22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7AĞUSTOS1992CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 sevgilisiyle •vleniyop i LONDRA(AA>- Pop müzik > dünyasıran tanınmış î yıldizlanndan Şting, 9 ydlık \ sevgilisi Thrudie Styler'la dûnya evine giriyor. Üç \ çocuk sahibi olan çıftin £evlenme tarihini henüz îkararlaşürmadığı, ancak düğûnün büyûk ihtimalle 19 ağustosta olacağı bildirildi. Unlü "Police" grubunun solisti olan Sting daha önce de Irlandalı artist Frances Tomelty ile evlenmişti. Şarkıanın bu evlilikten de iki çocuğu bulunuyor. Yeni . gelin adayı Thrudie Styler ise »neden bunca zaman t durduktan sonra evlenmeye [ karar verdikleri sorusunu, | "daha yeni teklifetti de [ondan" diye yanıtladı. Mualla Mukadder yardımjübilesi Kûltûr Servisi- Ses sanatçıs Muaila Mukadder Atakan için cuma günü Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21 .OO'de yardımjübilesi düzenlenecek. Geceye Alaattin Yavaşça, Ahmet ^ özhan, Arif Sağ, Bülent K Ersoy, Müzeyyen Senar, ' Perran Kutman, Güzide £ Kasacı, Safıye Ayla, Harika j; Ava, Coşkun Sabah, Gönûl k Yazar, Salim Dûndar, Yaşar • özel, Nezahat Bayram, Uğur Böcekleri, Huysuz Virjin, İbrahim Tatlıses, Nuri ! Sesigüzel gibi birçok sanatçı katılacak. Jackson aşkına intihar Kültür Servisi- Michael Jackson hayranlanndan bir ! genç 31 temmuz günü . sanatçının Londra'da kaldığı ı otelin karşısındaki bir büıanın tepesine çıkarak, •Jackson ortaya çıkmazsa .aşağıya atlayacağını söyledi. -Jackson olası bir trajediyi -odasmın balkonuna çıkıp dansederekönledi. Bunun üzerine hayranı binadan indi, ancak polis tarafından -tutuklandı. 'EskiTüfekler' Sultanabmerte Költfir Servisi- Sultanahmet Açıkhava Sineması ve Kültür Etkinlikleri kapsamında bugün saat - 18.30'da Sultanahmet Cezaevi'nde yatmış aydınlarla söyleşi izlenebüir. , Bugünün fılmi Kanlar Koğuşuise21.15'te göstenlecek. SANAT EVİ SECDA SALTUK Piş.miş toprak - Arkeolojik objder ve Ozgfln kap forrnlan Y a z S e r g i s i Ömer Pop (.AltâhattllendaS. 27/1 Erenköy - IsL 386 42 26 Numoammy* C«d C^kığlu- T» 527 17 41 - F K 526 V 42 IMZA GUNU YENİ KİTAPLAR Vedat Günyol GÜNE DOĞARKEN Veysel Dikmen SICAK TANRIDAN SOĞUKEKMEK, HATAY RESTORANT BOSTANCI 1500-1700 7AĞUSTOS1992 Cuma Uluslararası Seramik Akademisi'nin Türkiye'deki toplantısı bir sanat şenliğine dönüşecek Düııva seramik zirvesi IstanbuTda• İki yılda bir toplanâTî genel kurulunun 36.sı, 5-10 ekim günleri arasında mik Akademisi'nin şu anda 43 İstanbul'da yapılacak. Genel kurul çerçevesinde 38 Türk ve 23 ülkeden 82 ya- ülkeden 305 seramik sanatçısı. bancı seramikçinin yapıtlanndan oluşan sergiler açılacak. ürmCT^5koîeks^ oncu^sera- • Sergiye katılacak yabancı sanatçılar sergilenen yapıtlannı Mimar Sinan mik okuiu, 4 sanat merkezi, 8 Üniversitesi Müzesi'ne bağışlayacaklar. 8a l e r i i l e restoratörierden olu- şan 4O0'e yakın üyesi var. Aka- demının başkanlığını 18 yıldır Prof Rudolf Schnyder yapıyor, genel sekreteri ise Marie-There- se Coullery. İki yılda bir topla- nan genel kurullarda ise hem üyelerin geçen iki yılda yaptı- klan çalışmalar görülüyor, hem de kuruma katılacak yeni üye- ler belirleniyor. Beril Anılan- mert'in verdiği bilgiye göre. bu genel kurulda da 5 Türk sa- natçısı üyeliğeönerilecek. Beril Aıulanmert, Ariantin. NİLGÜNTOPTAŞ 5-10 ekim tarihleri arasında İstanbul'da dünya seramikçile- ri "bu güzel mavi gezegenin, bu güzel şehrinde" bir araya gelip seramikten konuşacaklar. Ekim ayında İstanbul'da bir sa- nat şenliği yaşanacak. Ulusla- rarası Seramik Akademisi (In- ternational Academy of Cera- mics) IAC'ın iki yılda bir, 43 üye ülkeden birinde toplanan genel kurulunun 36'ncısı bu yıl istanbul'da yapılacak. Mımar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sera- mik Anasanat Dalı tarafından "İstanbul'92 Toplantısı" başlı- ğıyla düzenlenen genel kurula 23 ülkeden sanatçı ve kuruluş- lar katılacak. Bunlar arasında dünyanın önde gelen seramik sanatçılan ile galeri sahipleri. yayıncılar, müze yöneticileri. sanat eleştirmenleri, öğretim üyeleri, ünlü seramik merkezle- rinin temsilcileri bulunacak. Ashnda bundan tam 25 yıl önce yani 1967'de akademinin 5. genel kurulu yine İstanbul'da yapılmış. Dahası, IAC'ın, 1952'de M. Henry Reynoud ta- rafından, UNESCO'nun bir yan kuruluşu olarak oluşturul- ması çalışmalanna Prof. ismail Hakkı Oygar'ın da katkısı ol- muş. Oygar, bir süre akademi- nin yönetim kurulunda üye ola- rak görev yaptıktan sonra 1971'den ölüm tarihi olan 1974'e kadar da IAC ikinci baş- kanlığını yürütmüş. 1967'de İsmail Hakkı Oygar'ın çabala- nyla İstanbul'da yapılan 5. g nel kurula 20 ülkeden sanatçı ve kuruluşlar katılmış. Uluslrarası Seramik Aka- demisi'nin şimdiki 6 Türk üyesi Jale Yılmabaşar (Almanya adı- na), Alev Ebuzzjya (Danimar- ka adına), Filiz Ozgüven Gala- talı, Sadi Diren, Bingül Başanr ve Beril Anılanmert. MSÜ Gü- zel Sanatlar Fakültesi Seramik- Cam Anasanat Dalı Başkanı Prof. Dr. Beril Anılanmert. Bingül Başanr'labirlikte"İstan- bul'92 Toplantısf'nın gerçek- leşmesine en büyük emeği ge- çenlerden. Anılanmert'in verdi- ğı bilgiye göre. Türk ekibinin 6 yıllık ısrarlı çabalan sonucunda IAC Genel Kurulu'nun 25 yıl sonra yeniden İstanbul'da yapılması sağlanmış. Ancak belki de Türkiye için asıl zorluk bundan sonra başla- mış. Prof Anılanmert'ten dinle- yelim: "Bizi en çok zorlayan bir dönem Türkiye hakkında dı- şarda oluşan olumsuz imajı sil- meye çalîşmaktı. 'Türkiye'de olmasın', 'katılmayalım' dıyen- ler olmuş. Şubat ayı boyunca, şimdiye dek genel kurul düzen- leyen hiçbir üye ülkenin göster- mediği kadar büyük bir çaba gösterdik. Bu imajı yıkmak için tek tek bütün üyelere ülkemizi tanıtan broşürler gönderdik. Sanınm başanlı da olduk, bek- lediğimizin üstünde bir katılım gerçekleşti." Uluslararası Sera- Avustralya, Avusturya, Belçı- ka, Çekoslovakya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Macaristan, İsrail, İtalya, Japonya, Hollan- da, Norveç, Polonya, Porto Riko, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, Ingiltere ve Amerika'- nın katılımıyla İstanbul'da top- lanacak olan genel kurulun önemini ve Türk seramik sana- tına sağlayacağı katkıyı şöyle açıklıyor: "Bu toplantılarda ne- redeyse tüm dünyadan, sera- mik sektörünün tüm birimle- rinden temsilciler biraraya geli- yor, sanatçılar, eleştirmenler ve pazar olayı. Bugüne dek dışan- ya açılma şansı bulamayan sa- natçılanmız ve dışarda tanı- nmavan seramik sanaümız açısından büyük fırsat". Genel kurul çerçevesinde 38 Türk ve 23 ülkeden 82 yabancı seramikçinin yapıtlanndan oluşan sergiler açılacak. Yıldız Silahhane'de, 6 ekimden itiba- ren Maria Teresa Kuczynska- (Avustralya), Carmen Dionse (Belçika), Pravoslav Rada ve (Çekoslovakya), Beate Kuhn, (Almanya), Emidio Galassi(İ- talya), Mutsuo Yanagihara (Japonya), Gerete Nash (Nor- veç), Johan Van Loon (Hollan- da), Angelina Alos. (İspanya), Ulla Viotti .(İsveç), Edouard Chapallaz, İsviçre), Michael Flynn (İngiltere), Dennis Parks (Amerika) gibı dünyaca ünlü seramik sanatçılannın yapı- Uluslararası Seramik Akademisi Genel Kurulu sırasında Türk sanatçıların sergisi Resim ve Heykel Vlüzesi'nde, yabancı sanatçıların sergisi Yıldız Silahhane'de açı- lacak. Sergilerde Ünal Cimit'in (yukarıda) ve İspanyol seramikçi Maria BoıUl'in (yanda) yaprtları da yer alacak. tlan, "Dünya Seramikçilerinin Diliyle" başlığı alünda sergile- necek. Yine genel kurul programı çerçevesinde, MSÜ Resim Heykel Müzesi'nde 5 ekimde açılacak olan, "Modern Türk Seramiği" sergisine ise Beril Anılanmert, Bingül Başanr, Ünal Cimit, Sadi Diren, Füre- ya Koral, Seniye Fenmen, Can- değer Furtun, Ayfer-Sabit Ka- ramani. Lerzan Ozer, Jale Yı- lmabaşar, gibi sanatcılann yapıtlan yer alacak. Prof. Anılanmert, MSÜ Se- ramik Cam Anasanat Dalı ola- rak bunca emek verdikleri ge- nel kurul ve serginin iyi geçme- sini, Türk seramik sanaü, sa- natçılan ve genel olarak Tür- kiye için olumlu, yararh sonuc- lar vermesini istiyor. Bu amaçla konuk sanatçılar için genel kurul programı dışında İstanbul ve Bursa'dan başlayarak, Kütahya, Konya ve Kapadokya'da noktalanan "kültürel turlar" hazırlanmış. Buna ek olarak, sergiler için hazırlanan kataloglann sonu- na, genel kuruldan hemen son- ra başlayacak olan "İstanbul Bienah" ve "Seramik Teknik Kongresi" ile İstanbul galerile- rinin o tarihlerdeki tüm etkin- liklerini içeren programlarekle- nerek sanatcılann "dikkatleri- ne" sunulmuş. Genel kurula "Kobaltın Ma- vı Dünyası" başlığıyla katıla- cak olan Fransız seramik gru- bundan Jacques Buchholtz "İstanbul'la kuracaklan bağ- lantıyı" şöyle anlatıyor: "Marco Polo'dan bin yıl önce de Roma İmparatorluğu ve Çin arasında ilişkiler vardı. Türk satıalar, İskenderiyeli de- nizciler, Antakyalı kervancılar, Konstantinopolis'in gözde ol- duğu dönemde Doğu ile Batı arasında dev bir ticaret ağı oluşturmuşlardı: Kobalt, ipek ve değerli taş ticareti... 'Kanra- man' ruhlu gezginler, birkaç imparatorun zeyki için, çamur ustaiannın ellerinde harikalara dönüşen nadir bir madeni taşı- mak için akıl almaz yollara baş- vurdular Bu maden kobalttı... Ve kobalt yolu böylelikle doğ- du... Şimdi bütün dünya seramik- çileri, bu güzel mayi gezegen üzerinde konuşmak için İstan- bul'da biraraya geliyorlar." 4 Canım Can Çekişmede'den sonra şimdi de 'Gider Olduk' Bamı'dan yeniden çağdaş türküler Kültür Servisi - Onu Zafer-Banu- Hülya Üçlüsü içinde tanıdık ilk kez, çokscşlı müzik yapan Modern Folk Üç- lüsü, Üç Hür El gibi pop müzik grupla- nnın "revaçta" olduğu yıllarda. Söyle- dikleri belki çok "ağır, derin" şarkılar değildi ama hoş şarkılardı. "Çukulata Sevgilim" zamanın "teenage"inin dilin- den düşmedi uzun süre, listelerin de ilk sıralanndan. Sonra oluşum dağıldı, içinden birfilizverdi: Banu? Ashnda fıüzin kökleri çok daha de- rinlere uzanıyordu; babası ve dedesi 7-8 enstrüman çalan, besteler yapan sanat müzdği sevdalılan\dı. İki ablasının ses- leri "olağanüstü güzeldi", hatta biri operayı seçti. Banu, kendi deyımiyle ai- lenin en kötü sesli- si, "çirkin ördek yavrusuydu." Şarkı söylemeye, okulda öğretmen- lenn her fırsatta, "Hadi Banu, senin sesin güzel bir şarkı söyle'" ısrarlanyla baş- ladı, amatör cazcı arkadaşlannın ısrarlanyla devam etti. 9 sene caz söy- ledi, Beatles söyle- di. Sonra 73-74 yı- lında "Zafer- Banu-Hülya" ile tanındı. Tüm bunlar Ba- nu'ya yetmedi, müziği okulun- dan, temelinden öğrenmeye karar verdi. Ancak Tür- kiye'de pop müzik eğitimi veren bir okul yoktu -halen de yok.- Banu Be- lediye Konserva- tuvan'na girdi. Aksilik bu ya, "aksi" bir hocaya düştü. 3 ay eğitim- den sonra klasik eğitim abnaması tavsiye edildi. Ama Banu vazgeçmedi. konservatu- vann solfej bölümüne devam etti. Sen- foni orkestrasındaki bir arkadaşından solfej dersleri aldı ve 1978'e kadar "mü- zik öğrenmek için resmen süründü." 1978'de Timur Selçuk'un Çağdaş Dersanesi'ne başladı ve beş sene solfej, şan, kontrşan, kontrpuan, armoni ve kompozısyon dersleri aldı. Banu'>a gö- re müzik yaşamı Timur Selçuk'la başla- dı: "Çünkü o zamana kadar şarkı sö> lü- yordum. Plaklanm çıkıyordu, ama hıç- bir şey ıstediğim gibi değildi. Kafam- dakileri ifade edemiyordum, toplumu tanımıyordum. Timur hocadan sonra. öncelikle kendi notalanmı yazdım, son- ra onunla birlikte çalışmak insanı ister istemez belli bir kültür potansiyeline doğru itiyor. Okumaya ve şiire karşı bü- yük bir ilgi doğdu, şürleri şarkılaştırma ve giderek söz yazma bu dönemde baş- ladı ve 'Anlatamıyorum' adlı uzunçala- nmı yaptım. Bu albümde ilk kez, bilinen şairlerin şiirlerine yaptığım bestelerim yer aldı." Tam bu yıllarda kendinde şunu fark etti: "Ben pop müzikçisiyim ama bakı- yorum, içımde hep halk müziği ezgileri var. On beste yapsam dokuzu halk mü- ziği .motifleri taşıyor. Ben bu türü, yani çağdaş türkü dediğim türü söylerken ra- hatım, kendimi ıyi hissediyorum. Belki Türk halk müziğinin ağıtçı ve protest 'Söz ve müziği anayasanın şu bu mad- desine aykın' falan. Neden yasaklanı- yor? Belki protest tavnndan, yeni şeyler denendiğinden. "Gün Kavuşurken" adlı kasette de aynı şeyler geldi başımıza." Yıllarca inatla direndi Banu, çağdaş türkü anlayışıyla yapılmış kasetlerini TRT'ye yolladı. Sonra bir gün bir de baktı, kendi kasetinde denetimden geç- meyen "Sevgi Kuşun Kanadında" adlı şarkı>i, Çoşkun Demir televizyonda keyboard eşliğinde söylüyor. Bununla da bitmedı, Fatih Kısaparmak kendisi- nın yıllardır mücadelesinı verdiği çağ- daş türkü tarzındaki "Kilim"i televiz- yonda söylüyor. Yasak müziğe mi, Ba- nu'ya mı? Daha sonra yine aynı tarzda Onu Zafer-Banu-Hülya üçlüsü içinde tanıdık ilk kez. 'Çikolata Sevgilim' bir süre dillerden düşmedi. Ama Banu'ya göre müzik yaşamı Timur Selçuk'la başladı. 'Anlatamıyorunf da şairleri seslendirdi. 'Canım Can Çekişmede' ve 'Gün Kavuşurken' TRT engelini aşamadı. Banu'nun yeni kaseti 'Gider Olduk'ta Zülfü Livaneli'nin iki parçası da var. yapısı beni çekiyor. yapıma ve müziği- me uygun düşüjor." Banu'nun müzik yaşamı baştan beri mücadelelerle geçti, müzik öğrenme mücadelesı, TRT denetimi\le. plak- kaset yapımcılanyla mücadele... 12 Ey- lül döneminde kasetleri TRT denetimi- ne takıldı. nedeni de bazı şarkılann Şa- nar Yurdatapan'a aıt olması. "'İçindeki bazı şarkılar Şanar'a ait olan 'Canım Can Çekışmede" adlı kasetimi >asak- lann yoğun olduğu 85'te TRT'ye yol- ladım. Kaset çağdaş türkü formun- daydı, Şanar da yurtdışındaydı tabii. Pop müzik türündeki benım birkaç bes- temden başkası denetimden geçmedi. hazırlanmış "Kınk Hava' kaseti de- netimden geçti, üstelik içinde bir de Zül- fü Livaneli şarkısı vardı. O tarihte he- nüz Livaneiı yasağı kalkmamışken Banu ondan bir şarkıyı TV'de söyledi. Banu en parlak dönemini Timur Sel- çuk'la çalıştığı dönem ve sonrasında ya- şadı belki. Bunun nedeni hem sanatçı, hem de insan olarak kimliğini tam ola- rak bulması olabilir. L'nutulur. Anlata- mıyorum. Canım Can Çekişmede gibi albümleriyle genış kitlelerce sevildi. An- cak bırsüredirsankiortada voktu. 'mü- ziği bıraktı mı" dıye düşünürken bugün- lerde bir kaseti çıkıverdi: "Gıder Ol- duk." İki Livaneiı şarkısının da yer aldığı kaset yine çağdaş türkü tarzında. Peki. Banu bu kasete kadar müziğe ara mı vermişti? "Ben müziğe bir gün bile ara vermedim. Gerçek müzisyen. mü- zikten hiçbir zaman vazgecmez, bu işi seven insan bırakamaz. Ancak ne yaptı- nlır? TV'ye çıkartılmaz. Bu insan özel yaşamıyla, sansasyonal hareketleriyle magazin basınında da yer almazsa mü- ziği bırakmış sanılabilir tabii. Ama ben hiçbir zaman müziği bırakmadım, yıl- larca çağdaş türkü tarzının mücadelesı- ni verdim, bunu kimse görmedi. 1984 Altın Güvercin Yanşması'nda Ayşegül Aldinç, düzenlemesini de yaptığım bes- temi okurken, ben orkestrayı yönettim. Türkiye tarihinde tek olan bu olay basında 'yanm si- gara paketi' kadar yer alabildi. Tabii bütün bunlar insanı özendirmiyor, gü- cendiri>or, hızını kesiyor." Her şeye rağmen hızı kesıl- meyen Banu. müzik çahşmalannm yani sıra 2.5 yıldır "iş kadını" rolünde. Seslendirme ışık- - landırma, görüntü hızmetleri sunan İstanbul Sound'u daha çok kendisı için kurmuş, yapımcılarla müca- dele etmekten usandığı için; hem kendi müziğinin seslendirmesini, dü- zenlemesini yap- mak, hem de ilerde sahneyı bırakma gündeme geldiğin- de müzik ortamın- dan kopmamak için. Ama belki de "müzik beni bırakır mı acaba" diye korktuğundan. Banu bir "çalışma arsızı". 24 saat ona yetmi>or. gün 36 saat olsa yine bövle deliier gibi çalışacak. Ama bazen içine mında bır gayesızlık hıssedıyor. "Onur Yurdatapan'la 8 yıl e\li kaldım. Güzel bir evlilikti ama şartlar yürütmemizi en- gelledi. İsteyerek çocuk yapmadım. Be- nim çocuğum müziktı. Ama şimdi hata ettiğımı düşünüyorum, bir çocuk olsa hayata daha değişık bir bağlılık du- yardım diyorum, yaşlanı>oruz ne de olsa. Ama müzik yine benim çocuğum. hayatım. Müzisyen olduğum için çok şanslıyım. ilenye bakmamı sağlıyor, be- ni dinçleştıriyor. gençleştiriyor. Sosyalı- teden hiçbir zaman kopamam. bu da beni daha sağlıklı vapıyor." SenfoniOrkestralan yenidenyapılanıyor • Kültür Bakanlığf nca ahnan karara göre, toplu- mun her kesimine çok sesli müziği ulaştırmak amacıyla,yayınkuruluşlanyla işbirliği yapılarak büyük prodüksiyonlar gerçekleştirilecek. ANKARA(AA)-Kültür Ba- kanlığı bünyesindeki senfoni orkestralannın yeniden yapı- lanması yönünde çeşitli karar- lar ahndı. Kültür BakanlığYndan yapı- lan açıklamaya göre, Türkiye'- nin kültür ve sanat düzeyini ge- liştirmek \e toplumun her kesi- mine çok sesli müziği ulaştı- rmak amacıyla, senfoni or- kestralannın yeniden yapılan- ması için çalışmalar başlatıldı. Bu konuda ızlenecek yollar ve etkinliklerinin saptanması amacıyla Kültür Bakanlığı Müşteşar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu başkanlığmda bir toplantı yapıldı. Toplantı- da, şu kararlar ahndı: Orkestralann kanun ve yö- fıetmeliğinin günün koşullan- na göre değiştirilmesı. çocukla- ra çağdaş müziği sevdırmek amacıyla özel müzik program- lannın hazırlanması, konserle- ri salonlann dışına çıkartarak. gencliğın ve halkın ilgisini çe- kecek ortamlara götürülmesi, geniş kıtlelere ulaşabilmek amacıyla yayın kuruluşlanyla işbirliği yaparak büyük pro- düksiyonlar gerçekleştirilmesi, yurt çapında her orkestanın se- çeceği pilot bölgelerde düzerüi konserler verilmesi ve turneler düzenlenmesi, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın duyu- lan ihtıyaca daha çok cevap ve- rebilmesi için Kadıköy'de kon- serler vermesi, Senfoni orkest- ralan bünyesinde devlet çocuk korolan kurulması, devlet sa- natçılan ve solist sanatcılann topluma daha fazla etkinlik sunabilmesi için yaygın prog- ramlar yapılması, orkestra- lann konser sayılannı arttmcı çalışmalar yapılması, gençliğin müzik eğitimine köklü çözüm- ler getirmek amacıyla Milli 'Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak müzik okullan ku- rulması. Dumas'nınkahramanı d'ArtagnanMaastricht'de ATİNA(AA)-Birleşik Avru- pa için "Tarihi Dönemeç"nite- liği taşıyan anlaşmanın ımza- landığı Hollanda'nın küçük Maastricht kasabasının tari- hinde "çok ünlü bir kahra- manı" banndırdığı ortaya çıktı. Aleksander Dumas'nın ünlü "Üç Sılahşörler" kitabına il- ham kaynağı olan. 14. Luı'nin silahşörlerinden Charles De Batz Castelmo D'Artagnan'ın 1973 vılında Maastncht'de öl- düğü belirlendi. Curtis De Sandras tarafın- dan 17. yüzyılda kaleme alınan "D'Artagnan'ın hatıralan"adlı kıtapta ünlü sılahşörün yaşam öyküsü anlatılı>or. Kıtapta D'- Artagnan'ın Maastricht'de öl- düğü belirtilıyor. De Sandras, Dumas'ın kitabında ünlü üç silahşörleri Atos, Portos ve Aramis'e katılarak büyük maceralara atılan D'Artag- nan'ın fakır bır kö\ lü çocuğu dünyaya geldiğini yazıyor. Kitabında D'Artagnan'ın ölmeden önce kendisine hayat hi- kayesi hakkında "önemli ifşalarda" bulunduğunu öne süren Sandras, ünlü silahşörü ihtışam ile selafet arasında bocalayan bır kahraman olarak tanımlıyor. Kitapta ünlü silahşörün hapishane günlerinin yarusıra Paris'- dekı lüks salonlarda aristokrat bayanlan "nasıl tavladığı" da anlatılıyor. Alexandre Dumas
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear