23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-f 9 HAZJRAN1992 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI YuptiçiKapgo'da direniş bitti • ADANA (Cumhuriyet B-iirostı) - Yurtıçi Kargo i^çileri, umudunu yitirdi. L/lke genelinde 800 kadar işçinın. sendikahlaşma istemiyle başlattığı direniş, I 66. gününde "işverenin zaferiyle" noktalandı. Sözleşme ve grev hakkı için yola çıkan işçilenn direnişi, ocak 1992'dedavulzurnayla başladı. 300 kadar kadın işçi, ilk grev halayını burada çekti. Hak, "işyerinden aynlmamakla", "inatla", "eylem"le abnacaktı... İsLanbul'daki direniş rüzgân, kısa sürede Dıyarbakır, Adana, Batman, Gaaantep, Ankara. fzmir ve Hatay'daki şubelereyayıldı. İşi durduranlar başta 8O-9O'ı aşmazken, bir anda sayılan 8OO'ü bufdu. Eczacıbaşı'ndan konterans • ANKARA (UBA)- Patronlar kulübü olarak adlandınlan Türk Sanayıcılen ve İşadamlan Derneği (TÜSİAD) Başkanı Bülent Eczaabaşı, "Genç demokrasimiz ve bir sivil toplum aktörû" konulu konferans verecek. Türk Demokrasi Vakfı'nca dûzenlenen Çankaya toplanülannın 16'ncısında Ankara'daki davetülere görüşlerini açıklayacak olan Eczacıbaşı, sorulan da . yanıtlayacak. Çankaya toplanülannın 16'nçıs Büyük Ankara Oteli'nde 25 haziran günü gerçekleştirilecek Avrupa'ya aracatazahyop • ANKARA (ANKA)- Türkiye'nin ihracatının çok büyük bir bölümünü gerçekleştirdiği Avrupa Topluluğu ülkelerine olan • ihracat bu yıl azalmaya başladı. Yugoslavya'da yaşanan iç savaşın önemb ölçüde etken olduğu bildirilen azalma, AT ülkeleri için yüzde 7, EFTA ülkeleri içinse yüzde 10 olarak hesaplandı. Hükümet, ihracattaki tıkanıkhğı aşabilmek için yeni destekler öngörüyor. TKhte sözteşmeye dojjnı • ANKARA (AA)-Türkiye Maden İşçileri Sendikası, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu'nda (TKİ) çahşan 29 bin üyesi adına toplu iş sözleşmesi görüşmelerine önümüzdeki günlerde başlayacak. Sendika Genel Başkanı Hüseyin Kayabaşı, bugün yaptığı yazılı açıklamada. kamu işveren sendikalanndan Kamu-Sen ile yapacaklan göriişme öncesinde temel ilkeleri belirlediklerini bildirdi. Kayabaşı, toplu iş sözleşmesinin süresini Türk-İş Kamu Koordinasyon Kurulu'nun karan doğrultusunda bir yıl olarak tespit ettiklerini, işçilenn enflasyon nedeniyle geçmişte oluşan kayıplann karşılanması ve sözleşmenin yürürlük süresi içinde ücretlerin enflasyona karşı korunmasını istediklenni kaydetti. BeşyıttzJıotele ı(AA)-Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş, "Beş yıldızlı oteller ve tatil köylerinde, Türk yemeklerini çok iyi yapan kadrolu aşçılar bulundurma zorunluluğu getireceğiz" dedi. Turizm Bakanhğı'run teşkilat ve görevleri hakkında yasa tasansı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşüldü. Tasannın görüşülmesi sırasında getirilen eleştirileri yanıtlayan Ateş, beş yıldızh otellerde, yabana üîkelerin yemeklerini çok iyi yapan aşçılar bulunduğunu ifade etti. Abdülkadir Ateş, bu otellerle birlikte taü'l köylerinde de Türk mutfağının tadını turistlere sunacak kadrolu aşçı bulundurma zorunluluğu getireceklerini bildirdi. Ekmek zammı tarüşntası • ANKARA (UBA)- Buğday taban fıyatının açıklanmasından sonra gündeme gelen ekmek zammı, fınncılann dilinden düşmüyor. tzmir'de ekmek fıyatlannınl5001ira olmasından sonra Ankaralı fınnalar da ekmek zammını konuşmaya başladılar. FAGLE RENT A CAR Depozitosuz kiralık otolar 346 89 85 Ankara, İstanbul, Izmir, Adana belediyelerinde grev günü henüz belli değil Büyük kentlerde anlaşma uıııudıı HÜSEYİN ERCİYAS İZMİR - Dört büyük kent belediyelerinde grev karan ah- nırken greve gjdilmeden olum- lu sonuç alınması umudu koru- nuyor. Prosedürün yüriitüldü- ğünü belirten Belediye-Iş Sendikası yetküileri, işverenle- Belediye-İş Sendikası'nın İs- tanbul, Ankara, İzmir ve Adana'daki belediyelerle bağlı işletmelerinde çahşan işçiler adına yürüttüğü toplu iş sözleş- mesi görüşmeleri 17 şubatta başladı. Görüşmeler uzlaşmaz- hkla sonuçlandı ve sözleşmeler resmi arabulucuya kaldı. Ta- rin olumlu yaklaştmıyla soru- rafsızarabuluculartaraflarara- nun kısa sürede çözülebileceği- s ı n da anlaşma sağlayamayınca ni söylüyor. Yasal süre içinde anlaşma sağlanamaması duru- grev karan alınma aşamasına gelındi. Belediye-İş Sendikası Genel mayan işçilenn greve çıkışının Araşürma ve Planlama Sekre- kaçınılmaz olduğu bildiriliyor. teri Kasım Yorulmazbaş, pro- munda yasak kapsamında ol- sedür gereğı grev karan alındı- ğını anımsatarak işverenlerin olumlu yaklaşımıyla sorunun kısa sürede çözülmesini um- duklannı söyledi. Toplu iş söz- leşmesi görüşmelerinin ücretler konusunda kılitlendiğini anım- satan Yorulmazbaş, istemlerini şöyle dile getirdi: "Biz 4 kişilik bir aile için ya- yımladığımız 4 milyon 139 bin liralık geçim endeksini sözleş- melerde yakalayalım diyoruz. ye gelmesini ıstiyoruz. Ücret taleplerimiz belediye başkanla- nnın açıkladığı gibi değil. Net rakamlan ele alırsak, İstanbul, Ankara ve Adana'da bizim tek- lifimizle işvereninki arasında çok az fark var. İzmir'de işvere- nin ciddi bir teklifi yok." İzmir Anakent ve ilçe beledi- yeleriyle İZSU ve ESHOT ge- nel müdürlüklennde çahşan 12 bin dolayında işçi için işveren- ler, altışar aylık dihmler halinde Kamudaki diğer sözleşmelerde ücret artışlannı öngören bir yıl- ücretler 3.5-4.5 milyon liraciva- hk sözleşme önerdi. İlk altı ay- nnda. Bizde ücretlerin oseviye- hk ücretler için önce yüzde 30, Ankara yürüyüşünün ikinci gününde İzmit'te tnola veren memuıiara diğer sendiklardan destek yağıyor. Memur yürüyüşüne destek DENtZTOPALOGLU ŞAHİN • 52 memur sendikası yöneticisi, Ankara yürü- yüşlerinin 3. gününde İzmit'e vardı. Sendika yöneticileri, İzmit'te işçi ve memur sendikalan tarafından karşılandı. - piknik yaptıktan sonra şehir merkezinde Eğit-Sen Şubesi'- ne kadar topluca yürüdüler. İZMİT- Elli iki memur sen- Grevli-toplusözleşmeli sendi- dikası yöneticisi, Ankara ka hakkı ve hükümeti toplu- yürüyüşlerinin üçüncü gü- sözleşme görüşmelerine nünde izmit'te işçi ve memur çağırmak amaayla 16 hazi- sendikalan tarafından coş- randa Ankara yürüyüşüne kuyla karşılandı. İzmit'te başlayan 52 memur sendikası Kocaeli Sendikalar Platformu yöneticisi, 80 kilometreyi geri- ile memur sendikalan şubeleri de bıraktı. önceki gece Gebze ve çok sayıda işçi, yürüyüşçü girişinde çok sayıda memur memurlan İzmit girişinde kar- tarafından karşılanan sendi- şılayarak kumanyalar dağıtu- kaalar, gece de evlerde konuk lar. İşçi ve memurlar hep edildi. Memurlar, yine çok sa- birlikte Çenesuyu mevkiinde vıda memur tarafından Gebzc Öğretmenevi önünden Gebze çıluşına kadar topluca yürü- yerek yolcu edildi. Memur sendikaalan E-5 karayolu çıkışından Körfez il- cesi girişine kadar yollanna otobüslerle devam ettiler. Körfez Belediyesi önünde oto- büslerden inen memurlan, Körfez Belediyesi memurlan çiçeklerle karşıladılar. Karşı- tama törenine katılan Körfez Belediye Başkanı Hüseyin Avni Şirin, memurlann, yürü- yüş sonunda işçiler gibi hakla- nnı elde edeceklerini belirte- rek, "Belediyemizde çahşan memurlann sıkıntılannın da bu yürüyüşle en iyi şekilde çö- züleceğine inanıyorum" diye konuştu. Memur sendikacılanna bu- rada belediye folklor ekibince folklor gösterisi düzenlendi; memurlar daha sonra tzmit'e kadar 18 kilometre yürüdüler. İzmit girişinde Kocaeli Sendi- kalar Platformu ile memur sendikalan yöneticileri tara- fından coşkuyla karşılanan memurlara, vardiya dışı işçiler de fabrikalan önünde topla- narak destek verdiler. İzmit'te işçi ve memur sendikalan ta- rafından oluşturulan yürüyüş için destek komitesi tarafın- dan 30 milyar üra yardun toplandı. Tüm Haberleş- me ve İletişim Çahşanlan Sen- dikası(Tüm-Haber-Sen) üyele- ri, memurlann Ankara'ya yürüyüşüne destek amacıyla, Istanbul'da vizite eylemi başlat- tı. ardından yüzde 50 artış öneril- di. 3 milyon 315 bin lıra ile 4 milyon 131 bin lira arasında ay- hk brüt ücret öngören işveren önerisi sendika tarafından ka- bul edilmedi. Ankara'da Anakent ve Ma- mak, Alündağ, Çankaya, Ke- çiören, Yenimahalle ilçe beledi- yeleriyle ASKİ Genel Müdür- lüğü'nde çahşan 18 bin 600 dolayında işçinin toplu iş söz- leşmesi görüşmelerinde de an- laşma olmadı. İşverenin üç grupta 2 milyon 29 bin ile 2 mil- yon 492 bin lira arasında deği- şen net ücret önerisi sendika tarafından kabul görmedi. Di- ğer işyerleri için grev karan alı- nırken yasak kapsamındaki ASKİ işçilerinin sözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu'na kal- dı. İstanbul'da anakent ve 19 il- çe belediyesiyle belediyeye bağh kuruluşlarda çahşan 32 bin, Adana anakent ve Seyhan, Ceyhan, Yüreğir ve Osmaniye belediyeleriyle bağh birimlerin- de çahşan 3 bin 250 dolayında işçinin toplu iş sözleşmesi gö- rüşmeleri de çıkmazda kaldı. İstanbul Anakent Belediyesi ile bağh işyerlerinde çahşan işçiler için işverenin 3 milyon 508 bin lira ile 3 milyon 808 bin lira ara- sında değişen ücret önerisi sen- dikaca kabul edilmedi. Ankara belediyeleri Anakent belediyeleri, 12 Ey- lül'den sonra erozyona uğra- yan işçi ücretlerini 1990 yıhnda bağıtlanan sözleşmelerle iyi bir düzeye getirdiklerini behrterek daha fazla ücret artışı vereme- yeceklerini kaydediyor. Sendi- kanın talepleri doğrultusunda bir işçinin ayhk mahyetinin 11 milyon lira ile 17 m«Jyon lira arasında değiştiğini öne süren belediye işverenleri, bunun büt- çelere getireceği yükün kaldın- lamayacağı görüşünü savunu- yor. Belediye-İş Sendikası yetkili- leriyse, belediye başkanlannın işçilenn 10-12 milyon lira ücret istedikleri imajı verdiğini kay- dederek bu yoldaki acıklamala- nna karşı çıkıyor. Enerji Bakanı Faralyalı, Gökova Santrali'nde son karan Bakanlar Kurulu'nun vereceğini söyledi: Gökova, Yeniköy Santrah'nanakledilebilir TUNCAYÖZKAN ANKARA - Enerji Bakanı Er- sin Faralyalı, Gökova Termik Santralı'nın, Yeniköy Termik Santrah'na nakledilebileceğini söyledi. Aliağa Termik Santralı için "O iş bitti, yeni yer için Ja- ponlarla görüşüyoruz" diyen Bakan Faralyalı, "Türkiye kö- müre dayalı santrallardan vaz- geçemez" dedi. Nükleer enerji- nin de Türkiye'nin gündeminde olduğunu söyleyen bakan, önü- müzdeki hafta Kanadalılarla nükleer santral konusunun gö- rüşüleceğini açıkladı. Türkiye, 1996 yıhnda ortaya çıkacak elektrik enerjisindeki açığını yeni yaünmlarla gider- mek zorunda olduğunu, bunun için projelendirilen yatınmlann bir an önce gerçekleştirilmesine çalışıldığını anlatan Faralyalı, "Türkiye, kömüre dayah ter- mik santrallardan vazgeçemez. Çünkü 100-150 yılhk bir potan- siyelimiz var. Bunu değerlen- dirmek durumundayız. Ancak, bunu yaparken çevreye en az zaran verecek sistemleri ve yer- leri seçeceğiz" diye konuştu. Gökova Termik Santralı'nın değerlendirilmesi konusunda Çevre Bakanlığı'nın da çahş- malar yapügını anlatan Enerji Bakanı, bu konuda Cumhuri- yet muhabirinin sorusuna şu yanıtı verdi: "Gökova Santrah'na bugüne kadar yapılan yatınmın nasıl değerlendirileceğı ve buraya harcanan paralann nasıl geri döneceği konusunda çahşmalar yapılıyor. Bu konu Bakanlar Kurulu'nda ele ahnacak. An- cak, bu santrahn yakındaki Yeniköy Santrhh'na nakledil- mesi olabilir. Bunun ne kadara olacağı, nasıl nakledileceği ko- nusu tamamen teknik bir konu. Bu konuda çalışmalanmız de- vam ediyor, Yeniköy Termik Santralı'nın iki ünitesi devam ediyor. Buraya nakil olabilir ancak, bunlann hepsine daha sonra karar vereceğiz. Aliağa konusu ise bitmiştir. Bu konuda Japonlarla göriiş- memiz devam etmektedir. Ja- pon fırrnanın burası olmazsa olmaz gibi bir tavn söz konusu değildir. Uygun bir yer konu- sunda görüşmeler devam ede- cek. Ancak bütün bu konularla ilgili olarak son karar Bakanlar Kurulu'na aittir." Türkiye'nin gündeminde nükleer enerji konusunun öncmli bir gündem maddesi olarak durduğunu anlatan Enerji Bakanı Faralyalı, şunlan dile getirdi: "Dünyada bir sistem var, odundan kömüre, kömürden doğalgaza, doğalgazdan nükle- er enerjiye ve hidrojen enerjisi- ne doğru. Biz kömürdeyiz bundan sonra nükleer enerjiye kapılanmızı kapatamayız. Dünya da bunu yaygın olarak kullanıyor. Çernobil'den sonra biraz durdu bu, ama gelişiyor. Şimdi biz TEK bünyesindeki Nükleer Enerji Dairesi'ni ve burada yapılan çalışmalan can- landıracağız. Santrallarda bi- zim için en önemli kıstaslardan birisi de doğaya en ez zarar ve- recek uygun yerleri seçmek ola- cak. Daha önceki çahşmalarda Sinop ve Silifke, nükleer enerji santrallan için uygun bulun- muş. Ancak, biz bunlan yeni- den değerlendireceğiz. Buralara bir kısım harcamalar da yapıl- mış, ama yeniden ele alacağız." Türkiye'de nükleer enerji santralı yapmak için Arjantin'- ın ginşımleri olduğunu ancak, bunun yeterli bulunmadığıru anlatan Faralyah, önümüzdeki hafta içinde Kanadah yetkili- lcrle nükleer santral yapımı konusunda görüşmeler yapıla- cağını bildirdi. Faralyalı, Ka- nadah heyetin önümüzdeki hafta içinde Ankara'ya gelece- ğini ve bakanhk yetkilileriyle görüşeceklerini söyledi. Otoıııotivde yabancı senııayeııiıı adı var Ekonomi Servisi - Dünyanın ünlü otomotiv markalan, Tür- kiye pazannda Türk sermayesi- ni kullanarak mücadele veri- yor. Otomotiv sektöründe üretim yapan 16 ana fırmanın sermayelerinin toplamı 1 tril- yon 543 milyar liraya ulaşırken yabana lisansörlerin payı 402.1 milyar hra ile yüzde 28'lerde ka- hyor. Türkiye'de sadece General Motors Izmir Torbah'da Opel otomobil üreten şirketinin 18 milyar lirahk sermayesini tü- müyle karşılarken İstanbul'da otobüş üreten 64 milyar hra ser- mayeh Mercedes Benz, yüzde 62.24'le çoğunluk hisseye sahip ikinci yabana fırma oldu. Bu yıl Japon Toyota ve Mitsui'nin ortaklığı ile kurulan ve 2 yıl sonra üretime geçecek olan To- yotasa da dahil diğer 15 fırma- nın tümünde yerli sermaye his- selerin yandan fazlasını elde tutuyor. Otomotiv sektöründeki 2 bü- yük yerli fırma, üretimdeki di- ğer 14 fırmanın toplamına ya- kın sermaye, üretim kapasitesi ve ciroya sahip bulunuyor. İtal- yan Fiat lisansıyla otomobil üretmesine karşın hsansör şir- ketinkı yerine yerli isim kulla- nan tek kuruluş durumundaki Tofaş, 400 milyar liraya ulaşan sermayesi ile ilk sırada yer alı- yor. Otomotiv Sanayii Çalışma Grubu'nun raporuna göre Fransız Renault'nun lisansını kullanan Oyak Renault 305 milyarhk sermaye ile onu izh- yor. Bu yıl 16 ana üretici fırma toplam 445 bin 600 araçlık ka- pasiteye ulaşırken 260 bin adet- lık üretim nacrv'y's otomobil ilk sırada yer aldı. Traktör 66 oroMonv ı m uraoıAOS BMC Chrysler General Motors Karsan Mercedes Benz MAN Otokar Otosan Otoyol Oyak Renaııft TOE Tofaş Türk Traktör Uzel Ugt Tabloda üretjmini SEKTÖRÜNDE ı tanH 1966 1966 1964 1990 1966 1968 1967 1963 1959 1967 1971 1955 19.*1 1954 1962 TjlUUt* İMUİf Skoda-lsuzu Leyland-Volvo Chrysler Int. GM Opel Peugeot Mercedes Benz MAN Magirus Deutz Ford Iveco-Fiat Renault Int.Harvester Fiat Fiat Massey Ferguson ŞtRKETLERİN BİLANCOSü (•RprTl) «•" 7 48.8 27 18 15 64 288.5 20 65.5 42 305 78 400 90 40 sûrdûren ana şırketlere yer verilmıştir Bı tma ka uy* (%) Qk 20 7.83 0 100 0 62.24 0.4 0 30 27 44 0.103 41.5 8.33 0 7.5 20 9 10 7 7.2 8 3.8 64.4 10.2 100 16 120 22.5 25 (•••H> İ N 363.3 1.274.5 428.8 338.4 320.5 856.1 201 307.9 986.4 398.7 2.742.4 17.7 3.276.2 523.8 389.2 bin 500, kamyon da 50 bin adetlik kapasite ile onun ardın- dan sıralandı. 120 bin kapasitcli Tofaş ile 100 bin kapasiteli Oyak Renault, pastadan yanya yakın pay alıyor. Otomotiv sek- törünün son 5 yılda 10 katına çıkan yılhk cirosunun yansını da otomobil ü;.ten bu iki bü- yük fırma elde ediyor. Geçen yıl 16 fırmanın cirolan toplamı 12 trilyon 425 milyar liraya ulaşır- ken bundan Tofaş 3 trilyon 276 milyar, Renault da 2 tnlyon 742 milyar lira pay aldı. Bu iki fır- mayı geçen yıl büyük bir rek- lam kampanyası ile hamle yapan otobüs, kamyon, çekici. kamvonet. mınibüs ve midibüs üreucisi BMC 1 trilyon 274mil- yar liralık ciro ile izledı. Otomotiv Sanayicileri Der- neği (OSD) Genel Sekreteri Ercan Tezel, otomotivde dün- yanın önde gelen üreticilerinın sermaye katıhmı için büyük üretim kapasıtesıne sahip tesis- leri tercih ettiklerini söyledi ve "Geçmişte Türk otomotiv sek- töründe yabana lisansörlerin sermaye payı daha düşüktü. Sektörde otomotiv sektörünün pavı son yıllarda artmaya baş- ladı" dedi. Yabancı firmalann İspanya örneğinde olduğu gibi yılda 100 bin-300 bin gibi bü- yük kapasitelere sahip yatınm- lara öncelik verdiklerini ve bunlardan daha yüksek pay al- dıklannı anlatan Ercan Tezel. "Pazar ve buna bağh üretim ka- pasiteleri yükseldikçe yerü fir- malann sermaye gücü bunu karşılayamamaya başlar. Bu durumda hsansör fırmanın ser- maye desteği artar" dedi. Tezei, ithal otomobilierde ikinci el pi- yasanın oluşmaması, bu neden- lc talcbin düşmesi karşısında da yabancı markalann o ülkede üretim yoluna gittiklerini sö?le- rincekledı. IŞ DUNYASENDAN Dr. ALİNAİL KUBAU "Yeni Laissez Faipe'caik ve Türkiye Chicago Üniversitesi'nde, duayenliğini Profesör Milton Friedman'ın yaptığı, bir grup iktisatçının ortaya attığı "libe- ral" bir düşünce sistemi 80'li yıllarda hemen tüm dünya ülkelerinde ekonomi yönetimine hâkim olmuştu. Bu dü- şünce sistemi devletin mali politikalartnın konjonktür dal- galanmalarını hafifletecek yerde şiddetlendireceğini savunmakta idi. Bunun doğal sonucu ise devletin ekono- miye müdahalesinin durdurulması, ekonominin piyasa kurallarına terk edilmesi idi. Gerçekten de sanayileşmiş ülkelerde 70'li yıllarda iktidarı ellerinde tutan politikactlar peş peşe gelen petrol şoklarının yarattığı maliyet enflas- yonları karşısında hangi ekonomikpolitikalannı uygulaya- caklarını kararlaştıramaz iken hiçbir politika uygulama- mayı öneren Chicago nun "laissez faire "ci yaklaşımına bir can simidi gibi sarılmışlardı. 80li yıllarda dünyayı etkisine alan bu düşünce modeli bütün dünyaya özelleştirme ve serbestleştirme (deregula- tion) uygulamaları ile dalga dalga yayıldı. O yıllarda Türki- ye de bu gelişmeden büyük oranda etkileniyor ve ekono- misini köklü bir yeniden yapılanmaya tabi tutuyordu. 80'li yıllarda uygulanan ekonomik modelın en koyu eleştiricile- rj dahi sanırım kabul edeceklerdir ki bu dönem ondan önceki yıllarda hayal dahi edilemeyecek çok köklü yapısal değişikliklerle Türkiye'nin içinde yaşadığı çağa uyum sağ- lamak için büyük mesafeler aldığı bir dönemdir. Ancak bu uygulama Türkiye'de ciddi rahatsızlıklar da doğurmakta idi. Sanayi kesimi uygulamalarla ilgili şikâ- yetlerini çok şiddetle dile getirmekle birlikte modelin ken- disini eleştirmekten itina ile kaçınıyorlardı. Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın odönemdeki yöneticilerinden biri, hisle- rini, "Model çok güzel, ama kardeşim heykeltıraşlar hey- keli rezil ediyorlar!" sözleri ile ifade ediyordu. Modelin kendisi ile ilgili eleştirileri Türkiye'de ağırlıklı olarak işçi sımfının, sabit gelirlerinin ve tarım kesiminin temsilcileri dile getiriyorlardı. Bu da yadırganmamalıydı; çünkü 80'li yıllarda gelir dağılımı, faiz, rant ve kâr sahiple- rinin lehine büyük oranda bozuluyor, kaybedenler ise ta- rım ve ücret gelirlileri oluyordu. "Yeni laissez faire'cilikle ilgili eleştiriler Batı dunyasın- da, ancak Körfez savaşının öncesinde başlayıp savaşla şiddetlenen ekonomik durgunlukla birlikte duyulur hale gelmeye başladı. Ortaya konulan eleştirileri bilimsel bir temele en etkili ve inandırıcı bir biçimde kanımca Ame- rika'nın en önde gelen iktisatçılarından biri olan John Kenneth Galbraith 1992 yılında yayımianan "Doygunluk Kültürü" (The Culture Of Contentment) adlı eseri ile oturt- tu. 80'li yılların ekonomi politikalarına damgasını vuran Fri- edmancı uygulamayı ve düşünce sistemini Galbraith ile birlikte eleştirenlerin görüşleri şöyle: Ekonomik ve sosyal programların piyasa güçlerine terk edilmesi birçok sosyal hizmetin alt gelir grupianna ulaş- masını engelledı Eğitim, sağlık gibi hizmetler devleteli ile verilirken tercihlerini demokratik sistem içinde "bir kişi = bir oy" prensibi ile belirten bireyler, hizmetler özel kesim ve piyasa ekonomisi yolu ile sağlanırken tercihlerini "bir lira = biroy" prensibi ile belirtebilmektedirler. Bu prensip hizmetin harcama gücü yüksek gelir gruplan lehine sunul- fnası sonucunu doğurmaktadır. Yani ekonomide doygun olmayanların tercihleri "bir oy" ile temsil edilirken harca- ma gücü yüksek "doygunlar"ın tercihleri birden fazla oyla sisteme girmektedir. Böyle bir sistemde ihtiyaçiarını para- ları ile piyasadan sağlayan "doygunlar" devletin sağlaya- cağı sosyal programların zayıflamasına etken olabilmek- tedirler. Sonuç gelir gruplan ve etnik gruplar arasında ciddi uçurumların doğması olmaktadır. Nitekim ABD'de 80'li yıllarda fakirlik düzeyinin altında kalan ailelerin nüfu- sa oranı ciddi biçimde artarak %15 civannda bir orana ulaşmıştır. Los Angeles'ta başlayan olayların böylesine büyük ve yaygın bir şiddet dalgası halinde tüm büyük şe- hirlere ulaşması sadece bir yargı haksızlığına doğan infia- lın çok ötesindedir. 80'li yıllarm popüler ekonomi politikası olan bu "neo-laissez faire'cilik bir "doygunlar politikası"- na dönüşmüştür. Bu politika tekrar gözden geçirilmelidir. "Yeni laissez fairez'ciliğin Batı'daki eleştirileri böyle. Kanımca önemli olan artık bu eleştirilerin literatür sınırla- rının dışına taşıp ABD politik arenasında tartışılıyor olma- sıdır. Özellikle Bush yönetiminin sosyal ve ekonomik poli- tikalarını yukarıdan aşağıya yeniden irdelemek üzere en üst seviyede çalışma gruplan oluşturmuş olması "yeni la- issez faire"ciliğin Batı'dabelkide terk edilmek üzere oldu- ğunun bir işareti olarak kabul edilmektedir. Konuya Türkiye açısından bakarak birtakım acele so- nuçlar çıkartılmamalıdır. Türkiye'nin ekonomisini libere etmede ve özelleştirmede alacağı daha önemli mesafeler vardır. Ancak bu mesafeler alınırken henüz tüm kurumları ile işler hale gelmiş olmayan piyasalarımızın özellikle sosyal içerikli sorunlarımıza çözümler bulabileceğini bek- lemek de çok yanlış olur. Batı'nın "doygunlar ülkeleri"nde dahi ciddi aksamalar, sıkmtılar ve huzursuzluklarlasonuç- lanan bu "doygunlar politikası" ülkemizde uygulanırken en azından sosyal içeriği bakımından çok ciddi bir biçimde yeniden şekillendirilmelidir. 21'inci yüzyılın yazgılarını en iyi okuyabilen devlet adamları hiç şüphe yok ki"yeni laissez faire "cilikteki bu köklü değişiklikleri fark edebilenler olacaktır. TUSIAD kimlik arayışmda ım? Ekonomi Servisi - TL'SİAD'ın konfederasyonlaşma düjüncesi. işveren cephesinde "TUSÎAD venı bir kimlik mi anyor?" tartış- masına yol açtı.Anadolulu işa- damlan derneklerinden TÜ- SİAD'ın konfederasyonlaşma düşüncesine destek geîirken. fs- tanbullu kimi işadamlan TÜ- SİAD'm bu türden birgçnışleme düşüncesine sıcak bakmadıklan- nı belirttiler. Kısa adı TÜSİAD>olan Türk Sanavici ve İşadamlan DerneğT- nın bugun vapacağı Yüksek İsti- şarc Kurulu Toplantısı'nda kon- federasvonlaşabilmek icin tüzük değışıklıği konusunda karar ala- aıeını acıklamasının ardından ı^ dünyasında TÜSİAD'ın bu gin- şimi ile ilgili yoğun tartışmalar yaşanıyor. Ege. Adana, Bursa Kocaeli. Antarya. Mersin ve Konya Sanayici ve İşadamlan Dernekleri TÜSİADın bir çatı kuruluş olarak konfederasyon- laşmaya taraftar olduklannı ve bu nedenlc tünik değışıkliğıni desteklediklerini açıkladılar Anadolulu işadamlan demekk-- nnin başkanlan ve temsılcilen "TÜSİAD ile dığer sıınayia ve işadamlan demeklennın ortak çalışmalannın ülke ekonomisi olnıavı kolav- laşüracağıru" vurguluyorlar. Ülke ekonomisiyle ilgüi kararlar- da sadece TÜSİAD'ın yaklaşım- lannın ve çabalannın yeterli olmadığını belirten Anadolulu işadamlan.konfederasyonlaş- ma>la ekonomiyi Ugilendiren kararlarda daha etkin roller üst- lenilebileceğinı kaydettıler. Öte vandan. isimlerinin yayın- lanmasını ıstemeyen baa işa- damlan ise TÜSİAD"ın konfe- derasyonlaşma yönündeki düşüncesının bu örgütün bekle- nıldıği gibi etkinliğini arürmaya- cağını savundular. Bu işadamlan konfederasyonlaşmayla TÜ- SİAD'ın geleneksel yapısırun değişeceğini ifade etü'ler. İşdünvasının.önde gelen ısimlcnnden hn de TÜSİAD"ın bir "/.engınler klübü" olduğunu behnerek. "TÜSİAD acaba kimlik arayışında mı'?Gelencksel yapısıyla birzenginler klübü iken halk klübü olma peşinde mi? Zcngııılığın a>ıp sayıldığı bir dö- ncmde zengınler klübü olmaktan vazgccmemiş hr TÜSİAD. her- kesın senmayeye kapılannı ardı- na kadar actığı bir dönemdc neden biıvle bir değişiklığe gerek duvduğunu ankımak gerçekten /oı'dalı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear