17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21NİSAN1993 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Öğretmenyetiştirmedeüniversitenin sorumlıüuğu tniversitelerin öğretmen yetiştiren birimleriyle Milli Eğitim Örgûtü arasındaki kopukluk giderilmelidir. Doç.Dr.MEHMETAUÇ Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim BilimleriBölümü M illi Eğitim Bakan- lığYna bağlı öğret- men yetiştiren yük- seköğretim kurum- lannın tümü. 20 Tcmmuz 1982 tari- hınde üniversitelere bağlanmıştır. Bu bağlanma ,k oldukça geniş bir ka- muoyu. öğretmen yetıştirme sorunu- nun üni\ersiteler tarafından kesin ve suğlıklı bır çözüme kavuşiurulacağı inancını paylaşmışsa da on yıllık uy- eulamadan sonra duruma yenıden bakıldığında. öğretmen yetiştirmenın yıne toplumun gündeminde olduğu ve bu konuda pek çok sorunun çözüm beklediği görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı. öğretmen akademilerinden yeni Yükseköğretim Yasa Tasansfna kadar uzanan geniş bir yelpazede çö- züm arayışlan içindedir. Eğitim Fa- kültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi çı- kışlı adaylann nitelik farklan tartışıl- makta ve bunun yansımalan öğret- men atamaiannda istikrarsızlığa yol açmaktadır. Sorunlar,çözüm önerikri Yetiştirmeyle ilgili sorunlar üniver- siteyi. işe almadakJ ölçütsüzlük gibi ban sorunlar da Milli Eğitim Bakan- hğı'nı ilgilendirmektedir, Üniversitede öğretmen yetiştirmc uygulamasında gözlenen sorunlardan bazılan ve bun- lann çözümüne ilişkin öneriler aşağı- da özellenmektedır. 1. Üniversıtelerin öğretmen yetişti- ren birimlenyle Milli Eğitırn örgütü arasındaki kopukluk giderilmelidir. Sağlanacak yelerli birelkileşım yoluy- la öğreımen yetiştiren birimler. öğren- cilerine kazandırdıklan nitelıklerin uygulamada ne derece işe yaradığını öğrenebılecek ve böy lece alanın gerek- sinmelerine uygun öğretmen yetiştir- mek üzere gerekli önlemleri alabile- ceklerdir. Öğretmeni istihdam eden birimler de sorunlann çözümünde ve yenilikle- rin uygulanmasında bilimsel rehber- lıkten yararlanabileceklerdir. Böyle bir eikileşim. açık sıstem olmanın da bir gereğidir. 2. Üniversitede öğretmen yetiştiren birimlerdeki öğretim elemanlanna akademik nıteliklerini yeterince geliş- tirme olanağı sağlanmalıdır. Bilindıği gjbi, günümüzdeki eğitim fakülıeleri- nin çoğu. 1982 öncesi eğitim enstitüsü ya da yabancı diller yüksekokulu ola- rak işlevde bulunurken üniversiteye bağlanmışur. Başlangıçta kadro ve ış- leyiş bakımından hiçbir akademik ge- leneği olmayan bu kurumlar. üniversi- te ile bülünleşebılmek içın kendilenni oldukça zorlamışlardır. Geçen on yıl ıçinde. bu kurumlann öğretim ele- manlan sadece öğrencilerini değil; do- çent. profesör gibi öğretim üyesı ola- bılmek için kendilerini de yetiştirmek için çaba göstermişlerdir. Buna karşın, bu kurumlardaki öğretim üyesi oranı. halen olması gereken düzeyde bulun- mamaktadır. 3. Ünıversitelerde öğretmen yetiştir- mek için uygulanan programın içenk türlerine ilişkin oran yeniden düzen- lenmelidir. Halen uygulanmakta olan içerik türlerine ilişkin oran şöyledir: Alan bilgisi yüzde 61, öğretmenlık meslek bilgisi yüzde 9. genel kültür yüzde 30"dur. Bu oranlar. 11. Milli Eğitim Şûrası'nda önerilen ve pek çok gelişmiş ülkede uygulanmakta olan şu oranlara uydurulmahdır: Alan bilgisi yüzde 62.5. öğretmenlık meslek bilgisi yüzde 25, genel kültür yüzde 12.5. Özellikle yüzde 25"lik bir orana sahip olması gereken öğretmenlik meslek bilgisi, halen yüzde 9"luk bir oranla uygulanmaktadır. Bu fark, öğretmen- lik formasyonu açısından önemli ye- tersizliklerin kaynağını oluşturmakta- dır. 4. Öğretmen yetiştiren birimlerde kullamlan teknoloji geliştirilmelidir. Günümüzde bir kurumun çağdaşuk derecesini, çeşitlı etkenler yanında, kullandığı teknoloji belirlemektedir. Her alanda olduğu gibi, eğitim tekno- lojisi alanında da çok önemli gelişme- ler vardır. Öğretmen yetiştiren kurum- lar. ileri teknolojiyi kullanmaya istek- lidir. Ne var ki bunun kullanılabılmesi önemli ölçüdeekonomik olâhak soru- nudur. Bu olanağa henüz kavuşama- yan pek çok eğitim biriminde halen ge- leneksel bir teknoloji kullanılmak- tadır. Laboratuvarlan. kütüphane kaynaklan. ders araç ve gereçlen ye- tersiz olan pek çok fakülte ya da yük- sekokul. öğrencilerini ınceleme ve araştırmaya yöneltememekte; anlat- ma ve bellemeye dayalı geleneksel yöntemlerle yetinmek zorunda kal- maktadır. Bilgi çağının öğretmeni ola- cak gençler de genellikle bu çağa uy- gun eğitim teknolojisiyle tanışmadan mesleğe girmektedirler. 5. Kısa süreli "öğretmenlik meslek bilgisi" programlan bır standarda bağlanmalıdır. Bılindiğı gibi. hem eği- tim hem de fen-edebiyat fakültelerinde düzenlenen sertifikaya götüren prog- ramlardan bazılannın. biigilerin dav- raruşa dönüşerneyeceği kadar kısa sü- reli kurslar biçiminde olması. eğiü'm yönetıcılerini olduğu kadar eğitim ka- muoyunu da rahatsız etmektedir. 6. Staj ve uygulamaya. gereken önem veriimelıdir. Staj ve uygulama- nın öğretmen adaylannın yetişmesin- de önemli bir yeri vardır. Ancak. uyu- lamanın amacına ulaşabilmesi için ye- terince uzun bir sürede adaylara iyi bir gözlem olanağının ve etkili bir rehber- liğin sağlanması gerekmektedır. Uy- gulama içın halen aynlan 2-3 haftahk süre yeterli değildir. Aynca; uygulama için seçilecek okullann öğretmen nite- likleri. eğitim teknolojisi, fıziksel çevre gibi öğeler yönünden yeterli olmasına özen gösterilmelidir. 7. Öğretmen yetişüreYı örgütler, öğ- retmenliğe uygun bir iklime ya da kül- türe sahip olmalıdır. Öğretmenlik, sa- dece formal eğitim programlanyla ulaşılan bir meslek değil, aynı zaman- da bir ruh ve bilinç işidir. Bu nedenle; öğretmen adaylanna eğitici, kültürel, sanatsal, mesleksel ve hatta sportif et- kinlikler yaşatılmalıdır. Öğretmen ye- tiştiren birimlerin çoğuna, bağlı oldu- ğu üniversitede gerçek kimliğini ve ki- şiliğini bulma olanağı tanınmamıştır. Bazılannın yöneticileri bile eğitimcı değildir. Artık bu birimlere üniversi- tenin hiyerarşik yapısı içinde yakışan yer verilmeli ve mesleki gelişmeyi sağ- lamaya dönük bir iklim yaratılmalıdır. Sonuç Pek çok ülke gibi Türkiye de çeşitli denemelerden sonra, öğretmen yetiş- tirme sorumluiuğunu üniversitelere devretmiştir. Günümüzde üniversite- lerde öğretmen yetiştirmenin çözümle- nebiür nitelikte, ama, önemli sorunlan bulunmaktadır. Bu sorunlan doğru tarulamak ve üniversite sistemi içinde çözümlemek akılcı bir yol olarak gö- rünmektedır. Bu konuda üniversite dışı çözümlere yönelmek, bizi 1982'- deki noktaya getirebilir. Gelişme süre- cini kısaltmaya çalışan Türkiye'nin artık daha fazla zaman, emek ve en önemlisi insan kaybına izın vermemesı gerekmektedir. ARADABIR RAHMÎKUMAŞ Hukukçu, eski Parlamenter Yüce Divan'ın Eksiği Türk anayasal ceza hukukunda Yüce Divan, bir yük- sek yargıyeri anlamına gelmektedir. Yürütme ve yargının doruğunda bulunanları görevleriyle ilgili suçlar nedeniyle yargılamaya yetkilidir bu kurum. Yürütmenin doruğunda olanlar cumhurbaşkanı, başbakan ile ba- kanlardır; yargının doruğunda olanlar ıse çok sayıdadır. Yargının doruğundakiler yüksek yargı kurufuşlarının başkan ve üyeleridir. Yüksek yargı kuruluşları ise Ana- yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek Idare Mahkemesi, Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Sayıştay'dır. fşte bu yedi yüksek yargı kuruluşunun başkan ve üyeleri ile başsavcılarını ve baş- savcı vekillerini görevleriyle ilgili suçlar nedeniyle Ana- yasa Mahkemesi Yüce Divan nitemiyle yargılamaya yet- kilidir. Burada hemen kişinin düşüncesine, yasamanın doruğundakiler bu yargılamaanlayışında nerede bulun- maktadırlar sorusu takılmaktadır. Çüpkü yasama kuru- mu başkanı ya da başkanlık kurulu üyeleri de görevle- riyle ilgili suç işleyebilirler. Bugüne dek bu yönde işlen- miş ya da işlendığı ileri sürülen birsüç bilinmediğinden, bundan sonra da bu durum sürecektir denemez. Çünkü bugüne dek bir cumhurbaşkanı da göreviyle ilgili bir suç nedeniyle yargılanmamıştır. Celal Bayar'ınyargılandığı Yüksek Adalet Divanı, demokratik bir anayasal yargı dü- zeninin öngördüğü bir kurum değildi; Milli Birlik Komite- si adındaki bir subay kurulunun yönetime el koyduktan sonra ortaya çıkardığı bir yargı yeriydi ki, ayrıca burada bakanlardan başka milletvekilleri ve kimi yöneticilerde yargılanmışlardır. Gerçi ülkemizde görevden ayrıldık- tan sonra sıradan bir suçlama nedeniyle bir cumhur- başkanı yargılaması görülmemiştir. Bunun gibi bir baş- bakan yargılaması da görülmemiştir. Hatta yüksek yargı kuruluşlarından herhangi birinin başkan ya da bir üyesi- nin göreviyle ilgili bir suç nedeniyle yargılanması da söz konusu olmamıştır. Ama bugüne dek bütün anayasalar- da yüksek yargı kuruluş başkan ve üyelerinin görevle- riyle ilgili suç nedeniyle Yuce Divan'da yargılanmaları öngörülmüştür. Devlet başkanı durumundaki kişiler 1876 Anayasası'nda padişah olduğu için sorumsuz ve yargılanamazdı. 1924 Anayasası da cumhurbaşkanının yurda kötülükle (vatana ihanetle) suçlanabıleceğini ön- görürken Yüce Oivan'da yargılanmasını öngörmemiştir. Bu anayasa düzenlemesine göre suçlanan cumhurbaş- kanını Meclis cezalandırmaktadır ki bu durumda yasa- ma kurumu hem savcı, hem de yargıç konumundaydı. lyı ki bu çelişik düzenlemenin uygulaması görülmemiş- tir. 1876, 1924, 1961 ve 1982anayasalarmın yasama kuru- mu başkanlık kurulu üyelerini ya da en azından yasama kurumu başkamnı göreviyle ilgili suç nedeniyle Yüce Divan'da yargılama kapsamına almaması, açıkça anayasakoyucunun bir dalgınlığı sonucu oluşan bir ge- lenektir. Yürütme ve yargının tepesinde görev yapan- ların Yüce Divan'da yargılanmalarının söz konusu oldu- ğu bir yerde, yasama kurumunun tepesindeki görevlinin de göreviyle ilgili bir suç işlemesi durumunda Yüce Di- van'da yargılanması gerekir. - Bunun için TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un başlattığı anayasa değişikliği çalışmalannda anaya- sanın 148/3'teki anlatımında "cumhurbaşkanını" sözcü- ğündensonra, "Türkiye Büyük Mrllet Meclisi Başkamnı" sözcüklerinin eklenmesi gerekir. Çünkü kamu sırala- ması da böyledir. Yani protokol. TARHŞMA OKÜRLARDAN Cençler susturuldu mu? Kadyolar susturuldu. Bencc asıl susturulan gençlik. Günlerdir tartışılan. yasa teklifleri üzerinde konuşulan özel radyo ve televizyon sorunu, şimdilik özel radyolar susturularak yeni bir tartışma aşamasına gctirildi. Toplum olarak tepkisizliğimiz, gençlere de yansımış olmalı ki. siyah celenklerle susuverildi. İlk olarak, yasal olmayan radyo yayınlarmın yasal olarak kapatılması gcrcktiği-bunun şckli hoş olmasa da- sorunu. Ikincisi, yasal olmayan radyo yayınlanna şimdiyc kadar neden yasal yollarlarnüdahaJeedilmediğı sorunu. Hızla değişen toplum, değerlerin yılişi, yeni değerlerin ortaya çıkışı, kültürsüzlük bombardımanı, eğitim sistcmmin yetersizliği. çağdaş yaşamın neolup neolmadığı sorunu. eskiyen ve önemini yitiren yasalar, gelenekler, göreneklcr.. ve hızla gelen yeni toplumu oluşturacak dcv birgcnç ordusu. Radyolann susturulması.gençliğin küçücük birsimgcsinin engelleniyorgörünmesinden başka bır şcy değildir. Gençler, başkaca iletişim yollanyla cr gcç birbirlerinc ulaşmayı sürdüreceklerdir. Ncyapılırsayapılsın.ncdcnilirsc denilsin.gençolmanmözü budur. • Radyolar şimdilik susluruldu. Sizccgençlcr susluruldu mu? Hıç sanmıyorum... OrhanTez Fethiye "Deprem vejeofizik" üzerine B irkaç haftadır, •"deprem ve jeofızik" konusu ile ilgili ilginç tartışmalan izliyoruz. Bilimsel ve teknik konulann gündelik gazete sayfalannda tartışılmasını, kamuoyunun bilgjlendirilmesi, aydınlatılması açılanndan yararlı bulduğumuzu belirtelim. Tartışma yazılannda geoteknik jeolojinın bir alt dalı olarak gösterilmiş (Ersoy, 28.2.1993), gene zemin konusunu, mühendislik jeoloğunun bildiği beliru'lmıştir (Ersoy, 25.3.1993). Geoteknik (diğeradıyla zemin mekaniği ve temel mühendisliği); birinşaat mühendisliği bölümünü oluşturan yapı ve hıdrolik. ulaştırma, geoteknik anabilim dallanndan bin olup; zemin mekaniği, temel mühendisliği, zemin dinamiği vb. bilim dallannı içerir. Geoteknik bu açıdan tamamen inşaat mühendisliği içinde yer alan, tarihsel gelişimi de böyle olan ayn ve bağımsız bir disipündir. Bu durum, tüm dünyada ve ülkemizde böyle düzenlenmiştir. Yani, geoteknik, jeolojinin bir alt dalı değildir. Geoteknik özet olarak, yapılann (bina, köprû, baraj, yol, havaalaru, liman, santraî, dayanma duvan vb.) güvenü ve ekonomik ofarak zernine yerleştirilmesiyle ilgilidir. Prof.Dr. Bayram AB Uzuner PENCERE A Harflnde Aksal Sabahattin KudreL.. Sesini yükseltmeden fikrine sahip çıkan; düşünür bi- çemiyle konuşan; 'efendi adam'dedikleri türden; gölge- de kalmasını bilen; kadınlara hoş gelen; dostluklara dönük; dünyası edebiyat ve sanat; istanbullu şair... Son şiir kitabı "Buluşma"nın kapağını açtım, 1990 ha- ziranında imzalamış; "llhan Selçuk'a.. Hepsevgiyle.." Dile getirilmemiş, söylenmemiş, söyfenmesi de ge- reksiz bir dostluk oluşmuştu aramızda; yitip gittiği za- man doğacak boşluğun ürkekliğini duyumsardım. Sabahattin Kudret kadar kendi kendisi olan bir başka insan bulmak güçtü; serinkanlılığı, çok konuşmaya teş- ne görünmeyen kimliği, dinlemedeki sabrı, hiç bozma- dığı terbiyesi, karşısındakini tartarken kullandığı ölçüsü ve köşelenmiş kimliğiyle yaşadığımız çevreye çeki taşı gibi oturmuştu. Gürültüsüz patırtısız bir yaşamı yeğlemişti. Gönlûnde- ki yıldızların dönenceleri sanki bu dünyadan uzaktı; bel- ki de gökbilimin matematiğine ilişkindi. Dibinde sert akıntılarm sarmallaştığı derin sular gibi yüzeyinde dal- ga köpüklenmezdi. Rüzgârlanmadan yaşamak, fırtna- lardan uzak durmak, esintilerin güzelliğinde düşünce- nin tadına varmak, bir yaprakta evrenseli, bir saniyede sonsuzluğu yakalamak; şiirle oturup şiirie kalkmak: Demosthenes gibi yap Ağzında çakıl taşı denize karşı konuşurdu o Senin de dizeler olsun ağzında Onlarla otur Onlarla uyu Onlarla uyan Şiiri anlatıyor Sabahattin Kudret, belki de herkesin an- layacağı kadar sade biçimde: Bir avucun matematik Biravucunbüyü, Bunda da çelişki yok. Sonra düşün, olsa da ne çıkar Çeiişkidir şiir PANORAMA'D • KONTR-GERİLLA YÖNETMELİĞİ Bütün pisliklerin başt CIA diye bilinir. Yakın zaman- da, gerçekliğin tam böyle olmadığı anlaşıldı... • YETENEKSİZ POLİTİKACILAR Cumhur- başkanı Vekili Cindoruk'un özel demeci: "Demokrasinin engeli ordu değil" yeteneksiz politikacı- lar... • BORSA KRALIÇELERİ Al ve sot'larıyla günde milyarları elden geçiriyorlar: Onlar kim, ne yer ne içer, nasıl giyinir ve kime ne önerirler... B BİR İHTILAL DAHA VAR Gürsel, Madanoğiu, Türkeş, Tağmaç, Gürler, Batur, Evren, Şahinkaya, Saltık... Hepsi malum da, Tolot Ay- demir hala meçhul!.. İştebir ihtilai hikayesi... B OTURAK ALEMI İnsanlarotururmu, neyapar? Kesin olan bir şey var, fuhuş kesinlikle yasak. • ANADOLU ARİSTOKRATLARI Ne Osman- lı ne ötekiler, ille de Tokat'ın Erbaasındaki İmamzade ailesi... • ONLAR UZAYLI DEĞİL Yaklaşık 3 milyon civarındaki özürlü çocuğun yüzde 80'den fazlası eğitilebilir durumda!... • DUYGUNUN MAVİ ÇIĞLIĞhJAZZ Şıkıdımlar ortahğı kırıp geçiriyor ve para pasıyor, öbür yandan da bambaşka birdünya... I YEŞİLÇAM'IN ESKİLERI Televizyon kanaflarmda- ki patlama Yeşilçam'o yaradi; eski frlimler para kırıyor... 1 2 1 . YÜZYILDA MAĞARA DEVRİ Hasankeyf, aynızamanda, halo kullamlan 5 bineyalcın mağaraevdemelc; hepsi, llısu 8a- rajı ile birlikte sular altında kalacak... • ÖZEL EKLER "Travesti tarihi' ve Yılmaz Gü- ney'in *Sürü" filminin afişi... H E R Ç A R Ş A M B A B A Y İ N İ Z D E Sabahattin Kudret, kendine özgü kişiliğini dizelerin- den hiç eksik etmedi; dünya görüşü cumhuriyet devrimi- nin aydınlanma felsefesinden kaynaklanır, bu olgunun önemini yeterince kavramadıkça da içinde yaşadığımız çağı özümsemek güçleşir. insanlık tarihi bir bütündür, gezegenimizin uzak bir yerinde yaşanan değişimin yalnız o mekânda kalabile- ceğini düşünmek olanağı var mı? Batı'da 'Rönesans' durup dururken mi ortaya çıktı? "Yeniden Uyanış"\n Yu- nan ve Arap ayağı nasıl oluştu? Avrupa 'Reform'un ala- casında çalkalanmasa, Aydınlanma Yüzy///'naulaşabi- lir miydi? Fransız Devrimi yanardağ gibi patlamasa, lavları Osmanlı Imparatorluğu'na kadar uzanabilir miy- di? Bizim adına 'Cumhuriyet Türkiyesi'dediğimiz toplu mun yetiştirdiği şairlerin anlam ve önemi 21'inci yüz- yılda daha çok anlaşılacak- tır; birlikte yaşadığımız yazarların ve sanatçıların, Anadolu'da yeni bir uygarlı- ğın yükselişini simgelediği bir gerçek... SabahattînKudret Aksaj'- ın dçğeri, Türkiye oriiı anlâ-^ yabilecekdüzeylere tırman- dıkça büyüyecek... Köşedönücülüğün ağır bastığı günümüzde, bir yan- dan gerçek değerler geriye itilirken, öte yandan Islam ortaçağının karanlığında toplumun en aydınlık köşe- leri bile gölgeleniyor. Böyle dönemlerde sanatın yol göstericiliği paha biçilmez bir ağırlık kazanır: Bir aydınlığa koşu, Zaman yonusu taşlar, Gök ağarıyordu şaşı Güneş, inişyokuşlar •k Sabahattin Kudret'in ölüm haberini dün çok sa- tışlı gazetelerin birinci say- falannda göremedim; iç sayfalanna baktım, ya yoktu ya da haberi nereye sakla- mışlarsa bulamadım. Peki okurlar ne yapacak- lar? O gazetelerin dağıttıklan ansiklopedileri açıp baka- caklar: A harfinde Aksal maddesinde Sabahattin Kudret'i okuyacaklar; ama, ansiklopedi güncel değil ki, şairin ölümünü günü günü- ne duyuramaz ki... G E R Ç E K H A B E R A Y R I N T I L A R D A D I R A Y R I N T I L A R P A N O R A M A ' D A INTERFRESS ACIUKA$ DUYURU Sayın Jean-Daniel Forest'in 21 nisan çarşamba günü saat I8.3O'da İstanbul Fransız Anadolu Araştırmalan Enstitüsü'nde "Çatal Höyük Duvar Resimleri" konusunda vereceği konferans iptal edilmistir. ÇAĞEVEV T4MĞIÜÇ Y4ZAR Hikmet Çetinkaya 2. bası 20.000 iira (KDV içinde) Çağdoş Yoyınlan Ttlrkocttğı CaeL 39-41 Cağaloğlu-tstmbul Ödemdi göadcriimcz. KALBİNİZİ KORUYUNUZ TÜRK KALP VAKFI Sağlıklı bir kalple Sağlıklı, Başarılı ve Mutiu yıllar diler... T«t 275 12 44/45-266 02 7B 241 10 49- Fax26647 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear