22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8MART1993PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI DÜNYADAN KISA KISA fiarclays borç featağında • LONDRA(AA) îngiltere'nın en büyük fcankası Bardays'ın ] 992'deki borçlanma tuıannın 2.5 mılyarsıerlin (vaklaşık 39 trılvon TL) olduğunun açıklanması. ekonomi çevrelen ılehissedarlar arasıada tedirginlik yarattı. Hissedarlar. tarihınin en b>u\ ük borcunu açıkla> an foankanın jönetimindeki yetkilerini kullanarak yönetim kurulunu <Jeğiştirme\e haarlanıyorlar. Bunun anlamı da kurucu ailenin son "varisi" olan Vönetım Kurulu Başkanı Andren Bu\ton'un istifaya zorlanacaeı AT'ye İskandinav alternatifi •OSLO(AA)- Danimarka'nın 1992 haziranındaki referanchımla Maastricht Anlaşması'na *ha>ır" demesinden bu yana sözü edilen "AT"ye karşı İskandinav alternatiff arayışı son günlerdeyeniden hızlandı. 'Kuzey Konseyi BırliğT adını alması düşünülen alternatif kuruluşıa: Norveç. İsveç. Danimarka. Finlandiya ve fzlanda'nın yer alması planlanıyor. Birlığın amacının "AT karşısında, İs kandınav geleneklen ve refah de\ leti ilkesıne ağırlık vcrecek bir güç oluşturmak" olacağı belirliliyor. Rusya'da Limuzin özelleştirmesi • Ekonomi Servisi- Sovyetler Bırhğigünlerinde. Komünist Partisı'nin öndegelenlerine Limuzin otomobil hizmetleri verendev kuruluşZIL'in öi'Eİlcşıirilmesıne kamr vcrildi Rusyayetkililerinin vaptıklan açıklamalara göre kavdi değerleri bıner ruble olan ! mılyonhıssedenoluşan ZIL. 100ayn merkezde düzenlenecek açık arttırmalar sonucunda özelleştirilecek. AT'nin yeni kâğıt lideri • Ekonomi Servisi- Hollanda'nın önde gelen üç büyük kâğıl \e ambalaj kâğfdı üreticisinın birleşmesiyle doğanKNPBT.vıllık'7 mılvar 200 mıl>on doiarhk sa tış cırosuv la. Av rupa Topluluğu'nun kâğt lideri olma hazırlığında Özellikle birınci hamur kâğıt ve yaş sebze-meyve ambalajı üretecek olan kuruluş, A\ rupalı rakıplerini alt edebileeek giiçte. Çin'in lotaryası Malezya tekelinde • Ekonomi Senisi- Malezva'nın bırçok alanda etkınlik gösteren Berjaya adh kuruluşu. Çın'de lotarya dıizenlemek konusunda bir anlaşma ıınzaladı. Şans oyunlannın uzun süre yasaklandığı Günev Çin'de başlatılacak lotanalan kapsavan anlaşmanın bedelı 16 mılyon Amerikan Dolan olarak açıklandı. Berjaya. lotarya>ı tüm Çın'de yaygınlaştırmayı ve bu amaçla 98 mılyon dolarlık bir serma\ e arttınmına gkmev i hedeflı\or. Philip Morris çikolataya soyundu • Ekonomi Servisi-United Bıscuıtsçikolata ünitesi Tern 's'ı Philip Morris Kraft General Foods'a sattı. İngiliz şirketi. 318 milyon dolar tutanndaki satışgelirinin bir bölümünü borçlanrun katılmasında kullanacağını, kalanı ile de bisküvi birimini geliştireceğini açıkladı. Bulgarlar'dan 'ödememe' tehdidi • Ekonomi Servisi- Bulgarisıan. kendısine kredi sağla> an yabancı bankalan, faızleri gevşetmemesi durumunda. ödeme planını askıya alacağını açıkladı. Maliye Bakanı Stoyan Aleksandrm'un açıklamasına göre "borç erteleme \ e faiz ge\ şetme görüşmeleri nde ilerleme sağlanamazsa. Sofya halihazırdakı borçlannı da ödememe karan alabilecek." Bulgaristan 300 ticari bankadan almış olduğu, yaklaşık lOmilyardolar lutanndakı borçlannaçözüm gctırmek amacıv la siirdürülen görüşmcicrın kendiçıkarlan doğrultusunda scnuçlandınlması için baskıda kararlı görünüyor. Işsiz sayısı 34 milyonu buldu, hâlâ ivedi bir çözüm önerisi yok Avrapa'nın kâbusu: Işsizlik• Son üç yıl içinde. OECD dünyasında işsizlerin sayısı. tam anlamıyla 'patlama' göstererek 24 milyon birden arttı. Her ülkede, ortalama üç milyon çahşan işsiz ve her geçen gün yeni yeni işten çıkartma haberleri ortalığı dalgalandınyor. • Işsizlik sorununun en ağır darbeyi indirdiği yer Avı upa. fngiltere'de neredeyse 'kronik' hale gelen işsizlik ve işten çıkartmalar, 'birleşme'nin faturasını ödemekte olan Alman işçilerinin de uykulannı kaçınyor. Fransa ise topun ağızında. MURAT ARIN Avrupa"nın iızerinde kara bulutlar dolaşıvor. İşsizlik bir dipsiz kuyu gıbi insanlan içine çekerken. hükümetler soruna ivedı çözüm bulmakta çaresiz kalıyor. Hemen hemen her gün. ortalık dev bir şirketin ya da kamu kuruluşunun binlerce çalışanı işten çıkartacağı habe- riyle çalkalanıvor. Bu yıl içinde OECD ülkele- rinde işsiz sayısının 34 milyona yükselmesi beklenivor. Bu ra- kam. 1990 başına göre. 10 mil- yonluk bir artışın göstergesı Avrupa Topluluğu'nda. işsizlik oranı yüzde 11 "e doğru ürmanj- yor. Yaşlı Kıta'da ışsızlikle başı dertte olmayan ülke yok. Üç milyonun sihiri Son yılJarda 'makul' bir büyüme hızı ve düşük enflas- yonla Avrupa'nın en sağlıklı ekonomilerinden birine sahıp olan Fransa'da işsizlik oran! yüzde 10.5 dolayında seyredi- yor. 1984'te işsizlik yüzde 4'tü. Şimdi ülkede işsiz olarak kavıtlı kişi sayısı üç milyonu buldu. Avrupa"da üç milyon sankı 'sihirli' bir rakam. İngiltere vc İspanya'da işsiz sayısı üç mıi- yon sınınnı aştığı için. alarm çanlan kulak tırmalayarak çalı- yor. İngiltere. 80"lere bir milyon işsizle gırmiştı. 1986"da ise, 3 milyon 124 bin işsizle İkinci Dünya Savaşı sonrası rekoru çokıankınlmıştı. 1990'da. Kör- fez Knzi öncesinde işsizler or- dusu bir milyon 600 bine gerile- di. Bu yıl İngiltere. 3.5 milyon işsizle yeni bir rekor kırmaya hazırlanıyor. Körfez KrizTnin gerirdiği Körfez Krizı'nin getırdıği. sanayileşmiş ülkeleri kasıp ka- vtıran ekonomik durgunluk. güllük gülistanlık sayılabılecek bir ortamı kâbusa dönüştürdü. Körfez Krizi'ne, 'birleşme'nin getirdiğı yüksek malıyet ve enf- lasyon eklenince. Almanya yüksek faiz polıtikası uygula- maya başladı. Paralannın de- ğer kaybetmesıni istemeyen OKU BAKAYIM-İşsizliğin bızla arttığı ve her geçen gün işsizler ordusuna katılanların sayılarımn kabardığı İngilte- re'de işsizler, ilginç protesto yöntemleri geliştiriyorlar. Yam ana dizilen yedi işsiz, elierinde işsiz sayısını simgeleyen rakâmlarla yetkiîilere 'Oku bakayım' demek ister gibiler. öteki Avrupa ülkeleri de faiz artışlanna ayak uydurunca, durgunluk. ardı sıra işsizlik Av- rupa'nın üzerine karabulut gibi çöktü. Işçi maliveti artınca Peki. hükümetlerin daha ön- ceki politikalannın bugünkü çok olumsuz tabloyia karşıla- şılmasında hıç mi eticisi olmadı? Avrupa hükümetleri. güçlü sendikalara karşı şirin gözük- mek için yüksek ücret politi- kasına hiç direnemediler. Bu- nun sonucunda. Avrupa'da işçi maliyetleri: Japonya ve ABD'- yc göre, oldukça yükseldi. Japonya ve Amerika'da üc- retler, ekonomik koşullara bağımlı hareket ediyor. Oysa. Avrupa için aynı şeyleri söyle- mek mümkün değjl. Örneğin. geçen yıl. Alman hükümeti. so- nuçlan bilmesine karşın. metal- çelik scndikasının ve memur- lann zam isteklerine çetin bir mücadeleden sonra da olsa bo- yun eğmek zorunda kaldı. Bu politika. güçlü sendikalara bağlı işçilerin maaşlannın reel olarak anmasını sağlıyordu. ama geri kalan işgücünün işsiz kalmasına yol açıyordu. Bugün gelinen noktada, sendikalar hiç kimsenin güvende olmadığını üyelerinin işsiz kalmasıyla öğ- reniyorlar. ABD ve Japonya Ekonomik durgunluk ABD ve Japonya'yı da vurdu. Bill jEfifHört. Amcrikalılar"m eko- nomik endışelennı kullanarak başkan seçildi. Şimdi, aynı en- dişeleri malzeme yaparak eko- nomik programını satmaya çallşıyor. Amerikalılar'ın işleri- ni korumak için. Japonya ve Avrupa ile ticaret savaşlanna hazırlanıyor. Değişen Japon gelenekJeri Japonya*da işsizlik oranı yüzde 2.3. Toplu işçi çıkartma- lar olmuyor. ama Japon iş- letmeleri artık ömür boyu iş ga- rantisi ilkesini terk ediyor. Şir- ketler erken emcklilik program- lanna ağırlık veriyor, k>rklan- na gelmiş orta kademeyönetici- ler kendilcrinı kapının önünde buluyor. Japon işletmeleri. ya- şanan ekonomik krizi şımdilik fü7la kan dökmeden ûlkıtmaya çalışıyorlar. Ancak kısa sürede ekonomik canlanma hissedilir bir hal almazsa. onlar da bir anda on binlerce kişiyi kapının önüne koymaya başlayabilir. Avrupalı politikacılar birkaç ay önce durgunluktan 'çokça söz ediyorlardı. Şimdi başlıca endişe konusu işsizlik. Her şey insanlan birer birer yutan bu dev sorunu çözmek içm plan- lanıyor. Sıkıntılı günler geliyor İşsizliğin bireyler üzerindeki baskısı toplumsal öfkeyi getiri- yor. Bu noktada. işleri çalan ya- bancılar, ilk hedef oluyor. Irkçıiık yükselişe geçiyor. Hü- kümetler yabancı işcilere karşı kaçırma politikalan uyguluyor. Avrupa"daki Türk işciierinin sıkınıılı günler beklıyor. DÜIVYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Clinton'ın Ekonomik Politikalan Ates HathndaABD ekonomisı 1992nin son dört aylık dönemınde, %4.8 gibi güçlü bir ekonomik büyüme gosterırken, Clin- ton hukumetinın ılk aylarında tekle- meye başladı. İş çevreleri. ozellıkle çokuluslu şırketler, bankalar ve borsa şirketlerı gibi mali kuruluşların sözcü- leri, ekonomik göstergelerdeki bu de- ğışmeyı Clinton'ın, "kendı içindeçeliş- kili" ekonomik politikalannın yarattığı intıbaya bağlıyorlar Bugüne kadar ağırlıklı olarak Cumhunyetcı Partiyi desteklemiş olan bu çevrelerde genel kanı, Clinton ekonomik politikalannın içeride hedeflediğinın aksine bir so- nuç yaratarak bütçe açığını buyütece- ği, ekonomik büyumeyı yolundan çıka- racağı, dışarıda ise uluslararası bir ti- caret savaşı tehlıkesı yaratacağı doğ- rultusunda. Tehlikeli işaretler ABD ekonomısının uzun vadeli ge- nışlemelerıne ılışkın beklentılerı has- saslıkla yansıtan ıki gösterge, yeni ev satışları aralık-ocak arasında %13.8 ve otomobil satışları da ocakta 11 8 mılyondan şubatta 9.3 milyona düştu. Tüketıci güven endeksı ocak ayında durakladı ve şubat ayında %68 5'e düştü. Fabrıkalarda yeni siparışler ocak ayında %1.3 düşerken, satınal- ma müdürleri endeksı de ocak ayında 58'den şubat ayında %55.8'e düştü. Bu gelişmenın. pıyasaların vetüketici- lerin Clinton ekonomik paketine olan güvensizliğını yansıttığı Cumhuriyetçi çevrelerde sık sık dıle getırilen bir id- dıa. Her ne kadar son VVashıngton Post-ABD anketı ABD halkının %62'- sinin Clinton politikalannın ülkeye ya- rarlı bulduğunu gösterdiyse de Cum- hurıyetçilerin endişeleri de tümü ile bir muhalefetın polıtık önyargılarından kaynaklanmıyor. Vergiler ve faizler Clinton'ın ekonomik politikalan ABD'de sosyal huzursuzluklara yol açan işsizlik, yetersız eğitim ve sağlık hizmetleri ve çevre kırlılığı gıbı sorun- ları hafıfletmeyi amaçlıyor Clinton yö- netimı, sanayi üretimını ve teknolojık gelişmeyı teşvik ederek, butçe açık- larının azalması ve faizlerin düşmesi yolu ile yatırım ve üretım ortamını can- landırarak, ABD'nın uluslararası ticari rekabet gücünu arttırarak, bu arada da dünya ekonomısinde serbest tica- retı teşvik ederek bu hedeflerıne ulaş- mak ıstıyor Tüm bu hedeflerin bırara- ya bu şekılde konması ile olusan man- zara ise bunların yerıne getırilebılece- ğıne daırcıddı kuşkular yarattı. örneğin, Ciinton yönetımının he- sabına göre, artan vergı gelırlerı bütçe açığını azaltacak, bu yolla da kamu borçlanma gereğını azaltarak faızleri düşürecek, boylecegırışimci daha çok yatınm yapacak, tüketıci daha çok tü- ketecek. Ne var kı bu plan çelişkili ıki önermeden oluşuyor. Bunlardan bıri marjinal gelır vergisini, sermaye ge- lırleri ve enerji vergilerını arttırmak. Diğerı ise bu yolla üretıme ve yatırıma daha uygun bir ortama ulaşmak. Vergılen arttırarak daha düsük bir faiz ortamına ulaşmak oldukça şüp- heli bir seri varsayıma ve beklentiye dayanıyor. Bir varsayım, gelırlerinin artması- nın bütçe açığını azaltacağı yolunda. Halbuki tarihsel gözlemler hem ABD'- de hem de başka yerlerde hükümetle- rin, özellikle Clinton hükümeti gıbı mü- dahalecı bir perspektıfe sahiplerse yeni vergı gelırlerını yenı harcamalara arttığı takdırde bütçe açıkları büyüye- bılir, yenı vergiler, yatırım veuretım ve tüketım eğılımlerinı yavaşlatarak top- lam vergi gelırlerıni azaltabilır Böyle- ce dört yıl sonra daha büyük bir bütçe açığı ve daha zayıf bir ekonomi yarata- bilir. Clinton yönetıminin birtaraftan ser- best ticaretten yana olduğunu söyler- ken diğer taraftan da bir sanayi politi- kası planlaması bir diğer çelişkili önerme. Sanayi polıtikası bazı sanayi- lerin desteklenmesi, tercihli yatırım- ların ve araştırma geliştirme harca- malannın desteklenmesi anlamına geliyor. Bu, doğrudan bir korumacılı- ğa yol açmıyor, ama rakip ülkeleri de aynı harcamaları ve destekleri geçır- meye zorluyor. Bunu beceremeyenler de ıster ıstemez, anti dampıng yasası ve sanayi politikalan adı altında koru- macı tedbırlere yönelıyorlar. Bu yüz- den Clinton yönetımının sanayi ve tek- Clinton 'ın ekonomikpolitikalan hâlâ kesinleşmedi. Ama görüldüğü kadarlyla da, bunlar, bir seri birbiri ile çelişen hedeflerden oluşuyor, doğruluğu teorik ve tarihsel olarakşüphegötüren varsayımlara davanıyor. dönüştürme eğiliminde olduklarına işaret ediyor Bir dığeri de kamu borçlanma ıhti- yacının azalmasınm faizlerı düşüre- ceğı varsayımı. ABD ekonomisının ta- rihsel verıleri, açıklarla faizler ara- sında bu kadar yakın bir ilişkı olma- dığını gösteriyor (ABD hazine bölümü 1984 araştırması-VVall Street Journal 3.3.1993). Zaten kuramsal olarak da bu kadar yakın bir ilişkı bulmak mümkün değıl Kamu borçlanma gereğı faiz'en belırleyen etkenlerden sadece bıri Enflasyon beklentisı, ekonomide ya- vaşlama ve dünya sermaye piyasa- larındakı dalgalanmalar gibi başka et- kenler de var. Üsteük vergılerle faizler arasıftda, özellikle sermaye gelırleri vergılerı soz konusu olduğunda yu- karıdakı beklentiye ters bir ilişkı bul- mak dahi mümkün: Sermaye vergılerı artınca bunlar, sermayeyi cezbeden vergıden onceki getirı oranını tırman- dıracağı için faiz oranları üzerin- de yukarı doğru bir basınç oluşturur- lar Kısaca, bu plan tam da hedeflene- nın aksı sonuçlar yaratabilir Yenı ver- gi gelırlenne rağmen, harcamalar da nolojı tedbırlerı polıtikalarından bah- setmesı Avrupa ve Japonyada endişe ile karşılanıyor. Ustelik Clinton yönetı- mının bir taraftan serbest ticaretten yana olduğunu söylerken diğer taraf- tan çelıkten hava taşımacılığına, elekt- ronığe ve tarıma kadar bir seri dalda korumacı tedbırler alması, NAFTA (Kuzey Amerıka Serbest Ticaret An- laşması) oluşmasında Meksıka'ya bir seri zorluk çıkarması (Le Monde Dip- lomatıque. Mart 93. sf. 9) vb. bu endi- şeleri guçledirıyor. Sanayi polıtikası Sanayi politikasına dönersek. Bu da yine bazı şuphelı varsayımlara da- yanıyor Bunlardan bıri, teşvıklere ka- rar verecek olan bürokratların sanayi- leri seçerken piyasa mekanizmasın- dan (verımlilik ve kâr beklentisi) daha başarılı olabılecekleri varsayımı Ikıncisı, plancıların başarılı sanayilerı doğru seçseler bile teşvikleri dağıtır- ken sanayi lobilerinin ve yerlerini sağlamlastırmak ısteyen polıtikacı- ların etkilennden bağışık olduğu, nıha- yet üçuncüde hukümet yatırımlarının özel sektör yatırımlarından daha ve- rimli ve kârlı çalışabileceği, böylece hükumete mali yük olmayacağı. Ne var ki tarihsel deneyler gerek piyasa kapitalizminin egemen olduğu Alman- ya ve Japonya dahil olmak iızere, Fransadan Türkiye'ye kadar bir seri ülkede, gerekse de devlet kapitalizmi- nin yaşandığı Rusya'dan Arnavutluk'a kadar bir seri ülkede yukarıdakı var- sayımların aksi yönünde kanıtlarla dolu. Kısacası, bu sefer de, serbest tica- retten ve aynı anda da sanayileşme- den bahsederek sonuçta bir seri sana- yi şirketine arpalıkyaratırken dunyada bir ticaret savaşına yol açmak. bu ara- da da içeride kota ve korumacılık ver- gılerı ile fiyatiarı arttırırken aynı anda bütçe açıklarını büyütmek tehlıkesi or- taya çıkıyor. Alternatif politikalar Clinton politikalannın alternatif ola- rak ileri sunulan, vergıleri azaltmak, tasarrufları vergı dışı bırakmak, özel teşebbüsün yatınmlarını pazar meka- nızması içinde teşvik etmek, böylece ekonomıK büyüme yolu ile toplam ver- gı gelirlerını arttırmak, hükümet har- camaları artış hızını GSMH buyume hızının altında tutmak, sosyal harca- malarda bugünkü düzeyi korumak gibi poiıtıkaların sermaye birıkımini hızlandırmk açısından tabiı ki geçerli bir mantığı var. Ama bunların bir de toplumsal faturası var Bu alternatifler, Reagan-Bush donemının temel poli- tıkalanydı Ama sonuçta bunlar hem devrevi ekonomik durgunluğu onle- yemedı hem de toplumda büyük ger- ginliklerin birikmesme yol açtı. Bu ger- gınlikler azaltılmadığı takdirde nelerın olabıleceğinı Los Angeles, ayaklan- malarında gördük Orta sınıfların ve çalışanların talep- lerine cevap vermeyi vaat etmeden dün ABD'de seçim kazanmak müm- kun değlıdı Bugün bu politıkalarla. Clinton orta sınıflar ve bazı sanayi çev- relerınden oluşan bir toplumsal koa- lısyonu Demokrat Partiye keızanmak istiyor. Bunun sosyal sonuçları kısa vadede çalışanların ve belkı de orta sınıfların yasamlarının bıraz olsun dü- zelmesı olacak ve belkıde Clınton'a yenı bir seçım zaferı getırecek. Ne var ki bu ekonomik ile politik arasındakı uyumsuzluk uzun zaman sürmez, donüp dolaşıp daha da kes- kınleşmiş olarak yenıden gündeme gelir ve muhafazakâr alternatiflerin öne çıkmasına yol açar. Bu da sosyal demokrat programların trajedısı olsa gerek. ANKARAPAZARI YAKUPKEPENEK Kybele Anadolu, kadınlığı görkemli tutan arıa tanrıça kav- ramının doğum yeridir. Tanrıça, aoğayı tum canlılığı ve verimliliğiyle sim- geler; uygarlığın ve yaratıcılığın kaynağıdır. Isa'nın do- ğumundan binlerce yıl öncesine gıden bu anlayış. daha sonraki dönemlerde yerini erkek üstünlüğüne dayalı yaklaşımlara bırakmıştır. Ancak son iki yüz yıl süresince üretim tekniklerinin değişimiyle birlikte eşitsizliğin ve onun yarattığı baskıcı, karanltk uygulamaların giderek geride kaldığı görülüyor. Üretimin niteliğine koşut ola- rak işgücü de özgürlüğünü kazanıyor. İşgücünün ve daha genel anlamda bıreyin özgürleşmesi, cinsiyet dü- zeyinde büyük ölçüde farklılaşıyor. Kadının özgürleş- mesirzincirlerini kırması gecikmeli oluyor. Günümuzde toplumlar, bu kadın-erkek özgürleşmesi farkını giderebıldikleri oranda uygar sayılıyor. Kadının ve erkeğin özgürluklerı arasındaki açığın kapatılması büyük önem taşıyor Kadının özgürleşmesi. esas olarak ucretli ya da ma- aşlı çalışmasına, daha doğrusu bağtmsız bir gelir kay- nağına sahip olmasına bağlıdır. Bu açıdan bakılınca ana tanrıçaların yerleşkesi olan ülkemizin durumu hiç de parlak görünmüyor. Cumhuri- yetdönemindeyasalarlasağlanankadınlarınözgürlüğü girişimlerinin toplumsal uretim süreçleriyle bütunleştiği öne sürülemez. Devlet Istatistik Enstitüsü'nün en son (1991-92) hane halkı işgücü verilerine göre ulkemızde, 12 ve daha yu- karı yaş nüfusunun yarısından biraz fazlası, yaklaşık 20.8 milyonu işgucüne katılıyor. ya da iş istiyor. Bu top- lamın 14&milyonu erkek, kalan 6.3 milyonu da kadındır. Birinci yapısal bozukfuk, çalışma sürecine kattlmadaki bu büyük farklılaşmadır. İkinci olarak; işgucüne katılabılen bu 6 milyon dolayı- ndaki kadının yalnızca bir mılyon dolayında bir bölumü ucretli ya da maaşlıdır. Kalanı, 4.4 milyonu tarım kesiminde ücretsiz aile işçisi durumunda görünen, yarım milyona yakını da kendi he- sabına çalışan bir konumda bulunuyor. Özellikle ücret- siz aile işçisi durumunda olanların ekonomik ve toplum- sal güvenliklerinden ve burada özgürlüklerinden söz edilemez. Üçüncü ve çok daha ürkütücü olan, kadınların işsizli- ğidir. İş isteyen 12-24 yaş arasında, özellikle eğitilmiş olanlan arasında işsizlik çok yaygındır. Bu yaş grubun- da iş isteyen lıse öğrenımi görmüş olanların yarısından çoğu işsizdir. Aynı grupta ortaokul dengi okul bitirenle- rin yaklaşık yüzde 48 i; lise dengi okul bitirenlerin yüzde 42'si ve fakülte ve yüksek okul bitıren ve iş isteyenlerin yaklaşık yüzde 38 V işsizdir. Türkiye. kadınları eğitemeyen ve eğittiklerine de iş bulamayan bir ilkel toplumsal yapı sergiliyor. Yapılması gereker», özellikle iş bulma alanında kadın- lara olanak sağlanmasıdır. Örneğin bir kısım yatırım teşvikleri, belli sayıdayoran- da^kadına ış verilmesine bağlanabilir. Teşvikler, eğitim, yaş ve yoksulluk gibi ölçütlerle düzenlenebilir. Ek olarak merkezi ve yerel kamu yonetimlerinın açık işlerine kadınların alınmasını sağlayacak düzenlemeler geliştirilebilir. özetle, Tiirkiye'de toplam altı milyon kişi dolayındaki •• ücretli ve maaşlılarm yalnızca 1 milyona yakın bölümü, altıda biri kadındır. Bu terslik ya da olağandışılık prog- ramlı bir yaklaşımla duzeltilmelidir. Sendikalar başta ol- mak üzere tüm toplumsal örgütlenmelerın bu doğrultu- da çaba harcamalarının sağlanması gerekiyor. Demokratikleşmenin, çağdaş, laik ve uygar bir Türki- ye 'ye ulaşmanın birincil ve belirleyici toplumsal daya- nağı, kadınların uretim süreçlerine etkin bir biçimde katılmalandır. İş bulma, kadınların vucutlannın neresini kapatacak- lanndan da.boşanma konusundaki son günlerin tartış - malarmdan da cok daha önemlidir. MERKEZ BANKASIKURLARI eMART 1993 1 ABD Dolan 1 Alman Markı 1 Avustralya Doları 1 AvusturyaŞılını 1 Belçıka Frangı 1 Danimarka Kronu 1 Fın Markkası IFransızFrangı 1 HollandaFlorını 1 İsveç Kronu oövc AUŞ 9314.33 5624.60 663087 799.69 273.27 1466.82 1552.42 1656.77 5000.99 1205.89 11svıçre Frangı 6054.17 100ltalyanLıretı . 592.^ UaponYenı IKanada Dolan 1 Norveç Kronu IStertın 1 S.ArabistanRiyalı , 79.47 7490.42 132588 13519.76 248369 SATIŞ 9333.00 5635.87 6644.16 801.29 273.82 1469.76 1555.53 1660.09 5011.01 1208.31 6066.30 594.08 7963 7505.43 1328.54 13546.85 2488 67 ffHfTİf «uş 9305.02 5618.98 6531.41 798.89 270.54 1452.15 1536.90 1655.11 4995.99 1193.83 6048.12 586.96 78.28 7378.06 1312.62 13506.24 244643 SATIf 9361.00 5652.78 6664.09 803.69 274.64 1474.17 1560.20 1665.07 5026.04 1211.93 6084.50 595.86 79.87 752795 1332.53 1358749 249614 Show TV Surwr.._ j | B 3 H TELEBAROMETRE ( TV KANALLARININ GÜNLÜK İZLENME ORANI 2! 2C 1 ! 1( s 0 ) 1 1 Mart Pazarte»! (%) 2 4 s 5 (prlm»-tlm«) ^ H 20 02 ^ H JLUiJTHT-1 İNTtH TELE SHOV* STAR ON TV 21 KANAL 6 Geçen Pazartesl en çok Iztenen televlzyon programları... 1- 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9- 10- Program Çarkılelek 20:00 Haberleri Zekı Metınce Mahallenm Muhtariarı Gulum Benim Merhamet 32. Gun 3 Aşağı S Yukarı Senınle Ilk Defa Gökdelende Yangın Kanal ShowTV TRT-1 TRT-1 Kanal 6 ShowTV TRT-1 ShowTV Kanal 6 Kanal 6 Interstar izlenma Oranı 17.26 13.69 13.63 13.47 13.35 11.11 10.36 10.26 9.71 9.51
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear