25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ARAUK1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN Fransızlar başörtülü öğrenci istemiyor •Yakın geçmişe değin, ülkelerine gelen göçmenlere karşı hoşgörülü davran- makla övünen Fransa. başörtüsüyle geldikleri gerekçesiyle ikisi Türk, dört Müslüman kızın okullanndan uzaklaştınlmasından sonra, Türk imam Hüse- yin Konuş'u da sınırdışı etti Göçmenler ve göçmen kökenliler ise, kendilerine "ikinci smıf vatandaş"mış- larcasma davranılmasından yakınıyor ve Fransız yönetiminin "Transa'day- sanız, Fransız gibi yaşamak zorundasınız" şeklinde baskı yaptığmı iJeri sürü- yorlar. F ransa'da bundan dört yıl önce Müslü- man kız öğrencilerin başörtüleriyle okula devam etmeleri gündeme geti- rildiğinde hükümet, okul müdürlerine kendi kurallannı belirleme hakkını tanımıştı. Mü- dürlerin çoğu. kendi bölgelerindeki Müslü- manlarla yaptıklan görüşmelerin sonucun- da esnek davranmaya karar verdiler. Ancak geçtiğimiz ayın başlannda iki Türk ve iki Faslı kız, sınıfa başörtüleriyle geldikleri gerekçesiyle, okuldan uzak- laştınldılar. Hükümet. bu olayın ardından daha da ileri gidıp "Aflah'm emirferi, Fransız yasalanndan önce gelir" diye kızlan destek- leyen Türk ımam Hüseyin Konuş'u sınırdışı etti. Bu olaylar Fransızlarla ülkedeki yabana azınlık arasındaki ilişkilerin gitgide bozul- tnakta olduğunu ve sağcı hükümetin şeri- atçılardan kaygı duymaya başladığını gös- teriyor. Ancak hepsinden önemlisi son olaylar. Fransa'nın Uçüncü Dünya ülkelerinden ge- len göçmenlerin toplumsal bütünleşmelerini SljejNirto york Simcs sağiamakta yetersiz kaldığının kavran- masını sağladı. Yeni hükümet, başörtüsü konusunda tavır alarak. Fransa'da artık çokkültürlülüğe izin verilmeyeceğini belli etti. Hükümet. Fransa'daki devlet okullan- nda hiçbir dinsel simgeye izin verilmediğini belirterek, fslam'a karşı bir aynmcılık yapı- lmadığında ısrar ediyor. Bu konuda verileh açık mesaj şu: "Fransa'nın kültürel birliği ne pahasına olursa otsun korunmalıdır; İslam'ın bilc bu ülkede Fransız İslamı' haline gelmesi gerekmektedir." Muhafazakar milletvekili Pierre Lellouc- he, "Çokkültürlülük Fransa'nın sonu ohır. Burada Hıristivan, Yahudi, Müslüman iste- diğiniz her şe> olabilirsiniz; ancak hepimiz Fransızız. Bunun tek alternatifi kültürel azınlıklar oluşturulması" diyor. Gerçekteyse bunlar oluştu bile. Son 20 yıMır Arap ve Afrikalı göçmenler ve onlann Fransa'da doğmuş çocuklan Paris ve diğer Fransız kentîerinin banhyölerine yerleş- mekte. Bugün bu insanlar. Fransızlann gü- venmediği ve Fransızlara güvenmeyen bir altsınıf oluşturmuş durumdalar. Aynı zamanda muhafazakar lider Jacqu- es Chirac'ın daruşmanlığını da yapan Lello- uche. "İşler böyle devam ederse felakete sü- rükleniriz. kentlerin çeuesindeki banliyöler- de şu ana değin bir patlama olmadıvsa. bunun nedeni oralarda vaşayan gençlerin silah- lanmn buiunmaması. Ancak bu insanlarda Fransa'ya karşı büyük bir nefret birikti" şek- linde konuşuyor. Hükümet.'ilk adım olarak; 1880-1960 yıllan arasında 7 milyon kadar Leh, İtal>an, Rus. İspanyol ve Portekizli'yi toplumsal açıdan bütünleştirmeyi başaran politikaya geri dönmeye karar verdi. Bu politika, göç- menlere insan topluluklan gözüyle bakmak yerine. bireyler olarak görmeyi ve okullarda verilen eğiümle göçmen çocuklannın Fran- sız olarak yetıştirilmelerini öngörüyor. Ancak bu kez durum biraz daha kanşık. Göçmenlerin çoğu ne Avrupalı, ne de Hıris- tiyan. Hükümet bu nedenle kültürel ya da dini aynlıklan vurgulayan her şeyin (kız öğ- rencilerin başörtüsü takmalan ya da okul- larda Arapça öğretilmesi gibi), göçmenleri daha da böldüğünü ileri sürüyor. Bunun da Fransızlar arasında. ırkçıhğı ve yabana düşmanhğını beslediği belirtiliyor. I Yabancılar Fransızlaşsm Hükümetin göç uzmanlanndan biri olan Jean-Gaude Barreau, "Fransızlar ırkçı de- ğildir, ancak yabancılann Fransızlaşma- lannı, dinleri konusunda tedbirli davranma- lannı ve okullara birey olarak katılımlannı sağlamak istiyorlar" dedi. Hükünietin bu görüşü, gittikçe sayılan artmakta olan bir grup Fransız öğretmen tarafından da paylaşılıyor. Bu öğretmenler. ülkeye yerleşmeyi seçen göçmenlerin -bu in- sanlann çoğu geri dönmeyi düşünmüyor- ülkenin geleneklerini, yasalannı ve dilini be- nimsemeye teşvik edilmeleri gcrektiğınc inanıyorlar. Çok sayıda göçmen çocuğunun öğrenim gördüğü bir okulun müdürü olan Bernard Duattis. "70'lerde >e 80'lerde çok kültüriülü- ğü teşvik etmeve çaltşıvorduk. Okulda her dine özgü bavramlar kutlanırdı. Genellikle 'yaşasın farklıJıklar' şeklinde düşünüyorduk. Bugünse, olaylar tam tersine döndü" dıyor. Fransız hükümeti görevlileri ve öğret- menler. göçmenlerin kültürel vedini farklılı- klannın hoşgörü ile karşılandığı, hatta teş- vik edildiği ABD ve İngjltere'den örnek alı- nmaması gerektiğini düşünüyorlar. Barre- au, bugün Üçüncü Dünva göçmenlerinin daha önceki Avrupa kökenli göçmenlere kı- yasla. göç ettikleri ülkenin halkıyla bütün- İcşmcye daha az istekli olduklannı söylü- yor: "Meksikalılar Amerikanlaşmak istemi- yor. Araplar, buraya Franstzlaşmak için gel- miyor." Alan Riding Siyonizm ideali yıkılıyor v srailliler. tzhak Rabin ve Ya- I ser Arafat arasında, geçen ey- M lül ayında vanlan antlaş- tnanın tam anlamıyla yürürlüğe girmesi durumunda. geleçekte ken- dilerini nelerin beklediğini merak ediyor. Son derece yoksul ve seyrek nüfuslu Gazze'den çekilmek zorunda kalmayı bir kayıp olarak kabul eden Israilliler'in sayısı az. Ancak bir gün gelip de. Batı Şeria'- dan vazgeçeceklen fıkri en yumu- şakbaşlı Israilli'ye bile bir eksiklik duygusu veriyor. fsrail hala kendisini özel misyo- nu olan bir ülke, Yahudilere bir anavatan kurmak için savaşan ide- alist siyonist öncüler tarafından kurulmuş bir devlet olarak gör- mekten hoşlanıyor olsa da, mo- dem bir tüketim toplumu haline geldikçe önceki idealizmini büyük ölçüde yitirmeye başladı. "Alü Gün Savaşı'nı izleyen yı- 1larda siyonizm bir alınyazısına dö- nüştü: Baü Şeria'ya yerleşıp bölge- ye sahip çıkmak konusunda ısrar ctmek. Din ya da milliyetçilik duy- gulanyla gayrete gelen Yahudiler, Israil hükümetinin de onayıyla uzun zamandır Filistin'e ait olan topraklara 70'li yıllann sonlannda hızla yerleşmeye başladılar. Siyonizmin son siperlerinden biri olan bu topraklar bugün ise, bir uzlaşma konusu halini aldı. Bugün Batı Şeria'da yaşayan İsraillilerin çoğu, özellikle dindar Yahudiler, kendilerine ait olduğu- na inandıklan bu topraklardan vazgeçmeyecekleri konusunda ısrar ediyorlar. Eriha gibi özerk bölgelerde düzeni sağlamakla gö- revli Filistin polisinin yetkisini ka- bul etmeyeceklerini, hatta gerekir- se dövüşebileceklerini belirtiyorlar. Banşa karşıhk toprak vermeye gönüllü olanlar genellikle laik Ya- hudiler. Çoğu, siyonist ideolojinin artık etkisini yitirmiş bir güç oldu- ğunu kabul etmeye yanaşmıyor. Siyonizmin önünde daha gerçek- leştireceği çok şey olduğunu iddia ediyorlar: Jsrail'e daha çok Ya- hudi'nin yerleşmesini sağlamak ve Doğu ile Baü arasında köprüler kurmak için ülkenin benzersiz konumundan ve değişik anadillere sahip nüfusundan yararlanmak gibi. Israilli yetkililer, son günlerde daha güçlü bir İsrail ekonomisi kurmak için "ekonomik sjyonizm" ve "yüksek teknoloji ayonizmiv> gibi terimler kullanmaya başladı- lar Bir zamanlar Yahudi devletinin kuruluşuna yardım etmiş olan bu ideolojiye ne olursa olsun, 130 bin Yahudi "duşman Araplar'ın ortası" dedikleri yerde, yani Batı Şeria'da yaşamaya devam edecek. Meretz Parti'si üyelerinden Dedi Zucker. bu insanlann İsrail'e geri dönmele- rini sağlamak için mümkün olan her şeyin yapılması gerektiğini ileri sürdü. Bunu gerçekleştirmenin biryoiu, Batı Şeria ve Gazze'de yaşayan Yahudilere verilmekte olan cömert konut yardımlannın durdurulması olabilir. Bunun dışında bölgeden aynlan- lara tazminat ödenmesi ve İsrail'de konut sağlanması, bu topraklara ideolojik amaçlarla değil de maddi çıkarlar için yerleşmiş on binlerce Yahudi'yi geri getirmeye yaraya- caktır. Zucker. Batı Şeria ve Gazze'ye yerleşmiş Yahudiler'in bölgeden aynlmalannı sağiamak için müm- kün olan her şeyin yapılmaması halinde geride "Yugoslavya'daki dunıma dömisebilecek bir embri- yon" bırakmış olacaklannı belirli- yor. Oysa siyonistlerin bölgeye yer- leşmelerine neden olan büyük düş, kesinlikle bu değildi. Newsweek Angııs Deming Arafat'tn zovlupoMk dönemed Gazze'deki İsrail gjzli ajanlan FKÖ'nün silahlı kanatlan- ndan biri olan El Fetih üyesi üç kişiyi tuzağa düşüriip, 23 yaşı- ndaki Ahraed Ebu Riş'i öldürürler. Olay, işgai alündaki topraklardaki halkı galeyana getirir ve Gazze, taş- layan çocuklarla tsrail birlikleri arasındaki yeni bir çatışmaya sahne olur. 24 saat içinde askerler bir genci öldürür ve 65 Filistinliyi yaralarlar. IGözegöz, dışediş Şiddet Batı Eriha'ya sıçrar. Filis- tinli gerillalar. Ramallah yakınında yol kenanna park etmiş araçlardakı israillilerin üzerine ateş açarak 24 yaşındaki anaokulu öğretmeniyle, 19 yaşındaki bir öğrenciyi öldürür- ler. FKÖ'yle banş antlaşmasına karşı çıkan Yahudiler de barikatler ku- rup, lastikleri ateşe vererek buna karşılık verirler. Bir gün sonra da, Hebron'da ıntifada askerleriyle ça- tışan silahlı Yahudiler bir Filistinliyi öldürür ve dokuzunu da yaralarlar. İsrail Filistin ilişkilerinde mermi- ler ve toz dumanıyla yeni dönem, ne yazık ki, sonuncu olacağa benziyor. Bütün bunlara karşın. İsrail Baş- bakanı İzak Rabin ile FK.Ö Başkanı Yaser Arafat'ın geçen eylülde Beyaz Saray'da el sıkışarak imzaladıklan anlaşmanın bütün bunlara bir son vereceği umuluyor. Gelecek hafta Filistinliler kendi hükümetlerini ku- racaklar ve İsrail birlikleri Batı Şe- ria'daki Gazze ve Eriha'dan çekile- cekler. I FUistinlUerdevlet I yönetebilecekler mi? İsrail ve Filistinli görüşmecilerin kendi güvenlik ve sınır sorunlannı 13 aralıktan önce çözmeye çalıştığı sırada. Rabin; uygulamanın belirle- nen tarihte başlatılabilmesinin çok güç göründüğü şeklinde bir uyanda bulundu. Arafat da, şiddetin 'İıarış süredni tehdit edebileceği"ne ilişkin kaygıla- nnı dile getirdi. Ancak FKÖ lideri, Time'a. "banş sûreci, her şeye rağ- roen, sûrecekör" mesajını verdi. İsrail birliklerinin çekilmesi biraz gecikse bile, otoritenin Filistinlilere devredileceği gün hızla yaklaşıyor. Şu anda en önemü sorun, Arafat ve Filistinlilerin kendi kendilerini yö- tşgal altındaki topraklarda sürekli yenilenen senary o değişecek mi? ÖMürülen çoeuklar, ateşe verilen lastikler, yıkılan barikatlar.. acılar... acılar.. netmeye hazır olup olmadıklan. Tunus'taki FKO liderleri, yöneti- mini de\Talacaklan ilk topraklar olan Gazze ve Eriha'nın. siyasal ve ekonomik yönetimlerine ilişkin planlar yapıyorlar. Geçen hafta ge- nel merkezdeki havada. örgütün kendisini devrimci bir örgütten, iş- lerlik kazanmış bir hükümete dö- nüştürmeye henüz haar olmadıkla- n kaygısından doğan bir huzursuz- luk söz konusuydu. Ürdün'deki üst düzey bir FKÖ yöneticisi u Yönetmek dışmda her şe- yi hayal edebiliyoruz" derken, aynı kaygıyı dile getiriyordu."Meslektaş- laruna yönetim zihniyetine kendimizi ha/ırla\ abilmek için bir dönüşüm dö- nemine ihti\acımız olduğunu sövlü- yorum." Bu kendıne güvensizlik kısmcn Arafat'ın "tek adam' yönetiminden ve yetkilerini astlanyla paylaşmak konusundaki isteksizliğinden kay- naklanıyor. Şimdiye dek örgütünün tüm işlerini başkentten başkente uçarak, sürekli destek arayışıyla sürdürmüş olan Arafat, artık yeni dönemin yapısına ilişkin raporlarla ilgilenmek için yerleşmek yerine, ha- la ofisinin dışında olmayı yeğliyor. Dahası. gittiği zaman da yardım- cılanna tam karar yetkisini vermi- yor. Durumu protesto eden en güveni- lir iki yardımcısı. Mahmud Abbas ve Yaser Abid Rabbo geçen hafta bir yürütme kurulu toplantısını boykot ettiler. Bu şekilde meclis çoğunluğu sağlanamadığı için Arafat'ı, aldığı karan ertelemeye zorladılar. FKÖ yetkililerine görc bu, Ara- fat'ın liderliğine karşı bir meydan okuma değil, yetkilerini paylaşma- ya çağnydı. Geçen hafta önemli bir karar da- ha ahndı: "Filistin Llusal Kurulu" oluştunılması. Bu kurul gelecek yıl- ki seçimlere değin Gazze ve Eriha yı yönetecek. 10 üyesi Tunus'taki FKÖ Yürütme Kurulu'ndan. 10 üyesi de işgal altındaki bölgede ya- şayan Filistinlilerden oluşuyor. Arafat başkan olacak, ama diğer üyeler seçilmeyecck. Hızlı ekonomik gelişme. yeni Fi- listin hükümetinin geniş halk deste- ğini kazanmasıjçin çok önemli ol- duğundan. FKÖ'nün ekonomik uz- manlan Eriha'da bir telekomüni- kasyon sisteminden Gazze'deki 150 milyon dolarlık birhavaalanı inşası- na dek uzanan. 2500 adet yeni proje hazırlamış durumdalar. Öncelik. Gazze'de altyapı kurul- masına verilecek. Batı Şeria Arapla- nnın çoğu FKÖ içindeki yoğun yoz- laşmanın yatınm parasınm çoğunu yiyip bilirmesinden korkuyorlar. Arafat onlan yatıştırmak için bağımsız bir mati danışmanlık fır- masıyla anlaşma yaptı. FKÖ yetkilileri. Filistinlilere elle tutulur bir şeyler kazandıklannı ka- nıllayubilmek için 13 aralığa kadar en azından yeni güvenlik güçlerinin göreve başlamasının önemli olduğu kanısındalar. Filistin polisinin böl- gedeki şiddet üzenndeyatıştıncı etki yapma olasılığı da var. Uzakdoğu büyümeyi sürdürüyor £e Doğu Asya ve Uzakdoğu da dünyanın tüm diğer bolge- leri gibi Batı'yı taklit edi- yor. Başannın göstergeleri İsviçre saati, Alman veya İsveç limuzini, Fransız parfümü ve. çok zenginler için, sanat eserleri (özellikle Batılı sanatçılara ait) koleksiyonuna sa- hip olmak. Onlann çocuklan artık kot pantolonu, Mkhad Jackson konserinde izdihamı, rap'i veya cazı, McDonalds'ta hamburger ve kremalı dondurma yemeyi tercih ediyor. Aynca televizyon reklam- lanndakı tiplcn. yaşam şeklini ve İngilizce'yi de unutmamak gerekli. Batılılar Asyalılara gösterdikleri veya Asyalılann kullandığı yön- temlerin sonuçlanndan çekiniyor. Çünkü kültürel ve sosyal çevreleri çok farklı. Bu yüzden Baü'nın 8-10 kuşakta geldığı yere iki ku- şakta gelen Asya. birçok ödün ve- riyor. Kültürel miras. insan hak- lan veçevre bilinci, verilen ödünler listesinde ilk sıralan alıyor. Baü'- nın ve Amerika'nın sanayileşmiş güçlerinden alınan desteklerle sos- yal haklardan yoksun ve düşük ücretle çalışan işçiler, dünya piya- salanna oranla çok düşük maliyet- li mallar üretiyor. I YenUikler onlan da cezbediyor iletişimin inanılmaz gelişmesiyk beraber Uzakdoğulular yenilikle- rin cazibesine diğer ülkelerin halk- lanndan daha fazla kapıbyor. Uzakdoğu'yla Doğu Asya arası- ndaki en büyük aynm burada or- taya çıkıyor. Doğu Asya'da mil- yonlarca insan akşamlan televiz- yonlannın karşısında oturmuş ha- yallere dalıyor. Ama Woody Al- len'ın ya da Louis de Funes'nin fılmleri değil, genellikle Bruce Lee (veya mirascılan) gibi kahraman- larla süslenmiş masallar onlan bu büyülü dünyaya sokuyor. Uzakdoğu'nun gizemli hikaye- leri sadece filmlere değil, diğer sa- natsal etkinliklere de yayılmış du- nımda. Batı'nın ve Doğunun kanşımı ortaya büyük zengınlik çeşitliliğı ve özgünlük ortaya çıkarmış. Konfüçvüs'ün mirascı- lan (Çin, Japonya. Kore ve Viet- nam halklan) gelişımlerini ve cv- rimlerini, düşünülenin aksine, en- telektüel zenginlik içinde gerçek- leştınyor. V zakdoğu'ya bakarken olaylan genellememek gerekiyor. Çünkü böl- gesel ve kültürel farklıhklar, gelişi- mi ve evrimi değişik oranlarda et- kiliyor. Genellemeler yanhş sonuç- lara vanlma olasılığını arttırabilir. Bazı Doğu Asyalı yöneticiler Bau kültürüne karşı çıkıyor. Bu- nun nedeni çıkarlanna uymaması. Batı kültürünü özümseyememiş olmalan veya ikisi birden olabilir. Bu nedenlcrden dolayı. Batı'nın insan haklanyla ilgıli uyanlannı yanlış anlıyorlar. Bu uyanlar in- sanlann korunmasından başka bir amaç taşımıyor. Doğu Asya'da halkın, sosyal haklar ve kadınlann oy kullanması gibi haklan alması on yıllar sürdü. Bugün gelişimlerini sürdüren birçok Uzakdoğu ülkesi. gerek teknolojik açıdan gerek sosyal ko- num açısından Avrupa ülkelerine yaklaştı. Örneğin Singapur tek parti yönetimindeki 30 yıllık sana- yileşmeden sonra. sosyal korunma konusunda Doğu Avrupa ülkele- rinden açıkça ıîeriye geçti. Artık Doğu Asya ve Uzakdoğu, işçiliğin ucuz olduğu ve sosyal güvenliğin bulunmadığı bölgelerden biri de- ğil- Jean-Claude Pomonti Mafya da 'küreselleşiyor' Değişen dünyada, mafya da artık eskisi gibi değil. Bir zamanlar yalnızca şiddet eylemle- riyle tanınan mafya; politik. ekonomik ve toplumsal değişimlerje, eskisinden çok daha örgütlü bir yapı kazandı. Bir İtalyan polisi. "Eski mafya, eği- timsiz hödüklerden" oluşurdu diyor. Pablo Escobar. şiddetin birsimgesiydi. Ancak. yeni mafya, çok daha karmaşık, uluslararası boyutlan çok daha geniş ve Sicilyalılar'dan çok daha tehlikeli. Tüm dünyada haberalma örgütleri odak nokta- lannı casuslardan suçlulara doğru kaydınyor. Orta- da çok ciddi bir tehdit var. Washington, Lİusal Stra- teji Enformasyon Merkezi'nden Roy Godson, örgüt- lü suçtaneldeedilen yıllık kânn 1 trilyondolar oldu- ğunu tahmin ediyor. Rusya'dan Tayland'a kadar değerli hammaddelerin ihracatı suç örgütlerinin cli- ne geçiyor. Newsweek"in öğrendiğine göre, CIA, ör- gütlü suç gruplannın nükleer silahlar edinip edine- meyeceğini soruşturuyor. Uyuşturucu bağımlısı Çekler, kartellerin yeni hedefi. | etkeı Peki, mafyayı bu hale ne getirdi? Yanıt şu: Pek çok politik, toplumsal ve teknolojik gelişim, örgütlü suç için alan yarattı. Bilgisayar ve haberleşme teknolojisindeki gelişme- ler bunlann başında geliyor. Elektronik sermayeak- tanmı sağlayan sistemlerle milyarlarca dolar, sani- yeler içinde dünyayı dolaşabiliyor. Faks ve ccp tele- fonlan, konuşmalann takibini olanaksızlaştırdı. Amcnka üzerinde uçan uyuşturucu kartellerine ait uçaklar, radar takibinden kaçabilecek donanıma sa- hip. İkinci etken komünizmin çöküşü. Eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa toprak lannda kâr motifinin yeniden doğması. hükümetlerin güçsüzlükleriyle 'Suçörgütü' olarak bilinen mafya; politik, ekonomik ve toplumsaldeğişimlere ayak uydurdu birleşincc. ortaya yıkıcı bir kanşım çıktı. Üçüncü etken ise, ilk ikisinin bir sonucu' Ulusal sınırlann önemlerini giderek yitirmesi. Daha 1960"- larda Japonlann turistik amaçlarla yurtdışına g- kmasına izin verilmiyordu. Daha birkaç vıl önce. Sovyetler Birliği. Doğu Avrupa ülkeleri ve Çin'de. dışan çıkmak için vize alabilmek büvük başanvdı. Doğu Avrupa ve Rusya'daki çeteler Sicilva maf- yasına silah satıyor. Geçen yıl Japon ve İtalyan gangsterlcr Paris'te konferans düzcnlcmck üzere bir araya geldi. Suçlulann kapalı toplumlardan daha geniş bir alana yayılmasıyla. suçlular arasındaki re- kabet de yayıldı. Bu rekabetin. dördüncü bir etken yüzünden şid- detlenmesi kaçınılmaz görünüvor. Bu dördüncü et- ken de zengin dünyanın uyuşturucuva. özellikle ko- kaine duyduğu açlık. Kokain. tüm dünyadaki mali sistem içensinde dolanacak kadar büyük miktarlar- da para üretiyor. Paris'teki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü. her yıl. uyuşturucudan elde edi- len 85 mılyardolann mali pivasada aklandığını tah- min ediyor. Kokain krallan hep istila edecek yeni topraklar anyor. Kartellerle başa çıkmak için geliş- tirilen yeni yasalara karşın, uyuşturucu kartelleri bunlarla başa çıkmanın da bir yolunu buluyor. Önce, parayı yatıracak kirli ya da temiz yeni işler bu- luyor sonra yeni pazarlar anyorlar. Doğu Avrupa vc eski Sovyetler Birliği, pazarlara giden yolda çok işc yanyor. ABD Uyuşturucu Ka- çakçılığını Önlcmc Vlcrkezfnden bir vetkili "Doğu Avrupaldar uyuşturucu konusunda bilgilendirilme- mişler... Sınır görevlilerinin çoğunda. merkezierini ha- berdar etmeye yarayacak bir teisiz bile yok" diyor. Asya mafyası. özellikle A BD'de gelişen yeni bir işe el atıyor: İnsan kaçakçılığı. Bazı ycıkililer. Ame- rika'ya her yıl 100 bin Çinli'nin kaçak vollardan girdiğini tahmin ediyor. ABD Adalet Bakanlığı'- ndan bir yetkili "Yabancı uvruklulann kacakçıiığı, yalnızca göcle ilgili bir sorun olmaktan çıkıp örgüttü suçun dışavurumu haline geldi" diyor. Burada da bir kez daha polilik ve ekonomik deği- şimlerin etkisini görüyoruz. Tayvan hükümetinin, ağ ile balık avını yasaklaması. yüzlercc lekne sahibi- nin yeni iş olanakları aramasma ncden oldu. Aradı- klannı. göçün hızla arttığı Çin'de buldular. Sicilya babalan da. yüzyılın başında. Yeni Dün- va'ya gitmek isteyen köylülcr ıçın ay nı şcyi yupmıştı. IHükümetler ne yapabilir? Hükümetler örgütlü suç karşısında gerçekten güç- süz mü? Bu çok doğru değil. Ancak öncelikle, suçun yeni şekillenen uluslararası karakterini kabul etmek gerekiyor. Paranın aklanmasına karşı uluslararası önlemler alınmalı. Bunun dışında Amerika gibi zen- gin ülkelerin. sözgelimi Estonya dili konuşabilen yetkililere gereksinimi var. Newsweek, CIA'nin Cali karteline sızdığını öğrendi. Biraz zamana gereksinim var. Sovyetler Birliği çö- küp de, sınırlan dünyaya açıldığında, bu yeni dün- yada zengin olunabıleceğini, ilk olarak suçlular fark etti. Unutulmaması gereken şu: Zengin ülkeler yok- sul ülkelerle karşılaştınldığında, suçla başa çıkmak için çok daha iyi örgütlenmiş durumda. Ve mafyayla başa çıkılabilmesi için hala umut var. Nevrsweek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear