23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11ŞUBAT1992SAU 14 GORUŞLER BUBASI TÜRKİYE HALUK ŞAHİN Teteyizyon-Gazete Maçmda İkinci Devre Y eni televizyon kanallannın birbirinin ardı sıra yayına başlamasıyla medyalar arasındaki den- geler değişiyor. Günün birinde iletişim tarihi- mizi yazacak olanlar 1992 yılından "önemli bir dönüm noktası" olarak söz edecekler. Sanıldığının tam tersine, bu denge değişiminin büyük mağlubu yazılı basın olmayacaktır. Kâğıda devlet süb- vansiyonunun kaldınldıgı 1980 yılından beri yapısal bir bunalım içinde bulunan yazılı basın için, kann içinden başını çıkaran çiğdemler gibi, ilk olumlu belirtilerin gö- ründüğünü bile öne sürebiliriz. Türkiye'de yazılı basının televizyon önündeki gerileme devri sona eriyor. Eski günler geri gelmeyecek, ama yazılı basının başını yeniden dik tutabileceği günler geliyor. Bu iyimser cümleleri şu derin karamsarlık ortamında pembe gözlükle yapılmış safıyâne tahminler olarak gören- ler olabilir. İzin verin, işin mantığını açıklayayım: Çok yakın tarihlere kadar Türkiye'de televizyonun yazılı basına üstünlüğünün en önemli nedeni, bölünme- miş olmasıydı. Bir reklamveren olarak tek kanalla bütün ülkeye erişmeji düşünebilirdiniz. Reklam pastasının yansı bu nedenle televizyona kaydı. Oysa artık televiz- Sayıları düzineye . yaklaşan televizyon kanalları ile özel radyo istasyonları programlarını duyurmak için gazete ve dergilerde ilan verniek zorunda kalacaklar. yon seyircisi, bırakın bölünmeyi, ufalanma evresine gelmiş bulu- nuyor. Istanbul'da ben tam dokuz kanal seyredebiliyorum. Bana ve aileme erişmek isteyen reklamcı bu dokuz kanaldan hangisini sececek? Beni ve ^ - nim gibilerı teievız- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ~ yonla yakalayamama olasıhğı gittikçe artıyor. TRT'nin tek kanallı kepçesinin garantisı iptal edildi. Artık bana ve benim gibilere erişmek isteyen reklamve- renlerin, sayısı televizyon kanallanndan çok daha az olan gazete ve dergileri ya da özel yaymlan düşünmeleri gerekecek. Bu ilk bakışta sanıldığından da önemli bir virajdır. İkincisi, reklamveren olarak da televizyon ile yazılı basın arasındaki roller değişiyor. Epeydir gazeteler, televizyona en fazla reklam veren fırmalar arasında başı çekiyorlar. Yazılı basının milyar- ları oluk oluk televizyona akıyor. Yar i, yazılı basın bir süredir kendi can düşmanını besliyor. Yakında durum tersine dönecek: Sayılan düzineye yaklaşan televizyon kanalları ile özel radyo istasyonlan programlannı duyurmak için gazete ve dergilerde ilan vermek zorunda kalacaklar. Su tersine akar mı? Akacak: Yazılı basın elektronik basından para kazanmaya başla- yacak. Bunun ilk işaretlerini görmeye başladık bile. Üçüncüsü, sübvanseedilen.yani kâretmediği haldepa- raca desteklenen gazetelerin yerini sübvanse edilen tele- vizyon istasyonlan alacak. Türkiye'nin medya ekonomisi gerçeklerinin ışığında, özel televizyon istasyonlannın bazılannın zarar edece- ğini, kâra geçmek için çok zorlanacağını söyleyebiliriz. Televizyonlar arasındaki rekabet dolayısıyla reklam tarifleri düşecek. Ancak nereye kadar? Televizyon çok pahalı bir medya olduğu için bu düşmenin bir sının var. O sınınn altına inenler zaranna çalışmayı kabul etmiş olacaklar. O zaman gelsin sübvansiyon. Avrupa'da bu- nun örnekleri çok. Ayakta kalma kavgası verme sırası televizyon istas- yonlanna geliyor. Gazete sayfalannda izleyebilirsiniz. 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: Hitler'in yeni nutku Hitler, dün akşam Berlin havalisi müfrit milliyetperverler hücum kıt'alanna bir geçit resmi yaptırmıştır. Geçit resmi Berlin'in en büyük salonu olan spor sarayında icra edilmiş olup V A R Ş O V A K A L Z S İ sarayın methali bayraklarile sıralanmış olan hücum kıt'alan tarafından muhafaza olunmakta idi. Hitler, şiddetli bir nutuk irat etmiştir. Mumaileyh fırkanın muvaffakiyetlerini sayıp dökmüş ve fırkanın kudret ve satvetinı methü sena eylemiştir. 1962: Leylâ Gencer'in başarısı Ünlü Türk sopranosu Leylâ Gencer, dün gece "Covent Garden" KraliyetOperasında Mozart'ın "Don Giovanni" operası ile büyük takdir toplamıştır. Bir hafta önce sıhhî sebeplerle aynlan Hollandalı soprano Gre Brouwenstijin'in yerini alan Leylâ Gencer "Anna" rolünü üstün bir başan ile oynamış bilhassa "Nou mi dir" aryası dakikalarca alkışlanmıştır. YALTA KONFERANSI 194S'TE BÜGÜN, Ktfi/M'M BİR UAFTAO/R VAPtL- MAKIA OLAN »VTA İCONFERANSI SONA EJ&İ. BU KONFEIZANSn, ABP, SSCS VE İNGİLTE&E'fVN U- OERL£ti(ROO£SV£t.T, STAÜN, C#UKCMLL) JT. 0UN_ -m SAVAŞI SOMUNOA, ÖZEU.İKLE AVOUf* 'PA YENİ EtOE ETri/UEei E6EMENÜK BÖL&EUERİNİ, NAZİ ALMANYASI'NIN PAYLAŞlLMASlNI TBBTTÇMtÇ, KA- RARA VARMIŞLAgPt. F8ANSA 'NIN DA BU KDNUPA HAK. SAHİBi OLMASI OMAYLANMIÇT1. OK1A VE DO- ĞU AvZUPA'PA ÇTItTÛKONUM 7AMAMEN OEİ/fE- CESi ANlAÇILMlŞrt. KÜNKMNSTAN, GEUEL OIA&K, SOYYEnSZ BİRLİĞi, PO6U AVRUPA 'Yl EGEMENU&İ, NE ALAEAK KAZANÇU Ç/KMŞ,AYetCA UZAK. OO6U- PA BA2I TZiPRAICLARl ELPESTM/ÇTf. Lktk,Ckur<kitl, RoosevtH-veShılin yalfada görütüyor. KITIer, OzerMeştirme ve Ozelleştirme Prof. Dr. İLHAN ÖZAY İÜ Hukuk Fak. İdare Hukuku Öğretim Üyesi K amu iktisadi teşebbüslerinin önemli bir bölümünü ozelleş- tirme ya da özerkleştirme alanında hükümetin öngör- düğü yeniden yapılanma, TÜSİAD ta- rafindan hazırlandığı basında yer alan bir "çalışma raporu"nun vardığı so- nuçlarla çok büyük bir benzerlik gös- termektedir. Bu benzerliğin aslında ttalyan "Devlet iştirakleri" modelin- den esinlenmiş bulunması da hemen hemen kuşkusuz gibidir. Kamu iktisadi teşebbüslerinin özel- leştirilmesi sorunu, ünlü 233 sayılı Ka- nun Hükmünde Kararname'nin tartışılması ile ortaya çıktığında, bu ko- nu 1985-86 yılında yapılan ve bilim adamlan, sendikacılar ile bakanlar ve diğer siyaset adamlannın katıldığı bir toplantıda ele alınmıştı. O vesileyle sunduğum "tdare Hukuku Yönünderi KİT'leri Ozelleştirme Çalışmalan" ko- nulu bildirimde bu tür bir uygulamaya karşı çıkmış olmakla beraber, şimdi olayın iktisadi yönünü ekonomistlere, siyasal terdhi hükümete bırakıp, onla- nn görüş ve kararlan doğrultusunda bu işin en doğru çözümünün hangi hu- kuksal araç ve yöntemlerle olabileceği- ni belirlemenin daha doğru ve yerinde olacağını düşünüyorum. itTtarii Biraz önce andığım toplantıda ilk de- fa ve daha sonra onu izleyenlerde de zaman zaman ortaya attığım veri şuy- du ki bizde bu tür kamu kuruluşlan gerçek anlamlan ile ne "iktisadi" ve bu- na bağlı olarak ne de "teşebbüs". So- nuncusundan başlayacak olursak ser- maye ve malvarhklan devlet mallan güvence ve korumasına sahip dolayı- sıyla dokunulmazlık altındaki bir giri- şimin ekonomik anlamda "teşebbüs" olabilmesi eşyanın tabiaüna aykın. öte yandan ne kazanma ne de kaybetme konusunda hiçbir dürtü ve riskin söz konusu olmadığı bir kendine özgü "te- şebbüs"ün "iktisadi" sayılabilmesi de olası değil. öyle ise bu tür kurum ve kuruluşlar baiı özel usullerle çalışan ama sermaye ve görevlileri ile tamamen kamusal devlet dairelerinden başka bir şey değildir. Bu durum da KİTlerin kuruluş amacına tamamen ters ve onla- nn yozlaşmasına neden olan bir faktör. tkinci bir sorun bu kurum "ve kuru- luşlann Genel İdare ile olan ilişkileri- nin hukuksal çerçevesi. Yasa ile bağ- lanmış olduklan ve ilgılendirilmiş sayıldıklan bakanlıklar, çoğu kez ger- çekten "ilgjli" olmamakta. Bakan ve bakanlıklar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve TBMM, KÎT Komisyonu'nun denetimini "dış"; ilgili bakanlık ilişkisi de önlemler alan, iyi yönetimi sağlayan bir "iç" kontrol gibi görünmekte. Böyle düşü- nülünce de gerçekten bu kadar smırsız bir denetim ve "müdahele" olanağı ka- nundaki adı ile "ilgi" ya da teorik açık- lama olarak "idari vesayet" diye anılsa bile aslında "hiyerarşi"den başka bir şey değil. Bu noktada KIT düzeninin ekono- mik alanda etkin ve yararlı bir faaliyet haline yani bir "sistenV'e dönüşebihTie- si için yapılması gereken ilk "reform", bu kuruluşlann faaliyetlerini idare ede- cek ve yönlendirecek "politik karar odaklan" ile ekonomik alanda verilmiş bulunan kararlann uygulayıa ve ger- çekleştincisi durumunda olan "eylemci kuruluşlar"ı birbirlerinden kesin çizgi- lerle ayırma zorunluluğunun kabulü. Taban ve tavan arasındaki bu bir arada bulunma olgusu, şimdiye kadar görüle- geldiği üzere "birbirinden hiçbir aşa- mada ayıramama" biçiminde bir "kay- naşma" olarak devam eder ise getirile- cek hiçbir değişikliğin temel reform ni- teliği taşıması mümkün olamaz. Nite- kim bu kuruluşlann basından günü- müze kadar geçirmiş olduklan yasal düzenlemelere ilişkin tarihçeye bir göz atıldığmda, hiçbir yasal düzenleme ile daha öncekilerden değışik bir düzenin kurulamadığı görülür. ler ortaya çıkacaktır. Bu şirketlerin ser- mayelerinin bir kısmı ya da tamamı ka- munundur. tkinci adım, kamunun elindeki bu özel hukuk şirketleri ile devlet arasına "gestion" yani "yönetim" kurumlan denilen bir ara tabakanın yerleştirilme- sidir. Bunlar da "holding" modeline göre oluşturulabilir. Holdingler ellerin- de şirketîerin hisse senetlerini bulundu- rurlar ve paylan oranında yönetimi et- kiler ve yönlendirirler. Bunun için de geniş ve İcalabahk bir örgüt değil, az sa- yıda fakat uzman personeli çatılan altı- nda toplarlar. En önemlisi de sorunlara biraz daha yukandan ve biraz daha makro açıdan bakabilme konumunda bulunduklanndan, tabanın yönlendi- rilmesi ve yönetilmesi konusunda ger- çekten "uzman" kuruluşlar olarak ikti- sadi faaliyete özgülenmiş malvarlığını en rasyonel biçimde idare edebilecekle- ri varsayılır. tşte KİT'ler alanında asıl yaraülması gereken kuruluşlar, çeşitli etkinükleri "sektör" olarak gruplaşüran ve yöne- ten bu "devlet hoîdingleri" olmalıdır. Şu halde KÎTler konusunda temel reform niteliğinde ilk aülacak adım, bunlann tümünü tek bir tipe indirge- mek ve "anonim şirket" şeklinde ör- gütlemektir. Böylece sistemin ilk kademesi, ticari ve sınai alanda özel hukuk hükümlen uyannca faaliyette bulunacak "şirket"- İlk aşamada hükümet ekonomi poli- tikası alanında kararlar alıyor ve bun- lann hangi yöntemle uygulanıp yü- rütülmesinin daha yerinde olacağını belirliyor. Bu belirleme sonucu karar- lardan bazılannın kamunun iktisadi gi- rişimleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi ve yürütülmesi istenmiş ise bu tercih politik bir direktif olarak ilgili sektör holdingine iletiliyor. İlgih sektör hol- dingi bu politik tercih ve arzuyu bir di- rektif haline dönüştürerek sektör için- de yönettiği şirket ya da şirketlere ak- tanyor. Sonuç olarak, temel reformun unsur- lan tabanda salt iktisadi kuruluş ola- rak şirketler ve istenirse fınansman top- luluklan, bunun üstünde kamu hissele- rini elinde bulunduran ve işleten "gesti- on / yönetim" kurumlan ya da hol- dingler, bunlarla Bakanlar Kurulu arasındaki iletişimı sağlayan bir Devlet Bakanlığı ve bunun başındaki bakanın da üyesi olduğu "Ekonomik tşler Yük- sek Koordinasyon Kurulu"dur. FERRUHDOĞAN Neden Vergi Kaarıyoriar? YAHYA ARIKAN İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı T ürkiye, vergi gelirlerini en az toplayan ülkelerden biri oldu- ğu için vergi cenneti olarak gösterilmektedir. Bugüne kadar devamlı değişen yasa- lar, politik kararlar işin çıkmaza so- kulması konusunda her türlü oluşumu sağlamışlardır. Konunun önemini ve nedenlerini net olarak ortaya koymakta ve çözü- münü tüm kesimlerle tartışmakta bü- yük yararlar vardır. Vergi gelirlerinin istenilen seviyede toplanamamasının nedenleri şöyle sı- ralanabilir: 1- Yüksek enflasyon. 2- Türkiye'de belge düzeninin oturmamış ve oto- kontrol sisteminin sağlanmamış olma- sı. 3- Vergi, SSK ve fon oranlannın yüksek ve çok çeşitli olması. 4- Sahte fatura (naylon fatura) olayının yay- gınhğı. 5- Muhasebe mesleğinin yasal statüye kavuşturulmasının geciktiril- miş olmasındandır. Kna vt trta vadtli ftntemltp Kısa ve orta vadeli tedbirler şöyle düşünülebilir: A. Meslek mensuplan yönünden: 1- Mükelleflerin muhasebe işlemleri, 3568 sayılı Meslek Yasası'nın kapsa- mındaki ruhsatlı muhasebeci ve mali müşavirler tarafından yürütülmelidir. 2- Tek tip hesap planı uygulanmasına geçilmelidir. B. Mevzuat Yönünden: 1- Mevzuat yeniden gözden geçirilmeli; sadeleşti- rilerek vergi kanunlan arasında para- lellik sağlanmah, vergi kanunlan dı- şındaki özel kanunlardaki vergi ile il- gili hükümler kaldınlmalıdır. Vergilerle ilgili oran, rakam ve sırur- lar kanunla beürlenmeli, kararname ile oran ve sımr belirlenmesi uygula- masına son verilmelidir. Burada, sabit rakamlar yerine asgari ücret veya me- mur maaş katsayılan esas alınarak sis- tem otomatiğe bağlanmalıdır. Aşın farklı oranlardan vazgeçilmeli; örneğin KDV, AT ülkelerinde olduğu gibi alt ve üst olmak üzere iki oran tes- pit edilip uygulanmalıdır. 2- Belge düzeninin yerleşmesi, dü- şük ve sabit gelir gruplannın sonuçta daha az vergilendirilmesi için: "Vergi iade sistemi" yeniden gözden geçiril- melidir. Çünkü şu anda vergi iade sis- temi tüketiciyi belge almaya teşvik et- mekten uzak olduğu gibi sabit ve dü- şük gelir gruplanna önemli bir yaran dayoktur. Sosyal barışa ihtiyaç duyulan böyle bir dönemde, muhasebeci ve müşavirlerin görüşleri alındığı oranda vergi kaçırmasorununun aşılacağına inanıyoruz. Bu durumda, vergi iadesine esas alı- nan oran tek olarak benimsenmeli ve gelir vergisi, matrahın ilk dilimine uy- gulanan oran kadar olmalıdır. Aynca vergi iadesine esas harcama- lann tespitinde aynntıya girilmemeli ve tüm yiyecek, içecek, giyecek, ısıtma, eğlence, aydınlatma, sağlık, eğitim gi- derleri ile tüm dayanıkh tüketim mad- deleri harcamalan esas alınmalıdır. Ticari, Zirai, Sınai ve mesleki kazan- a dolayısıyla vergi iadesi alan mükel- leflerin iadeye esas kazançlan, yıllık gelir beyannamesinin verildiği ayı ta- kip eden aydan başlamak üzere yeni beyana göre tespit edilmelidir. Vergi kaçırmanın önlenebihnesi yo- lundaki uzun vadeli önlem önerileri de şöyle sıralanabilir: Reşit olan her kişi gelir vergisi mü- kellefi olmalıdır. • Tüm Belgeli harçamalan vergi mat- rahının tespitinde indirim konusu ya- pılmalıdır. Toplumda çalışan ve üretenlerin ya- şam güvenceleri sağlanmah, sağlık sı- gortası, işsizlik sigortası yasalar ara- sında yerini almalı ve tek tip emeklilik sistemine geçilmelidir. Böylelikle ya- nnlardan endişe edilmemeli ve çalı- şanlar arasındaki ayncalıklar ortadan kaldınlmalıdır. Muafiyet ve istisnalar yeniden göz- den geçirilmeli, diğer düzenlemeler gerçekleştirildiğinde tümden kaldınl- malıdır. Vergi, SSK ve fonlann oranlan dü- şürülmeli ve en aza indirilmelidir. Tüm vergi beyannameleri ruhsatlı meslek mensuplan tarafından tanzim edilmelidir. tdare ve denetim mekanizması, hem nitelik hem de nicelik itibanyla gelişti- rilmeli ve meslek mensuplanna bu hu- susta yetki ve sorumluluk verilmelidir. Sonuç: Duvarlann yıkıldığı bir dün- yada, demokratikleşmede önemli adı- mlann atıldığı ülkemizde, sosyal ban- şa büyük ihtiyaç duyulan böyle bir dö- nemde, biz muhasebecilerin ve müşa- virlerin görüşleri alındığı oranda vergi kaçırma sorununun aşılacağına inanı- yoruz. DEĞİŞEN DÜNYA HÜSEYİN BAŞ Habbaş Obyı F ransa'da on yıllık sosyalist iktidann fena halde başını ağntan bir dizi kuşkulu "finans" ve "nü- fuz" skandalı gündemden inmeden, bunlara bir de "Habbaş" olayımn eklenmesi, iktidarla mu- halefet arasında süren polemiğin giderek sertleşmesine yol açmış görünüyor. Habbaş olayı, aslında sosyalist iktidann başını ağntan "öbür işlerle" kıyaslandığında "fazla" önemli sayılmaz. Filistin Kurtuluş örgütü'nün liderinin, sorumlu bakan- lann sorumsuz özel kalemlerinin bilgileri içinde, tedavi gibi insanal bir amaçla da olsa hükümetten habersiz ül- keye girmesi, kuşkusuz, kolay hazmedilecek bir olgu de- ğil. Biraz da bu yüzden Habbaş olayı, salt sosyalist ikti- dan vunnak için pusuda bekleyen muhalefetin değil, biz- zat sosyalist parti içindeki bazı kesimlerin de sert tepkile- rine yol açmıştır. Bu konuda başı çeken eski başbakan ve "veliaht" olarak görülen Michel Rocard olmuştur. Ro- card, muhalefetle aynı dalga boyunda hareket ederek olayın sorumlulan olarak suçlanan Dışişleri Bakanı Ro- land Dumas ve tçişleri Bakanı Phillippe Marchand'm kellesini isteyecek kadar işi ileri götürmüştür. Ancak başta bizzat cumhurbaşkanı François Mitter- rand olmak üzere sosyalist hükümet, muhalefetin de bü- tün gücüyle yüklenmesiyle iktidar için ciddi tehh'ke bo- yutlanna ulaşma eğilimi gösteren olaya el koyarak şoku bir ölçüde de' olsa önlemeyi başarmıştır. Parti içindeki tepki yatıştınlmış, kelleleri istenen bakanlar aklanmıştır. Kabak, bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi üç beş üst düzey görevlinin başında patlamıştır. Olayın muhalefet tarafından abartıh bir biçimde "istis- mar" edilmesinin şaşırtıcı bir yani yok. Başkanhk seçim- lerine bir yıldan az bir zaman kala muhalefetin, ıktidann ufak da olsa herhangi bir kusurunu olabildiğince abarta- rak kullanması do- Filistinli lider Fransa'ya tedavi amacıyla ve resmi izinle girmiştir. Apar topar sınır dışı edilmesi Fransa'nın geleneksel insancıl imajını zedelemiştir. ğaldır. Buna karşılık iktidar partisinin, aslında Fransa' mn geleneksel ima- jıyla çelişmeyen in- sanal bir davramş karşısında böylesine paniğe kapılmasını anlamak kolay de- ğildir. Bunda, kuş- kusuz, muhalefetin bir süredir bazı finans ve nüfuz skandallannı gündeme getirerek sosyalist iktidan suçlamasının payı vardır. Sos- yalistler, muhalefetin suçlamalanna göğüs genneye çalıştıklan bir sırada, skandallara apayn bir türde de olsa bir yenisinin daha eklenmesi karşısında, en azından baş- langıçta paniğe kapılmışlardır. Ne var ki bu panik uzun sürmemiş,iktidar toparlanarak muhalefete umduğu kar- maşayı armağan etmemiştir. Ancak sosyalist iktidann Habbaş olayından yarasız beresiz sıynldığı da söylenemez. Sosyalist iktidar, muha- lefete koz vermek korkusuyla olayın özünden saptınla- rak siyasal yönetimle bürokratlan arasında bir yetki kar- maşasına indirgenmesine, bile isteye seyirci kalmıştır. Oysa "Habbaş olayf'nın özü başkadır. Filistinli lider Fransa'ya tedavi gibi bütünüyle insancıl bir amaçla ve resmi izinle girmiştir. Olayın patlak vermesiyle bir süre gözaltında tutulması ve apar topar sınır dışı edilmesi, Fransa'nın geleneksel insancıl imajını zedelemiştir. Sosyalist iktidar giderek kan kaybetmenin paniğinde, bu olaydaki tutumuyla ne tsa'ya ne de Musa'ya yaranabilmiş, bir yandan insancıl imajını zedelerken, öbür yandan muhalefetin suçlama- lanndan kendisini kurtaramamıştır. OKURLARDAN Hâlâ düşünüyorum.M Niyetim, iyi bir okuyucu olmak. "Okuyorum, o halde okuyucuyum.." Kuşkusuz, duymuşsunuzdur. Shakespeare (Şekspir) 1564'ten 1616'ya dek yaşamış, dünyanın en ünlü tiyatro yazarlanndandır. Bir lngiliz köylüsüne sonnuşlar: "Eğer, bir gün Ingiltere ile Şekspir arasında seçim yapmak zorunda kaysaydın, hangisini seçerdin" diye. tngiliz köylüsü hiç düşünmeden; "Şekspir" demiş... Yazanna, böylesine sahip çıkan bir okuyucu olmak istiyorum. Belki yazarlanmın da Şekspir gibi olmalanm... Goethe (1749-1832); "Okumak, sanatlann en güçlüsüdür" demiş. Katılıyorum bu söze... "Yanyorum, o halde yazanm" demekse olanaksız. Çünkü, bu sıfatı kişiye ancak, okuyucular verir. Köylüsüyle, kentlisiyle. Böyle bir nitelendirme yetkisi toplumun kendisine aittir. Kültür Bakanı Fikri Sağlar, "Okumayı benimsetme" kampanyası başlatıyormuş. Harika bir girişim. ya, "okuma ortamı"... var mı? Okumak yüzünden başıma gelenleri anlatsam "belgesel bir roman" olurdu... tngiliz köylüsüne yöneltilen soru henüz bana sorulmadı. Acaba nasıl yanıtlardım? Hâlâ düşünüyorum. Yaşasın "okumak" MEHMET METtN SERİNKAYA İstanbul TRUUG UNIX SÎSTEMLERİKULLANICILARI DERNEĞ12. OLAĞAN GENEL KURULİLANI UNIX ve benzeri işletim sistemi bilgısayar kullarucılannı bir araya getiren demeğımızın 2. Olağan Genel Kurulu 29 Şubat 1992 gûnü saat 14.00'te İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Sosyal Tesisleri'nde, ço- ğunluk sağlanamadığı ukdirde 7 Mart 1992 günü aynı yer ve aynı sa- atte çofunluk aranmaksızın aşağıdaki gündemle yapılacakur. Toplantılara 14Şubat 1992saat21 00'e kadar üyelikle ilgili yûkûm- lülüklenm tamamlayan üyeler kaulabilir. GÜNDEM YÖNETİM KURULU l.Açılış 2. Başkanhk Divanı seçımi, 3. Yönetim Kurulu faaliyet ve besap raporlanmn okunması, 4 Yönetim Kurulu'nun ibrası, 5. Adaylann duyurulması ve tanıtılması, 6. Dilek ve temennıler, 7. Yeni yönetim kurulunun seçilmesi ADRES: Lamartin Cad. Giranit Apt. 48/6 TAKSİM 80090 İS- TANBUL Tel/2560302 Fax: 2560734 İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MEZARLIKLAR MÜDÜRLÜĞÜ PERSÖNELİNE Değerli mesai arkadaşlanm, Sizlerle uzun süredir birlikte görev yapmamın gumrunu taşı- dım. Görev yerimin değiştirilmesiyle sizleri bir arada görme imkânım olmadığından başanlannızın devamını diler, tüm mesai arkadaşlanma saygılar sunanm. RUHt DtNÇER tnşaat Mühendisi Eski teknik müdûr yardımcısı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear