14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART1992CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR SANAT 13 KııştidspbufeışniAsı IBKöitör Servisi - Türkiye Ekanomik ve "M"oplumsal Tarih Vakfı tarafıncJan *" IKuşaklar Buiuşraası' adı alunda fcsaşlaulan yenı toplar.tı dızisinm âJkıncisine.ŞabanYıldızkonuk olarak k^aühyor. Türk-İş, TİP, DİSK kurucu ve y öneticilennden olan emekli sendikacı ^abanYıldız'ınkonukolacağı "Kuşaklar Bfuluşması' adlı toplantı dizisinde dLınleyıcıJer, YıJdız'ın kendisinden yaşam rukâyesiilebirbkte'birdönemir» tarihini' d £ öğrenme vesorulanyla aydınJanma fursaü bulabilecekler. Tarih Vakfı'nın Tanhçinin Mutfağı' adlı topiantı diasinden ayn olarak ayda bir kez düzenlediğı 'Kuşaklar Buiuşması'nın ikiıicisi saat 14.00'te Marmara Belediyeler Birliği Konferans SaJonu'nda yapılacak. Marmara Belediyeler Birliği Oeğirmen Sokak No: 15 (İstanbul Ticaret Odaa Yanı) Eminönü Tiyatroca konuşmak • Jtuhâr Servisi -Tiyatro Eleştirmenleri . Birüği'nin(TEB)dÜ2enlediğiCevat Çapan ve Hafuk Şevket Ataseven'in 1 yönettiği 'Genç Tiyatrocular Serninerleri'nin yedincisi (Tiyatroca Konuşmak) İTÜ Tiyatro Kulübü'nün, Esen Çamurdan'ın ve eleştirmerüerin kaüiımıyla bugûn saat 14.30'da Bilsak'ta yapılacak. Hatay'da imza-söyleşi •KüftürServisi-Haia> Restoran'ın düzsenlediğı kültürel etİunbklerde yann saat 15.30'da Faık Baysal, Ulus Fatih Demirci veTalat Turhan kitaplannı imzalayacak ve aynca ressam JaJe Sınar resimlennı sergüeyecek. Antik Dekor •KOItnr Servisi -AntikDekor'un bu ayki sayısında da dekorasyon, antika, kültür vesanat bilinci gibi alanlarda, konulannda önemli yerlere gelmiş değerl araştırmaalann ilginç konulan yer ahyor. özgen Acar'ın Türkiye'den kaçınlan eski eserlerin vergi indirimi karşılığında vakıflara bağışlanması ile ügdi araştırması, Mehmet Tarman'ın ölümsüz Ahşap'ı, önder Şenyapıh'nın Son Osmanblar Üzerine, Onder Küçükerman'ın Türk Sanayi Tarihinde Beykoz Deri ve Ayakkabılan, Gökhan Akçura'nın büyük aktör Behzat Butak evi üzerine incelemesı. Bilgi Altmok'un Paranın Doğuşu, Sabahattin Türkoğlu'nun Halk El Sanatlan ve Antika, İzzet Keribar'ın Meissen ve Viyana Porselenlen, Ali Tataroğlu'nun Modern Resmin Tanhinde Bir Seyyah, Jak Deleon'un Pera Palas anlaümı, Pakize S. Kılıç'ın Madalyonlu UşaJc Halılan, Emre Çağatay'ın Fotoğraf ve Rcsim, Gürol Sozen'in UygarhJdann Takılan, An İstanbulluoğlu'nun Emile Galle İmza örnekleri, Pamir Bezmen'den Tarihte BirOtomobil Gezintisi. Kemal Erhan'ın Bahriyeli Jsmail Bey'i tanıtan yansı, Ash Deniz'in kandillerle ilgili araştırması, kültür ve sanat dünyasına katkıda.bulunan Türk Ekonomi Bankası Haluk Özözlü'nün Şirket-i Hayriye Vapurlan, Antika ve Sanat Dünyası, Müzayadeler, NaciyeSultan Korosu'nda veMaçka'da rüya gibi evlerdcn görüntüler başhca konulan içeriyor. Konser iptaJ edfldi •KültürServisi - İstanbul Büyükşehir Bdediyesi Cemal Reşit Rey Konser Saonu'nda 23 mart pazartesi günü saat 19 OO'da yapılması gereken Elena Bshkirova konseri, sanatçının geçirdiği kaa nedeniyle iptal edildi. Cemal Reşit R«y Konser Salonu aboneleri ya da bu koosere bileti olan dinleyiciler istedikleri biıbaşka konser bileti ile deşjştirebilecekler. Eteştirmenlere dernek •KöHnrServisi -12 Eylül 1980 dcneminde kapatılan Sanat Etştirmenlen Derneği yeniden kuruldu. De-neğın geçici Genel Sekreteri Doç. I> Kaya Ozsezgin yapüğı acıklamada, 193 yılında kurulup 1980'de kapatdmış olffl Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin Ajkara'da bugün yeniden faaliyete geağıni bıldırdi. Prof. Dr. Turani, Prof. I > Günsel Renda, Doç. Dr. Kaya ösezgin, Doç. Dr. Zahit Büyükışleyen, t>ç. Dr. Zafer Gençaydın ve Aıdurahman Kaplan tarafından yenden kurulan dernek, yayın hkaatında yeri olan sanat ekormenlerini ve yazarlan çatısı alünda tcriamayı hedefliyor. Güniz Sokak 11-7 r» marada faaliyete geçen demeğin g«eci başkanhğına da Prof. Dr. Adnan Trani getirildi. Lnrent Kırca'mn •Kültür Servisi - Bu yıl orukincısi velecek olan Geleneksel tsmaıl Ombüllü ödülü'nü Levent Kırca ı. Her yıl 27 Mart Dünya jîtrolar Günü'nde sunulan ödül, bu 27 martcuma günü saat 17.00'de jat Gezen Sanat Merkezi'nde ON5M) Kültür Bakanlığı Fikri Sağlar C-aıiindan Levent Kırca'ya verilecek. ^MM Tiyatro Bölümü öğrencileri de b^ıarladıklan oyunlardan bölümler ssoacak ve Dünya Tiyatrolar Günü rrseniyle haarlanan bildiriye crsıyacaklar. Amerikalı fotoğrafçı Brian Lanker'm yapıtlanndan oluşan sergi Taksim Sanat Galerisi'nde sürüyor Siyahın da olduğu bir dünya düşlüyorum MEHMET BAYHAN (tstanbul) - Ru humuzdan silip atamadığımız ilkel kalıntı- lardan biri, "yabancı" sayıp dışlamak olsa gerek. Hele ırk ve renk farklılıklan varsa. Şöyle başımızı kaldınp çevreye bakmca övündüğümüz teknolojik başanlara karşm insan ruhunun gelişmemiş olduğunu sap- tamak zor değil. ABD'de fotoğrafçı Brian Lanker, sosyal yapı ve kültüre büyük kat- kılan olduğunu sezdiği başanlı siyah ka- dınlann portrelerini çekmeyi düşünmüş. Eastman Kodak ve US West Vakfı destek- lemiş. Konuşmalar da eklenince ortaya bir albüm çıkmış: "Bir Dünya Düşlüyorum." Şimdi sergisi dünyayı dolaşmakta. Yargıç, rektör, general, müzisyen, spor- cu, avukat, sosyal gönüllü... Becerileri, güçlü kişilikleri, kararlı ve zorlu çabalan ile ırk-cinsiyet aynmı ve fakirlik gibi engelleri aşarak yükselmiş 75 Afro-Amerikan ka- dın. Gelecek nesillere ırk-soy yerine karak- ter, yetenek ve çahşmanın gecerli olduğunu haykıran... "Kımse sizi saygın kişi yapmaz, hak etmeniz gerekir." "Bana verilen araç- lardan anlayabildiklerimi geüştirdim. De- mir çubuklar verilmişse manivelalar yapüm..." "Eğitimin ve insanlarla iletişim kurabilmenjn güçiülük olduğuna inanınm. Amaçlanmdan biri insanlara kendilenni güçlendirmek için cesaret verebilmektir..." "Inanıyorum kı dünya kadınlan birleşir- lerse kardeşliğin ve banşm en güçlü savu- nucusu olabiürler.." Evet, başarabilirter de. Bizler, sosyal ve siyasal yapıya egemen olan erkekler yapamadık. Ve fotoğraflar... Böylesine görkemli bir portre sergisi sanınm görmedim. Yüzlerde zorlu uğraşın ve onurun izkrini yansıtarak kişiliklerin en iyi vurgulanabüeceği kom- pozisyonlar özenle aranmış. Biraz uzun odaklı bir objektif ile ruhsal yapıya girercesine derinin gözenekleri veri- Ûyor ve hemen ötesinde denetlenmiş netsiz- lik başlıyor. Arkaiar ustalıkla istiflenmiş. Siyahlar en doygun, beyazlar çıplak değil. En siyahın ya da en beyazın içinde detay. Siyah-beyaz fotoğraf böyle yapıldığında ortaya çıkan tonalite en güçlü senfonilere özdeştir. Fotoğrafın bu yönü bilinmediğin- de sadece görüntüye indirgenir. Lanker ise ne kadınlann ünierine sığınmış ne de "fotoğrafa özgü" teknik ve estetıkten tavjz vermiş. Buradan seslensek kutlamalanmızı duyar mı ola. Brian Laııker (1929) Missouri Üniyersi- tesi Gazetecilik Okulu'nu bitirmiş. Life ve 'AmerOadı fotoğrafçı bnan Lanker m 'Bir üünya Düşlüyorum' adlı sergisi Taksim Sanat Galerisi'nde 25 marta dek görülebilir. Sports Illustrated gibi dergilerde çalışmış. 1973'te Pulitzer ödülünü almış. Iki kez "yılın gazete fotoğrafçısı" seçilen tek kişi. ABD'nin köklü fotoğraf geleneği- nin bütün inceliklerini yansıtan bu portre- ler zenci kaduılann güçlü kişilikleri ve ba- şanlan ilginizi çekmese de büyük değer tdşımakta. Dışandan gelen benzer her sergi gibi bir toplumun iyi örgüdenmesine, projeler ge- liştirip desteklenmesine ve bunlan değer- lendirmesine güzel bir örnek. Akdeniz'den halk şarkıları Kültür Servisi - İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası fılarmoni konserlerinin 26 mart perşembe günkü konuklan, Münar Sinan Üniversitesi öğretim elemanlann- dan soprano Ece ldil ve piyanist Meral Beşeli olacaklar. "Akdeniz Halk Şarkı- lan" başlıklı konserde sanatçılar, Lucia- no Berio'nun "4 Canzoni Popolan", Matyas Seiber'in "Four Greek Folk Songs", Cemal Reşjt Rey'in "12 Anado- lu Türküsünden" ve Ennque Grana- dos'un "5 Canciones Populares Espano- las" adlı yapıtlanndan örnekler suna- caklar. Akdeniz halk şarkılannı seslendirecek olan soprano Ece İdil, müziğe Uğurtan Aksel'den arp dersleri alarak başladı. Bale çalışmalannın ardından bir süre İs- tanbul Devlet Opera ve BaJesi'nde dan- setti. İstanbul Devlet Kon- ser\atuann- da Mesut Iktu'nun öğ- rencisi olan İdil, okuldan 1980'de me- zun oldu. Lied ve oda müziği üze- rinde birçok konser ve re- sital veren sa- natçı, Izmir, İstanbul ve Cumhurbaş- kanlığı Senfoni orkestnUanna solist ola- rak katıldı. Türkiye'yi rransa ve Fas'ta verdiği konserlerle temsil eden İdil, bir süre de Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve TRT Çoksesli Korosu'nda şan hocaüğı yaptı. Sanatcı halen, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatu- an'nda şan öğretim görevlisi olarak çalış- malannı sürdürüyor. Programda Ece Idil'e piyano ile eşlik edecek olan Meral Beşeli, ilk piyano derslerini Madlen Saydam'dan aldı. 1964'te Ankara Devlet Konservatuan'- na Fuat Türkay'ın öğrencisi olarak girdi. 1973'te Selçuk Gündemir'in öğrencisi olarak piyano yüksek devresinden peki- yi ile mezun oldu. 1976'da devlet bursu ile İtalya'da S. Cecilia Konservatuan'nda Prof. Carla Giudıci ile piyano, Prof. Guido Mozzato ile oda müzigi çalıştı. Bu okuldan 1979'da mezun olan sanatcı, halen Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuan'nda öğretim üyeligi yapı- yor. Güngör Dilmen'in, Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ün yanıtına yanıtı: S. Eyuboğlu-Âzra Erhat çevirisi kullanılmadı mı? Kühir Servis - Güngör Dilmen, 7 mart cumartesi günü sayfamızda yayımlanan yaasında, îstanbul Şehir Tiyatrolan'nda sahnelenen Aristofanes'in 'Kuşlar' adlı oyununun Türkçe metninin S. E^boğlu - Azra Erhat çevirisinden alındığını yaayordu. Şehir Tiyatrolan Ge- nel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün ise 14 mart cumartesi günü Dil- men'e verdiği yanıtta îngilizce metinden örnekler vererek 'Kuşlar'ı nasıl cevirdigini anlatıyor, klasik eserlerin sahnelenmesiyle ilgili bazı özelliklere dikkat çekiyordu. Bu kez Güngör Dilmen, Gencay Gü- rün'ü yanıthyor, sunuyoruz. GÜNGÖR DİLMEN-Gencay Gürün verdiği yanıtta konuyu dağıtmak, başka alanlara yaymak istiyor. Bunlara şimdilik değinrneyeceğim. Belki şu açıklama gerekli: Yazım niye bu kadar gecikmiş? Soru haklı. Oyunun başladığı günlerde (Kasım 1992) Şehir Tjyatrolan'nda bu oyuna da gidemedim, çok geç gördüm. Sadece kulağıma, belleğirne de güvenemez- dim. Üç metni aynntıh olarak karşılaştır- mam gerekiyordu. Bu da zaman demekti. Bu gecıkmenin ardında başka bir neden aranmasın. Yazısında benım konuyla ilgili sadece iki üç cümle var. İyi ki var, çünkü tartışma da bir diyalogdur. Bir mantığı, belli bir 'tema' a olrnalı İa, o ne söylüyor karşısındaki ne diyor anlaşılsın, işin özü gürültüye gitme- sin. "Kuşlar benimne ilk çevirimdirnedeso- türünden cümleler çok nuncusııdur" demiş. Işte tutamaklı bir Aristofanes'len sadece cümle. Buradan başlayalım. Demek orta- da bir çeviri var. Bence de var. Gürün, Aristofanes'ten ahkoyduğu sahneleri ken- disinin çevirdiğjni söylüyor. Ben, Azra Erhat-Sabahattin Eyuboğlu çevirisinı kullanmış diyorum. Tartışmanın özü bu denü yalm. Kuşlar'ın müzikale dönüştürülmesi işi gündeme geldiğinde Erhat - Eyuboğlu çe- virisi daktiloyla yazdınhp çoğaltıldı. Kü- tüphanemizde duruyor. Gencay Gürün, eünin altında Yunanca aslından yapılmış bu nefis çeviri varken ona itibar etmeyip oyunu (Aristofanes'ten kalan bölümleri) yeniden çeyirmiş! Hiç inandına değil. "...dilediğim gibi kalem oynatüğım için Aristofanes'ten o kadar az şey kaldı ki" diyebiliyor. Üstünde kalem oynattığı Türkçe çeviri değü miydi? "Dilmen'in mal bulmuş mağnbi gibi yazardan kalan o birkaç cümlenin çeviri- sine sanlarak 'intihal" çığlıklan atması" düşündürücü. birkaç cümle kaldıysa adı niye yazar olarak afışte? "Aristofanes'ten o kadar az şey kaldı ki "derken Gürün, Erhat-Eyubogİu çevi- Azra Erhat risınden az şey kaldı demek istiyor. Ama doğru dcğıl. çok şe> ler kalmış. Oyunda suç- lamalarla da olsa uzun kısalı birçok Aristofanes diyaloğu var. Bunlann çevirisi de bütün çarpıtmalara karşm Azra Erhat -Sabahattin Eyuboğlu kimlikli. Sırabyorum: 1. İki Atinalı, Umut- lugil ile Güvendost'un Hüthüt kuşunu arayışlan. (Gürün bu kişilerin adlannı bıyıklı, bıyıksız diye değiştinrıiş). 2. Hüthüt kuşuyla karşılaşma. Üçlü söyleşi. 3. Hüt- hüt'ün nasıl kuş olduğu. 4. Hüthüt'ün iki Atinalıyı sorgulaması. Kuşkent'in kurul- maa önerisi. 5. Koro. Kuşlann savaş hazırbğı. 6. Hüthüt'ün öfkeli kuşlan yaüşürmaa. 7. İki Atinalının kuşlara akıl vermesi. 8. Uslaşmalan. 9. Surlann nasıl yapıldığı. 10. Elçinin gelişi, Aü'na'da Ispar- ta modası yerine kuş modasının yayılması. Sabahattin Eyuboğlu Herkes bir kuş adı seçiyor kendine. 11. De- likanh'aın gelişi (sahnede Problemli Piçiko diye geçiyor). 12. Prometheus ik Güven- dost söyleşisi. 13, Herakles'in sahnesi. 14. Güvendost ile Basileia'nın düğünü. 14. Kuşlar korosunun sevinçli çıkış türküsü. Bu kurgu gösteriyor ki Aristofanes'ten epey şey kalmış. Soru yazımızın başlığı. Aristofanes'ten alıkonulan bu bölümlerde- ki diyaloglan kim çevirdi? Gürün, ben çe- virdim, arada benzerlikJer olabilir demek isüyor. Kimi örnekler bence kesin göster- gelerdi. Çeviri yapanlar bilirler kı kimi söylem, biçem özgünlükleri (yiğidin yoğurt yiyişi diyelim), o çeviri sahibinin mührünü taşır. Gürün 'hamam'ı 'banyo' yapüğında Jdmse bir şey anlayamaz, ama aynı cümlede 'herif paraaklannı sayarken' ibaresi varsa işin rengi ortaya çıkar. Bu cümlecikte 'adam' yerine 'herif sözcüğü ve o masum 'cık' he- cesi Eyuboğlu'nun kimügidir. Ne Aristofa- nes'te var ne de Gürün'ün elindeki İngiliz- ce ya da Fransızca çevirilerde olabilir. Pro- metheus'un Egemen Sultan'la ilgili şöyle bir cümlesi var "Evet öyle, onu aldın mı her şeyi aldın demektir." iki metinde de sözcüğü sözcüğüne aynı. İki ayn çevirme- nin bu cümleyi tıpa üp aynı sözcük dizd- miyle kurmalan rastlanü olabib'r mı? Dal- gınlığına gelmiş. fazla değıştirmemiş. Hüt- hüt kuşunun babasını Tarlabaşı'na göm- mesı hikâyesi ise dalgınlığın ötesinde bir ta- uhsizük. Egemen Sultan-Egemen Kız benzerli- ğinde de benim savırru cürüttüğünü sanı- yor. İngiliz çevirmen 'Basileia'yı "The Girl Sovereignty' diye çevirmiş. Evet, bence de en doğrusu bu. Ama Gürün böyle çevirme- miş ki, Sabahattin Bey'in aklına uymuş, hata etmiş. Egemen ile Egemenlik arasın- da, benzerliğe karşın önemli bir aynm yok mu? Diyelim, 'adil' ile 'adalet' gibi. Biri sı- fat biri isim. Aristofanes Basileia (dişil) ile soyut egemenlik kavramını sahnede kişi- leştiriyor ve büyük harfle yazıyor. İngiliz, "The Sovereign Girl' mi demiş, 'Egemen Kız' diye ceviriyor? Yoo, Erhat-Eyub- oğlu'nun şimdi benim de fazla serbest bul- duğum 'Egemen Sultan' tamlamasına ta- kılnus. Gencay Gürun etık derslennı kendine saklasm. Yazım bir oyun eleştirisı değil. Yanlış nedeni kişisel antipaüden çok, iki eski dostumun uğradıklan haksızhğa duy- duğum öfke bence. Yurdun'un resim sergisi Ortaköy Artisan'da sürüyor Mavilerin ve morlarmderinliklerinde KültürServisi - Yurdun'un Ortaköy Artisan Sanat Galerisi'ndeki sergisi 31 marta dek uzatıldı. Bu sergi aynı zamanda Artisan'ın Ortaköy'- deki kapanış sergisi. Artisan, nisan ayı başından itibaren yalnızca Nişantaşfndaki Şakayık Sokak, 54/1 adresinde faaliyetini sürdüre- cek. Yunkm'un resimlerinde yalnız kadınla erkek değü, gerçekle düş de iç içe Sanatcının resimlerinde yalnız kadmla erkek değil, gerçekle düş, melek ve şeytan da iç içe. Bu tuvallerde uçuşan çıplaklar hem alabüdiğine erotizm yüklü hem de son derece yalm. Yurdun'un nesneler dünya- sından tümüyle soyutladığı insanlan sınır- sız bir düş ortamında geziniyorlar, çoğun- lukla yalnız... Cevat Çapan, bir yazısında, Yurdun'un resimlerinde hep "sağlıklı bir cinselliğin güçlü görüntüleri"ni izlediğini belirtiyor: "Baküğımız resim ister bir kurt köpeğinin sıçrayışındaki atılganlığı göstersin, ister bir kızböceğinin kanatlanndaki ürperişi; ister bir meleğin boynuna sanlan bir erkek ko- lunu yansıtsın, ister bir kadının yüzünü ve omuzlannı çevreleyen ışık halesini; ister saçlannı rüzgâra vermiş uçan bir kadınla karşı karşıya gelelim, ister ayaklan yere sağlam basan çıplak ciftlerle, gördükleri- miz hep sağlıklı bir cinselliğin güçlü görün- tüleridir. Devingenlikle durağanbğın, sert- likle yumuşaklığın. crkeklık'e dışılığin dıya- lektiğini değişik yoğunlukta içeren görün- tüjer. İnsanın ^eninden iskeletine kadar duy- duğu bu gızb güce gizemli bir erotizm de diyebibrsiniz, ülküselleştinbniş bir cinselbk de. Yurdun'un resimlerindeki gize ne ad verirsek verebm, bu gizin gücünü insanın karmaşık gerçekliğinden, yaşanmış an- lann birikiminden ve bunlan başkalanna büyük bir acıksözlülükJe aktarmadaki korkusuzluktan kaynaklandığını unuta- mayız". Resim öğrenimini, 1968-71 yıllan arasın- da Paris'te, Ulusal Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda gören Yurdun, yine de resimle- rindeki giz perdesini aralamaktan hoşlan- mıyor. "Bakın" diyor "'resimlerimde neyi görmek istiyorsaruz, onu göreceksiniz". - İnsan bedenine, anatomiye olan düş- künlüğünüz dikkat çekiyor ilk başta..? YURDUN - İnsan bedeni bence kutsal. Ona saygım ve hayranlığım sonsuz. Her resmimde onu yeniden keşfediyorum. İn- san, Tann'nın bir izdüşümü. Ve ben, onun peşindeyim. Anatomiye olan düşkünlü- ğüm de buradan kaynaklanıyor. Her şey- den önce, değer verdiğim şey, insandır. Kadınıyla, erkeğiyle insan... - Figürleriniz sanki bir transformasyona uğruyorlar gibi. Kadınlaşan erkekler mi bunlar, yoksa erkekleşen kadınlar mı? YURDUN - İnsan ruhundaki değişim, insanhkla birlikte var olan birgerçeklik. Eğer bu, vücutlardaki transformasyona kadar uzanabiliyorsa benim için yeni ılgı odaklan oluşturabiliyorlar zaman zaman. - Yoğun bircinsellik yaşanıyor resimleri- nizde!.. YURDUN - Cinselbk hayatın merke- zi... Bütün uygarhklar, savaşİar, her türiû mücadele, dönüp dolaşıp aynı yere varmı- yor mu? - Ya şiddet? Bu resimlerde şiddetin varb- ğından da söz edilebilir pekâlâ... YURDUN - Şiddet ve sertlikten çok bir başkaldından söz edilebibr belki. Fransız- lar gibi bir ihtilal gerçekleştirmektense İn- gibzler gibi yumuşak inişi tercih edcrim. Ama şartlar insanı bazen zorluyor. Buna bir çeşit meydan okuma da denilebUir. - Pembe ve mavi fonlardan yazgeçmi- yorsunuz hiç. Düşsellik mi, derinlik mi ara- dığınız? YURDUN - Belki her ikisi. Mavilerin vc morlann derinliklerinde yorgun düştü- ğümde, pembelerin sığ suİanna sığınıyo- rum. - Aynı bedene kadın ve erkek cinslerini sığdırdığıraz gibi, yine aynı bedende melek ve şeytan görüntülerini de eritiyorsunuz... YURDUN - Çünkü hepsinin içimizde varolduğunainanıyonım. Hepsi bizdegiz- li değil mi bir anlamda? Bakın, portrelerde neyi görrnek istiyorsanız onu göreceksi- niz... - Şiz sergi açıbşlannda ilginç, eski ve süs- Iü giysiler giyiyorsunuz. Sadece bir espri mi bu, geçmişe özlem mi? YURDUN - Hiçbir şekilde geri gelmesi mümkün olmayan bir zamanı yakaîamaya çabşmak sanınm. Günümüzde insanlar in- celiklere, zarafete ve güzelbklere biraz alay- a, biraz yabanıl ve biraz da anlamsız bakı- yorlar. Belki bu tavra karşı duyduğum tep- kibu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear