22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13OCAK1993ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTtİR 11 Fotograflarla Atatürk • ANKARA (AA) Aıutkabir'deocak-şubat- mart döneminı kapsayan üç aylık sürede 'Atatürk Köşk ve Evleri', 'Atatürk ve Havacılık', 'özdeyişleri ile Atatürk' ve 'Atatürk İnkılaplan' konulu 4 fotoğraf sergisi açılacak. ArutkabirKomutanlığVndan verilen bilgiyegöre, 'Atatürk Köşk ve Evleri' konulu sergi bugün açılacak. 13şubata kadar açık alacak sergıde, Atatürk'ün milli mücadele ve yurt gezileri sırasında kaldığı. kendisine bağışlanan ve daha sonra Atatürk tarafından Türk milletine bırakılan çeşitü illerdeki evlenn renkli fotoğraflan yer alacak. 'Atatürk ve Havacılık' konulu sergi ise 16 şubat-7 mart tarihleri arasında gerçekleşürilecek. 'Özdeyişlen ile Atatürk' sergisi 10-22 mart tarihleri arasında, 'Atatürk İnkılaplan' konulu fotoğraf 'sergisi ise 25 mart-20 nisan tarihleri arasında yapılacak. Sami Gûner Fotoğraf Yarışması • BURSA (AA)- Bursa Büyükşehir Belediyesi'nce bu yıl ikincısi düzenlenen 'Samı Güner Fotoğraf Yanşması" sonuçlandı. Renkli baskı dalında Muş'tan Adem Sönmez, saydam dahnda ise Adana'dan Ozcan Ağaoğlu birincilik ödülünü kazandılar. Renkli baskı dalında 526, saydam dalında 'a 496 yapıün kaüldığı yanşmada 268 kışinın toplam 1022yapıünın değerlendırildiğı açıklandı. Seçıci kurulun fotoğraf sanatçılan Ersin Alok, Halim Kulaksız, Sami Pekşirin, BUFSAD Başkanı Güven Aktaş, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi Alper Bilsel ve Büyükşehir Belediyesi Sanat Galerisi Sorumlusu tlhan Özer'den oluştuğu yanşmada ödüller ,20 şubatta Bursa'da 'düzenlenecek törenle •sahıplenne verilecek. Türk-Polonya DOStlll(}ll ^«VÜU.\ iAH«. • ANKARA (AA> Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), bu haftaki konserini Türk-Polonya Dostluk Antlaşrnası'nm 70. 'yıldönümü anısına verecek. Türk-Polonya Dostluk Atlaşmasının 70. yıldönümü nedeniyle verilecek konserde, TürkvePolonyalı bestecilerinin yapıtlan seslendirilecek. Dengeli Leke I ANKARA (Anka>- Ressam Nesrin Bal'ın 'Denemeler T adlı resım sergisi Ankara'da açıldı. Nesrin Bal'ın resimleri eleştirmenkrce 'sağlam bir kurgu, dengeli bır leke anlayışıvebunlarla bütünleşen bir renk dokusu' şeklınde değerlendiriliyor. 'Indochina' • ANKARA (Anka)- Fransız Kültür Merkezi ocak ayı sinema gösterimi kapsamında bugün ve 15 ocak cuma günü ünJü Fransız Sanatçı Catherine Deneuve'ün oynadıfp 'Endochina' (Hindiçini) adlı fıhn gösterilecek. Yönetmenliğini Regis Vargnier'in yaptığı 1992 yapımı fılm Türkçe altyaa ile sunulacak. Fransız Kültür Merkezi'nde ocak ayında gösterilecek diğer fdmler şöyle: Senaryosunu ünlü Fransız yönetmen Francois Truffaut'nun yazdığı, Claude Miller'ın yönettiği 'La Petite Voleuse' 20-22 ocakta, yönetmenliğini Francis Girod'nun yaptığı 'L'enfance de L'art' 25 ocakta ve Daniel Mosmann'ın yönettiği 'Les Fauses Confıdences' 29 ocakta gösterilecek. Nubar Terziyan'a Emek Odülü •ANKARA(UBA)-5. " okara Film Festivah'nde -fleködülüTürk sinemasının yıllanmış karakter oyuncusu Nubar Terziyan'a verilecek. Festivalde 'Aşık Ankaralılar' ve 'Ankara' konulu iki serginin yanı sıra, 'Türkiyenin Kalbi Ankara' başlığı altında başkenti tanıtan fılm gostenlen de yapılacak. 'Türk Sinema Tarihinden' başiıklı bölümde iseYaşarKemal'in senaryolanndan yola çıkarak hazırlanan fılmler ve yazar hakkında BBC'nin haarladığı belgesel gösterilecek. 80.yorum yıldönümünde İstanbul Devlet Senfoni ilk kez Bahar Ayini'ni seslendirdi 20. yüzyılın vazgeçihnez yapıb EVİN tLYASOĞLU Bilmem hiç düşündünüz mü. neden gider insanlar konsere? Yönetecek şef için mi, solist için mi yoksa programın içeriği ya da orkestranın niteliği için mi? Hemen tümü birarada diye- ceksiniz. Oysa bilet gişesine gi- dıp haftalık programa göz atı- nca "bu hafta şef şuymuş, bu piyanisti çok severim ya da o konçertoyu dinlemek için gidi- lır bu konsere" gibilerden kişi- sel baa seçimleriniz olabüir. Yıllar önce şef Strugala ile yapüğımız bir söyleşide bu so- ruyu sormuştum, sizce neden geliyorlar konserlere, öncelikte olan hangisi demişüm. Özellik- le îstanbul dinleyicisi için biraz sitem ederek cevaplamışü: "Bence solisti dinlemeye geli- yor fstanbullular. Biz tüm bir hafta kocaman bir senfoni çalışmışız, onlar ise ilk kısımda- ki konçertoyu. bizim ancak eş- lik görevinde olduğumuz bölü- mü dinleyip gidebiliyorlar." Belki de assolıst geleneğın- den kaynaklanıyor bu olay. Bir ara senfoniyi ilİc bölüme, kon- çertoyu, solistler olan yapıtı ikinci bölüme yerleştirip zorla dinleyiciyi salonda tutmayı bile denemişlerdi. Ancak çeşitli yö- neticı, sanatçı ve dinleyiciye sorduğumda bazan de şef için veya program için konsere ge- lindiğini öğrenmiştim. Gecen hafta İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nı dinleme- ye gelenler hem şef hem solist hem de program için bu seçimi yapmışlardı: Şef Gürer Aykal, solist Suna Kan ve besteci Beet- hoven'di ilk bölümde. Besteci- nın 1806'da, 36 yaşında yazdığı keman konçertosu aynı zaman- da sağırlığının arttığı, çevresın- den uzaklaşıp kendi ıç dünyası- na gizlenmeye başladığı yıllann üriinüdür. Suna Kan her za- manki ölçülü ustalığı ile seslen- dirdi bu yapıtı. Ve konserin ikinci yansında pek kimse salo- nu terketmedi: Stravinsky'nin Bahar Ayini'nin ilk kez tstan- bul Devlet Senfoni ile çalınışı Beethoven ve Stravinsky'yi seslendiren tstanbul Devlet Senfoni 'nin bu haftaki şefi Gürer Aykal'dı. mi, Gürer Aykal'ın şefliğı mi, neydi ilginç olan ama hemen herkes oturup dinledı sonuna dek konseri. Bahar Ayini, Rus asıllı beste- cinın Igor Stravinsky'nin bü- yük senfoni orkestrası için yazdığı bale yapıtı. Birinci Dünya Savaşı'na gebe Av- yüzyılın görkemli giysileriyle, düşsel ezgıleriyle bezenmiş ba- leleri yerine çuvaldan giysilerle gürültülü bir müzikle ortaya çıkan bu bale. ilk yorumunda büyük tepkiler almış, dinleyici- nin bağınp cağtrması orkestra çukurundan yükselen seslerle kanşmış ve o günden ben anla- neredeyse yirminci yüzyılın vazgeçılmez bir başyapıtı haline gelmiş. Bu yıl Avrupa'nın çeşitli kentlerinde Bahar Ayini'nin 80. yorum yıldönümü kutlanmak- ta. Gürer Aykal da bu yapıtı se- çip tstanbul'da ilk kez caldıra- rak bizi bu kervana katü. Titiz- ce çalışılmış, gölge-ışık nthklan Igor Stravinsky Rus asılb besteci Igor Stra- vinsky'nin büyük senfoni or- kestrası için yazdığı bale yapıtı Bahar Ayini'nin bu yıl Avru- pa'nın çeşitli kentlerinde 80. yorum yıldönümü kutlanıyor. Şef Gürer Aykal da bu yapıtı seçip, İstanbuFda ilk kez Devlet Senfoni Orkestrası'na çaldırdı. rupa'nın karabasanı kadar, tılagelenbirkaosyaşanmış. Bü- gözetilmiş; vahşi, ilkel ortama İlkelcilık akımının çok ritimlı, tün bunlar 29 Mayıs 1913'te ol- uygun gizemsel bir hava yara- geniş soluklu, degişken ses di- muş. Günümüzden tam seksen tılmışü. Belki biraz daha yük- namiğini yansıtan ortamı...l9 yıl önce. Sonra da Bahar Ayini, sek (forte) seslerle, daha uyancı bir etkınlik sağlanabilirdi. Bu da orkestranın .provalannın küçük salonda yapılıp konserle- rin büyük salonda yapdması- ndan kaynaklanan. öteden beri var olan bir sorun. Geçen hafta bir başka senfo- ni orkestrası daha dinledik Is- tanbuTda: Bükreş Filarmoni Orkestrası Cemal Reşit Rey salonunda 6 ve 7 ocak günleri çaldı. 7 ocak- ta dinledığimiz programı şef Cristian Mandeal yönetti. Yüzyılı aşkın bir geçmişi olan orkestra, belli bir geleneği ko- ruduğunu gösteriyordu. Enes- cu'nun İkinci Rapsodisı'nde ve Çaykovski'nin 4senfonisinde kocaman bir orkestranın dolu dolu tınlayan sesini dinledik. Ancak Beethoven'in üçlü kon- çertosunda yer alan solistler (piyanist Licaret, kemancı Pet- rovici ve çellist Cazacu) ne ken- di içlerinde bir oda müzdği yapabildiler ne de solist ol- manın canhhğını yaşayabildi- ler. Sanki orkestramn birer par- cası gibi, hiçbir coşku geürmek- sizin notalannı okudular. İstanbul'da geçen haftanın bir başka müzik olayı da Say- gun'u anma konseri idi. Mimar Sinan Üniversitesi'nde düzenle- nen dinletide okulun öğretim üyesi sanatcılar ve operanın ele- manlanyeraldı. Meral Manizade, Hülya Ardıç, Erol Uras, Nuri lyicil, Metin Ülkü, Mesut Iktu ve Ay- han Baran, piyano eşliklerinde Serdar Yalcın, Judith Uluğ ve Nurten Kolçak, büyük besteci- mize en içten armağanlannı sundular. "tnsan Üzerine De- yişler"de, Yunus Emre Orator- yosu'nda, Kerem operasında ve türkülerinde Saygun'un nasıl doğru bir prosodi, net ve öz bir Türkçe kullandığını; şana eşlik eden piyano veya or- kestra partisinde ne denü dra- matik bir anlatımı olduğunu; piyano sonatininde, Aksak Tartılar etütlerinde pıyanonun çalgı olarak olanaklannı nasıl kullandığını bir kez daha du- yup düşündük. Zülfıkar Sayın'ın grafık sergisi Talih Kuşu'nda Grafik diliyle trajik yaşamlar tBRAHtM KARAOĞLU ANKARA - Grafik sanatla- nn kitle iletişimindeki görsel beğeniyı belirleyici işlevi, bu alanda etkınlik gösteren sa- natçılan yenı tasanm olanak- lan aramaya, batı öykünmecüi- ğinden kurtularak, yerel kültür değerleri içindeki unsurlarla, çağdaş tasanm olanaklannı ye- ni sentezlerde buluşturmaya yöneltiyor. Bu yönelimi yaşayarak, re- simsel değerlerin boyutlannda yoğun, çarpıcı. yontusal görün- gülerle, grafıksel biçemini ger- çekleştirme uğraşında olan genç sanatçı ZülTıkar Sayın, "in- SANAT BAHÇESİnden" adlı ilk kişisel sergisiyle, kendi ku- şağı içinde etkin bir kimlik su- nuyor. "Birden çok kişilik, günü- müz insanının biricik kişiliğini oluştunnada, doğal bir sıralı düzen görünümünde yalnızca kendisiyle banşık bır gelişme gösterirken; insamn kendi içde- vıngenliğıne koşut gerçeği ile egemen gerçek arasındaki etki- sızliğinin güzel duyusal görüle- bilirliği üzerine..." düşünerek, içsel bir davranışla çizilmiş an- latım biçimleri geliştiriyor. ZüffikarSayn Zülfıkar Saym'a göre; "Ko- rumaya çahştığımız ruhumuz, gerçeİcte tehlikede olan özneüi- ğiıniz olarak düşünülecek olur- sa; insanlann kurtulmaya ya da korumaya çahşüklan, tehlike- de olan öznelliklerini bir boyu- tuyla görmek olasıdır inSA- NAT BAHÇESİnde." İnsanı odak almış çalışmala- nnda. 'Hayvanı. hayvandan çok insanda aramak gerek. Bit- kiyi de öyle. Çünkü yeryüzün- deki herşeyin özellik olarak en belirgın ve en uç boyutuyla in- sanda bulunduğuna inanıyo rum. İyilığiyle, kötülüğüyle, yırtıcılığıyla, yırtıhrlığıyla, gü- zelliğiyle, çirkinliğiyle... her türlü özelliğjn-olumlu ya da olumsuz- en mükemmehni in- sanda bulmak olasıdır" diye- rek. "inSANAT BAHÇESİ- nde", insanın kendi gerceği ile dış gerçek arasındaki trajik ya- şantılan üzerine kurulmuştur" anlayışmda. Yapıtlanndaki fı- gürlerin ıç ve dış konturlan aynı renkte, aynı kalmlıkta. Kontras renklerin, kahn kon- turlarla oluşturduğu etki, an- latımını daha da güçlendirtniş. "Bir tasanmın, bir yaratım ürününün, baskı merdanesi- nin altından geçmedikçe. ço- ğaltılmadıkça grafik olamaya- cağı" anlayışını eleştiriyor. "Grafik yapıünın ürün ol- dukça anlam kazanması olgu- su, tasanm ürünü yapıtm öne- mini azaltmakta, dolasıyla ta- sanmcılarda mutlaka basüabi- lecek işler tasarlama zorunlu- luğu düşüncesi uyandırmakta- dır... Grafik kavramı, yalnızca }apıt ya da -onun ço- ğalülmışı olan ürün ögeleriyle de sınırlı kalmaktan kurtul- sun; önemli olan grafik an- latım olsun" diyor. Eyuboğlu Yanşması'nın birincisi Coşkun: Deneme, günlük yaşamatekar METtNHAKYERİ PEN Yazarlar Derneği, Sabahattin Eyuboglu'nun 20. ölüm yıldönümü dolayısıyla düzenlediği deneme yanşmasında Zeki Coşkun'un çalışmasını birinciliğedeğerbuldu. Çahşmasında de- neme türünün günümüze değin nasıl ev rildığine ilişkin gözlemle- rini anlatan Coşkun sorulanmızı yanıtladı: - Deneme tûninün geçmiş ve bugün diye birbirinden ayırabilece- ğüniz okkıkça önemli iki dönemi var. Bu geçiş nasıl gercekleşti. COŞKUN- Türkiye"de genel olarak yazının özel olarak de- nemenin son derece talihsiz bir geçmişi var. Yazann bağımsız bir yazı oluşturmasmın süreci neredeyse 10 yıl öncesinden başlıyor. ilk defa gündelik hayata ilişkin söz söyleme durumu da gazete ve dergiler aracılığıyla doğdu. O zaman ne yapıldı? Gazete ve dergi aracılığıyla düşünceler, medresenin, devlet yönetıminin dışında anlatıldı. Sokak lambalan üzerine de -Şinasi gibi- yazılar yazıldı. Bu modernleşmenin bir göstergesi olarak ifade ediliyor. Deneme türü de adı konulmadan ve dili tanımlanmadan ilk defa bu gazetelerde ve dergilerde ortaya çıkıyor. Ama tıpkı bizim Dümbüllü tsmail Efendi'nin doğaç- lamadan söz söylemesi gibi. Türk ya- zan da tanzımattan bu yana deneme yazdığını brlmeden deneme yazmışür. Deneme bir akıl hocalığı olarak doğ- muş ve kullanılmıştır. Modern anlamda, denemenin ku- rucu kuşağı ki cumhuriyetin ilk yıllandır bunlar Nurullah Ataç, Sa- bahattin Eyuboğlu, Orhan Burian ve Vedat Günyol'la başlar. Bunlann or- tak yapısı yeni bir toplumun propa- gandasını yapmaktır. - Bizde deneme Batı'dan farUı bir yapıda geiişti santnm. Dene- menin özeüikie kuruluş dönenrinde her denemed bir manifcstocu muydu? Bir tnr knitür misyoneri miydi? COŞKUN- Deneme ilk kez gündelik hayata bakan yazı tü- rüdür. Roman eleştinsi deneme üzerine kurulmuştur. Sizin ma- nifesto dediğinize ben ilahi söz diyonım. Bizde bir yandan ilahi sözden çıkmaya çalışıhrken bir yandan da ilahi söze sahip cıkıl- maya çabşıldı. Yazdığını bilmeden deneme yazanlar vardı. Cumhuriyet döneminde de adını koyarak deneme yazanlar da yine bir tür ilahi sözü deneme formunun içerisinde tekrarlıyor- lardı. - Köşe yazarlıgı ile deneme tûrü arasnda ne tür birflişkivar? COŞKUN- E^nemenin kötüye kulanımı olarak sözünü etti- ğim şey daha çok bu köşe yazarlığıyla ilgili bir şey. Köşe ya- zarlığının geleğinde devleti içinde bulunduğu durumdan kurtar- ma gibi bir dertleri vardır ve o doğrultuda yazmak zorundadır- lar. Köşe yazan memleketin ahvali üzerine söz söyleyendır. Köşe yazannın da ön kabulleri vardı var olmak zorundaydı. Köşeyi boşuna vermiyorlar adama. Bu nedenle köşe yazarhğını denemeyle eş tutamayız. Hatta tam tersine köşe yazarlıgı dene- menin katilidir diyebiüriz. - Denemenin geîeceği nasıl görfinöyor? ÇOŞKUN-Cemal Süreya 1970'lerde önümüzdeki dönem de- nemenin olacaktır demişti. Kehanet 15-20 yıllık bir gecikmeyle gercekleşti. seK (ione; sesıerıe, aana uyancı yup auşunauK. ı °~~T *~ Alman sanatçı Franz Walther'in sergisi cuma günü AKM'de açılıyor Geleneksel l*akışı değiştiren işler Hitit SanatıP r o f . D r . A . M u h i b b e D a r g a Anadolu uygarlık tarihine ışık tutan özgün bir yapıt. 375 sayfa, mat kuşe kâğıt. Büyük boy. 335 adet renkli ve siyah-beyaz fotoğraf, çizim ve harita. Şömiz içinde lüks cilt. Fiyatı 400.000 TL Genel Dağrtnn: özghr Ya;WDaiıtıııı Td 326 2513 - 519 1449 Dftnra Aktiki t » ı n Yayın San. « Tic. A^. Td 249 M62 - 512 0190 10 Ha rapirö Yayın Dağıiım Saa. w Tic. Ud. Şıi. Tcl 528 5615 - 527 0153 E m Yayınalık vc Kilapçıhk LuLŞli. Td. 251 2858 - 252 0560 AKBANK BERALMADRA Dört bölmeden oluşan san kartondan bir duvar rafının her bölmesinde, kalın san pamuk- ludan dikilmiş, dört ayn parça- dan oluşan bir giysinin dört parçası yer alıyor. Bu yapıt, sa- natçının bu giysi parçalannı tek tek bölmelerden alarak gjyin- mesiyle tamamlanıyor. 1984 yılında Franz VValther'- in yaptığı 'San Yanıt' adlı bu duvar işi, sanatçının kendisini hareketlı bir heykel durumuna getiriyor. Yapıt bir eylem olu- yor. Franz Walther, 1963'ten bu yana gerçekleştirdiği 60 ka- dar teksuî-heykel eylemini' 1. İş Takımı' (1. Werksatz) olarak adlandınyor. 1972'den baş- layarak gerçekleştirdiği '2. ış Takımı'nı oluşturan 'Adım Atma İşleri' (Schreitstücke) ise karton ya da demirden yapılmış bir taban üstünde kaülımcının yana dogru aülmış adımlarla yürümesi eyleminden oluşuyor. 15 ocakta Alman Kültür Merkezi'nin davetiyle ve Plas- tik Sanatlar Derneği işbirliğiyle İstanbul'a gelerek AKM'de bir sergi gerçekleştirecek olan Al- man sanatçı Franz Walther'in son otuz yılın en önemli sanat- çılanndan birisi olduğunu söy- lersek, hiç abarünış olmayız. 1960'tan sonra sanat anlayışı- nın geçirdiği değişim aşamalan içindeki öncülüğü ve bugüne değın gücünü ve anlamını yitir- meyen çalışması, onu 'önemli' kılıyor. 1960'lann başında Franz Walther kendisi için, yapıün yaraülmış bir şey olmadığını. düşgücü, düşünce ve tasanmla birleşmiş bir eylem olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Franz Walther başlangıçtan bu yana üretimini 'iş" olarak adlandın- yor. Franz Walther'in bugüne ka- dar gerçekleştirdiği işler, birkaç bin desen, üç boyutlu yapıtlar Franz \Vahher, son otoz yılın en önemli sanatçılanndan biri. ve bu yapıtlarla ilişkili eylemler- den oluşuyor. Walther'in işleri, çok genel olarak tanımladığı- mızda. sanat izleyicisi- nin sanat yapıtma geleneksel bakışmı değişürme amaanı gü- der, izleyicinin estetik işlem sü- recini düşünmesini, yaşamasını ve katılma sorumluluğunu taşı- masını sağlar. 1939 doğumlu sanatçı, sanat yaşamına 1953'te başlamış, 1961'de Frankfurt Güzel Sa- natlar Yüksek Okulu'nu bitir- dikten sonra 1962-64'te K.O. Götz ile Düsseldorf Güzel Sa- natlar Akademisi'nde çalışmış, 1967-73 arasında New York'ta yaşamış ve 1971'den bu yana Hamburg Güzel Sanatlar Yük- sek Okulu'nda profesörlük ya- pıyor. 1966'dan bu yana Almanya'- mn ve Avrupa'nın birçok -ken- tinde özel ve resmi galerilerde, 1970'te New York'ta Museum of Modern Art'ta, 1977'de XIV. Sao Paolo Bienali'nde, 1981'de Berün National Ga- leri'de, 1989'da Paris, Chicago, Londra. 1990'da San Diego, Miami, Montreal, Nis, 1991'de 'Ruhlann Evi'nde başrolü Meryl Streep oynayacak HoUywood yıldızian birbirıne düştü ı ATİNA (AA) -Ünlü yazar Isabel Allende'nin "Ruhlann Evi" adlı kitabı, Hollywood yıldızlan arasında büyük bir rekabete yol açtı. Yönetmenliğini Altın Palmiye sahibi Bill Au- gust'un yapacağı fılmdeki "Clara" rolü için Kim Basinger, Meg Ryan, Michelle Pfeiffer ve Glenn Close birbirlerine karşı sıkı bir mücadele verdi- ler, ancak rolü Meryl Streep'e kaptırdılar. l Qara" rolünün kendisine verileceğini düşü- nen Glenn Close, bir "teselli" ödülü olarak film- de Clara'nın ablasını canlandıracak. Oara'nm eşini ise Jeremy Irons oynayacak. Isabel Allende'nin Şili'de bir aşkı ve devrimi anlattığj "best-seller" kitabından uyarlanan fıl- min 25 milyon dolara malolması bekleniyor. Filmin çekimine önümüzdeki günlerde Porte- kiz'de başlanacak. "Ruhlann Evi" filminin yapıması Martin Moszkowicz, Oscar ödüllü "Faüh Pelle" ve "lyi Niyetler" filmlerine imzasını atan Avrupah yö- netmen Bill August'un "Hollywood sistemine de yabancı olmadığı' gerekçesiyle secildiğini söyledi. Moszkowicz, yaklaşık üç saat sürmesi bekle- nen ağır tempolu filmin Hollywood'un hızlı temposuna alışmış izleyiciyi sıkabileceğini, ama hasılat konusunda endişesi olmadığını sözlerine ekledi. New York'ta kişisel sergjleri olan sanatçının katıldığı grup sergileri arasında 1969da Londra'da ICA'da "When At- titudesbecome Form" (Davra- nışlar Biçim Olunca), 1972'de Dokumenta Kassel 5, 1977'de Dokumenta Kassel 6, 1981'de Musse d'Art Moderne de la Vil- le de Paris'te "Art Allemagne Aujourd'hui (Almanya'da Bu- günkü Sanat), 1982'de Doku- menta Kassel 7,1983-84'te San Fransisco Museum of Art'ta "Sculpture from Germany" (Almanya'dan Heykel), 1986'- da Münih'te Lenbachhaus Stadtgalerie'de "Beuys zu Eh- ren" (Beuys'a Saygı), 1987'de Dokumenta Kassel 8, 1989'da Chicago Museum of Contem- porary Art'ta "Object, Site, Sensation" (Nesne, Yer, Du- yum), Viyana'da Museum des 20. Jahrhunderts'te "Viener Di- van"ı sayabiliriz. Fransız Walther, yüzyılın ba- şından beri gelişimini kesintisiz olarak sürdüren "Kolaj" kav- ramına, Pop Art'ta ulaştığı "ya- şamla birleşme" noktasında müdahale ederek üç boyutlu, çevresel açılımlar getiren ve gü- nümüzdeki yerleştirmelerin (enstalasyon) içerdiği süreçlerin ve kavramsalhğm temellerini ir- deleyen bir sanatçı olarak giri- yor sanat ortamına. Franz Walther geleneksel kolaj malze- meleri kullanır; kâğıt ve karton- lar, yağlıboya, suluboya, tut- kal, çiriş, pamuklu kumaş, ke- ten, tahta,demir. Bunlann montajındakı kav- ram ise geleneksel olanın aşıl- masmı öngörür. İşlerinin alt- yapısını oluşturan desenler düş- sel ve ussal tasanmı hazırlar, kullandığı malzemeler, nesneler arasındaki yalın ilişkilerin, en aza indirgenmiş biçimlerin olu- Şumunu sağlar; üçüncü aşama insanın ortaya çıkan bu ıiesne- lere gövdesel ve duyusal katılımını sağlayan eylemlerdir. Türkiye'de son ytllarda yaşa- nan sanat gelişmeleri arasında yer alan, geleneksel heykel an- layışının dışına çıkan üç boyut- lu yapıtlann, yerleştirmelerin, performans ve happening adı altında gerçekleştirilen gösteri- lerin izleyiciye ahşmadığı ve tanımadığı sanat deneyimlerini yaşattığını düşünürseİc, Franz Walther'in 60'û yıllann ortasm- dan bu yana, durmadan yeni' açıhmlara sokarak sürdürdüğü bu "iş"in yakından ve derinle- mesine algüanması yararlı ola- cak. 14 ocakta, AKM'de serginin açıhşından önce, üç saat süre- cek bir konferansta Franz NValther ile birlikte bu deneyimi yaşamak olanağını bulacağız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear