22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31EKİM1993PAZAR 12 DIZIYAZI 1980 yılının karmakanşık 12 Eylül sonrası günlerinde, Ecevit "görevlerini yerine getinnesi olanaksız" olduğu gerekçesiyle CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiğini açıklıyordu. Ecevit'in istifası demek, CHP'nin başsız kalması demekti. CHP yönetiminin 'çare aramak' için düzenledikleri toplantılar ise, sıkıyönetim yasaklan engeline takılıyordu. Siyasal partilerin kapatılmasıyla birlikte solda hem boşluk, hem de şaşkınlık doğdu ve 'yeni parti' gündeme geldi. YUROAGUL ERKOCA Liderlikyolununkilometre Ecevit CHP GenelBaşkanlığı 'nı 'bırakıyor', solda boşluk doğuyor, Demirel AP'yi 'bütünlük içinde' tutuyor, 12EylüTün baskısıgiderekartıyor, 52 Sayılı Bildiri yasaklan 'getiriyor ve; ErdalBey 'in kapısı çalınıyor -2- 30 Ekim 1980 günü, yani darbeden 1.5 ay sonra "genel başkanlık görevle- rini yerine getirmesi olanaksız" olduğu gerekçesiyle Ecevit, ikinci kez istifasını CHP yönetimine verecekti. Kendisini ikna etmeye çahşanlan ise "Genel baş- kan olaraİc konuşmam ve yazmam ya- saklanıyor. Herkes ıyi kötü konuşacak yazacak, partide dilediği gibi at oyna- tacak, ben genel başkan olarak yetki- lerimi kullanamayacağım, fakat par- tinin içini kanşürmak isleyenler istedik- lerini yapabilecekler. bununla genel başkanhğın bağdaşmayacağmı duşü- nüyorum..." diyerek geri çeviriyordu. Bu tarihten itıbaren de parti yönetia- lenyle genel başkanın arası giderek acılıyor ve takip eden günlerde de CHP'de eski defterler ortaya dökülü- yordu. Ecevit'in istifasına üişkin tartı- şmayı, 12 Eylül öncesinde parti nasıl ve kimler tarafından bu hale getirildi tartı- şması izliyordu. Tartışmalar, taraflann birbirini suçlamasıyla aylar değil yıllar- ca sürecekti. Derli toplu AP Solda bu tartışmalar sûrerken De- mirel, Adalet Partisi kadrolannı etra- fına toplaraış; ikili, ûçlü, bazen beşerli onarlı gruplar halinde görüşlerini an- latıyor, kadrosunun nıoralini sağlam tutmaya çahşıyordu. MHP ve MSP için ise davalar açıimıştı. 1981 yüının başlannda CHP Genel Sekreter Yardımalan Hasan Esat Işık, tsmail Hakkı Btrler ve Ali Topuz, daha sonra Şeref Bakşık'ın da katıhmıyla bir metin hazırlayarak. genel başkan başta ohnak ûzere partinin tüm yönetici kad- rolannı, mayıs ayı içinde "geçmişi de- ğerlendirmek ve ne yapılacağına karar veraıek" için toplantıya çağmyoriardı. Ancak toplantı tarihinden bir gün önce genel sekreter yardımcılannın giri- şırru sıkıyönetim tarafından yasaklanı- yordu. Genel başkanlıktan istifa eden Ecevit ise gazeterilık yapmak ve vakıf kurmak gibı iki amaca sahipti o günlerde. Nitekim, 21 şubatta yayımlanan Arayış dergisinin ilk sayısıyla gazeteci- lik hayatma başlıyordu. Aynı yüın nisan ayında ise "sosyal ör- gütlenme ve sosyal çahşmaya" ağırbk vermek amacıyla kurmayı planladığı vakıf calışmalanru başlatıyordu. 1981 yılı ilk aylannda liderler için ya- saklar daha da belırginleşti ve nihayet 2 Haziran 198 l'de meşhur 52 sayıL bildiri yayımlandı. Kapsamh bir yasaklar manzumesı olan 52 Sayılı Bildiri, İnö- nü'yü politikaya götüren önemli kilo- metre taşlanndan biriydi. Bildiri, 6 Kasım 1983 secimlerine ka- dar iki buçuk yıl süreyle ülkede uyuj- ması gereken kurallar ve yasaklar dizisi- ni oluşturan en önemli MGK. karan olarak tarihe geçiyordu. Bildiriyle, "parlamentoda üyesi bu- lunan parülenn her kademede yönetici ve mensuplannın Türkiye'nin geçmiş veya gelecek siyasi ve hukuki yapısıyla sözlü ve yaah beyanda bulunmalan, bu amaçla toplantı yapmalan" yasaklanı- yordu. Sıkıyönetim uygulamalan ve sıkıyö- netim komutanhklannın koyduklan yasaklann herhangi bir biçimde tarüşı- lması da yasaklar kapsamındaydı. 16 Ekim 198l'de siyasi partiler ka- paühyor ve Tûrkiye tarihinde ilk kez partisiz yaşam başbyordu. Solda bir boşluk var CHP'nin kapatılmasıyla Ecevit ile ör- gût arasındakı uçurum da derinleşti. Orgütün tavn. "Şimdi solda bir boşluk var, biz doldurmazsak başkası doldu- rur" biçimindeydi. Ecevit ise parti ku- rulması fikrine şiddetle karşı çıkıyor ve CHP'nin kapatılmasına karşı parti yö- neticilerini direnmeye çağınyordu. Önerisi, tüm genel yönetim kurulu üye- lerinin Anayasa Mahkemesi'ne dava açmalan ya da bir bildiri yayımlama- lanydı. Parti yöneticileri, Ecevit'in bu önerilerine "parti kapaüldığına göre ne sıfatla bildiri yayımlayıp dava aça- cağız?" diye karşılık vermekJe yetini- yordu. 1982 yüı kasım ayında anayasa hal- koyuna sunulduğunda Ecevit, "askeri yönetimin getirdiği yasaklan çiğnediği" gerekçesiyle üçüncü kez hapis yanyor- du. 1982 yıhnın son aylanndan başlaya- rak partileşme gündeme geliyordu. 1983 yıh kasım ayında yapılacak seçim- ler için sağda da, solda da kollar sıvanmıştı. Ecevit, parti kurulması için kapısını çalanlara "Hayır" demekle kalmıyor, reddi miras yapıyordu. Istifasından o güne dek partisi tarafından sürekli yalnız bırakıldığına inanan Ecevit dü- şüncelerini açıklarken, eski genel baş- kan olarak partiye karşı hiç bir sorum- luluk duymadığını belirtiyor ve şunlan söylüyordu: "CHP zaten burjuva partisiydi. O Jjülniilent Ecevit, yeni bir sosyal demokrat parti kurul- masına şiddetle karşı çıkadursun, CHP'liler çoktan kollan sıvayıp yeni bir lider arayışına girişmişlerdi bile Öyle bir lider bulunmalıydı ki, hem ta- ban, hem de tavandan kabul görsün. k>J^ ^ munda, işadamı İbrahim Cevahir Erdal İnönü'nün kapısını çaldı. İnönü'nün o günlerdeki görüşleri "Babamın Türkiye'de demokrasiyi kurmak için ne kadar uğraştığım biliyordum. Onlara, 'o gürüerin havasını yeniden yaşatmak lazım' dedim" şeklindeydi. Ecevit, kazeti kabul etmiyordu. Bu yüzden yeni parti arayışlanna karşı çduyor ve soldaki boşluk endişesi artryordu. de tabanı toparlayacak. misyonunu tamamladı. Sosyal demok- du. rat bir parti olamadı. 197Tdekigücüy- Ecevit'siz le, parasıyla, arabasıyla. binalanyla ver- seniz artik gözümde yok..." Bu görüş- me Ecevit için yeni bir oluşumun baş- edemeyeceği, sosyal demokrat seçme- langıa olurken, İnönü için, henüz ken- nin reddedemeyeceği bir liderdi ihtiyaç disi farkında olmasa da Türkiye'nin en duyulan. Kısacası, birleştinci bir lidere büyük sosyal demokrat partisinin lider- ihtiyaç vardı. Hem partiyi hem sosyal liğine giden yolda dönulen önemh' bir demokrat oylan birleştirecek bir lider... dönemeçti. Yani 6 milyon seçrneni olan CHP'nin 1981 yıh sonlanndan beri eski il, ilçe devamı olacak partinin başına bir lider ve belediye başkanlannın sürdürdüğü aranıyordu. Bu konuda hemen herkes "Sosyal Demokrat Güç", partileşme bir arayış içindeydı artık... gündeme gelir gelmez çauşmalannı yo- Bilim adamlığından siyasete uzanan ğunlaştırmıştı. yol tamamlannuştı. Türkiye'nin 12 Ey- öncekri "Ecevit etrafında birleşe- lûl'le başlayan siyasi trajedisinden yeni lim" göriişünü savunan SDG etrafı- bir sosyal demokrat lider çıkmasına az nda toplananlar, Ecevit'in 'reddi mi- bir süre kalmıştı. 1982 yılı arahk ayı ras'ından sonra CHP içindeki gruplan sonlannda, şimdilerde ANAP'ta poüti- kapsama hedefi koyuyorlardı önlerine. ka yapan o dönemin sosyal demokrat Öte yandan. Ankara'- da CHP Genel Yö- netim Kurulu ve Ge- nel Başkan Vekili Mustafa Cstündağ'ın başını çektiği bir gnıpta yeni bir parti için tartışmalan baş- latmıştı. Deniz BaykaL, Ali Topuz, Necdet Uğur, tsmail Hakkı Birler ve hatta tstanbul'da İsmail Cem'in, yeni parti için ayn ayn kol- lan sıvadığı söylenti- leri kulaktan kulağa yayıhrken, geçmişe dönük tartışmalar da sürüyordu. Kurucular kurulu bir türiü belirlenemi- yor, her geçen gün li- derliğe soyunanlann da sayısı artıyordu. Solda bir kazan kaynıyor, günde yuz- lerce görüşme yapılı- yor, "aman parçalan- mayahm" dedikçe parçalanma artıyor- du. Ancak siyaset ya- saklan çabuk geldi- ğinden "kim lider ola- cak kavgası" uzun sürmüyordu. Siyaset yasaklan, İstanbul'da bilimsel çalışmalannı sürdü- ren Inönü'yü, kendi deyişiyle "Babası için- de olduğu için ister is- tetnez izlediği" politi- kaya ulaştıran son ki- lometre taşlanndan biriydi. ama öyle kaldı. Sonra bir defa daha gö- rüştük. O. partilileri tanıyordu. Sonra kurulacak parti içinde ekipleriyle etkın- doğrudan doğruya partılilerle göriiş- lik kurmaya çalışacak olanlann itiraz tüm. Bırdefasında Ankara'yageldığim- İnönü'nün kapısı çalınıyor Siyaset yasaklan gelmış pek çok eski poliükacı siyaset dışı tutulmuş ve solda Ecevit'le boşalan lider boşluğu yasakla iyice büyümüş ve karamsarhk baş- lamıştı. Bütün bunlara ek olarak Ecevit'e 'Politikaya atıbr mısınız?' Bflün adamı Erdal tnönü'ntoi yaşamı- nda karşdaştığı en zorlu problem bu sonıyla başiayacak, çözümfi uzun zaman alacak ve doğru sonuç 'lider' çıkacaktı. işadamı îbrahim Cevahir, İnönü'nün kapısını çalıyordu. Boğaaçı Üniversite- si'nde fızik profesörü olan ve TÜBİ- TAK'ın Marmara Araştırmalar Ensü- tüsü'ne bağlı Temel Bilimler Enstitüsü'- nün başkanhğını yapan tnönü açısı- ndan ise süreç şöyle yaşanıyordu: "istanbul'da siyasete girmek için Ce- vahir üniversiteye beni görmeye geldi ve uzun bir giriş yaptıktan sonra siyasete girmeyi önerdi. Ben kendisini tanımı- yordum. Ne maksatla bunu söylediğinı rağmen kurulacak bir partinin hiç bir şansı olmayacağı gerçeği de işleri iyice , _ ^ zorlaşünyordu. Lider arayışı başlıyor- de anlamadım. llgimi çekti ş'üphesiz. de CHP'nin son genel sekreteri ve Ece- vit aynldıktan sonra fiilen genel baş- kanlık yapan rahmetli Mustafa Üstün- dağ ile görüştüm. O beni siyasete çağırdı. Bu ara dönemden çıkarken be- nim gibi insanlara ihtiyaç olduğunu uzun boylu anlattı. Sonra jine Ankara"- da Necdet Uğur'la görüştüm. O da yine geniş açıklamalar yaptı ve bir çok örnek vererek o günkü durumu bildiği ka- danyla anlattı. Pek umutlu değillerdi hazırlanan şekillerden. Yukanda bir grup insanın. MGK'nın kontrol edece- ği güdümlü bir demokrasiye geçileceği korkulan vardı. Kendileri CHP'den geldikleri için temel güvence olarak CHP'yi görüyorlardı bu durumda. 'CHP olmaz- sa gerçek demokrasi ol- maz. Bizim geleneğimiz- de bu yoktur. Onun için de güdümlü bir rejime gidiyoruz' diyorlardı. Ozellıkle de bunu söylü- yorlardı bana. Ben de babamın gerçek demok- rasiyi kurmak için ne ka- dar uğraştığını biliyor- dum. O'na aüf yaparak 'O havayı yeniden yaşat- mak lazım ülkede. Senin bu konuda katkın olur' diyorlardı. Rahmetli Sun Atalay'la konuş- tum. Sonralan Ankara'- ya geldiğimde pek çok insanla konuştum. Siya- sete girmeye karar ver- meden görüştüğüm in- sanlar arasında Ziya Müezzinoğlu vardı. Sos- yal demokrat düşüncede baa gençler ve tabii üni- versitede konuştuğum insanlar... Onlar 'Sakın böyle bir şey yapma" de- düer. Keza şüphesiz Te- mel Bilimler Enstitüsü'- nü kurmak için birlikte çakştığun arkadaşlanm, tanınmış bilim adamlan 'Aklını mı kaçırdm' di- yorlardı. Eşim de hiç hoşlanmadı. Üniversite hayatını bırakmamızı, kendi hayaümız bakımı- ndan yanlış ve ha- yatımızı bozacak bir davranış olarak görü- yordu ve o yüzden de karşı çıkıyordu..." tnönü, kendisiyle, eşiyle, yakın çeyresiyle ve CHP'nin üst düzey yöneticileriyle konuyu tartı- şırken, tabanda İnönü'nün, yeni parti- nin başına geçeceği kulaktan kulağa yayüıvordu. Nihayet bir İstanbul gaze- tesinde "İnönü geliyor" haberi ya- yımlanınca sosyal demokrat çevrelerde yeniden bir canlanma başhyordu. Oysa kendisi henüz öneriyi kabul et- memişti... Edirne'den Antalya'ya, Trabzon'dan JCırşehir'e kadar pek çok ilden temsilciler Ankara'ya geliyordu. Tabanda yaygın düşünce "lider, Ece- vit'ti, ama CHP'ye İnönü sahip çıkıyor- du. inönü'nün partinin başına geçme- siyle CHP'nin yeni adresı de belli ola- caktı." Yukanda ise "İnönü soyadı, o güne kadar siyasete bulaşmaması, ama ODTÜ döneminden dolayı sosyal de- mokrat tabanda tanınmış olması ve Ecevit'le arasındaki dostluk" nedeniyle İnönü'den iyisinin bulunamayacağı tartişmasız kabul görüyordu. tnönü'yle birlikte parti bir bütün olarak ortaya çıkacak, CHP'nin son dönemlerinde var olan hızipler tnönü adı etrafında te- reddütsüz toparlanacaklardı... 1983 yıh ilkbahanna gelinmişti. İsmet Paşa'nın özel kalem müdürü ve Ecevit döneminin İzmir Valisi olan ve 12 Eylül'den sonra da Bülend Ulusu'- nun müsteşarlığını üstlenmiş olan Nec- det Calp yeni dönemde bir sosyal de- mokrat parti kurmak için kollan sıvı- yordu. Calp'in bu girişimi bazı eski CHP'liler tarafından da kabul görüyor- du. Düşünülen; böylesi hassas bir dö- nemde. "Asker'in tepkisini çekmeyecek biriyle yola çıkmarun gerekliliğiydi. En uygun isım de Calp'ti. Hem Kenan Ev- ren bir ara, en sevdiği bürokratın Calp olduğunu da belirtmişti. O halde Calp'i ikna etmek gerekiyordu. Nitekim, 12 Eylül Hükümeti'nın için- den ileriki günlerde üç parti çıkacaktı. Başbakan Ülusu'nun odasından, daha sonra Sunalp'in başına geçeceği MDP; Başbakan Yardıması Turgut Özal'm odasından, ANAP ve BaşbakanLk Müsteşan Necdet Calp'in odasından ise Halkçı Parti doğacakb. Ecevit, he- nüz partiler kurulmadan kendisini ziya- rete giden eski bakantardan Alev Coş- kun'a "Bir odada sağ, bir odada sol parti kuruyorlar. Bir de bizden destek istiyorlar" diyordu. CHP, icazete karşı Ancak CHP'nin önde gelenleri için, Başbakanlık Müsteşan Necdet Calp'in MGK. icazetiyle kunnaya kalktığı par- tinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu. Solda tanınmış isimlerin hiçbiri muva- zaalı partide yer almayı kabullenmiyor- du. Takvimler 28 nisanı gösterdiğinde, sosyal demokrat tabanda yeni bir düş kınkhğı yaşanıyordu. Çünkü "geldi, geliyor" gözüyle ba- kılan İnönü, o günkü gazetelere bir açı- klama yapmış ve "politikaya girmeye- cegini" belirtmişti. iki gün sonra 57 ilin temsikisi An- kara'da bir araya geliyordu. Bir grup il başkanı önce Ecevit'e gidiyor ve görûş- lerini soruyordu. Ecevit'in tavn ise "gi- din başımdan" oluyordu. Kızgınlığını ise "Ülkede demokrasi gitmiş, parti ka- patılmış, siz parmağımzı oynat- mamışsınız. Şimdi kalkmış, 'parti kuru- yoruz bize yardım et' diyorsunuz. Siz evvela demokrasi için mücadele verin. Bunlan venneden sizlerin siyasete gir- meye ne hakkınız var" diyerek dile getı- riyordu. Yeniden başa dönülmüştü. Ecevit'le görüşmenın ardından iller- den gelen temsilciler Ankara Barosu sa- lonunda bir araya gelip "Parti kurulsun ' mu kurulması mı" diye bir kez daha tartışıyorlar ve tarüşma sonunda "Parti mutlaka kurulmah. Meydan sahte sos- yal demokratiara bırakılmamah" görü- şü ağırlık kazanıyordu. Ve oybirliğiyle "Ecevit'e rağmen parti kurulmab" ka- ran alınıyordu. tl başkanlan daha sonra gerçekleş- tirilecek faahyetleri düzenlemek ve or- ganizasyonu sağlamak için bir komite seçiyor ve komiteye tam yetki veriyor- lardı. CHP kökenli belediye başkanlan da eşzamanlı olarak başka bir hareket başlatmışlar, benzer bir komite de onlar oluşturmuşlardı. îki komite mayıs ayı- nda bir araya gelerek ortak bir açıkîa- mayla faaliyeti birlikte sürdüreceklerini bildinyorlardı. Şimdi sıra, belediye ve il başkanlannın ortak komitesine gebniş- ti. Ve bu ortak komite, birleştinci olma rolünü üstlenerek solda parti kurma gi- rişiminde bulunanlarla görüşmelere başbyordu. CHP içinde tanınmış, etkinliği olan ve partinin yönetim kademelerinde gö- rev abnış bir grup da, Genel Sekreter Üstündağ başkanbğında bir araya geli- yordu. Eski başbakan yardımcıla- nndan Hikmet Çetin, MiUet Mecbsi başkanlanndan Cahit Karakaş ile Ke- mal Güven ve Cumhuriyet Senatosu Başkanı Sım Atalay ve Necdet Uğur'- dan oluşan bu grup "Lordlar" olarak adlandınbyor ve ilk iş olarak kurulacak partinin ilkelerini bebrb'yorlardı. Belediye başkanlan ve il başkanlan "tepeden inmeci oluşumlan reddedip tabandan tavana örgütlenme modeli- nin tek seçenek olduğu"nu savunurken, Lordlar "hizipler koabsyonuna son ve- recek bir model" arayışı içindeydi. Çab- şmalar sürüyor, ama genel başkan bul- ma sıkıntısı bir türlü aşılamıyordu. vann: Demokrasi ugruna 'EVET' ANKARA NOTLART MUSTAFA EKMEKÇİ Hayvan Herif! 13 yıldır Çankaya'nın kapısından adım atmamıştım. Bu, 29 Ekim'de ilk kez gidecektim. 12 Eylül içimi karartmış. sanki Çan- kaya'ya kûsmüştüm. Kenan Bey, orada otururken, gazeteci- yazar olarak çağrılmadım Görüşme isteği de içimden gelme- di. Benden önceki Çağdas Gazeteciler Derneği başkanlan da, ne toplanölarına Kenan Bey'i çağırmışlar, ne de çağnlara git- mişler Arkadaşlanm, Çankaya'nın demokratlaşmasını bekle- mlşler. Hacı Tö'nün, ÇGD Başkanı diye yaptığı çağrılara, yine örgütün karan gereği katılmadım. Bu kez, çağrı S.D.'den (Sû- leyman Demirel) gelince arkadaşlanm da: - Artık katılmalısın! deyince, katıldım. Çağrıda, "smokin", "koyu renk" giysi diyeyazıyor. Eşim: - Senin koyu renk giysın yok, dedi, git kendine bir giysi al! (U- han Selçuk da, "Al bir koyu renk giysi" dedi. Yeni Karamurselin yolunu tuttum. önce, yöneticisl Mustafa Mut'a telefon ettim. - Sen gel, bir şeyler yaparız, smokin var! dedi. On dakika sonra oradaydım. 50 beden bir smokin ceket, pantolon da uydu iyi! Mustafa Bey: - Sana bir de gömlek bakalım, dedi. Baktık, o da tamam. Yal- nız ceketin kollarıyla, pantolonun paçaları kısalacak "Onu da yaparız! Dur, sana bir de kravat armağan edelim! O bizden ol- sun..." dedi Mustafa Bey. Düşündüm, bir de ayakkabı gerekir; gerçi çağrıda yazmıyor ama. Mustafa Mut, ayakkabı bolümünde, gence - Ben, dedi, kendime bir ayakkabı ayırmıştım, onu getır... Geldi, ı-ıh, büyük geldi, benim ayağım41, taraklı. - Sen bağcıklı al istersen, dedi Mustafa Bey, makosen git- mez bu giysinin altına. - Pekı! Onu da aldık. Ceketı beğendim, "Sarar", Eskişehır'de yapım yerine gitmiştik O zaman bir gömlek almıştım Necati, Şinasi giysileri ucuz almışlardı. Hesaplaryapıldı, getirildi. Pahalı gibi geldi. amataksitle, n1 - apalım! "Bayram çocuğu olalım!"dedik, bir kez... Vakko'dan da bir sapka almalı Zaten şapkayı çokça Vakko - dan alıyorum. Haydi Vakkoya, Nuri Bey'e (Turgut). Biz çay içerken bir güzel kız 58 numara şapkayı getirdi! - Borcum ne kadar? - Aman efendim, ne borcu? Eski müşterimizsiniz! - Ama, beni mahçup ediyorsunuz! Halit Çelenfc anlatmıştı. o da şapkayı Vakko'dan alırmtş. Uğur Mumcu, Halit Çelenk'in yanından geçerken: - Vakko! diye seslenir, takılırmış... Tüm bunlar, 27 ekim günü, yarım saatin içinde oldu. O ak- şam. Basın-Yayın Genel Müdürü Murat Ersavct ile eşi Zeynep Ersava'nın, Devlet Konukevı'nde verecekleri "Cumhuriyet Bayramı" kokteyline gidecektim. Ersavcılar, çağrıyı ÇGD'ye göndermişlerdi Günlük giysimi giyip gittim. Basın-Yayın biz- den sayılırdı 1 Kokteyl çok kalabalık değildi. ÇGD'liler oradaydılar. I ref Hekimoğlu yla konuştum. Yunan Basın Ataşesi Stavros Stathulopulos la karşılaştim. Stavros - Selanık yazılarını okudum, dedi, çok sevdik. - Aynaroz'la ilgili katkılarınıza teşekkür ederirri! "Aynaroz "daki Türk manastırını hazırlarken, Meclis kitaplı- ğında, Musahipzade Celal'in "Aynaroz Kadısı" kitabını ara- dım, yokmuş. Bir gün postadan "Aynaroz Kadısı" kitabı çık- maz mı? Nasıl sevindim... Musahipzade Celal'in torunu, Celal Musahipoğlu hazırlamış kitabı, Haldun Mariah günümüzün dılıne çevırerek oyunlaştırmış. Sağolsunlar 1 Eşim berbere gitti, ben Yunanistan'a giderken gitmiştim, berbere. Bir de, berberde beklemesini sevmiyorum. Aztz Ne- sin, saçlarını kendi kesiyor, ben beceremiyorum! 28 ekim akşamı, saat 18.30'da giyinip kuşandık, Çankaya'ya Cumhuriyet Bayramı kutlamasına gidiyoruz. - Bir taksi çağırsam, deyip Köşk Taksi'den bir araba istiyo- rum. - Çağırma, gelmez, yoldan bineriz... diyor eşim. Gerçekten de gelmedi taksi. yürüyoruz. Cüneyt'in evinin önünde bir ara- ba duruyor beylik. Soruyorum: - Cüneyt Bey'ı mi bekliyorsunuz? - Evet! - Haydı, diyorum, Cuneyt'le gideriz. Bir iki dakika sonra, Cü- neyt'le eşi Esin Hanım iniyorlar aşağıya. Cüneyt: - Oooo, diyor hadi gelin siz de... Biniyoruz arabaya, doğru Çankaya Köşkü. Arka kapıdan gi- rip, ön kapının girişine geçiyoruz. Bizden önce gelenler var, uzun bir kuyruk' Içeri girince, eşim ceketini, ben şapkamı bıra- kıyoruz askıyerine (vestiyere). Yolda gelirken, arabada, öz- gen Acar'la Mustafa Balbay'ı görmüştüm; onlar içeri girerken. biz askıyerine yönelmiştik Cüneyt de pardösüsünü arabada bırakmıştı. Biz, salona çıkan merdıvenleri onlardan sonra ör- mandık. Tam, merdivenlere adım atmak üzereydik ki, önümde yürüyen bir kişinin yanda duran bir görevliye bağırmasıyla ir- kildim. O, öfkeyle: - Hayvan tıerif! diye söyleniyor, bağınyordu: - Hayvan herif, kimı arayacağını bilmiyor musun? İki kez geri dönüp görevliye bakt; görevli çıt çıkarmadan ol- duğu yerde duruyordu. Ben kasılıp kalmıştım. önümde yürü- yen kimdi? Bir ses kulağıma çalındı: - Ne biçim bakan? diye Bir bakan mıydı? Çoğunu tanıyor- dum bakanların ya, bunu tanımıyordum. Belki bakan da değil, bir üst düzey yönetici, bürokrattı. Köşk'ün kapısından girdikten sonra, bir manyetik alan kapısından giriyormuşuz, ben ayn- mında değildim, girdim. Herhalde, önümde giden adam ora- dan geçmemiş olmalı ki, görevli elinde-uyargacıyla, yaklaş- mak istedi. Yönetici de buna öfkelendi. Öfkelenmeye, orada görevini yapan kişiye, "Hayvan herif!" demeye ne hakkj var / > Başta S.D., Çankaya Köşkü'nün yetkilileri, bunu araştırmalı, "Hayvan herif" diyenin yakasına yapısmalılar. En azından bu- nun kim olduğu ortaya çıkmalı Kendisine "Hayvan herif" de- nen görevli, bana mektupla durumu açıklarsa, onu da yayımla- mak isterim. Isterse, adını yayımlamam! 13 yıl sonra Çankaya'ya böyle mi girecektim? ••• "Ankara Notları"m bitirdiğim sırada öğrendim ömer Asım Aksoy'un öldüğünü. Dilin özleşmesine yıllarını veren bir usta aramızdan ayrılıyordu... BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Et suyunun soğuduk- tan sonra gevşek ve esnek bir kıvam almış duru- mu... Mersin yakınlann- da kurulu petrol antım tesisi. 2/ Hakka uygun... Yavru, çocuk. 3/ Beril- yum elementinin simge- si... Su geçirmez kumaş- 6 tan yapılan bir çeşit spor -, ceket. 4/ Yazı... Fazla bön, avanak. 5/ Uğur. 6/ 8 Eski dilde isimler... Is- n kambilde koz. 7/ En bü- yük ustası Montaigne olan türii... Bir renk. 8/ Yapım... Göko- va Körfezi'ne verilen bir başka ad. 9/ Karabatağa benzeyen, siyah tüylü bir av kuşu... AJgılanan nes- nelerin temel niteliği. YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir erkek gömleğinin ya da bir kadın elbisesinin göğüs kısmına büzgülü ya da pliseli olarak iliştiri- len süsleme... Yapdrnış, gerçekleş- miş iş. 2/ Vazife... Sersem. ahmak. 3/ Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım eki... Halk dihn- de dere yatağına verilen ad. 4/ Bir göz rengi... İşçi. 5/ Büyük makamdakı kımseleri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. 6/ Peşin parayla belli bir süre için bir şeye abcı olma işi... Avrupa Topluluğu'nun ortak para birimi. 7/ Balık yumurtasıy- la yapılan bir tür meze... Kimyada basit şekerlere verilen ad. 8/ Kalabalık... Fide yetiştirmek için aynlmış toprak bölümü. 9/ Haydut... Zümre, kategori.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear