14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYETS2 OLAYLAH^VE ^ÖRÜŞLER 14 OCAK 1992 BURAŞI TÜRKtYE HALÜK ŞAHIN Türkçe ZenginleşirkenDünyaüakı son siyasal değişimlere paralel olarak kiltür havzaiarı arasındaki dengelerde de değişiklik- le' oluyor. Bu değişiklik, dillere gösterilen ilgi ve rağ- betle de açıklanabilir... Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile bi'likte Rusçanın geçerlik alanı daralacak, buna karşılık orneğin Türkçenin ve Almancanın geçerlik alanı genişleyecektir Gerçekten, Sovyetler Birliği'ndeki Türki cumhuriyet- le'in bizim alfabemize geçmeye karar vermeleri bu- nun bir belirtisidir. Bir başka belirti ise yeni dönemin efelerinden Almanya'nın Avrupa Topluluğu'nda Al- mancaya Ingilizce ve Fransızca ile eşit yer verilmesini istemesidır. Almanlar kendi dillerini yabancılara öğretmek için harcayacakları parayı bu yıl iki katına çıkarmışlar (35.4 mılyon DM). Ünlü sansasyon gazetesi Bild, "Madem ki AT bütçesinin yüzde 28'ini biz ödüyoruz, madem ki bi- zim Deutsche Mark'ımıza bayılıyorlar, dilimizi de kul- lansınlar" diye yazıyorrnuş. Bir başka Alman gazetesi ise manşetinde şöyle diyormuş; 'Ingilizler fitili aldı." Ingiliz gazetesi Daily Star ise Almancanın "gırtlak- tan konuşulan korkunç bir dil" olduğunu belirttikten sonra "Alman Führer'i Kohl, kamçısını şaklatmaya başladı" diyormuş. Belli ki Kohl, çok duyarlı bir noktaya dokunmuş. Oil konusu yalnız ulusiar arasında değil, aynı ulusun insanları arasında bile duyarlı bir nokta haline gelebi- lir. Türkiye bunun ilginç bir örneğidir. Çok yakın tarih- lere kadar bir insanın siyasal ideolojisini kullandığı ke- limelerden çıkarabilir, "Ulusal egemenlik kutsaldır" demişse solcu, "Milli hâkimiyet mukaddestir" demiş- se sağcı olduğu sonucuna varabilirdiniz. Neyse ki Türkiye bir sürü saplantı gibi bunu da aştı. Artık kullanılan sözcükler kullananın ideolojisini ta- nımlamaktan çok meramını anlatmasına yarıyor. Sağcısı, solcusu, Islamcısı laiki, üç aşağı beş yukarı aynı kelimelerle yazıyor, konuşuyor. işte böyle bir ortam ^ . . ^ — ^ ^ ^ _ _ _ _ _ _ _ _ ^ . ^ _ içinde, Süleyman De- mirel'in, Türkçeyi öz- leştirme çabalarının yoksullaştır,- Avsün. Dillmiz, özellikle toplumsal bilimler terlmlerl açısından son yıllarda zenglnleşmiştir. Gönül istenll ki yok«rt- o süiey laştırraayı eleştlren Demlrel, man Demirel ki dili en fazla değişmiş kişiler- den biridir. Bizim ku- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ şak, onun inat olsun ~ ^ ~ ~ ~ " " ^ " ™ ~ diye "Erkânı Harbiyye-i Umumiyye Reisi" ve "Teşki- latı Esasiyye Kanunu" dediği günleri bilir. Demirel'in konuşma dili her zaman renkliydi, ama ancak son beş altı yıldır çağdaş Türkçeyi akıcı bir biçimde kullanıyor. Kuşkusuz, bu gelişme onun lehine bir puandır. Aşırı özleştirmeciliğin dili yoksullaştırdığı iddiası da tümüyle yanlış değildir. Gerçekten "tilcik" kafatasçılı- ğı yapanlar gündelik yaşamımıza girmiş birçok keli- meyi non grata ilan ederek gereksiz kanamalara ne- den olmuşlardır. Ne var ki bu, madalyonun yalnızca bir yanıdır. Aynı kişilerin ya da çevrelerin çabalarıyla dilimize, daha önce bulunmayan birçok kelime kazandırılmış, Türk- çemiz zenginleştirilmiştir. Eğer bu çabalar olmasaydı nice yeni kavramlar ya Batı dillerindeki karşılıklanyla dilimize girecek ya da Arapça-Farsçanın egemenliğini sürdüreceklerdi. örneğin bilgisayar ve iletişim alanları... Sayın Demi- rel'e bilgisayar kesiminin dergisi Monitör'ü ya da PC VVorld'ü okumasını salık veririm. Yepyeni birtakım kavramların Türkçemizde ne kadar yetkinlikle ifade edildiğini görerek sevinecektir. "Tasarım", "yazılım", "veri", "veritabanı", "masaüstü", "dizüstü bilgisaya- n", "sürücü", "yazıcı", "bellek","komut", "işletim", "arabirim", "imleç" gibi uydurulmuş ya da uyarlan- mış terimler sayesinde Türk bilgisayarcıları Türkçe konuşarak anlaşabiiiyorlar. Bu kez istim arkadan gel- miyor, terim dilimize girerken sıcağı sıcağına Türkçe- leşiyor. Bu, kuşkusuz, Türkçenin bir bilim dili olması süre- cinde çok önemli bir kilometre taşıdır. Böyle çabalarla dilimiz, özellikle toplumsal bilimler terimleri açısın dan son yıllarda zenginleşmiştir. Gönül isterdi ki yok- sullaşbrmayı eleştiren Demirel, dilde zenginleşmeyi de övsün. Ve 12 Eylül askeri rejiminin tutsak aldığı Türk Dil Ku- rumu'nu, özgürleştirerek dilimizi zenginleştirme ça- balarının en büyük destekçisi haline getirsin. BAŞSAĞUĞI Şirketimiz Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sinan Vardar'ın babası AHMET YARDAR'ın vefatmı öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tann'dan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. JOLLY TOUR PERSONELİ VEFAT Merhume Nermin Vardar'ın eşi, Sinan Vardır'ın sevgili babası, Tulin Vardar'ın kayınpederi, Mete ve Mert Vardar'ın biricik dedeleri emekli astsubay AHMET VARDAR 13.01.1992 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 14.01.1992 tarihinde (bugün) Beylerbeyi İskele Camîi'nde (Hamidievvel Camii) kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ BAŞSAĞUĞI CUMHUR AKKUYU'yu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Yakınlanna başsağlığı dileriz. İTÜ AMATÖR TİYATRO TOPLULUĞU VE İTÜ'LÜ ARKADAŞLARIADEVA YUSUF GÖKMEN KILINÇ Devlet, Mal Variığııtdaıt Haberdar mı? Devlet mallarının korunması, iyileştirilmesi ve değerlendirilmesi konusunda etkin önlemler alabilmek için bu malların bir envanterinin yapılması kesin bir zorunluluk. Prof. Dr. SADIK KIRBAŞ Hacetîepe Üni. Maliye Bölümü Yeni hükümetin ekonomik kararlan açıkla- madan önce bir envanter çahşmasına giriştiği. basına yansı>an haberlerden anlaşılmaktadır. Devletin ileriye dönük programlar yapabilmesi için tüm varlıklannı bilmesi gerekmektedir. Bu varhklar içinde para ve döviz cinsinden olanlar yanında, taşınır ve taşınmaz mallar da yer al- maktadır. Diğer bir deyişle kamunun sağlıklı verimlilik analizlerine girişebilmesi. sağlam kaynak-hedef ilişkisi kurabilmesi için mal varlığını da yakından tanıması zorunlu olmak- tadır. Aksi halde yapılan hesaplar. plân ve programlar eksik ya da hatalı olacaktır. Devlet malları; kültür ve turizmden ulusal savunmaya, bayındırhk ve yerleşimden tarıma kadar çeşitli kamu hizmetlerinde kullanılmak- tadır. Özellikle son yıllarda yoğunlaşan ve kamu sağlığı ve esenliğini yakından ilgilendiren konut sorunu, gecekondulaşma. arsa spekülas- yonu, çevre kirlenmesı gibi sorunlar devleti ve daha çok yerel yönetimleri önemli miktarlarda taştnmaz mal edinmeye ya da bu soruna yakın- dan ilgi duymaya zorlamaktadır. Farklı rakamlar... _ _ _ ^ Burada şöyle bir soru akla geİmektedir. Dev- let, ne kadar malı olduğunu bilmekte midir? Bu soruya olumlu bir yanıt _ verebilmek ola- naksızdır. Devlet malları türlerine göre incelendiğinde devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu taşınmaz mallarının miKtan hakkında sağlıklı bir bilgi edinebilmek çok güçtür. Bu konuda çeşitli kuruluşlar farklı rakamlar vermektedir- ler. Her kuruluş, çalışmalannda değişik yön- tem ve kriterler kullandığından rakamlar ara- sında çok önemli denilebilecek farklılıklar vardır. Hatta aynı kuruluşun değişik tarihler- de verdiği rakamlar arasında da açıklanması güç farklılıklar bulunmaktadır. Devletin özel mallanna gelince: devletin mülkiyet hakkına sahıp olduğu bu mallann kayıt ve envanteri yönünden en önemli görev Maliye ve Gümrflk Bakanlığf na düşmektedir. Bakanlık bu mal varlığı hakkında sağlıklı ra- kamlar verememektedir. Sayıştay'ın 1969 yılından bu yana ısrarlı mal hesabı istemesi üzerıne 1976yılında bırenvan- ter çahşmasına girişen bakanlık, bu çalışma- dan güvenilir sonuçlar elde edememiştir. Bir kere sadece Hazine adına kayıtlı malları, diğer bir deyişle devletin özel mallannın bir bölümü- nü kapsamaktadır. Özellikle sahipsiz ve orta malı niteliğindeki kamu malları ile diğer kamu kurumlarına aıt mallar burada gözükmemek- tedir. Ayrıca envanterde bazı garip durumlar da ortaya çıkmaktadır. Tapuya kaydı gerek- meyen "mağara", "kumsal", "mezarlık" gibi kamu mallannın da devletin özel malı gibi ta- puya kaydedildiği ve envantere girdiği görül- mektedir. Yerel yönetimlerde de mal varlıklanna iliş- kin yeterlı bilgi bulunmamaktadır. Taşınmaz mal muhasebesi yönetmeliğinin de çıkanlmamış olması göz önünde bulundu- rulduğunda şöyle bir tablo ortaya çıkmakta- dır: Türkiye'de devlet ne kadar mal varlığına sahip olduğunu net ve kesin bir biçimde bilme- mektedir. Dolayısıyla bu mallann hareketini de izleyememektedir. Devlet mal muhasebesi sistemi işlememektedir. Bu durum devlet mal- larının izlenmesinı, korunmasını ve denetimi- ni olumsuz bir biçimde etkilemektedir. Halen devlet mallanna gereği gibi sahip çı- kılmama:ı sonucu bu mallar işgal edilmekte- dir. Deniz ve göl kıyılan bina ya da tesis kuru- larak ya da doldurularak kamunun yararlan- masına kapatılmaya çahşılmaktadır. Tabiat ve kültür varlıklarına çeşitli şekillerde el atıl- maktadır. Ormanlar ve mer'alar tarla haline dönüştürülmekte ya da yapılaşmaya açılmak- tadır. Doğal kaynaklarda savurganlık önlene- memektedir. Bu örnekleri daha da çoğatmak mümkündür. Mal muhasebesi Devlet mallarını koruyabilmek, denetleye- bilmek ve bu mallara dayanarak bir takım ge- lir-gider ve verimlilik analizlerine girişebilmek için bu mallann sağlam bir kayıt düzenine bağlanması ve sağlıklı bir envanterinin yapıl- ması gerekmektedir. Devletin özel hukuka göre sahip olduğu malların kayıtları tapu idaresince tutulmakta- dır. Ancak bu kayıtlann önemli bir bölümü eski ve sağlıksız bir durumdadır. Tapuya geçi- rilmesi gerekmeyen bir kısım kamu malı niteli- ğindeki arazi de kaydedilmiştir. Bu kayıtlann yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bunun dışında devlete özel mülk olarak inti- kali gereken ve işgallere karşın hâlâ önemli miktarlara ulaştığı tahmin edilen bir kısım ta- şınmazlann da en kısa zamanda Hazine adına tapuya bağlanması gerçekleştirilmelidir. Bir devlet mallan çerçeve katıunu çıkanla- rak hukuksal nitelikleri açıklığa kavuşturula- cak sahipsiz ve orta malları da tapuya olmasa bile gerekli tespit, haritalama ve ölçüm işlem- leri yapılarak kendilerine özgü kütüklere kay- dedilmelidir. Bu kayıtlan yapacak ve gelişme- leri yakından izleyecek merciler belirlenmeli- dir. Bu çalışmalann genel tapulama ve kadastro işlemlerinden ayn düşünülrriesi olanaksızdır. Bu bakımdan bu çalışmalann da ülke çapında hızlandınlması gerekmektedir. Devlet mallannın hukuksal durumu açıklı- ğa kavuştuktan ve kayıt düzeni kurulduktan sonra tüm devlet mallannın sağlıklı bir envan- terine girişmeye sıra geİmektedir. Bu envanter sadece Hazine üzerine kayıtlı özel mallan değil sahipsiz ve orta malı niteliğindeki tüm kamu mallarını da kapsamalıdır. Bu envanter, devlet mallannın izlenmesi ve denetlenmesi için büyük önem taşımaktadır. Böyle bir envanterin, çeşitli kuruluşlann çalı- şmalan arasında koordinasyonu sağlayabile- cek merkezi bir kuruluşça gerçekleştirilmesın- de yarar vardır. Kayıt düzeni kurulduktan sonra devlet mal- lanna ilişkin muhasebe düzenini de kurmak gerekmektedir. Halenki sistem durgun. hare- ketleri iyi izleyemeyen, devlet mallannın değe- rinin gözlenemediği bir sistemdir. Kurulacak sistemin, mal hareketlerini yakından izleyebi- lecek, yeni ve tutarlı ilkeleri benimseyen ve bil- gisayar kullanımına olanak sağlayan bir sis- tem olması gerekmektedir. Sonuç olarak. devlet mallarının korunması, iyileştirilmesi ve değerlendirilmesi konusunda etkin önlemler alabilmek için bu malların bir envanterinin yapılması kesin bir zorunluluk olmaktadır. Bu konuda biraz daha gecikilirse ülke eko- nomisi, kamu sağlığı ve esenliği yönünden bü- yük önemi olan bu mallardan gelecek kuşakla- ra bırakabileceğimiz çok fazla bir şey kalma- yacaktır. PARİS'TEN SELÇLK DEMİREL Anadilimizve TRT^nin Dili Ulusal varlığın temel öğelerinden biri belki de en önemlisi olan dilin düzene girmesi ve gelişmesi için her şeyden önce okulların ve TRT'nin dilinin düzene girmesi gerek. CEMİL YENER Türk Dili ve Yazım Öğretmeni 'Multıpl Skleroz (MS) hastalan ve yakınlan 18 Ocak J992 Cumartesi saat 9.30'da l.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ODÎTORYUM'da toplanıyoruz.' M.S. DERNEĞÎ YÖNETİM KURULU ÜYESÎ MUSTAFA AKYAZI Bitişken bir dil olan Türkçede türetilen yeni bır sözcük, kökeni olan sözcüğün bütünseslerini koruduğu gibianlambakı- mından da ondan büsbütün kurtulamı- yor. Bu yüzden, bir sözcükten türelilen yeni sözcüğün birtakım kanşıklıklara üğradığı.bocaladığı.tutunamadığıoluyor. Bir ara 'irade' karşılığı olarak 'istem' sözcüğü kullanıldı. Ancak 'istem'i ses ba- kımından çok benzediği istek' yerine kullananlaroldu. Sonra 'istenç' bulundu. tstem de 'talep' karşılığı olarak kaldı.^ Bir ara 'zevk'e karşıhk olarak 'beğeni' kullanıldı. Yine de kullananlar oluyor. Ancak bunu da ses bakımından çok ben- zediği 'beğenme' yerine kullananlar var. Kanşıkhğı önlemek için 'beğeni' yerine 'begenç'in alınabileceğini düşünürken Sayın Sami Karaören'in 'beğence'yi kul- landığına rastladım (Türk Dili Dergisi, mayıs-haziran. 1991 sayısı). 'Vetire'ye karşıhk olarak alınan 'süreç' sözcüğünün 'süre' yerine kullanıldığı da oluyor. Oysa süreç ile süre sesleri olduk- ça aynmlı. Yanlışın sorumluları doğru- dan doğruya dile yeterli saygısı olmayanlar. onu gelişigüzel kullananlar ya da 'süreç'in anlamını bilmeyen yeni sözcük meraklılandır. Buna benzer bir kanşıklık da "karma- şa' ile 'kargaşa' sözcükleri arasında var. Bu iki sözcük ses bakımından birbirine çok benzemekle birlikte anlam bakımın- dan oldukça aynmlı. Karmaşayı. karga- şa yerine kullananlar oluyor. Ahlak karşılığı olarak alınan 'aktöre' sözcüğü de sorunlu gibi görünüyor bana. Bu sözcüğün içerdiği kavramın iyisi de kötüsü de var. Aktöredeki 'ak' sözcüğü kavramı iyiye özgü kılıyor sanki: "Aktö- resi kötû" diyemeyiz sanırım. Toplum. dili önemsiyor mu? Türkçe Sözlük'te adalet karşılığı ola- rak gösterilen "türe" ile "hukuk" karşılı- ğı olan "tüze" sözcükleri de hem ses hem anlam bakımından birbirine çok yakın. kanşıklığa neden olmaya elverişli. Karıştırmaların gerçek nedeni sözcük- lerin yapılan mı yoksa toplumun. dili yeterince önemsememesi mi bilmem. An- cak aydınlanmız arasında bile dili gelişi- güzel kullananlar. yazım kurallannı hiçe sayanlar var. Bunun en çarpıcı örnekleri- ni, dile en çok önem vermesi gereken TRT'de görüyoruz. Dili gelişigüzel kul- lanmalar, yukanda sözünü ettiğim kanş- tırmalar TV'de ve radyolarda bol bol yer ahyor. Hava durumundan şarkılara... TRT'nin sık sık yinelediği tümce ak- saklıklanndan biri, hava durumunu verirken görülüyor:"... bölgesi yağmur ve yer yer aralıklı sağanak yağışlı gece- cek..." deniliyor. Bu tümcenın bırinci belirtecının de 'yağmurlu' biçiminde ol- ması gerekir: "... yağmurlu ve aralıklı sağanak yağışlı..." Haber bültenlerinde de sık sık yinele- nen bir aksakhk, "... bildirdi" sözcüğü- nün savundu, savladı, ileri sürdü, belirtti, anlattı, söyledi sözcükleri yerine kullanıl- masıdır: "... böylece Türkiye'nin kısa sürede çağ atlayacağını bildirdi" gibiler- den. TRT'de konuşan kimi yazarlann, sa- natçılann dil düzenini önemsememeleri de üzüyor insanı. Bakıyorsunuz, uzman olması gereken bir konuşmacı Yunus'tan dizeler okuyor: "Ben yürürüm yane yane / Aşk boyadı beni kane / Ne akılım ne divane" "Yana yana" ve "kana" sözcükleri, "divane"ye benzetilmek için çarpıtıla- maz. Halk, yabancı sözcüğü Türkçeye benzetebılir, Türkçe sözcüğü yabancılaş- tıramaz. Divaneyi, divana yapabilir. Oysa Abdülbaki Gölpınarlı, Cahit öz- telli gibi gerçek uzmanlarda bu dizeler: "Ben yürürüm yana yana / Aşk boyadı be-' ni kane" biçimindedir. Bir ses sanatçısı radyoda şarkı okuyor: "Akşam oldu yine bastı kareler / Gitme yarim seni arslan pareler / Göz göz oldu si- nemdeki yareier..." Karalar. paralar, yaralar sözcüklerinin bütün ünlüleri kalın, son heceleri incelti- lince daha mı güze! oluyorlar? TRT'de bunlara benzer saçmalıklara çok rastlıyoruz: Bastın da kırıldı iğdenin dali... ,, TRT. tutucularla gericilerin Türkçe ezana tepki olarak kullanmaktan kaçın- dıklan "Tanrı" ve "ulu" sözcüklerini kullanmamaya özen gösterir, "Ulu Tan- n" demez. "Yüce Allah" der. Üstelik başka dinlerin Tanrılanndan söz ederken de Allah sözcüğünü kullanır. Politikacı- lann önde gelenleri de TRT gibi Tann ve ulu sözcüklerini kullanmamaya özen gösteriyorlar. TRT zaman zaman çoktan ölmüş olan yabancı sözcükleri de hortlatır: Acilen, teminen, tahliye edildi (boşaltıldı). inti- kal etti... Kimi yabancı sözcükleri de yanlış kullanır: "İcraatlarının" (icraat sözcüğü çoğuldur): "yakinen" (anlamı, inanaraktır; yakından yerine kullanır) Kimi sözcükleri yanlış okur: Ti Vi, taksi- di... gibi. Ölen kimselerin kiminden 'öldü' kiminden 'hayatını kaybettP, pek azın- dan da 'vefat etti' diye söz eder. Dil kargaşasının en korkuncu, TRT derslerinde görülüyor. Kimi dersler ger- çek Atatürkçü TDK'nın an Türkçesiyle yapılırken. kimileri Evrenciler kurumu- nun yolunu izliyor. Kimi öğretmenler belirteç, ad, kişi, saydam, doğa, bileşik... terimleri kullanırken, kimileri zarf. isim, şahıs, şeffaf, tabiat. mürekkep... gibi te- rimler kullanıyor. GÜL GÜNVER TURAN Mutiak Doğnılar Sosyal, siyasi ve iktisadi gerçekler karmaşık, çok yönlü tabiatlara sahiptir. Bu nedenle gerçekte neyin, nasıl oluştuğu ve geliştiği, nelerin hangi nedenlerden ileri geldiklerini anlayabilmek için bunlara farklı açı- lardan bakmaya çalışmakta fayda vardır Nasıl ki aynı görüntü farklı merceklerden bakıldığı zaman değişik şekiller alabiliyorsa, ya da bir portakal farklı açılardan kesildiğinde görünümü değişiyor ise gerçekler de farklı yaklaşımların ışığı altında, farklı bi- çimde algılanmaktadır. Demek ki evrene bakış açısındaki farklar, evrenin farklı biçimde görünmesine ve yorumlanmasına yol açar. Bugün evreni tüm sosyal ve/veya fiziki yönleriyle açıklayabilen tek, mutiak bir yaklaşım bulunmamak- tadır. Gelecekte bulunabileceği de şüphelidir. Statik olmayan evren, sürekli değişim içerisindedir. Bu ne- denle bugün var olanı ve yarın da olabilecek olanları şimdiden açıklayabilecek tek, mutiak bir görüş yoktur. Herhangi bir sosyal bilim dalında bilim adamının gö- revlerinden bir tanesi kişilerin dikkatlerini gerçeğin göreceli özellMeri üzerine çekmektir. Bakış açısında- ki farkların değişik görüntülere yol açmasını açıkla- mak, bu vesileyle de tek ve mutiak bir gerçeğin bulun- madığını belirtmek büyük önem taşımaktadır. Tek, mutiak bir gerçeğin bulunmamasının bir diğer anlamı da araştırma- — ^ — — — — ^ tek bır yoiu oi- Düşünmeyi öirenememlş, Buna benzer bir kargaşa da politikacı- lann dillerinde göze çarpıyor. örneğin, TBMM Başkanı Sayın H. Cindoruk, an bir Türkçe ile konuşmaya özenirken, Cumhurbaşkanı Sayın T. Özal, tümce aksaklıkları bir yana, çoktan unutulmuş yabancı sözcükleri bol bol kullanıyor: Tayyare, ilelebet, şiar edinmek, bihak- kın. müvacehesinde, alaka. elastikıyyet, münceroldu... Oysa söze en çok özen göstermesi gere- kenler, büyük halk yığınlanna seslenen devlet adamlan. özellikle TRT'dir. Tanzimatla başlayan dil devnmi, Ata- türk'ün kurduğu TDK'nın çabalanyla hızlanmış. 1980'lere değin gelişerek top- lumsal devrimlerimizin en başanlı dalla- rından biri olmuştur. Devrimlere karşı olan tutucu ve gerici çevrelerin, 12 Eylül darbesini fırsat bilerek yaptıkları girişim- lerle darbeciler, başka Atatürk devrimle- riyle birlikte dile de el attılar. Atatürk'ün kurmuş olduğu Tûrk Dil Kurumu'nu ka- patarak yerine, üyeleri devrime karşı öğelerden oluşan bir örgüt kurdular. Ör- gütün adı çok savlamalıydı: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Yazım kılavuzu sorunu Yüksek kurum, oncelı olan Türk Dil Kurumu'nun Yazım Kılavuzu'nda yalan yanlış değişiklikler yaparak İmlâ Kılavu- zu adlı bir yapıt yayımladı. Yapıt ağır eleştirilere uğradı. Öna karşı çıkanlar arasında denetimini yapan kurulun bir üyesi bile vardı. Kurum, kimi değişiklik- ler yaparak İmlâ Kılavuzu'nu yeniden bastırdı. O da ağır eleştirilerden payını aldı. Kurum. yine önceli olan TDK'nın Türkçe Sözlük'ünü birtakım değişiklik- lerle yayımladı. O da ağır eleştirilere uğradı. Sözlüktebulunanbinlerce sözcüğün kı- lavuzlarda bulunmaması, yapıtlann birbirleriyle ve kendi içerikleriyle uyum- lu olmaması sağhklı olmadıklannın be- lirtileriydi. Buna karşın Milli Eğitim Bakanlığı. kurumu destekledi ve onun is- tekleri doğrultusunda eyleme geçti. TRT'de ve okullarda sözcükler yasaklat- tı, yazım kurallan uygulattı. Ancak veri- len buyruklar, konular yasaklar dilde birtakım kanşıkhklar yapmaktan öte bir işe yaramadı. Önceden basılmış olan kitaplar ile sonradan basılanların ya- zımlan ayrımlı oldu. Basılmış olan mil- yarlarca resmi kâğıt ve tabelalar bakanlığı dinlemedi. Yalnız TV. Yüksek Kurum'un İmlâ Kılavuzu'ndaki kurala uyarak 'reklâm'ın 'a'sı üzerindeki şapka- yı yıllarca korudu. Şimdilerde ara sıra vine koyuyor. Ulusal varlığın temel öğelerinden biri, belki de en önemlisi olan dilin düzene gir- mesi ve gelişmesi için her şeyden önce okullann ve TRT'nin dilinin düzene gir- mesi gerek. Bunu gerçekleştirmeye Atatürkçü TDK'nın yolunda giden Dil Derneği ile dilsever aydınlann çabalan yeterli değildir. rLs^da tercihte bulunabilir P6ŞİIIIİ8 OİanlaP İÇİIIİI8P Ş8yİ cihte\2makla *a | Ç| W a ya i l t a | l | n a r t i n t o n lışmalarında bir yanlı- 8İt»8k ÇOk kOİiy VB hk doğacağınm, ger- İ k t d i çeğin sadece bir ya _ ^ ^ da birkaç yüzünün çalışmalarına yansıyacağının bilin- cinde olmalıdır. Kişinin kendisini oluşturan değerler ve özellikler- den, kültürel ve geleneksel bağlardan, yakınlık duydu- ğu inançlardan arınarak her şeyi bağımsız ve objektif bir gözle anlaması, tartması, açıklayabilmesi ne ölçü- de mümkündür? Buna özenmek" dahi belli bir yaklaşım ve beklenti ile bağlandığı anlamına gelmez mi? "Sadece benim doğrularıma güvenin!" diyen, bu doğruları uğruna neyi, nasıl yıktığını göz önünde tut- mayanlara her yerde rastlanabilmektedir. Bu kişilerin söylediklerine tereddütsüzce inananlarm aynı tek yön- lülük içerisine saplanmalan da mukadderdir. Yenilen- me sürecine kapalı kalmaya mahkûm olup statikleşen- ler her zaman her yerde bulunmaktadır. Eğitim sistemimizin sanırım en aksayan yönü bilgi- lerdeki bu göreceliliğin belirtilmemesi, gençlere çeşit- li mönülerin sunulamamasıdır. ilkokul sıralarından iti- baren konuların öğrencilerin önüne tartışmaya açıl- maksızın her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini savunan- larca konulması geİmektedir. Çoksesliliğe inanmayan anti-demokrat tutumlar en çok bu ortamlardan besle- nir. Gençler arasında inanç sistemlerine körü körüne bağlanmaların gerisinde bu sebepler de yatmaktadır. Düşünmeyi öğrenememiş, ama yine de bazı yanıtlar peşinde olanlar için her şeyi açıklayanların ardından gitmek çok kolay ve rahat geİmektedir. Prof. Dr. GÜL GÜNVER TURAN. İst. Ünv. İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. CUMHURİYET FOTO LABORATUVARI (Siyah Beyaz) FİYAT LİSTESİ 9x1 3 1 .OOO TL. 13x18............ 3.5OO TL. 18x24 1 5.000 TL. 20x25......... ......1 8.OOO TL. 20x30 1...—......20.000 TL. 30x40...................35.OOOTL. 43x60 60.000 TL. Film banye 7.000 TL. Keırtak bask 1 8.000 TL. Elektronik Leitz agrandizörlerimiz ve otomatik kart banyo makinalarımızla siyah-beyaz veya renkli negatif filmlerinizi değer kaybettirmeden siyah-beyaz basarız. Adres: Cumhuriyet Gazetesi Türkocağı Caddesi No: 39/41 Cağaloğlu Tel: 512 05 05-442
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear