22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT1993 PERŞEMBE 12 DIZI H 1 F Z 1 V E L D E T VELİDEDEOĞLU 88 YILIN SEVİNÇLERİ, HÜZÜNLERİ MERİÇ VELİDEDEOĞLU 16yaşında sayaşmakiçin KuvayiMUKye'yevazılcb -2- Velidedeoğlu'nun, Rıza Nur ile bu ilk çaüşmasıdır. Daha sonraki yıllarda Rıza Nur'un Atatürk'e yöneltuği yalan dolu saldınlar, Atatürk karşıtlannca zaman zarnan ortalara döküjdüğünde de bunlara ilk karşı çıkanlardan biri olacak, Rıza Nur'un nankörlüğünü olaylann içinde yaşayan canlı bir tanık olarak sergileyecektir. • Yıl sonu okui tatılinde Ankara'ya gidip sûrgünü gen aldırtan Velidedeoğlu, bu kez Meclis'te, Atatürk'e karşıt gruplann oluşmasına son derece üzüiecektir. Henüzdaha pek genç ruhu -16 yaşmı sürmektedir- bu karşıtlığa isyan etmekte, öfkesini dışanya vurma fırsatı aramaktadır. Bunu çok gecmeden ya- kalayacaktır. 'ikinciGrup'diye adlandınlan bu karşıt milletvekillcri kalpaklannı önlemesine, yanı kalpağın sivri taraflan öne ve arkaya gelecek bıçimde gıymeye başlayınca. genç HıfzıVeldetde 600 kuruşluk Meclis memurluğu maaşmdan ayırdığı parayla hemen kendisine siyah kuzu derisinden bir Kuvayi Milliye kalpağı satın alır Bunu Mustafa Kemali destekleyen BiriiKi Grup (Anadolu ve Rumeh Müdafaa-i Hukuk Grubu) millctvekillerinin giydi- ğı gibi yanlamasına, yani ilk Kuvayi Milhyebiciminde gjyerek, onlann yanında yer alır Böylece tepİcisini belirt- r. ck. üzüntüsünü az da olsa haüfleür. Ne var ki bu uzun sı'ıreli olmaz. • Çarpışmalann ilerlediği güni^rde Ankara Lisesi'nin genç öğrencileri gönüllü olarak Kuvayi Mflliye'ye yazılıp, Oemirci savaşlanna katılmak •sterler Vaşı henüz 16'yı bile doldur.j.ımışolanHıfzı Veldet ile kira arkadaşlannın başvi.rulan geri çevrilir, ama kendınden iki yaş büyük sıra arkadaşı Ahıskalı Tahsın ile üst smıflardan yaşlan tutan öğrencileri gönüliü yazarlar. "Yerfi kumaş kullanma zorunluhığu" y destekleme amsı (1924) Ahıskalı Tahsin cepheye gitmeden bir gûn önce annesine yazdığı bir mektubu ve yüzüğunü cepheden geri dönmezse annesine teslim edilmek üzeresıra arkadaşı Mustafa Hıfzı'ya verir. öğrenci gönüllüler ancak okul taüllerinde çarpışmalara kaülabiliyorlardı. Okul açıldığında cepheden gönüllüler dönünce, aralannda Tahsin'in olmayışı Velidedeoğlu'nun bir yaşam boyu yüreğinde taşıyacağı acılardan bırini oluşturur. Arkadaşının vasiyetini yerine getirmek için, mektubu ve yüzüğü Batum milletvekili Hoca Nuri Efendi'ye verip, Tahsin'in Ahıska'daki annesine ulaştırması için aracılık yapmasınıricaeder. Batum milletvekilinden mektu- bun yerine ulaşuğı haberi gelene kadar da yüreği çarpar durur. • 1922 yılına gelindiğinde, Velidedeoğlu Trabzon'da lise son smıfı okumaktadır. O sırada Yunanblann Averofadlı zırhlısının Samsun'u bombala- dıgı haberi okulda büyük bir heyecan yaratır: Hava karardığında. yatılı öğrencilerle birlikte ilk protesto yüriiyü- şünü, o günkü adıyla ilk nümayişini yapan Ellerinde fenerlerle, marşlarsöyleyerek kentin içindedolaşırlar. Okula Kııvayi Milliyekalpağı ile * Bi- Kurayi Mflliye'ye "GönûDü" yazılma isteğinin amsı (ayakta soi başU) rinci gurnbun " yanında yerakb bahsinideele alır; önce bir- takım Arapça dualar okuyarak konuya kutsal bir hava verir, daha sonra bir okulda sözü edilemeyeçek o denli ay- nntılara girerki, dayanamayan Velidedeoğlu, gözü kapalı olarak konuşan hocasından döndüklerinde herhangi bir so-_ hocası. Oflu Recep Efendi'dir. sözister,duyuramayıncasıraya ruşturma açılmaz. Bu " Derslerin birinde Velidedeoğlu: vurarak: "Affedersiniz Hçcam, Velidedeoğlu için çok "Milli Mücadele bir cihat bu anlatüklannız önemlidir.Çünküböylebir mıdır"diyesorunca,Hoca Kuraru Kerim'devarmıdır" durumla karşılaşsaydı bu onun Efendi kızgın bir biçimde: "Sen sorusuna "Vardır" yanıtını ikina soruşturması olacaktı. talebesin böyle şeylere alınca. on sekiz yaşın tlki din dersi hocası ile yaptığı kanşma"diyerekonu yerine körüklediği onca geriüm ve • Yıl sonu okul tatilinde Ankara'ya gidip sürgünü geri aldırtan Velidedeoğlu, bu kez Meclis'te, Atatürk'e karşıt gruplann oluşmasına son derece üzüiecektir. bir tartışma sonucunda açılmışü. • Dın dersleri öğretmenlerinin günümüzde olduğu gibi, o yıllarda da bır sorun olduğu Velidedeoğlu'nun bu anısından anlaşılmaktadır. Trabzon Lisesi'nin din bilgisi oturtur. Hoca bu tek öğrencisineöfkelidir, öğrencisı de ona tutumundan dolayı içerlemektedir. Oflu Recep Efendi, 12'ncisınıfındin dersleri programına göre 'Kitab-ün-nikah' (Düıi evlenme ve boşanma) kurallannı anlattığı bir dersınde zifaf öfke ile 'olamaz' der. Hoca: "Ne biüyorsun" diye sorunca da: "Çünkü benim bildiğim kadar, Cenab-ı Hak böyle süfli işlerle uğraşmaz" yanıtını verir. SÜRECEK Yuıuunstandabiv Türksanatelçisi-3- Mustafa Kemal, Bedia Muvahhit'in "Ateşten Gömlek"te oynadığını bilmekte ve tıyatro sahnesine de çıkmasınıdoğru bulmaktadır. Böylece 11 Ağus- tos 1923 tarihinde "Palas Sineması" nda " Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin huzurlanyla" Darülbedayi. ilk temsilini verir. fbnürrefik Ahraet Nuri' nin "Ceza Kanu- nu" oyununda Bedia Muvahhıt de sahneye çıkar. V'asfî Rıza o günü şöyle anlatıyor:" Temsil büyük bir başan ile sonra erdi... Gazi başta olmak üzere, büyük kumandanlann alkışlannı selamlamak, sanatkarlariçin emsali görülmemiş heyecanlı bırzevkti... Davayı kazanmış. Müslüman Türk kadını, ımtihanını muvafTakiyetle vermiş ve böylece Türk sahnesine " Irade-1 Milliye" ile yerleşıp sahip olmuştu..."7 Bedia Muvahhıtin İzmir'de sahneye çıkışırun ardından, MuhsİD Ertuğrul da İstanbul'da Türk kadırunın resmen tiyatro sahnesineçıkması için girişimde bulunmaya karar verir. Cumhuriyetinilanından bir süre sonra, i Aralık 1923'te, Beyoğlu'nda Fransız Tiyatrosu (şimdi Ses Tiyatrosu) sahnesinde Shakespeare'in "Othello"'sunu sahneler. Muhsın Ertuğrul biryazısında bu olayı şöyle değerlendiriyor "Oyun başladı: Cumhuriyetin ilanından tam 38 gün sonra, İstanbul'da bir devrimi perçinleyecek veTürk üyatrosunda "kadınlı çağ"ı gerçekleştirecek olan perde açıldı. Bedia Muvahhit "Desdemona'a'yı, Münire Eyüp-Neyyire Neyir "Emilia"yı canlandırdılar. Piyes hiç aksa- madan oynandı. Oyun süresince hiç bir taşkjnlık olmadı. alkıştan başka! Böylelikle Istanbul'da Cumhuriyet Hükümeti'nin yetkili mümessilleri önünde, Türk kadınına bağnazlık eliyle vurulan pranganın halkalan kınlmış oldu. Tiyatro sanatı da Cumhuriyetin erdemlerinden ilkini böyle tanıdı ve tattı. Bedia Muvahhit, artık Türkiye'nin en önernli tiyatro sanatçılanndan biri olmuştur. Kısa bir süre sonra Darülbe- dayi'nin kadrosunagjrer. 1927 yılında eşi Muvahhit Bey'i, çok genç yaşta kaybeder. Bedia Muvahhit Darülbedayi'de kocasının ölümünden sonraki sezonda. "Üç Kışı Arasında" adlı oyunda sahneyeçıkar. BİR CUMHURİYET SANATÇISI E D İ A M U V A H H İ T GÖKHAN AKÇURA • Bedia Muvahhit'in İzmir'de sahneye çıkışının ardından, Muhsin Ertuğrul da istanbul'da Türk kadırunın resmen tiyatro sahnesine çıkması için girişimde bulunmaya karar verir. • Yunanistan Başvekili Venizelos, yemekte sanatçıya şunlan söylemiştir: "Sizinle görüştükten sonra karar verdim ki Türkün kadını diğer milletlerin kadınlanndan daha zeki vedaha okumaya, malûmat toplamaya hahişker. BEDİA MUVAHHİTANEKDOTLARI İsmet toönü ve Bedia Muvahhit Yunanistan gezisi strasmda Akropol'de mebuslan.. .Gazetecimiz. • Zehir zemberek bir cevap Yıl 1955. Yeni SesOpeı^'rKk Bedia Muvahhit'inadapKettigi 'Dengi Dengine' adh müzikMoyunoynarayor. Birgazetede,donsmm l d N h M M d d H b k d i dy , y , y ğ 'Ftorya'dan çatoıma bireserolduğunu kküaedince, Bedia Hanım, ertesi gün ayru gazeteye şöylebir telczıpyoflar: "(.)Ben "Dengi Dengine' isnnîi eseri ash Ahnancaolan "Die Farpiba Hanneman' isimli k<»nedâıin Franscca tercünıesâıdcBadapteettim. Nîtekim birçok seneevveJ,avnı pıyesi NabiZeki merhıımda adapteetmişve'Doknz Kiş Kendi {sm^te'namı ahmda Şehır Tiyatrosu"nda oynanmışör. Ben Nezihe Hanffnefendi'nın 'Florya" ısimB esHTrıi görüp okumdinış oknakla müteesârim. öyîegörühlyorki bueserlerini bendeğii. bir Aiman muharriralmışve kendi eseri olarakAimancabasurmış ve oynatmış. Bu kadarlada kalmayıpFranazlarda tercümeedip Paris'te tânsi eniişkT. Ben eserinasfetnn birTürk muharririneait okfugunu(î) bürnediğtm ıçin bu Aimancaeserin Fransızca tercüraesinden Türkçeye naküyapüm. Maruf AJrnanveFransKmuhamtenninböylebirşeye l d k J i d d i ^ b h 3 i l k !ç ş ^ ^ kabkbğırndandokyıkeiKİikrindenözürdilerinı.'' Daha önce bu oyunda başrolü Muvahhit ile bûiikte oynamışlardır: "Onun rolünü budefa Ercümend Behzat'la oynamaya başladık. Hergece sahneye çıkıp Muvahhit'in rolünde Ercümend'i göriince fena olurdum, ama rolümü aksatmadan oynadım." Kocasının ölümünün getirdiğı sarsıntıyı bir süre sonra atlatan Bedia Muvahhit, Darülbedayi sahnesinin aranan ve sevilen oyuncusu olarak yine öne çıkar. 1930yılında Gavrüktis'in başkanlığında İs- tanbul'a gelen bir Yunan tiyatro heyetinde Odeon Tiyatrosu'nda (şımdikj Lüks Sineması) sahnelenen Othello oyununda konuk sanatçı olarak rol alır. Desdemona'yı Yunanca oynayışı o denli başanlı olur ki ünü Yunanistan'a kadar gider. Bu nedenle ertesi yı), Başvekil İsmet tnönü başkanlığında Yu- nanıstan'a giden heyete katılması için çağn alır. Bedia Muvahhit, Atina'dan döndükten sonra izlenimlerini Artist dergisine yazar. Bu makaleden öğrendığimize göre. Yunanistan Başvekili Veırize- los, yemekte sanatçıya şunlan söylemiştir: "Sizinle görüştükten sonra karar verdim ki Türkün kadını diğer milletlerin kadınlanndan daha zekivedahaokumaya,malûmat toplamaya hahişker... Mesela siz Giritli, Kıbnslı yahut herhangi bir adalı olmamanıza rağmen Yunancayı okuyup yazacak, edebiyatını takip edebılecek kadar öğrenmissiniz. (Yemek yiyemiyor, büyük bir dikkatle dinliyordum). Fransızcayı ögrenmenizi o kadar şaşılacak bir hareket gibi karşılamam. Fakat Yunancayı muhitinin mecburiyeti değil, sırfbilgi olsun diye öğrenışiniz Türk kadınına karşı beni hayran bıraktı." Bedia Hanım'm yazısı şöyle devam ediyor: "Başvekilımiz, başvekilleri... Nazınmız, nazırlan... Mebusumuz, gazetecileri..Ne bıleyim ben? Beiediye reisi, sanatkârlan, halkı. esnafı, hepsine ayn ayn minnettanm...Yıne tekrar ediyorum ki hiç layık olmadığım merasimle karşılayıp 18 gün sonra aynı programla beni teşyi ettiler...Pire beiediye reisi, o kıymet biçilmez değerli adam, beni vapura kadar götürmek büyüklüğünü gösterd'. Bunlann hiçbin benim şahsım için değildi. Ben orada milletimin kadmı, milletimin tiyatrosunu anlatmaya çalıştım. Eğermuvaftak olabil- dimse eğer onlarda iyi bir tesir bırakabildimse, benim için bu tükenmez bir şereftir. Bunu o kadar muhafaza edeceğim ki öldükten sonra oğluma kalsın. Ona bırakabileceğim en temiz ve en zengin mirasım bu olacaktır" 10 SÜRECEK 6- Vasfi Rıza Zobu, O Gûnden Bu Güne.lst. 1977sJ8-79. ~-Zobu,<Lg.y. S.82J5 O gSmm aramh öyküsâ için ayru kitabin s.8OS6'ww bak-nı£jt- Muhsin Enuğnd, "EIH YJ Onct.." Cumhuriyet 6.12.1973 9- Anadolu. 26 Mayıs 1973.10- Oğ- buna Vlirm Olarak, Artist, sene Ijayı S, IS Ekim 1931 s.9-10. Bedia Muvah- Ut aym derginin bir sonraki sayısında da "Yunan Tiyatrosu Etrafinaa"adh, geziıun tiyatro izlenimlerini aktaran bir yao yaynlanuftır (Sayuı 7,29 Ekim 1931 jj) ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Aziz Nesin'in Konuşması Geçen çarşamba günü akşamı "Yüksek Tarpiyon" saatinde, "Salrnan Riışdü" ile ilgili tartışmada, AzizNe- sin ile Abdurrahman Dilipak'ı dinledim. Sorduklarımdan çoğu tartışmaları izleyememişlerdi. Kimi HBB'nin kana- lını bulamamış, kimisi de açık açıkduyamamtştı. İki gün önce, tartışmaların giriş bölümünü vermeye çalıştım. Abdurrahman Dilipak'ın, Atatürk'ün devrimlerine nasıl saldırılarda bulunduğunu, yalan yanlış şeylerle Köy Enstitüleri gibi Türk halkının yarattığı, onursal kurumları nasıl karalamaya, yaralamaya uğraştığını anlattım. Atatürk'ün devrimlerine, laikliğe, Köy Enstitülerine sövenler Müslümanlığı savunacaklar, öyle mi? Geçin efendim, geçin! Ama sövüyor diye kimse öldürülemez, öldürülmemelidir... Aziz Nesin, şöyle diyordu özetle: "... Önce yanlış Diyanet Işleri'nden başlıyor. Hüküme- tin içinde 'Diyanet Işleri' var; Diyanet Işleri'nden sorum- lu bir de bakan var. Böyle bir hükümet 'laikim' diyor. Bugün laik Türkiye yok, hiçbir zaman da laik Türkiye ol- mamıştır. Ne diye soruyor hükümet, Diyanet Işleri'ne, 'Bu kitap yayımlansın mı, yayımlanmasın mı?' diye; ne hakla soruyor hükümet? Hükümetin hakkı yok, Diyanet Işleri Başkanı 'nin da hakkı yok. Ondan sonra, üçüncüsü, bir de yasak koyuyor hükümet kararnameyle. Ben, üç-dörtyıl oldu bu işle ilgileneli. Yani, hemen ya- yımlandıktan sonra kitap, olmaz bu Türkiye için, o za- man hükümetin böyle bir kararnamesi olduğunu bilmi- yordum, şimdi biliyorum, yayımlayacağım. Kararname- nin insan haklanna aykırı olduğunu, kendi imzamla, dilekçeyle Bakanlar Kurulu'na göndereceğim. Bunu da yazacağım dilekçemde: 'Biz bu kitabı, her ne olursa ol- sun yayımlayacağız, gereken cezayı goze alarak. Çün- kü, bu bizim insanlık onurumuza dokunan bır olaydır.' Ben, baştan söyledim, Islami bir eser için bu yasak konsaydı, aynı tepkiyi kesin gosterirdim. Çünkü benim elimde kalemim var; Salman 'ın elinde kalem varsa be- nim de elimde kalem var. Bunlann yanlışlıklannı, hele Islamsam; Islam olmasam da gene yazarım ya... Başka bir şey daha söyleyeyım ben size; İslam olmak bakımından fetva' doğrudur. Bir Müslüman elbette ki, böyle yazıldığı zaman, kendisi ona yanıt vermezse -ki vermesi gerekir- vermezse ıdamlarına hükmeder. Suu- di Arabistan da da işte insanların eli kesiliyor hala; Is- lam kurallarına göre yapılıyor bunlar. Yoksa, onlar başka bir dine bağlı olarak yapmıyorlar bu işleri. Asıl sorun buradan kaynaklanıyor. Hoşgörü, hoşgörü' diyor arkadaşımız. Gerçekten de bir hoşgörü gerekli, Islam hoşgörü göstermiyor! Islami kendimize göre yorumlar- sak, yorumlara göre hoşgörü gösterebılir; ama Islamın kendisinin, Müslumanın kendisinin hoşgörüsu yoktur. Hoşgörüsü olmadığı şurdan belli; çok örnekler verebili- rim; Ramazan'da Istanbul, Ankara, Izmir'in dışında siz sigara içemezsiniz! Müslüman halk aynı şeyiyapıyor. O halk, elinden gelse, işte Suudi Arabistan 'daki gibi elini kesme, recmetme (taşlama) gibi olaylar burda da ola- calt. Gidiş de o noktayı gösteriyorkiyıllardır artan bu yoz din anlayışı, oraya göturüyor bizi, her gün daha fazla ar- tıyor. Ve butün bunlar Atatürkcülük adına yapılıyor... Biz Atatürk 'ü yaşadık, kitaplarda oğrendik. Atatürk za- manında yapılan her şey yapılmıyor, yapılmayan her şey yapılıyor. Vfe""*Â$aturKçüyüz J diyorlar. Böyle şey ol- maz. Hiç olmazsa desinler ki, Biz Atatürk'e karşıyız'; diyenler var tabii, onlara ben saygı duyuyorum; Ben Atatürk'e karşıyım' diyor tamam ve karşı olması lazım. Ben de Atatürkçu değilim ayrıca, ama, onlann nedeniy- le değil. Benim nedenim ayn. Neden? Asıl kararname yanlış. Diyanet işleri Başkanlığı 'nin hükümet içinde ol- ması yanlış. Diyanet İşleri, bugun yok zaten, fiilen yok. Memlekette birsürü Alevi yaşıyor, Alevilerin hakları var mı? Okullarda din ve ahlak dersi okutuluyor, yalan! Din ve ahlak dersi değil, büyük bir sahtekarlıktır, bugün okullarda okutulan Sünni Islam dersleridir. Yoksa din dersleri olsa, 'din tarthi' olsa, onu herkes ister, istemesi gerekir. Felsefenin özgür (seçmeli) serbest ders olarak bırakıldığı ülkede din ve ahlak dersleri mecburi oluyor. Ben dinsizim, çocuğumu niçin oraya göndereyim? Veya ben Aleviyim, niçin oralarda okutayım çocuğumu? Veya ben Hıristiyanım, Türkiye 'de yaşayan Hıhstiyan çocuğu, Rum çocuğu, ne diye bu... Türkiye deki bu düpedüz, adı- nı söylemek istemiyorum ama, adı söylenmez zaten, çok kötü bir durumdur ve bu kitabı çevirmemek ve bura- da yayımlamamak; Türk onurunu, Türkiye'nin onurunu kmcı bir olaydır, ben bu yüzden buna karşı geliyorum. Bu. Sovyetler Birliği zamanında orada yapıldı. Yasak ki- tapların hepsinin, orada bir adı vardı Rusça unuttum, fotokopileri çıkarılarak bütün Rusya'ya dağıtıldı. Burada açıkça söylüyorum ve bunu yapacağım. Ve bunun so- rumluluğunu alacak Türkiye'de çok insan var. Ayrıca benim karşı gelişim Uğur Mumcu nun ölümüyle ilgili de- ğil. Tabii o acı bir olay ama, bunun dört sene önceye giden başlangıcı var. Ayrıca bir kitabın yayımlanma hakkı okurlanndır. Kitap yayımlanıncaya kadar yazarın- dır, yayımlandıktan sonra dünya kamuoyunundur. Ve kitap yasaklamak mümkün değildir. Salman Rüşdü'nün pek değerli biryani yok, insan olarak da, yazar olarak da bilmiyorum ama, insan olarak yok. Çünkü, insan korkar tabii, öldürüyorlar, gorüyoruz öldurdukleri belli, şimdi burada korkarak inançlarından dönmek, güzel bir olay değil; bu olmaz..." BULMACA 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Hilmi Yaynz'un anlatı türündeki bir yapıtı. 2/ Kahvecitepsisi...Suakan musluksuz boru. 3/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Erik. elma. armut gibi meyvelerin kurutulmu- şu... Ateş. 4/ Demet du- rumundaki ekinler. 5/ 6 Kuyruksokumukemiği... 7 Değerli bır süs taşı. 6/ Demırinsımgesi.. Kazak 8 başkanlanna verilen ad. g 7/ Hollanda'nm para bi- rimi... Bir nota 8/ Bir tür kâğıt süslemeciliğı.. Bir zaman birimi. 9/ Bir yapıtta uzak. yabancı ülke- lerle ilgili olaylan. kişileri ve yöre- sel görüşlen yansıtma. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Moliere'in bir komedisi. 2/ Üs- tün bir yetkinin gücünü simgele- yen değnek... Avcı çantası. 3/îlkel bir silah... Nazi partisinin, "Kah- verengi Gömlekliler" de denilen hücum kıtasım simgeleven harf- ler... Bir çalgı. 4/ Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı bıçimi.... Dıvan şiirinın ölçüsü. 5/ İradesizlikten ileri gelen sü- rekli cansızlık. 6/ Başlangıçta yer alan... Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri. 7/ Çıplak vücut resmi... Temeli (iiklidc dayanan sözsiiz oyun... Bir nota. 8/ Telefon sözü... Hep bulunduğu \erde kalan büyük fıçı. 9/ Borç ödeme... Yerleşmiş ılke ya da yasaya uygun durum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear