22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 EKİM1993 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR AKBANK 3.ULUSLARARASI CAZ FESTİVALİ: UygarhkmüziğiAfrikaritmirıeulaşamaz FETHİOKYAR Randolph Ednard Weston 1926 yılında Nevv York'ta doğdu. Zamanını piyanonun başında pratik yapmak yerine sokaklarda oynayarak ge- çirdiğı akşamlarda, babasının uzun tahta cet- velinin avuçlannın içinde şakiadığı günleri ba- zen hala hatırbyor. Babası. Frank Weston, Mar- cus Garvey'in yaalanyla olduğu kadar, Calypso ve Jazz'la da ilgibydi. 1940'b yıllarda babasının Brooklyn'de işlettiği lokantanın müşterileri arasında bulunan Duke EIlington,'Thelonious Monk ve Max Roadı gibi cazın devleri sayesinde bu müzikle tanışü. Lo- kantada dönen sohbetler ve de özellikle ba- basının Afrika üzerine yapüğı olurnlu telkinler VVeston'ın daha sonraki ydlardaki müzıkal ya- şamını önemli ölçüde etkileyecekti. önceleri rhvthm-blues topluluklannda, daha sonra New Yorklu Bebop'cılar Kenny Dorham ve Cetil Payne'le calıştı. IKasırgaya tutulmuşcasına titreyen dev piyanolar 195O"h yıllarda, genç yaşına rağmen çok yete- nekli ve özgûn birpiyanist olduğunu göstermeye başlayan VVeston'ın bestelennde, cazda yaygın olan 4 '4ritmiyerine daha çok Afrika müziğinde yaygın olan 3/8 ve 6/8'lik ritmlere rastlanıyordu. 1960 yılında büyük bir orkestrayla "Uhunı Afri- ka" adh önemfi bir plak çalışması yapü. 1%1 yılında Amerikan hükümetinin desteğiyle 14 ül- keyi kapsayan bir Afrika turnesine çıktı ve Afri- kah müziğiyle arasındaki sihirli bağ, ilk durak olan Lagos'ta başladı. Turnenin ardından aldığı davet üzerine tekrar Fas'a gelen Weston, Fas'ın geleneksel Gnawa müzisyenleriyle yapüğı çahşmalarla, müziğini, 6/8'lik ritmin çok zengin varyasyonlanyla ta- nıştırdı. Yûzyılîar önce Alt Sahra Afrikası'ndan gelmış Sufı Müslümanlan olan Gnawalılar, rit- mı müziğe hayat veren bir atardamar olarak kullanıyorlardı. İkinci Afrika gezisınde duyduk- lanndan son derece etkılenen Weston. Fas'ın en büyük şehirlerinden biri olan Tanngier'e yerleş- meye karar verdi ve 1967 yılında bu ülkeye gele- rek Fas'ta yaşadığı yıllar boyunca Gnawa ve di- ğer Afnka müziklerinin zengin mırasını tanı- tmaya yönehk birçok uluslararası müzik fesüva- li düzenledi. 1973te bir süre için tekrar Ame- rikaya döndü. Fas'a yerleştigi ilk günlerden ben, müziğinin ritmik ve tonal yapısını Afrika ezgıleriyle sûsleyen Weston, buna rağmen cazın Randy VV'eston ve African Rhyhms'ın konseri, bugün saat 21.30'da Cemal Reşit Rey Konser Saionu'nda. köklerinden hiçbir zaman kopmayarak Elling- ton ve Monk gıbi kendını çok derinden etkileyen ustalann izinde müziğini geliştırdi. Solo, duo ve daha büyiik topluluklarla yaptığj çabşmalan Avrupa. Japonya ve Amerika'da sürdürdü. Randy VVeston, daima gururla giydiği renkli ve parlak geleneksel seremoni cüppeleriyle sah- nede yer aldığında, 1.95 boyundaki dev cüssesı ve uzun kollanyla piyanoyu adeta sarmalar. Af- rika" nın köklerindCn gelen vurmalı çalgılar tek- nıği. sanatçının piyanoyu çalış stilindeki en be- lirgin unsurlardan biridir Konserler boyunca zaman zaman bir kasırgaya tutulmuşcasına tit- reyen dev piyanolar, bir an sonra kuş cıvıltılannın narin ütreşimlerine dönü- şürler. Son birkaç yıl içinde Fransız. Ame- rikan ve İspanyol televizyonlannca yapılan 3 ayn belgesel, 1989 yılında yapılan; Ellington, Monk ve kendi bestelerinden oluşan üç CD'b'k bir başyapıt, Polygram şirketi tarafından son günlerde çıkanlan ve içinde Dizzy Gillespieve Pharoah Sanders gibi dev- lerin de bulunduğu 2 CD'lik bir çalış- ma, Fas-Amerika-Avrupa-Japonya rotası .ûzerinde soluk aldırmayan bir turne programı Randy Weston'ı gü- nümüzün en saygıdeğer ve aranılan müzisyenlerinden biri yapmaktadır. I.Bonkörlûğü, davullan ve IritmiyleAfrika müziği Türkiye'ye uzun yıllardır birlikte ça- lışmalar yapüğı saksofoncu Talib Kib- we, bas ustası Alex Blake ve vurmab çalgılarda Neil Clarkeın yanında, Ab- deUah El Gourd, Mostafa QubeUa ve Abdeli Qubella adlı üç tane Faslı Gna- wa müzisyeni de getirecek olan VVes- ton, tstanbul konserleri için özel ola- rak bir araya gelecek olan African Rhythms adını verdiği topluluğuyla, cazın Afrika müziğiyle kesişüği nokta- lan vurgulayacak. Gnawa müzisyen- lerinin çalacağı enstrümanlardan olan karkba, bir çift metal plakadan oluşan kastanyet benzeri bir enstrüman, gu- enbri ise sesi üç telli gitar ile bas gitar arasında enteresan bir telli sazdır. Düşüncelerini "Bemm için Afrika kültürümin en çarpıcı yanı. her zaman ruhunuzun derinliklerine kadar inebtlen müthiş gücû, bonköriüğü, davullan ve ritmiyle Afrika müztğidir'' diyerek an- latıyor. Diğer herhangi bir uygarlık müziğinin, Afnka ritmlerinın gücüne ve dennbğıne ulaşamayacağını vurgu- layan Weston'ın "Bütün modern mfi- zikler; Jazz, Gospel. Latin, Rock, Calypso. Samba. Soul. Bhıes >e harta A\ant Gar- de bile havatta olmalannı, köklerindeki Afrika ritmlerine borcludurlar'* sözleri, buritmlerekarşı beslenilen önyargılı duyarsızlığı temellerinden dalgalandınyor. Weston's African Rhythms topîuluğunun konserleri kanımca bu yıl kaçırı- lmaması gereken etkinliklenn başını çekiyor. 'Yolcu'nun galasını Kültür Bakanlığı yapıyor Kültür Servisi- Kültür Ba- kanbgı destekledıği Türk fılmlennin ilk göstenmiru ger- çekleştirecek. Her ay bir Türk fılmınin''galası' kültür Bakanı Fıkri Sağlar'ın katılımı ile ya- pılacak ve Atatürk Kültür Merkezi'nin Büyük Salonu ilk kez sinema gösterimlenne açıbcak. Kültür Bakanlığı 'ilk gala' olarak Nazım Hikmet'in 'Yol- cu' isimli eserinden Başar Sa- buncunun senaryolaştırdığı \e yöneünenbğini üstlendiği aynı isimli 'Yolcu' fılmini gö- sterimini gerçekleştirecek. Çe- kimlen Erzurum'da tamam- lanan 'Yolcu'da Tank Akan, Müjde Ar, Halil Ergün, Ber- han Şimşek oynuyor. 'Gala' için AKM'de özel olarak dış cephe ışıklandınl- ması yapılacak. cadde ile giriş arasına kırmızı hablar döşe- necek. "Gala'ya çağnlan Nazım Hikmet'in yaşayan hapisane arkadaşlan, ilk kez toplu olarak 'gala'dan sonra yapılacak kokteylde buluşa- caklar ve Nazım'la ilgili anı- lannı aktaracaklar. 'Gala'da Kültür Bakanı Sayın Fikri Sağlar ve DİSK Genel Baş- kanı Kemal Nebioğlu. fılrrun yaratıcılanna plaket verecek. Uluslararası Yazarlar Parlamentosu kuruluyor Kültür Servisi - 150den fazla yazar uluslararası bir yazarlar parlamentosu kurulması için 31 temmuzda yapılan çağnya olumlu yanıt verdiler. Böyle bir parlamentonun kuruhnası, son dönemlerde çeşitb ülkelerde aydmlara yönelik baskılara karşı, dayanışma düşüncesin- den hâreketle doğdu. Cezayir, lran, Saraybosna ve son olarak da Türkiye'de yaşa- nan bu gelişmeler böyle bir par- lamentonun doğuş sürecini hızlandırdı Parlamento kurul- masına destek veren aydmlar- dan bazı isımler şunlar Adonis, Carlos Fuentes, Pierre Bourdi- eu. Patrick Chamoiseau, Gunter Grass, Octavia Paz, Safanan Rüştü. Maurice Blanchot, Jose Saramago. Jorge Amado, Clau- dio Magris, Susan Sontag, An- tonio Tabucchi. Uluslararası Yazarlar Parla- mentosu"nun kuruluşuna yöne- lik esaslann saptanmasücin ya- zarlar öniımüzdeki ay Sü"as- bourg'ta >apılacak toplanüda • biraraya ^lecekler. Steve Coleman ve Five Elements bugün saat 18.30'da CRR Konser Saionu'nda Müziğinharitasınıçizenyeni siyahestetiği AHMETULUĞ 1980'lerin sonlanna doğru, çoğun- lukla orta halb siyahlan banndıran Brooklyn'in merkezine yakın Fort Gre- en bölgesi, birçok siyah sanatçının mek- kesi haline geldi. Çoğu 20 ile 30 yaşlan- nda olan bu sanatçüar, yaşam süllerin- de African - American tarzırtı uygula- maya ve kendilerini renklerinin bilincin- de olmayan ya da bunu daha az önem- seyen dığer sanatçılardan ayı- rmaya başladılar. Sanatlannı ilgilendiren yaratıabk, tanıtım ve finans gibi konulardaki yer- leşik düzen ve kurallara uyma- ya sabırlan olmayan bu artist- ler, kısa zamanda Brooklyn Re- naisance / New Black Aesthetic (Brookhn Rönesansı / Yeni Si- yah Estetiği) olarak adlandınla- cak bir sürecin öncüleri oldular. beden cazla çizilmışü. Tutuculuk hem moda, hem de ahlakı açıdan doğru bir tutum oldu, sanki cazın geçmiş stan- dartlanna uymak, cazı unutulmaktan kurtaracak tek yoldu. İşte NVynton Marsalis'in tartışılmaz derecede kusur- suz tekniğe sahip, şık giyinen ve "gerçe- ğm" savunuculuğunu üstlenen bu ekibi. neredeyse bir klişe haline geldi. Ancak on seneyi aşan bu katı tutum hala bekle- nen ürünü vermedi. Eksik olan, müzıs- Bizim, müziğin nerede başlayıp nerede bittiğine dair bir doktrinimiz yok. Müzi- kal gelişme>i durduracak bir engel tanımn-onız. EJimizi, kolumuzu devamlı bağlaniaya çalışsalar da, ilgimizi çeken hiçbir şeyden uzak durnıaya niyetimiz y«A." Steve Coleman'ın çalışmalan. funk ritmleri, alışılmadık aranjman, prodüksiyon ve enstrümansyon, dünya ve popüler müzıklerini kapsıyor. Tabii ki, burada caz geleneği ve virtüöztik teve Coleman cazgeleneğininbelirledi ği yapısal teorileri yeniden tanımlamayı ve caz, funk, Afrika kökenli çok ritmli müzikleri, çağdaş ses vefıkirlerledonatılmış doğaçlamalarla kaynaştırmayı amaçlayanM-Baseadlı kuruluşve akımın yaratıasıdır. Ünlü sinema yönetmeni Spi- ke Lee'nin öne çıküğı bu hare- ketin müzik dalındakı en önde gelen ismi, Steve CoJeman dır Steve Coleman, Greg Osby'le birlikte caz geleneğinin belirle- diği yapısal teorileri yeniden tanımlamayı ve Caz / Funk / Afrika kökenli çok ritmli mü- zikleri, çağdaş ses ve fıkirlerle donatılmış doğaçlamalarla kaynaştırmayı hedefleyen M- Base adlı kuruluş ve akımın ya- ratıasıdır. Üyeteri arasında da- yanışma ve yardımlaşmayı ge- lişürmeyi amaçlayan M- Base, çok basit bir felsefeden yola çıkan bir örgüt: "Eğer ki yeni birfikrinvarsa, herkes bunu din- lemeye hazır, yeter ki fikrini da- yandırdığın saglam bir temel ve uygulamaya geçirecek azmin ve yetenegin oteun." M-Base akımı her akımda olduğu gibi diğer bir akıma tepki olarak ve yeni biryönbulmaihtiyacındandoğdu.1980'- lerin başında Wynton Marsalis'in geç- mişi temel olarak alma doktrini, kendi- lerine yön arayan birçok genç caz mü- zisyeni için tutunacak bir dal oldu. Ye- nl-klaâkçiler, yeni-tutucular ya da yeni- gelenekselciler olarak adlandınlabile- cek bu yeni akımın en büyük özelbği, saygıyla sadeliği eş tutan, geçmışe da- yanan bir estetik anlayışı oldu. Bu yeni akımın sınırlan, 50lerin sonunda hard- bopla başlayan ve 60'lann ortasında modal fermentasyonla etkinliğinı kay- Stevc Coleman, James Brown*un fırüna * saksofoncusu Maceo Parker'ı kendıne örnek alarak funk topluluklanyla cal- mayı yeğledi. Wesleyan Üniversitesi'nde müzik eği- timini sürdürdüğü sıralarda, Chariie Parkef ın değerini anlamaya ve kendini onun müziğini öğrenmeye adadı. 1978 yılına kadar çalmaya ve müzik dersleri vermeye devam ettiği Chicago'da bir tatminsizlik duymaya başladı. Klasik cazcılarla avant-gard'alann. müziğe yaklaşımlan çok fark- bydı. Halbuki birkaç kezizleme şansmı bulduğu Max Roach ve Art Blakey gibi ustalar, çok daha sağlıklı dengeler kurabili- yorlardı. Steve Coleman da bu çizgide yürümesi gerektiğini düşünerek Nevv York'a taşındı. New York'taki ilk günlerinde, Thad Jones - Md Lewis Big Band, ardından da Sam Rrvers Big Band ve Cecil Taylor Big Band ile çaldı. 1980'lerin başında da- vulcu Doug Hammond'la çahştı. 1984'te Dave HoIIand'ın grubunda çalmaya başladı ve çıktıklan A\ rupa turnesinde seyircilerden çok olumlu tepki- ler aldı. David Murray. Mike Brecker, Abbey Lincoln. Bobb> McFerrinve Branford Marsabs gibi büyük isimlerin albüm çalı- şmalannda yer alarak temelinı sağlamlaştırdı. 1985'te Five Ele- ments adını verdiği bugünkü topîuluğunun temellerini atü. A yenlenn müziğe kendilerinden bir şey kaünalan, yani müziğin yaraücı ve öz- gün yönü oldu. Steve Coleman, Greg Osby ve bu iki- linin öncülüğünde kurulan M-Base, bu kısırlığa çok ciddi bir altematif oluştu- ruyor. Steve Coleman'a göre, M-Base takımı caza konulan bu duvarlardan çok sıkılmış durumda, çünkü onlara sunulan kural şu ki: Yeni-gelenekçile- rin öngördüğü şekilde çalmazsan, ça- lamıyorsun. Steve Coleman ise şöyle di- yor: "Yeni-gelenekçilerin kucakladığı her şeyi biz de kucaklıyoruz, fakat biz bunlardan başka şeylerlede ilgileniyoruz. saksofon sololan bol bol yer abyor. Şarkıcı Cassandra NVilson, saksofoncu Greg Osb>, piyanıst Geri Allen. davulcu Manin *Smitty' Smith ve Terri Lynn Carrington gibi cazcılan bir araya geti- ren M-Base hareketi, kısa süre içinde, özellikle Avrupa ve Japonya'da geniş iz- leyici kitlesi bularak yeni bir akımın do- ğuşuna neden oldu. Steve Coleman. 1956 yılında Chi- cago'da dünyaya geldi. Lise yıllannda önce keman çaldı, fakat daha son- ra alto saksofonu seçti. Babası Chariie Parker hayranıydı ve oğlunu da bu doğ- rultuda yönlendirmeye çahştı. Ancak -rtık caz dünyasında kendini kabul ettirmiş ve dünyanın her yanında çok rağbette olan Steve Coleman ve liderliğindeki M-Base takımı, birçok eleştirmene göre 90'larda müziğin gelişiminin haritasını çiziyor. Kısa süre içinde Harlem ve Brooklyn'deki kulüplerde çal- maya başlayan lopluluk. aynı yıl bir Alman plak şirketi olan JMT ile anlaştı. lki albümden sonra, Pangaea Records'la ve daha son- ra da RCA ile anlaşan Steve Coleman, bugüne dek altı albüm çalışmasına imza attı. Artık caz dünyasında kendini kabul etürmiş ve dünyanın her yanında çok rağbette olan Steve Coleman ve liderli- ğindeki M-Base takımı. birçok eleştir- mene göre 90'larda müziğin gelişiminin haritasını çiziyor. Steve Coleman'a İstanbul konserle- rinde luşlu çalgılarda Andy Milne, gitar- da David Gilmore, basta Reggie VVas- hington ve davulda Gene Lake eşlık ede- cekler. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Kültûp ile Uyganlık Bazı "fcü/tör"tanımlarında, "ltü/für"sözcüğönünyanı- na ayraç açılarak "ya da uygarlık" yazıldığı görülür. Şöyle: "Kültür (ya da uygarlık) toplumun bir üyesi olarak insanoğlunun kazandığı..." Demekki "kültür" i\e "uygarM"kimilerinceeşanlam- da kullanılıyor. "Uygarlık" tanımlarını gözden geçirdiğimizde ise, "eriştiği düzey", "ilkellik ve bilgisizlik durumundan kur- tulma", "ileri düzeye ulaşma" gibi sözlerle karşılaşıyo- ruz. En kısalarından birini okuyalım: "Bilim ve sanatın gelişmesiyle oluşan ileri insanlık düzeyi." "Kultür"ün toplumbilimsel anlamıyla çakışmıyor bu tanım. "Bir yerde bir yaşam biçimi varsa orada mutlaka bir uygarlık da vardır," diyebilmek için, o yaşam biçimi- nin "ilkellik ve bilgisizlik durumundan" kurtulmuş, "ileri insanlık duzeyi'ne ulaşmış olması gerekır. Gene de "kültür" ile "uygarlık" eşanlamlı sözcükler arasına konuluyor. Çünkü "kültür" sözcüğü de, birçok durumda (bilimsel kullanılışlarını aştığı kadar), "ileri, gelişmiş, yabanıllıktan uzak" nitelemelerini getirmekte. Uygarlık (civilization) on sekizinci yüzyılda kullanılma- ya başlanmış bir sözcük. Latinceden alınmış. Kökeni ("civilis'ya da "civicus") "kentli", dolayısıyla "düzenli", "eğitilmiş", "kibar"gibi anlamlartaşıyor.Ösmanlıcada- ki "medenî"sözcüğüdeArapçada "fcenf//"demek. Kent- lerde yaşayan bilgili kişilere "medenf 'diyorlar. On seki- zinci yüzyılda Aydınlanmafelsefesi "uygarlık" sözcüğü- ne, dindışı bir tarihsel gelişme, ilerleme anlamı yükle- miş. Giderek "kültür" insanların iç dünyasındaki olgun- laşmayı, "uygarlık" ise dış dünyadaki gelişmeleri belir- ler olmuş. Oylesine ki uygarlığa karşı, kültürü, dış dün- yanın zenginliklerine karşı, iç dünyanın zengmliklerini savunanlar çıkmış. özdeksel dünyanın gelişmeleri uy- garlık, tinsel dünyanın gelişmeleri kültür diye anılmış. On dokuzuncu yüzyılda bu tür bir ayırmayı doğru bulma- yan düşünürler ise, kültürle uygarlık arasındaki çatış- mayı aşmaya özen göstermişler. Böylece yirminci yüz- yılın yeni kültür tanımlarına temel olan görüşler ortaya çıkmış. Bugün eşanlamlı sayılan bu iki sözcük arasındaki ince ayrım şöyle açiklanıyor- "Uygarlık özdeksel ve toplumsal yönlerden tyı yaşa- ma biçıminin ileri bir aşamasını deyimler; kültür uygar- lığın düşunsel görünümüne ağırlık verir; uygar yaşamın olanaklan içinde aydınlanmayı, beğeni geliştirmeyi, eğitmeyi öne olarak inceliklere iner." Toplumbilimsel anlamıyla kültür düşünülürse, bu ay- nm geçersiz kalır. "özdeksel, tinsel, bütün yönleriylebir topluluğun yaşam biçimi," deyince, "uygarlık" da bu- nun içine giriyor. Dışarda kalan yalnızca "ileri bir aşa- ma" koşulu. Bu ise göreli bir konu. Neye göre ileri? Gene de anlatılmak isteneni anlıyoruz. "Uygarlık" sözcüğü kentlere yerleşme ile sıkı bir ilişki içinde düşü- nülüyor. Çağdaş uygarlık, Batı uygarlığı, kentsoylu uy- garlığı diye sıralayabiliriz... "Uygarlık" sözcüğü "ileri bir aşama" koşuluyla sunulduğunda bunlara bağlanı- yor. Şu da üstünde iyice düşünülmesi gereken bir konu: Ulusların ya da etnik grupların kültürel kimliklerinin korunmasından söz ediliyor. Çağdaş dünyada "ileri bir -ijşa.ma"djye anılan yaşam biçimine doğru karşı konula-. mayan yönelişe karşın bu iş nasıl başarılacak? Hızlayökı olduğu, bırakıldığı görülen kültürel değerler, destekle ayakta tutulmaya, yaşatılmaya mı çalışılacak, yoksa büsbütün unutulmamaları için müzecilik mi yapılacak? Bu ikincisi olur da, birincisi çok kuşkulu... Çağdaş Batı uygarlığının, kentsoylu uygarlığının ağır- lığı bütün dünyada böylesine duyulurken, onunla sımsı- kı bağtar içinde gelişen bir yaşam biçimi benimsenip büyük oranda gene onun belirlediği düşunsel kültür bir yana itilerek yerine yaşatılması özlenen başka bir kültür yerleştirilebilir mi? Hiç sanmıyorum. Yapılabilecek olan, dayatılan kültürü kendi potasında eritip yeniden üretmektir. Örnekse futbolu Almanlar ya da ingilizler gibi değil de, kendine özgü bir tarz yaratıpTürkler gibi oynamak... Cirit oyununa dönmeye çalışmak derseniz, o boşuna çabalamaktr. lran Büyükelçiiiğiiddialan yalanladı OSLO (AA) - Norveç'teki tran Büyükelçiliği, İngıliz yazar Salman Rüşdü'nün tartışmalara neden olan "Şeytan Ayetleri' kitabının Norveçli yayıncısının bu hafta başında saldınya uğramasından kendilerinin sorumlu olduğu şeklindeki iddialan yalanladı. lran Bü> r ükelçiliği sözcüsü. "İran Büyükelçiliği'nin saldınyla ıhşkisı olduğunu kesinliklereddediyoruız'dedı. Norveçliyayıncı\Vilham Nygard'ın bu hafta başında evinin önünde kimb'ği bilinmeyen kişi ya da kişilerce saldınya uğramasından bu yana ilk defa sessizliğini bozan tran Büyükelçiliği, a> nca medyanın ve Norveçlilerin "temelsiz ve yanbş' iddialarla yönlendirilmemelerini istedi. İranlı eski birdiplomat, dün Çarşamba günü Norveç'teki günlük bir gazede, Nygaard'a düzenlenen saldınnın arkasında İranlı ajanlann olduğundan emin olduğunu söylemışti. İbrahim Çallı kitabı ve sergisi Kültür Servisi - Kaya Özsezgin'in hazırladığı "İbrahim Çallı" adlı kitap Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkü. "Türk ressamlan Dizisi"nni ikinci kitabı olan "İbrahim Çallı", sanatçı hakkında bugün edek yapılmış en kapsamlı ve yeterli monografik çalışma. İbrahim çallı geerk sosyal konumu geerkse kişiliğjnde temsil ettiği sanatçı misyonuyla.Batıya yönelik Türk resimnın asker kökenli ressamlarla başlamış olan gelişme sÜrecinden sıvilleşmeye geçişi simgeleyen bir kimlik taşıyor. Çallf nın İstanbul peyzajlanndan natürmortlara veçıplaklara uzanan resim repertuvan.herhangi bir akımın ya da eğılimin patcntini taşımak için değil.belli bir yaşam görüşünü.dünya anlayışını yansıtmayı amaçlılyor. Gûnümüzde 1947'den buyşanha yeterince bilinmeyen yapıtalnnı tanıtıcı kapsamıl sergilerin yapılmamış. hakkında aynntılı monografik çalışmalar yapıllmamış olmasından yola çcıklarak birdesergı düzenleniyor. Sergi 12 kasımadek Yapı Kredi Kültür merkezinde yer alacak. (293 08 24) Kkvy'dan yeni kitap- KültürServisi - Pablo Neruda'nın yazı ve konuşmalanndan Nesrin Arman'ın derleyip, çevirdiği kitap, "Şiir Boşuna Olmayacak" adıyla Broy Yayınlan'ndan çıkü. "Şiir şarkı ve iberekettir" diyen Neruda'nın bu kitabında yıllann yaşam deneyimi ve gözlemleri yansıyor. Öte yandan Mayakovsky. Eluard, Brech, Aragon, Neruda'dan derlenen yazılar "Saf Şiir Yoktur" adlı bir kitapta toplandı. Kitabm şiir üstüne yapılan tarüşmalara canlılık getirmesi bekleniyor. Broy Yayınlan'nın yeni kitaplan arasında Seyyit Nezir'in yedinci kitabı "Bana Bir Senaryo Yaz Eİediydin: Mesala Papalina" da var. 1976'da yayınladığı "Şiir Duyarlığı" ile şiir dünyamıza katılan Nezir,' 1970 Militan Şiir'nin son aylarda dergilerde yeniden gündeme gelmesiyle "Dağlan Oylecene", "İzleri Var". "İnsanın Beyaz Kokusu"nda yer alan şıirleri de son kitabında biraraya gctirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear