Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 1993 PAZAR
S PAZAR YAZILARI
Yabancı gözler, tanıdık bakışlarİnsan demek biraz da göz demektir.
Daha doğrusu bakış. Ne kadar ınsan
varsa. o kadar da bakış var diye düşü-
-ıüyorurr. bazen.
Bazen de birinin bakışı, ansızın hiç
lgisiz bir başkasını anımsaiıyor bana:
- Aaa, gözlere bak; tıpla ilkokuldaki
ladcme Hüseyin Efendi'nin gözlerine
benzıyor:
Hüseyin Efendi hayatında Rusya-
ya gitmedi. Bakışlan Hüseyın Efendi'-
ye benzeyen bu Rusun bir İcez bile otu-
rup Türkiye'yi düşündüğü olmamışür
herhaldc. Ama ne hikmetse, ikisi de
ayni bakışı seçmişler. Gözlerini aynı
derecede kısıp, aynı ölçüde parlatarak,
hem yıllann deneyimi ve hoşgörüsü-
nü.hem de bir parça kederi aynı biçim-
de yansıtıyorlar bakjşlannda.
Ya şu yaşlı postaa kadın? Kimbilir
adı Olga mıdır. yoksa İrina mı? Neba-
hat olmadığı kesin ama! Oysa bizim
memleketteki komşu Nebahat Ha-
nım'a ne kadar benziyor gözJerinin
ifadesi. Tıpkı onun gjbi, yaşına aldır-
madan, capcanlı. kadmsı ve kendine
güvenli bakıyor. Ve karşısındaki bir
hata yaparsa, hemen danlacakmış gibi
bir duygu uyandınyor insanın içinde.
Ne Nebahat Hanım bu postacı teyzeyi
taruyor ne de postaa teyze onu. Ama
bakışlan) )a akraba bu kadmlar.
Rusya televizyonundaki bir spor
spikerini görmenizi çok isterdım.
Adam kibar ve dikkatli olmaya çalışır-
ken bile. gözleri aynı telden calıyor,
sonsuz bir umursamazhk içinde yüzü-
yor. "Bıkmışım zaten bu dünyadan
abi!" diyen süzülmüş gözlerini, birbiri-
ne yakın uçlanndan yukan doğru kal-
dırdığı kaşlanyla tamamlamak istiyor.
Ben bu bakışlan, ilk gençlik yıllanmda
gittiğim kahvehanenin çırağı Mur-
taza'da görmüştüm. Hık demiş. Mur-
taza'run gözlerinden düşrnüş bu bakış;
düşüp de Moskovalara kadar gelmiş.
Ve daha ne kadar sık karşılaşüğım
tanıdık gözJer. bakışlar...
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Sert, ödünsüz, hükmeden gözler..
Bızim okul müdürünü, mahalİe takı-
mının kaptarunı ve bana durduk yerde
sorun çıkaran jümrük polisini arum-
satıyor.
Yapmacık bir gülücûkle kaplanmış,
sık sık kırpılan çipil gözler.. Lisede
herkesten zırt pırt borç isteyen sümük-
lü çocuğu, ışlenmı kolaylaştırmak için
rüşvet isteyen vize memurunu, bir
gençlik derneğinde yûzûne yağ çeken,
arkadan dedikodu yapan sahte bir
dostu aklıma getiriyor.
Gözkapaklannı hafifçe indirmiş.
sûzerek bakan ve baktıkca yakan göz-
ler.. Bana hiç ilgi göstermerr^ş olan ilk
aşkıma. mahallenin gençlerihi deli di-
vane eden komşu kızına ve otellerde fi-
yatlannı dolarla ifade eden güzel fa-
hişelere özgıi bu bakış.
Göz deliklerinin çukuruna kaçmak
isteyen, karşısındakinden merhamet
bekleyen, sürekli nemli gözler.. Ders-
lerinde gürültü yaptığımız zamanlar
sesi ve elleri titremeye başlayan felsefe
öğretmenimiz, kendisini terk eden ar-
kadaşımı bana şikayet eden karasev-
dalı kız ve içtikçe kederlenen asker ar-
kadaşım paylaşıyorlar bu bakışı.
Yaşama sevinci, enerji ve çocuksu
bir şaşkınhkla dolu gözler.. Sat sorula-
nnı iş olsun iye rni, yoksa gercekten
merak ettiği için mi sorduğunu bir tür-
lü anlayamadığım eski bir arkadaşımı.
bitkilerle uğraşırkcn insanlarda bula-
madığıru anyor havasındaki yaşlı bir
bahçıvanı ve erkeklere gösterdiği aşın
ilgiyi "namuslu kız" imajıyla birleştir-
mek için olağanüstü çaba sarf eden
mini etekli banka menv.ıresini çağnştı-
nyor.
Bakışlar saymakla biter mi hiç?..
Üstelik bir insan belki de tek bir ba-
kışıyla akluuzda kalabilir, ama daha
ne bakışlar vardır onda; sırası gelince
nasıl değişiverir gözferi; akia henüz
gelmedik ifadelerle kaplanır. Yeni bir
bakışla bambaşka bir kışiye dönüşebi-
lır insan.
Bence insanlann en yetenekli ve ya-
ratıcı organlan gözleridir. O küçücük
iki yuvarlağa öyle büyük dünyalar sığ-
dınrlar kı insanlar...
Ve yıllar geçtikçe degişir, yaşlarur
gözler. Olumlu özelliklerin yanı sıra
bir sürü zayıfhk, güvensizlik, korku ve
kompleks yerleşir gözlere.
İnsanlar, çocukluk dönemlerindeki,
o tûm gereksiz ifade yüklerinden ann-
mış, tertemiz ve berrak bakışın, bü-
yûkler için uygun olmadığı düşünürler
ne yaak ki...
6
Neşe' acıyadönüştü
Anlaşılan, ayda bir Amsterdam
\a71m1z benzeri konuda olacak. 12 ya-
şında Türk kızı Zülbıye. kendi sokağında
komşuları olan saldırgan bir Hollan-
dalının sopa darbeleriyle yaşamını yitir-
di. Neşeii sokak (Vrolijkstraat), acıya bo-
ğuklu.
Suldırganın akli dengesinden şimdi
kuşkuva düşülüyor Yetkililer sanığın
gönderildiğj muayeneden, raporun so-
nucunu bekliyorlar. Oysa Zülbiye'nin ai-
lesi NC komşuları evlerinin giriş katında
oturan bu Hollandalıdan defalarca şi-
kaycıçi olmuştu. Bir defasmda, sanık,
komşu Faslı kadına saldırmış ve döv-
müştü.
Semt sakinleri. "Onu gördüklerinde
jollannı değiştirdiklerini", söylüyorlar.
Öyle ya bir Türkiyelinin şikayeti ile Hol-
landalı bir yurttaş, deli de olsa, evinden
edilemezdi ya. Ancak bunlan bugün dile
getirmenin bir anlamı kalmıyor. Çünkü
olan olmuş, hayat dolu Zülbiye, ya-
şamını yitirmişlir.
Poiise defalarca intikal eden olaylar
nedeniyle, mahalleye gelen yetkililer,
'Maalcsef ortada kan olmadığı için' bir
şey yapamayacaklannı ifade etmişler.
Şımdı ailesi, 'Kan istiyorlardı, işte kan.
Amaçlan bu muydu' sorusunu, haklı
olarak sormaktadır. Neyeyarar!
Semt sakinleri, sanıktan o kadar şika-
yetçidir ki, imza kampanyalan açılmış ve
sanığı scmtten uzaklaştırma gırişimlerin-
de bulunmuşlardır. Ancak bunlar da so-
ÖMER FARUK
CtRAVOĞLU
nuç vermemiş. Yine haklı olarak, bugüne
kadar olan gelişmelere kulaklannı tı-
kayan cv şirketi de suçlanmaktadır. Neye
yarar!
Zülbiye'nin öldürüldüğü yeri, okul ar-
kadaşlan çiçek bahçesine döndürdü. Öğ-
retmenleri, sınıf arkadaşlan onun ne ka-
dar candan ve iyi bir öğrenci olduğunu
anlatıyor. Neye yarar!
Amsterdam polisini temsilen iki görev-
li, cenazeye kaulmak üzere Türkiye'ye
gitmiş. Neye yarar!
Polis yetkilileri aynı kanıda olmasa da
çoğunluk. katilin 'ırkçT olduğunda bir-
leşmektedir. Özellikle. semtteki Türkiyeli
ve Faslılara karşı saldırganlığı bunu orta-
ya koymaktadır.
Dikkatimi çeken bir noktayı da belirt-
meden geçemeyeceğim. Zülbiye'nin, kısa
kesilmiş saçlan, sevimli yüzü ve yüzüne
yakışan gözlüklenyle hoş bir fotoğrafi el-
den ele dolaşırken Hollanda televizyonu-
nun ve basınının, özellikle başı bağlı İs-
lami görünümlü bir fotoğrafı seçmelerin-
de ve ısrarla bunu yayımlamalannda. bir
kasıt var mıdır acaba?
Öp papazın ayağını içinde ayak öpmek de >ar. hem de bir
. Üstelik bir de değii, tastamam 12 ayağa
öpücük kondurmak zorunda Papa her yü. Ayaklar kimlere mi ait? Yabancılara değil, Vatikan papazlanna.
Evet, Katoliklerce Kutsal Perşembe Avira cercevesinde düzenlenen geleneksei törende Papa 2. Jean Paul doğ-
rusu bu yorucu görevi başınyla yerine gefirdi. (Fotoğraf: REUTER)
Uyuşturucuve
mûzikkokusuBenim şanssızlığım, New
York'a Brooklyn'den ginnem
oldu; ûnlü ve şık bir restorana
mutfak kapısından girmek gibi
birşeydibu.
Amerika'ya geleli neredeyse
bir hafta olmuştu ve ben Long
Island'ın görkemli beyaz evle-
rinden başka bir şey gör-
memiştim. Buna Merly Stre-
ep'in dişi şeytan fllmindeki
pembe ev dedahildi. Bu yüz-
den iş için Nevv York'a inen
Kemal Abi'nin kamyonetine
takıbnayı uygun buldum. Ne
var ki 'mal almak' gibi önemli
işler Manhattan'ın göbeğinde
değil, Brooklyn'in arka mahal-
lelerinde yapılırdı. İşte sırf bu
yüzden kamyonetin içinde
oturmuş benzjn istasyonlanna
dağıtılacak gazetelerin yüklen-
mesini bekliyordum. Gözü-
mün önünde Brooklyn'in bitip
tükenmeyen yangın merdiven-
leri uzayıp gidiyordu. Bro-
oklyn deyince aklıma gelen hü-
zün dolu, hatta birazcık mutlu
bir fukaralıktı.
Zenciler, fötr şapkalı Yahu-
diler, kızıl sakalb irlandalılar...
"Hey gidi Brooklyn, elli yıl ön-
cesi artistler otururdu bura-
da..." Gazetelerin yüklenmesi
bitmişti, nihayet Brooklyn
köpriisünden geçerek Man-
hattan'a ulaşabilecek ve Joan-
na ile buluşabilecektim.
New York'a neden 'Büyük
Elma' dendiğinı, Manhattan
Adası'nın Kızılderililerden 20
dolara alındığını bılmem ka-
çıncı kez dinleyip esnerken evi-
nin iki blok ötede olduğunu,
uğrayıp bir kahve içebüeceği-
mizi teklif edince keyilleniyo-
rum.
Joanna Nevv York'un marji-
nal kadınlanndan biri; doğu
yakasındaki bir daırede yaşı-
yor. Peş peşe yaşanan iki dün-
ya savaşının getirdiği panikle
Alman mimarlara yaptınlan,
dört kişilik bir aileyi optimum
şartlarda banndırmak üzere
planlanmış apartman dairele-
rinden birindeyim.
Şımdılerde de yalruz yaşa-
yanlar için ucuz olduğundan
rağbette. Kelebekler üzgür-
dürün dekorundaki gibi salo-
nun ortasında üzeri masa ola-
NEW YORK
ŞANSIN
DURAK
TÜZÜN
rak kullanılmak üzere örtül-
müş küvetler hala mevcut.
Akşarn üstü cıvılüsını kaçır-
mamak için sokağa fırlıyoruz.
New York Üniversitesi'nin
bahçesinden geçerken alabildi-
ğine müzik, aşk ve uyuşturucu
kokusu alıyoruz. Nasıl oku-
yorlar burada dememe kalma-
dan, "Amerika'nın en ijfi üni-
versitelerinden biridir" dıyor J.
"Woody de buradan me-
zun..."
Aman tannm, yine mi o?
özellikle M. Forbes'in ölü-
münden sonra medya desteğı-
nin azaldığmı ve eski havasının
kalmadığını anlatıyor. Siz yine
de ona bakmayın; neredeyse
turistik broşürlerde bile khr-
net çaldığı Michel'ın Pub'ı yer
alacak! Ne var ki baa kentler,
bazı isimlerle bütünleşmiş,
özellikle Nevv York ve Wo-
ody...
Villagelar hareketlenmeye
başlamış bile... Işsiz tiyatro de-
korculan, umut vaat eden se-
naryo yazarlan gibi televizyon
işine girmeyecek kadar idealist
sanat emekçilerinin günün hcr
saatinde bir şeyler atıştırdıklan
sonsuz kafeler.
East Village'da konuşa ko-
nuşa yürürken akşamın sekizi
olmuş bile. Caz dinlemek için
Yedinci Cadde'deki Deanna-
nın yerine gidiyoruz. Deanna,
masalardan birine oturmuş,
hafıfçe ağlıyor. J. neyi olduğu-
nu soruyor.
Hüzünlü bir kadın, hatta
ağlamaklı. hiçbir şey onun
söyleyeceği blueslar kadar içi-
ne işleyemez insanın. Gece iler-
lediği ve midemizi bira, fıstık
ve bluesla doyurduğumuz için,
az ilerde ucuz ev yemekleri ya-
pan Rus Lokantası'na gitmek-
ten vazgeçiyoruz. Long Is-
land'a dönen son trene yetiş-
mek için bir taksiye atbyorum.
Canım Babacığım,
Sana olan hislerinıi kelimelerle izah etmenı münıkün
değil. Sen benim için her şeydin. Küvük yasınıdan
itibaren beni yanından ayırmadın. bildiğin her şeyi bana
öğrettin. Genç yaşımda iki ayağımın üstiine
basabilmemi sağladın.
Para, pul, servet bunlann hiçbiri önemli değil babacığım.
Sen bana haysiyetli, itibarlı bir soyadı bıraktın.
Ben senin oğlun olarak her zaman seninle iftihar ettim ve
seni çok sevdim... İnşallah herkes senin haysiyetin ve
yanındaki yüzlerce insan için yaptığın onur savaşını,
hayatın pahasına verdiğini anlamıştır ve takdir etmiştir.
Bütün temennim, senin bana bıraktığın şerefli ve büyük
ismini ölene kadar omuzlanmın üzerinde gücüm
yettiğince taşımaktır.
Sözlerimi, 23.07.1992 tarihinde bana vermiş olduğun bir
mektubunla bitirmek istiyorum: "Her zaman, her şart
altında daima yanında olacak baban, ölüm dahil..."
Sen de babacığım daima benimle beraber olacaksın.
Ölüm dahil...
Elveda!
Oğlun
Mehmet AİİILICAK
ACI KAYBIMIZ
Anıasya ı-srafından, merhume Hayriye ve merhum Ali Ilıcak'm ogullan
Müniri' Kinjjütmez, Nurdane Aydın, merhum Adil llıcak ve merhum Nafız Ilıcak'ın kardeşleri,
merhum Muammer Çavuşoğlu ve thsan Çavuşoğlu'nun damatları.
Hamit Kinjîiitnn'/., merhum lsmail Aydın. Saniye ve Fahriye Ilıcak'ın, Feride-Ömer Çavuşoğlu'nun, Lale. Ayşe, Esra, Ahmet,
Sonjîül.Tolgay, Meral Çavuşoğlu ve Nilüfer. Necip Kapanlının, Çanan, Ünsal Kızıltan veZeynep-Nuri Çonker'in enişteleri,
(iiinder-Ali, Nermin-Erol ve Kadriye-Erdal Aydın'ın dayılan,
Jolanta-Serhat, Nilgiin-Muzaffer. Idil-Serdar, Emel-Osman ve merhum Serbay Ilıcak'ın amcalan,
Hayriye-Aslı, Burak-Umut Ayşegiil ve Kemal Aydın'ın büyük dayıları.
Selin. Dilara, Damla. Adil, Emre, Ebru ve Merve Ilıcak'ın büyükamcalan,
Mehmet Ali ve Aslı'nın biricik babalan, Nazlı Ilıcak'm sevgili eşi
KEJVIAL ILICAK9 Nisan 1993 Çuma gunü, tedavi görmekte olduğu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde
Hakk'm rahmetine kavuşmuştur.
Çenazesi 12 Nisan 1993 Pazartesi (yann) Fatih Çamii'nde kılınacak öğle namazını müteakiben
Edirnekapı Şehitliği'ndeki Aile rCabristanı'na defnedilecektir.
Allah Rahmet Eylesin.
AİLESİ
j N(»l: C'flcnk görKİfrilnifmcsi. arm edenlerin Türk Kğitim Vakfı'na bağıs yapmalan rica olunur.
Ü ŞahıtMrimizi mucı
• 30 Mart-17 Nisan Davrim Şahitlari
Kampanyasın4a ülkanin blrçok yarimla
çasHH aylamlar garçaklaşti...
• Darslm'da kır garilla blrllklartyla röportaj:
"Baharia Mrilkta hw alanda atılım1
-
J Saflanımzdakl küçük burjuva a^lllfnlari
va yaklasımımu
• Kürt halkının kurtuluşu uzlaşmada dafllMlr
• PKK uzlaşma maM<ı anyor». Dün "haln",
"ajan", "lfblrilkçlu
dadHdariyla bugfln kol kola
gtrtyor... PKK va Talabanl-Barzanl... PKK va
Hlzbullah... PKK va Burfcay...
• Gerçek, Aktüel, Hürriyet ve ötekller; Kime karçı,
- kimden yana?... Ortadoğu günlüğü: Darbeciler nasıl
. Okullara dsınir tıarmaklık... Yûnâir iı
YAZARLARIN EVI
OSMANBEY
meyhanemizde
her gün
Sevgili
HAYRETTİN,
Aynlığımızın ilk yıh acı özlemle geçti.
Bahartekrargeldi
Sen gelmiyorsun.
SEVİM-CEMA.ARDAHANAKDEMİR
1
hhliyetimi, askeri kimliğimı
Zıraat Visa kartımı kaybetıim
Hükümsuzdür.
M. MELtH TORCUK
GEÇMİŞLE GELECEK
Sabakattiı kadret Aknd
2. baa 20.000 lira (KDV içinde)
NSf«s cüzdammı, Ed.Fak.öğnndğ
kimüğinii kajiıettnn, hûkihnsibdör
YOL KESEN IRMAK
Hıfa V. VeUdedeoiln
4. btsı 20.000 lira (KDV içinde)
BAŞSAĞLIĞI
Türk basınının mümtaz şahsiyeti,
yeri doldunılamayacak
dost insan, vefalı insan,
TÜPRAŞ'ın yannm hamleleri ile adım adım ilgilenen,
Tercüman Gazetesinin sahibi
KEMAL ILICAK ı
zamansız kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz.
Merhuma Allah'tan rahmet; kederii ailesine,
Tercüman Gazetesi çalışanlanna ve
Türk basınına
başsağlığı dileriz.
TÜPRAŞ
TÜRKİYE PETROL RAFINERİLERİ A.Ş.
YÖNfETİM KURULU BAŞKANI ve
GENELMÜDÜR
M.KEMÂLIŞIK