23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11ŞUBAT1992SALI CUMHURİYET SAYFA KULTURSANAT 13 Teople's Choice' ödûlö tSTANBUL(lÜHA)- "Peoples Choice" ödülleri, Julia Roberts, Kevin Costner ve Arnold Schwarzenegger'e verilecek. Herald Tribune gazetesinde yer alan habcre göre "Özel Bir Kadın", "Genç Ölmek", "Mystic Pizza" gibi 1 filmlerin oyuncusu Julia Roberts en iyi komedyen ve drama kadın oyuncusu dallannda iki ödül bırden alırken, "Kurtlarla Dans", "Robin Hood" ve son olarak da Oliver Stone'un yeni filmi "JFK"nın yıldıa Kevin Costner ile "Terminatör"ün yıldızı Arnold Schvvarzenegger en iyı erkek oyuncu ödülünü aldılar. Bizim Tiyatpo turnede CUyHURİYET(Sinop)- Bizim Tiyatro, "örümcek Kadının Öpücüğü" ve " Yargı" adlı oyunlarla mayıs ayına kadar sürecek olan bir turneye çıktı. Barry Collins'in yazdığı, Zafer Dıper'in sunduğu tek kışılık oyun "Yargı", 18şubatta Karadeniz Ereğlisi'nde, 19 şubatta Zonguldak'ta, 25 şubatta Sinop'ta, 27,28 ve 29 nisanda lzmir'de sahnelenecek. "Örümcek Kadının Öpücüğü" ise, 2 martta Adapazan'nda, 4 martta Bursa'da, 16 martta İzmit'teve 18 martta da Samsun'da izlenebilecek. CIA'den TV yayını İSTANBUL(tÜHA)-Amerikan gizli haber alma servisi CIA'in pek yakında televizyon yayınlanna başlayabıleceğı bildirildi. La Republicca gazetesinde yer alan habere göre kablolu yayın yapması beklenen CIA televızyonu, CNN modelinden yolaçıkaraköncelikli olarak kurum ve gizli raporlarla ilgili haberleri verecek. Kurbağalıdere resimleri Knltür Servisi-Ressam Tiraje Özcan'ın beşınci kişisel resim sergisi bugün Akbank Bahariye SanatGalerisi'nde açılacak. 28 şubat tarihine kadar sürecek sergide sanatçınm Göksu ve Kurbağalıdere resimleri ağırlıkta. 1947 yılında Jstanburda doğan ressam Tiraje Özcan. I966vılındaÜsküdar Amerikan Kız Koleji'ni-bitirdi. 197i yılında Dev let Güzel Sanatlar Akademisı Mimarhk Bölümünden mezun Özcan, 1986 yıhndan bu yana dört kişisel sergi açtı. Galeri Baraz yenilendi Kültiır Servisi- Yahşı Baraz'ın 1977 yılında İstanbul Hilton Oteli bünyesinde açtığı Galen Baraz yenilendi. Otelın tobısindeyeniden düzenlenerek çağdaş Türkressam- lannın hızmetine sunulan galeride, ilk olarak karma bir scrgıye yer verilecek. Galerıcıliğe 1975 yılında başlav an Yah^ı Baraz, Kurtuluşcaddesı, 191 numaradaki Galeri Baraz da çalışmalarını sürdürüyor. Karaosmanoğlu anıldı • Kiiltür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası'nın duzenlediği "Ustalara Saygı" etkınlikleri kapsamında dün gece Yakup Kadri Karaosmanoğlu anıldı. Gecenin açılış konuşmasını yapan Demirtaş Ceyhun, tstanbul'da bulunan Kiıltur Bakanı Fikri Sağlar'ın verdiği resepsiyon yüzünden geceye ilginin umulanın aîtında olduğunu kaydetii. Ceyhun, bu tur toplantılara genç kusakları da çekmek ıçin üniversıtelere afiş astırdıklarını, ancak gençlerin konuya ilgisiz kaldığım da belirtti. Anma gecesinde ilk konuşmayı yapan Feridun Andaç, Yakup Kadci'nin edebiyatçı kimliğıne değinerek yazarın ilk dönemlerinde bireyi on planda tutan tarzının daha sonra Anadolu insanının gerçeğine yöneldiğini anlattı. Andaç'tan sonra mikrofona gelen 85 yaşındaki edebiyat öğretmeni Salim Rıza Kırkpınar ise yazarın, 'Yaban' adlı romanı cıktığında öğretmenliğe yeni başladığı dipnotuyla, öğrencilerine ilk okuttuğu romanın 'Yaban' olduğunu anlattı. Sarkis'in yapıtlanndan oluşan sergi Magasin-Grenoble'da sürüyor Belleğin geleceğe yansımasıNECMt SÖNMEZ (Grenoble) - Çağ- daş sanat konusundaki etkinlik- leri ile tanınan Grenoble'daki Magasin (Centre National d'Art Contemporain), Sarkis'in 1968'- den itibaren geliştirdiği sanat felsefesini içeren geniş çaph bir sergi düzenledi.'Seenesde Nuit/ Seenesde Jour' başlığı altında açılan bu sergileme, sanatçının kendi işlerini yeniden yorumla- ması gibi önemli bir özelliği taşı- yor. Çünkü Sarkis'in sanat kavrayışı ile yola çıkan bir müzenin retrospektif bir Sarkis sergisi yapması imkânsızdır. Bu nedenle, Grenoble'da alışılmışın çok dişında bir toplu sergileme ile izlediğimiz Sarkis'in işleri, belleğin gelecek üzerindeki yansı- masına göre ızleyıcıye sunuluyor. Gündüz ve gecenin atmosfenk bir olay olması dişında, karanlığı ışığa kavuştu- ran, ışığı ise tekrar ışıkla birleştiren özel- liği, Sarkis'in her biri birer "thema" olan 10 işini yeniden sahneye çıkanyor. Sahnelerin mekânı olan gece ilegündüz, kırmızı ve yeşil renklı neonlann yardımı ve yalnızca gökyüzündeki meleklerin görebileceği aynalann katkısı ile za- manın geçiciliğıni sanat yapıtı üzerinde de hissettiriyorlar. Aslına bakılırsa, ser- ginin gündüz ışığı ile farklı farklı zaman- larda gezilmesi ve bu ışığın "işler" üzerin- deki değişimleri içermesi bakımından Sarkis, izleyicisine birtakım ipuçlan su- nuyor.Sanıldığı gibi bir yerinden tutulur- sa, izleyiciyi gündüze, ışığa çıkaracak yardımlar yok sergide. İzlediğimiz "sah- ne"de, yaklaşık olarak otuz yıh kapsa- yan bir süreç içinde oluşturulmuş ve oluş süreçleri ile hiçbir zaman tamamlan- mamış, tamamlanması geleceğe, gelecek- teki izleyiciye bırakılmış "açık-sanat- yapıtlan" ile karşılaşıyoruz. Ses ve ışık gibi öğeler dişında, ısının, sı- caklığın da birer eleman olarak kullanıl- dığı ışlerde, birbirine gönderme yapan. birbiri ile bütünleştikçe tamamlanan gızlı geçiş yerleri var. Bu sergide, gökyüzünü tüm evreleri ile inceleyebilecek bir teles- kopun merceği üzerine yapıştınlmış Rus- ya baskılı pulun Andre Rublev'e ait ol- ması, gece sahnelerini bekleyen küçük bir Afrika Maskı'nın duvara gizlenmiş olu- şu, her sahnenin altında ses ve görüntü bantlannın yer alması gibi küçük özellik- ler bizi koridorlara götürüyor. Otuz yıllık zaman sürecinin tamamen bir koridor olduğunu düşünürsek, Sar- Sarkis'in Scenes de Nuit/Soenes de Jour adlı sergitünden kis'in her "işi" ile bu koridoru ördüğünü ve geçmiş ile gelecek arasında ilişkiyi sıkı sıkı kavradığını algılayabıHriz. Bu ılişkı, mekânlara ve o mekânlara ait nesnelere bağlı olarak bir bütünlük oluş- turuyor. En ilginç özelliklerinden biri de bu kapsamlı serginin tamamının, avuç içi kadar küçük kareli bir defter içinde ta- mamlanmış olması. Bu küçük defter, ta- banı ayna ile kaplı camekânın içinde sanki tüm sergi izleyicilerine bir ışık taşıyor gibi. Gündüz ile gece arasında kalan ikindi boyunca sergi en anlamlı. en etki- leyicı durumuna geçiyor. Sarkis'in neon- la adeta yüzdürdüğü her sahne, havanm kararmasıyla birlikte daha da çekicileşi- yor. Gündüz sahneleri arasında, "schatz" (hazine) kelimesinin neonlarla yazıldığı. sanatçının gerçekleştirdiği işle- rinin suluboya ile eskiz olarak tekrar çiz- diği çalışma, bir anlamda, doğduğundan beri yaşadığı zamanı, kendı hayatını ele alan otobiyografık bir özellik barındın- yor içinde. Bellek sözcüğü anılann toplandığı ve buna paralel olarak çalıştırıldığı bir yeti- yı kapsıyor. Sarkis'in. çağının sorumlu- luğunu üzerinde taşıyan bir sanatçı ola- rak gerçekleştirdıği her calışması, belle- ğin yeni bir arkeolojik kazıya tabi tutul- ması sonucu oluştuğu için çıkan işler, dünya ve bu dünyanın her yerindeki ya- şanmışhğı içerir. Yaşanmışhk, başka bir deyişle bu dünyanın içine atılmışlık Sar- kis'te çoğu kez geriye çekilmeleri, sus- kunluklan da birlikte getirir. Bu toplu sergilemeyi izlerken duyumsanan sus- kunluk, en yalın malzeme ile mümkün ol- duğu kadar derine inme ile yakından il- gili. Suskunluk anlarından konuşanlar yalnızca melekler oluyor, bu içımizdeki meleklerdır. Sarkis de bu toplu sergısını bir melek olan Serge| Paradjanov'a ithaf ederken şunu söylüyor gibi: "Meleklerini bul." Kültür Bakanı, îstanbul'da sanatçılarla tam gün mesai yaptı Devlet sanatın, sanatçının yanındaKültür Servisi - Kültür Bakanı Fik- ri Sağlar, dün tstanbul'da çeşit- li sanatçılarla bir araya gelerek sorunlarını dinledi. Sağlar, ilk olarak Divan Oteli'nde düzenle- nen toplantıda sinema yönet- rnenleriyle görüştü. Sorunları dinleyen Fikri Sağlar, bakanlığı- nın Türk sinemasının emrinde olduğunu söyledi. Sağlar, gece de sinema, tiyatro, müzik, bale, plastik sanatlar, edebiyat gibi birçok sanat dalını temsil eden 100'ü aşkın sanatçıya AKM'de bir resepsiyon verdi. Fikri Sağlar, Divan Oteli'nde sinema yo- netmenleriyle yaptığı toplantıda, Turk si- nemasının çoktuğu ya da yok olduğu yo- lundaki söylentilere inanmadığını, buna karşıhk sinemanın sıkıntı içinde olduğunu bildiğıni soyledi. Sağlar, "Birlikte çözum yolları bulmak için buradayım" dedi. Fikri Sağlar, sözlerini şoyle sürdürdü: "Siz yönetmenler, sinemanın emekçileri ve yapımcılar, Kültür Bakanlığı'na hangi ro- lu biçiyorsanız, bize hangi gorev duşuyor- sa, Kültür Bakanlığı o rolu ustlenmeye ha- zırdır. Bir sinema yasası çıkanlması, sine- ma iş yasasının hazırlanması, sinema sa- natçılarının güvenceye alınması gerekiyor. Turk sinemasının önce var olması, sonra pazarlanması gerekiyor!' Türk sinemasının en önemli sorunları arasında saydığı saton sayısının giderek azalması konusunda bakanlığın girişımler- de bulunduğunu açıklayan Sağlar, altyapı konusunda da Ortnan Bakanlığı'yla tema- sa geçilerek sinema stüdyolarıyla sinema arşivini içerecek, yaklaşık 3 hektarlık ka- AKM'deki resepsivonUa Kültür Bakanı Fikri Sağlar sanatçılarla sohbet ederek so- runlannı dinledi. (Fotograf: İBRAHİM GÜNEL) palı bir mekânın Maslak'ta tahsis edilme- si için hazırlıklar yapıldığını belirtti. "Denetimi kaldırıyoruz" diyen Sağlar, pornografik, korku ve şiddet gibi başlık- îar altında filmleri kategorilendirecekleri- ni ve bilet satışlarını da bu çerçevede ele alacaklarını söyledi. Sağlar, "Ne olursa olsun Türk sineması layık olduğu yere gelecektir, dunya sinema- lanyla boy ölçüşebilecektir" dedi. Türki- ye Buyuk Millet Meclisi'ne sunulan bir si- nema vasast teklifi bulunduğunu, bunun bakanlığıyla herhangi bir ilgisi olmadığı- nı kaydeden Sağlar, Turkmenistan gezi^ın- de iki yıllık bir anlaşma imzalandığmı, bu- na göre Hint ve Rus filmleri dişında, bu ülkeye girecek filmlerin Türkiye'den gide- ceğini söyledi. İkilı anlaşmaları geliştire- ceklerine de işaret eden Sağlar, Türkiye1 nin halen 62 ulkeyle kültür anlaşmaları bu- lunduğunu, buna karşıhk bu anlaşmalar- da sinema başhğına rastlanmadığını, do- layısıyla bundan sonraki calışmalarında sı- nemayı başhk olarak dahil edeceklerini söyledi. Sinema yönetmenleri de Fikri Sağlar'ın saptadığı konuların yerinde olduğunu, bu- na karşın bakanlıktan, çalışmaları koordi- neli >urutmek için bir danısma kurulu oluşturmasını, onu takıp edecek ^ekilde de bir ulusal sinema kurulu kurulmasını iste- diler. •^ onetmenlenn, mesleğin sıkıntısını en çok hisseden kesim olduğuna dikkat çeken Atıf Yılmaz da "Bizde Batılı anlamda pro- düktör yok. En buyuk sıkıntılardan biri de bu. Sinemanın sektör olmasını sağlamak ve piyasa mantığından kurtarmak gerekir. Kalıcı ve köklu değişiklikler ancak Kültür Bakanlığı'yla koordineli çalışılırsa yapıla- bilir. Isteklerimiz ve gereksinmelerimizin başında, bir yasa çıkanlması, yabancı ul- kelerle anlaşmalar imzalanması, maddi katkı sağlanması, laboratuvarların gelişti- rilmesi, kaliteii teknik elemanların yetişti- rilmesi ve araç-gereç eksikliklerimizin goz önünde bulundurulması gerekmektedir" dedi. Kültür Bakanı Sağlar, gece de eşi Serap Sağlar ile birlikte AKM'de sanatçı- lara bir resepsiyon verdi. AKM Fuayesi'- nde saat 18.00'de başlayan resepsiyona si- nema, tiyatro, müzik, bale, plastik sanat- lar, edebiyat gibi birçok sanat dalını tem- sil eden 100'u aşkın sanatçı katıldı. Sanaı- çıların arasına katılarak >orunlannı dinle- yen Sağlar, Bedia Muvahhit ve Vasfı Rıza Zobu'yla da bir süre sohbet etti. Fikri Sağlar, Sultanahmet semtinin ta- rihi kimliği çerçevesinde korunarak bu böl- ge içinde yakın gelecekte bir Plastik Sah- natlar Müzesi kurmayı amaçladıklarını açıkladı. KUltür Bakanı, Sultanahmet'i ile- ride bir 'sanatçı platformu'na dönüştür- mek istediklerini belirtti. Öte yandan Ga- latasaray Lisesi öğrencilerinin başlattığı "Halikarnas Mausoleum"unu geri alma kampanyasını bakanlığımn yakından izle- diğini aktaran Sağlar, Memphis'te nisan ayı içinde açılacak olan "Osmanlıların İhuşamı" adh sergıyi Türkiye'nin tanıtımı açısından son derece yararlı bulduklannı ve desteklcdiklerini soyledi. Resepsi>onda ayrıca Mimar Sinan Üniversitesi Mezunlar Derneği üyeleri tarafından Fikri Sağlar'a bir gravür hediye edildi. ttalya'daki Correr Müzesi'nde kentin geçmişine ait tablolar sergileniyor Correr'de Venedikli sanatçılarla, , ^ < „ ,., ,... /- r>_u: • ı ; ^ • ^: : T : _ : _ nun kendi evinde açılmış. 1887"cle Correr Fransızca ve AFERYALtREZ (Venedik) - G. Bellini, V. Carpaccio, Giorgione, Tizia- no gibi sanatçılann kenti Venedik. Renk, ışık, sanat ve karnaval coşkusu. Gezeni kendine tutkun eden bienaller cenneti.. Ve her se- ferinde yeniden âşık olup hasretini daha fazla çektiğim Venedik. (İstanbul, sakın gücenme, mâlum sen ilk gözağrımsın.) Yolu Venedik'e düşen herkes güver- cinleriyle ünlü S. Marco Meydanı'nı ve bu meydana damgasını vurmuş S. Marco Kilisesi'ni büyük bir coşkuyla, koştura koştura, saatlerce kuyrukta bekleyip yet- miş yedi milletin içinde itiş kakış gezer. Ama kaç kişi S. Marco Kilisesi'nin tam karşısında yer alan Correr Müzesi'ni zi- yaret etmeyi akıl eder? Turist mevsimi ol- masına rağmen, S. Marco'nun aksine, müze oldukça sakindi. Birkaç meraklı yaşlı Amerikalı ve Belçikalı turist, benim gibi Vened'Vc tutkun Avusturyalı mes- lektaşım ve biz iki Türkten başka kimse- cikler yoktu koskoca Palazzo delle Pro- curatie'de.. Correr Müzesi ismini Venedikli asıl bir aileye mensup Teodoro Correr'den (1750-1830) almış. T. Correr tam bir Ve- nedik âşığı olduğu ıçin kentin geçmişine ait tarihi dokümanlan. silahlan, birta- kım bronz objelerı, çeşitli tablo ve mobil- yalan toplamış. Ölümünden sonra bu muazzam koleksiyon Venedik şehrine miras kalmış. Müze, halka ilk defa 1836'- da Büyük Kanal üzerindeki Teodoro"- kendi evinde açılmış. koleksıyonu, 16. yüzyıl Venediki'ndeOs- manlı tüccarlanna aynlan "Fondaco dei Turchi" binasına aktanlmış. 1922'de Correr Müzesi, bugünkü mekânına, yeni Palazzo delle Procuratie Nuove'ye taşın- mış. Müzeyi tanıtan katalog kitapta, bazı Venedik dükalannın portrelerine, sikke ve silah koleksiyonuna, 13. yüzyıl Gotik dönem eserlerine, Giovanni Bellıni'nin yapıtlarına, 16. yüzyıl başlannda yaşa- mış ve resimlerinde Türk giysili figürleri kullanan Vittore Carpaccio'nun tablola- rına, dönemin kostümlerine, doğu ile özellikle İstanbul ile olan ticaret ilişkile- rine yer verilmiş. Müzeyi ilginç kılan en can alıcı nokta ise işin fınali. Müzeçıkı- şında elinıze Correr Müzesi'ni geliştir- mek üzere hazırlanmış anket foımlan tu- tuşturuluyor. Italyanca. tngilizce, Almanca olarak basılmış formlann arasında bir de Türkçe olanını bulmak beni hem şaşırttı hem de Gentile Bellıni'nin sanata elçiliği ile başlayan yüzyıllara dayalı kültür ve dostluk ilişki- sinin birdenbire karşıma çıkması çok se- vindirdi. Yalnız Correr Müzesi'nden çı- karken bir isteğım kursağımda kaldı. (Bu arzumu anket formuna iletmek ise ba- yağı keyif vericiydi). Müzenin ilk ka- tında, 17. yüzyılda kimliği mcçhul bir res- sam tarafından yapılmış olan ve "İstan- bul Manzarası" adını taşıyan bir tablo sergilenmekteydi. Müze kataloğunda da yer almayan bu resmin diasmı satış stan- dında bulamadım. fotoğrafını çekmek ise mümkün olamadı Ne diyorsun Venedik? Yıne sonunda aklımı sende bırakacak bir şey buldun değil mi? Ben mi ne diyorum? Gelecek buluşmamıza kadar kendine iyi bak. 'Madam Butterfly'ilk kez izmir'de AA (tzmir) - Opera ve tiyatro sa- natçısı, yönetmen, Ankara Devlet Konservatuvan Müdü- rü Cüneyt Gökçer, Puccini'nin "Madame Butterfly Operası"- nın Türkiye'de oynanışının 50. yıh dolayısıyla eseri İzmir Devlet Opera ve Balesi'nde sahneye koydu. Konu ile ilgili bilgi veren Gökçer, "50 yıl önce Butterfly'da oynayan sa- natçılar, hayatlannda opera seyretme- mişlerdi. Ama başarılı oldular. 50 yıl sonra bunu burada, İzmir Devlet Ope- ra ve Balesi'nin 10. yılında tekrarla- mak bana düştü" dedi. Oyunun İzmir'de 18 şubatta sahne- leneceğini belirten Cüneyt Gökçer, Türkiye'de operanın yaygınlaştığını, 4'üncü operanın, nisan ayında Mer- sin'de yine "Madame Butterfly" ile açılacağını bildirdi. Avrupa sahnelerineçıkacak düzeyde opera sanatçılanmız olduğunu kayde- den Gökçer, Türk operasının "teknik" açıdan geri olduğunu söyledi. Ekonomi geliştıkce teknik noksan- lıklann da ortadan kalkacağını kayde- den ve hükürneün, Kültür Bakaru'm desteklemesini isteyen Gökçer, işa- damlarının sanata desteğinin yetersiz olduğunu belirtti. "Sanat pahalı iştir. Ucuz iş değildir. Her şey paraya dayanıyor" diyen Gök- çer, sanatın toplumun lüksü olmadığı- nı ve toplumun eğitimi için gerekli ol- duğunu ifade ettı Basın-sanat ilişkisi konusundaki görüşünü de açıklayan Gökçer, şöyle devam etti: "Basının sa- nata katkısı geçmiş yıllara oranla arttı. Ancak bıraz fazlaca magazin ağırlıklı oldu. Daha ciddi sanat faaliyetlenne de magazin kadar yer verilmesini bek- liyoruz." Sanat yaşammın 50. yılını dolduran Cüneyt Gökçer, emeklilik konusunda ise "Ben emekli olmama kararında- yım. Hayatta kaldığım sürece çahşaca- ğım. Aksini yapmam mümkün değil" diye konuştu. Arıburnu Ödülleri'ne son başvuru 20 mart Kültür Servisi - Şair ve sinemacı Orhon Murat Arıburnu adma üçüncüsü verilecek olan Arıbur- nu ödüllerinin bu yılki konula- rı belli oldu. Bu yıl da şıır, kısa metrajlı film, sine- ma ütopyası ve fotoğraf olmak üzere yine dört dalda verılmesi kararlaştın- lan Arıburnu Ödüllcri'ne şiır dalında 10 Nisan 1991 tarihınden sonra yayım- lanan kıtaplarla, kısa metrajlı film da- lında son üç yl içinde çekilmiş 30 daki- kayı geçmeyecek fılmlerle, sinema ütopyası dalında, beş sayfayı geçmeye- cek ütopyalarla ve fotoğraf dalında 18x24 ölçülerinden küçük olmayacak siyah-beyaz çalışmalarla başvuruda bulunulabilecek. Bu yıl ayrıca kısa metrajlı film ve si- nema ütopyası dallannda yanşmaya katılan bir İcişiye bir yıl önce yitirdiği- miz sinema emekçisi Yadigâr Ejder adma "Sinema Emekçisi" ödülü de ve- rilecek. O.Murat Aribumu Sonuçlan 11 Nisan 1992 günü açık- lanacak olan Anburnu Ödülleri'nin seçici kurullan şiir dalında Oktay Ak- bal, Kemal özer, Hilmi Yavuz, Hüse- yin Haydar, Turgay Fişekçi ve Hüse- yin Alemdar; kısa metrajlı film dalında Atıf Yılmaz, Tank Akan, Cevat Ça- pan, Türkân Şoray, Şerif Sezer ve Feh- mi Yaşar; sinema ütopyası dalında Zeki Ökten, Tunç Başaran, Engin Ay- ça, Orhan Oğuz, Macit Koper ve Nesli Çölgeçen; fotoğraf dalında Isa Çelik, Mehmet Bayhan, Aclan Uraz, Rıza Baloğlu ve Yıldız Üçok'tan oluşuyor. Anburnu Ödülleri'ne katılmak iste- yenlerin, yapıtlannı, bir fotoğraf ve yaşamöyküleriyle birlikte 7 nüsha ola- rak 20 Mart 1992 gününe kadar "An- burnu Ödülleri, Ahududu' Sok. No: 27/3 80060 Beyoğlu/İstanbul" adresi- ne elden ya da postayla göndermeleri gerekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear