01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 KASIM1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 GATT arifesinde ABD ile Fransa arasındaki 'söz düellosu', anlaşmayı Vetoyla' tehdit ediyor Sam Aıııea göziinülıoroza diktîEkonomi Servisi - Dünya ekonomisini şu sıralar en çok il- güendiren konu, GATT (Güm- rük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması). Anlaşma bünyesinde 1986 yı- lından bu yana sürdürülen Uruguay Raundu, normal sü- resini 3 yıl gecukten sonra ge- çen yıl sonunda bir ara çıkmaza girmişu. Özellikle tanm ürünle- rinin sübvansiyonu ve lüks tü- ketim mallan konusundaki an- laşmazlıklar, dünyayı bir ti- caret savaşının eşiğine getirmiş- ti. GATT çıkmazı; ABD ile AT'nin son anda vardıklan uzlaş- mayla çözülebildi. Taraflar, Uru- guay Raundu'nun 15 Arahk 1993'te tamamlanması ko- nusunda ılke an- laşmasına vanldı. Ancak GATT ko- nusundaki anlaş- mazlıklann bu ta- rihte çözümlenip çözümlenemeyece- ği konusu halen tartışılıyor. Çıbanbaşı Fransa GATT görüşmelerinde en büyük engel AT ile ABD ara- sında tanma ürünlerine uygula- nan sübvansiyonlar konusunda yaşanıyor. AT içinde de bu konudan en ğunu söyledi. Ancak göriişme sonrası bası- na açıklama yapan Sir Leon Brittan AT ile ABD arasında yapılan Blair House tanm ü'ca- reti anlaşmasında baa hüküm- lerin değiştirilmesinin mümkün olabileceğjni belirtiyordu. Bununla birlikte Fransa Baş- bakanı Eduard BalUadur ikili görüşmeden pek de memnun kalmadığmı her fırsatta belirti- yor. Balladur konunun AT ülke- lerinin bütünlüğünü bozar bir tehdit halinc geldiğini de vurgu- ümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması Uruguay Raundu'nun 15 Aralık Zirvesi yaklaşırken; Washington, Paris'in "tanm ürünlerinin sübvansiyonu" konusundaki katı tutumuna ve "GATT'ı veto ederiz" çıkışına karşı, Fransa'yı "dünya ticaretinden dışlamakla" tehdit ediyor. çok rahatsız olan ülke Fransa. Fransa ABD tarafına özel- likle tanm tıcareti, görsel ve işit- sel ürünlerin ticareü ve dünya ticaretini kontrol altında tuta- cak bir kurumun oluşturulması konulanndaki isteklerini dik- kate almaması halinde GATT anlaşmasını veto edeceği tehdi- dini savurmuştu. Son gelişmeler Arahğın 15'inde yapılacak olan zirve öncesi son gelişme AT ticaret görüşmecisi Sir Leon Brittan ile Amerikan ticaret gö- rüşmecisiMickey Kantor ara- sında Washington"da yapılan göriişme oldu. Görüşme öncesi bir açıklama yapan Kantor Fransa'nın tutu- NAFTA munun devam etmesi halinde dünya ticaretinden soyutlana- cağını vurgulayarak ABD'nin tutumunun ise çok acık oldu- layarak. ABD'yi "AVnin bö- rünlüğünö bozmaya çalışmanın hetn yararsız hem de tehlikeli bir kumar olıır" diverek uyardı. GATT Uruguay Raundu öncesi ABD Temsildler Mec- lisi'nin ardından da senatosu- nun NAFTA'yı onaylamasmın Clinton yönetimini çok rahat- latüğj bir gerçek. NAFTA sonrası APEC olu- şumunun da kısmen de olsa ha- yata geçirümesi ABD hükü- metinin hanesine bir aru puan olarak yansıdı. Clinton'ın tavn Toplantı öncesi Beyaz Sa- ray'da Clinton yönetiminin ekonomik yardımcılanndan Bonınaıı Cırtter Clinton'ın ge- rektiğınde GATT görüşmeleri- ni reddebileceğini, ancak iyi düzenlen- mış bir GATT tek- lifını benimseyebi- leceğini söyleyerek, bir anlamda Ame- rika'nın görüşme- lerdeki bakış açısını çiziyor. Amerikan yöne- timinin toplantının sonunda bir sonuç alınamaması halin- de çıkabilecek bü- yük ticari tehlikelerin bile göze alabileceği Cutter tarafından da açıkça dile getiriliyor. Tüm bu gelişmeler ışığında şimdı ABD'nin GATT görüş- melerinde başta Fransa olmak üzere AT'nin isteklerine ne öl- çüde cevap vereceği de merak konusu. DÜNYA EKONOMİSEVE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Avrupa'da politik konsensüs zayıflıyor A vrupa'da gerek hükümette gerekse ^k de muhalefette olsun, geleneksel / M merkez partilerinin karşılastıkları / M bellı başlı ekonomik ve politik so- •*• -*- runlara çözüm üretmekteki ba- şansızlıkları, soğuk savaşın bitmesinin etkile- riyle bırleşmeye başladı. Bu gelişme, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa'da egemen sermaye birikim tarzının duzentenmesinin üzerıne oturduğu politik konsensüsü tehdit etmeye başladı. Böylece, 1980lerin sonunda başlayan ekonomik durgunluğun etkıleriyle birlikte global ekonomik krızin yeni bir aşama- ya girmesinin ilk belirtilerıne şahit oluyoruz. Ekonomik politikada kısırlık Bugün Avrupa'daki hükümetlerin durumunu aşağı tükürsen işsizlik ve yoksullaşma, yukarı tükürsen bütçe açıkları ve borçlanma olarak tarif etmek mümkün sanırım. Hükümetler 1980'ler boyunca enflasyona karşı mücadele ettiler ve "büyük bir zafer" kazandılar. Ne var ki bu bir Phyruss zaferı oldu. Gelınen noktada, enflasyona karşı ızlenen politikalar artık eko- nomik durgunluk ortamında sorunlan ağı- rlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu yüz- den hükümetler ne yapacaklarını bilemez hale geldi. Kamu maliyesi buna iyi bir ömek Av- rupa'da ortalama bütçe açığının GSMH'ye oranı 1989'da %3 iken 1993'te %7'ye çıktı 1980'de kamu borçlarının GSMH oranı %43 iken bu rakam da 1993te %66'ya ulaştı. Bir OECD araştırması bu açığın önemli bir kısmının devrevi değil yapısal olduğunu, yani ekonomik toparlanmanın başlamasıyla birlik- te ortadan kalkmayacağını tespit etti. öyleyse devletlerin malı knzi ekonomik toparlanması- rasında da devam edecek. Bütçe açıklarını ve kamu borçlarını azaltmanın yollarını hangi ikti- satçıya sorsanız size hemen kolaylıkla söyler: Hükümet harcamalarını keseceksiniz ve vergi gelirlerini özellikle dolaylı vergilere yüklene- rek arttıracak, sermaye gelırlerine ıse dokun- mayacaksınız. Ama hükümetler için bu tedbir- lerı almanın, politik maliyeti çokyüksek. Genış seçmen kitlesı başka başka, canını yakmaya- cak çözümler istiyor. Hükümetlerde ıse bu yok. Durgunluk sırasında işsizlik Avrupa'da 1990'- da ortalama %8.7'den 1993'te %11'e çıktı. 1994te işsizliğin %12'yi geçeceğı tahmın edilt- yor. Bu koşullarda hükümetler, "çaresız" ka- mu harcamalarını azaltmak ıçın ve gelirlerini ârtftrmak içın ve bu aracfa sermaye bırikimine destek olmak için sosyal harcamaları kesme- Avrupa'daki ekonomik kriz işçileri sokağa dökrü. ye, kamu işletmelerıni "uygun" fiyatlarla özel sektöre devretmeye ve de emek pazarmı daha elastik bir hale getırmek içın yenı yasalar çı- karmayaçalışıyorlar. Bu ise hem genel olarak yoksulluğu hem de ışsızlıği arttırarak sosyal istikran tehdit ediyor. likler yaşanacağına işaret etmiştim. Geçen haftalarda bu gergınlikler birbiri ardına su yü- züne çıkmaya başladı. Hükümetler ücretleri düşürmek ve emek pa- zarını yenıden şekillendirmek işine kamu sek- töründen başladıkları için ılk çatışmalar bura- dasuyüzüne çıktı. FransızHavayolları işçileri, hükümete sert bir şekilde. yürüyüşlerle, polıs- le çatışarak, pıstterde lastik yakarak, etrafı tah- rıp ederek cevap verdiler. fngiltere'de Tower of London'daçalışankamugö- revlileri greve çıktılar. Italya'- da işçiler büyük sokak gösterı- lerı ve grevler düzenledıler. ispanya hükümetı ile sendika- lar arasında sürmekte olan "toplumsal anlaşma" pazarlı- kları geçen hafta çıkmaza gırdı ve birdenbire geniş çaplı ve son derecede kızgın bir işçı kitlesi genel grev çağrıları ile sokaklara döküldu Hatfa so- nunda Belçika'da da "toplum- sal anlaşma" pazarlıkları ka- raya oturdu ve genış çaplı bir genel grev ılan edıldı Alman- ya'da ise çatışma ozel sektör- de patladı, metal işçileri sendi- kası ile metal sanayii ışveren- ler sendikası savas çığlıkları içinde karşı karşıya geldıler. Avrupa'da kış soğuk geçerken sos- yal atmosfer fıızla ısınıyor Bu sütunda, bırçok defa, Avrupa'da politik ortamın ısısının yükselmekte olduğuna ve hü- kümetler emek pazarına müdahale etmeye başlayınca endüstriyel ilişkilerde ciddi gergin- Bu arada işçılerin protesto eylemlerinin. gıde- rek işyerlerini hedef alan grevlerden zıyade sokaklara dökülmek şeklinde, bugüne kadar pek sık görülmeyen, yeni bir özellik kazan- ması eğilimi ıse sosyal barışın hızla yıpran- dığının bir başka göstergesıydi. Fransa'da ve Yunanistan'da ışçi eylemlerinin yanı sıra öğ- rencıler de protesto gösterıleri düzenlediler. Ve İtalyan seçimleri.. Son yıllardakı politik gelişmeleri iz- leyenler, ekonomik krizin etkîlerinın insanlar- da bir ümitsizlik, şaşkınlık, belirsızlik ya- rattığını ve bu ortamda da mistik, akılcı olma- yan ve esas olarak hayalı düşman veçözümle- rin öneçıkmakta olduğunu görüyorlardı. Doğa üstü mistik güçlerden medet umma, fal, okült vebenzeridahaazzararlı uğraşıların yanı sıra ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve nihayet faşist hareketler gıbi son derecede tehlikeli eğilim- ler de güçlenmeye başlamıştı. Bu gelışmele- rin nasıl sonuçlara yot açabileceğı ve orta va- dede ne anlama geleceğinı ıse italyan seçim- leri gösterdi Bir yıldır skandallarla çalkalanan İtalya'da yerel seçimlerde ülkeyi 45 yıldır yö- neten merkez partilerı çöktüler. Politik yelpa- zenin sağ ve sol uçlarındaki partıler büyük ka- zanımlar elde ettiler. Adını değiştırmış olan komünist parti ıse ancak bir serı ittifaklarla du- rumunu koruyabildı. Komünızm tehlikesinin kalkması soğuk savaş döneminın partilerini bırden bire politikasız bırakırken yöneticı taba- kanın arasındaki uzlaşmaları dağıttı. Bu duru- mun bir sonucu olarak kirli çamaşırların ortalı- kta yıkanmaya başlanmasıyla patlayan skan- dallar da halkın bu partilere ve kadrolara gü- veninı alabildiğince yıkmıştı. Sonuç, Mussoli- nı'nin torunu tarafından yönetilen faşist ve ayrılıkçı Kuzey Lıgası'nın kazançlı çıkması oldu. İtalyan seçimleri gösterdi ki Avrupada merkez partileri geriliyor, politik uçlar, bölge- cilik güçleniyor. ırkçılık, yabancı düşmanlığı yükseliyor. Seçmenin geleneksel tavrı deği- şiyor ve protesto oyları büyük onem kazanı- yor. Birçok Avrupa ülkesinde büyük (çoğu ko- münist veya Hıristiyan demokrat)sendika kon- ferasyonlarının (birinin komünist partilere, di- ğerinin hükümet partılerine yakın olmasından dolayı) gerılemesi ile ışçi sınıfı üzerindeki kontrollerinın azalması da konsensüsün he- men her düzeyde yıkılmakta olduğunu ima ediyor. II. Dünya Savaşı sonrası dönemın ege- men sermaye bırikimi tarzının duzenlenmesı- nin kurumlan, refah devletı ve merkez partileri bir bir yıkılırken, sendıkalar zayıflarken politi- kada önemli bir boşluk doğuyor. Bu boşluğu doldurmaya hazırlananlar arasında faşist par- tilerin olması da durumun vehametinı attırıyor. ANKARAPAZARI Aşiret Cumhuriyeti mi? Kürt sorununun çözümü için alınan önlemlere her ge- çen gün yenileri ekleniyor. Bu doğaldır. Ancak geçen hafta on iki dolaymda aşiret reisinin Ankara'ya çağrı- Imaları ve en üst düzey yöneticilerle yaptıkları görüşmeler bu konuda çok ilkel ve geriye dönük bir yaklaşımı simgeiiyor. «Ankara'ya çağrılan aşiret reisleri öyle sıradan reisler değilmiş; basına yansıdığı gibi. yaklaşık bir milyon kişiyi "temsil" ediyorlarmış. Öncelikle belirtelım ki bu toplumun tümünü ya da belli bir kesimini "temsil" yetkisi ya seçimle işbaşına gelen yöneticilerin ya da yasalara göre atanan kamu görev- lilerinin olabilir. Aşiret reisliğinedayalı "tems;7"ilecum- huriyet kavramı, hiçbir biçimde bağdaştırılamaz. ikinci olarak, sözü edilen aşiret reislerinin, devletin TV'sinde ve basındaki açıklamaları. "devlet yanlısı" ol- duklarını kanıtlıyor. Hele bunlardan birinin Cumhuriyet- te yayımlanan demeci çok ilginçtir. Reis, devrim öncesinin Fransız krallarını anımsatır bir anlayışla "TC Devleti'yim ben... Devlet benim" diyebiliyor. Sömürünün ve baskınm bu somutlaşan biçimi devlet ise, devletin başka düşmana gereksinimi yok demektir. Reisler, üçüncü olarak, hükümetten olan istemlerini sıralıyorlar. El bombası, roketatar ve havan gibi etkili si- lahlar istiyorlar. Yalnız silahla da yetinmiyorlar. Bir an önce 11 bin 900 yeni "korucu" kadrosunun kendilerine verilmesinı öneriyorlar. Korucuların maaşlarının arttırı- Imasını ve sosyal güvenlikten yararlanmalarını da istek listelerine ekliyorlar. Daha önemlisi, kendilerini yargıç yerine de koyuyor ve demokratik(l) bir tutumla, kimi gazete ve derneklerin "kapatılmasını" isteyebiliyorlar. Ve terör sona ererse halkın hiçbir sorunu kalmayacağını müjdeliyorlar. Neredeyse, Osmanlı Devleti'nin 1808de ayan ile yaptığı Sened-i Ittifak benzeri biryaklaşım sergileniyor. Anlaşılan hükümet Kürt sorununun çözümünde askeri önlemleri tamamlamak üzere aşiret reislerine dayalı bir sivil politika arayışınagiriyor. Büyük yanlış da bu noktadan başlıyor. • • • Terör olaylarının tırmanışa geçtiği 1985 sonrasında yaşananlar, Türkiye'nin aşiret reisi-toprak ağası devlet üçgenine dayalı "geleneksel" Güneydoğu politikasının kökünden yıkıldığının en somut kanıtıdır. Türkiye'nin geçmişte uyguladığı politikalar tümüyle ağa-aşiret reisi kavramlarına dayanır. Tüm siyasal partilerin yapılanmasından kamu yönetiminin biçimlenişı ve işleyişıne dek, bu olgu geçerlidir. Yöreden seçilen mılletvekıllerinin tamamı, parti ayrımı yapılmaksızın, ağa-aşiret kökenlidır denilırse. bu yanlış olmaz Geleneksel politikalar o ölçüde ağa-aşiret çıkarına oturtulmuştur ki bölgenin ekonomik ve toplumsal yapısını inceleyen bilimsel çalışmaların yapılmasına bile olanak tanınmamıştır. Çeyrek yüzyıl öncesinden başlayarak bilim adamı İsmait Beşikçi'nin başına gelenler ortadadır. Son olarak arkadaşımız Oral Çalı- şlar'ın kitabının yasaklanması da o anlayışın son halkasıdır Ağa-aşiret temelıne dayalı pohtikaların sonunda varı- tannokta; ateştir, gözyaşıdırve kandır. Güneydoğu, aşi- retlere dayalı bir yaklaşımla yonetilememiştir. Hükümet yeni aşiret yaklaşımıyla bu başansız poli- tikayı sürdürmek isterse. geleceğin daha ağır bunalı- mlarının tohumunu atar. Oysa gelişmeler ve kosullar, tam tersine bir yaklaşım- la, yöre halkına yönelik politikaların uygulanmasını ge- rektiriyor. • • • En son 1991 Genel Tanm Sayımı sonuçlarına göre ülkemizde 2500 dekardan büyük tarımsal işletmeierin yüzde 92si bu bölgede bulunmaktadır. Buna karşılık bölgede tarımla uğraşan hane halkınm yüzde 38'den çoğunun hiç toprağı ve hayvanı yoktur. Yoğunlaşan terör, asırlardır süren bu eşitsiz toprak dağılımını daha da olumsuz bir duruma getirmiştir. Yörede toprak ağalığına ve aşiret reisliğine dayalı bir baskı ve sömürü düzeni varlığını sürdürüyor. Türkiye 1980li yıllarda yatırımlarının ağırlığını GAP'a vermiş ve 1993e dek yaklaşık 21 milyar dolar harcama yapmıştır. Yine Türkiye, yoksul halk kitlelerinden 1994'te "ek vergilerle" 60 trilyon lirayı teröre karşı kullanmak üzere toplayacaktır. Tüm bu ekonomik kaynaklar yöre insanının toprak ve iş sahibi olması, dahadoğrusu ekonomik özgürlüğü için kullanılamıyor Düzeltilmesi gereken yanlış budur. Türkiye, Güneydoğu'yu ağa-aşiret eliyle yönetim mantığından bir an önce kurtulmalıdır. GAP'ı eksen alan bir bölgesel gelişme projesi, toprak reformunu da içeren ekonomik gelişme, toplumsal dü- zenleme ve demokratik yönetim öğeleriyle, hiç zaman yitirilmeden yaşama geçirilmelidir. Yöre halkının her türlü terör, baskı ve sömürüden kur- tulmasının yolu da, ülkenin bu yıkım sürecinden kurtul- masının yolu da buradan geçiyor. Ihtiyacınıza uygun forklift, Çukurova'da1.5ton'dan 8ton'a kadarkaldırma kapasitesi 2 m'den 6 m'ye kadar kaldırma yüVsekliği Kağıt bobin, balya, yana kaydırma ataşmanları Kullanım maliyeti en düşük, en yeni teknoloji ile çalışan, ihtiyacınıza uygun bir Çukurova Forklift mutlaka vardır. OUKUROVA Çukurova İthalat ve İhracat T.A.Ş. (312) 287 33 00 (12 ha), OIVAHBAKm (412) 235 76 00 (7 hal), İSTANBUL - KARTAL (216) 395 34 60. ÇUKUROVA * * AOANA. (322) 435 11 47 (5 hal). ANKARA İSTANBUL - TOPKAPI . (212) 567 88 18 (12hat). İZMİR (232) 388 24 75. BURSA ( 224) 255 36 51. KAYSER^ (352) 336 91 68 KONYA (332) 236 05 90 - 236 31 71. KÜTAHYA (274) 216 33 42 MARMARIS (252) 412 24 75. TRABZON (462) 325 37 47 • 325 02 87 Rusya'da lıavacıiık karmaşası Ekonomi Servisi - Bir zaman- lar dünyanın en büyük havavo- lu şirketlerinden biri olan Sov- yet Aeroflot Havavollan, ko- münist sistemin çöküşünden sonra dağıtıldı. Bunun sonu- cunda Rusya'da şu anda 321 küçük havayolu şirketi ortaya çıkü. Ancak şu anda Rusya'da ha- vayollan şirketleri güvenlik açısından tam bir kaos yaşıyor. Rus Hava Ulaştırma Ba- kanlığı Yardımcısı Valer)1 Kas- yenenko durumun çok ciddi bo- yutlara ulaştığını belirterek "Re- formlar bünyesinde Aeroflot'un faaliyetine son verildikten sonra yûzlerce ufak havayolu şirketi kuruldu. ancak bunlar güvenilir- likten uzak \e müşterhe yeterli rahatlığı veremiyor" dedi. Kaza sayısında artış Rakamlar da bunu kanıtlı- \or. Rusya'da 1993 yılının lk on ayında meydana gelen kaza sayısı 24. 1992 yılının aynı dö- neminde ise bu rakam 10 idi. Uzmanlann görüşlerine göre Rusya'daki küçük havayollan şirketleri çok fazla kar edeme- dikleri için kendilerini de yenili- yemıyorlar. Bunun sonucu ola- rak Rusya'da havayolunu ter- cih eden yolcu sayısı 1993'ün ilk 9 ayında geçen senenin aynı dö- nemine oranla yüzde 30 düştü. Kasyenenko. Avrupa ve ABD'nin küçük uçaklarlann yerine dev boyutlu uçaklarla hizmet venne\e başladıklannı ifade ederek devletin tüm hava trafığini ve küçük şirketleri de- netim altına alarak yolculann güvenliğini %e rahatlığını sağla- ması gerekLliğini ifade etti. Rus hava trafığinin son bir yılda yüzde 30 oranında yoğun- laştığı bildirilerek bunun büyük tehlikeleri de beraberinde getir- diğı belirtiliyor. Bu kadar fazla şirketin azal- tılması yolunda çeşitli önenler de ortaya atılıyor. Kimi uzmanlar devletin kre- di vermek ya da yardım etmek yoluyla şirketlerin kendi ken- MERKEZ BANKASIKURLARI 27KASIM 1993 CİNSİ lABDDoları 1AlrnanMarkı 1 AvustralyaDoları 1 AvusturyaŞılini 1 BelçıkaFrangı IDanımarkaKronu 1 Fın Markkası 1 Fransız Frangı 1 HollandaFlorinı 11sveç Kronu 1 isvıçre Frangı 100 italyan Liretı UaponYeni IKanadaDoları 1 Norveç Kronu 1 Sterlin 1S Arabistan Riyalı DftVİZ AUŞ 13678.59 7992.16 9066.17 1136.90 377.55 2016.45 2347.45 2311.28 7124.26 1628.72 9128.19 807.23 125.89 1029472 1839.93 20244.31 3647 62 SATIŞ 1370600 8008.18 9034.34 113918 378.31 202049 2352.15 2315.91 7138.54 1631.98 9146.48 808.85 126.14 10315.35 1843.62 2028488 3654 93 EFEKTİF AUŞ 1366491 798417 893018 1135.76 373.77 199629 232398 2308.97 7117.14 1612.43 9119.06 799.16 124.00 10140.30 1821.53 20224.07 3592.91 SAT1Ş 13747.12 8022.20 911159 1142 59 37944 2026 55 235921 2322.86 7159.96 163688 9173.92 811.28 126.52 10346.30 1849.15 20345.73 3665.89 dinı yenilemesinı ve insanlann güvenliğinin sağlanmasmı sa- vunurken kimi uzmanlar da devletin işe hiç kanşmamasını ve piyasanın belli bir zaman sonra kendi kendine şirketler arasındaki birleşmeyi sağla- yacağını savunuyorlar. Sonuç olarak bir zamanlar dünyanın en büyük havayolu şirketi olan Aeroflot'un faali- yeünin sona erdirilmesi şu anda yolculann hayatını oldukça güçleştiriyor. PAPRAZ KURLAR 1 1.7115 1.5088 12.0315 6.7835 5.8270 5.9182 1.9200 139.66 8.3984 14985 1694.50 106.66 13287 74343 3 7500 iStarllK 1ECU: SDR: SDR: MDD0UUU AtaaıMarfcı AvntralyaMan Anstvyı ŞHtl DniaarkaKiHNM HiMapttası FrmaFfMtı MHMarMrni İspaaysl Pentası IsvtçKroM Isviçpt Fmıı halyaUpMi KaMtfaDrian RMPVSÇ HPHI S.APaHStU Rlyin 1 4800AND4İM1 1 1238AMDtlWl 13847 »10 Dfhn 18978 54TL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear