Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9KASIM1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
RP de başkaldırı hareketi^^M.lm*^ nıın 1ÎIİVİİVIJ> hîr ilicVîci nlama7 imam -TL 1 m rt^r^ıim
ALİ BULAÇ -Cumhuriyet mesele-
sine biraz değinmek istiyonım. Cum-
huriyet, Alevilere pek hayırlı davran-
madı. Çünkü Cumhuriyet OsmanlT-
nın mirasını devralmıştı. Osmanlı
düzeni yıkıldıgı zaman, bir bakıma da
ulemanın kişiUğinde temsil edilen Sün-
nilerin düzeni yıkıldı. Ve o dönemde
de lslamın ana gövdesini Sünniler
temsil ediyordu. Cumhuriyet kendini
Sünniye karşı korumak güdüsüyle
Alevileri yanına almayı düşündü. Fa-
kat çok geçmeden büyük bir katlıama
başvurmaktan çekinmedi, Dersim tra-
jedısi yaşandı. Dersim olayından son-
ra, Cumhuriyet'e karşı Alevilerin daha
ihtiyaüı hatta daha öfkeli olduklannı
tespit ediyoruz. 1950'de DP iktidara
geldiginde DP'nin en önemli destekçi-
lerinden biri de Aleviler oldu. Çünkü
Dersim olayında İnönü ve CHP'nin
önemli rollen vardı. Halen Malatya
çevresinde Demirel'i destekleyen Ale-
viler vardır. Cumhuriyet resmi din
görüşünden de aynlmadı. Bugün
Cumhuriyet'te resmi din görüşü
Sünni-Türkçü bir din görüşüdür.
Azerbaycan'da Orta Asya Cumhuri-
yetlennde böyle bir din görüşünü yay-
mak istiyor. Azerbaycan'ı Sünnileştir-
mek için, Imam-Hatip okullan ve
ilahiyat fakülteleri açıyorlar.
Bence Diyanet fşleri Başkanlığı'nın
toptan lağvedilmesi en önemli çözüm-
dür.
D."evlet yasama, eğitim, spor, sa-
nat ve benzeri sivil alanlan sivil toplu-
ma terketmelidir. Insanlar, hangi dine.
hangi siyasal göriişe, hangi felsefeye
mensup iseler kendi paralanyla, kendi
finansmanlan ile örgütlensinler, ku-
rumlannı geliştirsinler. Kimin ne pra-
tiği varsa kendi cemaatine de bunu
aktarsın. Devlet bu işlere kanşmasın.
İnsanlan kendi dınleriyle baş başa bı-
raksm.O zaman bu sorun temelden
çözülür.
İLHAN SELÇUK -Biz burda ajışkan-
lık içindeyiz. Türkiye'de hiç Hıristiyan
yaşamıyormuş gibi davranıyoruz.
1924te hilafet kaldınldı. İslamıh için-
deki bu tarüşmalar karşısında nasıl bir
kurumlaşma olacak. Aleviler var, Şii-
ler, Hanefiler var. Bütün dinlerde ol-
duğu gibi dallara dağılmış. Halifenin
kendine göre bir görüşü olması gere-
kir.
Bugün Roma'da Vatikan'da Papa
Katoliklerin papasıdır. Hıristiyanlık
dediğuniz zaman bir de Protestanlık
var. Amerika'ya gitüğimizde orada
Mormonluğu görüyoruz. O da 1850'-
lerde çıkmış bir dal. Din toplumsal bir
kurum olduğu için oluşması yayılma-
sı, doğal görülüyor. Bize geçmişten
gelcn dinsel tartışmalar ve Kavgalan
da bir yerde artık Türkiye'de demok-
ratik banş düzeni içinde önlemek gere-
kiyor. ^
nun laiklikle bir ilişkisi olamaz. tmam
devlet memuru olarak gidecek, Alevi
köyüne cami yaptıracak.
Imamlann devlet memuru olması-
nın günahını 1960 sürecine bağlıyo-
ruz. Kuşkusuz Türkiye'de çözümle-
mek zorunda olduğumuz birçok
sorun var. Etnik sorunlar da var, sade-
ce mezhep sorunlan değil. Bütün bun-
lann banşçı ve demokratik yöntemler-
le çözümlenmesi gerekiyor. Inananla-
nn inançlannı istedikleri gibi benimse-
meleri, özümsemeleri ve tapınmalannı
da, istedüderi ölçüde yapmalannı sağ-
layıcı bir demokratik ülke halinde ge-
tirmemiz gerekir. Bunda en başta se-
vinç duyacaklann en başında Aleviler-
dir. Çünkü en fazla onlar baskı
görüyorlar. Baskı gördükleri için bir-
takım söylentiler ortaya çıkmıştır. Bir-
takım kötü suçlamalann baskısı altın-
da kalmışlardır.
Bu süreçte Alevilerin kendi tapınma
yöntemlerini, "Bakın biz böyleyiz" di-
ye yapabilmeleri de gene bir aşamadır.
Ama bu yeterli değil. Yasal açıdan ge-
rekli önlemler alınmalı. Hiçbir mez-
hep, ne kendini savunmak zorunda
kalmalı, ne de saldırganlaşmalı. Bu
noktaya elbirliği ile varabiliriz. Görü-
lüyor ki Türkiye'de bu sorunlar daha
da devam edecek. Çünkü son yerel se-
çimlerde gördüğünüz gibi, Refah Par-
tisi büyük bir atıüm yaptı. Refah Par-
tisi'nin atılım yapması sadece dinsel
bir takım fıkirleri savunduğu için de-
ğil. Bana kalırsa bir yoksulluğa , ada-
letsizliğe . yabancılaşmaya karşı bir
muhalefet geliştirdi. İslami söylev için-
de bir muhalefet geliştirdi. Ama hak-
sızlığa bir çıkış gibi, siyaset yapıyor.
Bunun büyük etkisi var.
abii bunun da gerekçelerinı ara-
mak gerekiyor. Neden böyle oluyor,
Nasıl Alevilerde karşı çıkış varsa bazı
şeylere, vicdan özgürlükleriyle, de-
İslamda ilk ayrılıklar
Hz. ALİ
MUAVİYE
KAVGASI
ÖRAL ÇALIŞLAR
mokrasiyi savunma. laikliği savunma-
yı kendileri içın iticı güç olarak görü-
yorlarsa, demek ki Refah Partisi
inançlara dayalı bir parti olarak, em-
peryalizme, düzene, haksızlığa bir çı-
kış gibi göriinüyor ve kendisi de hak-
sızlık gördüğü inancında.
Diyelim ki, öbür mezhepler kesi-
minde de aynı duygular yaşanıyor di-
ye düşünüyorum.
Ortak noktalar
ALİ BULAÇ -Aleviler ile Sünniler
arasmdaki çelişkinin hiç giderilemez
olduğunu zannetmiyorum. Konuş-
mamın başında da değındığim gibi,
degerler sistemi ile referanslan bir.
Her iki taraf da ana kaynaklara, Ku-
ran'a ve Sünnet'e dönüp, kendi kül-
türlerini üretecek sürdürecek olurlar-
sa, bir noktada ortak bir paralelde
buluşmalan mümkün.
Aleviler ile Sünniler arasında görü-
nen çatışma siyasal ıktidar çatışması
olmuştur tarihte. Yani Osmanlı-İran
çatışması gibi. Cumhuriyet dönemin-
de Türkiye Cumhuriyeti devleti ile
Tunceli'de vs. yaşayan halkın çatışma-
sı. Ben tarihımizde halkın kendisinden
kaynaklanan, toplumda yaşanan
Alevi-Sünni çatışmasını hatırlamıyo-
rum. Protestan-Katolikçaüşmasıgibi.
/\levi halk ile Sünni halk birbiriy-
le tarihte çatışmamışür, bundan sonra
da çatışmaz diye düşünüyorum. Siyasi
faktörler araya girdiğinde. maalesef
böyle şeyler oluyor. Malatya, veya
Çorum olaylan gibi, bunlar bir Alevi-
Sünni çatışması değil.
RP olayına gelince burada çok
önemli bir şey yaşandı. Son seçimlerde
Tuzla bölgesinde 3 bin Alevi Refah
Partisi'neoy yerdi. Üzerindedurulma-
sı gereken bir konu. Ilhan Bey'in de
değindiği gibi bir protesto hareketi
olarak gelişen ve İslami temele bir mu-
halefet geliştiren bu partinin söyledik-
leriyle o yoksul ve düzenin en sıkışık
yerinde sıkışıp kalmış Alevilerin talep-
leri arasında özdeşme noktası var.
Bugünkü dünyada Islamcı hareketle-
|in vaat cttikleriyle Alevilerin talepleri
arasında bir çelişki yok, bir örtüşme
noktası var. Başka bir gözlemde bulu-
nuyoruz. Hollanda'da ve Almanya'da
Avrupa'run o eritici kültürel baskısına
karşı, çok sayıda Alevinin Sünnilerle
birlikte aynı örgütte yer aldıklannı,
aynı camiye gidip namaz kıldıklannı,
birbirierine çok saygılı davrandıklan-
le yazık ki, mezhep kavgalan
son yıllara kadar devam etti ve kan
döküldü. Hâlâ baskılar var bugün.
Bugün imamlar devlet memuru. Bu- Oral Çalışlar'ın (solda) > önettiği açıkoturuma, (soldan sağa) Uhan Selçuk, Ali Bulaç ve Rıza Zelyut katddı.
nı gördüm.
ORAL ÇALIŞLAR,-Savw Zelyut'a
Refah Partisi'nin yükselişinisormak is-
tiyorum. RP'nin yüzde 25'e yükselişi
Aleviler açısından bir lehdil leşkil edi-
yor mu?
Ortak payda gereksiz
RIZA ZELYUT -Laik kesım de bu
soruyu kendine sormak zorunda. Ve
zannediyorum da soruyordur. Sayın
Uğur Mumcu'nun değinmeleri vardı.
Herkes o soruyu kendisine sormalı
ama Aleviler otomatik olarak soru-
yorlar. Çünkü Aleviler halen RP'yi
şeriatın bir sembolü gibi algılıyor. Bü-
yük çoğunluğu böyle algıhyor. Ben
burada Ali Bulaç'ın iki tespiüne katı-
lamayacağım. Tuzla'da RP'ye oy ve-
rildiğini zannetmiyorum. Refah Parti-
si halen geçmişte temsil ettiği misyon-
la, şeriat çizgisini savunan bir parti.
Aleviler de geçmişte şeriattan çok çek-
tikleri için, şeriatk ilgili bütün kurum
ve kuruluşlara büyük tepki duyuyor-
lar. Bu nedenle RP'nin yükselmesi
Aleviler açısından psıkolojik sorundur
en azından. Ve Alevilerin bu konuyu
düşünmeleri laam. Psıkolojik olarak
da onlar açısından bir sorun. Şimdi
ikinci bir olay Bulaç'ın Kuran ve Sün-
net'e dönme yönündeki işaretleridir.
Biz Aleviliğı sadece din olarak algıla-
sak haklısınız. Aleviliği biz din, felsefe,
kültür, ekonomi, siyaset gibi değişik
olan alanlardan yaşama biçimi olarak
algılıyoruz. Gerçekten de Alevilerin
Osmanlı toplumu içinde 600 yıl bo-
yunca kendilenne özgü bir yaşamlan
olmuştur.
Din olayı, Kuran ve Sünnet olayı,
yaşamın sadece teorik yönüdür. Alevi-
leri Alevi yapan, ortaklaşmacı yapıla-
n, halk mahkemelerine dayanan yar-
gılama yapılan, ekonomide dayanış-
maa yapılan, halkımızın genelde olan
imece yöntemidir. Halkımız bunlar-
dan kaynaklanan bir yapı. üretim için-
de, üretımle haşır neşir olan bir toplu-
luk. O hayatını sürdürmek /orunda
olan, kendi ürettiğiyle yetinmek zo-
runda olan bir yaşam içindedir. Din
sadece bu hayatın devam ettirilmesi
için bir vasıtadan ibarettir. Allah. Mu-
hammed ve Ali inancı, AUah'ın kitabı-
na inançlan, Sünnilerinkilerle aynı
değildir. Zaten aynı olsaydı inanç diye
bir şey oluşmazdı.
Alevilikle Sünniliği ortak paydada
buluşturmaya çalışmak da yanlış. Sa-
yın Bulaç'ın bu yöndeki işaretleri ben-
ce bir zorlamayı gündeme getirir. Ama
ben şuna taraftanm. Aleviler kendileri
özgürce kendi inançlannı savunsun-
lar. Sünnilere saygılı olsunlar. Her
inanç kendi içinde kutsaldır, saygıya
değerdir bizce. Sünniler de camisini
yapsın, orucunu tutsun, mamazmı kıl-
sın Aleviye saygılı olsun. Yozlaşma-
dan uzlaşmak. Kendi kültürümüz ve
kimliğimizı yozlaştıracak önerilerde
bulunmayalım. Çünkü ikisi de güzel-
dir
StRECEK
Kitaplar nerede iııılıa edildi?
SÜLEYMAN EGE
tarihli emirleriyle imha edilmesine ka-
rar verildigj ve bu erririn yerine getirile-
rek Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün
13 Ocak 1984 Güvenlik Basın 8474
sayılı yazısı ekindeki tutanaklardan
anlaşılacağı üzere SEKA'ya teslim
edildıği bildirilmiştir."
Ancak davacının ikinci dilekçesinin
4. sayfasında yer aian ve 4. Kolordu ve
Sıkıvönetim Komutanlığı'nın 28.5.
1985 gün, Ad. Müş: 1983/mût. 652 sa-
yılı yazdarı ile imhası emredüen kitap-
larm 13.1.1984 tarihinde imha edilmiş
gibi gösterilmeye çalışıbnası (1) ger-
çeklere aykırıdır. Zira Ankara Emniyet
Müdürlüğü'nün 13.1.1984 tarih ve Gü-
venlik/Basın 8474 sayılı yazısı ve eki
tutanak, 4. Kolordu ve Sıkıyönetim Ko-
mutanlığı'nm 9.12.1983 gün, Ad.Müş:
1983jnnit. 652 sayılı yazısıyla 1983 yı-
Imda imhası istenikn kitaplarla ilgili-
dir.
Sonuç:
% Birinci cevap layihamızda ve yukarı-
da arz edilen sebeplerle kanuni mesnedi
bulunmayan davanm reddine ve her tür-
lü mahkeme masraflarmın davacı üze-
rinde bırakümasına karar verilmesini
arz ve talep ederim."
kUorumlular, kitaplann yakılarak
imha edildiğini gizli tutmak istiyorlar-
çh. Başbakanlığın imharun biçimiyle
ilgili savlannın altında yatan buydu.
Haftahk Yeni Gündem dergisinin 28
Şubat 1987 günlü sayısında tam da
Başbakanlığın bu hesabına uygun bir
yazı çıktı. Dergiye bir açıklama yolla-
dım. Yeni Gündem'in 21 Mart 1987
günlü sayısında yer alan açıklamam
pyleydi:
"Yeni Gündem'in 51. sayısmda '133
Hn Kitabın İmha Edüişinin Perde Ar-
kası' başlığı altında yayımlanan yazı ile
igili olarak bir açıklama yapmak zo-
rmdaytm.
Söz konusu yazıda yanlış bilgilenme-
ye dayanan şu ifadeler yer almış:
'Kamyona yüklenen binlerce kitap
için tzmit'tekı SEKA tesislerinde imha
edümekle son bulacak uzun bir yolcu-
luk başlamışü. Yıllar önce aynı yerden
kitap kağıdı olarak qktıklan yolcu-
luk, tekrar kitap kağıdı olmak üzere
imha edilerek bitecekti.'
Gerçek böyle değildir. Bilim ve Sos-
yalizm Yaymları 'nın kitapları SEKA '-
da imha edilmedi. Imhanvn biçimi, imha
tutanağının ortaya konulması ile belh
olacaktır.
Tutanakla teslim almmış 7 kamyon
dolusu 133 bin 607 kitabm imha edilis
biçimi sorumlularca açıklanmak isten-
miyor. Ama biz, imhanm nasıl yapıldı-
ğvn, sıkıyönetime başvurumuz sırasuı-
da ilgili dosyasmda gördüğümüz imha
tutanağmdan biliyoruz: Kitaplarım ya-
kılarak imha edilmiştir. Bu tutanak,
üçüncü kez istememize karşın sıkıyöne-
timce bize verilmedi. Yanıt olarak,
'...Komutanlığın işlemleri aleyhineda-
va açılamayacağı gibi hukuki sonım-
luluk da ileri sürülemeyeceğinden ve
kesin olduğundan komutanın karar ve
emirlerinin' ilgiliye tebliği hakkında
kanuni bir zorunluluk da bulunmadı-
ğından istenen emir ve tutanak suret-
leri gönderilmemiştir' aenildi.
Şimdi dava aşamasında da davalı
idare aynı tutumu sürdürüyor. Başba-
kanlık imha tulanağmı mahkemeden
tizliyor. Kitaplanmın SEKA'ya gönde-
rildiği yolundaki savını Başbakanlık
ikinci savunmasında düzeltmeye çalıs-
mıştır. Ama kitaplaranm imhasma iliş-
kin tutanak konusundayine susmustur.
Başbakan adma mankemeye gönde-
rilen ilk savunmada şöyle deniliyordu:
"Bu kitaplann Sıkıyönetim Komutan-
lığı'nın 9 Arahk 1983 ve 28 Mayıs 1985
tasbakanlığm bu savunmasında
çelisik bir durum vardı. 28 Mayıs
1985 'te imhası emredümis olan kitaplar
13 Ocak 1984'te'yani imha emrinden
birbuçuk yıl önce imha edilmiş olamaz-
dı. Biz, mahkemeden bu çelişikliğin
açıklığa kavuşturulmastnı, kitaplarm
imhasma ilişkin tutanağmgetirtilmesinı
isteyince, Başbakanlık bu kez' 13 Ocak
1984'teki imha 9 Aralık 1983 tarihinde
imhası emredilmiş kitaplarla ügilidir'
demekle yetindi.
Peki, ama komutanın Bilim ve Sos-
yalizm Yaymları'nm kitapları hakkın-
da 28 Mayıs 1985 tarihli imha emrinin
yerine gettilmesine ilişkin tutanak ne-
rede? Başbakanlığın savunmasmda işte
bu henüz yanıtlanmamış bir soru olarak
durmaktadır.
uygarlığına hiç yakışmayan bir durum-
dur. Çirkin, ayıp, utanç veren bir iştir.
Bıma karşı çıkmak, her 'aydmtm' tkye-
nin baş görevi olmalıdır. Hele dünyanm
parasını harcayıp kitaplar bastıran, ya
da kitaplar alıp evinde saklayah, oku-
mak, okutmak. aydmlanmak, aydmlat-
mak isteyen her bilinçliyurttaş, elinden
alınan bu kitaplarm hesabmı sormalı-
dır. Sormazsa, hakkmı aramazsa, iyi
bilmeli, o kişi ya da o kişiler çağdaş uy-
garlığm sağladığı haklara layık değil-
dirler.
12
evletin uygar, şerefli yargıçlan-
nın ve savcılarmm imzalannı taşıyan
kesinleşmiş beraat ve takipsizlik karar-
larma sahip 133 bin kitabın imha ediliş
biçimi, SEKA da hamur edilerek mi
yoksa yakılarak mı imha edildiği, dava-
mızda hukuksal bir fark yaratmaz.
Ama devlet adma yapılan resmi bir iş-
lem olarak imha tutanağı ortaya konul-
malı, kamuoyu olayı bütün gerçekliği
ilebümelidir."
Oktay AkbaTın yazısı
Yeni Gündem'deki bu açıklamamın
son satırlannı 22 Mart 1987 günlü
Cumhuriyet'te yazısının başına alan
Oktay Akbal, kitap imha olgusuna bir
daha eğiliyordu: "Bu Hesabı Kim Ve-
recekT başlıklı yazısında Akbal şöyle
diyordu:
"Bilim ve Sosyalizm Yaymevi'ninsa-
hibi Süleyman Ege savaşımmı sürdürü-
yor. Bu uygarca savaşımı tek başma
sürdüren. dirençle sürdüren yayıncı ya
da yazar bir Süleyman Ege'dir. Başka
yazarlarm, yayıncıların kitapları topla-
tılmadı mı? Evlerden alınan çuvallar
dolusu kitap ne oldu? Ama Ege 'den baş-
ka bu kitaplarm ne olduğunu arayan
soran çıkmadı. Bildiğim kadar çıkmadı.
Kitap toplatmak, kitap yaktırmak, ki-
tapları ortadan kaldırmak yüzyümuzm
Mart 'taydı. Bir üniversite ho-
castyla konuşuyordum, evinde Mao 'yk
Marx 'la ilgili birçok kitap varmış. Bun-
ları ne yapacağmı, nasıl saklayacağvn
gelip bana sormuştu. Sobada mı yak-
malı, toprağa mı gömmeli, denize mı
atmalı, yoksa bir başkasmm evinde mı
saklamah? Ne yaptı bilemem, sanırım
birkaç 'tehlikeli'kitabı kömürsobasma
atıp ortadan kaldırdı. Bir emekli suhay
da anlattı: Kitaplarmı bir naylon çuvala
koyup bir ileriki sokaktaki bir türbenin
içine saklamış, kimse o türbeyi aramaz
umuduyla... Sonra da oradan gidip al-
mış!..
Evet, acıklı ya da gülünç böyle işler
oldu. Nazım 'm şiirleri saklandı, plaklar
saklandı, birtakım dergiler saklandı,
defterler, notlar, hatta ders kitapları bi-
le saklandı. Olur a. bu kitaplar iktidarm
başmdakiler için 'suç' öğesi sayılabilir-
di. 'En iyisi sosyal, sosyalist, Marksist,
komünist, materyalist. ne kadar 'ist'le
biten görüşe ait kitap, dergi varsa hepsi-
ni ortadan kaldırmaktı! Böyle de yaptı-
lar.
Bir anı canlandı birden, 12 Mart'tan
sonraki bir ilk yaz günü bütün kent evle-
re kapatılmış. yollar tuiulmus, Yûdırım
HarekSt baslatılmıştı. O günü hiç unut-
maml Birkaç görevli sabah karanlığm-
da eve geldi. Ellerde silah. Bahçede
başka silahhlar... Sabahm altısıydı. Bir
üst görevli de evin içinde bir aşağı bir
yukarı dolaştı. Bir şeyler sordu. Bizim
yazdıklarımızı Moskova radyosu ya-
yımlıyormuş, orda dinlemişler! 'En iyi-
si, siz önce okusanız ya yazdtklanmızı
demişlim. Salondaki kitaplığa bakmış,
Çetin Altan 'la tlhan Selçuk 'un kitapla-
rmı görmüştü, bir şey yakaladığmı
umarak 'Ah İlhan ve Çetin!' demişti.
Gereken yanıtı vermiştim. Anımsadık-
ça gülmelimi o kişiye, acımalı mı bümi-
yorum! Şimdi kimbilir nerededir, hangı
yüksek görevdedir diye düşündüğüm
olur.
Kitap toplamak, kitap yakmak in-
sanlıkla bağdaşmaz bir iştir.
Bu, böyle işler yapmaya karar veren-
lerin ne denli korktuklarmı gösterir. Ne
denli geri kafalı olduklarmı... 12 Eylûı
sonrasınaa dabutür olaylar yaşandı ne
yazık ki!.. Yine kitaplar suçlandı, yine
bu kitapları okuyanlarm başı derdegir-
di. Toplanan kitaplann ne olduğu bir
türlû anlaşümadı. Kimse de bunca soru-
ya bir yanıt getirmedi. Yüzbinlerce lira
harcanarak bastırılan kitaplarm depo-
lardan almıp SEKA ya gönderilmesiya
da külhanlarda yakılmasmm sorumlu-
hığunu üstlenen de çıkmadı. Gerçek
suçlu kimdir, kimlerdir, bu tür buyruk-
ları verenler şimdi nerededir, hangi gö-
revlerdedir? Insan bu soruları ister iste-
mez soruyor. Kendine, topluma, yurt
yönetimini üstlenenlere...
Süleyman Ege, yürekli bir kişi... Bi-
linçli bir aydm... Sürekli savaşım veri-
yor. Soruyor, araşlırıyor. 133 bin kita-
bmm başına gelenleri aydmlığa çıkar-
maya çalışıyor. Ege'yi bu uygarca
savaşımmda desteklemek hepimizin gö-
revi olmalı..."
İmharun üzerinden iki yıl geçmiş,
ortada ne imha emri var. ne imha tuta-
nağı... Sorumlular bu belgeleri mahke-
meden de gizlemeyi sürdürüyorlar.
Başbakan adına mahkemeye gönderi-
len savunmalarda, bu konuda yalmz-
ca "açıklama" var.
POLTTIKA VE OTESI
B'aşbakanlığın imharun tarihi ve
biçimiyle ilgili "açıklama"lanndaki
çarpıklığı, mahkemeye sunduğumuz
yarutta ortaya koymakla kalmadım;
bunu her fırsatta başında da sergile-
meye çalıştım. Yeni Gündem'e yaptı-
ğım "zorunlu" açıklamadan sonra
Cumhuriyet ve Güneş gazetelerinde
de olayı birçok kez anlattım. Sorumlu-
lar olayı başka türlü göstermeye çalı-
şarak imha belgelerini gizleyedursun-
lar, sıkıyönetim komutanlığı kalemin-
deki erin tutanak üzerinden verdiği
bilgiyi, 133 bin kitabın sıkıyönetim
son bulurken yakılarak imha edildiği-
ni kamuoyuna ilan ettim.
Yanıt bekleyen soru şuydu:
"Açıklama"lannız doğruysa imha
belgelerini niye gizliyorsunuz? Nerede
imha emri? Hani imha tutanağı? Bun-
lan koyun bakalım ortaya...
Bu sorunun yakasını bırakmak on-
lann istediği bir şey olurdu.
(l)Kim öyle göstermeye çalışmış? Başba-
kanlık mı. biz mi?
SÜRECEK
MEHMED KEMAL
200 Graım 24 BfeL.
Pastırma yazı çekip giderken bizim hanım,
"Biraz pastırma alsana yumurta kıralım" dedi. Beşik-
taş'a indim, makinede kıyılmış biraz pastırma aldım.
Biraz dedimse iki yüz gram. Adam kıydı, tartı.
"Kaçpara?"
"24 bin..."
Duraladım. Günümüzde 200 gram pastırma 24 bin lira
ediyordu. Oysa bu parayla benim delikanlılığımda 70
metre karelik bir daire alınırdı. Şimdi 24 Ocak Kararlan'-
nın ekonomi politikasıyla 200 gram pastırma alınıyor.
Eskiden mezeciye girdik mi pastırması, sucuğu, sosi-
si, salamı, dili, birçok şeyi kestirir, sardırırdık Şimdi
perhizi, diyeti, kanda yağı, gutu yanaştrmıyor. Biraz aln
yor, bir daha aramıyoruz.
Kayserili trenle Ankara'ya doğru gelirken pastırması-
nı çaldırmış. "Eyvah" demiş. "Çaldıklan bir şey değil,
kesmesini bilmezler."
Yassı, keskin bıçakla ince ince kıyamadıktan sonra
pastırmayı yitirmişsin ne çıkar!.. Sırt, şekerpare, döş,
kuş gömü... Bunlar kıyımlık, makineye gelmez... Maki-
nelik pastırma ıskartadan olur.
Eskiden Beyoğlu Balık Pazan'nda Rum bir pastirmacı
vardı. Pastırmayı koyun etinden kendi yapardı. Bilenler
alırdı, bilmeyenlerin haberi bile olmazdı.
"Nasıl bu kadar lezzetli yaparsın?" diye sorulduğun-
da,
"Biraz keçi eti katarım" derdi.
Rahmetli Ûmit Deniz böyle yerlerin meraklısıydı. Pa-
saja girmeden önce tarttırır, sardırır öyle girerdi. "Böyle
güzel pastırmayı nereden buluyorsun?" diye soranlara
da yerini söylemezdi.
Kayseri Şeker Fabrikası'nın temel atma törenine mi,
açıhşına mı gitmiştik. Yıllar oluyor, şimdi çıkaramayaca-
ğım. Kayseri milletvekillerinin tümü, Bakanlar Kurulu'-
nun neredeyse yarısı ordaydı. Kayseri'nin pastırması
ünlüdür, "Pastırma alalım" dedik. Rahmetli Ibrahim Ki-
razoğlu gazetecilere önderlik ediyordu. Isteğimizi ilet-
tik.
"Arattırayım bakalım bulabilecek miyiz?"
"Kayseri'de pastırma bulunmaz mı?"
"Vallahi açıkçası pek bulunmaz" dedi. "BizdeNiğde
1
-
den, Aksaray dan, Sıvas'tan getirtiriz."
Biz pastırma isteyince öteki konuklar da, "Pastırma"
diye tutturdular. Anlaşılıyor ki pastırma bulunamıyordu.
Kirazoğlu çok güç duruma düşmüştü.
"Peki Kayserinin pastırması nereye gider?"
"Istanbul'a, izmir'e, Ankara'ya gider. Daha işin başın-
da pastırmaya el koyarlar. Kayserili pastırmanın ıskar-
tasını bile bulamaz "
Trenle dönüyorduk. Akşamüstüne doğru kacak mal
dağıtırmış gibi gizliden ellerimize birer paket pastırma
tutuşturdular. Sevine sevine aldık. Ankara'ya döndüğü-
müzde paketleri sevinçle açtık. Yenilir, yutulur cinsten
degildi. Biz de konuya komşuya dağıttık.
Bir Doğu Anadolu gezimizde, "Erzurum Et Kombi-
nasının pastırma ve sucuğu ünlüdür" dediler. Erzurum
Milletvekili Turhan Bilgin'e söyledik.
"Pastırmayla başım hoş değil, ama size orayı gezdir-
teyim" dedi. Rahmetli (bu sözü de çok söylüyorum) Tur-
han Bilgin, Doğu milletvekiliydi, ama kendisi çok Batılıy-
dı. ilgililere söylemiş, bize kombinayı gezdirdiler. Hafize-
nallah gezmez olaydık! Dört bir yanda pislikten geçilmi-
yor. Çövenler, sarmısak kabukları, bağırsaklar. Sinek
sinek, ortalığı sinekler ordusu kuşatmış... Pişman olduk.
Yıllar geçti, ne zaman yolum Erzurum'a düşse hatırıma
sinekli pastırmalar ve kombina gelir, irkilirim.
Şimdi 200 gramı 24 bin liraya çıkmış. Yılda bir yediği-
mize de şükür.. Sineği ve çöveni ile kim bilir ne halde-
dir?
Parası olana ucuzdur, yer... Parası olmayan da karşı-
dan bakar!.. Hep öyle değil mi?
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA:
1/ Evlilikten duyu-
lan hastalık derece-
sindeki korku. 2/ ll-
ham... Asya'da bir
ınnak. 3/ Cildi ov-
mak için kulanılan
yumuşak kıvamlıya
da sıvı ilaç. 4/ Oy-
lumlu... Sıcak ülke-
lerde yetişen çok sert
bir ağaç. 5/ Devlet
büyüklerini yolcu-
luklan sırasmda ko-
nıyan konvoy... Bir
gösterme sıfatı. 6/
Lütesyum elementi-
nin simgesi... Seyrek bulunur bir ele-
ment. 7/ Bir tuzla ürününün satıldığı
bölgeler... Ceylan. 8/ Duyu organla-
nnın dıştan algıladığı bir nesnenin
bilincine yansıyan benzeri... Kalaym
simgesi. 9/ Yersiz ve zamansız dav-
ranışlan olan kimse... Boru sesi.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Başa takılan elmas ya da altın iğ-
ne... Belirti. 2/ Hatay ilinde bir ır-
mak... Finlandiya'run resmi adı. 3/
Küçük ve sevimli... lann. 4/ Rüyabüim. S/ Bir kimsenin ölü-
müyle geride bıraktığı mallann tümü. 6/ tspanyollann sevinç
Unlemi... Tunus'un plaka isareti... Bir nota. 7/ Bir şiirdeki dön-
lttklerin her biri... Güneş doğmadan önceki alaca lcaraniıy %/
Namık Kemal'in bir romanı. 9/ Kore Savaşı sırasında, VIII.
Amerikan ordusunun yok olmaktan Tûrk birliğinirj direnişi sa-
yesinde kurtulduğu savaş.
İLAN
T.C
GÜNEYSINIR
ASLİYE HUKUK MAHKEMESt
Esas No: 1992/1
Karar No: 1992/20
Davacı Ekrem Çeük tarafından davalı Emine Çelik aleyhine açılan
boşanma davasının yapılıp bitirilen açık yargıiaması sonunda:
Güneysınır ilçesi Mehmet Ali köyflnden olup Güneysınır ilçesi ömer-
li köyfl nüfusuna kayıtlı Halil ve Hatice'den olma 1963 doğumlu da-
valı Emine Çelik'in adına çıkanlan tebligata ragmen adresinde
bulunamamış olduğundan davalının yokluğunda karar verilerek da-
vaa Mehmet ve Keziban'dan olma 1955 doğumlu Ekrem Çelik ile da-
valı Emine Çelik Güneysınır Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 6.10.1992
tarih ve 1992/1 esas 1992/20 karar sayılı ilamı ile boşanmışlardır. Bo-
şanma karannın gazetenizde ilan edilerek ilan edildiğine dair gazete-
nin bir Orneğinin mahkememize gönderilmesinin temini rica olunur.
20.10.1992
Basın: 51212
AKHİSAR 2. İFLAS DAİRESt'NDEN EK
SIRACETVELİÎLANI
Dosya No: 1992/1-lflas
Müflisin adı: Sadık Dınar
Müflis Sadık Dınar'a ait iflas masasına geç kayıt edilen alacakla
ilgili olarak tanzim edilen ek sıra cetveü incdenmek üzere dairede mev-
cuttur.
ttK'nun 236'cı maddesi gereğince keyfîyet ilan ve tebliğ olunur.
3.11.1992
Basın: 42102