaşlan" olarak güzi- de bir gazetemizde adı gecen kafilede; daha sonra, nere- deyse 'Devlet Başkanı' düze- yinde kabul görmemizi sağ- layacak olan kafılenin baş- kanı Petrol-İş Sendikası Ge- nel Başkanı Münir Ceylan, Merkez Yönetim Kurulu üyesi Mansıır Burgucu, aynı şendi- kanın Ankara Şube Başkanı Musa Özkan, eski HEP İstan- bul İl Başkanı Osman Ozcelik, Milliyet gazetesinden Nazım Alpman, Ahmet Kaya'nın eşı Gülten Kaya. çocuklan Melis ve yıne Ahmet Kaya'nm bacanağı. kendini her fırsatta "ba- sit bir devlet memuru" olarak tarutan Musf-.fa Soydan ile bendeniz darbukatör Kemal Gökhan vardı. ABD'nin kerhanesi Vıyana Havaalanı yenı çehresıyle modern Avnıpa'yı se- lamlıyor. Cubana HavayoUan'nın uçagına dek beş saati alanda geçireceğiz. Benim vü£m var. transit bölümden çıkı- yorum. Tur organizatörü Namık Berktay, Küba deneyimle- rini anlatıyor. "Gerçi" diye ekliyor, ikı-üç yıl kadar önce ya- şanmış, kuyruklann daha az olduğu bir Küba deneyimi onunkisi. "Onlan provoke etmek için Levi's pantolonum- dan, Lacoste tişörtümden, Raiban gözlüklerimden bahset- tim. Orab bile olmablar." Kübah taksicinin o tarihlerdeki Küba konusunda sonradan hep tarüştığımız sorunun yanıtını oluşturacak ve Küba'da ne de çok şeyin değjştiğini bize aa da olsa kanıtlayacak sözlen: "'Sen bizim bozul- rnamızı istiyorsun. Bozulmaya başladık mı bu işih sonu dev- rim öncesi Küba'dır. Küba, devrimden önce Amerika'run kerhanesiydi..." Dolarla abşveriş edilen ve Kübablara ka- pab olan freeshoplann halkın ekonomik ahlakını o tarihler- de koruduğuruı söylüyor Berktay. Peki ya bugünkü Küba? Avrupa azar azar gerimizde kalıyor. Okyanus! Mitoloji- nin o naif dünyasındaki adıyla "Okeanos Irmağı..." Yerden kaç feet yüksekteyiz bilmem. Ama gözlerim, o sonralan kumu saçlanmın arasından. kokusu burun hafızamdan ve dalgalan kalbimın karanhklanndan hiç çıkmayacak büyük düzlüğü anyor Bulamıyor. Kanada topraklanndan sayılan New Foundland adasının üzerinde küçük bır havaalanı olan Gander'u doğru alçabrken saatlerdir gündüze, güne ucmaya ahşmış gözlerimız yavaştan kararmakta olan eksi on derece- deki kıyılannda göriiyor ilk kez Okyanus'u. Amerikan ablukasırun bedebni on saattır uçarak ödüyo- nız. Buradan erzak. benzin ve dınlenmiş ekıp alacak olan uçağımız daha sonra Küba'nın güneybatısında yer alan Halguin'e doğru yol alacak. Kulağjmızı biraz zikzaklar çize- rek göstermiş olsak da. on beş saat sonunda önce Halguin'e ve oradan da Amerika.'nın arka bahçesi, Miami''nin güneyındekı Ha\ ana'ya, dünyanın yaşayan tek efsane bden- nin şehrine. dünya siyasi tarihını en çok etkilemış bulunan ve dağılan Doğu Bİoku'nun bunca sarsıntıya karşın henüz çat- latamadığı. gördüğüm en güzel dünya kenti, zamanın ikı yıldır durduğu. insanlannın çığlık cığlığa '1 Mayıs Fıestası'- nda açbğa, yoksulluğa. ulaşımsızbğa şimdibk kaydıyla da olsa genış bir kabulle "'Si por Cuba! Küba içın evet!" dediği Havana'ya... Y A K I N s H o 4 e i u b r e , nr Seferat
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear