18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 HAZİRAN 1991 **** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 Körfez'e ekonomi zirvesi (Baştarafı 1. Sayfada) sinin üzerinde duran Akbulut, bu projenin "Esasta malların, hizmetlerin ve sermayenin dola- şımının tedricen serbestleştiril- mesini ve işadamlanyla firma- lar arasındaki temaslann kolay- laştınlmasını amaçladığuu" söy- ledi. Başbakan Akbulut, Turkiye1 nin yabancı sermaye girişi için OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK (Baştarafı I. Sayfada) Oysa 1983 seçimlerinden son- ra bu koşede sandık sonuçları- nı değerlendirirken ANAP'ın başarmnı rejimin li normalleş- mesi" ve "demokrasiye geçiş yo- lunda bir adım" diye değerlen- dirmişük. Aradan geçen surede umutlarımız boşa çıktı. ANAP'ın başansı Sayın Özal için tarihsel bir fırsattı. Askeri darbenin ardından eline geçen iktidarı, Türkiye'de siyasalyaşa- mın normale dönüşmesi için kullanabilseydi iyi not alabile- cekti. Şimdi kendisini köşeye sı- kıştırmıştır: "ANAP'tn Cum- hurbaşkanı" kimliğiyle siyasal bunalımı köruklüyor; Türkiye1 nin olağanüstû politika gerilimi de bu "tinormal" yönetimden kaynaklanıyor. Ne yazık ki kırk yıllık demok- rasi deneyiminde iktidar değişi- minı doğal karşüamak erdemi- ne sahip çok az politikaa yetiş- tirebildık. İktidar koltuğuna şu ya da bu biçimde oturan kişi, nöbet değışimini içine sindiremi- yor; iktidardan düşmeyi yok ol- makla eşanlamda tutuyor; çev- resinde kilıılenmış yandaşlarıy- la biriikie rejimi sonuna kadar zorlamayı hayat memat sorunu sayıyor. Sonuçta bugiin ANAP Mec- lis Grubu ile Özal, kader birli- ğinde kilitlenmiş görünüyorlar. Parti örguiu halk tabanım yitir- diği için aşağıya değil yukarıya bakıyor; devlet gücünü elinde tutan Özal'dan medet umuyor; Cumhurbaşkam da biliyor ki ANAP'ın çözülmesi, anayasayı çiğneyerek kurduğu fıili rejimin ve kişisel iktıdarımn sonudur. Bu durumdakı partinın bir hafta sonra yapacağı genel kongre sağlıklı bir sonuca ula- şabilir mi? son yıllarda gösterdiği çabalan aktararak, enflasyonist baskıla- rın önernli bir makro ekonomik sorun olduğunu belirtti ve şöy- le dedi: "Bu nedenle hükfimetimiz enflasyonla mucadeleye ağırlık vennekte ve bu çerçevede hem iç talebin kontrolune hem de ka- pasite ve verimlUik artışlan yo- luyla toplam arzın arttırılması- na büyük önem atfetmektedir." Açılış konuşmasından sonra yapılan ilk toplantırun konusu "Sovyet-Türk Ticari tliskileri: Bugiin ve Gelecek" idi. Bu top- lantıya, Alarko Holdüıg Yöne- tün Kunılu Başkaıu tshak Ala- ton, SSCB'nin Türkiye Büyükel- çisi Albert Çernişev ve Tacikis- tan Cumhurbaşkam Kahor Mahkamov konuşmacı olarak katıldılar. Fbrumun toplantısına çok ka- labalık bir heyetle gelen Tacikis- tan Cumhurbaşkam Mahka- mov, bu toplantıyı kendi ülke- sinin dünya ile ilişki kunnasını, özellikle de Dünya Ekonomik Fbrumu'nun sunduğu olanak- lardan yararlanmak için bir fır- sat olarak gördüklerini söyledi. Kişi başına düşen milli geliri bin dolardan az olan ve nüfus artışı açısından SSCB'nin en ön- de gelen cumhuriyetlerinden biri kabul edilen Tacikistan için ye- ni ekonomik ilişkiler arayan Mahkamov, forum sırasında Başbakan Yıldırım Akbulut ile de bir görüşme yaptı. Daha sonra Devlet Bakanı Kâmran Inan, "Su politikalan ve banş suyu boru hattı projesi" konusunda bir konuşma yaptı. Bir sonraki oturumda ise Ça- hşma ve Sosyal Güvenlik Baka- nı tmren Aykut, Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Hüs- nü Özyefin ve New York Kent Üniversitesi öğretim üyesi Rus- tow, "Körfez krizMn gelişimi ve Türkiye iızerindeki uzun dö- nemli etkileri" konularında tar- tıştılar. Muhalefet liderleri yaptıkla- n konuşmalarda, ANAP'ı eleş- tirerek kendilerini tanıttılar. DYP Genel Başkanı Süle>- man Demirel, Türk ekonomisi- nin dünyayla bütunleşmesi ge- rektiğini söyledi. Demirel, Türkiye'nin sorunlannı şöyle sı- raladı: "Nüfus artışı, tabü kay- nakların korunması, demokra- tik haklar, refaha erişme, gelir dağılımının düzeltilmesi." De- mirel, Türkiye'nin en büytık so- rununun istikrar olduğunu söy- leyerek, "Önemli olan istikrar içinde kalkınmadır. Ekonomik istikrar, yüzde 5'in üzerinde bü- yüme, yüzde 10'un altında enflasvondur" dedi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise yaptığı konuşmada parlamentonun şu anki haliyle halkın iradesini yansıtmadığını belirtti ve eumhurbaşkanının anayasa tarafından belirlenmiş "sorumsuzluğu"na değinerek, şu anda hükümetin, parlamen- todan gasp ettiği yetkÛeri, Cum- hurbaşkanı'na devretmiş oldu- ğunu söyledi. Ecevit, "Bu du- rumda ülkede sınırsız bir tek adam yönetimi kurulmuş olmaktadır" dedi. Ecevit, iktidara geldiklerinde enflasyonu aşağıya çekecekleri- ni, vergi reformu yapacaklarını, fonları bütçeye aktaracaklanm belirtti. Ecevit'e konuşmasından son- ra bir işadamı tarafından "Es- kiden devletçiydiniz. Şimdiyse pazar ekonomisine inanıyorsu- nuz. Bu gelişme nasıl oldu?" bi- çiminde bir soru yöneltildi. Ece- vit, aslında kendisinin 1960'larda, sosyal demokrasiyi devletçilikle eşanlamh görmek- ten vazgeçtiğini belirtti. Erdal İnönü ise yaptığı konuşmada SHP'nin nasıl kurulduğunu ve bugune nasıl gelindiğini anlattı. 89 belediye seçiminde SHP'nin birinci parti olduğunu, genel se- çirn olduğunda da tek başına ik- tidara geleceklerini söyledi. İnönü, Türkiye'de iktidar de- ğişikliği olsa bile, onlar açısın- dan bir değişiklik olmayacağını söylftyerek yabancı işadamları- na mesaj verdi. înönü, "Yaban- cı sermayeye karşı değiliz. İkti- dar giderse. ortalık karısmaz." dedi. Inönü'ye yöneltilen sorular arasında koalisyon konusu yer aldı. tnönü, "Türkiye bir koa- lisyonla yönetilecek kadar de- mokratik olgunluğa erişmiş mi- dir?" biçimindeki soruyu şöyle yanıtladı: "1980'den sonra 11 yü geçti, müdahale olmadı. Demek ki belli bir olgunluk var. Halkın oyuna göre gerekirse koalisyon da olur. Bundan korkulması ge- rekmez. Gecmişte başarılı koa- lisyon örnekleri de bulunuyor." İnönü, "KIT'leri özelleştir- meden nasıl rasyonelleşürecek- siniz?" biçimindeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı: "Özelleştirme şu anda kâr eden kuruluşlarda uygulanıyor. Biz, kârlı KITIeri özelleştirme- ye karşıyız. Ama özel sektörün de yapabileceği bir işi yapan, za- rar eden KİT'lerin ozelleştiril- mesine karşı değiliz. Pragmatik bir bakış açımız var." Bunun üzerine Dünya Eko- nomik Forumu Başkan: Profe- sör Klaus Schwab, lnönü'ye şu soruyu sordu: "Özelleştirme hakkındaki bu düşüncelerinize rağmen, parti- nizin sembolü olan 6 okta dev- letçilik ilkesi yer alıyor. Bunu nasü bagdastırıyorsunuz?" Inönu bu soruyu şöyle yanıt- ladı: "6 okun ifade ettiği anlamlar partinin tarihinden geliyor. Bu oklar bugün eskisi kadar önemli değil. Örnegin cumhuriyetçilik oku. Bu okun bugün CHP ilk kurulduğu günlerdeki kadar önemi yok. Çünkü cumhuriyet- çilik konusunda bir konsensus oluşmuş durumda. Devletçilik de boyle. 1930larda büyük bu- nalım zamanında alınmış olum- lu bir karar olan devletçilik, bu- gün eski anlamım taşımıyor. Bugün artık bu konuya sosyal demokrat çagdaş bir anlayışla yaklaşıyoruz. Ancak okları at- mamız da partimizin gelenekle- rinden, tarihinden kopmak an- lamına gelir." GOZLEM UGURMUMCU BAŞKENTTEN AHMET TAN (Baştarafı 1. Sayfada) den önemlisi Semra Hanım'ı bulmuş olmanın "fırsatı" ile rektörler, dertkrini 'Hanımefen- di'ye döktüler. "Derdin özeti" şöyle: Her yıl 700 binden fazla ög- renci "üniversitesizlikten" acıkta kalıyor. Buna çözüm aranırken yeni ünjversiteler kurulması gunde- me geliyor. Milli Eğitim Bakan- lığı, YOK ve DPT ortak bir ça- lışma yaparak üniversite kurula- bilecek on il belirtiyon İçel, Ba- lıkesir, Şanlıurfa, DenizU, Koca- eli, Sakarya. Bolu. Aydın, Ha- tay ve Zonguldak. Bu iller saptanırken, mevcut yüksekokul sayısı, nüfus düze- yi, lise mezunu miktan gibi öl- çütler dikkate alınıyor. Bu çalışma. daha sonra bazı "eksiklikkri" giderilerek Bakan- lar Kurulu'nda tasanya dönüş- türiilüyor. Örnegin, Başbakan'ın memleketi Erziııcan'a bir üniver- site layık göriilmemesi bir ek- siklik. Baa bakan ve milletvekilleri de memleketlerine yıllardır et kombinası, yem fabrikası iste- mişlerdi. Bu gerçekleşmemişti. Şimdi hiç degilse, bu illere birer üniversite kurulmalı idi. Nitekim öyle de oldu. Yeni üniversite sayısı, Bakan- lar Kurulu'nda 10'dan 30'a, da- ha sonra da TBMM Milli Eği- tim Komisyonu'nda üniversite kurma yarışına giren ANAP'lı- larca 43'e yükseltildi. Böylece 29 mevcut üniversite ve kurulacak olan dört yüksek teknoloji enstitüsü ile yükseköğ- retim kunımu sayısı toplam 77 olan bir ülke haline gelecektik. Değil mi ki milli iradeyi temsil ediyorlar milletvekilleri, istese bir yasa ile, "her üniversiteliye bir üniversite" bile kurabilirler. Buna anayasal ve yasal hiçbir engel yok. Acaba? "Acaba"nın yanıtını Bilkent'- teki söz konusu UNICEF top- lantısında Semra Hanım verdi. Üniversitelerin bölünmesin- den, kitapçı tezgâhı kurar gibi üniversite kurulmasından yakı- nan rektörlerin yüregine Semra Hanım su serpti. Dedi ki: "Turgut Bey, bu tasanyı iste- miyor. Bunun için milletvekille- rine talimat gönderdi. Eğer ıs- rar ederier, çıkanrlarsa, veto edecek. Bunu da bildirdi. Siz merak etmeyin." Reklörler, suııf geçmiş çocuk- lar gibi sevindiler. Semra Ha- nım'dan "bu müjdeyi, üniversi- telerin akademik kurullanna ve- rip veremeyeceklerini" sordular. Semra Hanım, "Verin" dedi. Müjde, akademik kunıllara uçtu. Ama bazı üniversiteler, bu "müjde"yi yeterii ve gerçekçi görmemiş olacaklar ki gazetele- re Uan vererek endişelerini be- lirtmeyi sUrdürüyorlar. "Endişe", "veto" sözü veren Özal'ın, sözünde durmayacağı kuşkusundan mı kaynaklanıyor, yoksa önümüzdeki yasama dö- nemine "kim öle kim kala" dü- şüncesinden mi? ;um PENCEREBaştarafı 2. Sayfada Düzenin gereğini yerine getirdi; serbest piyasa ekonomi- sinde fiyatı belirlenmişti; değeri neyse ödendi. Türkiye, uzun bir zamandan beri futbolda amatörlüğü bırakmış, profesyo- nel düzene geçmiştir. "Kulüp sevgisi, forma aşkı, renklere bağlılık" gibi laflar artık işin cilasıdır; bastırdın mı parayı, be- ğendiğin futbolcuyu alırsın. Liberal ekonomi bu!.. Peki, ama bunca yıldır bizim futbolumuz neden bir türlü kendine gelemiyor?.. Ortada büyük paralar dönüyor; milyar- lara bana mısın' demiyoruz; yıldız futbolcularımız var, ba- sınımız futbolla yatıp futbolla kalkıyor; cumhurbaşkanları, başbakantar, valiler işin içindedir; işadamları kulüp kurup ta- kım besliyorlar; halkımız ayaktopuna gönlünü vermiş; koca kentler her maçta ayağa kalkıyorlar; yine de futbolumuzun dünyada esamisi okunmuyor. Neden? Afrika futbolu bile gelişip Avrupa'ya kafa tutmaya başladı da 20'nci yüzyılın başında sahalarda top koşturan Türkiye ne için 21 'inci yüzyıl yaklaşırken çapaçulluktan kurtulamı- yor? • Galatasaray yandaşı Metin demiş ki: "Tanju Galatasaray'ı sattı, Fenerbahçe'yi satmayacağını kim garanti eder?" Kimse edemez; yalnız kulüpler futbolcuları değil, futbol- cular da kulüplerini satarlar; ama bu alım-satım futbolumuzda başarıyı sağiıyor mu? Yoksa bizim futbolda da geçerli düzenimiz liberalizm de- ğil de liboşizm mi? (Baştarafı 1. Sayfada) 12 Eylül öncesinde kanlı kargaşa ile başlayan bu süreç, 24 Ocak dönüşümü ile estirilen ekonomik kasırgalarla sü- rüyor. Bu kasırga, bir türlü düşürülemeyen hiper-enflasyonla belli ki daha da sürecek. Her sorun bir başka sorunu doğuracak, ekonomi siya- seti; siyaset ekonomiyi yönlendirecek. Süreç henüz tamamlanmadı. Model, devlet destekh şirketlerin ve kişilerin ayakta kal- maları, diğerlerinin ezilmeleri ve yok olmalan sistemine da- yanıyor. Emir-kumanda ekonomisi ayrıcalıklı şirketler doğuruyor. Devlet destekli şirketler -bu arada yayın organları- dışın- da kimseye yaşam hakkı tanınmak istenmiyor. Devletçiliğin en kötü ve yoz biçimi uygulanıyor. Bir bakıyorsunuz, kredi faiz oranı yükseltiliyor ve böyle- ce banka sistemine borçlu olan irili ufaklı bütün işletmele- rin ve bütün ticari kuruluşların ve bütün sanayicilerin borç- ları bir gecede katlanıyor. Böyle bir düzende iflaslar birbirini izliyor. Şirketler, art ar- da iflas bayrakları çekiyor. Sorunların kaynağında bu ekonomik model yatıyor. Bu modele karşı savaşması gereken sol siyasal partiler paramparçadır. SHP ve DSP'nin birbirleriyle çatışmaları için elden ge- len her çaba gösteriliyor. SHP ve DSP bir araya gelseler, ANAP, üfleyince yıkılacak. HEP... SBP... SP... Öyle görünüyor ki bunlar "marjinal partiler" olarak kala- caklar. Seçim aritmetiğinde bir "kıymeti harbiyeleri" olma- yacak. Bunlar böyle. Eski TKP ise ANAP'ı "kendisine en yakın parti" ilan ede- cek kadar aymazdır! ANAP, bu modeli devlet zoruyla ayakta tutabilmek için kitle ıletişım araçlarını seferber ediyor. Kitle iletişim araçlarından "biri devletin, öbürü Ahmefin" elindedir Devlet televizyonu Baba Özal'ın emrindedir. Özel televizyon oğul Özal'ın. İşin bu cephesi bu kadar açık seçik gözler önündedir. Yazılı basın da "Özallaşma" süreci içindedir. Köşe baş- ları Özalcı yazar çizerler tarafından tutulmuş; bu köşelere eumhurbaşkanının isteği ile tıpkı KİT'lere genel müdür ata- nırcasına, nerdeyse üçlü kararnamelerle yazariar atanmıştır. Devlet kesesinden yönetim kurulu arpalıklanna midesin- den bağlanan gazeteci türü yaratılmıştır. Bu şüreçte Babıâli'de kendilerine karşı koyan bir gazete istemiyorlar. Bunun için de ellerinden ne geliyorsa bunu yapıyorlar. Bu süreçte, bu fırtınada, bu kargaşada insanlar, olup bi- tenlerin sorumlularını nerede arayacaklar? Tek tek kurumlarda mı? Yakın çevrelerinde mi? Nerede? Bu gibi kargaşalarda, kasırgalarda ve depremlerde, in- sanların haklı ya da haksız tepkileri ve duyguları değil, bi- linçleri ve kişilikleri kendilerine yol göstermelidir. INGİLTEREDE BEDAVAİNGİLIZCEİMİLİZCryi 8 AYDA konusun. Sizi Amerikalı Dostlarımızla tanıştıralım 349 59 38 Genç Bayanlar Au-Pair'lik için Bizi lanımadan karar vermeyin Dodan Organizasyon 135 15 99 Önümüzdeki yüzyılın tsıtma sistemi haztr. Demirdöküm KombiHem sofben hem kat kaloriferi Bugüne kadar gördüğünüz cihazlara benzemiyor... İleri bir teknolojinin ürünü Demirdöküm Kombi. Çağdaş enerji kaynağı doğalgazın hakkını veren, en kapsamlı, en ekonomik biçimde yararlanmanızı sağlayan üstün bir mühendislik ürünü... Boyutları küçük Son derece pratik boyutlarıyla yer kaplamıyor; depo, tadilat gerektirmiyor, Duvara asılıyor. Çift fonksiyonlu • Bağımsız ısınma •. Yaşadığınız mekanın her köşesini istediğiniz sıcaklıkta ısıtıyor. Sizi yakıt taşıma, kuyruğa girme, önceden yakıta para bağlama, balkona, çatıya depo yapma derdinden kurtarıyor. • Anında sıcak su-. Musluğu açtığınız kadar, dilediğiniz anda dilediğiniz ısıda sıcak suya kavuşuyorsunuz. Demirdöküm Kombi'nin kullanımı olağanüstû kolay; bütün ana parçaları cihaz içine yerleştirilmiş olduğundan montajı kısa sürede yapılır. Demirdöküm markası güvencenizdir. Demirdöküm Kombi size çağdaş bir tüketiciyi koruma anlayışıyla sunuluyor; Demirdöküm Doğalgaz ve Isı Danışma Merkezleri'nin ücretsiz danışmanlık hizmetlerinden yararlanacak, ülke çapında yaygın senisin güvencesi altında olacaksınız. Daha şimdiden doğalgaza geçen binlerce ailenin tercihi Kombi... siz de tanışın, Kombi'ye bugünün fıyatlarıyla sahip olun. Bu konforu yaşamak sizin de hakkınız ! Demirdöküm Doğalgazda ileri teknoloji Doğalg.azla, dilerseniz tüpgazla Genel Müdürlük. Mürbasan Sok Koza Iş Merkezi C Blok Kat: 11 - 12 Balmumcu •ÎSTANBUL Tel (1) T5 36 66 Faks (1) P5 59 63 Doğalgaz ve Isı Danışma Merkezleri: Istanbuh (1) 542 00 08 - 583 92 24 Ankara. (4) \(T 8" ~8 - 118 21 00 tzmir. (51) 22 02 61 Bursa. (24 ) 23 10 99 Satnsun. (36) 15 10 52 GenelSatıct: Merkez Tic. A.Ş. Talat Paşa Cad. Harmancı Sok. Daruşşafaka Tozan İş Hanı No 3 Levent 80640 İSTANBUL Tel: (1) 179 27 20 (7 Hat) Faks: (1) F 9 2n 29 Ankara BölgeMüdürluğü:Tel: (4) 125 43 20 - 22 Faks: (4) 118 70 44
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear