02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26KASIM1993CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 GSDihracat şamptyonu • ANKARA (ANKA) - GSD (Giyim Sanayicileri) Dış Ticaret Şirketi yedi ayda 345.7 milyon dolarlık ihracat yaparak ihracat şampiyonu unvanıru korudu. GSD'nin bu yılın ilk yedi aylık döneminde gerçekleştirdiği ihracat. 23 dış ticaret sermaye şirketinin aynı sûrede yaptığı toplam ihracatın yüzde 14.5'ini oluşturuyor. Dış ticaret sermaye şirketlerinin ûst örgütü Türktrade'den edinilen bilgiye göre, 23 dış ticaret şirketinin toplam ihracat, ocak-temmuz döneminde 2.4 milyar dolan buldu. 23 dış ticaret sermaye şirketi arasında yedi ayda en çok ihracatı 345.7 milyon dolarla GSD gerçekleştirdi. Teşvikfi yatmmlar • ANKARA (ANKA) - Bu yıhn ilk on ayında teşvik belgesine bağlanan yatınmlann tutan 100 trilyona yaklaşü. yüzde 70'i imalat sanayüne yönelik olan bu yatınmlarda en büyük payı yine Marmara bölgesi aldı. Yeni yannmlann toplamdaki payı da küçük de olsa artış göstererek yüzde 63'e çıktı. Bu yıhn ocak-ekim döneminde çeşitli sektörlere yönelik olmak üzere toplam 95 trilyon 534.1 milyar liralık yaünm teşvik kapsamına alındı. Petralâretinıi geriliyor • ANKARA (ANKA) - Türkiye'nin ham petrol üretimindeki gerileme sürüyor. Yıhn ilk on ayında iiretim 3.3 milyon ton oldu. Petrol Işleri Genel Müdürlüğirnden edinilen verilere göre ocak-ekim döneminde Türkiye'nin toplam ham petrol üretimi 3 milyon 270 bin ton düzeyinde gerçekleşti. Geçen yılın on ayında kaydedilen 3 milyon 624 bin tonluk düzeye göre toplam üretimde yaklaşık yüzde lOorarunda azahna meydaha geldi. Söz konusu düşüş TPAO, Shell, ve Arco-TPAO' nun üretimindeki gerilemeden kaynaklandı. TÜSİAD'danİngiliz modeli • ANKARA (UBA) - Türk Sanayicileri ye İşadamlan Derneği(TÜSİAD) İngiltere'deki özelleşürmeyi tartışacak. TÜSİAD'ın, 1 aralık günü Ankara Sheraton Oteh'ndeki * "İngiltere'de özelleştirme uygulamalan" sempozyumunda. İngiliz ekonomistler vediplomatlar ülkelerindeki özelleştirmeyi anlatacaklar. TÜSİAD'ın "İngiltere'de özelleştirme uygulamalan" sempozyumuna parlamento üyesi Tristan Garel Jones, İngjltere'nin Türkiye, Kuzey Afrika. Ortadoğu ve eski Sovyetler Birliği bölge sorumlusu Barry T. Adams, Denizaşın Faaliyetler Direktörü Philip J. Champ ve grup direktörü sekreteri Macolm Argent katılacaklar. Sümep Holding zortarayor • ANKARA (AA) - Sümer Holding'in. Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası'nın satışı için açtığı ihaleye fazla ilgi olmadı. Fabrikanın ihalesine katılmak üzere 12'si yerli, 4'ü yabancı 16 fırma şartname almasına karşın, sadece 1 fırma tekh'f verdi. Polar A.Ş. tarafından verilen tek teklifın de fabrika için öngörülen muhammen bedelin çok altında kaldıği belüiendi. Polar A.Ş. ile teklifın iyileştirilmesi yönünden görüşmelerin sürdüğü, istenilen iyileşme olmazsa fırmarun teminatının iade edilerek ihalenin iptal edileceği öğrenildi. TRT'denbandrol ödülü • Ekonomi Servisi -1992 yılmda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'na zamanmda ve düzenü bandrol ücreti ödeyen fırmalar ile bandrola tabi cihazlann bandrol ücretlerinin tahsilinde başanh çakşmalarda bulunan kamu kunıluşu yetkililerin plaketleri, TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Taygun Akgüner tarafından yann Maçka Oteli Park Salonu'nda düzenlenecek bir törenle verilecek.Firma yetkilileri, Maliye Bakanhği ve Gümrük Müsteşarlığı, tstanbul ili üst düzey yöneticileri katılacak. Avrupa'da herkese iş bulmak için çalışma süresinin haftada dört güne indirilmesi tartışılıyor Işsizliğiıı çaresi tembellikEkonomi Servisi - Avrupa ansızın devrimd bir düşünce- nin baskısıyla yüz yüze geldi: Haftada dört gün çalışma. Kıtamn şu an içinde bulundu- ğu ekonomik durgunluğun kimseye yitirdikleri işleri geri alma imkanı tanımayacağı- ndan dolayı, toplumlan ra- hatlatacak "daha az çalışma, herkese iş" teorisi uygulanma- ya çalışılacak. The Guardian gazetesi mu- habirlerinden Roger Cohen haberinde, Fransa'da yeni öneri ile mevcut olan 39 saat çalışma yerine 33 saatlik çalı- şmanın öngörüldüğünü belir- tiyor. Bu da ücretlerde yüzde 5'lik bir düşüş anlamına geli- yor. Ancak bunun yanında 2 milyon yeni iş yaratılması bekleniyor. Avrupa'nın durumu Ekonomik durgunluk için- de olan Avrupa'nın içinde bu- lunduğu durum pek de iç açıcı değil. Fransa'da işsizlik oranı yüzde 11.8'e ulaştı. Bu rakam ABD'deki işsizh'k oranının iki katı. Almanya'da ise Başba- kan Hefanut Kohlün verdıği bilgjlere göre önümüzdeki yıl ülkede işsizlik oranı yüzde 10'lara ulaşacak. Bu da 4 mil- yon işsiz insan anlamına geli- yor. Fransız ekonomi bilimci- si Alaine Touraine, "Arük iş çok çabuk kaybedilebilir hale geldi. İnsanlar poütikacdardan çözüm bekliyor. Şu anda poli- tikacıların sağcı veye solcu ol- malarının hiçbir önemi olma- dan işsizlik sorununa çözüm buhnası gerekiyor" diyerek sorunu ottaya koyuyor. Fransa'da bu uygulamaya ya bir referandum ile ya da 1995 başkanlık seçiminde ka- rarverilecek. Yeni çözümü Alman oto- mobil şirketi BMW, 1990 yılından beri haftada 4 gün 36 saat çalışmayla uyguluyor. BMW çâlışanlan, bu uy- gulama sayesinde spor gibi uğraşlara zaman ayırma fırsatı bulduklan için memnu- niyetlerini ifade ediyorlar. Ancak Komünist İşçi Sen- dikalan Federasyonu, bu uygulamanın şirketlerin in- sanlann daha az ücret ile çah- şması ve mesai ücreti alama- malan anlamına geldiğini be- lirtiyorlar. HAFTALIK ÇALIŞMA AT işsizlik oranı Haftanın uzunluğu Oran olarak 1881 I 1882 | 1883 [ _ ^ Tatil •9.0 fc 9.51 10.6 Sayı olarak (milyon) EED Yıl içinde çalışılan gün sayı» 1 haftada ortaJama çahşdan «aat GüneyKon» Singapur Ingiltar» ABD Fraraa Japonya Aknanya 47.5] 46.6] 43.6 j 40£J 39.0| 37.9] 37.01 lizin Ihakkı I müi [~1 mazaret/ I bayramlarLJ kaza Almanya Franea Ingittere I l 30 25 27 12 10 8 • a>l 19 15 Japonya Avrupa otomotrv sanayiinin çefaresi 1930lardan bu yana değişti. Gelecek on yılda iş saatterinde yapılacak devrim bu sanayü yeniden değişime uğratacağa benziyor. Kavi yönetimi, önceliği özelleştirme ve gümrük birliğine verecek ISO'da, kaluıan yerdeıı devam • İSO'nun yeni başkanı Hüsamettin Kavi, özelleştirmeyle ilgili çalışmâlara katkıda bulunmak istediklerini, bunun için özelleştirilecek KİT'lerle ilgili raporlar hazırlayarak hem sanayicileri hem de kamuoyunu aydınlatmaya çalışacaklanru söyledi. Yeni İSO Başkanı Hüsamettin Kavi. Ekonomi Servisi- İstanbul Sanayi Odasının (İSO) önceki gün yapılan seçimlerinde görevi devralan yeni yönetim, önceliği "özelleştinne" ve "gimırûk Mrliği"ne verecek. ISOnun yeni başkanı Hüsamettin Kavi, özelleştirmeyle ilgili çalışmâlara katkıda bulunmak istediklerini, bunun için özelleştirilecek KİT'lerle ilgili raporlar hazırlayarak hem sana- yicileri hem de kamuoyunu aydınlat- maya çalışacaklannı söyledi. Türkiye Genç İşadamlan DerneğT- nin yanı sıra, Avrupa Topluluğu ile ilişkilerde türk özel sektörünü temsil eden İktisadi Kalkınma Vakfı'mn da yönetim kurulunda bulunan Kavi, gümrük birliği sürecinde bazı sektör- lerin korunması gerektiğini söyledi. Kavi, "AT nezdinde bizim de hak- lanmız var. Bazı sektörlerin korun- ması gerekebilir. Bu bağlamda bir çalı- şmayı„ süratie yapmaya çalışacağız. Yalnız sağüklı bir değerlendirme için çok yöfüü bir çalışma yapmak lazım" diye konuştu. Hükümetle ilgili değerlendirme yapmaktan kaçınan Kavi, "Dört aydır iktidardalar, Tansu Çfller hükü- merini değerlendirmek için daha er- ken" görüşünü dıle getirdi. 'İşimiz sanayi ve ekonomi' Kavi "Siyasi bir insan değiüm. Bizim işimiz evvel emirde sanayi ve ekonomidir" şeklinde konuştu. Yerini. Hüsamettin Kavi'ye devre- den Memduh Hacıoğlu ise "genç bir ekibin seçilmesini memnuniyetle karşı- ladığım" belirterek "Yeni genç yöneti- min de doğruları cesur bir şekilde söyle- yeceğine inanıyonım" dedi. MIKRO DİNÇ TAYANÇ Dûnya Bir Yana Türk ekonomisinden umudu kestiğimden mi ne, son günlerde dünya ekonomisindeki gelişmelere 'dikkat kesiliyorum.' Birkaç yıldır, özellikle Avrupa ve Japonya'da bir 'ekonomik sıkıntı 1 yaşanıyor. Amerika Birleşik Devletleri ise yakın dönemde bu sıkıntıları at- latma aşamasına geçiyor. Kapitalist sanayi toplumlarında, biryandan işsizlik, giderek kulak tırmalayan bir alarm çanı' konumuna giriyor, bir yandan büyüme hızları düşüyor, bir yan- dan da korumacılık' güvencesi altındaki ekonomiler "liberalizm adına" birbirlerine giriyorlar... önce VVashington karışıyor. Kavganın nedeni, kısa- ca NAFTA diye anılan Kuzey Amerika SerbestTicaret Anlaşması... Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika'nın aralarında "serbestdolanım "a dayalı bir "liberal ticaret" bölgesi oluşturmalarına dayanıyor. Hem de dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi ol- macasına... Ama ABD Kongresi anında ikiye bölünüyor. Bir grup "Dünya ticareti liberalleşecekse, bunun tam zamanıdır. Çünkü, Amerikamızın evrensel ege- menliğini engelleyecek hiçbir güç kalmamıştır orta- da. Bundan yararlanıp kendimize yeni yatınm alanla- n ve ülkemizdeki işsizliği eritecek karlı pazarlar oluş- turalım' 'diyor. Diğer grup ise farklı düşüncede. Diyorlar ki "Eğer uyanık Amerikan sanayicileri gidip Meksika toprakla- rında fabrika kurarlarsa ve bu fabrikalarda ucuz Mek- sikalı işçileri çalıştırmaya başlarlarsa, Amerika'daki işsizlik hızla artar ve ABD ekonomisi için tehlike oluş- turur." Neyse, orası ABD olduğu için, Başkan Bill Clinton'- ın partisi Demokratlar'ın tüm 'muhalefetine' karşın, muhalefetteki Cumhuriyeteiler'in oylarıyla NAFTA onaylanıyor ve "dünya ticaretinin serbestliği yolun- da"önemli biradımatılıyor. Bu arada, Amerika'nın derdi salt kendi anakarasında "serbest ticaret" değil elbette... işin bir ucunda Güm- rük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) var. O uçta, ABD'nin başı hem "korumacılık" ve de "dev- letdesteği" g\b\ 'kötü alışkanlıklan' olan Avrupa Top- luluğu üyesi ortaklarıyla, hem de VVashington'un |ko- rumacılık kalkanını' kaldırması için bastıran Japonlar iledertte... Sam Amca, bunun da kolayını kotarmanın yolunu biliyor!' Avrupa'ya karşı Asya-Pasifik Ekonomik iş- birliği (APEC) 'restini' çekiyor. Pasifik Okyanusu'nun iki kıyısındaki ülkeleri, kendi 'odağı'çevresindetopla- maya yönelik girişimlerini hızlandırıyor. Hızlandır- makla da kalmayıp "gelecek için umut verici" adım- lar atılmasını da sağlıyor... Kuşkusuz, bu girişimler Avrupalı ortakları endişe- lendiriyor' ve GATT'ın uzun süredir tıkanmış durum- daki Uruguay Raundu'nun 15 aralıkta başlayacak gö- rüşmeleri için bir dürtü 1 oluşturuyor. • • • Dünya ekonomisindeki gelişmeler üzerindeki 'te- fekkürümden' sıyrılıp gözlerimi, hiç de 'ümitvar' ol- madığım Türkiye ekonomisinin dünyasal ilişkilerine' çeviriyorum. Avrupa Topluluğu ite gümrük birliği üzerinde sıkı' pazarlıklar yapıyoruz. Yapıyoruz da adamlar' bir tür- lü isteklerimizi kabul etmeye yanaşmıyorlar. Yanaş- mayınca biz de görüşmeleri askıya' alıveriyoruz! Bu askının hikmeti' her ne ise VVashington birden- bire, Türkiye'nin tekstil kotaları için tanıdığı süreyi 'kendiliğinden' iki yıllığına uzatıveriyor! "Türkiye'nin küreselleşme çerçevesinde, Uluslara- rası ekonomideki 'işlevi' ne ola ki?" diye düşünmeye duruyorum bu kez... NAFTA, APEC, GATT, AT... Han- gisine bakmaya çalışsam, altından Sam Amca'nın "Seni istiyorum!"ö\ye uzanan parmağını görüyorum! • • • Peki, 'biz' bu 'küreselik' içinde ne yapıyoruz? Oturup bu kez de 'ne yaptığımızı' düşünmeye koyu- luyorum. Biz, "Borsa nereye kadar yükselecek... Bor- sa yükselirken faizler ne olacak... Japonya 'da sattığı- mız tahviller faizleri düşürecek mi, çıkartacak mı... Faizler inip çıkarken şu doların, markın yükselişi ne hal alacak?" gibilerinden 'fikir yürütüyoruz.' Ya da "Enflasyonu düşüreceğiz... KDV'yi yükseltip yılda 20 trilyonluk ek gelirle, dış ve iç borç yükleh ile bütçe açığını'halledeceğiz... Vergi adaleti sağlaya- cağız... Türki cumhuriyetlerin örnek önderi olaca- ğız..." gibilerinden 'ahkam' kesiyoruz! Ne kadar da 'küresel' düşünüyormuşuzü! Sıkılıyorum 'dünya' işlerini düşünmekten... Ana fikir: Küreselleşme'yi özümsemek, 'evrensel' boyutta düşünmekle başlar. Ana fikrin ana fikri: Evrensel boyutta düşünebilmek için, insanların ve ükelerin kendi küçük evrenlerinin sınırlarını zorlaması gerekir. Konuk yazar Bütçe Kanunu'ndaki Saatli Bomba HİKMET ULUĞBAY HAZİNEESKİ GENEL MÜDÜRÜ Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 161'inci maddesi son fıkrası; "Bütçe Kanunu'na, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konula- maz" amir hükmünü taşımaktadır. Bu açık hükme rağmen, hükümet, TBMM'ye sunduğu bütçe kanun tasarısının 41'inci mad- denin son fıkrası ile, anayasanın bu amir hük- müne aykırı bir düzenlemeye gitmiştir. Söz konusu 41' inci maddenin son fıkrasında- ki düzenleme şöyledir "4. Kamu iktisadi Te- şebbüsleri, bağlı ortaklıkları ve bunların işti- rakleri ile devlet iştirakleri ve özelleştirme kap- samında bulunan kuruluşlardaki kamu payları karşılık gösterilmek üzere, iç borçlanma ile il- ,gili maddedeki limitin dışında, iç ve dış piyasa- larda hisse senefüne dönüşebilir tahvil ihraç •etmeye ve ihracın şekil ve şartlartnı tespit et- meye Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu bakanın teklifi üzerine başbakan yetkilidir." Bu düzenlemenin, anayasanın anı- lan hükmüne aykmlık nedenlerini şöyle açık- lamak mümkündür: Bütçe Kanunu'nun 41'inci maddesi 4'üncü fıkrası, "... iç borçlanma ile ilgili maddedeki li- mitin dışında ..."tümcesini taşımaktadır. Gön- deri yapılan ilgili maddedeki limit ise, aynı ka- nun tasarısının 31 inci maddesinde belirlen- mistir. 31 inci maddenin ik fıkrası ilk bendi ise şu hükmü taşımaktadır: "Madde 31-a) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı 'nın bağlı bulundu- ğu bakan, mali yıl içinde bu kanunun 'Denge' başlıklı maddesinde, belirtilen tutarın birkatına kadar bir yıl ve daha uzun vadeli iç borçlanma akdine yetkilidir." Tasarının 31'inci maddesinin yukanya alı- nan bendinde gönderi yapılan "Denge" başlıklı madde ise, tasannın 3'üncü maddesi olup şu hükmü ihtiva etmektedir "Ödenekler toplamı (816 trilyon TL) ile tahmin edilen gelirlef (624 trilyon TL) arasındaki fark (192 trilyon TL) net borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır." Görüldüğü üzere, 1994 bütçesinin finans- manı için borçlanılması gereken tutar, 192 tril- yon TL ile sınırlandınlmaktadır. Tasannın 41'- inci maddesi 4'üncü fıkrası ise öngördüğü borçlanmanın bu sınınn dışında olduğunu be- lirtmekle de, işlemin bütçe finansmanı ile ilgili olmadığını doğ- ruleımaktadır. Do- layısı ile düzenle- me, bütçe ile ilgili değildir. Bütçe ile ilgili olmaması ne- deniyle de, anaya- sanın 161'inci mad- desi son fıkrasına aykırılığı açıktır. Bu nedenle de, Anayasa Mahkemesi'ne başvurma yetkisine sahip kurumlarca açılacak bir davada iptal edilmesi söz konusudur. Bu durumda, Sayın Başbakan'ın, özelleştirme ko- nusunu bir siyasi inatJaşma gösterisine dönüş- türecek olan bu tür tartışmalı yasal düzenleme- lerden uzak durm2isı, politik bir basiret ömeği oluşturacaktır. Bunun için yapılması gereken işlem, TBMM'de bütçe üzerine süren görüs- meler sonuçlanmadan, hükümetin anılan fıkrayı geri çekmesidir. Devletlerin yurtdışından uzun vadeli borç- lanmalarının nedeni; ekonomik altyapı ve sabit sermaye mal varlığını ekonominin mevcut ta- sarruf potansiyelinin el verdiğinden daha hızlı bir şekilde oluşturmak üzere, gelecekteki gelir potansiyelinin kısmen bugüne çekilmesini sağlayan bir araçtır. Bu çerçevede uygulana- cak projeler, gelecekte devletin borç ödeme gücünü yükseltecek nitelikte ise devletin de borç güvenirliliği moda deyimiyle "kredibilite- si" yüksek olur ve kolayca kredi verecek kay- nak bulunabilir. Seçilen projeler, gelecek için yeterli gelir yaratacak nitelikte değilse. borçla- nanın borç güvenilirliği düşük olacağından, kredi verecekler de alacaklannı sağlama bağ- lamakiçin "güve/7ce"verilmesinitalepetmeye başlaıiar. işte bütçe kanun tasansının 41'inci 1994 bütçesinin fînansmam için borçlamîması gereken tutar, 192 trilyon TL ile sınırlandınlmaktadır. Tasannın 41'inci maddesi 4*üncü fıkrası ise öngördüğü borçlanr&aniE bu smınn dîşmda olduğunu belirtmeklede, işlemin bütçe finansmanı ile ilgiti oîmadığını doğrulamaktadır. Dolayısı üe düzenleme, bütçe ile ilgili değildir. maddesine "sıkıştırılan" 4'üncüfıkra, dış borç- lanmada güvence verme kapısını açmaktadtr. Dış borç için, yetmiş yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir olay hariç; bu yola başvurulma- mıştjr. Tek istisna ise, Demokrat Parti hükü- metlerinin, son dönemlerindeki birborçlanma- da TC Merkez Bankası'ndaki altın stokundan 100tonu aşkın bolümünü rehnetmesidir. Bu re- hin olayı, dönemin muhalefet lideri tsmet Inö- nû tarafından haklı olarak ülke siyaset günde- mine getirilmiş ve nihayet 1960 sonrası iktidar- ları tarafından altınlar üzerindeki rehin kaldı- nlabilmiştir Osmanlı borçlanma tarihi ise, tamamen alı- nan borçlar için verilen güvencelerin yarattığı ekonomik ve politik sıkıntjlann ibret dolu acı öyküsü ile doludur. Bütçe Kanunu'nun 41'inci maddesine 4'üncü fıkrayı koyanların. I. Haido Yeniay'ın Yeni Osmanlı Borçlan Tarihi, Donald Blaisdefl'in Duyunu Umumiyesi, A. du Veiay'ın Türkiye Maliye Tarihi ve Ingilizceyi Türkçeden daha iyi algılayanların da Herbert Feis'in Euro peThe VVorld's Banker 1870-1914 başlıklı kitap- lan okumalannda fayda vardır. Bu tıkranın uygulanmasının ülkenin ekono- mik ve politik çıkarlanna aykırı olan yönleri de şu noktalar etrafında toplanabilir 1- Dış fınans çevreleri dış borçlar için ülke- mizden bir güven- ce istememektedir- ler. Boyle bir istek olmadan bunun borç alacak tarafı- ndan gûndeme ge- tirilmesi anlaşılır gibi değildir. ^ | 2- Bunun yerine -^———— getirilmesi için ya- sal zemin hazırianıyorsa bunun anlamı, ekono- minin gelecekteki borç yükünü ödeyemeyecek şekilde yöneltiidiğinin tescili demektir. 3- Biz Osmanlı devletinin borç tarihinden dersimizi almamış olsak bile, yabancılar dün- ya borç tarihinden gerekli dersleri aldıklan için, borç anlaşmalarına "olumsuz yükümlülük" (Negative pledge) denilen bir hükmü standart bir madde halinde koyagelmektedirler. Bu du- rumda 4'üncü fıkra çerçevesinde yapılacak borçlanmalar için KlT'lerdeki ve diğer kuruluş- lardaki kamu payları karşılık gösterildiğinde, mevcut tüm kamu borçlannın borç verenlerinin aynı veya benzeri güvenceleri isteme hakkı ya- sal olarak doğacaktır. 4- Bu uygulamadan sonra, Türkiye hiçbir şe- kilde güvence vermeden borç alamaz konuma gelecektir. 5- Devletin borcu için güvence vermek, büt- çelerin ademi tahsis ilkesinin çiğnenmesi de olacaktr. 6- Yukarıdaki hususlar kadar önemli diğer nokta da. 4'üncü fıkrada kamu paylan karşılık gösterilecek kuruluşların, politik olarak devlet- ten daha alt statüdeki kuruluşlar olmasıdır. Bunu düşünmek, devletin kredi itibannı o kuru- luşlann itibarından bile altta kabul etmektir. 7- Etrafı istikrarsızlık denizi ile çevrili bir ül- kenin, dış borçlanması için güvence vermeyi düşünmesi, coğrafyasındaki etkinliğini ve caydıncılığını da olumsuz etkiler. Söyleyeceğimiz şey, özelleştirmeye gerçek- ten inanıyorsanız, bunu 4'üncü fıkra gibi düzen- lemelerin arkasına gizlenerek ve ekonominin, dış politikanın başını derde sokarak değil kendi kurallan içinde yapınız. Bunun da yolu, bir "özelleştirme kanun tasansı" hazırlanarak Meclis'e sevkedilmesidir. Meclis'teki görüsme ve tarüşmalar, bu konudaki ulusal asgari müş- terekleri belirleyecek ve siyasi inaöaşmadan uzak, bilgili -e bilinçli bir ulusal politika belir- lenmesine yol açacaktır. Bu noktada, özelleştirme için esasen bir ka- nun vardır savı ileri sürülebilir. Mevcut özelleş- tirme uygulamalannı düzenleyen 3291 sayılı kanunu, gerçek anlamda bir özelleştirme ka- nunu olarak kabul etmek mümkün değildir. Esasen, bugünkü tartjşmaların temelinde, o kanunun yapılış tarzı ve anlayışı yatmaktadır. Yukandaki değerlendirmeler ışığında, bütçe kanun tasarısının 41'inci maddesi 4'üncü fıkrası konusunda TBMM'nin vereceği karar, tarihi bir nitelik taşıyacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear