25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8OCAK1993CUMA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bir Kitap - Iki Mektup MELtH CEVDET AJVDA Y Günlerdir beklediğım kıtap geldi: "Osmanb İmparatorluğu Tarihi I - Os- manlı Devleünin Doğuşundan XVIII. Yûzyılın Sonuna'. Yayın Yönetmenli- gini ünlü Franaz tarihçisi Türkolog Robert Mantran'ın üstlendiği bu il- pnç kilabt dilimize çeviren Prof. Ser- ver Tanilli'dir. R. Mantran önsöz'de şöyle diyor: "Bu kitap, ortaklaşa bir eserdir Her bölümü bir uzman yazdı, kotıu hakkındakı bilgisine dayarup düşüncelerini, görüşlerini yazdı. Bu jzmanlann adlanna da bir gözatahm: Jean - Louis BACQUE - GRAM- MONT, Bilimsel Araştırma Ulusal Merkczi'nde araştırma yönetmeni, İs- UnbuTda Anadolu Incelemeleri Fran- az Enstitûsü Mûdürü. Louis BAZIN, III. Paris Ünivera- lesi'nde ve Doğu Dilleri ve Uygarbkla- n (Tûrk dili ve uygarlığı) Ulusal Ensti- tüsü'nde profesör. Irene Beldiceanu, B.A.U.M.'nde araş- ttrma yönetmeni. Nicoara Beldiceanu, B.A.U.M.'nde araştırma görevlisi. PaulDumont, Strasbourg Türk tnce- irmeteri Mûdürü. Fronçois Georgeon, Anadolu incele- meleri Franstz Enstitûsü eski araşttr- maası. Roberl Mantrm, Doğu Dilleri ve i'ygarlıkları Ulusal Enstitüsü'nde kon- Jerans görevlisi. Andre Raymond. Arap ve Müslüman Dünya Üstüne Araştırma ve înceleme- far Enstitûsü Müdürü. Jean-Paul Roux, Louvre okulunda profesör. \icolas Vatin, Anadolu tncelemeleri Fransız Enstitûsü eski araştıncısı. Gilles Veinstein, Araştırma Bırliği 'Doğu A vrupa ve Osmanlı İmparatoriu- ğu Tarihi' Müdürü. fşte bu uzmanlann ortakça çalışma- lan sonucunda ortaya çıkmış bir ya- pıttır elimizdeki kitap. Yannın başın- da, 'günlerdir bekledigim' derken hakbydım sanınm. Bu yaamda sadece R. Mantran'ın kitaba yazdığı önsöz üzerinde duraca- ğım, bunun anlayışla karşılanacağını sanıyonım. Böylesine kapsamh bir ta- rih yapıtından ancak ara ara sözedilir, onu özetlemeğe kalkacak değildım. Bu önsözde, Batı'nın Osmanb'ya ve Türk'e bakışı ve zaman içinde bu bakı- şın geçirdiği değişiklikier ilgimi çektı en çok. Ona değineceğim. Osmanlı İmparatorluğu üstüne ilk genel tarih kitabı, bizde de çok iyi bilı- nen, Joseph von Hammer'in 'Osmanlı İmparatoriuğu' adlı yapıüdır (1840- 1844 Paris). Bu ve bunun gibi başka genel Osmanlı tarih kitaplan Baülı kaynaklara dayandıklan için yansız sayılamazlar, Ösmanlı arşivlerine ula- şamamışlardır. R. Mantran, burada, "... bu mümkün olsaydı bile" diyor, "Avrupa'nın sıyasal ve kültürel üstün- lü|ü anlayışını değişüremeyecekti." Her şeyden önce ilginç olan şu: Av- rupa'nın Osmanlılar ve Türkler üzeri- ne btlgisi çok yenidir. Bunu R. Mant- ran 'dan dinleyelim. "Doğu sorunu dıye adlandınlan şey, pek yakın bir devre değin, sadece Batıb görüş acısından ve özellikle Os- manlı karşıtı bir gözle ıncelenmiştir; hedef de şu otmuştur Iktisadi zengin- liklerini, ticaret yoUannı, stratejik noktalanru ele geçirmek, 'Osmanlı buyrugundan kunulmuş' halklan da kendı 'ahcısı' yapmak umuduyla, lm- paratorluğu parçalamak. Aynca Im- paratorluğun Arap bölümü için az ilgi gösterilmiştır; XVIII. yüzyıün sonla- nndan başlayarak ve özellikle XIX. yûzyılda bir ilgi gösterihnişse, Avru- palıİann arkasından koştuklan iktisa- di ya da siyasi amaçlar (sömürgecilik), ya da stratejik hedefler (Hint yolu, Ka- ra Afrika'ya açılma) yüzündendir. öte yandan, Arap ülkelerinin Osmanlılara karşı yönelttikleri, onlan Müslüman gerileyişinden ve Arap-Müslüman dünyanın Baülılarca vesayet altına so- kuluşundan sorumlu tutma yolundaki suçlamalar da unutulmamab. Bu nok- tada da, Avrupalı kaynaklar. Osman- hlann yetersizhği. savsaklaması ve zayıflığı üstünde ısrar etmiştir, yalnız bu kaynaklarla yetinmeyip Doğulu kaynaklara da başvurma, Osmanb- Müslüman çöküşü hakkında bir parça farkJı bir hüküm vermeye olanak sağ- lar." tkinci Dûnya Savaşı'ndan sonra Avrupalı bilginler Osmanb arşivlerine başvurup incelemeterde bulunduktan sonra şu yukandaki 'bir parça fark' ortaya çıkıyor. R. Mantran, "Böyle- ce" diyor, "Osmanlı dünyası üstüne bılgjmiz, bir kırk yıldan beri genişle- miş ve açıkhk-secıklık kazanmış du- rurnda." Gerçekte Osmanh dünyası üstüne geçmişteki görüş ne idi? Zorbaük, zu- lüm, şiddet rejırru idi Osmanlı; padişah uyguladığı baskılara borçluydu ege- rnenbgiru, kan dökücü acımasız bir varükü. Osmanb dünyası yönetim sis- temi bümez, idare yoktur ya da rüşvet- le damgahdır. Geneüikk Müslüman dünyanın ve özellikle de Tûrk dünya- sının zarariıfağı, hatta ahlaksızkğı ina- nışı öytesine sınip işlemiştir kitaplara ve kafalara. R. Mantran şöyle diyor "Kısaca, çoğu kez bütün eksiklikler, bütûn rezillikler kendisinden bib'nip onlarla suçlanan, akıllarda kaelan çeh- resi "Avrupa'nın hasla adamı"nın çehresi olan, ancak hekimlerin sağalt- maktan çok öldürmek için can atukla- n, iyi biu'nmeyen, değen anlaşıbnamış bır dünyanın üstündekı örtüyü kaldı- np aydınlığa çıkarmak oldu niyeti- miz." Osmanb imgesi ile Türk imgesi ka- nşmış durumdadır Baülının kafasın- da; buna sık sık taruk ohıyor ve şaşryo- ruz. Çünkü Atatürk'ün yaratmak iste- diği Türk imgesi, Avrupa'da yerleşmiş olan kötü Osmanb imgesini sılecekti, silmebydı. Fakat, gördüğümüz gibi, kafalar kolay degişmiyor. pileyeüm ki, ebmizdeki kitap bu de- ğişiküğı, belb bir ölçüde olsa da, başarsın. Tanınmış ozanımız ve 'Büyük Argo Sözlüğu" adb önemli yapıtın müelUfi sayın Hulki Aktunç'tan aldığım mek- tubu aşağıya koyuyonım. Efendim. Cumhuriyet'teki o 'baT yazüarmtza yeniden kavustuğum için sevinçHyim. Bugünkü yazınızda (Söz mü, paİavra mı?başlıkltyazı) beni ve sözlüğümü an- dığmızı gördüm. Evet, Yahya Kemal Beyatlı, 'söz=palavra' iie resmen mat- rakgeçmis. Doğrusu, iyibvtamk (aca- ba ilgisi derinlesti miydi elçi beyefenS- nin îspanyoka ile?}... 'Katakulli'ye gelince: Tûrkçedeki ve diğer dülerdeki 'kata-' önekli birçok sözcük gibi, katakullide Grekçe kökert- lidir... Benim saptayabildiğvn biçimiy- le, kata kulio. "yukarıdan aşağıya yu- varlamak "anlamını taşur... Ayrıca, sözûnü ettiğiniz palavra, 'ka- ta kulkm' semantiğiyle Türkçede yan yana da gelmistir: Palavrayuvarlamak deyiminde. Bence, Cevat Şakir'in katakulli'ye köken olarak 'fait accompli'yi göster- mesi, birfantezi. (îstanbullu azınlıkh- rm, tatlısu frenklerinin, bu tamlamayı fetakompli biçiminde kullandtğma da tanık oldum.) Saygılanmla, Hulki Aktunç, evet, böyk abnıs 'kata- kulli'yi sözlüğüne. belki onun dediği doğ- rudur. Ben bunu btimiyordum. Mektubu için sayın Akıunç 'a teşekkür ederim. İk'ınci mektup, gene o yazma iliskin. Sayın YalçınUhıkaya'nmmektubvşöyle: Saym Melih Cevdet Anday, Güzelgünlü çalışmalar dikrim. 18.12.1992 tarihli gazetedeki yazı- nızda geçen bir tümcede. Halikamas Balıkçm'nm "Kordon sözcüğûnûn, Richard Coeur de Lion dan gelme" ol- duğunu sâyledtğiniyazmışsmız. Oysa, kendjsiyk sağhğmda paylap- lan dostlar sohbetlerinde de geçen ko- nulardan biri de buydu; ve, işin gerçeği, şimdiaceleylebulatnadığtm birçok kay- nakta da geçtiğini hatırladtğm bu ko- nunun öznesi, Kordon değil, Izmir'm Karfiyaka'sıdtr. Gerçekten de, Karşt- yaka'nm 1922-23 'lere kadar adt 'Cor- delio'dur, "coeur de Lion'dan gelmedir ve Aslan Yûrekli Richard ın ordugah orada alduğundan bu adı vermiştir tz- mir halkı oraya. Sanıyorum, siz de elt- nizin altmdaki bazı tzmir araştırmala- rında bunu buktbüırsiniz. Ne ki, gerekii bulursanız, size yararh da olabüirim. Saygılanmla. ARADABÎR TALİP APAYDEV Açgözlülök, İlkeffik... Kimi günler gazeteleri okurken insanın şaşkıniıktan küçük dilini yutası geliyor. Devletin üst görevlerine tır- manmış kimi politikacılara, bürokratlara ait milyarlık, trilyonluk yolsuzluk davaları... Bir değil, beş değil, yüz- lerce... 31 ekim tarihli Milliyet'i saklamışım; yeniden Dakıyorum; iri harflerle veriyor: "Yolsuzluk Dosyaları Çığ Gibi." Sütunlar dolusu liste. insan okuya okuya btti- remiyor. Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu açıklıyor: "Bu- güne kadar mahkemelere gönderilip dava açtlan yol- suzluk dosyalannın kapsamı 15 trilyon." Incelemesi sürdürülen 700'ü aşkın yolsuzluk dosyasının parasal ıçerıği ise yaklaşık 67 trilyon 500 milyarı buluyor Bunlar içinde hayali ihracat 40 trilyonla en büyük yolsuzluğu oluşturuyor. Kilercioğlu, bakan olduğu günden beri ^aklaşık 12 ay) altı kez telefonunu değiştirmiş. Gene de nasıl oluyorsa bulup öğrenip tehdit ediyorlarmış: "Fazla üstümüze gelme, yaşatmayız, pişman ederiz" falan. Yolsuzluk olaylarına adı kanşan bakanfıkların, kurum- lann listesine bakıyorum. Bankalardan karayollarına, turizmden Atatürk Barajı'na, devletin hemen her kesimi- ne bulaşmış. Yolsuzluklar, rüşvetler, komisyonlar, dub- le maaşlar, çalışmadan alınan ücretler... İnsanın pis kokudan burnu düşüyor. Yönetim yerlerine gelmenin amacı devleti kazıklamak, havadan para kazanmak mı oldu? Bunun için mi böyle diş dişe savaşım veriyorlar. llle biz gelelim, biz yönetelim demelerinin nedeni bu mu? Devletin ve halkın zararına para kazanmanın temelin- de bencillik yatıyor. Benim olsun, bana olsun tutumu. Oysa bencillik bir bakıma ilkel insan davranıştdır. Kültür ve ahlak yetersizliğidir. Gereğince eğitilmemiş, iyi yetiş- memış insan her zaman bencildir. Kendi çıkarlanna düşkündür Başkalanna zarar vererek kişisel yarar sag- lamak, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez erdem yoksunluğudur. Hele son yıllarda bizdeki gibi yoğunla- şırsa, olağan hale gelirse, ciddi bir toplumsal çürüme belirtisidir. Boyutları şimdiden kestirilemeyen tehlikeler arzetmektedir. Bir ülke düşünûn ki cumhurbaşkanının daha birkaç yıl önce okulunu bitirip memurluk yapan oğlu, bugün o ül- kenin en büyük işadamları arasına girmiştir. Trilyonluk yatırımlar yapmaktadır. Bunlan bankalardan aldığı kre- dilerle gerçekleştırdiğini, ileride daha büyük yatırımlar yapacağını soylemektedir Doğal mıdır bu? Toplumsal açtdan kabul edilir bir olay mıdır? Aynı yaşta milyonlar- ca genç adam sokaklarda işsiz dolaşırken ya da iş bula- bılmişse karnını zor doyururken ayrıcalıklı kimi kişilerin çocuklan nasıl böylesine ölçü dışı varsıllaşabiliyor? Bir bencillik, işbitiricilik kokusu yok mu bunda? Hem kendi- leri hem toplum nasıl rahatsız olmaz? Içlerine nasıl sin- diriyoriar? Her dönemde olmuş az çok. Ama son yıllarda ölçü iyi- ce kaçtı. Bir açıklaması oimaiı bunun. Devletin üst katla- nna tırmanabilmiş, yetki yerlerine gelmiş insanlar özet- lıkle bencillikduygusundanarınmışolmalılar. Kendileri- ni, kendi yakınlannı, yandaşlarını türlü yollarla zengin etmek gibi bir ifkellfğe duşmemeJiler. Oünya tarihinde bunun çok güzel örneği devlet adamlan vardır. Tersi de ;ok elbet. Ama hangisi saygın olarak anılıyor? Başka bir alana göz atarsak, yıllardır televizyon ha- berlerinde izleriz, dün başkasıydı, bugün başkası. Cum- hurbaşkanı, başbakan bilmem kim, bugün neredeymiş, r>e demiş, her haber bülteninde usandırıncaya kadar <Jefalarca verilir. Kime ne kazandırır bu? En başta kendi- len nasıl rahatsız ofmazlar, anlaşılır iş değil. Bir çesit bencillik de bu değil midir? insan, kim olursa olsun, her gün haber niteliği taşıyacak değerde söz söyfeyebilir Tii? Yoksa yüksek bir makamda oturan kişinin her söyle- diği değerli mi santlır? ÛsteJik o konuda çok daha yetkiy- e konusabilecek uzmanlar, düsün adamlan varken!.. OKURLARDAN Reklamlann çeklcillgl! Ijeçenlerde gazetelerde bir haber vardı: "Reklamlardan mılletillallahdedi". Başka bir haber de 'Fransa'da TV izleyicileri reklamlar Dedeniyle televizyonlannı izlemiyorlar'. İyi bir Tv izleyidsi olarak aynı yakmmalan bende duyuyorum. Şöyle ki, ekranda iyi bir dizi var. Kendinizi tam fcdptırmışsınızama, neçarearaya reklam giriveriyor. Futbol -naçlannda da aynı olay sık sık tekrarlanıyor. Evet biliyoruz, reklamsız ticare» olmaz. Yine biliyoruz TV kanallan ^klamsız yaşayamaz Ama her şeyın bir ölçüsü olmalı. Devamb reklam izlemek usançtan başka birşey vermiyor. Serolömerler Buca TARTIŞMA Kınama. Ç ernobil nüklecr santralinde yaklaşık altı yıl önce mcydana gelen kazanın ülkemizde ncden olduğu radyoaktif kirlenme ile ilgili, zamanın yetkili kişilerinin verdiğı demeçleri basın organlanndan izlemekteyiz. Açıklamalardan anlaşıldığına göre halkımızın sağlığını doğrudan ilgilendıren bır takım bilgilcr kamuoyundan saklanmıştır. O dönemde başta Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın, Başbakan Turgut Özal'ın, Cumhurbaşkanı Kenan Evren"ın. diğer hükümet yetkililerinin ve Atom Enenisi Kunımu Başkanı A. Yüksel Özemre'nin yaptıklan basın toplantılan veverdikleri beyanatlarla halk sağlığını bu derece ılgjlendiren bir olayda takındıklan tavırlarla sorumluluk vegörevlerini yerine getirmedikleri; aksine bir bakıma olayı önbasetme eğilimıne girdikleri anlaşılmaktadır. Aynca A. Yüksel özemre ve YÖK'ün üniversitelere ve bilimadamlanna baskı yaptığı da ortaya çıkmıştır. Bu baskı sonucu (kendilerine bilımadamı sıfatını yakıştıramadığımız) bazı öğretim üyeleri ve araştırmacılann topladıkJan verileri kamuoyuna açıklamayarak sorumluluğa ortak okluklan gözükmektedir. Bütün bunlardan dolayı: Olay sırasında "Çayda radyasyon var dıyen dinsiz imansızdır" şeklindedemeç veren ve şimdilerde yaptığı açıklamalardada "Suçlu Rusya ıdı. Biz de radyasyonlu fındıklan onlara sattık" şeklinde konuşabilen dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ı, "Azradyasyonerkekliği kuvvetlendirir" gibi temelsiz açıklamalarda bulunan dönemin Başbakanı Turgut özal'ı, Kendilennı doğrudan ilgilendiren bu konuda göstermeleri gereken bilımadamı sorumluluğunu bir yana bırakıp halkın sağlıgıyla oynanmasına seyırci kalan A.Y. özemre'yi* İnsan Dogramacı'nın şahsında YOK'ü ve "emre uyarak" sonuçlannı açıklamadıkl^nnı ıfade eden diğer öğretim üyelerini, Türkiye'nin radyoaktif kirlenmeye maruz kaldığı açıkken bunun üzenne gitmeyıp ancak altı yıl sonra konuyla ilgilenmeyi akıl eden ama büyük çoğunluğu tepkisızliğinı koruyan kitle iletişim organlannı, yaşamsal öneme sahip böyle bir olayda tutarsızlıgını sürdüren/sürdüreceğe benzeyen kamuoyunu kınryoruz. <"''>•> '•>' ' HakanAydn KanatÇamlıbel PENCERE Birinci Dünya Savaşı... 'Halifeyi Ruyi Zemin' yani dünyada yaşayan tüm Müs- lümanların başı olan Osmanlı Padişahı, küffar'a 'cihat' ilan eylemiş. Türk askeri Çanakkale'den Mezopo- tamya'ya kadar ingilizlerle savaşıyor. Babamı Mekteb-i Harbiye'nin son smıfındayken zabit namzeti olarak önce Şark Cephesi'ne yollamışjar, boz- gundan sonra Suriye'ye atanmış, 'mütareke'nin ardtrv dan Kuvayı Milliye ve sonra Uşak cephesinde bu serü- ven sürmüş... Evimizde bir Kuranı Kerim var; arka kapağının kpine babam, eski harflerle bir not düşmüş' "Birinci Cihan Harbı nde Cebellübnan ve havalisi 43'- uncu Fırka Erkânı Harbiye Reisi Kıdemli Erkâr» Harp Yüzbaşısı olup 1333 (1917) senesi Arabistan ricatında Baalbek şimalinde (kuzeyinde) bir gece yürüyüşu 'çeki- lişi' sırasında, benimle helalleştikten ve öpüştükten son- ra şakağına dayadığı tabancasıyla intihar eden merhum Bahattin Bey'e ait olup tarafımdan muhafaza edilmiş- tir." Yeşil kapağı altın suyuyla işlemeli Kuranı Kerim, bir acı anının 76 yıllık belgesı gibi duruyor. Babamın kuşağı, Arapları sevmezdi. Çağımızda şu ya da bu halkı sevip sevmemek diye bir sorun yok. insanlıkta bütün halklar eşittir. Halkların dav- rarnşlan gelişmişlik düzeylerinde biçimlenir Ancak babamın kuşağı, Türk askeri Ingılizle savaşırken orduyu arkadan vuran Arabı bır türlü bağışlayamadı; istiklal Harbi' zaferle noktalanırtca, bir Ingiliz harp gemisine bi- nip kaçan padişahı yalnız vatan ihaneb'nin çukuruna düşmüş saymadı, Islama karşı işlediği son suçu da hali- fenin siciline yazdı. Anadolu'da işgalci düşmana direnen Kemalistler için idam fermanı çıkaran da halife değil miydi? • Müslümanın Müslümana yaptığını kimse yapmamış- tor, bu kural günümüzde de sürüyor. İran ile Irak birbirine girince, sekiz yıl sürdü savaş. Bir milyon Müslüman öldü. Hangisi şehit, hangisi gazi?Bet- li mi? Afganistan'da Müslümanlann gözünü kan bürü- müş, birbirlerini boğazlıyorlar. Tacikistan'da da Müstü- man Müslümana karşı değil mi? Cezayir'de sahneye konan kanlı oyunun aktörleri kimler? Yine Müslüman ile Müslüman gırtlak gırtlağa!.. Irak, Kuveyt'e ginnce Müs- lüman ne yaptı? islamın kutsal topraklarında Protestan ve Katolik askerinin ayaklart altına kırmızı halı serer. krallar, emirler, şeyhler, günde beş vakit namaz kılmı- yortar mı? Amerika Bağdat'ı bombalarken Tahran elleri- ni uğuşturup keyif çatmadı mı? Körfez Savaşı'nda Bush'un en yakın destekçisi kimdi? "Cuma namazlarını kaçırmayan ilk cumhurbaşkanımız Özal"ın savaşçılığı, dosta düşmana parmak ısırtmadı mı? Petrol emperyalizminin kuklaları Müslüman krallar, emirler, sultanlar, şeyhler, Türkiye'deki şeriatçılarla, al takke ver külah, Anadolu'da Suudilerinki gibi bir dûzen kurmaya çalışmıyorlar mı? Kuklalann kuklalan bizim şeriatçılar... Müslümanlıkları imanla değil dövizle ölçülür; paranın çeşidi dt petrodolar türündendir. • Bosna'da mezbaha kurulmuş, Avrupalı Müslümanla- nn canlanna okuyorlar. Kim kıpırdıyor? , . Anadolu'da düşman işgaline direnen Kemalistlere idam fermanı çıkardıktan sonra bir Ingiliz gemisine bi- nerek tstanbul'dan kaçan Vahdettin'in ihaneti, Mûslü- manlık dürıyasında genel geçer siyasete dönüşmüştür. Bosna'daki topiama kamplarında onbinlerce Müslüman kadının ırzına geçilirken, petrpl kaynaklan üzerinde ku- rulan sarayında kırk cariyesiyle oynaşan sultan hazret- leri kıpırdayacak değil ya... Amerikan petrol kumpanyalarıyla işbirtiğine gölge dûşürmek ister mi şeyh hazretleri? Çünkü mazlumun petrolünü pazarladıktan sonra eline geçirdiği petrodo- larla Türkiye'de şeriatçılığa yatırım yapacak!.. Din, mez- hep, iman, ibadet, ezan gibi en kutsal kavramlar da bu krallann, şeyhlerin, emiıierin ve usaklannın elinde, kur- duklan tezgâhın medyasıru oluşturmak için kullanılır. T 0 •> > 1 Y C TARİH VAKFI 1 V TARİHÇİNİN MUTFA&I TOPLANTIDtZtSt9 Prof. Dr. KÂZIM ÇEÇEN tTÜ, Su ve Deniz Bilimlen Teknolojisi Araşomıa Merkea 90cak 1993Cumartesi Saat 14.00 Marmara Belediyeler Birligi Konferans Salonu Istanbul Ticaret Odası Yanı Zjndankapı, Değinnen Sokak 15 3446aEmimönü, İSTANBUL Tel.: 513 52 35 OCAKSAYMBMtNttDZ f^7* Cumhuriyet Kitap Kulübü [ W Ankara Temsilciliği L ^ ^ llhanilhan Kitabevi İMZA GÜNÜ 9 Ocak Cumartesi (Yarm) 14.00-18.00 YAŞAR SEYMAN KADIN VE SENDİKA tih«nü>i»n Kitahavi Bayındır Sokak 23/6 Yenişehir Ankara Tel: (4) 433 14 22
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear