Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26KASIM1993CUMA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
GSDihracat
şamptyonu
• ANKARA (ANKA) - GSD
(Giyim Sanayicileri) Dış
Ticaret Şirketi yedi ayda
345.7 milyon dolarlık ihracat
yaparak ihracat şampiyonu
unvanıru korudu. GSD'nin
bu yılın ilk yedi aylık
döneminde gerçekleştirdiği
ihracat. 23 dış ticaret
sermaye şirketinin aynı
sûrede yaptığı toplam
ihracatın yüzde 14.5'ini
oluşturuyor. Dış ticaret
sermaye şirketlerinin ûst
örgütü Türktrade'den
edinilen bilgiye göre, 23 dış
ticaret şirketinin toplam
ihracat, ocak-temmuz
döneminde 2.4 milyar dolan
buldu. 23 dış ticaret sermaye
şirketi arasında yedi ayda en
çok ihracatı 345.7 milyon
dolarla GSD gerçekleştirdi.
Teşvikfi
yatmmlar
• ANKARA (ANKA) - Bu
yıhn ilk on ayında teşvik
belgesine bağlanan
yatınmlann tutan 100
trilyona yaklaşü. yüzde 70'i
imalat sanayüne yönelik olan
bu yatınmlarda en büyük
payı yine Marmara bölgesi
aldı. Yeni yannmlann
toplamdaki payı da küçük de
olsa artış göstererek yüzde
63'e çıktı. Bu yıhn ocak-ekim
döneminde çeşitli sektörlere
yönelik olmak üzere toplam
95 trilyon 534.1 milyar liralık
yaünm teşvik kapsamına
alındı.
Petralâretinıi
geriliyor
• ANKARA (ANKA) -
Türkiye'nin ham petrol
üretimindeki gerileme
sürüyor. Yıhn ilk on ayında
iiretim 3.3 milyon ton oldu.
Petrol Işleri Genel
Müdürlüğirnden edinilen
verilere göre ocak-ekim
döneminde Türkiye'nin
toplam ham petrol üretimi 3
milyon 270 bin ton
düzeyinde gerçekleşti. Geçen
yılın on ayında kaydedilen 3
milyon 624 bin tonluk
düzeye göre toplam üretimde
yaklaşık yüzde lOorarunda
azahna meydaha geldi. Söz
konusu düşüş TPAO, Shell,
ve Arco-TPAO' nun
üretimindeki gerilemeden
kaynaklandı.
TÜSİAD'danİngiliz
modeli
• ANKARA (UBA) - Türk
Sanayicileri ye İşadamlan
Derneği(TÜSİAD)
İngiltere'deki özelleşürmeyi
tartışacak. TÜSİAD'ın, 1
aralık günü Ankara
Sheraton Oteh'ndeki *
"İngiltere'de özelleştirme
uygulamalan"
sempozyumunda. İngiliz
ekonomistler vediplomatlar
ülkelerindeki özelleştirmeyi
anlatacaklar. TÜSİAD'ın
"İngiltere'de özelleştirme
uygulamalan"
sempozyumuna parlamento
üyesi Tristan Garel Jones,
İngjltere'nin Türkiye, Kuzey
Afrika. Ortadoğu ve eski
Sovyetler Birliği bölge
sorumlusu Barry T. Adams,
Denizaşın Faaliyetler
Direktörü Philip J. Champ
ve grup direktörü sekreteri
Macolm Argent
katılacaklar.
Sümep Holding
zortarayor
• ANKARA (AA) - Sümer
Holding'in. Çanakkale
Sentetik Deri Fabrikası'nın
satışı için açtığı ihaleye fazla
ilgi olmadı. Fabrikanın
ihalesine katılmak üzere 12'si
yerli, 4'ü yabancı 16 fırma
şartname almasına karşın,
sadece 1 fırma tekh'f verdi.
Polar A.Ş. tarafından verilen
tek teklifın de fabrika için
öngörülen muhammen
bedelin çok altında kaldıği
belüiendi. Polar A.Ş. ile
teklifın iyileştirilmesi
yönünden görüşmelerin
sürdüğü, istenilen iyileşme
olmazsa fırmarun
teminatının iade edilerek
ihalenin iptal edileceği
öğrenildi.
TRT'denbandrol
ödülü
• Ekonomi Servisi -1992
yılmda Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu'na
zamanmda ve düzenü
bandrol ücreti ödeyen
fırmalar ile bandrola tabi
cihazlann bandrol
ücretlerinin tahsilinde
başanh çakşmalarda
bulunan kamu kunıluşu
yetkililerin plaketleri, TRT
Genel Müdürü Prof. Dr.
Taygun Akgüner tarafından
yann Maçka Oteli Park
Salonu'nda düzenlenecek bir
törenle verilecek.Firma
yetkilileri, Maliye Bakanhği
ve Gümrük Müsteşarlığı,
tstanbul ili üst düzey
yöneticileri katılacak.
Avrupa'da herkese iş bulmak için çalışma süresinin haftada dört güne indirilmesi tartışılıyor
Işsizliğiıı çaresi tembellikEkonomi Servisi - Avrupa
ansızın devrimd bir düşünce-
nin baskısıyla yüz yüze geldi:
Haftada dört gün çalışma.
Kıtamn şu an içinde bulundu-
ğu ekonomik durgunluğun
kimseye yitirdikleri işleri geri
alma imkanı tanımayacağı-
ndan dolayı, toplumlan ra-
hatlatacak "daha az çalışma,
herkese iş" teorisi uygulanma-
ya çalışılacak.
The Guardian gazetesi mu-
habirlerinden Roger Cohen
haberinde, Fransa'da yeni
öneri ile mevcut olan 39 saat
çalışma yerine 33 saatlik çalı-
şmanın öngörüldüğünü belir-
tiyor. Bu da ücretlerde yüzde
5'lik bir düşüş anlamına geli-
yor. Ancak bunun yanında 2
milyon yeni iş yaratılması
bekleniyor.
Avrupa'nın durumu
Ekonomik durgunluk için-
de olan Avrupa'nın içinde bu-
lunduğu durum pek de iç açıcı
değil. Fransa'da işsizlik oranı
yüzde 11.8'e ulaştı. Bu rakam
ABD'deki işsizh'k oranının iki
katı. Almanya'da ise Başba-
kan Hefanut Kohlün verdıği
bilgjlere göre önümüzdeki yıl
ülkede işsizlik oranı yüzde
10'lara ulaşacak. Bu da 4 mil-
yon işsiz insan anlamına geli-
yor. Fransız ekonomi bilimci-
si Alaine Touraine, "Arük iş
çok çabuk kaybedilebilir hale
geldi. İnsanlar poütikacdardan
çözüm bekliyor. Şu anda poli-
tikacıların sağcı veye solcu ol-
malarının hiçbir önemi olma-
dan işsizlik sorununa çözüm
buhnası gerekiyor" diyerek
sorunu ottaya koyuyor.
Fransa'da bu uygulamaya
ya bir referandum ile ya da
1995 başkanlık seçiminde ka-
rarverilecek.
Yeni çözümü Alman oto-
mobil şirketi BMW, 1990
yılından beri haftada 4 gün 36
saat çalışmayla uyguluyor.
BMW çâlışanlan, bu uy-
gulama sayesinde spor gibi
uğraşlara zaman ayırma
fırsatı bulduklan için memnu-
niyetlerini ifade ediyorlar.
Ancak Komünist İşçi Sen-
dikalan Federasyonu, bu
uygulamanın şirketlerin in-
sanlann daha az ücret ile çah-
şması ve mesai ücreti alama-
malan anlamına geldiğini be-
lirtiyorlar.
HAFTALIK ÇALIŞMA
AT işsizlik oranı Haftanın uzunluğu
Oran
olarak
1881 I
1882 |
1883 [ _ ^
Tatil
•9.0 fc
9.51
10.6
Sayı
olarak
(milyon)
EED
Yıl içinde çalışılan gün sayı»
1 haftada ortaJama çahşdan «aat
GüneyKon»
Singapur
Ingiltar»
ABD
Fraraa
Japonya
Aknanya
47.5]
46.6]
43.6 j
40£J
39.0|
37.9]
37.01
lizin
Ihakkı
I müi [~1 mazaret/
I bayramlarLJ kaza
Almanya
Franea
Ingittere
I
l
30
25
27
12
10
8
• a>l
19
15
Japonya
Avrupa otomotrv sanayiinin çefaresi 1930lardan bu yana değişti.
Gelecek on yılda iş saatterinde yapılacak devrim bu sanayü yeniden değişime uğratacağa benziyor.
Kavi yönetimi, önceliği özelleştirme ve gümrük birliğine verecek
ISO'da, kaluıan yerdeıı devam
• İSO'nun yeni başkanı Hüsamettin Kavi, özelleştirmeyle ilgili
çalışmâlara katkıda bulunmak istediklerini, bunun için
özelleştirilecek KİT'lerle ilgili raporlar hazırlayarak hem
sanayicileri hem de kamuoyunu aydınlatmaya çalışacaklanru
söyledi.
Yeni İSO Başkanı Hüsamettin Kavi.
Ekonomi Servisi- İstanbul Sanayi
Odasının (İSO) önceki gün yapılan
seçimlerinde görevi devralan yeni
yönetim, önceliği "özelleştinne" ve
"gimırûk Mrliği"ne verecek.
ISOnun yeni başkanı Hüsamettin
Kavi, özelleştirmeyle ilgili çalışmâlara
katkıda bulunmak istediklerini,
bunun için özelleştirilecek KİT'lerle
ilgili raporlar hazırlayarak hem sana-
yicileri hem de kamuoyunu aydınlat-
maya çalışacaklannı söyledi.
Türkiye Genç İşadamlan DerneğT-
nin yanı sıra, Avrupa Topluluğu ile
ilişkilerde türk özel sektörünü temsil
eden İktisadi Kalkınma Vakfı'mn da
yönetim kurulunda bulunan Kavi,
gümrük birliği sürecinde bazı sektör-
lerin korunması gerektiğini söyledi.
Kavi, "AT nezdinde bizim de hak-
lanmız var. Bazı sektörlerin korun-
ması gerekebilir. Bu bağlamda bir çalı-
şmayı„ süratie yapmaya çalışacağız.
Yalnız sağüklı bir değerlendirme için
çok yöfüü bir çalışma yapmak lazım"
diye konuştu.
Hükümetle ilgili değerlendirme
yapmaktan kaçınan Kavi, "Dört
aydır iktidardalar, Tansu Çfller hükü-
merini değerlendirmek için daha er-
ken" görüşünü dıle getirdi.
'İşimiz sanayi ve ekonomi'
Kavi "Siyasi bir insan değiüm.
Bizim işimiz evvel emirde sanayi ve
ekonomidir" şeklinde konuştu.
Yerini. Hüsamettin Kavi'ye devre-
den Memduh Hacıoğlu ise "genç bir
ekibin seçilmesini memnuniyetle karşı-
ladığım" belirterek "Yeni genç yöneti-
min de doğruları cesur bir şekilde söyle-
yeceğine inanıyonım" dedi.
MIKRO
DİNÇ TAYANÇ
Dûnya Bir Yana
Türk ekonomisinden umudu kestiğimden mi ne,
son günlerde dünya ekonomisindeki gelişmelere
'dikkat kesiliyorum.' Birkaç yıldır, özellikle Avrupa ve
Japonya'da bir 'ekonomik sıkıntı
1
yaşanıyor. Amerika
Birleşik Devletleri ise yakın dönemde bu sıkıntıları at-
latma aşamasına geçiyor.
Kapitalist sanayi toplumlarında, biryandan işsizlik,
giderek kulak tırmalayan bir alarm çanı' konumuna
giriyor, bir yandan büyüme hızları düşüyor, bir yan-
dan da korumacılık' güvencesi altındaki ekonomiler
"liberalizm adına" birbirlerine giriyorlar...
önce VVashington karışıyor. Kavganın nedeni, kısa-
ca NAFTA diye anılan Kuzey Amerika SerbestTicaret
Anlaşması... Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve
Meksika'nın aralarında "serbestdolanım "a dayalı bir
"liberal ticaret" bölgesi oluşturmalarına dayanıyor.
Hem de dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi ol-
macasına...
Ama ABD Kongresi anında ikiye bölünüyor.
Bir grup "Dünya ticareti liberalleşecekse, bunun
tam zamanıdır. Çünkü, Amerikamızın evrensel ege-
menliğini engelleyecek hiçbir güç kalmamıştır orta-
da. Bundan yararlanıp kendimize yeni yatınm alanla-
n ve ülkemizdeki işsizliği eritecek karlı pazarlar oluş-
turalım' 'diyor.
Diğer grup ise farklı düşüncede. Diyorlar ki "Eğer
uyanık Amerikan sanayicileri gidip Meksika toprakla-
rında fabrika kurarlarsa ve bu fabrikalarda ucuz Mek-
sikalı işçileri çalıştırmaya başlarlarsa, Amerika'daki
işsizlik hızla artar ve ABD ekonomisi için tehlike oluş-
turur."
Neyse, orası ABD olduğu için, Başkan Bill Clinton'-
ın partisi Demokratlar'ın tüm 'muhalefetine' karşın,
muhalefetteki Cumhuriyeteiler'in oylarıyla NAFTA
onaylanıyor ve "dünya ticaretinin serbestliği yolun-
da"önemli biradımatılıyor.
Bu arada, Amerika'nın derdi salt kendi anakarasında
"serbest ticaret" değil elbette... işin bir ucunda Güm-
rük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) var.
O uçta, ABD'nin başı hem "korumacılık" ve de "dev-
letdesteği" g\b\ 'kötü alışkanlıklan' olan Avrupa Top-
luluğu üyesi ortaklarıyla, hem de VVashington'un |ko-
rumacılık kalkanını' kaldırması için bastıran Japonlar
iledertte...
Sam Amca, bunun da kolayını kotarmanın yolunu
biliyor!' Avrupa'ya karşı Asya-Pasifik Ekonomik iş-
birliği (APEC) 'restini' çekiyor. Pasifik Okyanusu'nun
iki kıyısındaki ülkeleri, kendi 'odağı'çevresindetopla-
maya yönelik girişimlerini hızlandırıyor. Hızlandır-
makla da kalmayıp "gelecek için umut verici" adım-
lar atılmasını da sağlıyor...
Kuşkusuz, bu girişimler Avrupalı ortakları endişe-
lendiriyor' ve GATT'ın uzun süredir tıkanmış durum-
daki Uruguay Raundu'nun 15 aralıkta başlayacak gö-
rüşmeleri için bir dürtü
1
oluşturuyor.
• • •
Dünya ekonomisindeki gelişmeler üzerindeki 'te-
fekkürümden' sıyrılıp gözlerimi, hiç de 'ümitvar' ol-
madığım Türkiye ekonomisinin dünyasal ilişkilerine'
çeviriyorum.
Avrupa Topluluğu ite gümrük birliği üzerinde sıkı'
pazarlıklar yapıyoruz. Yapıyoruz da adamlar' bir tür-
lü isteklerimizi kabul etmeye yanaşmıyorlar. Yanaş-
mayınca biz de görüşmeleri askıya' alıveriyoruz!
Bu askının hikmeti' her ne ise VVashington birden-
bire, Türkiye'nin tekstil kotaları için tanıdığı süreyi
'kendiliğinden' iki yıllığına uzatıveriyor!
"Türkiye'nin küreselleşme çerçevesinde, Uluslara-
rası ekonomideki 'işlevi' ne ola ki?" diye düşünmeye
duruyorum bu kez... NAFTA, APEC, GATT, AT... Han-
gisine bakmaya çalışsam, altından Sam Amca'nın
"Seni istiyorum!"ö\ye uzanan parmağını görüyorum!
• • •
Peki, 'biz' bu 'küreselik' içinde ne yapıyoruz?
Oturup bu kez de 'ne yaptığımızı' düşünmeye koyu-
luyorum. Biz, "Borsa nereye kadar yükselecek... Bor-
sa yükselirken faizler ne olacak... Japonya 'da sattığı-
mız tahviller faizleri düşürecek mi, çıkartacak mı...
Faizler inip çıkarken şu doların, markın yükselişi ne
hal alacak?" gibilerinden 'fikir yürütüyoruz.'
Ya da "Enflasyonu düşüreceğiz... KDV'yi yükseltip
yılda 20 trilyonluk ek gelirle, dış ve iç borç yükleh ile
bütçe açığını'halledeceğiz... Vergi adaleti sağlaya-
cağız... Türki cumhuriyetlerin örnek önderi olaca-
ğız..." gibilerinden 'ahkam' kesiyoruz!
Ne kadar da 'küresel' düşünüyormuşuzü!
Sıkılıyorum 'dünya' işlerini düşünmekten...
Ana fikir: Küreselleşme'yi özümsemek, 'evrensel'
boyutta düşünmekle başlar.
Ana fikrin ana fikri: Evrensel boyutta düşünebilmek
için, insanların ve ükelerin kendi küçük evrenlerinin
sınırlarını zorlaması gerekir.
Konuk
yazar Bütçe Kanunu'ndaki Saatli Bomba
HİKMET ULUĞBAY
HAZİNEESKİ GENEL MÜDÜRÜ
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 161'inci
maddesi son fıkrası; "Bütçe Kanunu'na, bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konula-
maz" amir hükmünü taşımaktadır.
Bu açık hükme rağmen, hükümet, TBMM'ye
sunduğu bütçe kanun tasarısının 41'inci mad-
denin son fıkrası ile, anayasanın bu amir hük-
müne aykırı bir düzenlemeye gitmiştir.
Söz konusu 41' inci maddenin son fıkrasında-
ki düzenleme şöyledir "4. Kamu iktisadi Te-
şebbüsleri, bağlı ortaklıkları ve bunların işti-
rakleri ile devlet iştirakleri ve özelleştirme kap-
samında bulunan kuruluşlardaki kamu payları
karşılık gösterilmek üzere, iç borçlanma ile il-
,gili maddedeki limitin dışında, iç ve dış piyasa-
larda hisse senefüne dönüşebilir tahvil ihraç
•etmeye ve ihracın şekil ve şartlartnı tespit et-
meye Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın
bağlı olduğu bakanın teklifi üzerine başbakan
yetkilidir." Bu düzenlemenin, anayasanın anı-
lan hükmüne aykmlık nedenlerini şöyle açık-
lamak mümkündür:
Bütçe Kanunu'nun 41'inci maddesi 4'üncü
fıkrası, "... iç borçlanma ile ilgili maddedeki li-
mitin dışında ..."tümcesini taşımaktadır. Gön-
deri yapılan ilgili maddedeki limit ise, aynı ka-
nun tasarısının 31 inci maddesinde belirlen-
mistir. 31 inci maddenin ik fıkrası ilk bendi ise
şu hükmü taşımaktadır: "Madde 31-a) Hazine
ve Dış Ticaret Müsteşarlığı 'nın bağlı bulundu-
ğu bakan, mali yıl içinde bu kanunun 'Denge'
başlıklı maddesinde, belirtilen tutarın birkatına
kadar bir yıl ve daha uzun vadeli iç borçlanma
akdine yetkilidir."
Tasarının 31'inci maddesinin yukanya alı-
nan bendinde gönderi yapılan "Denge" başlıklı
madde ise, tasannın 3'üncü maddesi olup şu
hükmü ihtiva etmektedir "Ödenekler toplamı
(816 trilyon TL) ile tahmin edilen gelirlef (624
trilyon TL) arasındaki fark (192 trilyon TL) net
borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır."
Görüldüğü üzere, 1994 bütçesinin finans-
manı için borçlanılması gereken tutar, 192 tril-
yon TL ile sınırlandınlmaktadır. Tasannın 41'-
inci maddesi 4'üncü fıkrası ise öngördüğü
borçlanmanın bu sınınn dışında olduğunu be-
lirtmekle de, işlemin bütçe finansmanı ile ilgili
olmadığını doğ-
ruleımaktadır. Do-
layısı ile düzenle-
me, bütçe ile ilgili
değildir. Bütçe ile
ilgili olmaması ne-
deniyle de, anaya-
sanın 161'inci mad-
desi son fıkrasına
aykırılığı açıktır.
Bu nedenle de, Anayasa Mahkemesi'ne
başvurma yetkisine sahip kurumlarca açılacak
bir davada iptal edilmesi söz konusudur. Bu
durumda, Sayın Başbakan'ın, özelleştirme ko-
nusunu bir siyasi inatJaşma gösterisine dönüş-
türecek olan bu tür tartışmalı yasal düzenleme-
lerden uzak durm2isı, politik bir basiret ömeği
oluşturacaktır. Bunun için yapılması gereken
işlem, TBMM'de bütçe üzerine süren görüs-
meler sonuçlanmadan, hükümetin anılan
fıkrayı geri çekmesidir.
Devletlerin yurtdışından uzun vadeli borç-
lanmalarının nedeni; ekonomik altyapı ve sabit
sermaye mal varlığını ekonominin mevcut ta-
sarruf potansiyelinin el verdiğinden daha hızlı
bir şekilde oluşturmak üzere, gelecekteki gelir
potansiyelinin kısmen bugüne çekilmesini
sağlayan bir araçtır. Bu çerçevede uygulana-
cak projeler, gelecekte devletin borç ödeme
gücünü yükseltecek nitelikte ise devletin de
borç güvenirliliği moda deyimiyle "kredibilite-
si" yüksek olur ve kolayca kredi verecek kay-
nak bulunabilir. Seçilen projeler, gelecek için
yeterli gelir yaratacak nitelikte değilse. borçla-
nanın borç güvenilirliği düşük olacağından,
kredi verecekler de alacaklannı sağlama bağ-
lamakiçin "güve/7ce"verilmesinitalepetmeye
başlaıiar. işte bütçe kanun tasansının 41'inci
1994 bütçesinin fînansmam için borçlamîması gereken tutar, 192 trilyon TL
ile sınırlandınlmaktadır. Tasannın 41'inci maddesi 4*üncü fıkrası ise
öngördüğü borçlanr&aniE bu smınn dîşmda olduğunu belirtmeklede,
işlemin bütçe finansmanı ile ilgiti oîmadığını doğrulamaktadır. Dolayısı üe
düzenleme, bütçe ile ilgili değildir.
maddesine "sıkıştırılan" 4'üncüfıkra, dış borç-
lanmada güvence verme kapısını açmaktadtr.
Dış borç için, yetmiş yıllık Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde bir olay hariç; bu yola başvurulma-
mıştjr. Tek istisna ise, Demokrat Parti hükü-
metlerinin, son dönemlerindeki birborçlanma-
da TC Merkez Bankası'ndaki altın stokundan
100tonu aşkın bolümünü rehnetmesidir. Bu re-
hin olayı, dönemin muhalefet lideri tsmet Inö-
nû tarafından haklı olarak ülke siyaset günde-
mine getirilmiş ve nihayet 1960 sonrası iktidar-
ları tarafından altınlar üzerindeki rehin kaldı-
nlabilmiştir
Osmanlı borçlanma tarihi ise, tamamen alı-
nan borçlar için verilen güvencelerin yarattığı
ekonomik ve politik sıkıntjlann ibret dolu acı
öyküsü ile doludur. Bütçe Kanunu'nun 41'inci
maddesine 4'üncü fıkrayı koyanların. I. Haido
Yeniay'ın Yeni Osmanlı Borçlan Tarihi, Donald
Blaisdefl'in Duyunu Umumiyesi, A. du Veiay'ın
Türkiye Maliye Tarihi ve Ingilizceyi Türkçeden
daha iyi algılayanların da Herbert Feis'in Euro
peThe VVorld's Banker 1870-1914 başlıklı kitap-
lan okumalannda fayda vardır.
Bu tıkranın uygulanmasının ülkenin ekono-
mik ve politik çıkarlanna aykırı olan yönleri de
şu noktalar etrafında toplanabilir
1- Dış fınans çevreleri dış borçlar için ülke-
mizden bir güven-
ce istememektedir-
ler. Boyle bir istek
olmadan bunun
borç alacak tarafı-
ndan gûndeme ge-
tirilmesi anlaşılır
gibi değildir.
^ | 2- Bunun yerine
-^———— getirilmesi için ya-
sal zemin hazırianıyorsa bunun anlamı, ekono-
minin gelecekteki borç yükünü ödeyemeyecek
şekilde yöneltiidiğinin tescili demektir.
3- Biz Osmanlı devletinin borç tarihinden
dersimizi almamış olsak bile, yabancılar dün-
ya borç tarihinden gerekli dersleri aldıklan için,
borç anlaşmalarına "olumsuz yükümlülük"
(Negative pledge) denilen bir hükmü standart
bir madde halinde koyagelmektedirler. Bu du-
rumda 4'üncü fıkra çerçevesinde yapılacak
borçlanmalar için KlT'lerdeki ve diğer kuruluş-
lardaki kamu payları karşılık gösterildiğinde,
mevcut tüm kamu borçlannın borç verenlerinin
aynı veya benzeri güvenceleri isteme hakkı ya-
sal olarak doğacaktır.
4- Bu uygulamadan sonra, Türkiye hiçbir şe-
kilde güvence vermeden borç alamaz konuma
gelecektir.
5- Devletin borcu için güvence vermek, büt-
çelerin ademi tahsis ilkesinin çiğnenmesi de
olacaktr.
6- Yukarıdaki hususlar kadar önemli diğer
nokta da. 4'üncü fıkrada kamu paylan karşılık
gösterilecek kuruluşların, politik olarak devlet-
ten daha alt statüdeki kuruluşlar olmasıdır.
Bunu düşünmek, devletin kredi itibannı o kuru-
luşlann itibarından bile altta kabul etmektir.
7- Etrafı istikrarsızlık denizi ile çevrili bir ül-
kenin, dış borçlanması için güvence vermeyi
düşünmesi, coğrafyasındaki etkinliğini ve
caydıncılığını da olumsuz etkiler.
Söyleyeceğimiz şey, özelleştirmeye gerçek-
ten inanıyorsanız, bunu 4'üncü fıkra gibi düzen-
lemelerin arkasına gizlenerek ve ekonominin,
dış politikanın başını derde sokarak değil kendi
kurallan içinde yapınız. Bunun da yolu, bir
"özelleştirme kanun tasansı" hazırlanarak
Meclis'e sevkedilmesidir. Meclis'teki görüsme
ve tarüşmalar, bu konudaki ulusal asgari müş-
terekleri belirleyecek ve siyasi inaöaşmadan
uzak, bilgili -e bilinçli bir ulusal politika belir-
lenmesine yol açacaktır.
Bu noktada, özelleştirme için esasen bir ka-
nun vardır savı ileri sürülebilir. Mevcut özelleş-
tirme uygulamalannı düzenleyen 3291 sayılı
kanunu, gerçek anlamda bir özelleştirme ka-
nunu olarak kabul etmek mümkün değildir.
Esasen, bugünkü tartjşmaların temelinde, o
kanunun yapılış tarzı ve anlayışı yatmaktadır.
Yukandaki değerlendirmeler ışığında, bütçe
kanun tasarısının 41'inci maddesi 4'üncü
fıkrası konusunda TBMM'nin vereceği karar,
tarihi bir nitelik taşıyacaktır.