25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Tasarruf yelpazesinde karar almak... HİKMET KURNAZ Bankacı-İktisatçı P ara e\Tensel yapısı ile ulu- sa] ve uluslararası finans piyasalannda sürekli ha- reket halindedir. Elden ek dolaşmaktan hoşlanır. Cimrinin elinde sıkılır, de- ğer yitirir. Bu yüzden "elde" kalmaz. Doğası gereği her hareketinde karto- pu gibi büyümek ister. Doğrusu para iki yüzlüdür. Bir yüzüyle cesur, öbür yüzüyle ürkektir. Hem daha fazla geiir hem daha fazla güven peşindedir. Temelde risk esprisine dayanan fı- nans piyasasında, giderek kurum ve araçlann çeşitlenmesine koşut karar almak zorlaşmakladır. Büındiğı üzere fınansal karar, ekonomide beklenliyi içeren bir kestirmc (tahmin) eylemidir. Ozünde, eylemsel bir düşünce süreci- dir. Yalnız, karar "kemiyetin keyfiye- te" (sayının niteliğî) matematik üstün- lüğü olarak düşünülemez. Çünkü, ekonomide beklentiyi doğuran değiş- kenlerin büyük bir bölümü; sosyai ve siyasal olmak özellikleriyle ölçülemez yapıdadır. A. Camus, Veba adh yapıunda bir kent hakkında en doğru karann, "ora- daki insanlann nasıl calıştıkıannı. na- sıl seviştiklerini ve nasıl öldüklerini" öğrenmekten geçtiğini söyler. Gerçek- te. finans piyasasını tanımak için: sis- temde yer alan her bir kuruluşun yö- netici ve çalışanlanyla nasıl çalışlık- lannı. nasıl kazandıklannı. nasıl har- cadıklannı ve nasıl uyuduklannı bil- mek gerekir. Oysa. "kenti" tanımak. ustalık gerektirir. Bu nedenle. bu yazı kuramsal ve gözlemlenebilir bilgiler cerçevesınde finans piyasasında karar almanın ekonomi disiplininden uzak- laşarak "casino" benzeri algılanması çekincesinin önünegeçebilmek çabası- dır. Finans piyasası. toplumlann piyasa ekonomisine evriminin bir ürünüdür. tktisadi bir olgudur. Piyasa güçlerine dayalı bir ekonomide tasarruf sahiple- ri ile yatınmalan buluşturan iktisatsal ve hukuksal düzenlemeler, sistemi ta- nımlar. Piyasanın varlık nedeni, ser- maye birikımi oluşumuna katkı sağla- mak üzere mevcut tasarruflan ekono- minin yeniden kulanımına sokmak su- retiyle toplumun tasarruf ve üretim gûcünü çoğaltmaktır. Bu doğrultuda. ekonomide tasarruflan sisteme çeke- bilmek, en uygun kullanımını ve dağı- lımını sağlamak. toplumu yeniden ta- sarrufa inandırmak için önoelikle, fi- yat sistemine karşı duyarlı yapılanma- ya gerek vardır. Uzun yıllar etkinlikten uzak yapısı ile mali sistemimiz neredeyse ban- kacılıgımızla özdeşleşmiştir. Nitekim bu yıllarda, bankalar ülkede yaratılan mali tasarruflann üçte ikisinden faz- lası üzerinde "faiz narh"ı yoluyla ege- menliğini sürdürmüştür. 1980'li yılla- ra doğru dünyada esen liberaileşme rüzgârlan ülkemizi deetkiledi. Ekono- mide kısmi denge politika arayışlan ile yeniden yapılanma hedeflenmiştir. Para politikasında etkinlik ve denetim sağlamak için göreli etmen (faktör) kıthklannı yansıtıcı bir fıyatlama doğ- rultusunda bir sıra düzenlemelere gi- dildi. Sonunda, vanlan noktada yeni yeni kurum ve araçlar sisteme katı- lmaktadır. Tasarruflann her geçen gûn banka mevduatı yanında risk primleri farklı yeni yatınm araçlan ile taruşuklan görülmektedir. Doğrusu hareketliliği (mobilitesı) giderek artan tasarruflann aktif kıyametler arasmda dağıhmını belirleyen en önemli etken, sağlanan geiındir. Bugün iyi ya da kötü toplumun son on yıldır "ekonomize" edilmesi para- lelinde tasarruflar düne göre daha bir temkinlidir. Temkınli olmak, piyasa ekonomisinin temel koşullanndan sayılan "mükemmel bilgi akımı" eksiklığinde önemli bir etkendir. öyle ki, kuramsal (teorik) olarak risk arttı- kça daha fazla gelır elde etmek olasıdır. Bu nedenle risk primi. elde edilecek gelirin büyüklüğü ile değil, bu geliri elde etmek için üstlenilen riskin öbür seceneklere göre göreli küçüklü- ğü ile ölçülmelidtr. Tanımlandığında, riskfiili.gelirin beklenen gelirden sap- ma olasıhğıdır. Kendini. değişik şekil- lerde duyumsatır. Faiz, piyasa, sektör, enflasyon, geri ödenmeme, politik de- ğişiklik bunlardan banlandır. Do- layısıyla. karar sürecinde söz konusu riskleri çeşitli yatınm araçlannda geli- re göre ayarlayabilmek belli düzeyde bilgi ve beceri gerektirir. Dahası, fızik- sel üretim ve parasal boyutu iştikrarsız bir ekonomi de gereklidir. Çoğu zaman olaylar. görünüşleriyle olguyu açıklamada yetersizdir. Ço- ğunluk için ekonomiİc kavramlar ya- banadır. Enflasyon, bütçe açığı, döviz rezervi, emisyon hacmi. büyüme hızı, yaünmlann dışalımla (ithalatla) karşı- lanma hacmi, ödemeler bilançosu gibi göstergelerden ekonominın durumu hakkında yorum yapmak zordur. An- cak, zaman ve mekân kısıtlayıcı koşu- lunda, iktisadi yasalann yansızhğında sanılanın tersine, bazı temel ekonomik göstergelerden sonuçJan kestirmek mümkündür. Buna göre öncelikle. si- yasal iktidann ekonomiden beklenti- leri nelerdir. öğrenilmelidir. BekJentileri gerçekleştirmede kul- lanacağı araç ve politikalan ile gerçek- leşmeler yakından izlenmelidır. Do- layısıyla, bütçe ve programlarda ön- görülen parametreler ve sapmalar ka- rar sürecinde hesaba katılmalıdır. Fa- kat denilebilir ki siyasal kaygılarla ekonominin nesnel koşullanndan uzak hazırlanan bütçeler, birer resmi hesap tutarsızlığı belgeleri olarak ras- yonel karar alma sürecini bozar. Doğ- rudur. Ancak, beklenünin nesnel et- kenlere dayandığı kadar, öznel olduğu da unutulmamalıdır. Her şeyden önce bütçe yapısı. ekonomide faiz oranlan- nın gidişi hakkında ipucu sağlayacak- tır. Türk mali sisteminde, fonlann hangi piyasada toplanacağını belirle- yen biricik değişken de faizdir. Tasarruflan farklı nsk pirimlerinde saklama k'urum ve araçlan ile çeşitle- nen Türk finans piyasasında, ekono- mik değişkenleri ihmal eden her karar bir fatura ödemek zorunda kalabilir. Bu nedenle, hiç değilse kişi karar al- madan önce gelir büyüklüğünü. gelir elde etme arabğını, tüketım hacmini, eğilimlerini. gelirinin tüketime dönme süresini belirlemelidir. Her ne kadar ekonominin beklemeye tahammül göstereceği istikrardan uzak yapısı mali sistemde para ve sermaye piyasa- sı araçlanru aynı zaman aralığında bu- luşturmuş olmakla birlikte; bu, tasar- ruflann vade, bölünebilme ve piyasa aynmlaşma yapısını seçme kolayhğı getirecektir. Daha sonra kişi deneyim- leriyle tarudığı risk üstlenme karakte- rini, tahammül derecesini ve kâr hırsını ölçmelidir. Hareketle risk tabaruna göre piyasa ve likidite tercihi şekillene- cektir. tktisadi, siyasi ve sosyai etmenler- deki değişmeİerin amaç işlevlerini etki- leme süreleri piyasalar arasında farklılık gösterir. Döviz, altın ve hisse senedi piyasalan gecikmeden tepki vermesine karşın, banka faizlerinde değişikliklere karşı tepki belli bir ge- cikme sonrası görülür. Ekonomide, hızlı alt-üst oluşlann olduğu finans sis- teminde piyasa geçişkenljği yüksek olan tasarruf araçlan secimi önem ka- zanır. ARADABİR Dr. NÎHAT KAYA Bakırköy Ruh ve Sinir Has. Hastanesi Özel TV'lep, Şiddet ve Cinsellik özel TV'lerin "denetimsiz" ve "sansürsüz" yayın yap- maları demokrasimizin gelişmesi için kamuoyunca olumlu karşılandı. Fakat şiddet ve cinsel içerikli sahne- lerin yoğun olduğu programların özellikle. çocuklan ve gençleri olumsuz yörtde etkileyeceğı konusunda "uz- man" görüşleri de ağırlık kazandı. Örneğin şiddet ve cinsellik içeren filmleri izleyen ço- cuklarda korku olabilir, akılları karışabilir diyen Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu'nun bu düşününe (fikrine) koşut ola- rak Prof. Dr. özcan Köknel de şöyle demektedir "Şiddet ve cinsel içerikli filmler çocuklan olumsuz etkileyebilir. Cinsellik çağına gelmiş çocuk bu tür filmleri izledikten sonra daha saldirgan olabiliyor..." Aynı konuda Milli- yet'in Eğitim Servisi'ne: "Vurdulu kırdılı ya da seks film- leri, toplumumuzun aile ve bireyleri için sakırtcalıdır. Bu tür filmler, tam özdeşleşme ve modern öğrenme çağı- ndaki küçük çocuklan saldırganlığa, dengesiz ve uyum- suzluğa, erken bir seksüel ilgiye yöneltir. Bunlar psiko- pat kişilik gelişimini hazırlayan faktörlerdir" diyerek psi- kolog Füsun Ataç da olaym değişik boyutuna dikkatçek- mektedir... Bu kuramsal saptamaları destekleyen birçok araştırma vardır. 19Şubat1992tarihliCumhuriyetGaze- tesinde, Ingilteredeki bir yatılt okulda yapılan araştı- rma sonuçları verilmektedir. Araştırma 13-16 yaş grubu arasında yapılmış. Çocuklar iki gruba ayrılarak bırinci gruba 15 gün süreyle yalnızca komik ve sosyai filmler izlettirilmiş. Ikinci gruba ise bol şiddet içeren filmler sey- rettirilmiş. Yapılan testler sonucunda, birinci grupta hoşgörü, tartışma, iletişim ve gülme düzeyi, ikinci grup- ta ise sözel ve fiziksel saldırganlık düzeyinin yüksek ol- duğu saptanmış. Doç. Dr. Haluk Yavuzer'in Ana-Baba ve Çocuk kitabı- nda, H. J. Eysenck ve E.B. Nias, "Seks, Şiddet ve İletişim Araçlan" adlı yapıtlarından aldığı çarpıcı bir başka ör- nek şöyle: "Karanlık sokakta bir genç kızı sıkıştıran gençler, onun ırzına geçtikten sonra yoldan geçen üç adamın da bu genç kızla ilişki kurmasını engellememiş- ler ve sonunda kızı öldürmüşler. Gençlerin evinde yapılan aramada, olayda uygula- nan yöntemi içeren kanlı cinsel suçu işleyen porno ka- setler ele geçmiştir Bu da işlenen bu suçta, porno film- lerin etkili olduğunu göstermektedir." (Sayfa, 173,174) Görüldüğü gibi psikiyatristler. psikologlar ve peda- goglar; şiddet ve pornografik içerikli yayınların, yarının büyükleri olan çocuk ve gençlerin ruh sağlıklarını olum- suz yönde etkilediklerı hususunda ortak görüşe sahip- ler. Yapılan araştırmalar da bu görüşleri destekler nite- liktedir. - Kişilik örgütlenmesi tamamlanmamış çocuk ve genç- ler, şiddet ve seks sahneleriyle kişiliğini saldırgan (ag- resif) ve cinsel sapkınlıklar, aşırılıklaryönündegeliştirir. Pornografik yayınlar erişkinliklerin evlilik ve başka ya- şantilarında da çeşitli uyumsuzluklara sorunlara yol açar. Ahlak ve değer kaybına neden olur... Dikkat edilmesi gerekenler: • TRT ve özel TV'ler çocuk ve gençlere yönelik prog- ram yaparken ya da satın alırken mutlaka psikiyatrist, psikolog ve pedagoglardan oluşan bir uzmanlar heyeti- ne danışmalılar. • insanlara tatmin olabilecekleri ortama göre uyarı verilmelidir. Batı normlarına göre hazırlanmış cinsel içerikli programlar bizim toplumsal değer yargılarımı- zla bağdaşmadığından; bireysel ve sosyai hayatdenge- sizlikler, çelışkiler, sorunlar doğurmaktadır. • Tarihsel ve toplumsal yargılarımızla bilimsel ger- çekler ışığında çocuk ve gençlerimize cinsel eğitim ve- rilmelidir. Mevcut tabular ve yanlış inanışlar toplumun bütün sosyai kurum ve kuruluşların ortak çabalanyla aşılmalıdır. Tabuları yıkıyoruz diye toplumsal dinamik- leri sarsıcı yayınlardan kaçınılmalıdır. • Cinsel ve şiddet temalarının işlendiği filmler geç saatlere kaydınlmalıdır. Pomografik yayınlar kitle ileti- şim aracı olan TV'lerden verilmemeli, kişisel tercihlere bırakılmalıdır. (video kaseti alıp izleme gibi...) • Aile bireyleri (bilhassa büyükler) çocuklara iyi bir model olmalı. Bütün vaktini TV başında geçirmemeliler. Programlarda seçici davranmalılar. OKURLARDAN iimdi daha iyi öayın Cumhuriyet çalışanlan; gazetemizi iki yıldır beğeniyle okuyorum ve birkaç satırla bazı isteklerde bulunmak istiyorum.Bence insanlar, özellikle Cumhuriyet okurlan, izleyeceği televizyon programının kalitesine. içeriğine ve türüne göre aynm yaptığı için gazetemizin TV sayfasındaki programlann; belgesel, sinema. açıkoturum, eğlenceprogramlanvb. başlıklarhalindesunulmasınındaha güzel olacağını düşünüyorum. Eğer bu şekilde hazırlanmayacaksa şimdiki sayfa düzeni daha iyi. L'ğurCılvarhoğlu TARTIŞMA Dış politikada kararlılık ış politikada, yetkilive sorumlu makam olan Dışişlennin belirli bir konudaki değerlendirmesi dışında, devlet ya da hükümei adamlannın birbiri ileçelişkili açıklamalarda bulunmamalan gereği. çok önemli birkuraldır ve bu kurallanndışındaki tutumlann zararlan kolay kolay onanlamaz. Bu tür çelişkilitutumlarve açıklamalar, karşı tarafta, haklı olarak, bu konuda kararsız, ikircıkli ve kendi içimİ7de tartışmalı olduğumuz kuşkusunu uyandınr. Onlara avantaj sağlar... Bu konuda, yakm gecmişle ılgilı çok önemli bir ömek verebiliriz: 1985yılında, Bulgaristan Halİc Cumhuriyeti, orada yaşayan soydaşlanmıza Jcarşı, çok sert ve yoğun sindirmeveeritmeeylemlerine başladığı zaman -olup biteceklerden çok evvelden haberdar edilmiş olmasına rağmen- Ankara'nın reaksıyonu, Bulgarlan, bu işteki kararlılığımıza inandırmaktan uzak kaldı.Tarafimızdan bu trajediye verilen yanıtlar, başlıca üç ayn kaynaktan ve üç değişik ve çelişik türden oldu. a)"'7O milyon olunca öç alacağız" b)'"Bütün soydaşlanmıza kollanmız açıktır" c)"Kapsamlıbirgöç anlaşması'nı görüşmeye hazınz'" denildi. 'a' yanıtının değerlendirmesini yapmayacağu. 'b' yanıtındaki gerçekçilik herhalde Bulgarlan da kuşkuya yöneltti. 'c" yanıtında sözü geçen "Anlaşma", 1969yılında yürürlüğe giren. ikisi de geçerli. Martın (ILLUSTRATION AMERICAN SHOWCASE)| biri Türkçe öbürü Bulgarca metinlerdeki çelışkiler yüzünden, uygulamada birçok aksakhklara yol açan ve amaa "parçalanmış aileleri birleştirme'" olan işlevini gerçekleştırmekten uzak kalmış bir girişimin, "Müzakere" Milyarhk kitaplar sözünü duymak bile istemeyen Bulgar tarafına önerilmesi idi. Sonuçsuz kaldı. Oysa ki, Bulgaristan'daki Türk soydaşlan hakkında, Ankara'nın, karşı tarafa.hiçbir dönemdeçelişkilj sinyaller vermemesigerekirdi. 1985'te -^»- •—. azının ^ ^ f başliğından % / sakın kitaplann ^ T milyarlarca • basıldığı. -J^~ saüldığı ya da devletin yazara ve yayıncıya destek kredisi verdiğini sanmayın. Bizde devlet hayali ihracatçıya milyarlan verir üzerine de bir bardak soğuk su içer. O ayn. fakat sıra kitaba geldi mi milyarlarca lirahk ceza yenr. İlkokul öğrenalerinin çıkardtğı kitabı sakıncalı bulup kapatır. Bunu da öğrencilerin iyiliğj için yapar. Çünkü bunlar böyle devam ederlerse ileride "sakıncalı çocuk" olurlar. 25Aralıkl992tarihli Cumhuriyet ve Özgür Gündem gazetelerinin birinci sayfalanna manşet olan "Kitaba rekor ceza" ve "Kitaba milyarlık ceza ve hapis" haberlerini içim burkularak okudum. Daha ne zaman anlayacağız kitaplann Türkiye'yi bölmeye gücünün yetmeyeceğini. Şimdiki hükümete halkımız "Demokrasi, basın özgürlüğü. insan haklan, şeffaflık" vaat ettiği için görev vermiştir.Halkınuz hükümeün almış olduğu sorumluluğu yerine getirmesini bekliyor. KütüphanelerGenel Müdürii Sevgili Hocam Prof. Dr. Tülin 'Savunucu avukat'a sorular. S ayın Yaşar Aydoğan'ın. 19 Arahk 1992 günü. bu sayfada yayımlanan "Savunucu Avukat Olabilme Hakkı" başlıkh yazısını ilgiyle okudum ve bu yazıyı yazma gereği duydum. Sayın Aydoğan, yazısında, Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan yeni Avukatlık Yasa Tasansı'mn bu haliyle yasallaşmasının. büyük bir "haksızlık ve çclişki" doğuracağını belirtiyordu. Bu satırlan okuyunca kendisine hak verdim. Çünkü ben de aynı düşünceleri taşıvordum. Getirilen yasa tasansıyla devlet, kendi okulunda yetiştirdiği ve dıploma verdiği öğrencilere güvenmeyip sınav koyuyor, aynca adayda "yanında suj yaptığı avukat tarafından ahlaklı bulunmak" gibi birtakım ölçütü belli olmayan "erdemler!" aranıyordu. Aynca baro tarafından yapılacak sınavda. birtakım adam kayırma ve yolsuzluklar olmayacağmı kim garanti edebilirdi? Böylesine geniş çaplı sınavlarda, bazı haksızlıklann olması acaba önlenebilir miydi? Hitlerdönemi Almanyası'nın kanunlannı anımsatan bir takım "torba maddeler'iedolu bu yasa tasansı için Sayın Aydoğan'ın, "Haksızlık ve çelişki" doğuracaktırdemesi gayet doğaldı. Ancak gelin görün ki yazının devamını okuyunca. Sayın Aydoğan'ın bu sözcüklerle benim düşündüklerimi kastetmediğini anladım. Kendisi. idare ve vergi mahkemelerinde görev alanlann birçoğunun SBF mezunu olduğunu, bu kişilerin bu konularda ihtisas yapmış olduklanndan bunun dogal olduğunu belirtiyordu. Öyleya madem öyleydi SBF mezunlan avukatlık da yapabilmeliydiler. Bir süre önce var olan ve Sayın Aydoğan'a göre hukuk fakültelerinceengellenen. SBF mezunlannın fark derslerini vererek hukuk fakültesini bitirme ve avukatlık yapabilme haklan bu tasanyla geri verilmeliydi. Eğer bu hak geri verilmezse asıl büyük "haksızlık ve çelişki" burada doğacaktı! Son günlerde bu konu, belli çevrelerce, ısrarla kamooyunun gündemine sokulmaya çalışılıyor. SBF'Iilerdiyorlar ki "fark derslerini vererek biz de hukukçu olalım." Sayın Aydoğan'm da istediği gibi bu gerçekleşse bile niye sadece SBFliler? İktisadi ve idari bilimler fakültesinin öğrendleri de aynen SBF'liler gibi bu hukuk derslerini alıyorlar. Madem böyle bir uygulama bu olumsuz tutum süregeldi. Sorun. Doğu Avrupa'da esen fırtınanın. Jivkov'u da devreden çıkarması sayesinde, kendi kendini çözüme ulaştırmıştır. Yukarda sözü edilen olumsuz tutum, son yıllarda birçok,kez tekrar olundu. Aynntılan, olup bitenleri yakından izleyen herkesçe bilinen bu örneklerden bazılan şunlardır:. Kıbns.. . Kürt'ler, Federe Kürt devleti ve bununla ilgili konular.. . Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki süregelen çatışma karşısındaki tutumumuz. . Bosna faciasında, kıpırdamaya hiç de niyetli olmadığı açıkça görülen taraflann. örneğin Çekiç Güç ya da Somali gibi konulardakı istekJerine-şu bize ne yararlar sağladığıbirtürlü saptanamayan- "Sadık Müttefık" çizgısinde hemen olumlu yanıt vermekteki aceleciliğimiz. Bu dönemde, sık sık kendimizi övmek, yüceltmek Türkiye'nin birdenbire, "Orta boy" bir devletten, "Büyük Devlet"mertebesine"terfi " ettiğini içeren demeçler vermek adeta moda haline geldi. Oysa ki, gerçek bu olsa bile, bunu sık sık yinelemekle, bu sava inanmak için kendimizi şartlandınyoruz inancı uyandırabiliriz, dış ülkelerde... Dünyarun önemli bir bölgesini öOOyılyönetmişbir imparatorluğun, "seyyiat ve sevabı ile" mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu rür övünmelere gereksinimi olduğunu sanmıyonız. YavuzGör Emekli Elçi Sağlamtunç, Ankara Adnan ÖtükenİlHalk Kütüphanesi'nin kuruluşunun 70. yıl dönümü nedeniyle bir koriferans vermiş ve "sanki gizli birelin kütüphanelerin gelişimini engelledigini" söylemiştir. Şeffaf hükümetin Sayın Kültür Bakanı'na duyurulur. Ali Fuat Kartal Kütüphaneci yapılacak, fark derslerini vererek avukat olmak, Sayın Aydoğan'ın deyimiyle onlann da "en doğal hakkı" değil mi? İnsan, ister istemez bu istemlerin alünda yatanlan merak ediyor. Acaba gerçekten söylendiği gibi ülkemizde hukukçu formasyonuna sahip kişileri arttırarak demokratikleşmemize ve sivil toplumun oluştunılmasına katkıda bulunmak mı yoksa bir takım kişisel çıkarlar mı? Hatta hatta sevgili SBF'lilerin çok eskiden beri süregelen, o meşhur, hep diğerlerinin üstünde olmak ihtiraslan mı? Süleyman Coşkun A.Ü. Hukuk Fakültesi PENCERE DUYURU "TARTIŞMA "sütunlarındayayımlanmasını istediğinizyazıların, çift aralıklı olaraksayfanın tekyûzüne yazılmasmı ve 250 kelimeyi geçmemesinisaygıyla bilginize sunarız. Dokuz... Oğuz Han halkına verdiği 'toy' için 900 at, 900 bin ko- yun kestirmiş, koyun derisinden 99 havuz yaptırmış, 9'- una rakı, 90'ına da ağzına kadar kımız doldurtmuş. "Neden 90'ına rakı, 9'una kımız doldurtmamış?" diye bir soru akla gelebilir; ama, söylencelerin kurgusuna ili- şilmez: demek ki Oğuz Han kımızı rakıdan çok seviyor- muş ya da o dönemde Türkler "Tekel İdaresi"n\ kura- mamışlar.. Türklerin 9 sayısına eğilimleri var, atalarımız 9'u yeğ- liyorlar; 9a tutkunlukyaratılış öyküsündede görülüyor: Bir zamanlar 9 tanrı varmış, bu 9 tanrı 9 dallı bir ağaç yaratmış, sonra bu dallardan 9 oymak üretmişler.. işte biz Türkler, Hazretı Adem ile Havva'dan gelme- dik, 9 dallı ağaçtan türedik... At binen, ok atan, yıyeceğı eti atın eyerinin altında sak- layan, kurtlarla oynaşıp "köpek Çinli"\er\e savaşan, çadırda yaşayıp sudan kaçan atalarımızdan bir bölüğü de 99 evren ve 99 tanrıya inanırlarmış.. Oymak beyinin çadırına giren Türk, hemen 9 kere ye- re diz vurup saygısını dile getirirmiş.. insan ıskeletinin 9 ekten ya da 9 düğümden oluştuğu- na inanırmış atalarımız: Baş, bel, diz, topuk, ayak bileği, omuz, el bileği, dirsek, avuç.. 9 sayısıyla al takke ver külah yakınlığımız çok eskidir. • Peki,9nedir? Yanıt: Sekiz artı bire 9 denir. Sakın bu ne biçim yanıt, demeyin, sayıların ne olduğu- nu yanıtlamak çok güçtür. "Bir nedir?" diye sorulunca çoğumuz apışıp kalırız; nedir "1"? Bir, birdir canım.. 9tanebir9eder Türkün 9'a sevgisi, tutkusu diline vurmuştur; ne güzel deyimlerimiz var 9 üzerine.. 9körünbirdeğneği.. 9doğurmak.. 9 babalı.. 9canlı. 9 yorgan eskitmiş karı.. 9 ayın çarşambasını bir araya getiren herif.. Adı çıkmış 9'a, inmez 8'e.. • Atalarımızın 9'a tutkusu, Göktürklerin 9'a bağlılığı, şimdi özel televizyonlara vurdu. Mini etekli, ince belli, silikon memeli, yeme de yanında yat, konuşma da ağzı- nı şapırdat türünden sunucular, sabahın köründen gece- nin zifiri karanlığına kadar ekrana çıkıp yineliyorlar: -900 900 999a bir telefon.. Gazeteyi açıyorsun, bir hatun: - 900 909 909da bekliyorum.. Televizyonda 9lardan kurtulmak için kanal değiştir- menin de umarı yok. Hangi kanala gecsen 9'lar peşin- de.. -900999900.. -900 900 909.. Atalarımız gibi 9 kez diz dövmek yerine, 9 kez başınızı dövseniz nafile. Kimisi de 9'lu telefonlardan yakınmıyor: 900'lü numa- rayı düşürdü mü, tamam... Para mı, para.. Seks mi. seks.. At binen, ok atan, çifte su verilmiş kılıcını belinde taşı- yan, kurtlarla oynaşıp itlerle dalaşan atalarımızın 9 lu tutkusu; piyango, lotarya, aşk, seks, köşe dönmece, ku- mar, bedavadan yaşamak üzerine kurulu düzenimizde 9 ayın 9 çarşambasını bir araya getirdi; 9 babalılar, 9 ko- calılar, 9 köyden kovulmuşlar, 9 yorgan eskitmişler top- lumsal yaşamın doruğunda göbek atryorlar; günde kaç kez göbek atıyorlar diye sormayın, 900, 909, 999 ya da benzeri bir numaraya telefon edin de başınız 9 kez göğe ersin.. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜNDEN ARM AĞANLI KİTAPKAMPANYASI. ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE, TÜM OKURLARA... 1-15 OCAK 1993 %35'e varan indınmler... 150000- T.L.'ya kadar artnagan kıtap Cumhuriyet Kitap KulübüTaksım Mağazaırazda (Istiklal Cad. Zambak Sokai 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilediğiniz kitabı seçin, armağan paketinizi ve silıpnz hediyenizi alın. Cumhuriyet Kitap Kulûbû, Çağ PazarlanM A.Ş. Isbklal Cad. Zambak Sokak No.: 4/1 Taksim Tel.: 252 38 81-82 ACLAN URAZ " «Child Workers" FOTOĞRAF ALBÜMÜ (Siyah beyaz) 1987 -1992 KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÖTESİ Mabmut Makal 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaytnkm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbu/ ödemdi göaderilma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear