Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 MAYIS1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIZI YAZI
Fidel Castro ile konuştuk
F
idelCastroRuz. "Bak-
sanıza, urkanızda
oturu\or" diyorum.
Sonra da hak etmedı-
ğimi düşünerek, küçük bir
utançduyuyorum. Kilometre-
lerce öteden gelmış bir milyon
Kübalı, sırtlannda saatlerdir
taşıdıklan çocuklanna, daha
sabahleyın. "Bak işıe Fidel!"
dıyebılmek ıçın. neler çekmiş-
lerdi. Ulaşım felce uğramış
tüm Küba"da. Bu olağanüstü
anda daha da büyüyen sorunu
o gün ıçın vız geb'yordu Küba
halkına Bu, aynı zamanda bir
dırenışın de sembolü. O La
Plaza De La Revulution Jose
Martı'yi yani Jose Martı Dev-
nm Meydanı'ru doldurmak ve
40 ülkeden gelmış 1865 deie-
geyle birlikte "Umudu savunu-
voruz" demek en çok onlann
hakkıydı. Ve elbette, Fıdel'e
dokunmak, umudun canlıbğı-
na dokunmak gibiydi. Bizse o
şansın kapısını, belki de pek
çok Kübab insanın bilmedıği
bir ütkeden, üstelik gazeteci sı-
fatıyla yakalamış olmanın şo-
kunu yaşıyorduk Fidel. tüm
canlılığıyla. pek çoğunun
"sosyalizm nostaljisi" diye ad-
landırdığı Küba'sında bizim
elimizi sıkarken. biz de bu
sembolün ışığında, yıllarca
Amenkan tehdıdıyle ya-
şadığımız sinırlan belli özgür-
lüklenmızın anlamını bir kez
daha kavnyoruz. Samba ya-
pan, kıvnnan. elleriyle ayn,
kalçalanyla ayn bir şiıri, Fi-
del'in "Sanıbayı kesın!" emri-
ne, bu sözle samba yaparak
uyan halkın sekiz Arnerikan
Başkanı eskilmiş gerilla lideri-
ne dokunacak kadar yakm ol-
duğumuz o ana kadar gerçek-
lığin hangi boyutunda ya-
şadığımızı bilemiyorduk. Ta
ki...
Halkı sayı olarak
görmemek
Fıdel Castro Rtız. Çağın bir
ucundan öbür ucuna onunla
dolaştık. Bir başka lider daha
bulamadık. bugün yaşayıp da
ülkesinin bağımsızhğı,
halkının onuru ıçin böylesine
güçlü dırenen. bir başka lider.
1 Mayıs Fıestası'nda, sözcük-
lenni. dahası o unuiulmaz
uzun konuşmalannı kendı ses-
sizliğı'ne gizlemış. İşçi Lideri
Konfederasyon Başkanı Ped-
ro Ross konuşuyor bir tek. Bu
bir işçı bayramı çünkü. Fidei
ise (Kübalılar ıçin o yalnızca
ve her zaman Fidel'dir) elınde
dürbünü tek tek izliyor saat-
lcrdir akan kalabalığını
halkının. Bir gazeteci bu du-
rumdan hoş bir şaka çıkarma-
ya çalışıyor: "Hala ordalar mı
diye bakıyor herhalde.." O
ana kadar ki arkadaşı yanıth-
yor: "Halkını savı olarak
görmeven liderlere alışık ol-
madığımız ıçın..." Kübalılar
tamamhyor cümleyi; "Fidel!"
1 Mayıs 1993. Akşam ol-
mak üzere. Karayip rüzgar-
lan. yatay ışıklar, bir pırtıl kö-
pek. ' Bu köpek amma da Kü-
bali..." Pan Amenkan Oyun-
lan içın yapılmış olimpik kö-
yün adı da "Vılla Pan Ameri-
cana" olacak elbet. Delegele-
rin buluştuğu ve merkez ola-
rak kullanılan Hotel Pan
Amencan'ın önünde, az süslü
bır kalabalık. Herkes kendin-
ce bir cerbeze peşinde. Bakı-
Imak, fark edilmek ıçın. Az
sonra otobüslere binilecek. en
önde de mutlaka escortumuz
Esmael olacak. Şu biam bıldi-
ğimız "İsmail." fspanya kö-
kenlı olduğunu iddia ettiği
adına ve gösterişlı takılarla
süslenmış devnm polisı üni-
formasına karşın zenci zenci
gülümsüyor. Bizde konvoyun
hemen arkasındayız. Kübalı-
lann şaşkın bakışlan arasında,
bir heyecan kıtlesı olarak Cu-
bacan'ın protokol salonuna
doğru ılerliyoruz. Aman ha,
sakın sanmayın ki, sıren sesleri
arasında. "Kaçıhn yoldan, ge-
liyor muhim adam" değiliz,
sakın Bu Cubacan, Küba'nın
tek turizm şirketı. Bir de Intnr
var ama, o sadece personel ye-
tiştiren bır kurum. Palmıyeler-
le kaplı ve üç beş denetimli bir
alanı geçip, Fıdel'ın 40 ülke-
den 300 kadar örgütten gelen
ve amaçlan Amerika'nın Kü-
ba'ya uyguladığı ambargoya
"dur bakabm" demek olan
1865 delegeyı kabul edıp on-
larla ıçkı içeceği yer. Delegele-
rin beklentisi bu tabıi. Bizim
ilk gün anonsunda. dizgici bır
arkadaşımızın kıyakçıhğj sa-
yesinde 1200'e çıİcan gazeteci
sayısı da hepi topu 100. Ko-
nuklardan 700'ü ülkenin en
büyük sendikasının. CTC'nin
konuklan. Öbür 700 kalbı
pırpır ise ICAP adıyla kısaltı-
îan ve Küba'nın dış ilişkilen
sayesinde kazanılmış Küba
dostlanndan oluşuyor. Biz ne-
resındeyız bu kalabalığın. o da
varsın bize kalsın.
Gonzalo
Castillo
3 hepimizden
heyecanh. "Onbeş
yıldan beripartide
tercümanhk
yapıyorum"diyor
yamuk ağızh dört
dil bilen Castillo.
"Busüre içinde
sadecebir kez
tanıştırddarbeni
FideVle.Oda
karambolegeUti."
Ama, bır de bakıyonız, o
kalabalığın en başındayız.
Arandık, kameralanmızı ka-
palı bir bölümde köpeklere
koklattılar. Aynı gün ölen Sn
Lanka Devlet Başkanı'nın
anısına. Rehbenmiz ve tercü-
manımız Gonzalo Castillo Qu-
intan hepimizden heyecanh
"On beş yıldır partide tercü-
manhk vapıvorum" diyor ya-
muk ağizlı dört dil bilen Cas-
tillo. "Sadece bir kez tanıştırdı-
lar beni Fidel'le. O da karam-
bole geldi. " İçımden küçük bır
"eyvah " geçiyor. Bu adam, bi-
zim, olur a, Fidel'le başbaşa
kahrsak. tercümanbğımızı ya-
pacak. Bu adamın heyecan-
dan yüzü titriyor.
Geldiğimız günden bu yana
bize özel bir ilgi gösteren Da-
nillo Sanehez'i görüyorum ka-
labalığın içinde. Petrol İşçilen
Sendikası'nın Genel Sekreteri
yani, bir numarab adamı Da-
nillo Sanchez. Casü'llo'nun
"en büyük şansmız" dediği
Sanchez. Burda şanstan kasıt
Fidel'le tokalaşmaktan başka
bır şey değildir. O endazeli ha-
tunlann bır kanş altın taklidi
bel kemerlen altında oynayan
fıkırdaklannın da formu bun-
dan bu gece. Bu gece hepimız
bır tarihi seyre dalmışız. Ama
hepimizin tek dıleği, bu tanhte
oyuncu olmak. Bi telt 9 bizim
güzelim insan Petrol-İş Baş-
kanı Münir Ceylan gizlemeyi
becenyor bu bencilliği. Öyle
doğrudan, öyle sade ve sağlam
bir insan ki Ceylan, onun hu-
zursuzluğu bile bir huzur kay-
nağı bana.
Seni göntştürecekler
onunla
Danillo "Çokkalabalık"di-
yor. "Herkes burda " diyorum
ben de. "Hepınizi görüştürme-
mız mümkün değil" diyor. O
anda kalbim yerinden oynu-
yor. "Demek görüşme ihtimali
var." Ben, sadece bir sa-
natçıyım, ben bugün açbk çe-
ken Küba halkını aa acı gü-
lümsetmekten ya da aynı şe-
kilde. bu aa manzarayı insan-
lara anlatırken bile mizah yap-
maktan gen duramam ki?
Peki, ne olacak şimdi? Ona
soru mu soracağım? Ülkemin
bunu yüzlerce kez hak etmiş
gazetecilen dururken, ona de-
falarca başvurmuş ve yıllardır
ret cevabı almışken hepsi, bu
şans bana mı düşecek? Hemen
atılıyorum, "Ben sanatçıyun!
Ukrayna ve Rusya'dansendikacılar: "Hükümetterimiz
bugün ayn beklentileresahip olabilirler. Biz Ukrayna ve
Rusya işçilerinin Küba halkı ile dayamşma içerisinde
olduğu mesajını iletmeyegeldik size..." Fidelyankıhyor;
"Hükümetler düzeyinde ilişkilerimiz bitmiş de olsa, Ukrayna ve Rus
halklarının bizimle dayamşma içinde olduğunu öğrenmek bana büyük
bir umut aşthyor."Daha sonra bize
dönerek; "Sanırım sizide yanıtlanuş oldum" divor.
Fidel Castro deyince herkesin aklına 'puro' getir. Tam on yıl önce bir kanıpanva başlatıyor ülkede
ve o rarihten bu yana puro içmiyor. Fidel Castro Ruz 66 yaşmda. Bir toprak ağasmın oğlu. Onun-
la ilgili sö>lcncelcrin ardı arkası kesilmiyor. "Babasının sınıfına karşı savaştı" diyorlar. Hala
vanındaneksiketmediği Kalaşnikofuyla, Havana içinde >edışında sekiz ayn evdevekimi zaman
da aniden halkın arasında ortava çıkıverdiği anlatılıyor. Ülkede "başkanlık sarayı" türünden
herhangi bir yapı >ok.
Unutma!" diyorum. Aynı za-
manda kınk dökük tngilizcem-
le grupta tek ıletişim sağlayan
da benim. Danilo Sanchez açık
yüreklilikle; "Ben zaten sizin
sendikacıyı kastediyorum" di-
yor. Ceylan'a bakıyorum. He-
men o duymak istediğı şeyi söy-
lüyorum kalabalık bızı itekler-
ken ve Fidel'le aramızda yalnı-
zca bir kapı varken: "Seni gö-
riiştürecekler onla."
Bibyorsunuz. lotaryaadır bi-
zim basm. Yan gazetelere ca-
mur atmayı ve kara çalmayı
marifet bilır. Bense, içımde o
hep ilk gün heyecanını taşıyan
tazeorospulargibi. "huişişde-
ğıl" der dururum. Bir avuç in-
sanız şurda. Ve birbinmize
saldırdıkça öldürdüğümüz
kendi ışkolumuz. halkın gözü
kulağı, benımse hayatun,
canımın içi basın. Danilo'ya
ısrar ediyorum: "Bak" diyo-
rum, Ben tercüme için zaten gi-
ricem, ama bir basın mensubu
eski sendikacı arkadaşımız ve
bir de ülkemızin en büyük pro-
test sanatçılanndan biri var
aramızda... Ahmet Kaya ol-
gunluk gösteriyor "Sen henı
sanatçıları temsil edersin hetn de
tercünıe yaparsm" diyor bana.
İş kahyor Milliyet'ten Nazım
Alpman'a. Normalde haber at-
latmarun bütün koşullan \ar.
Naam benim dostum. Gecesini
gündüzünü gazeteciliğe adarruş
bir dostum. Milliyet ise Türk
basını. Israrla belirtiyorum. o
da girecek diye. Danilo gidiyor,
gehyor. Bu arada kalabalık dal-
Geldiğimiz
günden bu
yana bize
özelbirilgi
gösteren Danillo
Sanchez Vgörüyorum.
Castillo'nun "en
büyük şansımtz"
dediğiSanchez.
Burdaşanstan
kasıt FideVle
tokalaşmaktan
başka bir şey
değildir.
ga dalga bastınyor. Sağ kapı-
dan bir grup delege dalıyor özel
bölmesine Fidel'in. Castillo'ya
soruyorum, "bune.'"d\ye. "Da-
nillo ya güven ve bekle burda di-
yor" bana heyecandan kapan-
mak üzere olan çenesıyle. Bir
tarih çey reğı bekliyoruz herhal-
de. Sonra geb'yor dostumuz
Danillo. "Girin " diyor. O da ne
demek? Fidel'le yi'ız yüze bir
görüşme mı?
Kalababktan sıynlıp ginyo-
ruz. Bir anda onu görüyorum.
Tarihin taba renkb' koltuğunda
oturmuş. yerel bir muhabirle
mutat görüşmelerinden birin-
de. Bibyorum sevgili halkım,
diyorsunuzki, "Yani çok mu bir
şeyımize bizim bu ada/n? "Ama,
unutmavın sakın. Bizlerha dedi
miydi bir devlet büyüğü, Irak'la
savaşır buluruz kendimızı. Yu-
vamız yıkılır, işimız yıkılır, son-
ra hep bir elden "Ya Allah"
uğurlanz ölümün derin çamu-
runda. mezar kurtlannın sof-
rasına onlan. Ama anlamayız
hiçbir vakit, öldürülmesınde
biz de vanzdır o güzelim Arap
msanının, namludaki bır
aümtık barutta. Amenka ister
ve biz yaparız. Biz, her şeyi ta-
rih kitapîanndan okuruz. An-
larsak da çok geç olur. Benim
ülkem değil Küba. Benim heye-
canım. Ben Türk insanına ağ-
lanm burda. ama Amerika hep
orada!
Fidel tam arkanda
"Baksana" diyorum, '"Tam
arkanda Fidel!" Görüşme
umudu şu on bölü bır saniyede
sönmeye hazır benim işçi baş-
kanımın omuzlannda. Bir ağır
yük ki. Bir yük ki. nasıl. Kendi
dememiş miydı. "enzor ışkolu-
dur petrol^ diye? "Benim 26 ar-
kadaşun ö'ldü şu 15 vılda." Bu
sözler Ankara Şube Başkanı
Vlusa Özkan'a aıt.
Fark ettığinde arkasında
Nazım Alpman Fıdel'i, mesle-
ğindeki aşamasını gördü, ama
her şeyden evvel bir lideri gör-
dü. ilk lider değildı bu ömrün-
de. Daha pek çoklannı gördü.
O. Fidel Castro Ruz'du. Onda
insanhğın onurunu gördü.
Onunla, insanlığın onuruyla bır
fotoğrafı olsun ıstedi. Ben, kı-
ramadım. kıramazdım, benim
Fidel'in kardeşi Raul Castro Ruz ile 30 yıl sonra yapılan ilk söyleşi-1
General Raul Castro Ruz 'un 'El
Solde Mexıco'gazetesiiçın Mario
Vazquez Rana'yla yapmış olduğu
görüşmenin metmnı sunm onız.
Sılahh Kuvvetler Komutam Ge-
neral Raul Castro Ruz, 30 senedir
bir Latin Amerika yaym organıyla
görüşmeyi reddediyordu. Bizim de
iki sene süren ısrarımız sonunda ge-
neral kendi deyişiyle bize teslim
oldıı.
Ruz, bize ürtücii bir tablo çizmış-
ti. Biz ise karf
ımızda normal mi-
zaç/ı, esprili. hatalanyla yüzleş-
mekten kaçınmayan.fâkat dört bö-
lümden oiuşan geniş kapsamh rö-
portajımız boyıoıca kimi zaman
gözlemleverek belırttiğimiz mezi-
yetlerini de sahte bir alçakgonüllü-
lüklt kar$ılaı>nı\an bir kumandan
bulduk.
- Sayın Komutan Raul Castro
bu roportajı gerçekleştırmek ıçın
ne kadar zamandır uğraşıyoruz?
Sana bu saatte randevu verdim
(saat 22.00) çünkü katılacağım bir
dizi toplantı sana gereken ilgiyi
göstermeme engel olacaktı. Sabah
beşe kadar emrindeyim.
- Bize zaman ayırdığuıız için te-
şekkürler. Sayın Komutan ve tek-
rar teşekkürler. Çünkü bildiğim ka-
darıyla bu, kıtamızda y a\ ın organ-
Jarıyla gerçekleştirdiğiniz ilk röpor-
taj. Sbi buna iten \e 30 \ ılı aşkın bir
süredir bunu yapmamanızın seoebi-
lü söyleyebilir misiniz?
- Şöyle kı Mano, Küba'da bir b-
derimiz var Tüm halk ve biz ona
ınanıyoruz. Hepimiz, en azından
ben. Fidel'in şüphe götürmeyen
kabıliyetiyle yabancı basını kabul
cdıp g<Srüşme yapmasına alıştık
/laten onlann da talepleri bu doğ-
rultuda oluyor hep. Senın de
onunla yaptığın bırkaç roportajı
okudum kı kesınlikle çok ba-
şanhydılar. Bana bu görüşmeyi
nıye yaptığımı soruyorsun. Açı-
kçası bu sizin ısrannızın bir
karşılığı. Röportaj yapmadığım
halde bunu ikı senedir benden isıi-
yorsunuz. Birjest yapmak istedım.
- Sayın Komutan, kaç yaşın-
dasuıız? Evli misiniz?
- Evlıyım. Çocuklanm, torun-
lanm var. 61 yaşındayım.
- Sayın Komutan. ihtilalden önce
Meksika'da mıydınız?
- Evet. 1955'ın bir bölümü ve
1956 yıbnın hemen hemen ta-
mamında Fidel'le beraberdim.
Şüphesiz biliyorsun biz Meksika'-
ya çok şey borçluyuz. Bize yardı-
mlanndan dolayı onlara sonsuz
sevgı vc saygı duyuyofu/. Meksı-
kalılar zaferimızde büyük paya sa-
h l
Pl e r
- c» •
Surecek
olmasa ne olurdu? Gazetem
daha mı az satardı? Bu benim
gazetem için. mücadeleyi bir
hayat şartı seçmiş gazete için
yeni bir şey olmazdı ve en niha-
yet bu benim işimin de sonu ol-
mazdı. Yoksulluklarla dolu bir
yolculuktu bu benim için. gaze-
tem ise verebıleceğınin en çoku
olan yolculuğumun üçte birini
vermişti. Aldım kamerayı eli-
me, rakip gazete Milliyet'in bel-
ki de baş köşesini süsleyecek fo-
toğrafı çektim. Nazım Alp-
man'la, yani bir Türk gazeteci-
siyle Fidel'in resmini. Münir
Ceylan, sarunm yaşamının en
güzel tokalaşmasını kutluyor.
Raul Castro Ruz. Ola ki Fidel ölürse, tahta o çıka-
cak. Dikey hiyerarşide ikinci adam.
Çocuklar,
boşhtğu
incitmeden
fioengüzel
melodisiyle Küba
İspanyokasınvnyalan
söylüyor: "Babamiki
yabancıyıöldürdü"
diyor minik Miguel.
Görsenparmak
çocuk. Yalan
söylüyor. Açhkyalam
bu.
Fidel, ona "Buraya, Küba'ya
gelen ilk Türk delegasyonusunuz
siz" diyor. "Bu yüzden duydu-
ğum heyecanı ifade etmeme izin
verin." Atıbp soruyoruz tercü-
marumıza daha önceden verdi-
ğimiz soruyu; "Yıllar önce Sov-
yetler Birliği ile kader birliği et-
tiniz. Bugün Sovyetler Sirliği
yok artık. Bu, sizde bir piş-
manhk yaratıyor mu?" Tarih o
gece oyunculan önceden belli
bir tragedya gibi. Çıkagelıyor
Ukrayna ve Rusya'dan sendi-
kacılar: "Hükümetlerimiz bu-
gün ayrı beklenıilere sahip olabi-
lirler. Biz Ukrayna ve Rusya iş-
çilerinin Küba halkı ile dâyanı-
şma içerisinde olduğu mesajını
iletmeye geldik size..." Fidel
yankıİıyor; "Hükümetler düze-
yinde ilişkilerimiz bitmiş de olsa,
Ukrayna ve Rus halklarının bi-
zimle dayamşma içinde oldu-
ğunu öğrenmek bana büyük bir
umut aşıhyor. "Daha sonra bize
dönerek: "Sanırım sizi de yanı-
tlanuş oldum" diyor.
Çocuklar, boşluğu incitme-
den o en güzel melodisiyle
Küba İspanyolcasmın yalan
söylüyor- "Babam iki ya-
bancıyı öldürdü" diyor minik
Miguel. "Dokuz yaşındayım,
babam hapiste" diyor. Görsen
parmak çocuk. Yalan söylü-
yor. Açbk yalanı bu. Ya ona bir
dilim ekmek alırsak diye,
inanıp. Açhk doğru, yalan
yalın.
Küba'dan döndüm bu sabah
Küba Meydam'nda attı milyon
kip akı karası sansı melezj
Işıkb bir çekirdek dikiyor çe-
kirdeklerin çekirdeğim
güle oynaya
Sen muüulûğun resmim yapabi-
Br misin Abidin
1961 yaa orıalannda Küba'nm
resminiyapahilir misin
çok şükür çok sükür bugüaü de
gördüm ölsem de gam
yememgayrmın resmim yapa-
bitir misin üstat
bir el gördüm Havana'ıun 150
kilometre dağusunda demz
kıyısına yakm bir duvarın ös-
tünde bir el gördüm
ferah bir türküydü duvar
el okşuyordu dııvan
el akı ayhkü okşuyordu boynu-
nn anasmut
on yedi yasındaydı el ve Mari-
ya 'nın memeleritd okşuyordu
yirmi yasındaydı el ve okşuyor-
du boymmu akı aybk oğhamn
yirmi beş yasındaydı el ve okşa-
mayı unutmuştu çoktan
•otuz yapndaydt el ve Havana'-
nın 150 kilometre doğusmda
deniz kıyısında bir duvarvt is-
tünde gördüm onu
okşuyordu duvan
sen el resimJeri yaparsm Abtdm
bizim ırgatlunn aemircilerüt ei-
lerini
1%1'de Küba'da çok renkSçok
serin ağaçlar gibi evler
ve çok rahat evlergibi ağaçlar
diken elkrden biri
çelik dökmeğe haztrlaıuut etier-
den bâi
nütralyözü türküleştiren türkü-
leri nûtralyözkştiren el
yalansız hürriyet eli
Fidel'in sıktığı el
ömrümün ilk kurşunkaletmyk
ömrümün ilk kaatbna
hürriyet sözcüğünü yazan el
hürriyet sözcüğünü söylerken
sulamyor ağızlan Kübohlann
balkutusu bir karpuzjı kesi-
yorlurnaş gibi
ve gözkri parbyor erkeklerinüı
ve kızlanmn eziMyor içi doku-
nunca dudaklan hürriyet
sözcüğüne
ve koca kişileri en tath amlaruu
çekip kuyudanyudum yudum
içiyor
mutluluğun resminiyapabihr
misin Abidin?.. ,,
Sazun'dan... 1961
KEMAL GÖKHAN GÜRSES
SosyaHznun Lathncesi
Kübamn songürtiiğü
K
aç asır önceydi kimbilir? Ve hangi kıtanın. hangı
gecesindeydim? Gördüklerim miydi o karşıtb-
İdann cehennemi, yoksa bana dokunup "Uyan
geldik" mi diyecektı biri?
Ben hiç uyumuş muydum; nasıl yalnızca ıçerek. hiç yeme-
den, hiç kapatmadan gözlerimı. nasıl ayaktaydım? Dokun-
san yıkıbr mıydım yoksa. H Tocororo'da yıkıntılanna do-
kunduğum bir günlerin efsane boksörü Bob Stevenson gibi?
Gölgelerin uzadığı siesta saatlerinde, okyanusla kucakla-
şan bedenim niye uzaklaşıyor benden gitgide? Sonra haürla-
yacaküm; neydi beklediğim Küba, neydi dönerken mezan-
na toprak attığım Küba'nın şeytan alacası.
Samba yapan açbğın, denizden çıkmayan yoksulluğun,
durmadan gülümseyen umutsuzluğun destanı. Yaşayan en
büyük kahramanı FTdeTle yüzyüze geldigim, o ölümcül has-
tabğa; açbğa ve mafyaya, çürümeye. tükenmeye adanmış
sosyabzmin Latincesi: Küba!
ölecek. Olecek ve yüzünde ölümün sakinliği, sokaklan
uzayıp giden sessizce, İcükürt kokan, rom kokan ve birbirine
sanbnış rengarenk ellerin Küba'sı. Işte hiç unutamayacağım
ben bu son imgeyi.
Seni yine görmeye gelece-
ğim. İnsanlannın köleleştiği,
karanbğın fosforlu kaiemler-
1e süslendıği, dokuz yaşında
kızlann besili Amerikali işa-
darnlanna pazarlandığı. ko-
loni evlerinin yenıden şekerle
boyandığı günlerde.
Geleceğim.
Ve bugün tüm dünyanın
ölüme terketüği bu onuriu
kalenin dibinde, o gün. ağla-
yacağım.
Evinize dönün
Sahte sanşın yer hostesi
"Avusturya vizeniz yok. sizi
uçağa alamam" dedi. Nazım
(Alpman) "Ne yapmamızı
öneriyorsunuz?" diye sordu.
Içinden neler dediği de an-
laşılacak şekilde. "Eve dönü-
n" diyordu bize açıkça.
Ben şişmanlann sonsuz seve-
cenliğine inanınm. Politikay-
la uğraşanlar hariç. Güzeller
güzeli bir şişman yer hostesi
imdada koştu da. ışler yolu-
na girdı. "Ahmet Kaya'nın
saz arkadaşlan" olarak güzi-
de bir gazetemizde adı gecen
kafilede; daha sonra, nere-
deyse 'Devlet Başkanı' düze-
yinde kabul görmemizi sağ-
layacak olan kafılenin baş-
kanı Petrol-İş Sendikası Ge-
nel Başkanı Münir Ceylan,
Merkez Yönetim Kurulu üyesi Mansıır Burgucu, aynı şendi-
kanın Ankara Şube Başkanı Musa Özkan, eski HEP İstan-
bul İl Başkanı Osman Ozcelik, Milliyet gazetesinden Nazım
Alpman, Ahmet Kaya'nın eşı Gülten Kaya. çocuklan Melis
ve yıne Ahmet Kaya'nm bacanağı. kendini her fırsatta "ba-
sit bir devlet memuru" olarak tarutan Musf-.fa Soydan ile
bendeniz darbukatör Kemal Gökhan vardı.
ABD'nin kerhanesi
Vıyana Havaalanı yenı çehresıyle modern Avnıpa'yı se-
lamlıyor. Cubana HavayoUan'nın uçagına dek beş saati
alanda geçireceğiz. Benim vü£m var. transit bölümden çıkı-
yorum. Tur organizatörü Namık Berktay, Küba deneyimle-
rini anlatıyor. "Gerçi" diye ekliyor, ikı-üç yıl kadar önce ya-
şanmış, kuyruklann daha az olduğu bir Küba deneyimi
onunkisi. "Onlan provoke etmek için Levi's pantolonum-
dan, Lacoste tişörtümden, Raiban gözlüklerimden bahset-
tim. Orab bile olmablar." Kübah taksicinin o tarihlerdeki
Küba konusunda sonradan hep tarüştığımız sorunun
yanıtını oluşturacak ve Küba'da ne de çok şeyin değjştiğini
bize aa da olsa kanıtlayacak sözlen: "'Sen bizim bozul-
rnamızı istiyorsun. Bozulmaya başladık mı bu işih sonu dev-
rim öncesi Küba'dır. Küba, devrimden önce Amerika'run
kerhanesiydi..." Dolarla abşveriş edilen ve Kübablara ka-
pab olan freeshoplann halkın ekonomik ahlakını o tarihler-
de koruduğuruı söylüyor Berktay. Peki ya bugünkü Küba?
Avrupa azar azar gerimizde kalıyor. Okyanus! Mitoloji-
nin o naif dünyasındaki adıyla "Okeanos Irmağı..." Yerden
kaç feet yüksekteyiz bilmem. Ama gözlerim, o sonralan
kumu saçlanmın arasından. kokusu burun hafızamdan ve
dalgalan kalbimın karanhklanndan hiç çıkmayacak büyük
düzlüğü anyor Bulamıyor. Kanada topraklanndan sayılan
New Foundland adasının üzerinde küçük bır havaalanı olan
Gander'u doğru alçabrken saatlerdir gündüze, güne ucmaya
ahşmış gözlerimız yavaştan kararmakta olan eksi on derece-
deki kıyılannda göriiyor ilk kez Okyanus'u.
Amerikan ablukasırun bedebni on saattır uçarak ödüyo-
nız. Buradan erzak. benzin ve dınlenmiş ekıp alacak olan
uçağımız daha sonra Küba'nın güneybatısında yer alan
Halguin'e doğru yol alacak. Kulağjmızı biraz zikzaklar çize-
rek göstermiş olsak da. on beş saat sonunda önce Halguin'e
ve oradan da Amerika.'nın arka bahçesi, Miami''nin
güneyındekı Ha\ ana'ya, dünyanın yaşayan tek efsane bden-
nin şehrine. dünya siyasi tarihını en çok etkilemış bulunan ve
dağılan Doğu Bİoku'nun bunca sarsıntıya karşın henüz çat-
latamadığı. gördüğüm en güzel dünya kenti, zamanın ikı
yıldır durduğu. insanlannın çığlık cığlığa '1 Mayıs Fıestası'-
nda açbğa, yoksulluğa. ulaşımsızbğa şimdibk kaydıyla da
olsa genış bir kabulle "'Si por Cuba! Küba içın evet!" dediği
Havana'ya... Y A K I N s H o 4 e i u b r e , nr Seferat