18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 AĞUSTOS 1991 Ormanlarıımz, Yeni Seçimler ve Ydmaz'ııı Tırtunıu HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Yetkililer ne derlerse desinJer, Türkiye çöl- leşiyor. Bitmez tükenmez sanılan Karadeniz yamaçlaruıdaki ormanlar bile tükenmeye baş- ladı. Birkaç ay önce televizyonda Karadeniz yöresindeki bir ormanın karşı karşıya bulun- duğu kıyımı sergiJeyen bir program izledim. lçim karardı. 1947 yılında Ayancık'ta (vak- tiyle gün ışıgı sızmadığı için) "Zindan Ormanlan" denilen bölgeyi ziyaret ettiğim- de, bu ormanların yabancı "Zingal" şirketi tarafından nasıl tahrip edüdiğini görmüş, du- rumu bu sütunlarda kamuoyuna yansıtmış- tım. Trabzon'da Hamsiköy eskiden orman bölgesiymiş, şirndi seyrek ağaçlı yazhk konak- lama merkezi. Ünlü Zigana ormanlan da yok oluyor. Uç yıl önce Maçka'da çok can alan toprak kaymalan hep o yamaçlardaki toprak- lan tutan orman ağaçlarının kesilmiş olması yüzünden. Doğa kendi dengesini kendisi kur- muş, yumuşak toprakü yerlerde yamaçlan or- man ağaçlannın kökleri tutuyor. Ağaçlar yok edilince toprak kitleleri başımıza yılulıyor, köylerimiz, yollarımız harap oluyor, insanla- nmız ölüyor. Gözlerimle gördüm, vaktiyle or- man bölgeleri olan Ardahan ve Kağızman'- da orman denecek bir şey kalmamış. Bereket versin, Karadeniz bölgesi yağmur aldığı için yeşillik yeniden fışkırmaya çalışıyor. Doğanın bu direncine, bu yaşamsalüğına bizler yardım etmezsek, yurdumuz büsbütün bozkırlaşacak ve yer yer çölleşecek. Ege ve güney ormanlarımıza gelince; bu yö- re, bilindiği gibi, Karadeniz bölgesi gibi yo- ğun yağmur almıyor. Harap olan ağaçların yerine yeni fılizlerin kendiliğinden boy venne- si hemen hemen olanaksız. Her yaz sıcak gün- lerde orman yangınları güzelim yeşil bölgele- rimizi çoraklaştınyor. Orta Anadolu'da da durum pek farklı değil. Çocukluğumda, Çorum-Alaca yolu üzerindeki "Hatap Boğazı" denilen bölge ormanlarla kaplıydı. Zaten bu nedenle o bölgeye "Hatap Boğazı" adını koymuşlar; hatap, odun demektir. Kent- lere, kasabalara kış odunu buralardan gelir- di. Bir tek ağaç kesen kişi, onun yerine en az iki fidan dikmedikçe çölleşmenin önü alına- maz. Topraklanmjzın erozyonla denizlere ta- şınması önlenemez. Bunun «nrm en«"»Vv»li yer- lerde bozkırlaşma, düzlüklerde çölleşmedir; ayrıca akarsulanmızın debisinin gittikçe azal- ması, yörelere hayat veren küçük derelerin, ırmaklann gittikçe kurumasıdır. Çorumda 7-8 yaşlarında, ilkokulda bulun- duğum sırada, Nurettin Bey adındaki bir mu- tasarnfin (valinin) girişimiyle kentin kuzey yö- nündeki, oldukça geniş bir tepeye, öğretmen- lerimizle birlikte giderek fidanlar dikmiştik. Tepedeki pmardan küçük helkelerle (bakır ko- va) su taşıyıp diplerine dökmüştük. Herhal- de daha sonra oraya iyi bakıldı ki ağaçlar bü- yüdü, aradan geçen 80 yü içinde bu park ka- lın ağaçlarla dolu, gölgelik bir dinlenme ve ge- zi yeri durumuna geldi. Bu seksen yıl süresince birçok ormanlık yöremizin yok olduğuna ta- mk olurken, Çorum'un kıyısında çıplak, boz- kır görünümündeki tepenin şimdi küçük bir orman izleniroi uyandıran ağaçlıklı yeşillik du- rumuna geldiğine detanık oldum. Atalanmı- zın: "Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur" deyişinin ne denli doğru olduğunun so- mut bir örneğidir bu. Eğer, 80 yıl önceki Ço- rum Valisi Nurettin Bey gibi dinamik kişiler Türkiye'deki orman sorununu ele alırlarsa, kı- yırrun ve yangınların oramru çok düşürebilir- ler. • • • Yıllardan beri yazar dururum: Tarım, Or- man ve Köy Işleri Bakanlığı bu işin üstesin- den gelemez, Orman Bakanlığı bağımsız ol- malıdır, diye. Yedi ağustosta TV haber bül- teninde, Orman Bakanlığı'nın bağımsız bir bakanlık durumuna getirildiğini, ertesi gün- kü gazetelerde de (ne yazık ki gazete yapra- ğının kuytu bir köşesinde) aym habere yer ve- rildiğini görünce içimde bir umut ışığı doğdu. Çünkü ülkemizde, ormarun yaşamsal önemini ve değerini bilen pek çok orman mühendisi var. Eğer yeni kurulacak Orman Bakanlığı yö- neticileri bürokrasiye boğulmayıp bu potan- siyelden yararlanma yolunu tutarsa, o zaman önümüzdeki on yıl içinde kayıp ormanlanmız- dan pek çoğunu yeniden ormanlaştırarak kur- tarabiliriz. Bilindiği gibi ormanlann en büyük iki derdinden biri, ormanda keçi beslemek, ikincisi de orman içinde tarla açmaktır. Bu- na ormancılık dilinde kısaca "açma" denir. Bu açmalar yıllar boyunca yavaş yavaş geniş- letilerek bir İcanser metaztazı gibi ormanı yok eder. Bu konuları 49 yıldan beri sütunlarım- da acı acı dile getirdim. "Yanan orman alan- lannda tanm yapılamaz, böyle alanlar yeni- den ormanlaştınlır" biçimınde bir ana mad- denin Orman Yasası'na konulmasını hiç bık- madan savundum. Ne yazık ki politikacıları- mız buna bir türlü yanaşmadılar. Eğer bu noktada bütün partiler arasında bir uzlaşma sağlanırsa ve orman köylüsüne, orman işlet- melerinde doyurucu ücretlerle görev verilir- se, o zaman, partilerce bu köylülere orman zaranna ödün verilmez, çünkü buna gerek kalmaz. Vaktiyle Cumhuriyet Halk Partisi'- nin Tanm Bakanı olan Şevket Raşit Hatipoğ- lu, Almanya'da üniversite öğrenimi yaparken, oralarda ormana ne büyük önem verildiğini ve bunun nedenini görmüş, öğrenmiş, böyle- ce ormanın bir ülke için yaşamsal değerinin bilincine varmış bir kişi olduğundan, orman- lann korunması için köktenci öniemler almış- tı. Onun başanlanm, en başta kendi partisi içindeki arkadaşlan çekemedi, daha sonra De- mokrat Parti iktidara gelince, ormanlar ko- nusunda Hatipoğlu'nun kurmuş olduğu disip- lini bozdu; ondan sonra da seçim ödünleri ve- rile verile ormanlanmız bugünkü cılız duru- ma geldi. Eğer kanımızla camrruzla savunduğumuz bu topraklara "vatan" olarak sahip çıkmak istiyorsak, hangi partiden olursak olalım, mil- letçe Orman Bakanlığı'nın olumlu icraatını desteklemeliyiz. Ben başı çekerek, Orman Ba- kanlığı'nın bağımsız bir bakanlık olması ka- rannı yürekten destekliyorum. Ancak bu ba- kanlığın üst düzey elemanlan seçilirken sicil- leri incelenip ayağında çizmesi ile her an or- man içine dalabilecek kişilerin ön plana alın- masını dilerim. Aynca yeşillik âşığı emekli or- man profesör ve mühendislerinden de sözleş- meli olarak yararlamlması çok yerinde olur. Azimli, kararlı uğraşı ile başanlmayacak iş yoktur. Yıllar önce bu sütunlarda büyük Al- man ozan ve düşünürü Goethe'nin pek sev- diğim bir sözünü yayımlamıştım; yeri geldiği için yineliyorum: "Uğraşı, kişiyi mutlu kılan şeydir (...) Bu nedenle, yann erkenden işba- şına! Evet, diin yaptıguuzı yıkılnuş bulursa- nız, üpkı kanncalar gibi, hemen yıkınülan luüdınnalı ve yeni planlar kunnalı, çareleri ye- niden düşünüp bulmalı. Böyle olursa, diinya- nın kendisi yuvarlanıp içinden parçaiansa bi- le onu siz yeniden kurarsuuz, sonsuza dek ve zevkle." • * • Yukanda 80 yıl önce ilk fidanlarından bir kaçını dikmiş olduğum Çorum Parkı'ndan söz etmemin asıl nedenini anlatmıştım. Bir ne- deni de orman ve ağaç sevgisinin çok küçük yaştan başlayarak çocuklara okullarda aşılan- ması, onlara ağaç diktirilmesi yoluyla uzun süreli bir eğitimin gerekliliğini belirtmektir. Kendimde gözlediğim bu durumu yurttaşla- nma da bildirmek istedim. Bir fidan dikip bu- nun yeşerdiğini, büyüyüp gölge verdiğini gör- mek, evlat yetiştirmek kadar mutluluk veri- yor insana. Çorum Belediye Başkanı Sayın Turhan Kı- lıçcıoğlu ile bütün belediye meclisi üyelerine, parti ayrımı gütmeksizin oybirliği ile almış ol- dukları bir kararla, Çorum Parkı'na, benim adımı vermiş olmalanndan dolayı, şükran duygulanmı onlara ve bütün Çorumlu hem- şerilerime bildirmek istiyorum. Temmuz ayın- daki Çorum Hitit Festivali sırasında parkın yeni adı ile açıhşının törenini yapmışlar. Be- ni de çağırdılar, ama gitmeye takatım yoktu. Seksen yıl sonra adıma sunulan bu yeşillik be- nim için büyük bir mutluluk. Yıllar yılı güzel yurdumuzun yeşil örtüsünü savundum. Şim- di ülkemizin şirin iki yöresinde adımı taşıyan iki parkım var. Biri Izmir Karşıyaka'da, öte- ki Çorum'da. Benden daha zengin ve daha mutlu bir insan var mı acaba Türkiye'de di- ye düşünüyorum... • * • Orman Bakanhğı'm, tanm ve köy işlerin- den ayınp bağımsız duruma getirdiği için ken- disini bu yazı ile kutlamak istediğimiz yeni Başbakan Mesut Yılmaz'ın, erken seçim ko- nusundaki tutumunu, ne yazık ki övmek şöyle dursun eleştirmek, hatta yermek gerekiyor. öyle umuluyordu ki Yılmaz, Mannaris'i ken- dilerine mekân yapan yedinci ve sekizinci cumhurbaşkanlarırun etkisinden kurtulup on- lardan az çok bağımsız bir hükümet taşkam olacaktı. Kendisinin parti başkanlanyla seçim konusunda içtenlikli bir diyalog kurmayıp 12 Eylül zihniyetini sürdünnek istemesi demok- rasimizin geleceği için umut kınadır. Yedin- ci ve sekizinci cumhurbaskanlannı bir arada yazmak zorunda kalırken nedense çağnşım yoluyla, Abdülhamit döneminin Yedi-Sekiz Hasan Paşası'nı ammsanm. 12 Eylül'ün de- diğim dedikçi zihniyetinden bakalım ne za- man kurtulabileceğiz?!... EVET/HAYIR OKİAYAKBAL İnançlan Uğruna... "İnançları Uğruna öldürülenler" Kimler bunlar? Bir düşünceyi, bir inancı savunmak, doğruluğuna inandır- mak için ölümü göze almak, türlü acıları, işkenceleri... Top- lumları aydınlığa çıkaranlar işte bu insanlardır. Böyteteri günden güne azalıyor mu nedir? Bu azaiış olumlu bir belirti midir? Dünya öylesine sağlam bir uygarlık düzeyi- ne ulast ki, düşünce özgürlüğü bütün insanlarca benimsendi ki, artık kimse kendi inancını düşüncesini açıklamak, savun- mak durumunda kalmıyor. Oyle mi dersiniz? Dostum Vfecihi Timuroğlu tarirt boyunca inancı için canını vermiş insanlan gün ışığına çıkarmış. Kimler mi bunlar? Agis IV, Sokrates, İsa, Hallacı Mansur, Baba İshak, Nesimi, Pir Sultan Abdal, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin, Ali, Gior- dano Bruno ve İlhan Erdost. Timuroğlu önsözde şöyle diyor: "İnançlan uğruna öldurülen ya da ölen milyonlarca insan vardır. Ben tarihsel kişiliğıyle ve toplumsal kimliöiyle, kendi toplumunun sınırlarını aşmış insanlan seçtim. Orneğin bir Sokrates, bir İsa, bir Ali öldürümleriyle sart kendi ülkelerinin sınırian içinde kalmamışlardır. Öldürümleri insanlık dramı ola- rak önem kazanmıştır. Ama ben öldürümleri seçerken bu dü- şüncenin de ötesinde bir ölçü kullanmaya çalıştım. İlk ökpüm 'resmi görüşe' karşı çıkmak oldu. Resmi görüşe çıkma bir kaç bakımdan olabiliyor. Kimileri eskiyen bir düzeni çağın ko- şullanna uydurmak ya da daha ileri çağlara göre yeniden dü- zenlemek için savaşırlar. Kurulu düzenin egernen sınıfları ya da egemenleri bu halk savaşçılarını öldürürler." Timuroğlu, 'inançlan uğruna öldürülenler' arasında Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil vb. devrimci gençleri de sayıyor. "Bir de" diye ekliyor. "Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok gibi resmi görüşün kışkırtmalanyla, gerici örgütlerce öMürûlen insanlık kahramanlan vardır Karanlıkta kalan, böyle binlerce öldürüm vardır. Ne yazık ki şimdilik bunlan kınamak- tan başka bir güce ve bilgiye sahip değiliz." Ne var ki, İlhan Erdost'un öldûrülmesi açık seçik bilinmektedir: "Onun na- (Arkast 10. Sayfada) AaKAYBIMIZ Tiyatromuzun temel direği, vefaü dostumuz, canımız EMRULLAH'ımızı, EMRULLAH UZUN'u ansızın kaybetmenin derin aası içindeyiz. Onu, hizmetlerini, dostluğunu, inanılmaz vefasını hep teşekkürle anacağız, arayacağız. Ailesine, onu tanıyıp seven herkese sabır, başsağlığı diiiyoruz. KENTOYUNCULARI Cenazesi 18.8.1991 Pazar günü (bugUn) saat 11.00'de Kenter Tiyatrosu'nda yapılacak törenden sonra Teşvikiye Camii'nde kılmacak öğle namazını müteakip Ortaköy Mezarhğı'na gömülecektir. T E Ş E K K U R L E R İ M L E . . . Hı/la gclışcn s^fra polıpoıd dcfcLsıyonumu. olağanıisıiî dıkkaıle (eşhis eden SSYB Taksım Hisunosı. 2 I( Hastalıtları kJınık şefı. gasıroanırolog Doç. Dr. Erdogan ARIKA.N, ulırü^ono^nırı %c tomografı çahşmaJjnm vukufb ızleyen, yönlendıren Radjolog Dr. Turan FETTAHOGLU, jnındj vc fcvkujjdc ba^drılı lurde, amclıyaumı gerçckleşunrn SSK Okrneydanı H^scancsı. Z Hancı>c Şcfi. Gcncl CcrTahî U7manı, Operatör Dr. Kazım SARI, \c hâicn amclı>at sonras: önkmJcn, engjn bılgısı ılc üstlcncn. SSK OknKydanı Hâstanesı, RjJ>3s>otı Onkulojı Klınık Şcfı Doç. Dr. Mustafa ÜNSAL, ılc. koruroldc \c tcdavıdc buJunduğum gûnicrĞc, Hasıahanclcfde özvehiı ıçıcn tigıleriaı csırgcmcycn lum dcScrlı gcnç Doktorlara. AsısunLora, Hcmşırelcn: ve hasla balamı gûrev- lıicnne \on\uz mınncı ^c tcşcUcurlcnmı sunanm. Dr. Av. Süheyl GÜRBAŞKAN (Istanbul Reklâm) ARIF SAG Oğlumuz Emre Ergün'ün doğumunu tüm akraba, dost ve arkadaşlarımıza müjdeleriz. Niigün - Erol ÇÎLALÎOĞLU ADOİJRK'ÜN YAZDIĞ1 YURTTAŞLIK BİLGİLERİ Yayına hazırlayan Nnran Tezcan 8.000 üra(KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeiigönderiloıez. V//, KALAN MÜZtK VAPIM İMÇ 6. BLOK 6512 UNKAPANI ISTANBUL TEL.. 512 35 13 PENCERE Yedi Er... Konya'nm eski Valisi Necati Çetinkaya, Olağanüstü Hal Böl- ge Valiliği'ne atanmış. Ama o ne? Necati Bey 'temaruz' ediyor. Görev yerine gitmiyor. Çünkü Çetinkaya biraderlerin mağazaJar zinciri varmış; te- settüre uyguri giysi satar, tıcaretın büyüğünü yapaıiarmış; aile efradı toplânmış, Necati Beyi uyarmış: — Başımıza bela açma!.. Çetinkaya da gitmekten vazgeçmiş. Adam, PKK'yı neden karşısına alsın? Elâlem, Batı'nın büyük kentlerinde şinanay!.. Bizimki neden rizikoya atılsın? Ama sen misin görevden kaçan!.. "Sivil toplumcu" gaze- telerde manşetler birbiri üstüne!.. Necati Beyin tozunu atı- yorlar, ne hainliği kaldı ne korkaklığı... Deviet adına bu "skan- dal"\n hesabı soruluyor. Peki, bu ne şiddet. Ne celal?.. Çetinkaya dün aniden gidip görevi devraldı? Ne olacak şimdi? * PKK bir karakolu bastı, yedi erimizi teslim aldı, götürdü; kafamızın tası attı... Utanç içindeyiz.. Biz, "başıbozuk sMI toptumcular" askerden daha çok bo- zuk atıyoruz. Beş yıldızlı otellerin lüks teraslannda, sosyete- nin dadandığı restoranlarda, pahalı gece kulüplerinde fink atarken Güneydoğu'da başımıza gelen felaketi tartışıyoruz. öylesine sivil toplumcuyuz ki ordunun sınır harekâtından ötü- rü sivil hükümeti sorgulamıyoruz, askeri sigaya çekiyoruz. Oysa sınır ötesi harekât başlarken ne kadar coşmuştuk, ne başlıklar atmıştık: "PKK'yı kuşattık, eşkıyayı süpürüyoruz, imha edeceğiz, hedef Musul, Kerkük.." Biz "başıbozuklar" istiyoruz ki Güneydoğu sorununu da ordu çözsün; asker işi bîtirsin.. Ya Mehmetçik? ûlsün!.. Evet, biz 'sivil toplumcular' ve 'baştbozuklar1 istiyoruz ki or- du her şeyi çözsün. İşçi mi ayaklandı? Gelsin ordu. Gençler mi başkaldırdı? Gelsin ordu. Güneydoğu'da çok yönlü ve karmaşık bir sorun yaşanıyor; halk tedirgin; çarşılarda kepenkler kapanıyor; cephesi belir- siz çatışmalar sürüyor; aklı başında bir yönetim "sivil çözüm" arayışına girer; ama biz ne diyoruz! Gelsin ordu, çözsün.. Hayır, bu ülkede her toplumsal, ekonomik, etnik, siyasal sorunu ordu çözecekse, sivil yönetime ne gerek var? Sorumlu hükümet Ankara'da durup otururken Güneydoğu'daki teğme- ni, eri, çavuşu kınamak sivil toplumculuk mu oluyor? Mar- maris'te özal'a yağ yak, başkentte Yılmaz'ı destekle, sonra da Genelkurmay, PKK'nın köküne neden kibrit suyu ekmi- yor diye askere yüklen. Sivil toplumculuk bu mu? • İnsanın üstüne bir üniforma giymekle insanlığından soyut- lanması olanaksızdır.. Asker de acıkır.. Korkar. Karanlıktan korkar, çişi gelir, panikler, yorulur, uyku bastı- rır, gafil avlanır. Hele cephesi belli olmayan sılahlı çatışmada, günlük ya- şamla çete kavgasının bırbirine kanştığı yerde, askerin sa- bahtan akşama ikircikli, duraksamalı ve ne yapacağını bil- mez durumlara düşmesi kadar doğal bir şey yoktur. Karşısı- na çıkanın dost mu düşman mı olduğunu anlamakta güçlük çeker. Asker ne yapsm?.. PKK'nın eline dûşen yedi erimizi tüm ülkeye teşhir eder- ken insaflı olalım. FEVZİ KURUÇAY'I katledilişinin 12. yılında sevgiyle anıyoruz. GA2İOSMANPAŞA.YILDIZTABY4'DA]V ARKADAŞLARI ADEVA KURULTAY GENÇ KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÖTESİ MahmutMakal 8.000 lira(KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul SEVİŞMENİ1V GÜDÜKLÜĞÜ VEYÜCELİĞİ Melib Ovdet Anday 2. bası 10.000 Ura (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödcmeti gönderilnıez. Gece Mavisi PARLIAMENT y. % ? i 11II PARLIAMENT Filtresî ozef. modern. 1985 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA 6ÖRE SK3ARA SAĞLIĞA 2ARARÜDIR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear