25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5AYFA CUMHURİYET 8 MART1993 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI Ât pazarıııda satılaıı fahişeler Kadıngözüyle fahiselik tarihi • y - 2 - HAZIRLAYAN: NESRİNARMAN • Kışisel aşk yaşamlannı kurmaya çalışan fahişeler, devlet çalışanı olduklan, kendilerini bu kuruma adamalan gerektiği için zaman kaybına yol açmak gibi nedenlerle yasal takibe alınıyorlardı. • Valencia'da 15. yüzyıl sonunda kent genelevleri, tek kapısı olan duvarlarla çevrili minik eyler topluluğundan oluşan bir varoş meydana getirmişti. İngiltere'de erkek tarihçilerin verilerine göre, ticaret büyük ölçüde sokaklardan kaldınlan kadınlara dayanıyor, bu kadınlar Londra Southwark'ta alenen satılıyorlardı. Fahışeliğin örgütlü bır hale gelmesi ] 1. yüz\ tl- cia ve sonra da 13 yüzyılda kenti >önetenlenn dikkatlerini yoksul kesime çevirmesiyle oldu Almanya'da meclis. bir genelev açılmasını ka- rarlaştırdı. O güne değin rastgele çabşan kadın- lara sürekli bir ev sağlanıp ücret bağlandı Orta- çağda kentsel fahişeliğin örgütlenme nedenı joksullan konırol altında tutmak. onlan viye- ceksiz ya da toplum dışı bırakmanın da ötesınde alabildiğine ezmek, ama eğer bir volu varsa sırt- lanndan para kazanmaktı. Cınsellik çekici bir pazardı ve satıcılan Avrupa kentleriru inşa edi- yorlardı. Kişisel aşk yaşamlannı kurmaya çalışan fahi- şeler. devlet çalışanı olduklan, kendilerini bu kuruma adamalan gerektiği için zaman kaybına yol açmak gibı nedenlerle yasal takibe alınıyor- lardı. Toulouse kenti, kent fahişelerini ve gezgjn fahişeleri üniversıte kurmak ve kent gıderlennı karşılamak üzere kullandı. 1200'lerde Avignon'da bir fahişenin peçe tak- masına ızin venlmezdı; pazar yerinde dokundu- ğu herhangi bir yiyeceğin kirlendiğine inanılır ve yasaya göre bunu almak zorunda bırakılırdı. Al- manya Leipzig'de mavi şeritli bir başlık takmak, Viyana'da omzuna san bir mendil iliştirmek, Augsburg'ta çalışıyorsa yeşil bir kuşak bağla- mak ve Isviçre'nın Bern ve Zürih kentlerinde ıse küçük kırmızı şapkalar gıymek zorundaydı. îtalya'run Bergamo'su san; Parma'sı beyaz; Mi- lano'su siyah şapka kuralı getirmişti. İspanva Valencia'da 15. yüzyıl sonunda kent genelevlen tek kapısı olan duvarlarla cevnlı minik evler top- luluğundan oluşan minyatür bir varoş meydana getirmişti. Ingıltere'de. erkek tarihçilenn venle- rine göre ticaret büyük ölçüde sokaklardan kal- dınlan -bu da yasaya aykın değildı- kadınlara dayanıyor. bu kadınlar Londra Soutfroark'ta alenen satılıyorlardı. Kendilennı koruma altına alma adına ortaçağ fahişelerinın tek girişimı az sayıdakı loncalar ol- du. Zaman zaman federasyonlarda örgütlendı- ler. 4000 kadından oluşan örgütlü Pansli fahişe- lere 1474 yıhnda kendilerine aıt bır flama. bır davul ve bir düdükten meydana gelen bir orkest- ra armağan edildı kralbk tarafından. Frengılı olduklan ıçın çahşmalanna izin verilmeyen fahi- şeler ufak bir cep harçlığına hak kazandüar_ û ^ J j l j ^ j ü hukümetler karşısında pek bir şey yapamadılar ve uzun süre tutunamadılar. Bunlar kentlerdekı kadınlardı. Kentli erkekle- re. politıkacılara para akıtan kadınlar. Kırsal kesimde ıse gruplar halınde. kamp izleyıcıteri de- nen kadınlar vardı. Hiç kimse onlan söz etmeye değer bulmamış şimdiye dek. Haklannda pek az vazılı metın var. Bu kadınlar o devnn ordulan için çalıştılar. İşleri seks yapmaktı. Ama yemek de pişırdiler, çadırlan da kurdular. cephane de taşıdılar; 4000 erkekten oluşan. yakıp yıkan bir güruhun peşinde dolarup durdular; onlann cep- hanelerinı düzenlediler, çadırlannı kurdular. pı- şirdiler, süpürdüler, hastahklan ıyi ettiler ve beslediler. Yağmurda, çamurda, soğukta, ırza geçmeler ortamında erkeklerinin giysilerinı yı- kadılar, yemeklerini pişirip boklanru sıdiklennı temizlediler ve onlar tarafından becerildıler. Iıru -Ve sonra kadınüjnoi.ayytapricrinden'alaTi bu erkekler kırsal kesime doğru yola koyuldular; kadınlar erkeklerin yol boyunca kadınlara teca- vüzlerini ızleyerek. birer yük hayvanı gibi yük yüklenerek onlann gerisinde yürüyüşlerine baş- İadılar. İzle. yuk taşı. yürü babam yürü ve erke- ğin çadınnı kur.'At sırtında 400, yayan 800 fahi- şe, Hollandalı kadınlann ve kızlann ırzına geçil- mesinı ızleye ızleye. Aha Dükü'nün ve onun En Hıristıyan Savaşçı Güçlen"nin Hollanda'run Braban kentını istila edişlerine tanık oldular. Ki- taplar ne çarpışmalarda ölen kadınlardan ne de zaferden sonra ıskartaya çıkartılan ya da bir başka savaşa kaülmak üzere yola devam eden veya zaptedilen kente yerleşen kadınlardan tek kelime ıle bile söz etrruyor. Yüzü olmayan bu kadınlar silinip gitmış. Ortaçağ boyunca tüm fahişelere uygulanan cezalar hayvanı bır nıtelik taşıyordu. Kadınlar sınırlanndan dışan adım atar atmaz karşılann- da erkekleri buluyorlardı. Kent genelevleri, ha- zineye para akıtıp gezgin fahişeler askerlere yiye- cek tedarik ededursun, krallar fahışebği yasak- layan yasalar üreüp dunıyorlardı. Fahışelıği yasaklayan ilk Fransız yasası, Charlemagne ta- rafından çıkartılmışü ve fahişeleri meydanın or- tasında kırbaçlama hükmünü getınyordu. Toulouse, kent genelevinden servet kazanır- ken, bır yandan da mamalan bir kafese kapatıp köprü üzerinden Garonne Nehri'nin sulanna daldınp çıkarmaktan geri kalmıyordu. Pariste ise bu kadınlann yüzleri kızgın demirle dağlanıp kulaklan kesıliyordu. Bir yanda fahiselik nedeniyle sürgün edilen, hapse tıkılan. işkence gören, eziyet edilenler, öte yanda da yasa koyuculara para kazandırmak için aynı işi yapmalanna izin verilenler. Ve tarih kitaplan 9. Louis'nin kadınlan sür- güne gönderip hapse attırmasına gülünç bir açıklama getirir. "Fransızlann kahramansı öz- lemlerinin emniyet supabı: öğrencüerin, askerle- rin ve ruhban sınınmn dikkatini burjuva/inin saygıdeğer eşleri ve kızlannın üzerinde ruttnak- tır." Soutfawark Nehnn kıvısındakı bu rüzgarlara açık yağ- murlu noktaya şöyle bir göz atarsak kültürlerin ve kilisenin. devletın. savaşın, salgınlann, fahişe- liğin, tıcaretın gürültülü sesinı duyanz. Burası kadınlann geleneksel bir güce sahip olduklan, toplumda gerçek değerlerini bulduklan Katolik Kilisesı ve Roraa kültüriinün etkilennden uzak- ta Kelt ülkesıdır. Yani Britanya v e Thames Neh- ri. Ve derken bu nehrin, yani Thames'ın güney kıyısında kurulmuş bir Roma askeri ileri kara- kolu ile onun ötesınde Rotnalı tacirlerin, sanat- karlann ve seyyahlann yükselttıği, daha sonra Londinium dı> e adlandıracağımız bır sivil yerle- şım alaru görürüz. 600-1000 arası erkek ve sayısı belırsız kadından oluşan askeri karakol, İngÛiz- lerle savaşmak üzere hazır beklerken, savaşçılan ve yakın limanlarda karaya çıkan denizciler için 24 saat açık genelevler kurmayı da savsaklamaz. Bu genelevler tahtadan yapılmış olup, damlan sazla kaplı. iç duvarlan parlak renklerle sıvalı- dır. Fahişelere saman şilteli daracık bir ya\ağın ancak sığdığı küçücük hücreler verilmiştir. Rotnaldar önce genelevlennı, sonra da askeri genelevler dışında çalışan fahışelere uyguladık- lan kurallar sistemini ithal ettiler. Burada da üp- kı Roma ve Fransa'da olduğu gibi fahişeleri düzene sokmakla görevli resmi memurlar türedi ve bunlar gerek izin belgesı konusunda çıkardık- lan sorunlar, gerekse topladıklan vergilerle üst sırufın bu alana kaymasında caydıncı oldular. Bu görevlilenn, fahişeleri yakından izlemek için onlann meslek adlannı, hangi sınıftan müşteri- lerle çalışüklanru, fıyatlannı içeren kayıtlan tut- tuklan büro da kalenin içifldeydi. İnanılmaz bir gelir kaynağı oluşturan zorunlu vergileri büyük bir şevkle topluyorlardı. Özel randevuevlerinin sahipleri ise -bunlar artık senatörler ve yüksek mevki sahipleriydi- servetlerine servet katıyor- lardı. . . Sürecek Yiğidim Aslanım!Cesaret, düriistlük, yürekli- lik. sonsuz bir özgürlük \e demokrasi aşkı, engin bır araştırmacıbk ruhu. büyük bir bilgı birikimı. Atatürk ıl- ke ve devrimlerine bağhbk. tertemiz bir özgeçmış ve sayı- labilecek daha pek çok değer- ler... Bütün bunlan buyük bir tevazu içinde kendinde topla- yan bir kişiye rastlamak çok olağan mıdır günümüzde? Çok zor! İşte bovle bir kişi vardı aramızda! Üstüne gitti- ği konulan derinlemesıne araştıran ve aydınlatan, ulu- sal kurtuluş savaşını. laikhk ve demokrasi kavramlannı inceleyerek, anlayarak be- nimseyen ve savunan... Bır volkan gibi dolu, güçlü. ye- nilmez! Yiğidim, aslanım Uğur Mumcu, Sen bu kadar değerh olma- saydın, artık sessizlığe burün- müş. olaylara uzaktan seyirci kalmış genci-ıhtiyan her ke- simden bunca ınsan aanla silkinip yollara düşer miydi hiç? Ata'sına, cumhuriyetine sahıp çıkabilir miydi? Al bay- rağa sanlmış tabutun bir ışık seU gibi taşınırken duyabilir miydi bunca ınsan yüreğinde evlat acısmın ateşinı? "Artık yeter!" diye dikilebilir miydi kale gıbı hainlerin önüne? Sana uzanan namert eller, hepimıze uzanmıştır. Karan- lık emellerini gerçekleştirmek için namertçe yollar seçen bu kirli eller er geç kınlacaktır, çünkü onlar senin şahsında bağımsız laik Türkiye'ye. cumhuriyetimize saldırmış- tır. En kötüsü senı, o pınl pı- nl, hayat dolu, zaman zaman çooık gibi neşeh seni, bizler- den ve aılenden kopartmıştır "Kürt-İslam Ayaklanması" kitabında dedem Avni Do- ğan'ın arşivinden yararlan- mış olman benim ve ailem için ne büyük mutluluk. Ekranda izlediğimiz açı- koturumlanna gelince... Üstün ifade gücünün, cesare- tin, zekarun ve kültür biriki- minin sanatsal bir şekilde yücelişini ve senin deyişinle, bilgı sahibi olmadan fikir sa- hibi olan kişilerin, karşında cehalet ve çaresizlik içinde nasıl perişan olduklannı za- man zaman izleyerek seninle hasret giderex«ğiz, gurur du- yacağız. Işığıru hiç söndürmeyeceğiz! AYŞE DOĞAN O N B I N L E R ICİN YAZDI Suçlulann telaşı Dr.İBRAHLM H.ÇAĞLAYAN LTkemizde estirilmekte olan terör fırtınasının kopup geldiği yerler, dağılan sis perdesinin arkasından >aıaş >a>aş beüi olma>a başladı. Eğer. geçtiğimiz gûnlerde hükü- metin açıkladığı bttgikr geçerliy- st, parmakları Iran'a doğru uzat- mak için çok daha detaya gerek yoktur. Zira, bundan sonra ögre- nilecek olanlar. "Kimr dep, "Nasıl?" sorusumın ce\abı ola- caktır. Kerbela olayından başJayıp, Kâbe baskuıına uzanan Şii-Sünni çekiş- mesi, değişen diinya konjonktü- ründe yeni boyutlar kazanmakta- dır. Ali'nin başına gelenleri ömek alan >e yü/y ılların unutturamadığı hınç \e kin. kimi Şiilerde, belki de sosyo-antropologların ve sosyo- psikologlann inceiemesi gereken, UGUR MUMCUNUN KATLEDÎLİŞİNr KfNAMA rM^.A KAMPANYASI "^'»S BüyükkayıpEvet.. 1993 >ilı Uğur'suzlukla başladı. 24 Ocak pazar günü gazeteci yazar Uğur Mumcu korkunç bir suikast sonucu ha- vatını kaybettı. O kara günde Türk basınırun ve Türkiye'nin mükemmel insanı canice katle- dildı. O mükemmeldi, çünkü o Kemalisttı. laikti, dürüsttü..O demokrasiye, insan haysiyetine zarar verebılecek her şeyin en baş düşmanıydı. Belki de o Ata- türk'ün ruhunun derinliklenn- deki j'üce duygulan hissedebi- len ender insanlardandı. Acı- mız çok derin... Bu alçakça olayı gerçekleştirenler hedefle- nne ulaştıklannı zannedebilır- ler. Doğru, şimdilik önlenndeki en büyük ve en tehb'keli engeli kaldırdılar. Ama asla kazan- madılar... 27 ocak günü Uğur Mumcu'yu toprağa verdik. Ne mutlu bana ki o gün Ankara'daydım, yüz- binlerle Uğur'ladım onu son yolculuğuna. En önemlisi onun düşüncelerini, onun fıkjrlerini ruhumda hissetmekten gurur duyduğumu oradaki her Türk vatandaşı gibi haykırmaktı. Ağlamaktı dünya için, Türki- yem için. Evet arkadaşlar, çok nadide bir vatanseverimizi ka>bettik. Biz gençleri Uğur Mumcu'dan mahrum etüklerini sananlarla hesabımız henüz kapanmadı. Bugün dünden daha çok Ata- türkçüyüm, bugün dünden daha çok Mumcu'yum demeb- yiz. Bu vatanı aydınbklara gö- türüp öyle muhafaza edecek Mumcu'lar bızleriz artık. 24 Ocak"lar Uğur'suz gelmeyecek artık... PeUn Engiz / SAIVKUN SevgüiUğurBir gün ölürse. Atatürk ve ilkeleri, Alınırsa yurdun tüm kaleleri, Susturulursa onun ınandığı genç'eri, İşte o zaman sen gerçekten ölürsün. Ama ınan o gün hiç gelmeyecek, ve sen hiç ölmeyeceksin Gaflet, dalalet ve hatta ihanet içinde olanlar, Dünyanın şapka çıkardığı Atatürk'ü hafife alanlar. Özgürlüğünü. hatta varbğını ona borçluyken, dil uzatanlar, Seni susturdular; amaçlanna birazdaha yakJaştıklannı sandı- lar. Ama inan o gün hiç gelmeyecek, ve sen hiç ölmeyeceksin Dünya durdukça yanacak savunduğun meşale, Ymelettin, olan andımızı Mustafa Kemal'e, Öyle büyük bir ilke ki Atatürkçülük, Sığmıyor her kafaya her hayale. Dünya tersıne dönmeyecek Atatürk ölmeyecek, ve sen de ölmeyeceksin. A.İHSAN BtNİCt "şehitlik >e ezümişlik kompteksi"- ni yaratnuştır. Yüzyıllar önce ya- şamnış olan o bahtsız olay. bugün- kü politik oluşumlar içinde yoğru- lunca, ortaya. bölgesine bir sürû besaplar ile bakan, geçinilmesi zor, hırçın bir komşu çıkarmıştır. İslanı fanatizmini, önce bir devlet yönetim şekli olarak yorumlayan, ancak her gecen gün uygarlaşma ve kalkınma trenini kaçırdıklannı anlayan tranlı yöneticiler, bu yol- dan vazgeçemedikleri için yanş halinde olduklan komşulannı on- lardan daha hı/lı kalkınarak değil, onların kalkınmalarını yavaşlata- rak gecme hevesindedirler. Türkiye'nin önüne serflmiş olan tarihi fırsata. kûltûrel hinterlanda ve siyasi bağlara sahip olmayan lraa, çok çabaladığı Orta Asya arenasiDda giderek aslanlara yem olacağuu anlayınca, galip gladya- töre celme taionaya çalışmakta- dır. Ülkenin gidiş yönönû y ıllar öncesi "nnıasırlaşma = garplılasma* 1 olarak tanunlamış olan Atatfirk'- ün yüceliğini. nüfusun küçük bir kesûni ve hatta onun koltuğunda onıran yönetici zaman zaman umıtmuş görünse bile. Türkiye in- sanı kabullenraiş, inanmış ve onu savunrnaktadır. Bu bağlamda. yd- lar y ılı İran basınımn hakaret oda- ğı olarak O'nu bedef almış olma- lan şaşırtıçı değildir. Ancak, son gelişmeler İran'ın bir zamanlar iz- lediği. üzüme uzanamamış tilki ömeği küfretme polirikasını aşıp, frenleyemedikleri ve şarklı sınt- kanuğı içinde pişkinlikle inkâr etmeye yettendikkri hırçudık ve suiniyetieruıiıı, insan canuıa kas- dedecek dûzeye getirdiğim göster- mektedir. İran yöoeticilerinin son demeçleri, onların, İsmct İnönü'nün deyişiy- le. "suçlulann telaşı" içinde oldu- ğunu göstermektedir. Standart îranlı yaklaşunı içinde "Büyük şeytan" Amerika Birleşik Devlet- ler'inden başlayıp "Siyonist" İs- rail'e uzanan bir "'Biz Vapmadık. onlar yaptı!" Bstesi, köpeği yediği için ödevini geriremediğini iddia eden bir ilkokul öğrencisi kadar inandıncı olmaktadır. Evet, İran bu defa "eli çikolata kavanozu içinde' iken yakalanmıştır. Bu getişmelerin ışığı altında, ka- muoyumuzun nükümerimizden beklentfleri vardır: Geciktirmeden, vize zorunluluğu Ue başlayıp gerekirse diplomatik dfizeyin düşüriilmesi ile sürecek ve ekonomik ambargova varabilecek tedbirler almak ve îranlı yönetici- lerin, başkentimize yapacaklan ayaretierde. Anıtkabir'i ziyaret etmderini protokol gereği kılmak, vakur bir devletin alacağı tedbirler olarak görünmektedir. Bu, aslın- da, milletin yıllardır böğrüne ba- tan bir dikenin de çıkardması ola- caknr. POLTnKAVEOTESI MEHMED KEMAL Bir İmza İstiyor... Bundan 42 yıl önce bır Bakanlar Kuruiu kararı ıle şair Nâzım Hikmet yurttaşlıktan atıldı. Hiç kimse, "Neden atıldı, niçin atıldı" diye sormadı. Yıllar geçti yurttaşlığa alınması için girişımde bulunan olmadı. Dilimizin buyük şairinin. yurttaşlıktan yoksun kalması, ülkemizin onuru- nu kırmaktadır. Nâzım Hikmet'ın yurttaşlıktan atılmış olması ulusal ayıplarımızdan biridir. Nâzım Hikmet KülturveSanatVakfı. bütün demokratik kuruluşları, bu lekenın kalkması için seslerini yükselt- meye. imza toplamaya ve protesto yürüyüşüne katılma- ya çağırıyor. İmzalar birer dilekçe nıteliğindedir. Mec- listen ve hükümetten harekete geçmesi isteniyor. . v Bundan önce, Danıştay'a başvuranlar olmuştur. Bi- çtmsel olarak bir dilekçe geri çevrılmiştır. Bır üst maka- ma başvurudan vazgeçılmeyecektir. Vakıf, Danıştay. yolunu açık tutmaktadır. Kızgın ve ofkeli bır zamanında olacak, eskilerin "Şair-i azam, dahi-yı azam" dedıklerı Abdülhak HâmitTarhan, yurtseverlik konusunda şoyle der: Kız vatanını herkes sever Köpekler bile vatanperver itin, köpeğin mangalda kül bırakmadığı bir dönemde şair Osmanh'nın yıkılışmda dışarıda kala kalmıştır. Onun ıçindeesmiş.tozmuştur Nâzım'ınbüyukbirvatan şairi olduğu dilinden bellıdir Turk dılınin büyuk şaıridir. Bunu da her fırsatta haykırır. Komunist olma Türk dilinin ustası olmaya engel değildir. Bakanlar Kurulu bir şairifj^ büyüklüğünü elinden alamaz iki ömek verelim: Aragon da Pablo Neruda da diilerı- nin büyük şairleri değil miydi'' Şaırlerın dıli emılen ana sutü gıbıdir. Tadını şaırdert» başkası çıkaramaz. Dıkta rejımlerı. karanlık dönemler şairlerin yurdunu sevmesine engel olamazlar Yurttaşlıktan atılan şaırinyurtsevgisinebakın- "Dört nala gelip Uzak Asya'dan-Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan - Bu memleket bizım" Nâzım Hikmet ulkesıni kendı doğrultusunda sevdiği, bu sevgiden hıçbır zaman ödün vermediği için hapisha- nelerde yatmış. sürgünlere gönderilmiş Olüm korkusu altında kaldığı için yurtdışına çıkmak zorunda kalmış... Yılmamış, çekinmemiş, sevgisini şöyle dile getirmiştir Severım memleketımi Hapıshanelerinde yattım Çınarlarında kolan vurdum Hiçbır şey gıderemez ıç sıkıntımı Memleketımın tütünu ve türkulerı kadar Nâzım Hıkmet'in Atatürk için kimsenın erişemeyeceği güzellikte şıırleri vardır. Nâzım'a vatan haını diyenlerin dızelerıne rastlanmaz. Dahası, ıçın için Atatürk'un taba- nını oymayaçahşmışlflrdır "Mustafa Kemal mı onu bız çıkardık. Eğer Sakarya'da yenilseydi, Enver yedekte bekliyordu." Nâzım'ın dilinde işte Sakarya'da düşmanla boğuşan komutanın silinmez çizgilerr Birden beş adım sağmda -Onu gördü- Paşalar onun arkasındaydılar- O, saati sordu- Paşalar- Uç dediler-Sa- rışın bir kurda benzıyordu- Ve mavi gözleri çakmak çak- maktı- Yürüdü uçurumun başına kadar- Eğilip durdp-* Bıraksalar- ince uzun bacakları ustunde yaylanarak-.v3 karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak- Kocatepe'den Af- yon ovasına atlayacaktı. Türk dilinin büyuk şaıri şimdi sizden bır imza bekliyor, vermeyecek mısinız 9 BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Atıf Ydmaz'ın, yurtdı- ^ şında ödüller de kazan- mış olan toplumsal ıçe- 2 rikbköyfılmi... Lahza 2/ o Güzel kadın... Kurufa- sulye. 3/ Kuşkuyu ve 4 eleştiriyi kesinlikle redde- den feîsefe ya da dın 4/ Adlan sıfat yapmakta kullanılan bır vapım eki.. Ağzımızdakı dışle- nn bir bölümüne venlen ad. 5/ İçel iline bağjı bir il- çe . Bir eetvel türü. 6/ Emile Zola'mn bir romanı... Şaş- ma belirten bır ünlem. 7/ Peygam- berleri Hud'u dinlemedıklen için Tann tarafından yok edılen ka- vim.. Uyma, boyun eğme. 8/ İs- kambilde bir kağıt.. Gelecek. 9/ Akıl hastalıklannın genel adı... Bir renk. YUKAR1DAN AŞAĞIYA 1/ Bekir Vıldız'ın avnı adb öykü- iünden Süreyya Dunı'nun sınema- ya aktardığı fılm. 2/ Türkiye. İran ve Pakistan tarafından kurulan Ekonomik İşbirbği Örgütü'nün simgesi... Tarlayı sürerek dınlenmeye bırakma. 3/ Pelerinli bir çeşit palto... Bir nota. 4/ Yapılann tasanmını gerçekleştiren kimse. 5/ Bir göz rengi... Uluslararası Çabşma Örgütü'nün sim- gesi. 6/ Ad ya da numara çekılerek oynanan şans oyunlannın genel adı. 7/ Kunduracılann delik açmakta kullandıklan çelik tığ... Avuç ıçi. 8/ Eski Türklerdedoğum tannsı... Yunan abecc- sinde bir harf. 9/ Şöhret... Meslek. * Dil eğitıminde Z?. yıl' Dıl eğıtımnde 27. yıl! Dıl INGILTEREVE ı27 BBB LİRflVfl UÇUN İSTANBUL'DA KENDİ OFİSİ OLÂ*N TEK YABANCI DIL OKULU OLAN EF, BU ALANDA EN DENEYIMÜ EĞITİM KURULUŞUDUR EF ULUSLARARASI DİL OKULLARI 16 yaş ve uzen ıçın 9 ülkede yıl boyu açık olan 24 okulumuzda dıl eğtımı Bûtün otcullarınnz Brıtish Council ve AHELS taralından onaytKtır EF INSTITUTE Iş dünyasına yönelik yoğun dil kursları. Isteyen herkese ucretsız düzey belırleme teslı EF YABANCI OİL GEZİLERİ 1 2 - 2 0 yaşlar arasındakı gençlere yaz boyu 3 - 4 hanatk dıl kurslaıı 15 Mart'a kadar kayıl olun. 100 $ ındırım alın ' İNGİLTERFYE 27 000 LJRAYA UÇUŞ Inglere'de 12 haftakk yoğın üuslararası Dıl Okulan kursuna veya 2haAaiıKEFInsstUekursuna kayıt dan herkese uçak bteüm 27000 Lraya venyonız Aynntılı bilgi ve broşur/video isterseniz, lütfen bizi arayınız! EFEğttmLtd.UmKefTBlOkecad No-9 Kal.4 80200 Nçartaşı - Istanbul Tel:(1)225 02 10 Fax (1)2254692 27. y \ l ' Dıl egıtımınde 27. y ı l 1 Dıl eğıtmıınde 27. y ı l
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear