26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet fmdvazsahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni-Özgen Acar •Genel Görsel Yönetmen: Aü Acar •Düzenkme Mustafa Sağlamer Ankara Temsilcisi Cüneyt Arcayürek • Haber Müdurleri Işık Kansu. Hakkı Enfenı Yayın Koordinatöru: Hikmet Çetinkaya • Isunbul Haberlen: Şenay Kalkan »Dış Haberler: Erçun Baleı AtatürkBulvdnNo:125. Kat: 4,^Bakdnlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 Hat). Telex. •Genel Yayın Danışmanı: Orhan Erinç * l ş - Ekonomi Dinç Tayanç »Yun Haberleri: Mehmet Saraç • Yazı İşler i Müdürü Celal Başlangıç * H a - •Makaleler- Sanıi Karaören •Spor Abdiükadir Yücelmaa 9Dü- ber Merkezi Müdûrû: Mustafa Balbay zeltme Afadullah Yaacı 42344. Fax:(4)4195027 •kmir Temsıicısı: Serdar Kıak, H Ziya BW. 1352 S.2.3 Tel: 831230 Telex: 52359, Fajc (51 )895360 • Adana Temsilcisi Çetin Yiğenoğhı fnönü Cd. U9S N o : l K a t l . Tel 522550-522601-522492 ,Telex:62155,hax:(7|)522570 Mucssese Mudüru: Erol Erkut • Koordınatör: Ahmet Koraban •Muhasebe. BüJenl Yener • tdare. Hüseyin Görer • Işletme: önder Çeük • Bılgi-lşlem: Nail Inal •Bügisayar Sistem: Mürüvet Çiler • Reklam. Reba Işrtman Yaymâaym « lasaK Yeru Gun Haber Ajansj, Basın ve Y dyıncılık A Ş TürkKağıOsd 39/41 Oğaloğlu 34334 Ist. PK 246IaanbulTcl 5120305Tclcx 2224», Faı tl)_>13KS9S 29NÎSAN1993 lmsak:4.21 Güneş: 5.59 öğie: 13.06 tkindi: 16.56 Akşam: 20.04 Yatsı: 21.35 İs/eçBer kaftveyi çckseviyop •STOCKHOLM(AA)- tsveç'in, ki$i başınayılda yakiaşık; 11 kilo kahve tûketirni>Iedünyanınençok kahve içilen ülkesı olduğu bildrildi. İsveç'te kahve tûketimi üzerine yapılan bir araşurmada. İsveçlilerin diğer milletiere göredaha fazla kahve tüketmesinde, soğuk itlırnin ve yıllardan beriailedetı gelen alışkanlığın rol oynadığ belirüldi. Öte yandankahve ileilgili olarak yapslan araştırmalar, kahve ürelimindekullanılan yapay gübrenın çevreyezarar verdiğini ortaya koydu. İsveç basınında konuyla ilgili olarak yer alan haberierde, yapay gûbre ve çevreye zararlı maddeler içermeyen bir kahveçeşidinin de piyasaya sürüldüğü bildirildi. Yıntanlı reklamctlapın gözdesi • ATİNA (AA) - Yunanlı rekJamalann gözdesinin televizyon istasyonlan olduğu belirlendi. Media Service tarafından yapılan bir araşürmanın sonuçlanna göre, 1993'ün ilk üç ayinda özel ve devlet televızyonlanndaki reklam gideıierı için 12.1 milyar drahmi harcandı. Ydın ilk üç ayında TV, radyo, gazete ve dergilere venlen reklamlann maliyet toplamı ise 42 milyar drahrniye ulaştı. Martayı itibanyla dergiler 2.7 milyar drahmi, gazeteler 1.9 milyar drahmi ve radyo istasyonlan da yakîaşık 1 milyar drahmilik reklam aldılar. Yunanistan'da reklam pastasının aslan paymi ise halkın büyük bölümünün düzenli olarak izlcdığı özel televizyon istasyonlan alıyor. B6$tenmed6 iki sorun •ADANA(AA)- Tûrkiye'de beslenme bozukluğunun iki önemli şorundan kaynaklandığı, bvnlardan birirun bilgi eksikliği, diğerinin ise maddi yetersizlik olduğu bildirildi. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr Ayşe Baysal, ülkemizde bilgi eksiklığinden kaynaklanan kötü alışkanlıklar bulunduğunu beürterek "'Öncelikle çayı her şeye katık etmekten vazgecmeliyiz" dedi. Özelükk sonyıllarda, unlu mamullerin yanında sürekli çay içildiğini ifadeeden Prof. Dr. Baysal. cay içme akşkanlığmın şeker tüketimini de arttırdığını, baa ailelerin gûnde bir kilograma varan miktarda şeker kullandıklannı söyledi. İngüizter yemekte cimri •STOCKHOLM (AA) - Avrupa'da yemek yapımında İcullanılan malzeme açısından en zengin mutfağın İsviçre ve İskandinav ülkeleri mutfaklan olduğu, İngilizlerin ise mutfaklannda cimri davrandıklan bildirildi. Piyasa araştırmacılanrun yaptığı bir araştırma, İsviçre ve Iskandinavya ülkeleri vatandaşlannın yemeğe çok önem verdiklerini ve lezzetli bir yemek için para harcamaktan çekinmediklerini, buna karşın İngilizlerin yer.ıek lezzetine çok önem vermediklerini ortaya koydu. Yaşam clediğiıı daııstır •Eğer, bedeninizi bugüne kadar dansla renklendirmediyseniz, "bir günlük" canlılık için sizi, kendi ritminizde dansa davet ediyoruz. Bugün Dünya Dans Günü. Dansa hazır olun. ŞULE ALPASLAN edenhniz boş- lukta! O, ukanmak uzere! Onu, yaşama sızmak istediği genç yaşlanndan beri yalnız ve sessiz bıraktık. Genç yaşlann çılgınlık- lanndan bu yana bedenimizın neşeli çığlıklan, çocukluk al- bümlerinden dışan taşamadı. Yıllar süren bu suskunluğun kalıcı izleri hissizlik, gerginlik. ya da mutsuzluk belki de. Dans diline biraz yakın olsak. zaman zaman duyumsamalanmızı dansa bırakabilsek. belki de rü- yalanrruz biledeğişecek... Eğer, bedeninizi bugüne ka- dar dansla renklendirmediyse- niz, 29 Nisan Dünya Dans Günü, "'bir günlük" canlılık için sızı. kendiritminizdedansa davet ediyor. Bugün için dansa hazır olun. Dans, çağlar boyunca değı- şik toplumlarda farklı görüntü- ler ve isimler alarak varoldu. tnsanın kendini ifade edebıldiği • 1940'lardaTango, Vals hâlâ gündemdeydi Foxtrot, Latin (Rumba, Samba) Swing, Bugi bugi.. 1950'lerdeRock'n Roll, Mambo, Ça ça 'dan sözedilir oldu. 1960'larda Merenge. Paçenga, La Bamba, Tvvist; ardmdan 1970"lerdedans, disconun egemenliği altına giriyor. • 19801erdeTravolta Break ve discoda Latin katkısı 1990'lardaise Lambada Rap ve Asit house televizyonlarda, discolarda ve çoğu insanın yaşammda yerlerini aldı. ilk dillerden bıriydi dans ve in- san hala o sessiz beden dilini konuşturmak istiyor. Doğada başlayan dans. şimdi uzun yıl- lar üzerinde çalışılıp, eğitimi alı- nan bir sanat dalı olarak gelişi- mini sürdürüyor. Tiyatral dans- la uğraşan insanlar, popüler kültürün bir parçası olan ve moda akımlarla ortaya çıkan danslann kesinlikle birbirlerin- den aynlması gerektiğini savu- nuyorlar. Zaman icinde belli danslar, kendilerinden önceki dans tür- lerinden etkilenerek geliştiler, ancak her birinin dünyayı ifade tarzlan birbirinden farklıydı. Bu ifade tarzlanyla da kimi dans akımlan, kısa süre kendi- lerinden sözettirip yerlerini bir diğer akıma bıraktılar. 1940"- larda Tango, Vals hala gün- demdeydi Foxtrot. Latin (Rumba, Samba) Svving, Bugi bugj.. 1950"lerde Rock'n Roll. Mambo, Ça ça'dan söz edilir oldu... 1960'larda Merenge, Pa- çenga, La Bamba, Tvvist; ardın- dan 1970'lerde dans, disconun egemenliği altına giriyor. 1980'- lerde Travolta, Break ve disco- da Latin katkısı 1990"larda ise Lambada Rap ve Asit house te- levizyonlarda. discolarda ve çoğu insanın yaşamında yerle- nni aldı. Her şeye karşın belki de eski- meyen tek şey, insanın kendin- de yakaladığı özgür ritmidir. Yaşamın hangi noktasınday- sak, o anın ritmini yakalamak ve rüzgann müziğiyle bile dans etmek için vakit hiçbir zaman geç değil. Aileler karşı 19 yıldır profesyonel olarak dans eden, hocalıİc ve koreog- raflık yapan Yavuz özriel, Dans Akademik'in kurucusu ve do- ğal olarak da bir dans tutkunu. Kendisine Dünya Dans Günü'- yle ilgili düşüncelerini ve Türk halkının dansa ne kadar yakın olduğunu sorduk: "Öncelikle Dünya Dans Gü- nü'nün Türkiye'de de kutla- nıyor olması, çok güzel. Aslın- da insanlann dansa ilgisi çok fazla ama kendilerini bir türlü ortaya koyamıyorlar. Bu olay. aileden başlayarak engelleni- yor. Bale, diğer danslara göre toplumda gelir, prestij, saygın- lık getiren bir meslek olarak ka- bul görmesine rağmen, bale dansçısı olmak isteyen çocuğa ailenin yaklaşımı hiç de destek- Ieyici değildir. Türkiye'de dans edilecek yerler de yoktur. Ame- rika ve Avrupa'da dans salon- lan. her türlü dans eğitimi veren okullar var. Dansçılar özel okullardan yetişir. İngiltere'de devleün bir dans okulu vardır. Eski Doğu Bloku'nda dans eği- timi, tümüyle devlet eliyle ger- çekleştiriliyordu. Bu ülkelerde sistem değişse de, dansa saygı ve ilgi önemini yiürmedi." Türkiye'de dans okullanna ilgınin boyutlan nedır? "Tür- kiye'deki dans okullan çocuk- lara yöneliktır. Liseli ve üniver- siteli gençler, geç kaldıklan bir- şeyi sonradan yapmak istedık- leri için buralara geldiklerinde, bu ınsftnlar için sınıf bile oluştu- ramıyoruz. Zaten vücut belli bir yaştan sonra kendi tarzını alıyor. Yetenekli biriyseniz, genç yaşlardan başlayarak dan- sa yönelmek gerekivor." Türkiye'de dans bilinci oluş- turulamadığı için, bizim kalıcı bir milli eğitim ve kültür politi- kamız da hiçbir zaman olma- mışur. Her gelen hükümetle va- rolan bu politika da değişir. Bir sanat politikamız olmadığ) için de genç insanlara sunulan seçe- nekler çok sınırh olmanın ötesi- ne geçemiyor. Her çağda varth Yani sonuçta, danstan çok uzak bir halk olduğumuzu söy- leyebıhrim. İnsanlar istedikleri gi'bi dans edemedikleri için sı- kıntı yaşarlar aslında. Ben çoğu zaman görürüm; kalkmakla dans etmek arasında büyük bir savaş verilir. Oysa tut birini kal- dır! Kalk dans et! İnsanın bede- nı konuştukça kendisi de konu- şuyor demektir. Ve bu, herke- sin anladığı bir dildir. Dansın bir tarihi yoksa da her dönemin, her çağın kendine özgü bir dansı olagelmiştir. Ça- ğımızın dansı kalıplann dışına çıkmaya çaLşıyor şimdilerde. Çünkü artık insanlar kalıplann dışında yaşamak istiyorlar. Klasik bale kabplan bile değişi- tUG un a a N y A DANS G Û N U !.. Once dans varch Dans, neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Bazı toplumlarda geleneklerin izin vermediği söylense de, dans oralarda da bep olmuştur. Değişen, yalnızca biçimdir. Diyarbakırlı ozanın dizelerinde, bu açıklamalı olarak ortaya konuyor: "Bana mambo. çaça deme/Bizim oralarda bilmezler bun- lan/EU belde, iki sağa, bir sola/Helc bırak ellerimi lo/I>clilo başlar şimdi. Dans bunalımdan kurtarır O\a Gamsızoğlu. 25 yıldır dansı, bütün yaşamına taşımasının ardmdan, şimdi açtığı Oya Bale Evi ile her yaştan insana dans eğitimi vermeyi sürdürüyor. Şimdilerde toplam 200 öğrencisine klasik bale. ritmik bale, karakterdanslan (Çingene. Skoç. Fransız. İtalyan, Rus. İspanyol. Macar, Hint. Meksika. Latin, Türk folkloru). Klasik danslar (Tango. Vals, Rock'n Roll, Mambo. Samba, Rumba) Disco ve modern dans eğitimi veriyor. "'Dans nedir ve neden dans edemiyoruz?" "Dans, bence insanın kendisini ifade etmesinin bir yoludur. Hervücudun kendine özgü birritmivardır ve aslında bence herkes kendi dansını yapar Ancak biz, Türk halkı olarak dans edemiyoruz. Sosyal yapı ve yaşam koşullan, dansa izin vermiyor. Ben bu dans olayına ailemden gizlice başladım ve bunun bedellerini de yıllarca ödedim." Peki kimler dans ediyor? "Dans. imkan ve vakit meselesi. Bizde daha çok. varhklı kesim dansa yakın. Haftada sekiz saat için ayda 350 bin lira gibı bir miktar fazla olmasa gerek. Ama insanlarbunu araştırmıyorlar bile. Bizde gelenekler de dansa izin vermiyor. tslam'da da dans yok. Sonuçta, dans edemediğimiz için ruhsal bunalımlanmızdan uzaklaşamıyoruz. Esneyemiyoruz." Modern sahne dansının babası Jean Georges NoverraMn 266. doğum yıldönümü olan bugün, onun kişiliğjnde, insanoğlunun en önemli anlatım ve iletişim aracı "dans'ı da birlikte kutluyoruz. Noverra gerek yaprtları, gerek yazıları ile dans sanatına dramatik bir güç, bir soluk katmtş, dans sanatmı en önemli sahne sanatları katına çıkarmıştır. Noverra'in biz Tûrkler için ayrı birönemi vardır: değerli sanatçınm iki balesi, TürkJer üzerinedir. Bunlardan biri "Beş Sultan Hanım", diğeri ise baş kişisi Kanuni Sultan Süleyman olan "Kıskanclıklar ya da Saray Şenlikleri"dir. Sözün ve yazının olmadığı dönemlerde de dans vardı. önceleri bir yandan insan sevindni, tasasuıı, tepkilerini dışa vurduğu bir dil, bir yandan da evren ve doğayla hesaplasmasında başvurduğu törendi. Doğumdan öiûme, insanoğlunun yaşamının her aşamasında dansa önemli bir yeri vardı. Ük insan mevsinılerin dönüşûmünde, gökyfizündeki yıkJızlarnı güneş sisteminde şaşmaz bir kesiniik ve uyıını içinde dans ertiğini görerek bu uyumlu devinime ayak uydunnuştur. Şaman, gökyüzünun iyiliklerini yeryüzüne getirmek. hastalan iyileştirmek için davulunun eşliğbide dansetmiştir. Her yıl Konya'da Vlevleviler semaederken tıpkı güneş sistemindeki gezegenler gibi. bir elleri göge, bir elleri yeryüzüne yönetik bir yandan kendi eksenlerinde dönerlerken bir yandan da merkezdeki şeyhleri çevTesinde dolanmaktadır. Günümüz Türki>esi'nde dedansın önemi büyüktür. Gurur kaynağunız Devlet Balesi dört kentte perdelerini açıyor. Devlet Halk Dansları Topiuluğu bir sanat elçisi olarak dünyayı dolaşıy or, gittiği ülkelerde hayranlıkla izleniyor ve bu ülkelerle Türkiye'nin dostluk bağlannı perçinliyor. AmatÖr halk dansları topluluklarunjz, katıldıklan her ûluslararası yartsmada ülkemi/e birincUik ödülleri ile dönüyorlar. Gençler diskoteklerde yaşama sevincini dansla belirtiyorlar. Ancak Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topiuluğu ve birçok özel dans gnıplan, çağdas dans üsJubunda ilginc yaratılar sumryorlar. Genç koreograflanmız, yaratKilıkta seslerini yepyeni anlatunla duyuruyorlar. Bu başanlaruun devamını diliyor, dans eden etmeyen ama dansı seven, dansı bir anlatım aracı olarak benimseyen nerkese 'Dünya Dans Günü' kutlu oLsun diyoruz. Prsf.METİNAND yor. Dansın kendi dili. bu kalıp- lan reddediyor. Çünkü dans. bir kalıp içinde yeşeremez." 42 yıldır profesyonel anlam- da dansla uğraşan, 9 yıl üst üste Türkiye birinciliği ve yetiştirdi- ği binlerce öğrenciyle Ümk tris, şimdilerde dans etmek isteyen nerkese stüdyosunun kapılannı acık tutuyor. Kendisine 50'li ve 60"h yıllarda İstanbul'un dans ortamının nasıl olduğunu sor- duk: "Eskiden dansın kalbi Cad- debostan'da atardı. 1966'lara kadar aileler akşamlan danslı lokallere gider. büyük pistlerde yüzlerce kişi dans ederdi. Mak- sim Gazinosu'nda her salı gele- neksel dans yanşmalan yapıhr, her hafta üç cift fınale kalır ve 2 ay sonunda da elemelerden ka- lanlar arasından birinci seçilir- di. Çoğu yemekli yerde dans müziği çalardı ve insanlar dans ederlerdi. Şimdi İstanbul'un ya- pısı depşü ve bu mekanlarda müşterinin arzusuna göre mü- zik çalma kaygısıyla arabesk- leştiler. İstanbul'da mağazalann camlannda dans ilanlan görür- dünüz. Şimdi artık böyle ilanlar yok. Gazeteler dans yanşmala- n düzenlerdı. Mesela Akşam gazetesinin 1967 yılmda düzen- lediği Altın Fener dans yanş- malan çok renkli geçerdi. Son- ra yüzlerce kişinin aynı anda dans edebildiği iki büyük dans stüdyosu ve ellinin üzerinde küçük dans stüdyolan vardı. O zamanlar İstanbul'un nüfusu yanm milyondu. Şimdi elli mil- yonluk nüfusa karşın, stüdyo- lann sayısını toplasanız beşi geçmez. Bir de öğrenci dernek- lerinden öneriler gelirdi ve gruplar olarak üniversite öğ- rencilerine dans çahştınrdık. Sonradan dernekler, bu faali- yetlerden vazgecip siyasi faali- yetlere yöneldiler. Oysa, sosya- list ülkelerde dans. devlet deste- ğiyle yaygınlaştınljrken bu, sol- cular tarafından burjuva eğlen- cesi olarak görüldü. Sağcılar da tutucu bir tepkiyle karşı çıktılar ve dans, genç insanlar arasında da yaygınlığmı kaybetti gide- rek." Peki, şimdi kimler dans et- mek isteyerek sıze geliyor? "Be- nim öğrencilerimin yüzde 9O'ı bayan. Sadece ve sadece kendi- leri için dans etmek isteyen in- sanlar. Ben, profesyonel olarak dans etmek isteyen birini pek kabul etmek istemiyomm. Çünkü Türkiye koşullannda bu büyük bir hayal kınklığın- dan başka bir şey olmayacak, biliyonım. Ama bir insan kendi başına dans etmek istiyorsa, o zaman hayal kınklıklan olmu- yor ve insan yaşamı boyunca dans edebiliyor. Dans etmek için, insanlar dans müziği dinle- meli ve bu müziğe kendiliğin- den katıhnalılar." Bu nisan dansına hep bırlikte kalkaum.... 29 Nisan 1993 saat 16.00. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, Dünya Dans Gü- nü, paneller, dans vefilmgöste- rileriyle kutlanacak. Dans üze- rine yapılacak çeşitli tartışma- lann yer alacağı toplantıda, dans günü dışında da dansın gündemde tutulması hedefleni- yor. Kekemelik Zorla tedaviolmazANKARA (Cumhuriyet Büro- su)- Konuşma cağındaki çocuk- larda başlangıçta "şirin" bir AnkaraElvankent Konutlan SatışaSunuldıı. Ankara'da. Sıncan-Etimesgut yolunun 25 incı kılometresınde kurulan Elvankent; tıer bütçeye uygun bir yaşama biçimı hazırlıyor. Aylık %3.5 TL, %1.2 DM veya %1 $ faız oranlarındakı 10 veya 20 yıl vadelı. Emlak Bankası "Yuva Kredisi" ile; Elvankentli olabilmek için. en yakın Emlak Bankası şubesıne uğramanız yeîiyor. EMLAK BANKASI "Daha LJygar Bir Yaşam İçin" özellik olarak kabul edilen telal- fuz bozukluklan ve kekemelik, ileriki yaşlarda hem çocuklar, hem de aileler için önemli bir so- run haline geliyor. Yapılan araş- tırmalar sonucunda. çocuğun konuşma bozukluklannın aile- ler tarafından "zorla" düzeltil- meye çahşılmasının kaha keke- meliklere yolaçtığı belirlenirken, bu konuda en etkin rolü annele- rin oynadığı bildinliyor. 3-4 yaş çocuklannda tekrarla- malar ve duraklamalann dil geli- şiminin tamamlanmamış olma- sından kaynaklandığına dikkat çeken Prof. Dr. Eroj Bdgin. aile- lere, geçici kekemelik olarak ad- landınlan bu durum karşısında kaygıya kapılmamalannı öner- di. Belgin, "Akıa konuşamayan çocuğun ailesi. bu durumdan kaygı duyuyor ve bunu çocuğa farkettiriyorsa, çocuk da ailenin bu kaygılanna tepki gösterecek- tir. Çocuk, gergin ve huzursuz bir kışiliğe bürünür. Kelimeleri çıkarabilmek için, dudaklanru büzmek, gözlerini kırpmak, ka- fasını sallamak. yumruklannı sıkmak gibi mücadele davranış- lan geliştirir. Tekrarlanan bu davTaruşlar kalıcı bir nitelik ka- zanır ve karşımıza gerçekten kekeme bir kişi çıkar." Berlin'den kaçınlan 8 bin parçalık Truva hazinesi paylaşılamıyor Alıııaııya ve Rıısya ganimet peşindeHaber Merkezi - İkinci Dünya Savaşı öncesinde Berlin'deki en muhteşem ha- zıne, 1873'te bir Alman arkeolog tarafin- dan bulunan, Truva Kralı Priam'a ait 8 bin parçalık göz kamaştıncı haziney- di. Ruslar şimdi, 1945'ten bu yana kayıp olan hazineye "savaş ganimeti"' olarak el koyduklanru ve Moskova'mn Varoşlannda bir müzenin deposunda sakladıklannı kabul ediyor. Kral Priam'ın hazinesi. Almanya ile Rusya arasmdaki, iki tarafın savaş sı- rasında yağma ettiği sanat eserlerinin iadesiyle ilgili tartışmalann merkezinde yer alıyor. Rus yetkililer, Truva hazinesine ait herhangi bir parçanın geri verilmesinin, Almanlann ünlü Bernstein Zimmer ya da Amber Odası'nı bulup geri vermesi- ne bağlı olduğunu çok acık bir diile be- lirtiyor. Oda, 1941'de Nazi askerlen tarafin- dan Katerina'nın Zarskoje Selo'daki Yazhk Sarayı'ndan alınıp Königsberg Kale'sine götürülmüştü. Bugün değeri 260 milyon AJman Markı'nın (yakîaşık 1 trilyon 600 milyar lira) üstünde olan oda, 1945'te kaybol- du. İlginçtir, yan şeffaf amber oymalar- dan ve mozaiklerden oluşan 14 metre uzunluğundaki ve yakîaşık 5 metre yük- sekliğindeki duvar. Prusya Kralı I. Fre- deric VVilliam tarafından Deli Petro'ya armağan edilmişti. Moskova'daki Puşkin Müzesi'nin yöneticisi Irina Antonova, "Amber Oda'yı bize geri verin, bizde Priam hazi- nesini bulabileüm" diyor. Oysa Almanlar. yoğun arama çaba- lanna rağmen Amber Oda'nın yerini bulamadı. Şimdiye kadar sonuçsuz ka- lan aramalar çerçevesinde son olarak, Weimer şehrinin altındaki. SS'lerin kul- landığj ve savaştan sonra mühürlenen mahzenler açılmıştı. Berlin Müzesi'nde görevli olan Klaus Goldmann, arama çalışmalannın Al- • Rusya, yıllardır gizlediği Truva hazinesine savaş ganimeti olarak el koyduğunu kabul etti. Almanya, Moskova varoşlannda bir müzede ' saklanan hazineyi geri almaya çahşıyor •Taröşma konusu olan 3 bin 500 yılhk hazineyi, 1873'te Alman Arkeolog Schiemann Truva'da kazı yaparken bulmuş ve 'sonsuza kadar korunabilmesi için' gemiyle Berlin'e göndermişti. FakatMayıs 1945'te Sovyet birlikleri, Berlin'e girdiklerinde hazineyi bulunca Moskova'ya taşımışlardı manya'da yoğunlaştınlması gerektiğini, ödül verildiği takdirde anılann tazelene- bileceğini ve son teknolojileri kullanan özel firmalann kayıp hazineyi bulmaya çalışabileceğini düşünüyor. Kral Priam'ın hazinesini 1873'te He- innch Schhemann, Truva'da kazı çalış- malan yaparken bulmuştu. Schliemann, 3 bin 500 yülık hazineyi, "sonsuza kadar korunabilmesi için' ge- miyle Berlin'e göndermişti. Fakat Mayıs 1945'te Sovyet birlikleri, bir uçaİcsavar kulesinde başka sanat eserle- riyle birlikte bu hazineyle de karşılaştı ve bugüne kadar büyük bir gizlilik için- de korunduğu Rusya'ya gönderdi. Cranach ve Rubens'in eserleri de da- hil olmak üzere. Dresden sanat koleksi- yonuna ait yakîaşık 2.000 resim, beş milyon kitap, Ortaçağ'dan kalma yazı- lar ve basılmış ilk eserler, 1945'ten beri Alman müze, kütüphane ve arşjvlerin- deki yerlerinde değil. Alman yetkililer, Ruslann, işgal ettik- leri bölgelerdeki kale, müze, galeri, kü tüphane ve arşivlerdeki yakîaşık 500 bin sanat eserini beraberinde götürdüğüpü tahmin ediyor. Rusya, 1941'de Sovyet- ler Birliği'nin işgal edilmesinin ardından Nazilerin yaklaşık iki yüz bin sanat eseri- ni çaldığını söylüyor. Almanya ile Rusya arasında 1990'da imzalanan dostluk anlaşmasının ardın- dan, iki taraf da hiçbir tazminat bek- lemeden sanat eserİerini geri vermeyi kabul etmişlerdi. Fakat sorun sanıldığından biraz daha karmaşık. Çünkü Nazilerin gaspettiği eserlerden bazılan bombardımanlar sı- rasında zarar gördü, eserlerin büyük bir kısmı daha sonra, dünyanın dört bir yanındaki özel koleksiyonlara satıldı. Rusya'daki arşiv müdürleri, Alman-1 ya'dan çahnan eserlerin devlet koleksi- yonlannda ya da eski Sovyet cumhuri- yetlerinin gizli depolannda saklandığmı kabul ediyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear