22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN1992 SALJ 12 DIZI-YAZI BURASI TURKİYE HALÛK ŞAHİN Barış Adlı Öksüz Çocuk Geçen cuma günü Boğaziçi Üniversitesi'nde "Barış Ça- hşmaları" konulu bir uluslararası konferansa katıldım. Üniversite'nin Dış llişkiler ve Araştırma Merkezi tarafın- dan düzenlenmişti ve bu konudaki ilk bilimsel toplantı olması nedeniyle önem taşıyordu. Batı dünyasının belli başlı üniversıtelerinin birçoğunda bu konuda dersler veri- lir, araştırmalar yapılır. Bizde yeni başlıyordu, en azından bu açıdan ilginçti. Gelin görün ki birkaç görevli dışında kimse barış toplarv tısına rağbetetmedi. Yabancı konuşmacılardan birkaçı da yol parası bulamadıklarından gelememışlerdi. Gönderi- len bültene rağmen basında da bu ilginç toplantıyla ilgili teksatıryoktu. Düşündüm: Acaba konu barış değil de savaş olsaydı böyle mi olurdu? Kuşkusuz, hiç de böyle olmazdı. Yabancı konuşmacılar birtakım kurumlardan kolayca yol parası bulurlardı. Başka birileri de gelmek için başvururdu. SaJon dolar, gazeteci- lerin flaşları patlardı. Bir kez daha anladım ki günümüzde barış hiç popüter bir konu değil. Sorunların şiddete başvurmadan çözümü fazla ilgi görmüyor. Barış taraftarları marjinal kalmanın ötesine geçemiyorlar. 196O'lı yıllarda gençliğin çok tuttuğu bir slogan vardı: "Savaş ilan etseler ve kimse çarpışmaya gelmese..." 1990'lardaki gerçek: Barış ilan ediyorlar ve kimse tadını çıkarmaya gelmiyor! • • • Savaş, 20. yüzyılda insanlığa büyük kayıplar verdirdi, dehşet verici acılar yaşattı. Buna rağmen, hemen her yer- de sürekli olarak hazırlanılan bir proje savaş. Barış ise romantize ettiğimiz ve üzerinde fazla düşünmediğimiz bir kavram. Bir proje hiç değil. Neredeyse rastlantısal birşey. Çevrenizdeki insanlara barıştan ne anladıklarını sorun: Size olsa olsa savaşın tersi olduğunu, savaş bitince ban- şın başladığını söyleyeceklerdir. Oysa durum hiç böyle değil. Savaşın olmaması ille barışın egemen olacağı anla- mına gelmiyor. Çoğu kez barış, savaşa hazırlanılan, onun için silahlanılan bir dönem olarak kullanılıyor. Oysa ger- çek barış, toplumların daha sürekli ve yaygın barışa hazır- landıkları dönem olmalı. . Barışa hazırlanmak, savaş psikolojisini dağıtmak ve özellikle "düşman" imgesini toplum olarak irdelemek de- mektir. Savaşa hazırlananlar bunu çok iyi bilirler: Onlar da düşman imgesini güçlendirmek, bir insan topluluğunu nefret edilir hale getirmek, insanlıktan çıkarıp canavarlaş- tırmak için ellerinden geleni yaparlar. Körfez Savaşı öncesinde Batı propaganda aygıtları bu süreci Saddam Hüseyin'e büyük bir başarıyla uyguladılar. Onu "Hitler kadar tenlikeli", yok edilmesi gereken bir ca- navar olarak betimlediler. Kuveyt'in işgalinden iki ay önce U.S. News and VVorld Report Dergisi'nin kapağında Sad- dam'ın şeytani bir portresinin altında şöyle yazıyordu: "Dünyanm en tehlikeli adamı." Bu betimleme çözüm yolunu da kaçınılmazlaştırıyordu: Savaş! Bizler Türkiye'de şu dönemde bu "düşman yaratma" süreci üzerinde dikkatle durmalıyız. Birtakım önyargılan körükleyip birtakım olaylardan yararlanarak bir grubu öte- kinin "düşmanı" olarak damgalama çabaları ne yazık ki yol alıyor. önerilen çözüm şiddettir, savaştır. Şu anda kimbilir kaç yerde kaç kişi silahlı mücadele, ya- ni savaş planları yapıyor? Kimbilir silahlara ne milyarlar harcanıyor? Ya barış? Barışa hazırlananlar kaç kişi? Onla- rın ellerindeki olanaklar neler? Savaş öğrencilerinin sayı- sı yüz binlerle ölçülüyor. Ya barış öğreneileri? Onlar kaç kişiler? Barışın da bir proje haline gelmesi gerek. Büyük bir pro- je! Ama o günler pek yakında görünmüyor. . 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: Millimaçlarahazırlık Futbol antrenörü M.Pegnem tarafından dün akşam milli takım o> unculanna bir konferans verilmiştir. Konferansın mevzuu teknık futbolun nasıl oynanacağıdır. Anlrenörün ingilizce olarak söylediği sözleri federusyon reisi Hamdi Emin Bev tercümeetmiştir. Antrenör bir futbol sahası şeklindeçizilmişolanbüyi' 1 ' birmasa üzerineiki muhasım takım farzederek ve oyunculan tavla pullan ile harekete getirerek konferansına canlı bir şekil vcrmiştir. Antrenör. futboldâ kazancın y üzde yetmiş beşi fıkir ile kazatulabilir cümlesilesöze başlayarakmüdafaa ve hücum oyunculannın karşıdaki rakip takımın vaziyetine nazaran nasıl bircephe almalan lazım geldiğıni müteaddid misaller ve hareketlerle ayn ayn izah etmtştir. Futbolcularda açık münakaşaya davet edildiği için onlar da muhtelif sualler sormuşlardır. Antrenör bunlara da cevap vermiştir. Konferans futbolculann fıkri kabiliyetlerini inkişaf ettirmek nokıasından çok müfıt olmuş, çok defa hatıra gelmeyen ufak bir hareketin netice üzerinde ne kadar müessir olduğu sarahatenanlaşılmışiır. OPERA MANUELA TARİHTEBLGÜN IN Lat.lmf ****»*#** *"-*""» B/fi &AR0K USr/ISL £D8t ÖlMÜŞrİJ G£ÇtGDÎĞr ÜÇ AIMANY/I (0O6UM ' üç £N DÜG. fi/A y OfÇf- OZCfN ÖA4ÜGLÜ Olf- ORHAN KEMAL'DENKEMAL SÜLKER'E (3) DDY'de muvakkathamaloldum10.V.944 Sülker kardeşim; Mektubunu bugün aldım.. Şimdi va- kit akşama doğru.. Pek erken sıcaklıkla- nyla Adana bir hamam halvetine benzi- yor. Güneş devrileli epeyi olduğu halde havada oynama yok. Bir atölye ha- vası kadar hareketsiz ve yakıcı günler ge- çiriyoruz. tş buldum. Sicilimin üstündeki yazıyı şuraya aynen ahyorum: ("T.C. -Münakalat Vekaleti- Devlet Demir Yollan İşletme Umum Müdür- lüğü. Adana Şehir Istasyonu -Muvak- kat (Geçici) Hamal. Sıra Numarası 1049- Raşid Ögüdcünün Nüfus Cûzda- nı ve bonservisine ait dosyadır. İstih- dam No. 440'dır. Tarih 18/4/944) Yukandaki resmi yazıyı taşıyan mavi zarfı hayatımın yegane namuslu vesika- sı olarak saklayacağım. Asli hamal bile değilim, muvakkat hamal. Bu beni ka-' tiyyen müteessir etmiyor, bilakis. Müte- essir olanlar anam, babam, kardeşlerim ve bir hayli samimi arkadaşlanm. Sını- fımdan kopuş tarihimi. bunun romanını ileride yazmak için ne güzel dokümanla- n depo edıyorum bilsen! Adana: n.5.944 Kardeşim; Mükemmel mektubunu zevkle oku- dum. Hikayeni de aynı zevkle, hatta ondan daha büyük bir merakla oku- dum. Hikayen hakkında bu sefer ilk iyi notumu verecegim. Bu belki, belki değil muhakkak, senin en iyi hikayen bence. Bunu neden iyi yazdın meselesine gelin- ce, çok iyi bildiğin bir muhiti yazdın da ondan.. Mamafı hikayenin en canlı, en muvafFak tipi, belki de ikinci planda kalmış olan "Ermeni Bedros" tipidir. Zaten bu hikaye bir "karakter" hikayesi olmadığı için, "tip yaratmak" meselesi arka planda kalır. Lisan güzel. Bilhassa "Traşide" olu-' şu, yani hikayenin gerek şekil, gerek muhtevasının traşide oluşu, sende bu sa- hada eskiye nazaran bariz bir terakkiye işaret ediyor. Bir kelimeyle, ben bu hika- yeni beğendim. Yukanya da gönderece- ğim. Benim hamallık vazifesine gelince: Bilfıil hamal değilim maalesef. Sırtımla çuval, balya, denk atmıyorum. Eğer böyle olsaydı, yahut olabilseydi, kendi- mi daha bahtiyar addederdim. Ama di- veceksin ki "bu o kadar zor bir şey mi? Istersen olur!" Hayır Kemal, bu çok zor. Neden mi? Çünkü malum. Ben Adanalıyım. Avukat Abdülkadir Ke- mali'nin oğluyum: Raşit'in "hamallık" yapışını bu memlekette bir parça fazla "züppelik" bulurlar. Sola doğru bir par- ça fazla tezahür olarak kabul ederler, çünkü onlar (sola doğru inhimakı) (aşın istek göstermeyi) böyle anlarlar. Ikinci- si, "küçük burjuva karakter"imi topye- kun atamadım ki hala.. "Herkes ne der?" "Ayıp!", "Arkadaşlann ne der- ler?" falan fılan ğibi bazı düşünceler şuurumda değilse de tahteşuurumda -maalesef, maalesef- yaşamakta. Eğer Adana'da değil, başka herhangi bir memlekette olsam yapamayacağım iş yok. Misal: Beyrut diyan. tki büyük hikaye mevzuum "zaman" bekliyor. Şunlardan birisine başladım bile. Mevzuum şu: "KayserT'ye bağlı köylerden birinde o yıl toprak mahsul vermiyor. Üç köylü, çahşmak uzere Adana'ya hemşerilerinin fabrikalanna geliyorlar. Bunlardan bir tanesi "kır- ma" makinesine kaptınyor. bir tanesi sıtmadan ölüyor, üçüncüsü de sıtmadan müthiş bir nöbet içinde. memleketine dönmek için istasyona geliyor, bilet alı- yor, trene bineceği zaman istasyon memurlan mani oluyorlar: Yasak. Üstü başı pek sefi!.. Bu trende ecnebiler çok. Öteki trene kal! Sıtmalı delikanlı, istasyon telaşesinin lakırdısı içinde titreye titreye olduğu ye- re, beyaz torbasmın üstüne çöküyor. Ta on iki saat sonra hareket edecek olan treni beklemeye başhyor. Bu fon üzerinde, Adana'daki fabrika- lannda iş şeraiti (koşullan), şehrin köy- Orhan Kemal, Türkiye Işçi Partisi'nin iki yöneticisiyle birükte yargüandıgı güHİerde lüyü istisman ve diğer teferruat işlene- cek. Öteki hikaye, kızını satmak isteyen bir "ırgadbaşının" sırf bir ticaret mua- melesi yüzünden kızını oğluna boğdur- ması hadisesi. Bunda da Adana Kürtle- rinin hayatı, tarlalarda buğday harma- nı, patoz ve koza tarlalannda ot dövme ameliyelerinı öğrenecegiz. Bu hikayenin yazılması. benim bu yaz Adana çiftliklennden birinde (harman) meselelerini bizzat tetkik etmeme vabes- te (bağlı).. Gerçi kısmen biliyorum ama, bazı teknik malumata ihtiyacım var. Neyse. mektubum burada bitsin ar- tık. Eski hikayelerimi yolluyorum. Se- nin. Kadir'in gözlerinizi öperim. Üsta- da, kansına selam ve saygılar. Yıldız ;llerinizi öper, kanmın selamlan. Raşid Kardeşim KemaJ; 16.VI.944 Mektubunu. antolojinı aldım. Zevkle okudum. -Bilhassa başlangıç- güzeldi... Yukanya (Nâzım Hıkmet'e) posta ettim gitti. Sana mahud bir kcyfiyetın havadisi: Muazzam biirolu işimden de çıkanldım. "Niçin?" diye sorma. ne bileyim ben.. Öy- lc işte.. Ben iki büyük hikâyeye hemen hemen aynı zamanda. birbirine müvazı olarak çalışmaktayım. Bu seferki çalışma tarzım hiç de evvelkiler gibı değil. Eskidcn daha ziyade heyecanımın kasırgasına kendimi kaptınrdım: bu heyecan beni alırsürükler- di. "H ; kâye nerede. nasıl bitecek?" bu benim ıçın tamamiyle meçhul kalırdı. Bir hikayenin heyeti mecmuasını (bütününu) ana hatlanyla kafamda canlandıramaz- dım. Şimdi bu tarz değişti İlk peşin düşünü- yorum: Me\zu ne? Neyı. niçin anlatıyo- rum? Birinci plana hangi tıp ve hangi elemanlan alacağım? Nihayet "bu hikaye- nin heyeti mecmuasıyle" ne söylemek isti- yorum? Tabir caizse. hıkâyemin üzerine oturduğu "felsefe" ne? İşte böyle bir hareket noktasından çıkı- yor ve heyeti umumiyeyi şuurumun önün- de tutarak. eserin hacmi. ağırlığı daima şuurumun terazisindeçalışıyorum. Hikâyelerim bitince size de göndermek, fıkirlerinizi almak ciheti en büyük arzum. Kadir'den başka şiir gkmadı. Şimdi onun eski şiirleri önünıde.. Ne zaman "şiir"e susasam evvelkileri tekrar okuyo- rum. Mesela: Bu seter biri söyledi: gitgide /ayıflıyormuşum. bircahilliktiredip bir çarka takılmış kendimi >ormuşum Nâzım'dan sonra bile bana kendini se\- diren, bana ze\k \eren şiirlerin sahibi el- bette "iyi şair"dir. O. Nâzırrfdan sonra en büyük şairimiz olmaya hak kazanmış ye- gane (kıynıet)tir. Baki hoşça kalın kardeşler! Siektupta tarih yok. Mektubu aldığım gü- nü not etmişim: 26.7.1944 K.S. Kardeşim Kemal; Sana bu mektubu getiren trenci benim teşzemin oğlu. Ona bu mektubu Ulukışla istasyonunda. alamınüt \azı\erdim. Sana uzun mektup yazmak için vaktinı şımdilik yok. Çünkü şu mahud askerhk teranesı genc. hem de sıkıalığıyia tepeme bindi. Üç gündcnberi Niğde'deyim. Ora as- kerlik dairesine yazıcı vermişlerdi. Adana"dan beri, beni aramakta olduğunu öğrendiğim polis ve yabancı askerlik şube- lerine bir türlü kendimi tanıtamadım. Her ne hâl ise. Şimdi gene Adana'ya dönüyo- rum. Nerde karar kılarsam oradan sana mektup yazar, bittabi adresımı de bildiri- rim. Bir oğlum oldu. adını Nâzım koyduk. Benim hikâyeleri okujun. Sonra genc ba- na yollarsınız. Başkaca vazacak bir şeyler yok. Hepiruzin gözlerinizi öperim. Hoşça kal kardeşim. Raşid Kemaiî Malatya 9.8.44 Kemalciğim; Sana "Telefon" adlı kitabımın müsved- delerini yolluyorum. Belki de babamın mütemadi ısrarlanna dayanamayacağım, tab edılmek üzre bu müsveddelerin bir kopyasını ona tutuşturacağım. Burada yalnız (11) adet hikâ\e var. Gerek yazı makinesinin ademi müsaadesi. gerekse bir takım düşünce yüzünden "Telefon" için on bir hıkâyeyle iktifa edeceğim. Bunlan oku veya oku\un. sonra bana iade edın. Adres malum: Raşid: Saruhan Mahallesi. Tuhafiyeci Bay Ne- ^at Durukan'ın evinde. Ev No. 50. NİĞ- DE Gözlerini öperim. R. SURECEK PENDİK ASLİYE BİRİNCİ HUKUK MAHKEMESİ 1991/398 Esas Davaa Arsa Ofisi Gend Madürluğu tarafından mahkememizde açı- lan 2942 sayüı yasanın 16, 17. maddeleri gereğince tescil davasımn yapüan açık yargüaması sırasında: Aşağıda isim ve en son bildirilen adresleri yazılı bulunan davalıla- ra mahkememiz tarafından tebligat yapüraası miimkün olmadığı gi- bi yapüan tüm yazışmaJara ve tahkikatlara rağmen davaüların tebli- gata sarih açık adreslerinin tespiti mümkün olmadığından dava lıla- ra dunıjma günü ve saaünin îlanen tebliğine kârar verilmiştir. Aşağıda hüviyetleri ve en son bildirilen adresleri yazılı bulunan da- vaklann duruşma günü olan 13.5.1992 tarihinde saat lO'da mahke- memiz dunışma salonunda hazır bulunmalan, dava ile ilgili her tür- lü yazılı belge ve delillerini dosyamıza duruşma gününe kadar ibraz etmeleri, delillerini ibraz etmezler ve mazeret göstermeksizin dunış- ma günü ve saatinde mahkememizde hazır bulunmazlarsa yargüama- nın gıyaplarında yapılarak karar verileceği, davalılara davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. DAVALILAR: Şevket Karataş TESClLl İSTENEN DAVA KONUSU TAŞINMAZ: Pendik Uçesi Kurtköy Köyü 6 pafla, 905 parsel sayüı taşınmaz. ŞİŞLt 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1989/495 Davacı Güneş Sigorta A.Ş. vekili tarafından davalüar Osman Ek- mekçi, Cengiz Ekmekçi, Cemalettin Bakırcı, Bilal Kurdal aleyhleri- ne açılan tazminat davası sebebiyle; Aksakb köyü, 61817 Beşikdüzü - Trabzon adresinde mukim da- valı Bilal Kurdal'a dava dilekçesi ve meşruhatlı davetiye ilanen teb- liğ edilmiş olup, yapüan yargılama neticesinde; Mahkememizce 1989/495 Esas, 1992/82 karar sayılı ilamı ile su- buta eren davanın kabulü ile 4.952.489.- TL'nin 11.5.1988 tarihin- den itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsüen tahsiline. bakiye 37.025- TL harcın davalılardan müş- tereken ve müteseisilen tahsüi ile Hazine'ye gelir kaydına, davacı ve- kili için hesaplanan 462.150.- TL ücreti vekâlet ile davacımn yaptığı 192.000.- TL yargüama giderinin yine davalüardan müştereken ve müteseisilen tahsili ile davacı şirkete verilmesine karar verilmiş olup, iş bu hüküm özetinin tebliğ tarihınden itibaren 15 gün içinde temyiz edilmesi, aksi halde kesinleşeceği karar tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 30.3.1992 Basın: 4266 İETT İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜGÜ'NDEN 8000 ADET KIŞLIK GÖMLEK SATIN ALINACAKTIR 1 — Yukanda cinsi ve miktan yazüı malzeme mektupla fıyat ve teklif isteme usulüyle ihaleye çıkarılmış olup teklifler şartnamede yazılı ka- nuni nispetlere göre hesap edilecek geçici güvence ile birlikte 6 Mayıs 1992 günü saat 11.00'e kadar Metrohan 4'üncü katında bulunan Le- vazım Müdürlüğü tç Alım-Satım Kısım Şefliği'ne elden verilecektir. 2 — lşe ait şartnameler Metrohan l'nci katında bulunan merkez veznesinden 100.000 TL. bedelle alınabilir. Basın: 25473 İSTANBLL 1. ŞULH HLKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1992 36Tereke Terekesine mahkememizce el konulan mütevefTa îlyas Güzel hakkında venlen karar gereğince: Besiktaş. Gayrettepe. Cemıl Aslan Güder Sok. Yılmaz Apt. No: 42/10 adresinde ıkamet etmekte ıken 9.3.1992 tanhinde vefat eden Beşıklaş. Di- kılitaş. Cilt. 007 11. Sayfa 85. Kütük: 1014 nüfusuna kayıtlı IlyasGüzel"- m terekesınde MK'nın 559 ve 581. maddesı gereğince el konulmuş ve deftennın tutulmasına karar \enldığınden alacdk ve borçlulannın I ay ıçerisınde mahkememiz dosyasına borç ve alacaklannı vesıkalan ile bir- likte kaydetürmeleri, deftere kavıt yaptırmayanların sürevı gecirmış sayı- lacaklan. alacak ve borçUnnın kabul edılmeyeceğı. duruşmanın 15.5. 1992 günü saat: 00.10'a muallak olduğu hususu ilan olunur. 7.4.1992 Basın-4169 SATILIK DAİRE Camlıkahve'de 2 oda bir salon, 80 m 2 . Tel: 502 23 69 KİRALIK DEVRE-MÜLK Bodrum Torba, SİMPA TATİL KÖYÜ•^n ^E 16-30 haziran devresi kiralıktır. 325 68 81 AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Yeniden Kavuşuıken!.. Yazar Ömer Polat anlattı PKK fıkrasını, şöyle: PKK, Güneydoğu'da bir yerde, bir GMC'nin belli bir saat- te, geçeceğini öğrenir; diyelim saat 11.00'de geçecektir GMC; gelgelelim bir türlü geçmez. Saat 12JX> olur, 13.00 olur, nh yok! Ellerinde tüfekleri, borrbalan beklemekteler. Biri üzgün, mırıldanır: — Allah vere de başlarına bir kaza filan gelmiş olmaya! İki yanda ölenler de insan; ölene öldüren de acıyabilir; iş işten geçtikten sonra pişman olabilir! Burada, Bekir Yıldız'ın bir sözünü anımsadım. Kaç yıl ön- ceydi. Hollanda'da bir kentin geniş salonunda konuşmalar yapıyorduk. Soz dönüp dolaşıp Kürtlere geliyordu. Bekir Yıl- dız, Urfalıdır. Oradakilerden biri Bekir Yıldız'a eleştiri getirdi, sordu: — Sen Urfalısır», bizdensin. Kürtler sorununa neden bizim gibi yaklaşmıyorsun? Bekir Yıldız, kızmıştı: — Ben senin gibi değilim, dedi. Ben Anadoluyum. Hem Kürdüm, hem Ermeniyim, hem Türküm, hem Süryaniyim. Ben Anadoluyum. Sen bana böyle soru soramazsınl Bekir Yıldız'ı kutlamıştım. Bekir Yıldız'ın bu yanrtı üzerine, hepimiz bir soluk almıştık. İnsan Hakları Demegi'nde de Kürt kökenli arkadaştar var; takılırız. Binali söylerdi, zaman zaman Kürtler kendi arala- nnda takılırlarmış; her halk içinde böyte espriler yaparlar; şöy- le espriler: "Kürdün iyisi olmaz ama, bu Kürt Kürtten iyidirl" ya da "Hasıh kelâm, Kürt Müslüman değit vesselâml.." Ka- muran İnan bir gün, "Her şeyi kaldırsalar, kürdili hicazkârı kaldıramazlar!" demişti. Tûrkler için az şey mi söylenir, şa- kadan... Cumhuriyetin ilk yillarında, Mustafa Kemal'in sofö- rü bir Kürt kökenliymiş. Tek araba var; Başbakan ismet Pa- şa da, o arabaya biniyor zaman zaman. Şoföre soruyor: — Kürdoğlu boş musun? — Boşum Paşam! — Haydi beni, filan yere bırakrver Yıllarca kardeş gibi yaşamış iki halkın çocuklan, kanlı bt- çaklı mı otecaklar? Kim getiriyor, getirmek istiyor onlan bu oyuna? Giderek, işler milliyetçiliğe, ırkçıhğa, şovenliğe mi dönü- şüyor ne? Bu dünyadan insanca yaşaytp gitmek yok mu? Vi- yana'da, Hinthorozu Erdal Bey'e sormuşlar: — Söyleyin yalan mı? Siz Güneydoğu'da insanlara b.. ye- dirmediniz mi? — Kontrgerillanın işlediği cinayetlere seyirci kalmadınız mı? Hinthorozu, bunların yanıtlarını vermesine vermiştir ama, ANAP iktidarıntn politikalannın yanlışları da, işi buralara ge- tirmedi mi? Cinayetleri işleyenler, hemen yakalansa, insan haklarına aykırı davranışta bulunanlar hemen yakalanıp ce- zalarını görseler, barış içinde yaşama kolaylaşmaz mıydı? Düşmanlıkları hiçbir zaman usum almadı... Karadeniz fıkralarını uyduranların Lazlar olduğunu duyar- dım; böyle şakacı halk görmedim! Gülmesini bilmeyen sev- giyi de bilmez. Gültekin Gazioğlu'nun oğlu Önder, Tandoğar^ da Kubilay Sokak'ta, "Ulaşcan" adında bir kitap pazartama yeri açmış. Kutlamaya gittim. Gültekin Gazioğlu'nun karde- şi Kahraman Gazioğlu'yla söyleşiyorduk; konu Kürtlerden, Lazlardan açıldı. Kahraman Bey, gülerek şöyle dedi: — Karadeniz'de de "LAKO" adında bir Örgüt kurulmuşl — LAKO mu, o ne demek? — Laz Kurtuluş Ordusu! (Bunlar şaka hal). İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı Karadenizli Eyüp Aşık, Güneydoğu gezisinden dönüşte, orada gördükierini an- latmış arkadaşlanna, şöyle demiş: — Güneyde öyle baskı var ki, bunun yarısı bize yapılsa, şimdi bağımsız devlettik! (O da çok şakacıymış). Beş ayı geçti yazı yazmayalı Cumhuriyet'e. Bu ilk yazım aylar sonra. Beş ayda neler yaptığımı okurlara anlatmak is- terdim. Almanya'ya, Kıbrıs'a gittim çağnlı olarak. Almanva^ da, Frankfurt'ta, Aydın Engin karşıladı, şöyle dedi: — Mustafa Abi, buralarda yitmeye filan kalkma, yazacak yerin de yok artık! Bir sokakta yitemeyecektim, yazatak yerim yok, diye. Öy- le dokundu ki! Bu beş ay içinde, Çağdaş Gazeteciler Der- neği Bursa Şubesi'nin yayımladığı "Bursa-Çağdaş" dergisi- ne iki yazı yazdım. Bir de "Avni" gülmece derglsine, Sennur Sezer'in isteği üzerine bir yazı. "Sabah" gazetesinden, ÇGD üyesi İzzet Kezer'in Cizre'de öldürülmesini protesto etmek için, 24 mart salı günü Anıtkabir'e, oradan Başbakanlığa yü- rüdük. Anıtkabir'de, saygı duruşundan sonra, ÇGD Genel Başkanı olarak özel deftere, duygularımı, düşüncelerimi ya- zıyordum. Yazı uzamıştı. Yazarken bekleşen arkadaşlardan biri, şöyle demiş: — Mustafa Abi'nin yazacak yeri yok ya, onun için özel def- tere böyle uzun yazıyor! Cumhuriyet'ten, okuriardan ayn kalmak, evlat acısı gibi koy- du. Yeniden başlarken, "Nerede Kalmıştık?" diye bir yazı yaz- mayı düşündüm. 5 Kasım 1991 Salı günü hazırlayıp, gazete- ye vermediğim, "30 Yıl öncel" başlıklı yazıyı, bu kez yayım- lamak isterdim. O yazıda, Nadir Nadi'yi anmış, onun 4 ka- sım pazartesi günü "30 Yıl Önce Cumhuriyet" kösesinde çt- kan yazısından alıntılar yapmıstım. Anlayacağınız, "Ankara Notları"nı, Nadir Nadi ustamıza yazdırmıştım. Seçimler bit- miş ama, hükümet daha oluşmamıştı. 1961'dekine benzer bir durum vardı. İşte, 5 kasımda hazırlayıp, tam İstanbul'a ge- çecekken, geri çektiğim "Ankara Notları" buydu. Aradan beş ay geçti, konu hâlâ güncelliğini koruyor. Nadir Nadi'nin otuz yıl önce yazdıklan, alınacak dersler taptaze duruyor. 1971'de gazetesinden uzaklaştınlan Nadir Nadi de bir yıl sonra, okur- ların direnişi üzerine dönmüş. Biz beş ayda, yine de erken yuvaya dönmüş sayılabiliriz. Yeniden kavuşurken Cumhuri- yet'i Cumhuriyet yapan okurlara selam olsunl OKURLARDAN Ekonomik ambargo kaldırılmalıdır Körfez sav aşıyla birlikte Irak'a karşı başlatılan askeri ambargonun yanısıra ekonomik ambargo da sürüyor. Ambargo, Irak'ta hergün masum insanlann ölümüyle sonuçlanıyor. Bu durumdanençok etkilenenler ise çocuklar oluyor.NÜSHED'inde üyesi bulunduğu, Nobel Banş Ödülü sahibi jPPNWninl991yılında İsveç'te yapılan 10. Dünya Kongresi'nde, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun kaldınlması için yok yönlû girişimlerde bulunulması oybirFığiyle karara bağlanmıştı. Israil delegelerinin bile karşı çıkmadığı bu karar doğrultusunda, IPPNW yöneticileri Birleşmiş MilletlerGenel Sekreterliği'ne başvurmuşlardı. Aradan çok uzun bir süre geçmesine karşın. ekonomik ambargonun hâlâ sürdürülüyor olmasından derin üzüntüduyuyoruz. NÜSHED, halen Birleşmiş Milletler'de tartışılmakta olan Irak'a ambargo konusunun sonuçlandmlmamış olmasını irisancıl düşüncelerle bağdaştıramamakta ve Irak halkına karşı bir saldın saymaktadır. Ekonomik ambargonun Irak halkı üzerinde yarattığı onulmaz sonuçlan dikkate alan yönetim kumlumuz, hükümetimizi Birleşmiş Milletler nezdinde acil girişimde bulunmaya çağınyor. Irak'ta gıdasızhk ve ilaçsızhktan çocuklann ölmemesi ve masum halkın daha fazla zarar görmemesi için, ^konomik ambargoya derhal son verilmelidir. PROF.DR.LEZİZ ONARAN NÜSHED Genel Başkanı PROFESSIONAL Research and report writing. Speech vvriting. Translating PLEASE CALL 3470997
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear