26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 1993 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Entelijensiya MELİH CEVDET ANDAY PENCERE B ır ulkede aydınlann du- rumıı ve luuımu. tarih boyunca gittikçc urtan bır oncnı ka/anınıştır. Bunun lunhi yazılsa ne lyi olurdıı! Yalnızca kralların. padişahiarın başindan gc- çcnlcn ckunak. gcçmişe ilı>kin dii- şüncclcrimizi kısırbırakmaktadır. Her loplumdu. her zaman hıraydınlar kat- manı olmuş mudur'1 Bunun yamtını bulmak ncrdcv^c olanaksı/dır dıvare- ğim. Aneakokuma vazmanın gclişrniş olduğu çağlarvc dönemlcr bı/c bu ko- nuda \ardim cdcbilir. Şimdı "aydın"' dıyoruz ya. eskiden •'müncvver' dcrdik: A/crbaycan'da. Özbckistun'da "ziyalı "diyorlar. Bun- lann üçü dc cşanlamlıdır Avdınhğa kavuşmuş olan. parlayan (ışıklı olan). ziyası (ışığılolan. Demek aydın kişiyc "karanlık" uvmuyor. Arapçada "ce- halcı" karanlık dcmcklir. "cahil" iştc oradan gelıvor. Muhanımcd pevgam- bcrdcn öncckı dönemc "cahilıye dev- ri" denmesi bundandır Karanîık içın- dcki kişi: çevresini. dünvasinı. çağını görmüyor. görcmiyor. Ondan bize nc ivilik gelir kı! Batıda çok kullanılan. bi/im dilimı- zc dc girmış bulunan "cnicllcktücl"' sözcüğüne gclınce. Batı dıllcrindc "in- lcllccTlen kaynaklanıyor bu sö/cük. Bi/dcki vcnı karşılığı "anlık." Prof. Bcdia AkatMi. Felsefc Tcrinılcri Soz- lüğü'nde "kavramlarla düşünme yeii- si" anlamını \envor buna. Skolastik fcl^efe: duyum. us Iratio) \c anlık içın- de cn öncmli veri "anlık'"a verivordu. çünkü idcaların bilgısınc aııcak onun- la varılabileccğine ınanıyordu. Enicllcklücl. yaygın anlamı ilc a- hınscl çalışmayla uğraşan kişi demek- tır. ideolojik bır ıçeriği yoktur: fakaı Sartrc ona ahlaki bir nitclik katarak. "ycni entellcktüel" kavramını ortaya aımıştır. Bu kavram.Sov vcı Devrimi"- ndcn sonra bcliren yenı bır aydın upi- nı. radikal solu anlalır. İştc burada o iinlü "enlelijcnsiya" sözcüğü oriaya çıkıyor; Rusça'dan bülün dünv a dıllcrine > ay ılmış bır söz- cük. MetisYayınlanarasındabasıImış Bons Kagarlıtskı'nin "Düşüncn Saz- Iık-19I7Devrimi'ndenGünümüzeSov- yct Dcvlcti vc Entellcktüeller" adlı ki- tabından (Çcviren: Osman Akınhay) şu satırları birlikle okuyalım: "Rusça intelligent (aydın) sözcüğü. bugün genclliklc Batıb "entelİektüJ" (in- telleciual) sözcüğünün eşanlamlısı ola- rak kullanılır. Bunun bırtakım lcmel- lcri vardır: ama çıkış biçimıyle enicli- jensiya (intelligcntsia) kavramı. "entel- lekıüellcr" kavramının tam zıttıydı... 'Emelıjensiya'nın öncmli ayırt edıci ö/ellıği neydi'.' Valnızca biçimscl ola- rak zihınscl çalışmavla uğraşmak de- ğıl. avnı zamanda Âvrupa külıürünc duyuİan olağandışı bir ilgi. Ne var ki bu tanımın bileeksik kaldığı görıilebi- lir." Bu cksiği kapatırkcn yazar. bır başka Rus düşünürünün şıı sözlcnni clc alıvor: "Ru1 » cniclijcnsiy ası nerdcvNC başın- dan bcri yöneiim karşıııydı ve tarihscl dc\ lctın karşısina hukuk kav ramını çı- kanyordu." Kagarliiski. Rus cntelıjensivaMnın hayran olduğu Avrupa kültürünü ıs: şö\lc lanımlıyor: "Laık. hümanisi \c c\rcnsclci. dola\ısı\!a dcmokratık Buraya kadar soylcncnlcrin. bızım vakın tarihımizic kımi ko>utlukiarı akla geııreceği dü^üniilcbilir. Bcncc çok \crindc birçağrı^ım olur bu. Şunu unuimamak gerekir ki. a\dın sinıl'ın sadccc kalılmakla kalma\ıp zorladığı bir e\lem olmalıdır toplum- sal vcnilcşmc. Gcrçı halkın aydınlara kulak vcrcrck. onların gösıcrdiğı \ol- da c\lcmc geçiiğıni sö\lc\cbilmck ko- lav dcğildir. Halk avdından ku^kula- nır. çünküonuyukarı kat ki^isıolarak görür \eorlak amaca yönclık loplum- sal birlığin kurulmasının başkaca ıtici güçlcri çıkar. Ama başan\a crmcsc dc a\dın ba^kaldırısının hiçbir zaman unutulmavacak. küçümscnmcşccck bır \cri vardır tophımsal ılcrlcmcdc. ctkisi zamanla onaya çıkar. Ayrıca sö\lcmcyc gcrck >ok. gidişatın a>ır- dında olmayan aydın takımınu "ay- dın" nıtcmı uygun dü^nıcz. Bülün ül- kclcrin tarıhlcrı. aydının oynadığı rol açısından bir daha ya/ılsa ortaya çok ilginç kımi gcrçeklcr çıkardı. Gcrçi Rİıs dü^ünürlcnnin Büyiik Pcıro'yu aydmlanma öncüsü Mi\malan. >uka- rıdaki tanımlara görc çok ycrindcdir. ama cniclijcnsiya \ct)şmcM;>di Rus çağdaşkışması hangı gclişmc çizgisınc varabilırdı1 Robcrı Manıran'ın söııciıcıhüındo bir Fransız bilim kurulıınun ha/ırladı- ğı Osmanlı İmparatorluğunun Tarihi adlı yapılın ilk cildi Paris'lc 1984'da basılmıştı vc biz bu geıyckicn ivgun yapılın bu cildını. dcğcrli bilim adamı- nıız Prof. Scrvcr Tanilli'nin çcvirisın- dcn okumuştuk. Evrcnscl Külıürder- gisinin mart sayisında. Osmanlı İmpa- ratorluğu Tarihi'nin ikincı L'ildindc ycr alan bir ıncclcme basılmıs. Bu ınccL'- mcyi. o biiyük yapılın bilim kurukm- da bulunan Sayın Paul Dunıonı kaL'- nıc almış. Bu ya/ıdan. bugün clc aldığımız konuyia ilgili gördüğüm ikı parçavı okurlanma aklarmak isiıvo- rum. "Rcforrn girışimi. c>as olarak Sa- ray'dan \c nczarcıhanclcnndcn gclır gcrçi. ancak aydın sınıfı harckctsiz dc- ğıldır. Tanzimal döncminin hirgösicr- diği dc şu: Balı'dan alınmış cdcbi bı- çimlcri -roman. liyatro. fclscfi dcnc- mc. gazciccilik- yava^ ya\aş öğrcnip onlara alışan vc bu açıklama araçları- nı clcşlirmck. lariışmak. yonctıcılcrc dcrs vcrmck. okuyuculan da bileilcn- dirmck amacıyla kullanan bır cdcbı- yatçı topluluğunun ortaya çıkı>ı. Bu yazarların. sadccc kahvc dövücüsü- nün hınk dcyicisi durumunda oldııkla- rı akla gclcbilir. Ancak. hiçdc öy lc dc- ğildir gcrçck. Rclbrm arabası ılcrliyor- sa. onlann saycsindcdirdc bu. Balı uy- garlığmı ö\üp yüccllmcktcki coşku- lann. daha ccMir dcğişıkliklcri durma- dan isıcyişlcrindcki aic^liliklc bir >cv- lcri kınııldalıp harckctc gcçırmcdc yardımcı olurlar iyidcn ivıyc. Ycni intclligcnısia. I84ü'lı yıllardan kalkarak geli^mcyc başlayan basinla. ö/cllıklc bu yolla mcramını anlalır. İmparaıorluğun cır.ik \c dinscl ccma- atlarının çoğıınun kcndi gazclclcri \ ardır. Çcşıtiı dılicrdc yayımlanan bu gazcıclcr. aynı ilcrlcmc inancını dilc gcıırip oğrcıir vc ay nı adalct \ c kardcş- lık ülkiilcrinc çağrıda bulunurlar. Nc \ ar kı. jurada burada. nıilliyciçılik ko- kan. açıkça daha yıkıcı tcmalann giı- gıdc filizlcndıği dc görülür: Ülkcnın bir ucundan ötckinc. ycrli küllür vc dıllcrdc bir ycnidcn doğu^un havarilc- ri çoğalır: bıınlar. çcşilli halklann bir ai.ıda bulıınduğucyalctlcrdc.ycrclöz- giıilüklcro bir idan özcrkliğm ka- bul cdılıp ycrlcşiınlmcsini isicmcyc kadar gıdcccklcrdir." Sayın Paul Dumoni'un Osmanlı cn- tclıjcnsiyası içın yürüuüğü görüşlcr. RUN cnıclijcnsiyası ilc Osmanlı cnıclı- jansıvası arasında ko^uıluklarolduğu- nu göstcrıyor. Aynca ^u da var: Dc- mck bir cnıclijcnsiy a. clındcikıidarol- madan da ıcplumu clkilcycbiliyor. Bunun tck koşulu.cntclijcnsiyanınöz- gür olmasıdır. Bağımsız olmayan en- lclijansiya giiçsüz kalıyor. Halk. cnıclijcnsiyayı anlıyor dcmck islcmiyorum. fakat dcspot ikıidar on- dan tclaşa düşüyor. Bu da kimi yeni- liklcrin gclmcsini kolaylaşlmyor. Aydın kaimanının loplum üzcrin- dckiclkisi üstünesöylencccklcrelbetlc bununla bitmcz Gcnc döncccğiz bu konuya. Düzcltmı: Gcçen luıfnı burada vazı- nııııilk lüınıcsiıulcki'\srir/ı'iinıi".w:ai- ğii "şiirkri" vc sondaki divan bevıinin ikiıııidizcsindebulunan ğti "sagur"olacuk. ARADABIR EROL BtLBtLİK 12MarfaGeliste. Aradan bunca yıl geçtıkten sonra 12 Mart 1971 den ye- niden söz etmenın anlamsızlığını savunanlar olacağı rahatlıkla tahmin edılebılır. Bu görüşte olanlar; o zamandan bu yana köprülerin altından çok suların aktığını, o zaman diliminin çok geri- lerde kaldığını, o dönemin yeteri kadar değerlendirildi- ğini. artık o zaman dılimi içın bır son çizgi çizilmesi gerektiğini savunacaklar ve 21 inci yüzyıla 7 yıl gibi kısa bir süre kalmış olması nedeniyle arkamıza bakmaksızın çok hızlı atılımlarda bulunmamızın önümüzdeki en önemli sorun oiduğu duşüncesini öne süreceklerdir. Oysa tarihsel bır dönem ne kadar iyi incelenmiş olursa olsun, olayların gelişimi. yine de bu incelemelerin bazı noktalarda eksik ve hatalı olabıleceğini ve bunların top- luma çok pahalıya mal olabileceğini çoğu kez kanıtla- mıstır. "Türk toplumu ve onun demokratik gelişmesi, 27 Ma- yıs 1960. 12 Mart 1971 ve 12 Eylul 1980 olayları ıle acaba karşt Karşı'ya kalınmıştır" sorusu, bugüne değin ıteri kadar cevaplandırılmamış bir soru olarak kalmış- TARTIŞMA Eğer bu hareketlerin her birinden gerekli dersler alın- mış olsa idi. öbür hareketler belli periyodlarla böyle peş peşe oluşabilir mıydi? Yarın yine bu tür bir hareketle karşılaşıldığında, konu yeniden gundeme gelmeyecek midir? Bu nedenle bu tür hareketleri mümkun olduğu ölçüde önleyebilmek ama- cıyla olayları en ince ayrıntılarına kadar korkusuzca in- celemek ve eksiklikleri ortaya çıkarmak için dirençli çaba harcamak perekmektedir. Bilindiği gibi Kontrgerilla konusu ilk kez Erenköy iş- kence köşkündekı işkencelerden sonra Türkiye günde- mine girmıştir. Gerçekten köşkte sorguya alınanlar karşılayıcıların ağızlarından Kontrgerilla karargahına geldiniz" ifadesi ile ilk kez orada karşılaşmışlardır. Türk kamuoyunda o günden bu yana Kontrgerilla konusu gündemdeki yerini korumaya devam edegelmiştir. Bu- gün de Güneydoğu olayları nedeniyle gündemdeki yeri- ni korumaktadır. 20 yıldan bu yana da ilk kez Meclis araştırması için gündeme alınmıştır. Askeri darbe hazırlığına girişen üniformalılar, faali- yetlerini yürütürlerken özellikle ikı önemli konuya son derecedikkatetmektedirier. Bunlardan birincisi hazırlık ve planlama aşamasında sadece üniformalıların yer al- ması buna mukabil sıvillerin harekete sızmalarının ön- lenmesidir. ikincisi ise faaliyetin: çekirdek kadroyu oluş- turan üniformalılarca yürütülmesidir. Bugün gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki 12 Mart 1971 hareketinin başlangıç aşamasından itibaren üniformalılar arasına resmi ya da gayriresmı yollardan Kontrgerillaya mensup üniformalılar sızmış ve hareketi belki de tüm aşamalar)nda kendi taktik ve zamanlama periyodları içinde gundemlerinde bulundurmaya çaba göstermişlerdir. O günlerın koşulları altında Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olmaiarına karşın Kontrgerilla konusunda eğitım görmüş olan üniformalılar hazırlık aşamasında sivil unsurlarla temaslan da sağlamaya çalışmışlardır. Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görev alan ve Kontrge- rilla konusunda yetıştirilmiş söz konusu üniformalıların, genelde bir kuvvefe mensup 1953 çıkışlılar arasından önemli bir grup oluşturdukları gözlenmektedir. 12 Mart 1971 öncesinde çoğunluğu binbaşı rütbesinde olan bu üniformalıların içinde daha önce Seferberlik Tetkik Ku- rulu'nda görev almış ve Kontrgerilla eğitimi görmüş general ve albaylann da mevcut oldukları gözlenmekte- dir. Bunlardan ölmüş olanların dışında halen orgeneral rütbesiyle görev başında bulunanın mevcut olduğu bi- linmektedir. 12 Mart 1971 öncesi hazırlık ve planlama aşamalarındaki Kontrgerilla ile ilgili faaliyetlertümüyle dikkatlerden kaçmış ya da kaçırılmıştır. Gerçekte; gerek 12 Mart 1971 ve gerekse 12 Eylül 1980 öncesi üniformalı- lar ve sivil kesim içerisındeki Kontrgerilla mensuplan ve faaliyetlerinin incelenmesi özgürlükçü demokrasimizin esenliği açısından buyük yararlar sağlayacaktır. Devlet yönetimindeki düzeyi ve konumu ne olursa olsun, 'Kontrgerilla yoktur ve olmamıştır" demek ancak parla- mentonun yapacağı incelemelerden sonra inandırıcı olabılir ve kamuoyunu tatmin edebilir. OKURLARDAN Ozel TV'ler kapansın Oaşbakan Siilcynıan [)emırcl.'Hala\aptıklannıamaö/cl TVIcrcdokunamadıklannı ö/cl radyolan kapatmanın ısc kolay olduğunu onLın kapatacaklarını' söylcmiş Müzikyavını yapnıaklan ba^ka birsiıçları vchükümctc kar^ı siyası hırlavırlan olmayan o/cl radyolarycnnco/ci TV'lcrı kapalmak daha doûru dcğıl nıı.' Yoksa 5(X) L'ünün dı^lduğu ^ıı Niralarda yapacak daha okınıltı b/rıcraa! biilanııyodarmr.' Ahmtt Özdcmir Deprem ve jeofîzik yazısına eleştiri B ir bilim adamı her şcvdcn önce nesnel olmalıdır. Ncsnel olmak demck. 'karşı görüş'c kallanabilmek dcmcktir. Birbilınıadamının. aynniılı bir bilimsel araştınna yâ da herhangi bir konuda toplumu bilgilendırmck için yapacağı araşiırmada ilk yapacağı ış kaynak taramadır. Çünkü çağdaş ınsan şunu anlar: "Hiçbirşcy gökıcn zcmbtllcinmcz." Sayın Dr. Şükrü Er^oy "dan bir bilim adamı. bir nıühcndis olarak bunubcklerdim. Düşüncclerini kanıilay acak rcfcranslar ya da benzer düşüncc içerisındc olduğu insanlardan vcrcccği örnctler olması gcrckirdı. "Jeolojinin.jeofizik.jeokimya. jeoistatistik.jcomckanik. icoleknik vb. gibi all dallan v ardır." Sanıyorum buna valnızca Sayın Ersoy ınanıyor. Çiinkü ben'hiçbir ya'bancı yayındajcofıziğın. jeolojının bır âlı dalı olduğu tanımına rastlamadım. lnlernational Dictionary ofCeophysics (L'luslarası Jcofızik Sözlüğül'nde Jeofızık. Fizik"in bir daîı olarak kabuledilir: "Jcofizık.veryuvannın mcrkezindcn atmosfenn cn uç köşclcrinc değin olgular v c süreçlerlc ılişkili L ygulamalı Fizik"ınbirdalıdır." Sayın Ersoy'un gözündcn. jcofiziğin bucn ıcmel sıvlüğü kaçmış olabilir Ama ülkcmi/dc bir jcolojı profesörünün ha/ırladığı Ycrbilimlcri Sö/lüğü'ndc ısc jeofi/ik şöy lc lanınilanır: "Jcofı/ık. yeryuvarlağınınyapı. bilcşim \cgcli>imını incclcycn bırbılimdir. Atmosferve hıdrosfcr dc ıçındc olmak üzerc verkürcsıylcuğraşangcnclfizik koludur."' Hcmcn ycri gelmışkcn söy leyefim. jcofiziklcjeoloji arasındaki fark. fizik ile kimya arasındakifarkgıbıdir. İki farklı bılım sö/ konusudur. "Jcolojinın tam karşılığı yerbilimıdır'demi'jsiniz. Düz mantıkla kurulmuşyanlışbir lümce. Günümüz bılımindcyer bilimleri (Earth Sciences) kavramı vardır ve bu hiçbir zaman jeoloji sözcüğüyle eşanlamlıdeğildir. Yukandaki tümcenin doğrusu. "Jcolojı de bir ycrbilimidir" biçimde olması gcrekır. Jcofızık işte bu anlamda bir yer bilimidir. "Siz sadccc alciscl çalışmalar yaparsınız" dcy ip zcminin (y a da kaya orıamının) jcolojık olarak tanınması için bilgi birikiminin vedcncyımin olması gerektiği üzerinde u/un uzundurmuşsunuz. Bcn bu açıklamanıza kar^ılıL jeoloji mühendiM (jeologdeğil) ve ülkcmızdc mühendısrık jeolojisi disiplınin kurucusu Prof.Dr. Kcniti! Erguvanlı'nın vcrdıği vanılı vcrmeklcyetıncccğim: "Mineralojik. pctrografik vc jeolojik paramcirclcrgöz onündeluıularakyapılan ay nm \ e sınıflamalar çeşitli mühcndislik i^lcrindc(inşaat. kazı. madcn) maalescf pck yararlıolmamaktadır. Bu çalışmalar daha çok nileldir." Yani. Erguvanlı Hoca şunu dcmek istiyor: Kayacın ya da mineralin obsidiyen olması. kireçlaşı olması. onunjeolojik tanımıdırveniteldir. Bir mühendislik projesinde önemli olan nicel özelliktir. o kavaan v a da mineralin ya da kaya zeminortâmlannın y oğunluğu. esnckliği, iletkenliği v b. gibi nicelıksel, ölçüleVıilen (fizİKsel)özeliikleridir. Bunlar ise yalnız ve yalnızca "aletsel çalışmalarla" olasıdır. Jeofîzik mühendislerinin zemini ya da kaya ortamını incelcmekten anîadığı budur. L'nutulmamahdırki 1953 yıhndan beri ülkemizdejeofîzik üzerinc uzmanlar ve jeofîzik mühendislen yetişmektedir. Kendi alanlanndaki bilgi ve deneyimleri ile ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmalar yapmaktadırlar. Sorun "chliyeısiz yetkiler kapma" uğraşısı gibi oldukça dar ve sığ boyutta değerlendirilmernelidir. Sorun. ülkemızin jeofizikten ne ölçüde yararlandığı yararlanacagı sorunudur. Ferhat Özçep (Araştırma görevlisi) Jeofızik Mühendisi İ.Ü. Mühendislik Fak. Jeofızik Müh. Böl. Alü kaval, üstü şişhane•^stanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Tiyatro Araştırma Laboratuvan (TAL), Alman Kültür Merkezi ve Tiyatro-Opera-Bale V akfı'nııi (TOBA\) işbiriiğiyle 4-10mart tarihlt'ri arasında TALstiidyolannda gerçekleştirilen "Oyuncular, rejisörler ve dramaturglar için Animasyon Tiyatrosu" konulu vrorkshop çalışmasına sonuna kadar devam edeceğimi taahhüt ederekkayıtyaptırdım>e norkshopa katılan 40 kişi ile birlikte yaratma çalışmalarına başladım. Berlin Güzel Sanatlar Yüksekokulu Drama Pedagojisi Ensritüsü'nden Prof. Hans-Wolfgang Nickel >e Dr. Dragmar Dörger'in yönlendirmeleriy le de> am eden atölv e çalışmasının ikinci gününde TAL temsilcisi Beklan Algan 40 kişilik kadronun 20'ye indiriJeceğini, bunun için de Animasyon Ti> atrosu'nu uygulayacak, yaşatacak ve sürdürecek insalarm tercihi ile 20 kişi ile de\ am edeceğini anons etti?! İtirazlar çare değildi ve kırmı/ı yünörgü şapkadan 20 boş kağıdı çeken kitle elendi \e vvorkshop kalan 20 kişi ile devam etti. VYorkshopa müsait olmayan bir mekânda, konsanrrasyondan uzak bir atmosferde, sonunu getirebileceğim bir çalışmadan bu şekilde elendiğim için kendimi kınıyonım ve İ.B. Şehir Tiyatrosu, İstanbul Alman Kültür Merkez ve TOBA V'ı bu çağdaş sanar etkinliğinden dolayı öpüyonım. ADNANTÖNEL Hızlı Tren ve Boğaziçi'nden 3. Geçiş NAPGenel Başkanı Mcsut ^ ılmaz'ın. gcçcnlerde GIADüyelcrine d i iğ konfcransta "Hızlı tren projesine takoz ko> malıv ız. Ben bu hızlı trene kafay ı taktım" açıklaması basında yer aldı. Aynı habcrdc Yılma/ın Gİ AD üyelcrini de "tako/ ko\maya'"çağırdığı bclıruldı. Herrien sonraki parti grubu konuşmasında da "Hızlı tren akılsız bir tercih" diy erck. şimdılik sözü Say ın Dcmirel'c gcıirdi. attı tutlu. Yankılan u/un sürcccâc bcnzcr. S;ıptamalann)izabartılıgıb! görülsc dc kanıtlarımız şöv lc: Islanbul Boğa/fna spcküiatif amaçlı bırkaravolu köprüsü daha girişimlerinin yıllarca sürdürülmesi. Ankara-İsianbul hızlı ircn vc tüpgeçış ıhalcsındc "lüpgeçış"ıfadcMnin ıhalc açıldıkian sonra meıinlcrdcn çıkartılmasıskandalıyla koalisyonhükümeıinin rıskc cdilmış olması... Konu Islanbul. heledc İstanbul'un kcnlıçı ulaşımı oluncasöylenecckçoksiv v . . Ulaştırma Bakanlığı'nca 19,S5"te başlalılan "Istanhul Kentsel l laşım Etüdü" çalışmasında yer alan bılgilcrc görc raylı tüpgcçıdın inşaal sürcsi4yıl.malı>clı63~milyon ABD Doları. la^ıyacağı yolcu savısı. tçk yöndcsaatte ^0.000 kışıdır. İstanbul'un doğu-baıı .ik^ııdakidcniiryolıı-iiMcnıinJ vc nıcm>ya hizmeı vereccknr. Maksımumeğımı "oOIT.S olup. Boğaz laban koıunun altında olduğu için siralcjik yöndcııcmniyctiidır. Boğa/ akıniılarına hıç bırelkisi olmayacaklır. Ray !ı uip gcçiş'ın kcntiçi ulaşima" oS5. uluslararası laşimacılığa da "»15 hi/mct cdeçeği. böy lccc dığcr Boğaz geçişlcrini (I. ve Il.löprü) oldukça rahatlalacağı. aynı çalişmanın bilgileri içinde .laponlarca önerilcn 3. Boğa/ Köprüsü (Harem-Sarayburnuı için bakunlığa sunulan llzıbilııc raporunda ycr alan bılgilcr v c değcrlcndırmelerimiz ise şöy lc: Karayolu köprüsunün inşaat siiresı 6yıl. malıycıı ısc 1.2 milyarÂBD Doları. fışcrilli olarak diışünülen bu köprüdcn İ.sUınbul tratlğincgündc 120.000 araçkanşacak:uNielık yolcu lalcbinin bulunmadığı bölgclcrdcn geçtiğinden kcnıiçi ulaşima hizmct etmeyecek. Japonlann bu önerisinin iki kaılı olarak. all kaitan demiryolu geçirmelcri yada sü/crsahın Boğaz'ınkuzevine çckılmesı ılcbu dcğcrlendirmclerdeğişmiyor. Boğa/ raylı lüpgcçışinin.yolcu laşıma kapasitesi yönünden 6 ikı 8 karayolu köprüsüne Cjdeğer olduğu orıada. Sahibinin sesi korosunun bir rahatsızlığının da mcslek odakınnın böylcsı ulusal konularda görüş bildirmclcri olduğu. bularlışmada bir kez dahaortavaçıktı Şener Özler Mimar Abdülselam Suvakçı jnş. Müh. Şipşak Fotoğraf L Gazetelerde bir haber: "Cumhurbaşkanı Özal, bayram namazını kıldığı Çam- yuva Köyü Camisi'ne 100 dolar bağışta bulundu." Olayın ayrıntısı: Bayramı eşi Semra Özal'la birlikte Kemer'deki Sime- na Tatil Koyü'nde geçiren Cumhurbaşkanı Özal, bay- ram namazını kılmak için Çamyuva Köyü Camisi'ne gitmış. İmam Mustafa Yıldıran, camiyi onarmak için yar- dım istemiş. Özal, makam otomobiline binerken cüzda- nından 100 dolar çıkarmış, İmam Yıldıran a yollamış. • Cumhurbaşkanı... Amerikan Doları... imam... Cami... Hepsini alt alta yaz... Toplam çizgisini de çektikten sonra elde edeceğin so- nuç "ibretlik" halimizin fotoğrafıdır. Türkiye'de dolaşırken cebinde Türk Lirası değil Ame- rikan Doları taşıyan ve kullanan bir cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olabilir mi? • Amerikan Cumhurbaşkanı Bill Clinton. VVashington yakınlarında bir köy kilisesine gidip dua ettikten sonra kilisenin onarımı için yardım isteyen papaza 100 Türk Li- rası verse, papaz efendi apışıp kalır: - Ne parası bu? -Türk... - Ne işe yarar? Bizim imam Mustafa Efendi ise 100 doları görünce hiç şaşırmamış olmalıdır. Çünkü imamlarımızı da Ameri- kan Dolan'na -moda deyimle- endeksledik. Ekonomideki "Dolarizasyon" politikası -tövbe estağ- furullah- Allahın evine kadar girdi. • Devletin Cumhurbaşkanı, ülkede dolaşırken, ulusal para yerine Amerikan Dolan'nı kullanıyor Niçin cebinde Amerikan Doları taşıyor Özal? Türk pa- rasının hiç mi değeri kalmadı? Evet, piyasaya bir süre önce çıkarılan 250 binlik bank- notlar da artık yetmiyor. 500 binlik banknotlar da yetme- yecek. yakında 1.000.000'luk banknotlar piyasaya çıka- cak, bugün olmazsa yarın. herkes cebindeki banknotla milyoneriiğini vurgulayacak... Bir devletin cumhurbaşkanı da kendi yurdunda kendi parasınıdışlarsa... O ekonominin çekiver kuyruğunu.. • Para, bir devletin egemenlik göstergesidir, her ülke- nin iç piyasasında ulusal para geçerlidir; ulusal parası iç piyasasında bile geçerli olmayan devletin cumhurbaş- kanı olmak neye yarar? Sayın Cumhurbaşkanımız ne- den Türkiye nin Amerikan sıstemı gibi eyaletlere ayrıl- masını istiyor? Niçin ülkemizde Amerika'daki gibi "baş- kanlık sistemi" geçerli olsun diye çabalıyor? Antalya'nın Çamyuva Köyü Imamı Mustafa Efendiye Amerikan Do- ları vermekle neyi amaçlıyor? Denebilir ki: - Hiçbir şey amaçlamıyor... piabilir... Ancak başında bulunduğu devletin sınırları içinde dolaşırken cüzdanında Amerikan Dolan'nı taşı- yan bir cumhurbaşkanının vicdanında neyi taşıdığını bu ülkenin halkına açıklaması gerekmez mi? Çünkü cüz- dan ile vicdan arasında sıkı ilişkiler vardır. Merhum Cemal Tunga ve merhume Naciye Tunga'nın oğulları, merhume Hidayet Özdemir ve Nezahat Tunga'nın sevgili ağabeyleri, Mustafa, Aliye ve Görkem Özdemir'in dayıları, Saim ve Eren Tunga'nın sevgili babaları, Türkân Uzel'in eski hayat arkadaşı DrJNİYAZİ TUNGA'yı24 Mart 1993 gunü yitirdik. Aziz naaşı 26 Mart 1993 Cuma günü (bugün) öğle namazından sonra Karacaahmet Şehitlik Camii'nden kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığf nda toprağa verilecektir. AİLESİ VEMT VE BAŞSAĞUĞI Vakfımızın kuruluşunda büyük payı bulunan arkadaşımız, dostumuz, ağabeyimiz, kardeşimiz, danışma kurulu üyemiz, güzel insan DnNİYÂZİ TUNGA> yitirdik. Acımız büyüktür. NAZIM HİKMET KÜLTÜR ve SANAT \AKFI "Dalını unutan bır kuş kadar ahnganım" bugun Yedi renk gökkuşaeının aliından gecip Yedi kat uçtu Kuş mivali havat Dr. NURSEL CANBAY >iıkraıı \ M Y K«t-mın VKIk\\. l ıııiı Bİf.KR. Sinan Itl I)\K. Klil Kırıek. Bl DVk. Mııraı FIR VT. \. Mııl.üıı MIUVI.. >l(ifi( OKB\V Knl.ı<;<ııı Ö/ME\. O/Unı <>/\!K\. Kı-m/i >K\K\. K(»ja SH\R(.HI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear