22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 1993 PAZAR S PAZAR YAZILARI Yabancı gözler, tanıdık bakışlarİnsan demek biraz da göz demektir. Daha doğrusu bakış. Ne kadar ınsan varsa. o kadar da bakış var diye düşü- -ıüyorurr. bazen. Bazen de birinin bakışı, ansızın hiç lgisiz bir başkasını anımsaiıyor bana: - Aaa, gözlere bak; tıpla ilkokuldaki ladcme Hüseyin Efendi'nin gözlerine benzıyor: Hüseyin Efendi hayatında Rusya- ya gitmedi. Bakışlan Hüseyın Efendi'- ye benzeyen bu Rusun bir İcez bile otu- rup Türkiye'yi düşündüğü olmamışür herhaldc. Ama ne hikmetse, ikisi de ayni bakışı seçmişler. Gözlerini aynı derecede kısıp, aynı ölçüde parlatarak, hem yıllann deneyimi ve hoşgörüsü- nü.hem de bir parça kederi aynı biçim- de yansıtıyorlar bakjşlannda. Ya şu yaşlı postaa kadın? Kimbilir adı Olga mıdır. yoksa İrina mı? Neba- hat olmadığı kesin ama! Oysa bizim memleketteki komşu Nebahat Ha- nım'a ne kadar benziyor gözJerinin ifadesi. Tıpkı onun gjbi, yaşına aldır- madan, capcanlı. kadmsı ve kendine güvenli bakıyor. Ve karşısındaki bir hata yaparsa, hemen danlacakmış gibi bir duygu uyandınyor insanın içinde. Ne Nebahat Hanım bu postacı teyzeyi taruyor ne de postaa teyze onu. Ama bakışlan) )a akraba bu kadmlar. Rusya televizyonundaki bir spor spikerini görmenizi çok isterdım. Adam kibar ve dikkatli olmaya çalışır- ken bile. gözleri aynı telden calıyor, sonsuz bir umursamazhk içinde yüzü- yor. "Bıkmışım zaten bu dünyadan abi!" diyen süzülmüş gözlerini, birbiri- ne yakın uçlanndan yukan doğru kal- dırdığı kaşlanyla tamamlamak istiyor. Ben bu bakışlan, ilk gençlik yıllanmda gittiğim kahvehanenin çırağı Mur- taza'da görmüştüm. Hık demiş. Mur- taza'run gözlerinden düşrnüş bu bakış; düşüp de Moskovalara kadar gelmiş. Ve daha ne kadar sık karşılaşüğım tanıdık gözJer. bakışlar... MOSKOVA HAKAN AKSAY Sert, ödünsüz, hükmeden gözler.. Bızim okul müdürünü, mahalİe takı- mının kaptarunı ve bana durduk yerde sorun çıkaran jümrük polisini arum- satıyor. Yapmacık bir gülücûkle kaplanmış, sık sık kırpılan çipil gözler.. Lisede herkesten zırt pırt borç isteyen sümük- lü çocuğu, ışlenmı kolaylaştırmak için rüşvet isteyen vize memurunu, bir gençlik derneğinde yûzûne yağ çeken, arkadan dedikodu yapan sahte bir dostu aklıma getiriyor. Gözkapaklannı hafifçe indirmiş. sûzerek bakan ve baktıkca yakan göz- ler.. Bana hiç ilgi göstermerr^ş olan ilk aşkıma. mahallenin gençlerihi deli di- vane eden komşu kızına ve otellerde fi- yatlannı dolarla ifade eden güzel fa- hişelere özgıi bu bakış. Göz deliklerinin çukuruna kaçmak isteyen, karşısındakinden merhamet bekleyen, sürekli nemli gözler.. Ders- lerinde gürültü yaptığımız zamanlar sesi ve elleri titremeye başlayan felsefe öğretmenimiz, kendisini terk eden ar- kadaşımı bana şikayet eden karasev- dalı kız ve içtikçe kederlenen asker ar- kadaşım paylaşıyorlar bu bakışı. Yaşama sevinci, enerji ve çocuksu bir şaşkınhkla dolu gözler.. Sat sorula- nnı iş olsun iye rni, yoksa gercekten merak ettiği için mi sorduğunu bir tür- lü anlayamadığım eski bir arkadaşımı. bitkilerle uğraşırkcn insanlarda bula- madığıru anyor havasındaki yaşlı bir bahçıvanı ve erkeklere gösterdiği aşın ilgiyi "namuslu kız" imajıyla birleştir- mek için olağanüstü çaba sarf eden mini etekli banka menv.ıresini çağnştı- nyor. Bakışlar saymakla biter mi hiç?.. Üstelik bir insan belki de tek bir ba- kışıyla akluuzda kalabilir, ama daha ne bakışlar vardır onda; sırası gelince nasıl değişiverir gözferi; akia henüz gelmedik ifadelerle kaplanır. Yeni bir bakışla bambaşka bir kışiye dönüşebi- lır insan. Bence insanlann en yetenekli ve ya- ratıcı organlan gözleridir. O küçücük iki yuvarlağa öyle büyük dünyalar sığ- dınrlar kı insanlar... Ve yıllar geçtikçe degişir, yaşlarur gözler. Olumlu özelliklerin yanı sıra bir sürü zayıfhk, güvensizlik, korku ve kompleks yerleşir gözlere. İnsanlar, çocukluk dönemlerindeki, o tûm gereksiz ifade yüklerinden ann- mış, tertemiz ve berrak bakışın, bü- yûkler için uygun olmadığı düşünürler ne yaak ki... 6 Neşe' acıyadönüştü Anlaşılan, ayda bir Amsterdam \a71m1z benzeri konuda olacak. 12 ya- şında Türk kızı Zülbıye. kendi sokağında komşuları olan saldırgan bir Hollan- dalının sopa darbeleriyle yaşamını yitir- di. Neşeii sokak (Vrolijkstraat), acıya bo- ğuklu. Suldırganın akli dengesinden şimdi kuşkuva düşülüyor Yetkililer sanığın gönderildiğj muayeneden, raporun so- nucunu bekliyorlar. Oysa Zülbiye'nin ai- lesi NC komşuları evlerinin giriş katında oturan bu Hollandalıdan defalarca şi- kaycıçi olmuştu. Bir defasmda, sanık, komşu Faslı kadına saldırmış ve döv- müştü. Semt sakinleri. "Onu gördüklerinde jollannı değiştirdiklerini", söylüyorlar. Öyle ya bir Türkiyelinin şikayeti ile Hol- landalı bir yurttaş, deli de olsa, evinden edilemezdi ya. Ancak bunlan bugün dile getirmenin bir anlamı kalmıyor. Çünkü olan olmuş, hayat dolu Zülbiye, ya- şamını yitirmişlir. Poiise defalarca intikal eden olaylar nedeniyle, mahalleye gelen yetkililer, 'Maalcsef ortada kan olmadığı için' bir şey yapamayacaklannı ifade etmişler. Şımdı ailesi, 'Kan istiyorlardı, işte kan. Amaçlan bu muydu' sorusunu, haklı olarak sormaktadır. Neyeyarar! Semt sakinleri, sanıktan o kadar şika- yetçidir ki, imza kampanyalan açılmış ve sanığı scmtten uzaklaştırma gırişimlerin- de bulunmuşlardır. Ancak bunlar da so- ÖMER FARUK CtRAVOĞLU nuç vermemiş. Yine haklı olarak, bugüne kadar olan gelişmelere kulaklannı tı- kayan cv şirketi de suçlanmaktadır. Neye yarar! Zülbiye'nin öldürüldüğü yeri, okul ar- kadaşlan çiçek bahçesine döndürdü. Öğ- retmenleri, sınıf arkadaşlan onun ne ka- dar candan ve iyi bir öğrenci olduğunu anlatıyor. Neye yarar! Amsterdam polisini temsilen iki görev- li, cenazeye kaulmak üzere Türkiye'ye gitmiş. Neye yarar! Polis yetkilileri aynı kanıda olmasa da çoğunluk. katilin 'ırkçT olduğunda bir- leşmektedir. Özellikle. semtteki Türkiyeli ve Faslılara karşı saldırganlığı bunu orta- ya koymaktadır. Dikkatimi çeken bir noktayı da belirt- meden geçemeyeceğim. Zülbiye'nin, kısa kesilmiş saçlan, sevimli yüzü ve yüzüne yakışan gözlüklenyle hoş bir fotoğrafi el- den ele dolaşırken Hollanda televizyonu- nun ve basınının, özellikle başı bağlı İs- lami görünümlü bir fotoğrafı seçmelerin- de ve ısrarla bunu yayımlamalannda. bir kasıt var mıdır acaba? Öp papazın ayağını içinde ayak öpmek de >ar. hem de bir . Üstelik bir de değii, tastamam 12 ayağa öpücük kondurmak zorunda Papa her yü. Ayaklar kimlere mi ait? Yabancılara değil, Vatikan papazlanna. Evet, Katoliklerce Kutsal Perşembe Avira cercevesinde düzenlenen geleneksei törende Papa 2. Jean Paul doğ- rusu bu yorucu görevi başınyla yerine gefirdi. (Fotoğraf: REUTER) Uyuşturucuve mûzikkokusuBenim şanssızlığım, New York'a Brooklyn'den ginnem oldu; ûnlü ve şık bir restorana mutfak kapısından girmek gibi birşeydibu. Amerika'ya geleli neredeyse bir hafta olmuştu ve ben Long Island'ın görkemli beyaz evle- rinden başka bir şey gör- memiştim. Buna Merly Stre- ep'in dişi şeytan fllmindeki pembe ev dedahildi. Bu yüz- den iş için Nevv York'a inen Kemal Abi'nin kamyonetine takıbnayı uygun buldum. Ne var ki 'mal almak' gibi önemli işler Manhattan'ın göbeğinde değil, Brooklyn'in arka mahal- lelerinde yapılırdı. İşte sırf bu yüzden kamyonetin içinde oturmuş benzjn istasyonlanna dağıtılacak gazetelerin yüklen- mesini bekliyordum. Gözü- mün önünde Brooklyn'in bitip tükenmeyen yangın merdiven- leri uzayıp gidiyordu. Bro- oklyn deyince aklıma gelen hü- zün dolu, hatta birazcık mutlu bir fukaralıktı. Zenciler, fötr şapkalı Yahu- diler, kızıl sakalb irlandalılar... "Hey gidi Brooklyn, elli yıl ön- cesi artistler otururdu bura- da..." Gazetelerin yüklenmesi bitmişti, nihayet Brooklyn köpriisünden geçerek Man- hattan'a ulaşabilecek ve Joan- na ile buluşabilecektim. New York'a neden 'Büyük Elma' dendiğinı, Manhattan Adası'nın Kızılderililerden 20 dolara alındığını bılmem ka- çıncı kez dinleyip esnerken evi- nin iki blok ötede olduğunu, uğrayıp bir kahve içebüeceği- mizi teklif edince keyilleniyo- rum. Joanna Nevv York'un marji- nal kadınlanndan biri; doğu yakasındaki bir daırede yaşı- yor. Peş peşe yaşanan iki dün- ya savaşının getirdiği panikle Alman mimarlara yaptınlan, dört kişilik bir aileyi optimum şartlarda banndırmak üzere planlanmış apartman dairele- rinden birindeyim. Şımdılerde de yalruz yaşa- yanlar için ucuz olduğundan rağbette. Kelebekler üzgür- dürün dekorundaki gibi salo- nun ortasında üzeri masa ola- NEW YORK ŞANSIN DURAK TÜZÜN rak kullanılmak üzere örtül- müş küvetler hala mevcut. Akşarn üstü cıvılüsını kaçır- mamak için sokağa fırlıyoruz. New York Üniversitesi'nin bahçesinden geçerken alabildi- ğine müzik, aşk ve uyuşturucu kokusu alıyoruz. Nasıl oku- yorlar burada dememe kalma- dan, "Amerika'nın en ijfi üni- versitelerinden biridir" dıyor J. "Woody de buradan me- zun..." Aman tannm, yine mi o? özellikle M. Forbes'in ölü- münden sonra medya desteğı- nin azaldığmı ve eski havasının kalmadığını anlatıyor. Siz yine de ona bakmayın; neredeyse turistik broşürlerde bile khr- net çaldığı Michel'ın Pub'ı yer alacak! Ne var ki baa kentler, bazı isimlerle bütünleşmiş, özellikle Nevv York ve Wo- ody... Villagelar hareketlenmeye başlamış bile... Işsiz tiyatro de- korculan, umut vaat eden se- naryo yazarlan gibi televizyon işine girmeyecek kadar idealist sanat emekçilerinin günün hcr saatinde bir şeyler atıştırdıklan sonsuz kafeler. East Village'da konuşa ko- nuşa yürürken akşamın sekizi olmuş bile. Caz dinlemek için Yedinci Cadde'deki Deanna- nın yerine gidiyoruz. Deanna, masalardan birine oturmuş, hafıfçe ağlıyor. J. neyi olduğu- nu soruyor. Hüzünlü bir kadın, hatta ağlamaklı. hiçbir şey onun söyleyeceği blueslar kadar içi- ne işleyemez insanın. Gece iler- lediği ve midemizi bira, fıstık ve bluesla doyurduğumuz için, az ilerde ucuz ev yemekleri ya- pan Rus Lokantası'na gitmek- ten vazgeçiyoruz. Long Is- land'a dönen son trene yetiş- mek için bir taksiye atbyorum. Canım Babacığım, Sana olan hislerinıi kelimelerle izah etmenı münıkün değil. Sen benim için her şeydin. Küvük yasınıdan itibaren beni yanından ayırmadın. bildiğin her şeyi bana öğrettin. Genç yaşımda iki ayağımın üstiine basabilmemi sağladın. Para, pul, servet bunlann hiçbiri önemli değil babacığım. Sen bana haysiyetli, itibarlı bir soyadı bıraktın. Ben senin oğlun olarak her zaman seninle iftihar ettim ve seni çok sevdim... İnşallah herkes senin haysiyetin ve yanındaki yüzlerce insan için yaptığın onur savaşını, hayatın pahasına verdiğini anlamıştır ve takdir etmiştir. Bütün temennim, senin bana bıraktığın şerefli ve büyük ismini ölene kadar omuzlanmın üzerinde gücüm yettiğince taşımaktır. Sözlerimi, 23.07.1992 tarihinde bana vermiş olduğun bir mektubunla bitirmek istiyorum: "Her zaman, her şart altında daima yanında olacak baban, ölüm dahil..." Sen de babacığım daima benimle beraber olacaksın. Ölüm dahil... Elveda! Oğlun Mehmet AİİILICAK ACI KAYBIMIZ Anıasya ı-srafından, merhume Hayriye ve merhum Ali Ilıcak'm ogullan Müniri' Kinjjütmez, Nurdane Aydın, merhum Adil llıcak ve merhum Nafız Ilıcak'ın kardeşleri, merhum Muammer Çavuşoğlu ve thsan Çavuşoğlu'nun damatları. Hamit Kinjîiitnn'/., merhum lsmail Aydın. Saniye ve Fahriye Ilıcak'ın, Feride-Ömer Çavuşoğlu'nun, Lale. Ayşe, Esra, Ahmet, Sonjîül.Tolgay, Meral Çavuşoğlu ve Nilüfer. Necip Kapanlının, Çanan, Ünsal Kızıltan veZeynep-Nuri Çonker'in enişteleri, (iiinder-Ali, Nermin-Erol ve Kadriye-Erdal Aydın'ın dayılan, Jolanta-Serhat, Nilgiin-Muzaffer. Idil-Serdar, Emel-Osman ve merhum Serbay Ilıcak'ın amcalan, Hayriye-Aslı, Burak-Umut Ayşegiil ve Kemal Aydın'ın büyük dayıları. Selin. Dilara, Damla. Adil, Emre, Ebru ve Merve Ilıcak'ın büyükamcalan, Mehmet Ali ve Aslı'nın biricik babalan, Nazlı Ilıcak'm sevgili eşi KEJVIAL ILICAK9 Nisan 1993 Çuma gunü, tedavi görmekte olduğu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Hakk'm rahmetine kavuşmuştur. Çenazesi 12 Nisan 1993 Pazartesi (yann) Fatih Çamii'nde kılınacak öğle namazını müteakiben Edirnekapı Şehitliği'ndeki Aile rCabristanı'na defnedilecektir. Allah Rahmet Eylesin. AİLESİ j N(»l: C'flcnk görKİfrilnifmcsi. arm edenlerin Türk Kğitim Vakfı'na bağıs yapmalan rica olunur. Ü ŞahıtMrimizi mucı • 30 Mart-17 Nisan Davrim Şahitlari Kampanyasın4a ülkanin blrçok yarimla çasHH aylamlar garçaklaşti... • Darslm'da kır garilla blrllklartyla röportaj: "Baharia Mrilkta hw alanda atılım1 - J Saflanımzdakl küçük burjuva a^lllfnlari va yaklasımımu • Kürt halkının kurtuluşu uzlaşmada dafllMlr • PKK uzlaşma maM<ı anyor». Dün "haln", "ajan", "lfblrilkçlu dadHdariyla bugfln kol kola gtrtyor... PKK va Talabanl-Barzanl... PKK va Hlzbullah... PKK va Burfcay... • Gerçek, Aktüel, Hürriyet ve ötekller; Kime karçı, - kimden yana?... Ortadoğu günlüğü: Darbeciler nasıl . Okullara dsınir tıarmaklık... Yûnâir iı YAZARLARIN EVI OSMANBEY meyhanemizde her gün Sevgili HAYRETTİN, Aynlığımızın ilk yıh acı özlemle geçti. Bahartekrargeldi Sen gelmiyorsun. SEVİM-CEMA.ARDAHANAKDEMİR 1 hhliyetimi, askeri kimliğimı Zıraat Visa kartımı kaybetıim Hükümsuzdür. M. MELtH TORCUK GEÇMİŞLE GELECEK Sabakattiı kadret Aknd 2. baa 20.000 lira (KDV içinde) NSf«s cüzdammı, Ed.Fak.öğnndğ kimüğinii kajiıettnn, hûkihnsibdör YOL KESEN IRMAK Hıfa V. VeUdedeoiln 4. btsı 20.000 lira (KDV içinde) BAŞSAĞLIĞI Türk basınının mümtaz şahsiyeti, yeri doldunılamayacak dost insan, vefalı insan, TÜPRAŞ'ın yannm hamleleri ile adım adım ilgilenen, Tercüman Gazetesinin sahibi KEMAL ILICAK ı zamansız kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Allah'tan rahmet; kederii ailesine, Tercüman Gazetesi çalışanlanna ve Türk basınına başsağlığı dileriz. TÜPRAŞ TÜRKİYE PETROL RAFINERİLERİ A.Ş. YÖNfETİM KURULU BAŞKANI ve GENELMÜDÜR M.KEMÂLIŞIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear