25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
«AYFA CUMHURİYET 16 MAYIS1992 CUMARTESİ 12 DIZI-YAZI Türkiye'nin en yakın ticari ortağı Özbekistan'ın yıldızı, pamuk, doğalgaz ve altın madeniyle parlıyor Sarı, mavi ve beyaz altııı diyarı Türk sermayesi İpek Yolu'nda ABDURRAHMAN YILDIRIM ve BÜLENT KIZANLIK araştındi - 3 — Özbckıstan, Türki cumhun- yctlcr arasında şu anda Türkiye'- ye cn yakın ekonomık ve tican partner görünümünde. Tıcan bı- rikım ve sanayı agsından diğer cumhumetlere oranla daha ı>ı bir konumda. Bugüne kadar ya- bancılarla 17jointventure(ortak yalınm) anlaşması imzalamış. Özbekistan'ın başlıca tarım ka\naeı pamuk. 5 3 mıl>on ton- Onerilen başlıca ticaret ve yatırım işbirliği konuları kracab taMltaı Verel Sanayı BakanbOı • Calışır durumdakı gıda maddelen tşleyen fabrtka laf ve konserve üreöm. • Tetett, kadrfe, pamuk üretımı • örgü mamuHer üreümı • Koton etyaf ışteme • Tûketm mallan. etektnklı ev aleden, üııuten, detenan vb. ürebm • Koton artıklan • Milli kıyafetler • Naluş işleme mallar • Altm nafcış ışlemeler • Sanayi tuzu • Havtu ve yatak çarşafı •Termoslar • Sefam* mallar • Mûak aletten • ÇakmaMar • Bıçak ve çofap • Maden ıpHk • Fabnka tipı kadife kumaş • Altın nataş mamul üreOmı ıçtn gerekt parçalar Ticaret Bakanbğı > Kûçök dûkkamar • Işlenmtş koton •Ipekli kumaş • Ure • Et, şeker, yafl. çoaık maması, bujday, ışlenrriş ya da ham gıda maddeteri. Ener)ı BakanbOı • Izolasyon malzemesı üreonn • Art* kömürden btok panei briket • Kartnt Ormanalık Devtet Komitesı • Kutu bal (25-30 gr) • Işienrmş badem • T*ta hammaddelenn kurutul- ması ve pakedenmesı tçın gereklı araç gereç Devtet Petrol Uretme Komitesı • Kuilanıma uygun motor yajı • Petrol daûıtım ıstasyonlan Mazot tukımbası ûretımı Uzkoopuneshtrjrg • Domates sosu ûretm fabnkası • Tetrapak teknototısjyle tnl ambatajlama « Yün 'qteme • MaOaza ** restoran kurma • Dış ve iç tıcaret Inşaat Malzemeten BakanlıOı • Yanmaz mafceme ûrettnı • Belon • Tıbbi mabeme üretımı • Mçı • Beton ekjpmanı üretımı • Çını • ünolyum üretımı • Serarmk • Doğal taş ve mermer ûretımı • Tuflla •Ateş tufllası • Belon teknok>)isı • Ooflal taş çıkarma ve işleme teknolojısı •Cam paketteme • Kalsıyum soda • Potpfopılen •PVC • Ookme demır teknotoıisı Uzmedihpex • Seımaye kurumlan kurmak • Hastanflter • Tıbbi ekıpman ûretımi Tıtobı hammadde — Tanm • Pamuk yebştrme • Pamuk ve yün jşie • tpekç» ve üretımi • İlaç ûretimı S. Kaynakton BakanlıOı > Sıhhı emta ûretımı • Tanmsal mal işleme. depotama • Et, peyntf, meyve suyu ûretımt - > Koyun postundan gryım eşyalan > Tujjla fabnkası • Su teknoto|isı projeteri Otomtbıl H*Hıye Bakanlıgı •Otobüs montaji • Uluslararası nakSye luk yıllık üretimıyle dünyanın belli başlı pamuk üreticilerinden. Fergana Havzası'nı su!ama\a açan Özbekıstan mey\e-sebze üretımınde de lıder ülkelerden bı- rı. Ha>vancılık da gelışmiş durumda. Buna paralel olarak çarşı. pazannda da alış verişler diğer cumhuriyetlere oranla da- ha canlı. Özbekistan, Türkmenistan kadar olmasa da yine önemli miktarda doğalgaz rezervine sa- hip. Peırol de var. Hıdroeiektrik santrallanyla önemli bir elektrik üreticisı konumunda. Sanayide kimya. doğalgaz üretimi. tekstil. pamuk toplama makineleri \e halıalık önde geliyor. Zengin mermer yataklarına sahip \e mermer işlemeciliği ge- lişmiş. Mobilya sanayii de yine öncü sektörlerden biri. Aynca te- lcvizyon, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi beyaz ve kahveren- gi eş>a üretiminde yine cumhuri- yetler arasında en önde bulunu- yor. Semerkant. Nomazkan, Ho- kant \e Buhara şehirleri Özbekis- tan'ın önemli sanayi merkezleri. Özbekıstan'ı diğer cumhun- >etlerden ayıran bir özellığı de tunzm poıansiyelinın yüksek ol- ması. Taşkent. Semerkant \e Buhara tanhı eserleriyle tunstık açıdan önemli bir çckım merkezı olmasına karşın yatak kapasitesı ve turistik hizmetler açısından çok zayıf. Bu aianda büyük boş- luk var. Türk yattnmcılann bir bölümü bu alana yönelmiş du- rumda. Pet Holding. Semerkant" ta 50 milyon dolarlık dört yıldızlı bir otel inşasını üsllenmiş. Pet Holding aynca Taşkenı'te 10 milyon dolara bırderi işleme fab- rikaşıdakuracak. Herikiyatınm da Özbekıstan ile ortaklaşa gcr- çekleşunlecek ve ödemc pamuk- la yapılacak. Özbekistana yönelik sanayı \atınmlan arasında Yaşar Hol- dıngin ABD'nin üç büyük blu- cın \e spor giyim üretıcısınden biri olan Jordachc ilc ortak bir fabrika kurnıası da yer alıyor. Taşkent avnı zamanda Orta Asya'mn fınans merkezi olmaya aday. Özelleştırmenin hızla de- \am ettiği Özbekıstan'da seıma- ye pıyasasının gclışıırıîmesı amacıyla menkul kıymeıler bor- sasının kurulmasına çalışılıvor. Yabancı sermavevı cekmek ıçm kanun da çıkarılmış ve vergi rnuafiyeti getirilmiş. Çukurova Grubu Taşkent'tc bir ofıs açmış. Orta Asya'va yö- nelik faaliyetlcrinı bu ofisten sürdürüyor Grubun patropu Mehmet Emin Karamehmet. Öz- bekıstan ıle Taşkcntte ortak bir banka kurulmasına ilişkin bıran- laşma da imzalamış. Özbckistan"ın clindc kalkın- masını fınansc cdecek bir başka olanagı daha \ar: Altın. Saflık derecesi yüzde 99.9 olan özbe- kistan altını dünyanın en kalitclı altını. Ve yılda 250 ton altın çı- kartılıyor. StRECEK Özbekistan başkenti Taşkent'te Lenin Meydanı metro istasyonu. PORTRE ÖZBEKISTAN Yüzölçikmi: 447 bın km1 Nüfus; 20.3 milyon Başkent: Taşkent Çalışan nüfus: 6.2 milyon Ktşi başına gelir: 1056 ruble Başlıca ürünleri: Kömür. doğal ga/. altın. çımento Topiam ithalat: 12.3 mılyar ruble Toplam ihracat: 10.4 milyar ruble Ortalama avlık ücret: 170 ruble Altın çıkarmak üstün teknoloji ister• Türkı cumhunyeılcr. bağımsızlıkla- ,nnı kazanmadan önce Moskova'ya göndermek zorunda kaldıklan altınla- n. şımdı nasıl değerlendıreceklenni araştırıyorlar. Yıllık 43 milyon tonluk altın üretımıyle Türk Cumhuriyetleri arasında parla>an Özbekısian. Türk yatırımcılann da ılgisini çckıyor. Türk yatınmcılann Özbekistan'da altın çı- karacağı \olunda haberler özellıkle son günlerde yoğunlaştı. Bu aianda en çok adı geçen firmalardan Temizocak Kuyumculuk AŞ'nın Yönetim Kuru- lu Başkanı Yılmaz Temizocak. "Bu işe bızim ne paramız ne teknolojımiz yet- mez. Olay büyütülüyor" dedi. Temi- zocak, Türk kuyumculuk sektörünün Orta Asya cumhurıyetlenndeki ışlevı- nin. altını çıkarmak değıl. işlcmek olduğunu vurguladı. Yılmaz Temizocak. Türkı cumhuri- yctlerdeki altın potansiyelınin ıki biçimde ortaya çıktığını anlaltı. Temi- zocak, "Devletlerin clinde allın \ar Firmalann. bakır fabrikalannın da elinde altın var. Bunlareskıden merke- zi hükümete gönderilmek zorundaydı. Bu altınlann nasıl değerlendınleceğıne Moskova karar veriyordu. Ancak ba- ğımsızlık ilanlanndan sonra bu altın- lar cumhuriyetlerde kaldı. Şimdi bunlan ışleyip, mücevherat haline ge- tirmenin yollannı anyorlar" dedi. Temizocak. bakır fabrikalannın altın rezervinın bakınn elektrolızi sırasında ortaya çıkan allından oluştuğunu kav- deıti. Türkiye'deki Sarkuysan. Rabak gibi bakır işletmclenndc de bakır ano- tundan altın elde edildiğini söyleyen Yılmaz Temizocak. "Bu alıının mık- tan normal bir bakır ışleımcsinde 15-20 tona ulaşır Külçe altın halınde- dir. Bunu satarak değil. ülkelennde işlevıp mücevhere dönüştürcrek dc- ğerjendinnek ıstıyorlar" dedi. Özbekıstan ve diğer Türk cumhuri- yetlerinde bu şekilde eldc edılen altının işlenmesi ıçin tesis kurma önensının. bu cumhuriyetlerlc takas yoluyla tica- ret yapan Türk aracı fırmalanndan geldiğini belirten Temizocak şo> lc dc- dı: "Bu ışlcr kolav olmuyor. Hükü- meı. bakanlık kabul etmıyor Görüşmelcr dcvam edıvor Sonuç al- mak ıçin cylül-ckım aylannı bcklivo- ruz." Alıın çıkarma işlemınin Türki\e"- dekı 3-4 büyük altın şırkctınin dc gücünün üstünde bir teknoloji ve fi- nansman gerektirdiğini anlatan Yılmaz Temizocak. "Zaten Türkiye'- deki altın arama noktalannda Avust- ralya, Kanada ve Amerikalılar çabşı- yor" dedi. Batılı firmalann bu cum- huriyetlerdeki faaliyetlerinde Türk şirketlerinin yardım ve girişüncili- ğinden faydalanabileceklerini, böyle ortaklıklarla bağlantılar kurulabilece- ğıni dc ıtadc eden Yılmaz Temizocak. Diinva Altın Konsc\ı"nındesteğınede ıhtiyaç olduğunu savundu. Temizo- cak. "Bu ışlerçok üst düzcyde ecrçck- leşıyor. Bir ABDIı firma ABD Dışişlcn Bakam'nın zi\arctı sırasında yapılan göruşmcler sonuçu maden ış- îetmc hakkı alabılmış. Özbek altını kısa vadede hayal" \orumunu >aptı. Dünva Allın Konseyı Türkıvc ıcm- sılcibi Siurat Akman ısc konsc\ın kâr amacı gütmc\en bir uluslararası der- nek slatüsünde olduğunu haiırlaia- rak. finansal dcsteğın mümkün olmadığını kaydetti. UZAK Asya'daki kanndaşlara karşı özel görev ve sorumluluklanmız olduğunu unutmamalıyız Hangi modeliönereceğiz soydaşlara? • — 3 — '' Gezinin son günüydü. Eşya- RIIZI konukevinin giriş katına mdirmiş artık vedalaşıyorduk yeni tanıştığımız Aşİcabadlı «Jostlarla. Demek. 27 arahk cu- ma. Vedalaşıyor muyduk? As- lında, söylenecek fazla bir söz de yoktu galiba. Bütün gezdle- nn gezi sonu hüznü, demek ğene de kendiliğinden gelmiş çökmüş kı... Sanki sessizdi sa- (on. Televizyonun başındaki milisin telsizinin cızırtısı ta bu- raya kadar geliyordu. Eşyamın y"anı başında. bir sandalyeye llişmiş. demek kolay kolay ön- jenemez o gezi sonu hüznünün çekimine gene de kapılmış git- mişim... Heyetteki meslektaş- lardan M. Kemal Öke'nin sesi- he irkildım birden: "Bugün çok güzel bir iş yaptım" diyordu, hemen önümüzdeki bir bavu- lun üzerine özenle konulmuş uzunca bir kağıt tomannı gös- tererek, usulca: "İki resim saün aldım." Meğer, sayın bakanla birlik- te, sabah, sanatçılar sitesine git- mışler. gezi programı gereğj. ""Sanatçılar sitesi mi? Türk- menistan'da?" Hem de Aşkabad'ın merke- ande. Gogol Caddesi üzerin- deymış ve Karl Marx alanına bakıyormuş site. Üstelik, dış yüzü usta işi rölyeflerle kapb, Aşkabad'daki beş altı katlı, gü- zel ve görkemli bırkaç yapıdan bıriymiş. Her sanatçının da ayn bir atölyesi varmış sitede. "Biliyor musunuz?" diyordu, "Ben üniversiteyi Londra'da okudum. Yani, uzun yıllar Londra'da kaldım, Paris'te kal- dım. Oralarda da birçok ünlü ressarrun atölyesine gittim. Ama şunu içtenlikle belirtmek isterim kı, ne Londra'da ne de Paris'te buradakiler kadar mü- kemmel bir ressam atölyesi gör- düğümü hatırlıyorum." Atölyeleri gezerken, bir res- samdan da iki tane resim saün almış. Biri, tual üzerine yağlı boya, Sultan Sancar'ın bir port- resiymiş. Bir yere not etmemi- şim, ama aklımda kaldığı kada- nyla, çok ucuzdu, "100 dolara aldım" demişti galiba. Ötekisi de, karton üzerine karakalern, bir Türkmen kadını resmiymiş, yanlış anımsamıyorsam ona da "50 dolar" mı demişti ne? Söy- lediği rakamlar, gercekten, ina- nılmaz ucuzdu. Orneğin, bugün Türkiye'de, 100 dolara, yani to- pu topu 700 bin lıraya yağlı boya bir resim satın alabil- mek... Olacak iş değildi. İşte, o tualle kartonu iç içe özenle sa- np rulo haline getirmiş. aman başlanna bir kaza gelmesin di- ye bir an eksik etmiyordu gözü- nü üstlerinden. Gözünün önünden ayırmıyordu. "Gerçekten de bedava imiş... Tam zamarunda yetişmışsıniz" dedim. Şaşırdı. "Anlamadım?" dedi. "Şayet bir iki ay sonra gelsey- dinız buralara, sanmam ki res- sam messam bulabilirdiniz ora- larda." "Niçin?" "Sitenin, kentin tam merke- zinde olduğunu siz söylüyorsu- nuz ya" dedim, "'Hele bir ser- best rjazar ekonomisine geçsin- ler yann, o zaman görün bakakm, ressarnlan filan, böyle kentin merkezindeki lüks bina- larda hâlâ bırakıyorlar mı? Al- lah aşkına, arada bir gelecek birkaç turiste 50 dolara, 100 do- lara birkaç resim satarak, o lükssemtlerdeki kocaman, lüks atölyelerin kirasını ödeyebilme- nin olanağı var mı hıç? Bunlar da sosyalızmin lüksüymüş işte. Yann, devletin kendısi hemen çıkanr o sanatçılan o lüks bina- dan, hiç kuşkunuz olmasm." "Peki, kime kiraya verir?" "Kime olacak... Sayısı hızla çoğalacak avukatlara ve dok- torlara. Çünkü, dedim ya, hele bir serbest pazar ekonomisine geçsinler... Ertesi gün en çok ge- reksınim duyacaklan meslek- ler, avukatlık ve doktorluk olacaktır. Yani, yann buradaki binalann yüzlerini de, tıpkı biz- deki gibi. avukat ve doktor ta- belalan bir anda pıtrak gibi saracaktır." Çünkü, biz de 1950'li yıllar- da. gerçekten neredeyse aynı olaylan yaşamıştık Anadolu'- da.. Örneğjn. İkina Dünya Sa- vaşı'nın özel koşullan, tıpkı bugün Orta Asya cumhuriyet- lerinde olduğu gibi, bizde de, 40 yıllık tek parti iktidannı bir ol- dubittiye getirip yıkmış ve ülke- yı ansızın demokrasıye kavuş- turmuştu. Demokrasimizi korumamız için de, mutlaka bir an önce serbest pazar ekonomi- sine geçmeliydik ve ülkeyi ya- bancı sermayeye açmalıydık. Ama, toplumsal yapunız; he- men serbest pazar ekonomisine geçebilmemiz, ülkeyi yabana sermayeye açabilmemiz vb. içın. acaba gerçekten yeterli bi- rikimlere sahip miydi? Ekono- mimiz ne durumdaydı acaba? Üretim ılişkilenmiz hangi aşa- madaydı? Doğrusu, kımsenın aklından bile geçmiyordu böy- lesi sorular. tkinci Dünya Sa- vaşı'nı sanki, hem de tek başı- mıza biz kazanmışız gibi, gene Aşkabad'ın yeşil alanlar ortasındaki lüks semtlerinde bugün resim atölyeleri var. Gün geBr de a>ukat ve doktor tabelalarıyla çepecevre kuşatüırsa hiç şaşmamak gerek. inanılmaz bir. sevincın çılgın çevrisine kapılmış, ter ter tepi- niyorduk. Nasıl unutulur! Cumhurbaşkanımız bile, "Küçük Amerika olacağız!" di- ye nutuklar atıyordu, kendin- den geçmiş. Üstelik, o koşullarda bile, Orta Asya'daki soydaş cumhu- riyetlenn bugünkü dunımlan- na oranla, bize üstünlük sağla- yacak kimi avantajlannuz da yok değildi. Örneğin. en önem- lisi, Avrupa'da savaşa katılma- mış birkaç ülkeden biri olduğu- muz için. hem yıkılmamışük hem de dış satışımız artrruş ve Merkez Bankası'nda hatın sa- yılır bir döviz stokumuz birik- mişti. Sonra, ne de olsa bir büyük imparatorluun vârısle- nydik. Bu nedenle de, gerek toplumsal, gerek ekonomik, ge- rek politik, büyük deney ve bil- gi birikimlerine sahiptik güya... Ama, üzülerek belirtelim ki. beş para etmedi hiçbiri... Tepe- den inme serbest piyasa ekono- misi, bir anda allak bullak etti bütün toplumsal yapımızı. Bü- tün doğal dengelerimiz bozul- du. Ekonomimiz altüstü oldu. Hatın sayıhr döviz stokumuz da güneş görmüş kar gibi eriyi- verdi birden; kâr etmedi ve kaş- la göz arasında ta gırtlağa ka- dar batıverdık dış borca. Artık bir karmaşa, bir kaos... Tozdan dumandan göz gözü görmü- yor, bir yağma dönemıdır baş- lamış... Kapanın elinde kalıyor her şey ve kan gövdeyi götürü- yor yağma yüzünden... StRECEK POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Akla Karamn Savaşı... Zencilerin aşağılandığını, linç edildiğini romanlarda okur, filmlerde seyrederdik. Sonra televizyon çıkt, es- ki linçleri gösterdi. "Ne de olsa bunlar geçmişte kaldı..." der, avunurduk. Artık kökünün kazındığı kanısındaydık. Köle zenciyi Af- rikadan getiren de beyaz Amerikalıydı, tepesi atbğırv da linç eden de... Bir hiç yüzünden zenciler linç edili- yor, asılıyordu Asmalar bir bayram sevinci içinde oluyordu. Çocuk aklımızla zenciden yana olamazdık da filmdeki zalim beyazdan yana olurduk. Bunlar hep Amerikan filmleri görmemizden geliyordu. Gungadin'i az mı alkışlardık; toyluk!.. Kunta Kinte'nin torunlan ile Yankee'lerin arasındaki anlaşmazlık gün geçtikçe kapandığındaıı sevindiğimiz oluyordu. Gün geçtikçe, beyaz ırk-siyah ırk sorununu çözmüş bir Amerika istiyorduk. Beyaz siyasetçiler arasına siyahlar da karışıyordu. Beyaz devlet adamla- rı olduğu gibi, az da olsa, siyah devlet adamlan, vali- ler, yargıçlar, subaylar çıkıyordu. Kafamızda beyaz ırk-siyah ırk sorununu çözmüş bir Amerika imgesi yer etmişti. Bir ülke eğer süper ise siyah-beyaz sorununu çoktan çözmüştü. Yanılıyormuşuz! Zenciyi linç eden polisleri bağışlayan bir jüri ortaya çıkmıştı. Bir amatör kameramanın çektiği, linç eden polisler aklanıyordu. Tam süper bir gücün adaleti olur dediğimiz sırada, bizim süper emeklilik gibi adaletsiz bir olay karşımıza dikıliverdi. "Napıyordu bu beyazlar?" Bu beyazlar siyah-beyaz kavgasını Los Angeles'ın göbeğinde yeniden hortlatıyorlardı. Amerikan halkı şaşkındı. Kimileri ırkçılık yapmak için bunu fırsat belle- mişlerdi. Seçim arifesinde Başkan Bush'a bu oyunu kim oynu- yordu. Etekleri yanmışcasına, zencilerin linç edildiği yere koşuyordu. Yüze yaklaşan ölü, bine yaklaşan ya- ralı vardı. Amerika yeniden çağımızın gerilerine düşü- yordu. Sovyet imparatorluğunun yıkılışı ile rakipsiz ele geçirdiği süperligi yitiriyor muydu? Irkçılık hortluyor muydu? Zencilerin metroda, trende, tramvayda, otobüste, lo- kantalarda yerleri ayrıydı. Amerika'da kalkmıştı, ama Güney Afrıka'da hâlâ vardı. Amerika, beğenmediği Güney Afrika gibi mi olacaktı? Kristof Kolomb, durup dinlenmemecesine Batı'ya gıttiğinde Amerika'ya ulaştığını bilmiyordu. Buraları Hindistan sanıyordu. Adını çok sonra Amerika koyduk- ları bu kıtaya vardıkları zaman yıl 1492'ydi. Tam beş yüz yıl önce... Oysa Osmanlı padişahlanndan Fatih Sultan Mehmet Istanbul'u elli yıi önce almıştı. Fatih Sultan Mehmet şiirler yazıyor; bir elinde gül, Italyan ressamlarına tablosunu yaptırıyordu. Burayı keşfe- denler ipek giysilere bürünürken, buranın insanları kırmızı tenliydiler. Beyaz tenli adamla kırmızı tenli adam karşı karşıya geldi. Ikisinin de birer uygarlığı vardı, ikisi de birbirinden habersizdi. Fatih, Anadolu uygarlığına sığınıyordu, kırmızı tenli adam Inka uygarlığı ile besienmişti. »iki uygarlık birbiriyle çatışıyor. Bu ilk çatışma ki gü- nümüze dek sürecekti. Kırmızı tenli adamın etkisi azal- dığında Afrika'dan kara tenli adamlar (köleler) getire- ceklerdi. Altın uğruna, bakır uğruna, demir uğruna bir savaş veriliyordu. Beyaz adam eline ne geçerse be- nim olsun diyordu. önce kırmızı, sonra kara tenlilerin üstüne gidildi. Ikisine de köle gözüyle bakıyorlardı. Kırmızı tenli adam köle gözüyle bakmamıştı. Ama şim- di beyaz adam her ikisine (kırmızısına ve karasına) köle gözüyle bakıyordu. Zenciler linç edilir, mahkemeler haksız karar verir- ken ak-kara kavgası tarihin derinliklerinden geliyordu; kromozomların savaşıydı. BULMACA 9 SOLDAN SAGA: 1/ Gravür, desen, fotoğraf gibi şeyle- rin yerleştirildiği kartondan yapıl- mış çerçeve. 2/ Es- kiden kullanılan kukuletah bir ceşit yağmurluk... Uzunçalar da deni- len 33 devirli plak- lan belirtmekte kullanılan kısalt- ma. 3/ Su... lcine pirinç, hurma gibi şeyler doldurula- rak ağzı dikilen kulpsuz zembil. 4/ Yüce... Davra- nışlan ince ve narik olan. 5/ Kenar süsü... övme. 6/ Yemek... Susamu- rundan elde edilen post. 7/ Balı alınmış petek... llenme. 8/ Dog- ma... Çanakkale Boğazı'nda pek çok deniz kazasının meydana gel- diği burun. 9/ Argoda esrar... Kah- veci tepsisi. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Be- yaz iş işle mekte kullanılan bir çe- şit parlak pamuk ipliği. 2/ Bir ticaret senedinin üzerine yazı- lan kefillik... Tiyatroda sahne. 3/ Kalayın simgesi... Akıl... Sa- niyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi. 4/ Iskam- bildeki maçarengineverilen bir başka ad... Haberci. 5/ Halk edebiyatında uyağa verilen ad... Mezopotamya'da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 6/ Bir elektrik devresine istenilen de- ğerde ek direnç katmak için kullanılan düzen. 7/ Yurdumuz- da bir göl... Bir renk. 8/ övünme... Yabancı şeylerden ann- mış. 9/ Güney Amerika'nın tath sulannda yaşayan yırtıcüı- ğıyla ünlü balık. "BURSA ÇAĞDAŞ'IN 10. SAYISI ÇIKTI Yerel başındaki araştırmanın ilginç sonuçlan "Gazeteayım, çalışkanım bıçak sırtındayım" 5 "tuğlu" otel g«liyof ( BÇ / Ayın konusu ) TSYD " ogul" voriyof. (Tayfun Çavuşoğlu) Gazstseiler, 1 MAYIS'U sizlsr neredttydiniz? (Sedat Pışırıcı) C«Mtt« işkanca izteri ( Kudu Esertdemır) Kaybolan Maslsk: Gazatocilik (Mustafa Kjrman) Aynca Yazılanyla;Arzu Yılmaz. Yılmaz Akkılıç, Kemal Sulaoglu. Yuksel Baysal. Banu Demırağ "Bursa Çağdaş" ı, Ezgı Kıtabevi'nden (Burç Ps)) edınebilır ya da Halk Bankası Bursa Şb 58002800 nolu hesaba 60 000. (altmışbın) TL yatırarak 1 yıllık (12 sayı)abone olabılirsıniz Yazışma Adresi: P.K.584 UIucami-BURSA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear