25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET SOCAK1993CUMA 14 HABERLER Sibirya'daki dünyanın en büyük tath su gölünü nükleeratıklaryok etmek üzere Rusya'nınçöp tenekesiBaykal Gölü Haber Merkezi - Sibirya'nın ıncısı olan Baykal Gölü, Rusya'nın amansız kirlilik polı- likasının kurbanı olma yolun- da. Sibirya dağlannın arasında mavi bir iç deniz gibi uzanan dünyanın en büyük tatlısu gölü Baykal Gölü, Rusya'nın çevre- ye hiç önem vermeyen poütika- sı ncdeniylc yıllardır çöp tcne- kcsi olarak kullanılıyor. Bugün, bilim adamlan göle son darbeyi indireoek bir yok olma zinciri- nin harcketc geçmcsinden endi- şe ediyorlar. Rusya'nın Amcrika Birlcşik Devlcllcri'ylc girdıği soğuk sa- vaş, komünist yönelicilerin on yıllar boyunca sağlığı ve güven- liği göz ardı ctmelcrine yol açtı. Bilim adamlan susturuldu. yapiıklan araştırmalar hasır al- iı edikii ya da venlerle oynandı. Rusya'da, sanayii ve nükleer kirlcnmeye Yüzyılın Cinayeti, Kuzeyin AIDS'i, Halka Karşı Savaş vb. adlar veriliyor. Jki-üç Rus kcnti dünyanın en fazla kirlilik ürelen fabrikalanna sa- hip olma alanında ön sırada yer alıyor. Alom aüklannın gö- müldüğü birçok yer, dünyanın en tehlikeli bölgeleri. Emekli bir jeomorfolog olan Valenlina Galkina. otuz yıl ön- ce gölün çevrcşinde fabrikalar kurulurken yöneücileri uyar- dıklannı belirliyor. Ama, yönc- üciier olup biteni kamuoyuna açıklamalanna izin vermemiş. Bürokraüar gelip görüşlcrini kağıda dökmelerini islcmiş. Galkina, "Ben her şcyi yazdım. Ama gelenler bilim adamı de- ğildi. Temiz hava ve su olma- dan yaşamanın mümkün olma- dığını anlayamıyorlardı" diyor. Baykal Gölü başlıca dön kaynakian kirleniyor. Gölün güneyındeki dev bir kâğıl fabri- kası göle zehirli aük boşalüyor ve serbest bıraküğı duman at- mosferi kirletiyor. Bilim adam- lan, fabrikanın mobilya ya da mcşrubal üretirrü ıçın dönüşlü- rülmesini ve çevreye zarann en aza indirilmcsini öneriyor. An- cak Moskova'daki yöneticiler hiçbir karar almıyor. Rusya'da kâğıt sıkınlısı ciddi boyullarda ve fabrikada 15 bin işçi çalışı- yor. Doğudaki fabrikalar ve ku- zeyde tanm için peslisit kulla- nılması gölün öteki kirlilik kaynakian. Aynca, kuzeyde kömürle çalışan bir termik santral bulunuyor. 25 milyon yaşındaki dünya- nın en eski gölü olan Baykal, dünyadaki taüısu kaynaklan- nın hemen hemen bcştc birini içeriyor. Belçika büyüklüğünde olan Baykal Gölü, hava kirlili- ğinden, zaman zaman yağan asil yağmurlanndan clkileni- yor, ancak suyun kalitesi yine de çok iyi ve şişeienerek satılı- yor. Suyun hala lcmiz kalması- nın nedeni, göldeki planktonla- nn (hücresel organızmalar) kirli unsurlan yok elmcsi. Kısa sürcde önlemler alınmazsa Baykal Gölü Rusya'nın kirlilik üretiminın son kurbanı olacak. ShetlandÂdalançevre felaketiyle karşı karşıyaBaftarafi !. Sayfada atlatıliTuştı. Sadece 300 ton ham petrolle yörede karaya oturan 'Esso-Bernicia' adlı tanker, 4 bin kuşunkatili olmuştu. 'Braer' tankeri ise 85 bin ton ham pet- rol taşıyor. Tanker, azgın deniz koşullannda ikiye' bölunüp tUm petrolü detıize karıştığı takdir- de çevre felaketi büyük boyut- lara ulaşacak. Ham petrolün sı- vüaştınlması amacıyla ku1laru- lacak deterjanın da denizin di- bie çökeceği ve oradaki doğal yaşamı da öldüreceği bildirili- yor. Altı uçakla başlatılan 'de- terjan sıkma' operasyonu, kasır- ga şiddetinde esen rüzgar nede- niyle etkili olamıyor. 'Braer'den denize karışan ham petrol, 1989'da Alaska'da karaya oturan 'Exxon- valdez'den dökülenden iki kat fazla. Ulaştırm Bakanuğı uz- manlan, tankerin bütün petro- lü denize döküldüğü takdirde bunun yüzde 40'ının buharlaşa- cağını, yüzde 20-30'unun deniz- de eriyeceğini, geri kalan yüzde 30'unun temizlenmek zorunda kalacağını hesaplıyorlar. Bu da 25 bin ton tutuyor. Tankerin, Norveç'ten Kana- da'ya giderken neden Shetland Adalan ile tngiltere arasındaki 22 deniz millik boğazdan geçti- ği henüz anlaşılamadı. Issız bir boğaz olduğu için buradan ge- çen gemiler radarla izlenmiyor, yanlanna kılavuz da verilmiyor. Kasırga şiddetindeki rüzgann kabarttığt denizde, 1975 yapımı tankerin yakıtına suyun nasıl olup da kanştığı da henüz açık- lanamadı. PETROL, TEHDİT EDİYOR Binlercekuşölecek Braerfn kaza yapfeğı Shedand Adalan'nda birçok kuş türfi yaşıyor. Quendate Körfezfnde de mzden kurtanlan petroie buiaşmış bir kuş. KurUnian kaşlar,tedaviırierkezierine aktanlarak iyikşririlecek. • Dış Haberler Servisi- Shetland Adalan'nda birçok kuş türü yaşıyor. Adalar, kuşlar için en önemli yaşam alanı ve sayılan ghlikçe azalan kuzey dalgıç kuşlannın kışın göç ellıklcri bölge. Aynca adalarda 700 kadar susamuru yaşıyor. Petrol kirlıliği yayılırsa, bu su samuru kolonisinin dc varlığı tehdiı altına girecek. Tüylerine petrol bulaşan kuşlar ya soğuktan ya da tüylennı gagalanyla temizlerken zehirlenerek öleoekler. Kuşlar tamamen petroie bulanırlarsa, hareket edemeyecekler ve yakalanıp kurtanlma şanslan olacak. Ancak petroie bulanmalanna karşın hareket edebilirlerse, çevreciler larafından yakalanrnalan zor olacak. Denizden çıkanlan kuşlann Shelland Adalan 'na götürûlerek tedavi edilmelen planlanıyor. Ancak çok fazla petrol denize dökülürse, kurtarma çalışmalan fazla bir sonuç vermeyeoek. Bununla birlikie, dar bir bölgeye çok fazla petrol dökülmesinin canlılar üzerinde çok olumsuzetkileri olacak. Bölgede kuşlann normal yaşamlanna dönmeleri beş on yıl arasında zaman alacak. Denizde petrolü temızlemek için kimyasal cözücüler kullanıhrsa balıklarzehırlenecek'. Shetland Adalan'nın petrolden sonra en büyük ıkınci gclir kaynağı alabalık çiftlikleri. Adalarda 35 milyon sterlin (450 milyar lıra) değerindeki alabahk üretimi, bütün İngıltere'deyapılan üreümin dörtte birini oluşturuyor. Bilim adamlan, en fazla tehlike altında bulunan kuş kolonisinin, kaza yerinden beş kilometre uzaktaki Virkic Dalyanı'nda yaşayan deniz ördeklen olduğunu belirtiyor. Yılın bu dönemınde, burada binin üzerinde deniz ördegı bulunuyor. İngiltere'deki deniz ördeklerinin yüzde 10'unu oluşluran 7bin 500 kuş adalarda yaşıyor. Plütonyumlu gemiyerıuıonyumıu gemıye a\i •• • • Japonlardanproted-o t J h i m geilllSlHaber Merkezi- Japonya'da plütonyum yüklü gemiyi pro- testo gösterileri sürüyor. Tokyo'nun ana caddelerinde ve meydanlannda sürekli gösten yapan çevreci Jappnlar, plüton- yumla çalışacak nükleer santral istemediklenni vurguluyorlar. Fransa'nın Cherbourg Lı- mam'ndan iki ay önce plüton- Mevduat faizi • Baftarafi I. Sayfada yüzde 85'e kadar ürmandığı 1988 Ekim ayından bu yana en yük- sek resmi faizi oluşturuyor. Yüzde 85'lik faiz oranı aynı za- manda Cumhuriyet tarihininde brüt en yüksek oranlı faizi. Bazı bankalar, büyük hacım- li mevduata pazarlık üsülü yüz- de 90'lara kadar çıkan bir faiz gcliri sağlayabiliyorlardı. İç borçlanma seneüerinde kı- sa vadelilerin kaldınlacağına ilişkin çalışmalann yapılması yantnda, kısa vadeyeyüksek fa- iz venlmesı süreklilik kazanma- sı bir yıllık faiz oranmın arünl- masında en büyük etken sayılı- yor. Bankalar geçen yıl ağırİıklı olarak üç aylık mevduata bile- şık hesapla yüzde 80.4 faiz uy- guladılar. Buna karşılık bir yıl- lık mevduata yaunm yapanlar ise yüzde 64.95 faiz geliri sağla- mışlar ve cnflasyona karşı yc- nik düşmüşlcrdı. Kısa vadeye yüksek faiz ve- rilmesinin bir türlü önleneme- mesi ve bunun bankaJar için hem faiz yükü ve hem de likidi- te yönünden avantajlı olmama- sı, üç aylığa varilen yüksek fai- zin bir yıllığa verilmesine yol açıyor. Bir yıllık 50 milyon Hranın üstündeki mevduat faizini yüz- de 85'e yükselten Pamukbank vadesiz mevduata yüzde 5, bir ay vadeli mevduata yüzde 60, üç aylık mevduata yüzde 72, al- tı aylık mevduta yüzde 73, 50 milyon liraya kadar 1 yıllık mevduata da yüzde 78 faiz uy- guluyor. yum yüküyle yola çıkan Japon gemisi Akalsuki Maru,üç gün önce Tokyo'nun 125 kilometre kuzeyindeki Tokai Limanı'na geldi. Gemideki plütonyum iki gün içinde boşaluldı. Gemınin geldiği gün lıman çevresinde gösteri yapan çevreciler eylcm- lerini Tokyo'ya taşıdılar. Baş- kentin en işlek caddelerini zaman zaman kuşatan çevreci- ler hoparlörlerle yayın yaparak nükleer santrallann getireceği tehlikelere dikkai çcktıler. Gös- lericilerin, "Plütonyuma Ha- yır"," Yeni Hiroşımalar islemi- yoruz", "Dünya anayı sevclim" yazılı pankantlar taşıdılar ve sloganlar atülar. Plütonyum olayı son günlcr- de Japon basınının da işiediği başlıca konulardan biri haline gcldi. Japon hükûmetinin nükleer programında plütonyum kul- lanması ve geminin yolculuğu sırasında izleyeceği roıayı gızJi lulması ülkc içinde ve dûnva çapında protestolara yolaçmış- tı. • Baftarafi I. Sayfada Pendik Çevre Gö- nüliüleri, "Çepeçevre" gazetesi çevresinde örgütlenen çevreciler Ue çeşitli çevreci gruplar, asbest gemisini protesto amacıyla dün Tuzla tçmeler tren istasyonunda bir araya geldiler. Istasyon çev- resinde LIMTER-lş Sendikası^ nın, "Asbest yasaklansın" afiş- leri dikkat çekti. Istasyonda as- best gemisinin ABD'ye geri gön- derilmesi için imza kampanyası baslauldı. Çevreciler daha sonra toplu- ca tersanelere doğru yola çıktı- lar. Pankartlar ve maskelerle gercekleştirilen yaklaşık 1.5 ki- lometrelik yurUyüşun ardından, deniz kıyısında basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan LlMTER-lş Sendikası Genel Başkanı Emir Babakuş, kamu- oyunda "ytizen tabut" olarak adlandırüan United States gemi- sinin aylardır Tuzla açıklarında demirlediğini ve bu bölgede do- ğayı ve insan sağlığını tehdit et- tiğini söyledi. Yülarca ABD'de bekletüen ve asbest sökümü gerçekleştirile- meyen geminin Türkiye'ye geti- rilmesini eleştiren Babakuş, "Amerika'daki işçilerin yaşamı ne kadar dejjerliyse Türkiye'de- ki işçilerin de yaşamı o ölçüde değerlidir. Kimsenin göz göre göre ölüme gönderilmesine izin vermeyeceğiz" dedi. Yetkililerin bu soruna karşı suskun kalraasının "utanç verici" olduğunu vurgulayan Babakuş şunlan söyledi: "Asbest, bulaştığı her canlıyı sinsice yok ediyor. Bu madde in- san ve çevre saglığı açısından tam bir ölüm tuzağıdır. Bu yüz- den kullanunına çok sıkı önlem- ler getirilmiş, hatta birçok ülke- de yasaklanmıştır. United States adlı geminin yapımında çalışan işçilerin hemen hepsi asbestten kaynaklanan kanser nedeniyle öldü. Bu ölüm tehlikesi bugün Tuzla'daki tersane isçilerini teh- dit ediyor. 100 kadar tersane iş- çisi hiçbir önlern alınmaksızın gece gündüz bu ölüm gemisin- de asbest sökümünde çabştmh- yor. Çoğu genç ve karşı karşıya olduğu tehlikeden habersiz olan bu işçilerin çakşunlması kamu- oyundan gizli yapılıyor. Gemi- de bugüne kadar sağlıklı bir de- netim yapılaraadi. Yetkilikri gö- reve çağinyoruz." Toplantıda, "Türkiye ve dttn- ya kamuoyuna" baslığıyla dağı- tılan bildiride ise Çevre Bakam Doğancan Akyurek sert bir dil- le eleştirildi. Tersaneden balıkcı tekneleri Ue denize açılan ve 'ölüm gemi- si'ne doğru yola koyulan eylem- ciler, denizde "Go home", "ölüm gemisi, evine dön" pan- kartlannı açtılar ve teknelerle United States gemisini kuşattı- lar. Ancak gemiye çıkmadüar. Gemi çevresinde balıkçı tekne- leriyle tur atan ve "ölüm gemi- sini istemiyoruz" sloganım atan çevrecilere gemiden hiçbir tepki gelmedi. United States terk edil- miş bir gemi görüntüsündeydi. Çevre Bakam Doğancan Ak- yürek, Ulaştırma ve Maliye ba- kanlıklan ile Istanbul Liman Başkanhğı'na bir yazı göndere- rek geminin gözaltında tutulma- sını istedi. Valiligin karan öte yandan lstanbul Haber Servisinüzin haberine göre ls- tanbul Valiliği, asbestli United States Gemisi'nin kent sınırları içinde sökümüne izin verilme- mesini kararlastırdı. Hudut ve SahiUer Sağlık Genel Müdürlü- ğü ile Çevre Müdürlüğü'nün de gemideki son durumu inceleye- cekleri bildirildi. Çevre Koruma Vakfı, dün Va- li Hayri Kozakçıoğlu'nun baş- kanhğında toplandı. Toplantıda kentin hava ve gürültü kirliliği ile United States gemisinni du- rumu ele ahndı. Vali Hayri Kozakcıoğlu, Uni- ted States gemisiyle ilgili geliş- melerin de valilik tarafından iz- lendiğini, gemide çalışan ve ça- lışacak olan kişilere zararh hale gelmesinin engelleneceğini açıkladı. DenıireFden Çiller'e ret NURSUNEREL ANKARA -Devlet Bakam Tansu Çiller'le bürokrallan arasındaki çckişme giderek ar- tıyor. Son olarak Çiller'in altın borsası kurulması konusunda çalışmayı Demırel'c sunarkcn Mcrkcz Bankası Başkanı Rüş- dü Saracoğlu'nun cngelemesiy- lc karşılaşü. Demirel, Sara- coğlu'nun olumsuz dcğerien- dirmesinı dikkatc alarak Çil- ler'in altın borsası kurulması önerisini "askıya aldı." Dcvlct Bakam Tansu Çiller larafından hazırlanan ve Ba- kanlar Kurulu'nda "imza aşa- ması"na geldiği bıldinlcn ka- rarname, işlenmiş altının şu anda Merkez Bankası tekelinde bulunan ithalaünı serbest bı- rakmayı öngörüyordu. Merkez MEKTUPLARLA KOY ENSTİTÜSU YILLARI İ.Hakkı Toaguç 20.000 lira (KDV içinde) Çagdaş Yaymlan Turkocağı Cad 39-41 Cağaloğluhtanbu! Ödemeli gönderilmcz. Kalaba Lisesi'nden aldığım diplomamı yitirdim. Gecersizdir. ÖZGÜL ÖZKAN H.Ü. öğrenci belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. EBRU ATICI Bankası Başkanı Saracoğlu'- nun, bu düzenlemeye "Türkiye kara parayı aklama merkezi olur" diye karşı çıktığı öğrcnil- di. Cumhuriyel'in Başbakanlık çcvrclerinden aldığı bilgiyc gö- re, Çiller-Saracoğlu gerginlipn- dc, 'bardağı taşıran damla' diye nitclcndirilcn gelişmeler şöyle yaşandı: Devlet Bakam Tansu Çiller, I yıldır sürdürdüğü altın borsa- sının kurulması na ilişkin çalış- malan, geçtiğimiz günlerde son aşamasına getirdi ve Türk pa- rasının kıymelini koruma mev- zuatı (32 sayılı karar) çerçeve- sinde yapılması gereken değj- Şİklikleri, bir kararname laslağı ile Bakanlar Kurulu'na sundu. Konunun Bakanlar Kurulu'- nda görüşülmesı arasında Baş- bakan Dcrnircl, Devlet Bakam Çiller'e, uygulama üzerinde Merkez Bankası'nın görüşü- nün alınıp, alınmadığını sordu. Çiller, bu sonıyu 'Merkez Ban- kası'nın görüşünü aldık' diye yanıtladı. Bunun üzerine Baş- bakan, 'Çalışmalar hızlandml- sın' talimatını verdi. Aynı günlerde, bu gelişmeyi haber alan Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu, De- mirel'in ekonomi başmûşavin Emre Gönensav'ı aravarak. uv- gulama üzerindeki sakıncalan dile getirdi ve bütün bu sakın- calara rağmen Merkez Ban- kası'nın yeni uygulama üzerin- de bilgılendirilmedığini anlatü. Emrc Gönensay, bunun üze- nne, Başbakan Demirel'e ko- nuyu aktardı ve Saracoğlu'nun dinlcnmesinı sağladı. Gönen- say 'ın da hazır bulunduğu gö- rüşmede, Rüşdü Saracoğlu; altın ithalaünın serbest bırakıl- masından doğacak sakıncalan, Demirel'e anlaıtı. Bu anlatım sırasında, Demirel, Saracoğlu'na "Bana, sizin gö- rüşünüzün alındığı söylenmiş- ü" diycrek, uygulamayı askıya alacağtnı bildirdi. Merkez Bankası'nın, şu anda kendi lckclinde bulunan "işlen- mcmiş altın ithalatı"nın serbest bırakılmasına karşı çıkma ne- denleri şu noktalarda toplanı- yor: I - Merkez Bankası, şu anda işlenmemiş altın ithalalını. çok güvenlı ve piyasa fiyallanna çok hassas biçimde gerçekleşti- riyor. Acaba, ıthalatı serbest bırakıhrsa, altın, daha ucuz fi- yatla gelebilir mi? 2- Altının dünya piyasa fiyat- lanndan diişük fiyala satın alı- nabilmesi, ancak özel koşullar- da mümkün olabilir. Dünya fiyallannın gerisinde saüş yap- maya haar kişilcr olması halın- dc. 3- Peki, bu kışiler ellerindeki altını nedcn ucuza salacaklar? Bu sorunun yanılı çok önemli. Dünyada bu işc hazır pck çok insan var, ama bunlar, kara pa- ra sahıplcn. Ellerindeki 100 do- larlık alünı 70 dolara satmaya, 30 dolarlık komisyon ödemeye haarlar. Tabii, bu alışveriş bir kağıda yansıyacak, böylclikkr söz konusu kişilerin parası ak- lanabilecek. Oysa, Türkiye bu konuda bir uluslararası kon- vansiyona imza atarak, bu gibi kanunsuz işlerden uzak duraca- ğını taahhüt etmişti. Eğcr bu^ nun aksine davranışlara gırer- sek, başta ABD olmak üzere lüm dünyayı karşımıza alınz. 4-Bu işten kazanamız da sa- nıldığı gibi fazla olmaz. İstik- rarlı bir kıymet olan dövizimiz gider. Bunun yerine, daha istik- rarsız bir kıymet olan altın gel- miş olur. Çiller larafından hazırlanan kararname taslagında, şu gc- rekçelere veriliyor "Hükümet programı çerçe- vesınde, hükümetimızin uygu- lamakta olduğu lıberalizasyon poüükası doğrullusunda, kam- biyo mevzuaümıan daha libc- ral hale geürilmesi, piyasa ekonomisine etkinlık kazandı- nlması, uluslararası piyasalarla cntegrasyonun sağlanması ve OECD, GATT ve ATnin eko- nomık ve mali poliükalan ile daha uyumlu hale gelinmcsi ba- kımından önem arzetmektedir. Bu çerçevede, Türkiye'de bir al- ün borsası oluşturulmasına da imkan sağlamak üzere Türk parasının kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karann kısıt- layıcı hükümlcrinin daha ser- best hale getırılmcsi öngörül- mekledir." Çiller'in basın bürosundan dün yapılan açıklamada gaze- temizde dün yeralan ve Çiller'in Hazine Müsteşan Tevfik Alü- nok ile Merkez Başkası Başka- nı Rüşdü Saracoğlu konusunda sıkıntılı olduğu yolundaki ha- berimıze değinilerek şöyle de- nildi: "Haberde öne sürülen unsur- lann birçoğu yakışürma olarak başka gazetelerde de zaman za- man yayınlanmışür. Prof. Çil- ler, birlikte çalıştığı kimselerle ilgili kişisel görüşlcrini basına yanatmaz, sözkonusu bürok-. ratlan ima ederek 'calışamaz haldeyim' sözlerini hiçbir yerde kullanmamıştır." OKULLARDA DAĞITILM1ŞT1 Bedava fındığa radyasyon testiANKARA (Cumhuriyet Bi- rosu) — Milli Eğitim Bakanh- ğı, Çernobil faciasından sonra- ki yülarda okullarda bedava da- ğıtılan fındıklan incelemeye al- dı. Bakanhk, Özellikle 1989-90 yıllannda okullarda dağıtılan fmdığuı 1986 urunü olup olma- dığı ve radyasyon taşıyıp taşı- madığını öğrenmek amacıyla bu fındık numunelerinde rad- yasyon ölçümtt yaptınyor. Okullarda dağıtılan fındık- lardan yalruzca Kocaeli ve Zon- guldak'ta örnekler bulunabildi- ği için bakanlık bu iki ilden ge- tirttiği örnekler üzerinde ince- leme yapünyor. Milli Eğitim Bakam Köksal Toptan, 1989-9O"da okullarda dağıtılan fındıklardan, yalnız- ca Zonguldak ve Kocaeli'nde- ki depolarda bulabildiklerini belirterek bu illerden ahnan ör- neklerin incelenmek üzere An- kara'ya getirildiğini bildirdi. Cumhuriyet'in konuyla ilgili sorularıru yamtlayan Toptan, fındıkların radyasyonlu olur olmadıgının hafta sonuna dt. ğin belli olacağını belirtti. Top- tan, "Eğer rad>r asyon yoksa, bir kere aileler rahatlayacak. Ama radyasyon varsa, bu konuda ne yapılması gerekiyorsa yapıhr. Gerçi bu sağlıkçılann işi ama bizi de yapmamız gereken bir- şeyler olacaktır. Şimdilik sonu- cu bekleyeceğiz. Ne yapacağı- mıza daha sonra karar vereceğiz" diye konuştu. Aktıuıa: Löseıııili sayısuıda artış var GÜNDÜZ tMŞİR Sağlık Bakam Yıldınm Aktu- na, Trabzon ve Rize*de yapüğı incelemelerde son iki yıl içinde lösemıli hasta sayısında dikkat çekici bir artış saptandığını sö- ledi. Doğu Karadeniz halkım dönemin iktidarına karşı son derece öfkeli gördüğünü belir- ten Aktuna, "TBMM'nin, ko- nuyla ilgili tahkikat komisyo- nunun kurulması için gerekli iz- ni verecegine inanıyonım" dedi. Aktuna, Sağlık Bakanlığı'na son günler içinde Çernobil fa- ciasının yaşandığı dönemle ilgili çok sayıda ihbar geldiğini, so- rumlu iktidann radyasyonun etkileriyle ilgili verileri yurttaş- lara gerçekçi bir şekilde ulaştır- madığı düşüncesini taşıdığım vurguladı. Doğu Karadeniz ge- zisinde de kendisini bu düşün- ceye iten gerçekleri bizzat yöre halkının ağzından dinledigine dikkati çeken Aktuna şunlan söyledi: "O dönemde iktidar olaya doğal bir afetmişçesine yaklaşmalıydı. Sonuçta Çerno- bil de halk sağlığını yakından ilgilendiren 'teknolojik bir fela- ket'. Ama dönemde yapılanlar incelendiğinde doğal afetler karşısmda hükümetlerin üstlen- mesi gereken sorumluluğun ye- rine getirilmediği görulüyor. Facianın yaşandığı dönemde sorumluluk sahibi 'tek adam' olmamalıydı. Bakanlar Kuru- lu'nu oluşturan bütün hükümet • üyelen de kendilerine duşen so-, rumluluklar^ yerine getirmeliy-' di. Sağlık Bakam, "Lösemili hasta sayısında artış var mı? bunlan radyasyonun etkilerine bağlayabilir miyiz" şeklindeki bir sonıyu ise şöyle yarutlad- "tncelemelerimizde başta üı versite yetkibleri olmak üzere yurttaşlarla da detayh bir şekil- de görüştük. 1990'h yıllara ka- dar lösemi bölgede tanınan bir; hastahk değil. Son iki yıl için- de lösemili hasta sayısında önemli artışlar olduğu görüldü. Yammızdaki bilim adamlan lö- semili hasta sayısındaki artışı radyasyona bağlamamak ge- rektiğini, başka bir nedeni ola- bileceği yönünde görüş belirt- tiler. Ama bana göre bir bölge- de lösemi denilen bir .ıastalık adını sıkça dyurmaya ba^lımış- sa burada durup duşünnek la- zım." Evren: Olayın muhatabı değilim• Baştarafi /. Sayfada rüşlerinı açüflarken "Bu olayın muha- tabı ben değilim" dedi. Marmaris'teki konutunda AA muabırinin konuyla ilgili sorulannı yamtlayan 7. Cum- hurbaşkanı Kenan Evren, bu konuda hemen herkesin ko- nuştuğunu belirterek. şunlan söyledi: "Bilen bilmeyen, uzman olan olmayan herkes bir fikir ortaya atıyor. Bu, doğru değil. Uzmanlar, bu konuda bilimsel araştırmalar yapıyor. Bu araş- ünmalann sonucu alınmadan konuşmanın yersiz olacağı ka- naatini taşıyorum." Olay kendisine iletildiğinde, elinde çay bardağı bulunduğu- nu söyleyen Evren, bunun üze- rine Cumhurbaşkanlığı perso- nelince kullanılan çaylann tümünü tetkike gönderdiğini anlatarak şunian kaydetti: "Yapılan tetkiklerde rad- yasyona rasllanmadı. Ben, olayın Türkiye genelini düşü- nerek sevinç duydum. O za- manlar Trakya'da ette ve sütte yapılan radyasyon araşürma- lannda yüksek oranda radyas- yona rastlanmamıştı. Ancak 'radyasyon madem ki Sovyet Rusya'dan geldi, biz de onlara radyasyonlu fındık ve cay satalım" zihruyetine ya- zıklar olsun." Evren, dönemin Sanayi ve Tîcaret Bakam Cahit Ararm, "Türk ulusundan özür diliyo- nım" şeklindeki sözlerinin de yanhş anlaşıldığmı vurgulayr rak şöyle konuştu: "Sayın Aral, esasında bazı kesirnlerce bilinen bu olayın vahim bir olay olmadığıru an- latmak için böyle bir açtklama yapmak ihtiyaanı duymuştur. Bu olay o zaman yelkililerce halka acıklansaydı panik olur muydu, olmaz mıydı bilmiyo- rum. Ama ben paniğe rağmen açıklanması taraftanydım. Hala bu kanaati taşıyorum." "Radyasyon sorumlusu ortaya çıkanlsın 9 • Baftarafi 1. Sayfada Eski Trakya Universitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Karadeniz, Edirne'de 1986'da yüksek radyasyon bu- lunduğunu valiliğe ilettiklerini, ancak konunun kamuoyundan saklandığıru söyledi. Adana'da Tabip, Dişhekimle- ri, Eczaa, Mimarlar Odalan ile Jeoloji, Jeofizik, Maden, lnşa- at, Elektrik, Kimya ve Orman Mühendisleri odalan 1986'daki ANAP hükümetini gerçekleri halktan gizlemekle suçladılar. Balıkesir Baro Başkanı ön- der Kırh, baro olarak dönemin Başbakanı Tbrgut özal, Aral ve özemre hakkuıda suç duyuru- sunda bulunmayı kararlaştır- dıklannı söyledi. İHD Balıke- sir Şubesi'nin 300 üyesi TBMM Başkanı Cindoruk'a telgraf çe- kerek Çeraobil soruşturması baslatmasım istediler. lstanbul SHP ll Başkanı Yüksel Çengel, Müracaat Sav- cısı Atilla Alıcı'ya yaptığı suç duyurosunda Özal, Aral, Doğ- ramacı, özemre ile ilkokullara fındık dağıttığı için dönemin Milli Eğitim Bakam'nın anaya- saya aykın hareket ettiğini kaydetti. SHP lstanbul Gençlik Ko- misyonu Başkanı Hüseyin Ba- ki, TBMM Başkanlığı'na veril- mek uzere halka açık imza ka- mpanyası başlatacaklannı bil- dirdL Kampanya bugün Taksim Meydam'nda acılacak. Izmir'de kurulu Savaş Karşıt- lan Derneği yöneticileri "Rus- sel Mahkemesi" tipi uluslarara- sı sivil bir mahkeme kurulma- sını ve sonımlulann burada yargılanmasuıı istediler. SOS Akdeniz grubu üyeleri 1200 im- zalı bir dilekçeyle sonımlulann yargılanması için TBMM Baş- kanlığı'na başvurdular. Ankara Universitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci Der- neği, Cumhuriyet Başsavcılığı- na bir dilekçe vererek 1986 yı- lmdaki yöneticilerin "kamu sağlığını tehhkeye soktuklan" gerekçesiyle yargılanmalann) istedi. SHP, DYP ve CHP'nin Çer- nobil'Je ilgili Meclis araştırma- sı istemesinin ardından dün J ' DYP, SHP ve HEP'li miUet kilkri Aral hakkmda Meclis so- ruşturması açüması isteminde bulundular. Daha önce verilen meclis araştınna önergesi 19 ocakta görüşülecek. Dün veri- len soruşturma önergesinde 4 partiden 45 milletvekilinin im- zası yer aldı. Eski Trakya Universitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ka- radeniz, Çernobil olayından sonra bölgede yapükaln ölçüm- leri Edirne Valiliği'ne bidirdik- lerini, ancak valiligin bu ölçüm- leri kamuoyuna açıklamadığı- nı söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear