25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞAYFA CUMHURtYET 7 MAYIS1992 PERŞEMBE 12 DIZI-YAZI Kerkük Valiliği Halkla İlişkiler Müdürü, Türkmenlerin durumunu özetledi: Derman yoktir, uşaklar ölîrler —5— Mezopoiamya Ovası'nda bahan, ekin tarlalan müjdeler. Göz alabildi- ğine uzanan düzlüklerde ağaç azdır. Tarlalarda yeşilin göğermesiyle bir- likte doğanın çehresı değişıverir. Doğa. fırçayı eline alır, koyu san düzlüklere bahan çizmeye başlar. Bağdat'tan Kerkük'e san, yeşil çizgiler arasında gittim. Şoför Hü- sam Müslüman Arap. Vezaret Elam"dan verilen rehber Efram ise Hıristıyan Arap. Bağdat çıkışında esaslı bir kontrolden geçtik. Kontrol noktasına bir kilomeire kala gördü- ğümüz "yavaşla" uyansından sonra, bidonlarla engellenmiş bölümde durduk. Kent dışına çıkış iznini gös- terip yolumuza devam ettik. Kuzeyin, güneyden daha gergın olduğu hemen dikkati çekiyor. Ker- kük yolu üzerinde içinden geçtiğimiz yerleşim birimlerinin tümünde hisse- dilir bir olağanüstü hal vardı. Tuz- hurmatu kasabasının girişi ve çıkı- şında mevzilenmiş askeri bırlikler, her an bir iç kanşıklığın meydana ge- lebileceği haberini veriyordu. Kentin içınde en çok dikkati çeken renk si- yah. İçsavaşta yakılıp yıkılan yerler hcnüz onanlmamış. Kentin çıkışın- Uaki alçak tepelerde makinelı tüfek C-^ie uçaksavar bataryalan dikkati çe- i -fciyor. -^ Kerkük'e 15-20 kilometrelik mesa- fedeki Tazaa kasabasında ilk kez si- ' vil milislere rastladık. Tipik yerel : giysiler içindeki milisler ellennde -makineli tüfek. yönlerini kuzeye çe- virmişler. bekliyorlar... Tank mermilerinin kovanlanyla - eluşturulmuş son kontrol noktası- ' nın aştıktan sonra Kerkük'e girdik. İki katlı evler, 3-5 metrelik tel mi- nareler. renkli ilanlarla süslü bahçe duvarlan... Kenıte ilk durağımız, vilayet ko- nağı. İki katlı bina önündeki Sad- • dam resmi binadan daha yüksek. Bizi. Türkmence konuşan ' Valilik Halkla İlişkiler Müdürü Muhammed , Höseyin El Oağtstanlı karşıladı. Mü- dürün annesı Arap, babası ise Dağıs- ; tanlı. Odasında dört Saddam resmi. j bir de Kuveyt'i Irak sınırlan içinde 1 gösteren harita vardı. Haritaya dik- kaili bakınca açıklama yapmadan edemedi: - iki hazirandan sonra asmıştık. Duruyor. Ashnda, yani. tarihe ba- '"karsanız... ; Dağıstanlı, Kerkük'teki sıkıntıyı bir cümlede anlatu bize: - Derman yoktir. uşaklar ölirler... Sonra valinin makamına geçtik. özel kalem odasında bir dizi insan... Ayağı kınk bir genç kız, çocuklu bir 1 kadın, Kürt giysili bir adam. yaşlı bir lcan koca... Dertlerini valiye anlat- mak için bekliyorlar. Valinin odası genişçe bir dikdört- gen salon. İlk dikkati çeken, Saddam resimleri. Dağ başında kalpaklı bir resim, alçıdan büst, sivil bir portre. , , Reisli takvim, masa üzerinde çerçe- veli küçük bir resim ve en gösterişlisi valinin hemen arkasında ahşap bir sütunun 20-25 santim gerisinde. ışık- landınlmış, ipek halıya işlenmiş bir portre. Vali, Yassir Hasan Sultan bi- zi ayakta karşıladı. "Ayrun yok" Asker giysili. ama omzunda rütbe yok. Bölgede Kürt, Türk. Arap ayn- mı gibi sorulan son derece yanlış bulduğunu söyledikten sonra satır- başlanyla şunlan vurguladı: - Burada hiçbir aynm yok. Hepi- miz Iraklıyız. Biz bir aileyiz. Reisin (Saddam Hüseyin) ailesiyiz. Kaydı- mız Saddam Hüseyin mektebinedir. Kerkük'te Körfez Savaşı'nın ve içsa- vaşın yaratüğı maddi hasar giderildi. • Kerkük'ün su ihtiyaanı tümüyle '. karşılayacak büyük bir yatınmımız 'vardı. Yüzde 90 kadan bitmişti. , Ama iç kanşıldıkta büyük hasar gör- dü. Şimdi onu yeniden yapmaya çalı- şıyoruz. Kerkük'te hayat normal, en kısa sürede daha iyi olacak. Görüşmemiz, birkaç telefon ko- JVerkük kent merkezinde, 5-6 meydanda Kürtler ve Şiiler tarafından öldürülen Türkmenlerin heykeli var. Birinin önünde durduk. Altında şunlar yazılı: "Selahattin Rauf Avcı. 1924'te meydan olmuş Kerkük'te. 1959'da Şii Kürtler çekti kendisini." .Kerkük'te 20'ye yakın kasetçi var. Hepsinin vitrininde İbrahim Tatlıses'in, Hülya Avşar'ın, Sibel Can'ın posterleri var. TIR şoförlerinin getirdiği kasetler yüzlerce kez çoğaltılıyor. I R A K G E Z İ NOTLARI \Il SIAİ \ KAI.H.U nuşmasıyla kesildi. Vali göriiştüğü kişilerin vatandaş olduğunu söyledi. Haftada iki günü vatandaşla görüşe- rek geçiriyormuş. Pazar günleri sa- dece şehit ailelerine aynlmış. Şehit aılelerinin en çok yakındığı konu maaşazlığı. Konuşmalan tercüme eden Dağıs- tanhya valinin askeri giysisini sor- duk, Türkmence karşılık verdi: - Valimiz asker değil, medenidır. Sonra açıkladı: Türkmenler sivile. "medeni' diyormuş. Aynlırken vali bıze telefonlannı verdi. Istediğimiz an arayabıleceği- mizi söyledi. Çarşıda insan mozayiği Kerkük çarşısı son derece hareket- Ii. Adım atmak mümkün değil. Satı- lanlar ise çok sınırlı. Havuç, marul. domates, baklagiller, plastik ev eşya- lan, yeşil sabun, Türkiye'den getiri- len margarin. deterian. bisküvi... Ama bu insanlar hem \an yana ya- şamaya alışmışlar hem de sık sık bir- birleriyle savaşmaya. Kent merke- zinde. 5-6 meydanda Kürtler ve Şii- ler tarafından öldürülen Türkmenle- rin heykeli var. Birinin önünde durduk. Altında şunlar yazılı: "Sela- hattin Rauf Avcı. 1924'te meydan olmuş Kerkük'te. 1959'da Şiı Kürtler caddelerde çekti kendisini." TIR şoförleri kültür elçinûz Kerkük'te 20'yi aşkın kasetçi var. Herbirinin camında tbrahim Tath- ses'in. Hülya A»şarın, Sibel Can'ın posterlen var. Süher adlı bir kasetçi- ye girdik. Ferdi Tayfur. Hülya Avşar, Mahmut Tuncer. Orhan Gencebay, Hakkı Bulut. Gülden Karaböcek. Burhan Çaçan \itrinde ilk dikkati çe- ken kasetler. Dükkân sahibi saüşlardan mem- nun. Maliyet çok az, kâr fazla. Her kasetçide bir büyük bir kayıt cihaa var. İstediğiniz kaseti söylüyorsu- Ingilizlerin 1920'de inşa ettiği Hasa Çayı üzerindeki asma köprüyü geçip kent merkezinde bir tur atüktan son- ra Musul'a hareket ettik. Musul'a güneyden dolanarak gideceğiz. Çün- kü Erbil yolu Kürtlerin elinde. Gece yolculuğu yapmamız kesinlikle is- tenmemesine karşın, geç kalınca mecburen akşam saatinde yola çık- ük. Kent çıkışında yine güvenlik kontrolünden geçtik. Yol üzerinde petrol rafınerileri gördük. Hepsinin bacasından alev fışkınyordu. Hepsi tamir edilmiş, ancak saüş yapılama- dığı için üretim düşük. Zaten fıyau düşen tek ürün, petrol olmuş. Bir lıt- re benzinin Türk Lirası karşılığı yak- laşık 20 lira. Gece başlar, hayat biter Karanlıkla bırlıkte tratîk de bıçak gibi kesildi. Saatler sonra bir askeri kamyona rasüadık. Musul'a 50 kilo- metre kala karşılıklı silah atışı ile karsılaşük. Yolun sağından ve so- Tekstil ürünleri getirmek isterken Habur Gümrüğü'ne takılmış. Kam- yona el koymuşlar. Musul'daki tüc- carlardan alacaklannı tahsil etmeye gelmişler. Ambargo kapsamı dışında kalan gıda maddelerinin Irak içinde- ki dağıtım yeri Musul. Basra'dan bi- le buraya Türk ürünü gıda maddesi almaya gelenlerle karşılaştık. Ninevah Caddesi üzerinde çok sa- yıda seyahat şirketi bürosu gördük. Hepsi sinek avhyordu. Mardin, Di- yarbakır seferleri durmuş. Eskiden günde üç otobüs kalkarrruş Mardin ve Diyarbakır'a. Türk olduğumu öğ- renen herkesin ilk tepkisi ambargo- yu hatırlatmak oldu. Kuzey Irak'ın en büyük kenti Mu- sul'da, merkezi hükümet etkin olma- sına karşın, bölgenin özel durumu nedeniyle hissedilir bir terk edilmiş- lik hâkim. O kadar ki, rehber Ef- ram'ın söylediğine göre, Musul'da hâlâ resmi dairelerin çoğu Osmanh döneminden kalma eeleneklerle çalı- 600 bin kişinin yaşadığı Kerkük'ün 400 bini Türkmen. İki katlı Kerkük vilayet konağının önündeki Saddam Hüseyin resmi binadan daha yüksek. 600 bin nüfuslu Kerkük'ün 400 bi- ni Türkmen. Çarşıda ayaküstü ko- nuştuğumuz Türkmenler, kulağa hoş gelen akıcı şiveleriyle hayat pa- halılığından, yiyecek maddesi azlı- ğından yakındılar. Türkiye'nin ambargoyu bir an önce kaldırmasını istediler. Bütün bunlann nedenini sorduğumuzda herkes aynı yanıtı verdi: - Amerika. - Peki. Saddam savaşa girtnese bunlar olıır nıııydu? - Biz onlan bilmeyik... Çarşıda Türkmenlerin yanında Kürt giysili kadınlara. Araplara da rastlanışor. Rehberimiz Efram. "lrak'ta Hıristiyanhğın \e Müslü- manlığın her mezhebinden insan vardır" diyeekliyor. nuz, elde hazır yoksa hemen doldu- ruluyor. Bir kaset yedi dinar. Dükkân şahibinin anlattığına gö- re. Kerkük'e kasetleri TIR şoförleri getiriyor. Onlardan satm alınan tek bir kaset yüzlerce kez çoğaltılıyor. Kerkük'e kültürel bakımdan kaset- ler dışında bir şey girmiyor. TIR şo- förleri biranlamda kültür elçimiz. Kasetçide Ersin Sabuncu adlı bir Türkmenle konuştum. - En çok hangi şarkıcıyı seviyorsun? - Ahmet Kaya'yı. - Neden ? - Sesi güzel, zulüm altında yaşamış bir insan gjbi geliyor bana. Sevgiden bahsetmiyor; cezaevinden, toplum- sal şeylerden söz ediyor. - Sevgiden balısetmek kötü mü? - Amaonlaracıh... lundan art arda atışlar sürünce biraz durakladık. Efram da ne olduğunu anlamadığını söyledi. Sonra kesildi atışlar, yolumuza devam ettik. Musul ambargoyu gözlüyor Türkiye ile ilişkilerin azalmasın- dan en çok etkilenen kent Musu! olmuş. Tüccar, sanayici, esnaf, top- lumun hemen her kcsiminin Türkiye ile bağı var. İki gün boyunca konuş- tuğum hemen herkes en az bir kez Türkiye'ye gitmiş. Ortak işler kurul- muş. Karşılıklı mal ahşverişi yerleş- miş. Ama Körfez Savaşı'ndan bu yana bunlann tümü kesilmiş. Kaldı- ğımız Asur Otelinde İsmail Tûrk adlı Mardinli bir tüccarla karşılaş- tık. Bir haftadır Musul'daymış. şıyor. riazı yasalar o döneme ait. Kerkük'e benzer insan mozaiği Musul'da da dikkati çekiyordu. Küçük bir mozaik, Musul'dan Bağ- dat'a dönerken yolculuk yaptığımız takside oluşuverdi. Kerkük'ten. yerel türkülerle dol- durulmuş bir kaset almıştım, önce onu çaldık. Şoför Hüsam'dı, sonra onun kasetini dinledik, Efram da Hı- ristiyan dini müziği ile doldurulmuş kasedini koydu ardından. Musul'- dan bize katılan valilik görevlisi Adil, Kürttü. Sonra onun kasetini dinledik. Farklı kültürlerin ürünleri- ni art arda tatmak güzeldi, hepsinin ayn bir tadı vardı. BlTTİ 125. ıııadde ve AnayasaMahkemesi kaı aıı• Baftarafi I. Sajyada >Aynı yasanın geçici 4. maddesi b fiendine fıkrasına göre ise bölücülük §25. madde), anayasayı tağyir ve teb- 1 (146-1-2 madde), uyuşturucu yapı- itıı ve satımı (403, 404 1. 405. 406. 407'nci maddeler) ırza tecavüz (414, 416. 418'inci maddeler) suçlanndan yargılanmış olanlardan ölüm cezası alanlar 20 yıl, ömür boyu hapis cezası ajanlar 15 yıl, diğer şahsı hürriyeti ^ığlayıcı cezaya mahkûm edilmiş <jlanlar hükümlülük sürelerinin üçte- bırini çekmiş olmalan durumunda ko- Çillu salıverilirler. - • İki madde arasında süre farkına. si- yasal açıdan bakıldığında, (içeri alın- ma tarihi ortalama olarak 12 Eylül J980) kabul edilirse, sağ şiddet eylem- tilerinden ölüm cezası almış olanlar 10 yılı tamamladığı için hemen salıverile- cek, buna karşılık sol eylemciler ile sol şiddet eylemcilerin salıverilmelen için bir 10 yıl daha içeride tutulmalan gere- kecekti. Sağ siyasal görüşten gelen ve bu gö- rüşten yana olan yasa koyucu, sol si- yasal görüşe karşı olan tutumunu, Terörle Mücadele Yasası'nın koşullu salıvermeye ilişkin geçici maddelerine böyle yansıttı. Dolayısıyla da. yasarun bırçok maddeleriyle birlikte, koşullu salıvermeye ilişkin baa geçici madde- terin iptali istemiyle Anayasa Mahke- mesi'ne gidildi. 1) Ceza Yasası'nın 146 1 maddesin- den ölüm >a da ömür boyu hapis ceza- sı almış \e bu cezalan kesinleşmemiş olanlann başvurusu üzerine, Ankara 1 Nolu Sıkıyöneıim Mahkemesi. Terör- lc Mücadele Yasası'nın geçici 4. mad- desi a \c b bentlerinin iptali istemiyle Anavasa Mahkemesi'ne gidılmesıne karar verdi. Anavasa Mahkemesi, geçici 4. mad- desinin a bendi ile "(b) bendinde geçen Türk Ceza Kanunu'nun 146(sonfıkra hariç) hükmünü" oy çokluğuyla (4'e karv 7 ovla) iptal etti. (1991/15-22,19. 7.1991) 2) Ceza Yasası'nın 414 1 ve 4182 maddelerinden (yani zor kullanmak suretiyle ırza geçmek ile ırza geçmek. kızlık bozmak. kaçırmak, alıkoymak suçlanndan) ayn aynağır hapis cezası alanlann başvurusu üzenne, Boyabat AğırCeza Mahkemesi, Terörle Müca- dcic ^ asasının geçici 4. maddesinin b bcndının iptali için Anavasa Mahke- mcbi'nebaş\urdu. Anayasa Mahkemesi, geçici 4. mad- denin b bendini Ceza Yasası'nın 414 ve 418 maddeleri açısından oy çoklu- ğuyla (5'e karşı öoyla) iptal ettı. (1991 36-35.8.10.1991) 3) Kuruluş olarak eroin maddesıni satışa çıkarmak ve bu amaçla taşımak suçundan (403'üncü maddeden) hü- küm gıymiş olanlann istemi üzerine, Izmir Devlet Güvenlik Mahkemesi. Terörle Mücadele Yasası'nın geçici 4. maddesinin b bendinin iptali için Ana- yasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi. geçici 4. mad- denin b bendinin Türk Ceza Yasası 403'üncü maddesi açısından iptaline oy çoklueuyla (5'e karşı 6 oyla) karar verdi. (1991 34-34,8.10.1991) Gerek mahkemelerin başvurulann- da. gerek Anayasa Mahkemesi'run kararlannda, itirazın ve iptalin yasal dayanağını Anayasa'nın 2. maddesi ile 10. maddesi ("hukuk devleti" ile "eşit- lik" ilkeleri) oluşturuyordu. 4) Ceza Yasası'nın 125. maddesin- den ceza almış ve bu cezalan kesinleş- memiş olan bir grup sanığın, vekilleri aracılığjyla. geçici 4. maddenin b ben- dinin hukuk devleti veeşıtlik ilkelerine aykın olduğu gerekçesiyle iptali için başvurulannı, Ankara 1 Nolu Sıkıyö- netim Mahkemesi, "bu hükmün iptali için SHP tarafından Anayasa Mahke- mesi'ne başvurulmuş olmasını" neden göstererek. yeniden Anayasa Mahke- mesi'ne başvuruda bulunulmasına ge- rek olmadığına. Anayasa Mahke- mcsi'nin bu konudaki karannın bekle- nilmesine" karar verdi. (23.8.1991) Bunun yani sıra aynı mahkeme. ka- rannda, aynca, Anayasa Mahke- mesi'nin. söz konusu geçici 4. madde- nin b bendinin Ceza Yasası'nın 146. maddesi açısından iptaline ilişkin ka- rannın, "TCK'nın 125. maddeden yargılanan \e mahkûm olan kişileri de aynı yönde ilgilendirdiğini" ve 125. madde ile 146. maddeden ceza alanlar arasında "cezanın infazı ve şartla sah- verilme" açısından "benzerlik" bulun- duğunu gerekçe göstererek, mağdur olmamalan için 125. maddeden tutuk- lu bulunan sanıklann tahliyesine ka- rar verdi. 5) Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) tarafından, 10 Mayıs 1991'de Terörle Mücadele Yasası'nın çeşitli maddelerinin yani sıra geçici 4. mad- denin b bendinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuştu. Cumhuriyet. İstanbul Baro Baş- kanı'nın karara ilişkin açıklamasını, tepkiler bölümüne başlık yaptı: "Ev- rensel hukuk ilkeleri ihl'al edildi". (2.4.1992) Terörle Mücadele Yasası'nın koşul- lu salıverme ile ilgili geçici maddeleri, 647 sayılı Cezalann İnfazı Hakkında Yasa'nın 19. maddesinde belirlenen koşullu salıverme sürelerine yeni bir indirim getirmiştir. Cezalann İnfazı Hakkındaki Yasa- ya göre, cezalar infaz yönünden, (1) ölüm, (2) uzun ve kısa süreli hürriyeti bağlayıa cezalar ve (3) para cezası ola- rak üçe aynlmışür. Uzun süreli hürriyeti bağlayıa ceza- lar da, yasada, "müebbet veya muvak- kat" olarak (madde 3) ikiye aynlır. Gerek cezalann infazına ilişkin 647 sayılı yasada, gerek bu yasarun koşul- lu salıvermeye ilişkin 19. maddesinde ve bu maddiede yapılan değişiklikler- de, cezalann sürelerine göre aynmı esas alınmıştır. Bir başka deyişle infaz yasasında ve koşullu salıverme mad- desinde. kişinin işlediğı suça (suçun niteliğine) ve yargılandığı Ceza Yasası maddesine göre herhangi bir aynm ya- pılmamıştır. Terörle Mücadele Yasasf nın koşul- lu salıverme ile ilgili geçici maddelerin- de yeni indirimlere gidilirken, 647 sayı- lı yasada belirlenen cezalann süre açısından aynmı esas alınmış, ama bu- nun yani sıra, geçici 1 ve geçici 4. mad- delerde, suçun türlerine (yani Ceza Yasasfndaki maddelere) göre aynı (farklı) süreler belirlenmiştir. Cezalann aynmı bakımından, ölüm cezası almış kişiler, ceza yasasının han- gi maddesinden ölüm cezası almış olurlarsa olsunlar, aynı konumdadtr- lar. Ömür boyu ve geçici (muvakkat) hapis cezası almış olanlar için de du- rum aynıdır. Koşullu salıverme açısın- dan aynı konumda olanlann aynı in- dirimden yararlanmalan, Anayasa'- nın eşitlik ilkesinin gereği olduğu halde. aynı konumda olanlara suçun türü açısından farklı indirimler getiril- mıştır. StRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Haber Olmayanlar... Naci Eren, Amasya'nın Taşova ilçesinin Uluköy bucağı belediye başkanıydı. Uluköy'ün eski adı Sonusa köyüydü Naci Eren, yıllarca belediye başkanlığı yaptı. 1965 yılında TİP'ten milletvekili adayı oldu, 46 oy daha alsaydı, Urfa'- dan seçilen Behice Boran'ın yerine Amasya'dan, "ulusal artk", eski deyimle "milli bakiye" yöntemiyle milletvekili seçilmiş olacaktı. Naci Eren, Amasya yöresinin halk taba- nındaki devrimci, demokrat öncülerindendi. 53 yaşında öldü kanserden. İki yıl acı çekti. ölümü, 1988yılı eylülünün 21'indeydi. Naci Eren'in ölümünü, yeğeni Gültekin Eren haber vermişti, ölümünden sonra. Naci Eren, Mülkbükü köyünde su deposunda yatarken yanındakilere şöyle de- miş: - Ben ölüyorum, Ekmekçi'ye haber verin! Amcası yatarken, başucunda olan Gültekin Eren'i gör- düm, Sosyalist Birlik Partisi'nin gecesinde. Tanıştık; şöyle dedi: - Ben Gültekin Eren, size amcamın son sözlerini iletmiş- tim, anımsadınız mı? - Ben de sizi arıyordum, dedim, Naci Eren'in iletisini ya- zamadım, içime dert oldu. Bu, bir Cumhuriyet okurunun son isteğiydi, bunu yazmalıydım, yazamadım! Torbah'dan "Halil Efe" ölmüş; onu da Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver haber verdi, Ankaraya geldiğinde: - Çok üzülürsün, diye sana söylemedik! dedi. Halil Efe'yi Cumhuriyet okurları "Ankara Notları'ndan tanırlar. Halil Efe'nin cenaze töreni çok kalabalıktı, çok sayıda öğretmen gelmişti. Bunlar kuşkusuz Cumhuriyet okurlarıydı... Halil Efe'yleTorbalı'datanışmış, "Torbalı GülmeceŞerv likleri" dolayısıyla onun alaysımalarını (ironilerini) yaz- mıştım. "Arabacı Ramazan", kısa adıyla "Ermo"; "Halil Efe" Torbalı'nın gülmece gülleriydiler. Yazılarımı karıştı- rarak, "Halil Efe'yle ilgili 19 Eylül 1989'da yazdığım "Halil Efe'nin Serüvenleri" başlıklı "Ankara Notlan"nı buldum. Şöyle: "Halil Efe'nin öyküleri içinde ne ilginçleri var; Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver anlatıyor Halil Efe'nin serü- venini: Halil Efe'nin bir akrabası var; uzak da değil, annesinin dayısı filan oluyormuş galiba, profesör ve kalp cerrahı. Ta- bii sık sık ameliyat yapıyor, Halil Efe onun yardımcısı. İçeri alıyor hastayı, yardımcı oluyor. - Bakıyorum gözüne, diyor Halil Efe, gitti gidiyor, bu has- ta kurtulmaz! Ama belki hoca-profesör itina ederse belki kurtulabilir. Yorgun Hoca, gece giriyor saat 12'de; sabah beşte, altıda ameliyat bitmiyor. Yirmi kişi, otuz kişi günde... Boyuna ameliyat ediyor (gazoz kapagı basıyormuş gibi anlatıyor), doktor değil, otomatik kapak basıcı. Tabii adam yoruluyor. Bir bakıyor, "Allaaah, yine yanlış yaptı" diyom içimden, hemşirenin yanında filan seslenilir mi? Seslen- miyom, bozmuyom; gece çekiliyo hoca dinlenmeye. Ben bakıyorum hastaya, kelebek! Kelebek, yani zekarette, uçtu uçuyo! Gözlerine bakıyom, gözleri gidiyo. Halil Efe'nin adamı Osman Ekici soruyor işin burasında: - Efe, hasta gözlerini yukarı doğru kaldırıyo mu, şöööy- le. - Ulen serseri, ilk baştan kaldırıyorduk onu, şimdi karşı- dan bakıyoz. Kapalıyken anlıyoruz gözü. - Gözü kapalıyken nasıl anlıyonuz? (Halil Efe gözlerirîi kapatıyor. Tırrıt, tırrrıtt yapıyor gözle- ri, öyle anlıyoruz. Ah işte böyle. Gözleri titriyormuş, ora- dan anlıyormuş.) r- Hemen alıyom makası, tak tak tak açıveriyom, çıkarı- yom o damarı, takıyom öbür tarafa, dikiyom... Tamam! Sabahleyin Hoca geliyo, şöyle dıyonrv Hocam, akşamki hatanızı düzelttim. Böyle böyle yaptım. Bazılannı anlıyo ha! - Nasıl anlar yav, diye karışıyor Osman, nasıl anlar?.. - Yav, aceleden ayni delikten geçiremiyom iğneyi, pan- sumanda iki delik olunca anlıyo bazılannı... (Kahkahalar) Bir gün kendim söyledim, "Hoca, akşamki kelebekti, gece bir buçuktan sonra açtım kapattım, hallettim! Görüyon mu, soldaki damarı yanlış bağlamışsın!" dedim... - Allaaaaah, hakikaten Halil, elin dert görmesin!.. dedi. Osman Ekici, bir gün profesörü görüyor, soruyor: - Hocam, Halil Efe'nin anlattıklarına ne dersin, diye. Ho- ca karşılık veriyor: - Ah be Osman, ben bu Halil Efe'yi yirmi, yirmi beş yıl önce niye almadım buraya yav? (Halil Efe artık Bucalı ol- muştur). Buca'da "Halil lobisi" oluştu. Halil'in aleyhine konuşmak, "Abartıyor, atıyor kafadan" filan demek yasak! Halil Efe, halk alaysımalarının, gülmecelerinin örneği. Başından geçen olaylar, bilinçaltında sanki, sayrıevlerin- de yaşanmıyor mu? Sayrılar, ameliyatlı sayrılar, gecenin bir yarısından sonra sayrıevlerinde sayrıbakıcılara bırakı- lıp gidilmiyor mu? Danıştay savcılarından Figen Eröldü 12 Kasım 1991'de. Gazeteye bir haftadır yazmıyordum. 13 Kasım 1991'de sa- at 05.25'te not defterime şunlan yazmışım: "Çok sevdiğim arkadaşım, arkadaşımız Figen öldü dün; onu bugün toprağa vereceğiz. Aldoğan: - Figen için yazı yazamayacaksın! diye ağladı. Yürüyüşten dönmüştüm sabah, Eylem: - Baba, sana kötü haberim var, dedi, ekledi: Figen Tey- zeyi kaybettik! Salih Er telefon edip bildirmiş. Kaç ay oldu, sayrıydı; ibn-i Sina'da 'kanser' dediler, Amerika'ya götü- rüldü, orada 'Hayır, kanser değilmiş, böbrekleri çalışmı- yor!' demişler. Orada diyalize girmiş. Türkiye'ye döndü, ciğerlerinden de rahatsızdı Figencik! Kimseyi istemiyor- du, ben de gitmemiştim. Cumhuriyet'in durumu yürekler acısı, her gün eriyor..." 14.11.1991, saat 05.53 perşembe notları: "Dün Figen'i toprağa verdik. Maltepe Camisi nasıl da kalabalıktı. Cebe- ci Gömütlüğü de öyle. Nasıl da sevilen bir insanmış. Sev- medikleri de gelmiş; öyle olur zaten..." Figen için gazetelerde ilanlar çıktı, dostlarmın verdiği... BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Felsefede duyu- larla algılanabilen her şeye verilen ad. 2/ Döl verme yet- lcinlijHne eren... İki üç yaşındaki erkek koyun. 3/ Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı... Av- cının av beklemek için taş yığınların- dan yaptığı pusu. 4/ Biı düşünceye gönülden bağlı bu- lunma... özel ge- zinti gemisi. 5/ Bir nota... Aydın 1 ın bir ilçesi. 6/ Bir şeyin kenanna kısa bir süre için oturmak. 7/ Bir spor takımının gözde oyuncusu... Bir renk. 8/ Ünlü bir gülmece ya- zanmız. 9/ tşyeri olarak kullanılan birkaç katlı yapı... Mesaj. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Ik- tisadi bir değerin sağladığı gelir... tlenme. 2/ Edremit Körfezi kıyısın- da turistik bir merkez... Bal koyma- ya yarar kUçük tekne. 3/ Bir cins antibiyotik. 4/ Ses... Duvar içinde bırakılmış oyuk bölüm. 5/ tntikam... "— oluyor halimi takrire hicabım / Ûzme yetişir, üzme fırakınla harabım" 0^»- gâr Hanım). 6/ Tabaklanmış deri... Küçük çapa. 7/ Korular- da yaşayan ve eti için avlanan bir kuş... Tavlada bir sayı. 8/ Namaz çağnsı... Pamuktan dokunmus basma. 9/ Şalvann Us- tüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan giysi... Nikelin sim- gesi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear