22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2^Ocakl992 kültür Cumhuriyet 13 İkzgûnnotaiaryaiNl • A A (Burbamk) - ABD'nin Los Angeles kenti yakınlanndaki Burbank'ta bır vakıf binasında çıkan yangında, önde gelen besteciler Lu<lwig Van Beethoven ve Wolfgang Amadeus Mozart'ın yazdıklan birçok orijinal nota kül oldu. Los Angeles itfaiye yetkilileri, önceki akşam milyonlarca dolarhk sanat koleksiyonuna sahip Ledler Vakfı'nm Burbank'taki binasında çıkan yangında, aralannda Beethoven ve Mozart'ın orijinal notalan nın da bulunduğu birçok sanat eserinin yandığını belirttiler. Yangındaünlü Italyan besteci Niccola Puccini tarafından yanlmış bir mektubun da kül olduğu kaydedildı. Fotograftanla'Arabesk' • A A (Ankart) - Ankara Fotoğraf Sanatçılan Deraeği'nce (AFSAD) dûzenlenen 9. Ulusal Fotoğraf Sergisi, 3 şubatta açılacak. Bu yılki konusu "Arabesk"olarak belırlenen sergide, siyah-beyaz, renklı baskı ve saydam dallannda 34 fotoğraf yer alacak. Fransız Kültür Merkezi'nde açılacak sergi, 12 gün süreyle gezılebilecek. Ankara'daikiym sahne • A A (Ankara) - Ankara Büyükşehir Belediyesı'nınGençlik Parkı içinde bulunan Ceyhun Atıf Kansu Salonu'nyla, Altınpark Açıkhava Tiyatrosu'nun sahne düzenleme çalışmalannı bu yıl tamamlayarak hizmete sunacağı bildirildi. Büyükşehir Belediyesı Sosyal Hizmetler Daire Başkanlıgı'ndan verilen bilgiyegöre, Ceyhun Atıf Kansu Tiyatro Sahnesi'nin sahne, koltuk, ses ve ışık düzeni en geç 23 Nisan Çocuk Şenliği'ne kadar tamamlanmışolacak. Altınpark Açıkhava Tiyatrosu'nun restorasyon ve yapım çalışmalannın bi tirildiğini belirten yeticililer, bu sahnenin de sahne, ışık, ses ve koltuk düzeninin lamamlanmasjndan sonra hazıran ayında başlayacak tiyatro sezonunda hizmete gireceğini bildirdiler. Rüşdi yine sahnede • AA (Bonn) - "Şeytan Ayetleri" kitabı ıle Müslümanlann şimşeklerini üzerine çeken ve İran'ın 1989'da ölen dini lideri Ayetullah Humeyni tarafından hakkında ölüm fetvası verilen Ingiliz yazar Salman Rüşdi yine ortayaçıkü. Alman ARD Televizyonu'na demeç veren Rüşdi, uluslararası kamuoyuna bir çağnda bulunarak hakkında verilen fetvanın kaldınlması içın İran'a baskı yapılmasını istedi. ölümden kurtulmak için yaklaşık 3 yıldır gızlilik içindeyaşayan Rüşdi, bu fetvanın tran'ın da kabul ettiği uluslararası konvansiyonlar ve uluslararası hukukla çeliştiğini belirtti. Rüşdi, hürdünyadaki hükümetlerden, bu fetvanın kaldınlması için tran üzerinde etkilerini kullanmalannı isteyerek, "Benim için bir tek ithimal var. Bu da Avnıpa'daki ve tüm dünyadaki ınsanlann desteğinden yararlanmak. Çünkü bu iş siyasi bir mesele oldu ve çözümü sadece siyasi baskıya bağlı" dedi. • Kültür Servisi - Şehir Tiyatrolan'mn altıncı sahnesi Gaziosmanpaşa'da yedi şubatta perde açıyor. MusahipzadeCelal'in Fermanlı Deli Hazretleri'ni sahneleyecek tiyatroda oyunlar cuma günü saat 2O.3O'da, cumartesigünü ise saat 15.OO ve 2O.3O'da sunulacak. Başrolünü Feridun Karakaya'nın oynadığı, Engin Uludağjn sahnelediği oyunda diğer rollen özen Tutucu Sevil Uluyol, Melika Altınbaran, Hatice Kocamanlar, Sait Ergenç, Derya Kurtuluş, Şenay Saçbüker, Ahmet Bozkurt, Murat Deryakıhç, Süheda Çil, Ayşe Erbulak, Zümrüt Ekin ve Esra Ulger paylaşıyor. tzmip'de kültür srtesi • AA (Izmir) - Konak'ta yapünlacak Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Sabana Kültür' Sitesi'nin temelinın 3 şubat pazartesi günüatılacağı bildirildi. Haa Ömer Sabancı Vakfı'ndan yapılan açıklamaya göre temel atma tökenine Kültür Bakanı Fikri Sağlar ile Enerji veTabii Kaynaklar Bakanı Ersin Faralyah da katılacak. Izmir Valiliği ve Hacı Ömer Sabancı Vakfı S'AKSA) işbirliği ile Dokuz Eylül niversitesi'nin tahsis ettiği arsa üzerinde inşa edılecek site, 500 metre kare alan üzerine iki ana bölümü içeren tek bir bloktan oluşacak. Kare Sanat Galerisi'nde açılan Mustafa Ata resim sergisi 15 şubata dek izlenebilecek. Sergide sanatçuun 40'a yakın resmi bulunuyor. Mustafa Ata'nın sergisi 15 şubata dek Kare Sanat Galerisi'nde Renkşerîtleriyle yaşambıdanvücutlarGÜLSEREN GENÇ (tstanbuJ) - Biçim- leri soyut algılayan ve somutluk- lan soyutlayan sanat yaklaşımı ile figürü savunan geleneksel anlayış arasmdaki bitmez tükenmez sür- tüşme hiçbir uzlaşma, ortak bir an- laşma noktası bulunamadan sü- rüp gitmiştir hep. 1945 Trabzon doğumlu Mustafa Ata, Adnan Çoker atölyesi çıkışlıdır ve öğren- ciliğinden bu yana ısrarla fıgür üzerinde yoğunlaşan bir sanatçıdır. Kavramlara çağa yakışır bir görsellikle, bire bir somut görüntülerle değil de daha çok duyarlık ve beyinden süzerek vanlan sentezlerle bakılmasını savunan soyut sanat sa- vunuculan bu savlannı fıgürlerle de olsa en iyi temsil edebilen bır ressam olarak Mustafa Ata'ya sahip çıkmışlardır öte- den beri. Bir anlamda figüratif ressam- larla soyutçulan banştıran bir sanatçı olabilmiştir Mustafa Ata; yani imkânsız gibi görüneni başarmıştır. Mustafa Ata'nın resminde parlak, göz ahcı renkler belirgindir. tnsan gözünün ılk algıladığı. renklı bir fon üzerine (bu bir yenilik, çünkü öncelen hep koyu renk ve siyah fon kullanırdı) göz ahcı renkli kurdelelerle dinamik kıvnmlar oluyor. tlk anda soyut izlenimi yaratsa da figür- den uzaklaşmamış, klasik bir sanatçıdır Mustafa Ata. İlk bakışta renklı tuşların ve şeritlerin figür olduklannı algılar, daha sonra figürü kaybeder, yalnızca renk çizgılerini görmeyi sürdürürüz. Şe- ritleri bırleştirdiğimizde figürü tekrar oluştururuz. Resimlere bakma süresi içinde bir şeyleri kaybedip, bulup tekrar kaybederek düşünsel ve görsel çok bo- yutluluğa ulaşınz. Mustafa Ata'nın toplam 40'a yakın resminden lOyağlıboya, lOkadardakâğıt üzerine pastel çalışması sergıleniyor. Bü- yük boyutlu resımlerini bildiğımız Mus- tafa Ata'nın bu kez daha küçük boyut- larda yapıtlan sergilenmiş. Yeni bır gale- rinın ilk sergilerinden biri olması nede- niyle koleksiyonculan korkutmamak ne- deniyle olmah bu seçım. Mustafa Ata'nın kompozisyonlannda doğaçlama ağır basıyor gibi görünse de tanıtım kitapçığının önsözünde belirtıl- diği gibi resmi, ne karmaşık ne basit ne kolay ne de güç, ne çok yöntemli ne de tümüyle yöntemsizdir. Bizim bildiğimiz, tüm görünenin ardında uzun bir düşün- me ve gelişme sürecinin olduğudur. Sa- natçının büyük boyutlu rtnkli kompozis- yonlannın alunda ınsan vücudunun anatomisinin kıvnmlannın, hareketlen- nın son derece bilınçli eskizlennin varlığı hissedılir. Antik Yunan vazolannın üze- rinde görülen iç içe geçmiş savaşçı figür- leri ve yaşamdan sahneleri anımsatır Mustafa Ata'nın devinimli resimleri. Varla yok arasında dalgalanan şeritlerin içinde Michelangelo'nun mahşer sahne- sindeki çıplaklannki gibi güçlü ve dina- mik anatomi yatar. Hareket halindeki bir nesnenin fotoğ- rafı çekıldiğinde, nesnenin tüm devinim- leri kâğıt üzerinde nasıl renk şeritleriyle belgeleniyorsa, Mustafa Ata'nın da res- minde fırça sonsuz boşlukta defalarca ve türlü renklerde dolanarak türlü olasılı- klan gözler önüne serer, formu, giderek tüm yüzeyi örgütler. Bilek kıvraküğına dayanan bu biçimleme, geleneksel süsle- me sanatlanmızın, yüzeyci, renkçi ve ka- ligrafik yapı kavra^lannın Mustafa Ata'nın resim bilincı içinde varlığını gös- teriyor. Aslında fovizm ve ekspresyonizmden etkilendiğini de söyler sanatçı. Fovizm; alışılmış kurallara aykırı olmak, kendi rengini ve kendı bıçimıni oluşturmak, ekspresyonizm ise içe dönme, doğaya gözlennı kapama, görüleni değil de his- settıklerini, içgüdülerini, dürtülerini he- yecanh, son derece duygulu ve dramatik bir biçimle resimleme olarak tanımlana- bılir. Bu açılardan bakıldığında Mustafa Ata'nın resmi bu tariflere de çok uymak- ta ancak tümüyle kışisel ve şiirsel bir ya- pıda karşımıza çıkmaktadır. Matisse bir tabloya bakarken "Onun neyi göstermek istediğini unutmak gerekir" demişti. Deep Purple'm eski solisti Ian Gillan yann Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda Rock efsanesi Ian Gillan Istanbul'da BURAK ELDEM (İstanbul) - Ö/ellıkle son beş yılda, Türkiye'ye star isim- lerin gelmesine iyice alıştık. Sek- senlerin başlannda sahnede izle- meyi hayal bile edemeyeceğimiz topluluk ve sanatçılar, İstanbul Festivali'nin ivmesi giderek artan ataklanyla buralara kadar gelip Tûrk izleyicisiyle tanıştılar. Ne var ki kısa bir süre içinde bu görün- tü klişeleşti ve her nedense Türkiye'de müzik dünyasının ünlülerinin konserleri- ni izlemek, bilet bulabilmek için olmadık azaplan gerektiren İstanbul Festivali'yle sınırh kaldı. Kültürel etkınhk takvimi- miz haziran ortasında başlayıp temmu- zun ikinci yansında noktalamyordu ve bu süre içinde (gelen sanatçılann kim ol- duklanna aldırmaksızın) İstanbul Festi- vali'ndeki konserleri izlemek modalaşı- yordu yavaş yavaş. öte yandan, rock dinleyicisi kesimin yıllardır dinmeyen "konser izleme susuz- luğu" yarhğını koruyor, coşkulu bir rock konserine özlem duyanlar, "sıranm" ne zaman bu müzigin efsane isimlenne gele- ceğini merak ediyorlardı. İstanbul Festivali yetkilileri, 1989'daki "ruhsuz" Bob Dylan konseriyle tatmin edemedikleri bu talebe, geçen yaz Jethro Tull ile yanıt vermeye çahştılar ve "şey- tan" Ian Anderson'ın topluluğu, Türki- ye'de kaldığı bir hafta süresince (türlü olumsuzluklara karşın) güçlü bir rock rüzgân estirmeyi başardı. Bu rüzgânn de- vamı içinse, artık yazı beklememize gerek yok. Her ne kadar bir rock konserine uygun atmosfere sahip değilse de, Lütfı Kırdar Spor Salonu'nda, hard rock'ın efsane şarkıcısı Ian Gillan'ı izleyeceğiz yann. Ayyıldız fırmasının sponsorluğunda bu konseri gerçekleştiren Majör Müzik Or- ganizasyon yetkilisi Eyüp Iblağ, "coşku- nun hiçbir biçimde dizginlenmeyeceğini, ancak salona zarar verebilecek taşkınlık- ların bundan sonra gerçekleştirilecek rock konserlerinin geleceğini tehhkeye atabileceğini" önemle vurguladıktan sonra ekliyor: "Bu konserin keyifli ve sorunsuz geç- mesi, bundan sonrakiler içın ıyi bir refe- Ian Gillan'ı Deep Purple'sız, Deep Purple'ı da Gillan'sız düşünmek mfımkün değildir. rans olacak". Dileyelim Ian Gillan kon- seri özlenen biçimde gerçekleşsin ve bun- dan böyle yalnızca festival zamanı değil, yılın her ayı böyle önemli isimleri izleye- bilelim. Belki bu sayede birileri de çıkıp bu kente açık ve kapalı büyük konser alanlan armağan eder, kimbilir. GHtoı'm ytuağu Son birkaç yıl içinde neler yaşanmış olursa olsun ve kim ne derse desin, yann izleyeceğimiz Ian Gillan'ı Deep Purple'- sız, Deep Purple'ı da Gillan'sız düşün- mek mümkün değil. Bunun ne denli doğ- ru olduğunu da Gillan'ın yerine Joe Lynn Turner'ı monte edebileceğini sanan Purple'm son çalışmalannda açıkça gö- rebiliyoruz. Bır hard rock topluluğunun dinamosu gitaristiyse, vitrini de solisti- dir. Gilîan'dan daha çarpıcı, daha gö- zalıcı bir vitrin düşünebiliyor musunuz? Yetmişlerin hemen başlannda hard rock dünyasında fırtına gıbı esen Deep Purp- le'ın kısa bir süre içinde böylesine efsane- leşmesinde Ritchie Blackmore'un "in- safsız" gitan kadar, belki daha da çok, Gillan'ın rock için yaratılmış olağanüstü sesi ve enerjisi de etkiliydi. "Fireball"da mistik bir haykınştı Gillan'ınki. "Smoke On The Water"da coşku ve enerji; "Child In Time"da öfkeli bir tepkı; "Sol- dier Of Fortune"da duru bir hüzün ve "Stormbringer"da büyü hissediliyordu. Yetmişli yıllarda oluşmuş Deep Purple külliyatına baktığımızda, bir "puzzle"ın parçalan gibi yerli yerine oturmuş dört dörtlük bir kadro göriiyoruz. Öyle ki puzzle parçalanndan birini yerinden oy- natmaya kalksanız, o tat kayboluyor. Zaten ne zaman bir kadro değişikliği yapmaya kalksa, büyüsünü yitirdi Deep Purple. Yetmişlerin ortalannda Ritchie Blackmore aynldığında, Tommy Bolın o özel boşluğu dolduramamıştı. Şimdi de aynı sorun Gillan'ın yokluğuyla yaşanı- yor. Oysa 1987 yıhnda tam kadro yaptık- lan "House Of The Blue Light", o büdi- ğimiz Deep Purple büyüsünü bir kez daha canlandırmıştı. "Dead Or Alive" ve "Strangevvays" için "gecikmiş Purple klasikleri" yorumunu yapmıştık, iyim- serlikle. Görünen o ki, efsane oralarda bir kez daha noktalandı. Şimdi Gillan'ı, kendi adını verdiği top- luluğuyla, sûlo konserinde izlemeye hazı- rlanıyoruz. Artık onun talihi mi diyelim yoksa talihsizliği mi bilemiyoruz, ama Lütfı Kırdar'a rock tutkunlan, ister iste- mez bir Deep Purple özlemi ve nostalji- siyle gelecekler. Büyük bir olasıhkla da Gillan, repertuannı solo çalışmalan ve son albümü "Toolbox" üzerinde kura- cak. Ama bakarsınız yaşlan 17 ile 47 arasında değişen hayranlannın ısrarlı is- teklerini kıramaz ve artık kapatmış gö- ründüğü Deep Purple defterini bir kere- lik aralayarak bir "Child In Time" ya da "Smoke On The Water" patlatır. Bek- leyelim ve görehm. Abidin Dino Paris'teki Türk etkinlikleri Paris'in Turk gundemı MİNE G. SAULNIER (Paris) - Fransız başkentindeki Türk et- kinlikleri, yeni yılın ilk ayında oldukça yoğundu. Paris'te ya- şayan ünlü sanatçımız Abidin Dino, Fransız Pierre Yves Ger- vais ve Toun Lebrec, îrlandah Hector Mac Donnell ve Kana- dalı ressam David Maes ile bir- likte"Vieille Du Temple" gale- risinde bir sergi açtı. 8 şubata kadar sürecek sergide, Abi- din'in 13 değişik akuareu yer alıyor. Amerikalı sanatseverlerin rağbet ettik- leri serginin tüm sanatçılan resim piya- sasında tanınmış ressamlar. Ancak ser- ginin baş ustası Abidin ve galen sahip- leri, gerek tavır gerek sergilemede ünlü ressamımıza büyük bir saygı ve özen gösteriyorlar. Bu günlerde Pans'e yolu düşeceklere, hararetle önerebilıriz. Abidın'in sergısıyle aynı gün, aynı semtin birkaç sokak ötesindeki Tho- ngny Galerisi'nde genç bir ressamımız, Selma Gürbüz de "El Oyunlan" adlı kişisel sergisini açtı. Söz konusu galeri- de Selma Gürbüz, kaligrafi ile gölge oyunlannı andıran biçemiyle 16 erotik esintili tablosunu sergilıyor. 14 marta değin gezilebilecek sergide, genç res- samın "resmi" sözcüsü ve eleştirmeni sayılabilecek Gerard Georges Lemai- re'in "Constantinople"a adadığı dergi- sinin son sayısını da görmek ve satın al- mak mümkün. Derginin gerçekten çok hoş olduğunu hemen belirtelim. Yine ocak ayına rastlayan etkinlikler arasında, Le Monde gazetesi eski yö- netmen ve baş yazan Andre Fontaine'- in Türkiye konulu bir konferansı da vardı. Fransız se- natosunun Türk- Fransız Ko- mitesi tarafı- ndan dûzen- lenen ve Lu- xembourg Sarayı'nda verilen kon- feransta Andre Fon- taine, Türki- ye'nin başar- ması gereken atılımlar ve önündeki zorluklan işleyen bır yorum y§ptı. Le Monde gazetesinin eski baş yazan, öteden beri bır Türk dostudur. Ama yurdumuza geçen son- baharda yaptığı son gezıden ve gösteri-' len sıcak ilgiden pek hoşnut kalmış ola- cak ki, gittikçe daha açık seçik bir Tür- kiye "yandaşlığı" sergılemekte. Paris'teki Türk sanatçılan için Tan- suğ Bleda Fransa'ya atandığından beri "altın çağ" benzeri bir dönem başladı denebilir. Ince zevki ve sanatseverliğıy- le tanınan Tansuğ Bleda, elçilik rezi- dansını değişik Türk ressamlannın yapıtlannın görülebildiği sürelı bir ser- gi haline getirdi. Kabul salonlanndaki tablolar periyodik olarak değişiyor ve çağnhlar değişik biçemde pek çok Türk ressamı ile göz tanışıkhğı ediniyorlar. Tansuğ Bleda, bu ay gösterilen etkin- likler arasında Metz kentinde verdiği "21. Yüzyıl Eşiğinde Türkiye" adlı konferansla yer aldı. Metz Belediye Başkanı ve Ulaştırma Bakanı Jean Ma- rie Rausch'un çağnlısı olarak söz ko- nusu konferansı hazırlayan Bleda, Metz kentinde yaşayan Türklerle gö- rüşme fırsatını da edindi. Metz'de yo- ğun bir Türk topluluğu ve "A Ta Tur- que" adlı bir dernek var. Murat Vasıf Erpuyan adh genç, iyi niyetli ve dinamik bir başkan. Türlü olanaksızlıklar içinde "Oluşum-Gene- se" adlı hoş bir kültür, edebiyat dergisi çıkartıyorlar. Hem de iki dilde, Türk yazınından örnekler yayımlıyorlar. Keskin w \ azmadan edemîyor' AA (Brüksel) - İstanbul Şehir Tiyat- rolannda oynanan "Çıçek Sepetli Kız" ın yazan, Türkiye'nin Brüksel Büyükel- çisi Yıldınm Keskin, mesleğinın yanı sıra edebiyatın kendisi için büyük önem taşıdığını belirterek " Yazmadan edemi- yorum" diyor. Keskin, Brüksel'de son derece yoğun bir ış trafığinin içinde ol- masma ragmen şu günlerde yeni bir oyun yazıyor. "Odama çekilip yazanm. Bitirinceye kadar eşime bile söylemem" diyerek oyunun konusunu gızli tutu- yor. Fransa'nın önde gelen dergilerinden Paris-Match, geçenlerde Keskin'e tam sayfa ayırarak "Türkiye'nin en iyi ya- zarlanndan ve diplomatlanndan" ifa- desini kullandı. Keskin ise büyük bir alçakgönüllülükle "Abartmışlar. Aç- tım telefonu, 'çok abartmışsınız' de- dim" diyor. Keskin'in şu sıralarda bir diğer proje- si de, Türkiye-AT ilişkilen ile ilgili anı- lanndan yola çıkarak bir roman yaz- mak. Türkiye-AT ilişkilerinin Keskin'- in hayatmda önemli bir yeri bulunuyor. 1963 Ankara Amaşması'ndan 1987'- deki tam üyelik başvurusuna kadar bu konu ile uğraşmış. "Sadece yazara olmak istemez miydi- niz?" sorusuna, "Hayır" cevabmı veren Keskin, "Diplomatlığı da çok seviyo- rum" diyor. Her iki uğraşının da birbi- rine katkısı olduğu kanısında. Keskin, "Diplomatlıgım yazarlıgımı engellemı- yor" diye konuşuyor. "Türkiye-AT Katma Protokolü Mü- zakereleri sırasındaydı" diye anlatıyor Keskin, "Sabah 08.30'dan gece yansına kadar müzakerelere katıldıktan sonra sabaha kadar oturur vazardım."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear