22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK1993 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Kim korkap padyasyondan ŞÜK.RAN KETENCl -4- Batüı bilim adamlannı şaşırtük ÇEVİRİ DİLLERIN DlLl Cumhuriyeı Ürktitücü sonuçlar Bir bardak koyu çayda 308 bekerel radyasyon saptandı ; NedenDoğu Karadeniz? 6 Aralık 1986 - Bir bardak çaydaki radyasyon miktarı, 308 bekerel. Türkiye'de çaiınan bütün kapılar kapanınca, çayda ve Doğu Karadeniz yöresınde ağırhkb tahmin ettiğimiz radyasyon kirlenmesinin boyutunu öğrenmek için yurt dışına başvurmak zorunda olduğumuzu gördük. Hemen aklıma, uzmanhk alanı geregi çocuk- luk arkadaşım Dr.Ali Nadir Savaşer geldi. Berlin'in Çernobil'e karşı alına- cak önlemlerden sorumlu komitesinin üyelerinden biri ve Berlin Nükleer Tıp Hastahanesi bölüm başhekimi idi. Kı- saca dunımu telefonda anlattım. O da bölgenin günlük bütün analiz tarama- lanndan sorumlu Berlin Senatosu Radyoaktiv ölçüm Merkezi yönetici- leri ile .görüşmüş,. Hemen kabul et-- mişler. Çünkü Türkiye'nin durumunu bilimsel olarak çok merak ediyorlar- Kcuadcrûzdcgizlenmeyeçahşdan khrknme, Trakya'dankat kat fazlaElimizdeki veriler Doğu Karade- niz'in. halktan gizlenen kirlenmesi- nin Trakya'nın birkaç katı olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun kendi ölçüm sonuçlanrıa ilişkin verileri dahi bu gerçeğj apaçık sergiliyor. Trakya'- daki kirlenme içın çok doğru ve hakb olarak halk uvanlıp, çeşitli önlemler abnırken, Karadeniz'deki kirlenme- nin gizlenmesi ve hiçbir önlem ahn- mamasının sorumluluğu çok daha çıplak bir gcrçek olarak ortaya çıkı- yor. Raporda kirlenmenin sıcak günle- rine ait ölçümlerde Istanbul toprağı jçin 13 Mayıs 1986 tarihiile 1.070 be- kerel ve Edirne toprağında da 2.915 bekerelük bir k'rlenme görü- lüyor Raporda Karadeniz toprağı kirlenmesi için ise günlük değerler verilmiy ır. 1986 örnekleri diye verilen öl- çümleı de Pazar'- da 4300 bckerele' ulaşıyor. Çayeli, Ardeşen, Arhavi, Hopa bın üzerine çıkan yöreler. Ta- bü bu ölçümknn üzerinde tarih ol- madığından kıyas- lama da ashnda pek bir işe yaramıyor. Çünkü yine aynı raporda 14 mayıs tanhınde 2915 bekerele kadar kirlenmiş olan Edirne toprağının, 3 Temmuz 1986'- da kirliliğinin 804 bekerele kadar düştüğünü görüyoruz. Ortada kalıcı çok büyük bir kirli- lik olmayınca karşılaştırma için eş zaman çok büyük önem taşıyor. Çünkü yine Edirne'nin hemen yanı- dan ipsala'dan 16 eylül tarihi ile veri- len örnekte kirlilik 39 bekerele kadar düşebihyor. Biz 1986 yıh kasımı sonunda Tür- kiye'deki radyasyon olayı ve kirlen- ' meyi araştırmayı düşündüğümüzde, sembolik bir merkez olarak Rize -içinden bir bahçeden toprak örneği almışük. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'- nun ölçüm sonuçlanna göre Rize Doğu Karadeniz'in en şanslı, en az kirlenen merkezlerinden biri olmuş. Bizim 28 kasun tarihinde, yani rad- yasyon kirlenmesinden 7 ay gibi uzun bir zaman geçpkten sonra aldı- ftımız toprak örneğinin Berlin Sena- .losu Radyoaküf Oİçüm Merkezi'n- dekı analiz sonuunda 348 bekerel- lik bir kirlenme görülmüştü. İspsala'da 16 eylülde 39 bekerellik bır kirlilik, Karadeniz'in en temiz il- lerinden biri olarak görülen Rize'de 28 kasımda 348 bekerel. Elbette bü- tün bu rakamlar gerçek bilimsel, objektif bir ölçü olamaz. Ancak süb- jektif de olsa bir fıkir verebilir. Kaldı ki, kurumun 1987 ölçümle- rinde, sadece toprak için değil, su ve bütün bitki örtüsü ölçümleri için de, Doğu Karadeniz yöresınde Trakya yöresinin 4-5 ay öncesinin değerleri- nin üstünde sonuçlar çıkıyordu. Şimdi bir de TAEK tarafından alı- nan bazı önfemlere şöyle kısaca bir göz atalım: 3 mayıs günü Edirne üzerindeki radyoaktif bulut yağmurla ınmeye başlayınca, halk radyo ve televizyon- dan yağmur altında kalmaması için uyanlıyor. Sebze ve meyvenin akan suda uzun süre yıkanması, ayakkabı ve çamurlann yine akan suda temiz- büyükbaş hayvan, uyanya rağmen radyasyonlu ot yediğı için etlerinde 4250 bekerele kadarradyasyongö- rülüyordu. Bunlar satın abnarak an- cak 8.5 ay sonra vücutlanndaki rad- yoaktif maddeler doğal yoldan dı- şanya atılana kadar kesimlerine izin veribnedi. 14 mayıs tarihi itibanyla toprağın- da 2915 bekerel radyasyon ölçülmüş olan Edirne'de bu türden önlemler abnması bir zorunluluk olmuştu da, bizce bilinmeyen 1986 yıb icındeki bir tarihte 4300 bekerel kadar topra- ğı kirli görülen Pazar'da nasıl olur da BAZIBÖI Raöyo- nüklid Bq/Kg. H31 Cs-134 Cs-137 Ce-141 Ce-144 Ru-103 Ru-106 Zr-95 Nb-85 La-140 Te-13* TOPLAM LGELERDİ 13.5.1986 İstanbul Mayıs 86 330 j 18 34 47 — 270 — 107 71 142 51 1.070 ÎKİTOPRJ 14.5.1986 Edirne Mayıs 86 460 130 240 50 680 655 400 — — 180 100 2.915 UC AKTİVİTELEHİ 27.6.1986 Mersin Haziran 86 — 15 21 — — — — — — — 49 29.6.1986 G.Antep Haziran 86 — 20 43 — — 10 — — — — — 73 3.7.1986 Edirne Temmuz 86 — 178 324 50 — 228 — 24 — — — 804 3.7.1986 Tekirdağ- Saray Temmuz 86 — 24 45 — — — — — — — _ - 69 16.9.1986 İpsala Eylül 86 — 12 27 — — — — — — — — 39 lenmesi, hayvanlann otlağa çıkarül- maması ve saman ya da suni yemle besleıunesi isteniyor. Edirne ve ciya- nndaki sütler toplatılarak halka içi- rilmedi. Peynir üretiminde kullanıl- dı. Ancak 4 ay sonra, sütün içindeki radyoaktif 1-131 doğal olarak tama- men parçalanarak yok olduğunda tükeümine izin verildı. Yine Edirne civannda 4 bin kadar 4500 3600 2700 1800 - hiç bir önlem alınmasına gereksinim duyubnamıştı? Düşünün ki radyas- yon bulutlannın geldiği günlerde, olaydan habersız insanlar mevsim gereği ve çay bitkisinin özelliği sonu- cu yağmur alünda gün boyu, günler boyu kalarak çay topladılar. Hamile kadınlar, çocuklar hem havadan, hem yağmurlu sudan, hem de içinde yaşadıklan çaybklardan bol bol radyasyon aldılar. Yetmedi, yağmurda her şey temiz kabul edildi- ği için ellerini yıkamadan, bahçeler- den topladıklannı da yiyerek yaşadı- lar. Yetmedi, günü bırlık ottan süte geçen, Edirne'de sütlerin toplan- masının nedeni olan 1-131 'den bol bol aldılar. Yine Edirne'de otlayan hayvanlann etinde, kesim yasağma neden olan aynı kirlenmeyi et yiye- rek de aldılar. Unutmayabm ki biz radyasyon kirlenmesinden kaygılanıp, elımizde gıda ve toprak ömekleri ile yurt dışı- na gittiğimizde, kırlenmenin üzerin- den 6.5 aylık bir za- man geçmişti. llk ciddı zaran vermiş olması söz konusu 1-131 radyoaktif maddesi, çok hızlı parçalanıp kendini yok ettiği için yok olmuştu. Bekerel olarak verdiğimiz kirlenme ölçüleri toplarrunda ömürle- ri uzun olan diğer türler,Cs-137 ve Cs- 134, Ru-103 kalmıştı. Hemen bebrtmeb- yiz; bizim Batı Ber- bn Senatosu Radyo- aktif ölçüm Merke- zi'nde Rize top- ragını ölçtürdüğu- müz 1 kasım tarihin- de, Almanya'nın çe- şitli bölgelerinden gelen toprak örnekJen biamkinin birkaç kaü kirli çıkıyordu. Asbnda Doğu Karadeniz Edirne'den birkaç kat fazla, Almanya toprağından ise birkaç kat az kirlenmiş görünüyor- du. Türkiye radyasyon bulutu almada çok şanslı çıkmıştı. Bızdeki şanssızbk siyasal ve bilimsel anlayıştan, önlem aünmamasından geliyordu. Bizim ınsanımız çok yüksek rad- yasyon kirlenmesine hedef olduğu için değil, önlem alınmadığı, bulutlar saklanıp, bile bile radyasyonlu gıda- lar yedirilip, çay ıçirildiği için tehdit alundaydı. Kazadan ucuz kurtubnuş, devlet adma sorumlulann sorumsuzluğun- dan boşu boşuna zarar görmüştük. Şımdı istenildigi kadar "kirlenme çok hafifü, insanımızın zarar görme- si söz konusu değildi" savunması yapılsın. Rüzgar ve buluttan şansb ol- mamız nedenine bağb hafif kirlen- meler, sorumsuzca önlem alınmadığı için öylesine üst üste yüklendi ki, bi- bmsel ahlakj olan hiç kimsenin, "hiç- bir zarar söz konusu değildir" diye- bilmesini, uzman olmamakla birlikte objektiflik olarak kabul edemiyor, ınandıncı, güvenilir bulamıyoruz. Aynca tartışma konumuz bu da ol- mamabdır. "Bile bile önlem alma- mak niye?" sorusuna yanıt aranmab, hesap sorulmaüdır. ÇAYELİ ARDEŞEN PAZAR SÜRECEK mış. Piyasadan gelen Türk çaylannda çıkan yüksek radyasyon onlan şaşkı- na çevirmiş. Bu kirlenmenin nereden geldığini bir türlü çıkaramıyorlarmış. Sembolik düşük ücretlerle gazete adı- na yapılacak anabzleri üstlendiler. Neden çay? Rize'den hamsi bahğı, toprak, mı- sır, kara lahana, ve İstanbul, Bursa, Rize bakkallanndan topladığım deği- şik çay ömekleri ile soluğu Berlin'de aldım. Gerçekten de çok meraklan- dıklan için, analizlere öncelik verdikr. Ertesi gün Ah" beni çok keyifsiz bir ses- le telefonla aradı. Sonuçlan aklıklannı ancak benle konuşmak gereğini duy- duklannı söyledi. Toprak Abrıanya'- dan daha temizdi. U tarihteki ürün, balık, kara lahana, mısır, hepsi temiz çıkıyordu. Sadece çay çok fazla kirli idi. Durumu acıklayamıyorlardı. Çünkü daha önceden de bu öiçüde kirli olmamakla birlikte Türk fındı- ğında da önemb' kirlenme bulmuşlar- dı. Uzun, uzun çay bitkisinin özeliiği, cayın toplanma tarihleri hakkında bil- gi aldılar. Türkiye'nın topoğrafık ya- pısını gösteren haritalar üzennde çabş- tılar. Zaman zaman, yörenin doğal görünümü, dağlanna ilişkin sorular, çay- fındık ekim alanlanna ilişkin ay- nnülı bilgiler aldılar. Bir-iki saat süren bir değerlendirmeden, Aü'yi de kata- rak aralannda uzun tartışmalardan sonra ancak rahatlayıp, açıklama ya- pabilecek duruma geldiklerini söyledi- ter Dağlann kıyıya dikliği öncelıkle teşekkür ediyoriardı. Çünkü Türkiye'nin önemli bir bulut kirlenmesi yaşadığından haberlen ol- mamıştı. Berlin'de çok fazla Türk ürü- nü satıbyordu. Biraz ceyiz ve baa ürünler dışında önemli bir kirlenme yoktu. Çay nasıl bu kadar kirli çıkabi- - brdi? Acaba bölgede bümedikleri bir başka radyasyon odağı rru vardı? Ba- na gösterdikleri, o tanhlerde ellerinde olan radyasyon bulutlanna ilişkin ha- ritalarda, Türkiye'nin Doğu Karade- niz yöresinin kirlendiğini gösteren bir bulut yoktu. ölçümler batıda yapıh- yor, bulutlar hava akımlanna göre saptanıyordu Hava raporlanna da dayanarak, ana bulut değil, ancak ana buluttan kopmuş parçalann, onlann belırleme alanlannın dışında olarak ağırbkb Doğu Karadeniz yöresini kir- letmiş olduğu sonucuna vardılar. Kı- yıya dik dağlar, bulutlann yayılmasını engellemiş, yağmurla birlikte yoğun- laşmış olarak aşağı inerek, yöreyi bek- lenenden fazla kirletmişti. Çay üretimı de, çay filizinin üsten toplanması ile yapıhyordu. Kirlenme toprağı çok fazla kırietecek kadar ağır değildi. An- cak çay bitkısi yüzeysel olarak üstten kirlenmişti. Olduğu gibi çay üretimin- de kullanıldığı için de çayda çok yük- sek kirlenmeye yol açmıştı. Hele de çay fîlizinden kuru çay üretimi su kay- bı ile elde edıldığınden doğal olarak kirlenme katlanarak yoğunlaşmış olu- yordu. Yüzeye yakın balıklar Onlar aynca Karadeniz"i çok fazla merak etmişlerdi. Çernobil kirbbğinin çok fazla, nehirler yolu ile akmış obııa- a gerekiyordu. Kayı ülkelerinin hiçbiri de bilgi venniyordu. Ancak balık te- mizdi. Çünkü örnek kasım sonundan abnmıştı. Karadeniz'in dip çukuıian, radyo- aküviteyi dibe çekmişti, yüzeydeki balık bu nedenle temizdi. Normabnde Karadeniz'in çok fazla kirlenmiş ol- maa gerekiyordu. llk günlerde deniz- de ve babklarda da önemb bir kirlen- me yaşanmış olmabydı. Tabıi çayda görülen kirlenme, dö- nemin bütün yeşıl bitki örtüsü için söz konusu idi. Ancak kuru çaydaki öl- çekler değil, bir kilo kuru çay üreti- minde kullanılan yaş çay miktanna göre yapılacak hesaplamalarla yeşil bitki örtüsünün dönemdeki kirlenme- si hakkında bir saptama yapılabilirdi. O da yeterb" değildi. Zaman içinde par- çalanıp yok obnuş olan radyoaktif maddeleri de göz önüne abnak gerek- b'ydi. Onlan, bıh'msel meraklannı çöz- menin mutluluğu içinde bırakarak, dut yemiş bülbuller gibi Aü'nin evine döndük. Yuptdışında İ n g i I i z c e nasıl öğrenilir? FİGEN ATALAY HÜRRİYETUYMAZ -11- Eski aupair'lerekulakvereümj ingiltere'deki au paır acentelerı British Councîl rJenetimli oJcullar London Schcol of English 15 Holland Park Gardens London W148DZ Tel: 9.9.44 71 603 1656 faks: 9.9.44 71603 50 21 Başvuru: Timothy Blake Haftabk kurs ücreti: 195 pound London Study Centre Munster House, 676 Fulham Road, London SW65SA Tel: 9.9.44 71 731 3549 faks: 9.9.44 71 731 1498 Başvuru: Colin D Gordon Haftabk kurs ücreti: 25-50 pound LTC International College of English Compton Park, Compton Place Road, Eastbourne, East Sussex BN21 1EH Tel: 9.9.^4 323 72 77 55 faks: 9.9.44 323 72 87 29 Başvuru: Michael MCKeovvn Haftabk kurs ücreti: 117-153 pound Eski bir au pair olan Ayla Cebe (27), "Gençlere, yurtdı- şında au pairiik yapmalannı önerir misiniz?" şekb'ndeki so- rumuzu "Asla" diye yanıtladık- tan sonra şunlan söylüyor: Medyada çalışan bir teknik elemanım. Gitmeden önce de bu sektörde calışıyordum ve or- tamdan. kokuşmuşluktan, de- jenereükten çok sıkılmıştım. Üniversitedeyken mesleğımle ilgili düşlerimi o güne kadar gerçekleştirememiştim. tngiüz- cem sıfırdı ama "değişiklik ol- sun" dedim ve bir acente ile au pair olarak lngiltere'ye gittim. Gitüğim aile, dul bir baba ile 13-14 yaşlanndaki iki erkek ço- cuktan oluşuyordu. Baba çok kaba bir adamdı. Çocuklarla zaten hiç anlaşamadım, sürekli bir şeyler söylüyorlardı, daha sonra bunlann hepsinin küfür olduğunu anladım. tngıltere'de iki yıl kaldım, ama hiç kursa gi- demedim. MineDağh(27) Halkla üişkiler uzmanı tngiltere'ye gitmeden önce bir şirkette müşteri temsilcisi olarak çabşıyordum. 23 yaşın- daydım ve o sırada dij bilen meslektaşlanmın daha iyi şir- ketlerde iyi ücretlerle çabşıyor olduklannı görünce, İngilizce- mi gebştirmek için lngiltere'ye gitmeye karar verdim. Ekono- mik koşullarun sınırb olduğu için au pair olarak Ocak 1989'- da Londra'ya gittim. Benim ai- • Deneyimleri sırasında onur ktna ve sıkıa durumkrîa karşılaşmış olanlar, isnnîeruö açıklamaktan ve fotograf^fctinnekten k lemde kadın tranlı, erkek Lüb- nanb'ydı ve iki çocuklan vardı. 9 yaşındaki oğlan geri zekaby- dı, kiz da 12 yaşındaydı. Ayn- ca, anne baba arasında prob- lemler vardı. Günde 5 saat ça- bşmam gerekiyordu anlaşma- mıza göre, ama benim calışma saatim 11-12'yi buluyordu. Te- mizlikçileri olmadığı için bütün ev işlerini ben yapıyordum, SÜRECEK ama benim derdim ev işleri de- ğildi. O geri zekalı çocuklan hiç yanımdan aynhnıyordu; oysa anlaşmamızda böyle bir şey yoktu. 9-10 saat onunla oyun oynu- yor, bisiklete biniyor, istedikle- rini yapıyordum. Günde üçer saatten, haftada üç gün okula gidiyordum, böyle olunca da bu işlere yanm saat arayla ko- şarcasma yetişiyordum. Fa- kat yine de aileden aynlmamak için direniyordum; çünkü İngi- üzce öğrenmeyi gerçekten çok isüyordum. Fakat bu kaosa 4 ay dayanabildim ve "Burada her gün 10-12 saat çahşacağı- ma, başka bir yerde çabşınm. Bir pansiyona yerleşir okula da daha rahat gıdebibrim" diyerek evden aynldım. Oradaki haya- tan tam bir kaostu, ama aynl- dıktan sonra da, işlerin düşün- düğüm gibi obnadığını anla- dım. Giderken Jngilizcem "sıfırdı" diyebüirim. Bir buçuk yıl deği- şik işlerde çabştım ve sonunda Ingibzce'yi gramerden yoksun, çok pratik düzeyde öğrenerek geri döndüm. Key Au Pairs Ltd. 12a Market Place Braintree Essex ÇM7 6HG Tel: Braintree 9.9.44.376 41330 Başvuru: Heather Wood Linden Bureau 68 Deane Croft Road Eastcote Pinner Middlesex HA5 İSP Tel: 9.9.44.81.866 54 35 Faks: 9.9.44.81.866 01 83 Başvuru: Binnie Perez Mrs Lines Employment Agency 25a Kensington Church Street London W8 4LL Tel: 9.9.44.71.937 41 65 P H Services Au Pairs, Mothers Helps and Paying Guests 287 Southcroft Road Streatham London SNV16 6NU Tel: 9.9.44.81.769 24 87 Başvuru: P Hopkins Quıck Help Agency 307a Finchley Road London NW3 6EH Tel:9.9.44.71.794 8666 Başvuru: N.Cutner Ruth Nathan Au Pair Domestic Agency 81 Sudbury Court Road Harrow Middlesex HA1 3SG Tel: 9.9.44.81.904 92 78 Başvuru: Ruth Nathan Scattergoods Catering and Avalon Au Pair Agency Thursley House 53 Station Road Shalford, Gıuldford SurreyGU4 8HA Tel: Guildford 9.9.44.483. 63 640 Selective Au Pair Bureau 47 Hindes Road Harrow Middlesex HA1 1SQ Tel: 9.9.44.81.861 08 58 Faks: 9.9.44.81.427 98 77 Başvuru: Teresa Fitzge- rald Universal Care Ltd. Chester House 9 VVindsor End Beaconsfield Buckınghamshire HP9 2JJ Tel: Beaconsfield 9.9.44. 494.67 88 11 The Britannia Agency P.O.Box 84 London TW9 2NH Tel: 9.9.44.81.332 1404. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Durmadan Sömüpdüter... insan bir kenti sever, tutulur, anlata anlata bitiremez. Bir zamanlar Ankara tutkunuydum. Şimdi indi yan yarı- ya... Uğur Kökten kitabına Anı Kentler' adını vermiş. Bağ- dat'la başlıyor, Afrika'ya geçiyor. Kuzeyden başlıyor, ortasına, güneyine doğru iniyor. "Batı, Afrika'ya ne ver- di" diye soruyor. Doğru, ne verdi? Yanıti çok acık, dur- madan sömürdü. Her aracı sömürü için kullandı. Hani bir söz vardır; misyonerier için anlatıhr: "Topraklar ve madenler bizimdi, ellerinde Incillerle geldiler, incil'i bize verdiler, toprakiarımızı ve madenle- rimizi aldılar." Afrika'nın fatihleri, misyonerleri var, hep Bab'dan gel- me!.. Ya Afrika'da ne var? Baştan başa bir sömürü, bir sömürü dünyası.. Yazarımız edebiyatçı olduğu için sıralryor: Conrad, Andre Gide, Exupry, Rimbaud, Hemingway, Andre Mal- raux ve Moravia... Bunlara Bayron, Shelly'yi de katabili- riz. • • • Afrika nasıl şimdi? . .Artık köle ticareti yapan şirketler, ateşte kızdırılmış demirle çıplak kara göğüslere isim vurmuyor. Para kar- şılığında 'kardeş avı'rta itilen zencilere pek rastlanmı- yor. Köle hastalığı da nitelik değiştirmiş. Tarzan ortalık- ta görünmüyor. Her şey anımsansın diye köleler müzesi' kalmış. Her biri bağımsıztık peşinde koşan ad- ları birbirine benzer ülkeler var: Zambiya, Zaire, Nijer- ya, Angola, Somali, Kenya, Etiyopya... Somali açlıktan kıvranırken Amerikan yiyecek ve asker geliyor. Nâzım Hikmet'in yanm yüz yıl önce yazdığı Taranta- Babu'yu anımsadım. Faşistaskerlerin Habeşistan'a ala- turka bir şarkı gibi ağır aksak girişleri... • • • Fatih Sultan Mehmet Istanbul'u aldığında Amenka daha bilinmiyordu. Aradan 39 yıl geçecek, Kristof Ko- lomb, Hindistan niyetine gidip Amerika'yı bulacakft. Kristof Kolomb'un bulduğu kıtaya Ameriko Vespuçi ken- di adını verecekti. Bir yeni kıta bulundu ya artık Avrupa'da ipini koparan \t soluğu bu yeni kıtada alacaktı. Kovboy filmlerinde gö- rüyoruz dolusanlar nasıl yabani, nasıl vahşi, nasıl acı- masız. Gelenier de yetmedi, Afrika'dan karaderili zenci- leri doldurdular. Esir ticareti aldı başını gidiyor. Bakmayın siz bugünkü Amerikalılann uygartığına; iç- lerinde acımasız, vahşi, gözü doymayan istekler yatar. Bugün Amerika süper devletn'r, kapitalizmin doruk nok- tasına gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in Istanbul'u aldığında Osmanlı da saldırgan bir devlet sayılır. Osmanlı'nın Istanbul'u al- ması dinsel bir öğütlemedir. "Istanbul'u al gülzar yap" denmiştir. "Ne güzel komutandır Istanbul'u alacak olan komutan." Bunlar söylenerek özendirilmiştir. Fatih el- bette büyük bir imparatordur, gözü doymaz bir komu- tandır. Kenti almış, Italyan ressamlara poz vererek resmini yaptırmıştır. Elinde kılıç yoktur, bir sap gül tutar. Ingilizlerin büyük müzesinde bu tabloyu görmüşlüğüm vardır. Sairdir, takma adla şiir yazar, Osmanlı şiir gele- neğine uygun olarak divan sahibidir. Amerika'nın keşfinin 500'üncü yılı kutlanıyor. Mohi- kanların lideri, bir Aztek geleneği olarak dağdan dağa, tepeden tepeye dumanları üflüyor. Bir haberci olarak dumanları salıyor. Amerika, bu beş yüz yıllık tarihi içinde çok az Aztekli çok az Kıztlderıli olmuştur. Amerika kapitalizmin kapısı- nı aralarken tarihine çok az bağlı kalabilmiştir. Şimdi bu 500'üncü yıl törenleri kimin için yapılıyor? Doğu Roma'yı Bab'dan ayıranlar için yapılmıyor. Vahşi kapitalizm, tari- hine daha neler yazacakbr? BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Peride CdâTin bir öy- kü kitabı... Bir renk. 2/ Zaviye... Roma mitoloji- sinde avalar tannçası. 3/ Nar. erik, kızıkrık gibi ye- mişlerden yapılan pek- mez. 4/ Aracı, vasıta... Halk dilinde "sütkardeş" anlamında kullanılan sözcük. 5/ Bınek hayvan- lannın sırtındaki oturma- lık... Sessiz, uslu. 6/ Ar- kadaş, yakın dost... Liste başı olmuş hafif müzik parçası. 7/ Eski dilde kansere veri- len ad. 8/ Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse... Maksat. 9/ ödenmesı gereken bir paranın, alacağa sayılarak bir bölümünün ödenmesi... Kuzu sesi. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Charlotte Bronte'nin ünlü ro- manı. 2/ Güzel renkb' çiçekler açan bir bitki... Radyumun simgesi. 3/ "Şaka. nükte" anlamında argo sözcük... Babkesir'in turisü'k bir ilçesi. 4/ Küçük akarsu... Ja- pon brik dramı. 5/ Yokluk, hiçlik, ölüm... Olumsuzluk beUrten bir önek. 6/ Burun iltihabı... Engel. 7/ Konya'nın bir ilçesi. 8/ İki tarla arasındaki sınır... İnsanı istenmeyen seçeneklerden bi- rini izlemeye zorlayan durum. 9/ Koruyucu başhk... Erkek ke- O İLAN PAZAR ASLtYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 1992/475 Karar No:)992/515 Davacı İçışleri Bakanlığı, Jandarma Gecel Komutanlığı, tl Jandar- ma Alay Komutanlığı'nı temsilen Hemşin Jandarma Boİük Komu- tanlığı tarafından davalı Sabn Bitirim akyhine mahkememizde açı- lan tesal davasının yapılan vargılaması sonunda: Heraşin ilçesi Ortaköy Mahallesı'nde bulunan doğusu imar yohı, batısı Ali Yeğen'den kamulaşünlan (B) nolu parsel, kuzeyi imar yolu ve ötesı Hemşin Deresi, güneyi Faik Fırat ve hissedarlan ile çevrili davab Sabn Bitirim'e ait 3300.85 m 2 yüzölçümündekı taşınmazın 2942 sayılı yasanın 19. maddesi gereğıncs Hazıne adma tapuya tescili- ne karar verildığı ve alyedının de davalı Sabn Bıtinm olduğunun, bu taşınmaz üzerinde hak iddia edenlerin son ılandan ıtibaren üç ay için- de alyed aleyhine Genel Hükümler Daıresı'nde dava acmalan ilanen tebliğ olunur. Baan: 45067 PAZAR ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1992/474 Karar 1992/516 Davaa Içişleri Bakanlığı. Jandarma Genel Komutaiığı, Rize Jandar- ma Alay Komutanlığı'nı temsilen Hemşin Jandarma Bölük Komu- tanlığı tarafından davab Ali Yeğen aleyhine mahkememizde açılan tesal davasının yapılan yargılaması sonunda: Heamşin ilçesi Ortaköy MahaUesı'nde bulunan, Doğusu Sabri Bi- tirim'den kamulaşünlan (A) nolu parsel, batısı imar adası ve ağaçlık, kuzeyi imar yolu. güneyi Ali Yelken ağaçlığı ve imar adası ile çevrili davalı Ali Yeğen'e ait 0519 55 m 2 yüzölçümündeki taşınmaan 2942 sayılı yasanın 19 maddesi gereğince Hazıne adına tapuya tesciline ve zilyedinin de Ali Yeğen olduğuna karar verildiği, bu taşınmaz üzenn- de hak iddıa edenterin son ılandan iübaren üç ay içinde alyed aJeyhı- ne Genel Hükümler Dairesı'nde dava açmalan ilanen tebliğ olunur. Basın: 45068
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear