02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 HAZİRAN 1991 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN Deriet Meteoroloji tşteri Genel Mû- dürlûğü'nden alınan bilgiye göre, yurdun kuzeydoöu kesimleri parçalı bulutlu, Doğu KaradenizTn doğusu ile Doğu Anadolu'nun kıaeydoğusu sağanak ve gökgûrûltûlû sağanaK yağışiı, fitekı yerier az bulutlu vç açık geçecek. HAVA SICAKLIĞI: Ûnemlı bır defiişiklik olmayacak RÜZGAR. Kuzey ve batı yönlerden ftafrf. ara sıra orta kuvvette esecek. Deoiztef- de: Doju Akdeniz gûnbatsı ve lo- dos, diğer denizterrJe günbatısı ve karayelden 3-5 kuvvetjnde, saatte 10-21 deniz mili htda esecek. Dal- ga yüksekftgi 05-1 m. dofaymda bu- kmacafc. \ön Gölû'nde hava, parçalı A 30° 17° Dıyartakır A 26° 16° Edme A 29° 17° ErSncan A 27° 10° Erzurun Y 19° PEshşetiff A 25° 12° Gasamep A 28°20°Gıresun A 29° 18° Gümûşlane B Y 22° 13° Hakkân A A 32°19^lsparta A 29° 15° Isönbul A ZPVrtn* A 7PVÜR az bulutlu geçecek. Rüzgâr kuzey ve batı yönlerden hafH. ara sıra orta kuvvette esecek. Görüş uzakiığı 10 km. dolayında bulunacak. Bolu Burea Çanaktale Çonım Oend A24°irKBttnonu A A 25° 12° Kaysen A 27° « ° Kirtdarei A 25°16°Konya B 23° 9°Kütahya A 31° 18° Malatya 31° 16° Manısa 25° 13° K Maraş 23° 9°Mersm 18° 5°MuJla 26°12°Muş 31° 17° Nıfrfc 20°15°0rdu 2T 8°(te 26° 13° Sarasun 28°13°Sirt 24° 15° Sınop 30°18°S(vas 17° 5°1e*MaO 22° 12° Tralmn 27° 9°lunc*» 24°13° Usak 28°12°Van 25° 11° fagat 26° 11° Zonguldak Heisınkı j Lenıngrad Moskova , bukıUu k yaflmuriu A-apk B-bulutlu G-gûne^i K-tariı S-ssi Yyaflmuriu Ankara L Tebrc • Sam Kahıre» DÜNYA'DA BUGUN Amaertam Aıman Atna Baftdat Barcciona Basel Betgrad Beıtn Bofln Brüfeet Butfapeste Canevrc Ceayır Cttte Dute» Fnnkfurt Girne Hetenkı Kalwt topenhag Kdtn Leflcoşa Y 18° A 36° A 28° A 38° B 24° Y 19° Y 22° Y 18° Y 20° Y 19» Y 21° Y 21° A 32° A 38° A 38° Y 20° > 29° Y 15° A 35° Y 18° Y 19° A 29° londra Madnd Mılano Monteal Moskova Mürah NewYbrk Oslo Pans Prag Ayad Roma Sotya Şam tA Tunus Vaşoa Vtaırtk Vlyana Zünh Y 19° Y 19° B 26° Y 24° Y 18° Y 18° Y 15° Y 21° Y 17» A 39° Y 26° B 20° A34° Y 19° Y 25° Y 15 Y 19° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Düşünceler, anı- lar arasında benzer- likleri, karşıthklan, zaman içinde bir arada olmalan dola- yısıyla kurulan bağ- lantılar. 2/ Bir tür çuha... tslam inancı- na göre kıyamet gü- nü bütün ölülerin di- rilerek toplanacağı yer. 3/ Gözün say- dam tabakasına uy- gulanan bir cins mercek... Cıhz, za- yıf. 4/ Üstü kapah olarak anlatma... Ocaktan çıkarılan işlenmemiş maden bileşiği. 5/ Geviş getiren hayvanlann midelerinin dör- düncü bölümü... Sodyumun simge- si. 6/ Antik Yunan mimarhğının üç biçeminden biri... Sazın en kahn te- li. 7/ Yabanü incir ağacına ve bu ağaçlarda döllenmeyi sağlayan sine- ğe verilen ad... Hile. 8/ Bir sayı... Af- rika'mn en yüksek dağı Kittmanja- ro'nun, yerli dillerde özgürlük anla- mına gelen yeni adı. 9/ Atın bir tür hızh yürüytişü... Sam. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ İki şey arasındaki tutarsızlık. 2/ Kansızhk hastahğı... Yeterince aydınhk ohnayan. 3/ Nar, erik, kızılcık gibi yemişlerden yapılan pekmez. 4/ Habeş soylusu... Gemilerin onarıldığı üstü örtülü havuz. 5/ Şarkı, türkü... Göz- deki canhlık... Hububat tozu. 6/ Yırtıcı bir kuş... tlenme. 7/ Isı ile ilgili, termik... Gömleği andıran ve genellikle ince kumaştan yapılan astarsız kadın giysisi. 8/ Yat limanı... Eski Mısır'da bir tann. 9/ Kapsama, içine ahna. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Galata Köprüsü YAGMUD.U NE BEKLER-TIN; TULUME BOURL» BIRAOERLER v< 7 HAZİRAN 1931 Galata köprüsünün vaziyeti gittikçe tehlikeli bir hal almaktadu. Dubaların 20 ton fazla su aldığı ve bir gün çok fena bir vaziyet karşısında kalınabileceği Lhtimalinden bahsedilmektedir. Tramvay arabalan köprünün duba eklenti mahallerinden geçerlerken dehşetli sadmeler olmaktadır. Bu vaziyet bJtubi köprüyu otomobil ile geçen alâkadarlann nazari dikkâtini celbetmiyor. Belediyenin Balat'ta tesis ettiği duba tamir atelyesi açılırken Vali B., şimdiye kadar ecnebi şirketlerin elinde 22-25 bin liraya tamir edilen bir dubanın Türk işçilerinin elinde 8 bin liraya tamir edildiğini söylemişti. Halbuki bize haber verildiğine göre belediye işsizlikten bu atelyede çalışan 100 Türk işçi ve amelesine yol vermistir. Bu zavalblar şimdi açıkta kalmışlardır. Dubalar bunlara tamir ettirilse hem bir kaçının maişeti temin edilir hem de tehlikenin önüne geçilmiş olunur. Fennin harikası Saird kumpanyasımn Ingiliz telsiz ittihadile müştereken aldığı tertibat sayesinde Ingiltere'nin muhtelif şehirlerindeki televizyon meraklılan, darby koşusunu oturduklan yerde başmdan nihayetine kadar seyre muvaffak olînuşlardır. Koşunun neticesi şimşek sür'atile dünyanın dört tarafına bildirilmiştir. Hangi atlann kazandığı lskenderiye ile Hindistan'da iki, Çin ile cenubî Afrika'da üç, Avustralya'da dört ve beş saniye geçmeden cenubî Amerika'da haber alınmıştır. Takriben 105 bin Ingiliz lirası tutan birinci ikramiye Cameroniau ismindeki at üzerinde bahsetmiş olan David Dunu Bryson ismindeki yetmişbir tüccara ve 30 bin lngiliz lirası tulan lrlanda birinci ikramiyesi ayıu at üzerinde bahsetmiş ola Alfred Collins ismindeki âmâ bir tüccara, 10 bin İngilizlik diğer lrlanda ikramiyesi Sanduvich üzerinde bahsetmiş olan Miller namında yedi yaşında bir çocuğa çıkrmştır. 30 YIL ONCE Cumhuriyel Tarafsızlar konferansı 7 HAZtRAN 1961 Bu sonbahardan evvel toplanacak olan tarafsız memleketler, Zirve Konferansı için hazırlık mahiyetinde Kahire'de toplanmış olan 30 tarafsız memleket delegesi, görüşmelerine diln gece başlamış bulunmaktadırlar. 18 memleket delegesi Asya'da olup yegâne Avrupa memleketi Yugoslavya'dır. Amerika kıtasından Tlto yalnız Küba iştirak etmektedir. Brezilya da gayriresmi olarak bir müşahit göndenniştir. Bu konferansa nisan ayında Tito ile Abdülnasır'm bundan evvelki buluşmalannda karar verilmişti ve o günden beri tarafsız memleketlerle temaslar devam etmekte idi. Rusya ve Komünist Çin, bu konferansa davet edilmemiş ohnalanndan dolayı, bu memleketlerde sinirli bir hava esmektedir. Bilhassa Tito'nun önderlerden birisi bulunması, bu havanm daha da gerginleşmesine yol açmaktadır. Son günlerde Pravda ve diğer Moskova gazetelerinin durmadan Birleşik Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nasır'a hücumlannın bundan ileri gelmekte olduğu tahmin edilmektedir. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Semra Özal: Ciddiyim 7 HAZtRAN 1990 Cumhurbaşkanı Turgut'm özal eşi Semra Özal, Japonya'da Türkiye gazetesine yaptığı açıklamada, "ANAP Genel Başkanlığı'nı düşünüyorum. Bu konuda ciddiyim" dedi. Semra özal, "Başbakanhğa hiçbir zaman hayır" demediğini de sözlerine ekledi. Semra özal'ın bu açıklaması, ANAP içinde büyük "yankı" uyandırdı. Başbakan Yıldırım Akbulut, Semra özal'ın genel başkan adaylığı ile ilgili sorulan, "Herkes aday olabilir. Şimdiden şans diliyorum, ama en şansL benim" diyerek yanıtladı. IABTTSMA BaharKonserinıi^BaharÇılgın Bence bir yönetici alkış toplamak için ucuz işler ro ^ yapmamahdır. Tüm dinleyicilerine saygı duymalı, taşkınlıkları yarsa bile dengeli olmalıdır. Dileriz bu sözlerimden ne demek istediğimi anlarlar. tstanbul Senfoni Orkestraa'nın 18 mayıs cumartesi günü verdiği "Bahar Konseri"ni, Erol Erdinç yönetti. Hakkında söylenen olumsuz sözlere, yargüara karşın hep yarun- da olmuşumdur. Gerek şefliğini gerek pi- yanistliğini gerekse teorik bilgisini övmü- şümdür. Bu yargılarımda ne kadar haklı ol- duğumu bu Bahar Konseri'nde idare ettiği programdaki dinamizmi, müziğimize uygu- lamalanyla ve çaldığı her tür piyanistliğiy- le, bir kez daha kanıtladı. Burada, orkestrada viyolonsel grubu üye- lerinden Kent Mete ve arkadaşlannı övme- den geçmek haksızlık olur. Kent'in çok gü- zel, caz piyanosuna hâkim oluşu ve caz sti- linde ABD'de bile az rastladığım bu tür şef- lere taş çıkartacak yöneticiliğini, iki tür sak- sofonu da biribirinden daha ustalıkla icra eden E. Duygulu'yu yine tsmail Soyberk adındaki, basgitar çalan genci ve orkestra- run bateri .bölumünden sanatçılan candan kutlanm. lyi yapılan her tür müzik, hangi daldan olursa olsun bir değer taşır. Müzik ashnda soylu bir sanat dalıdır. Bu soyluluk sulan- dmldığı an bayağüaşıverir. Bütün içten duy- duğum coşkular, ne yazık ki konserin so- nunda yok oluverdiler. Nedenleri: Adı geçen bu konser, Hilton- un veya Sheraton'un 'rooFunda olmayıp, devletin Atatürk Kültür Merkezi'nde, İstan- bul Senfoni Orkestrası tarafından seslendi- riliyor ve orkestrarun resmi şefı Erol Erdinç tarafından yönetiliyordu. Seçkin, müzigin en iyisini değerlendirebilecek insanlarca iz- leniyor ve alkışlamyordu da. Eİediğim gibi, müzikten anlamak demek, onun her türünün iyi olanını seçebilmek, zevk almak demektir. Bir konserin değişmez kuralları da vardır. örneğin kıyafet, davra- nış, sanatcıya saygı ve karşüığı saygı en başta gelenleridir. Caz ve türü müziklerde dün- yada birçok değişiklikler olmaktadır. Ama unutmayınız başta söylediklerimizi, bu olay AKM'de gerçekleşmektedir. Birçok genç vardı bu konserde. Çok coş- tular. Sürekli alkışlar sonucu olanlar oldu. rol Bey dağıttı. Evvela, smokinini ilikle- di, bir eliyle göbeğini içeri çekerken, diğer elini sallayarak ekseni etrafında bir iki tur attı. Müthiş alkışiandı gençler tarafından. Derken, kendinden çok uzun boylu, bir 'Wue jean' üstüne ne renkse kısa kollu bir 'body' giymiş bir 'Amazon'u sahneye çıkart- tı. Beline yapıştı, dansa başladılar. Kız dur- madan bir şeyler söylüyordu. Derken ka- bak, sevgili Yusufçuğumun başında patla- dı. Erol, onu kolundan sürükleyerek kızın kollanna ataıken, G. Aksöz de sazını, ko- rumak için piyanonun üstüne zor koyabil- di. Yayı elinde kaldı. Birkaç tur da o attı. Ekstaz haline varan şef, ön sıradaki icracı- lan ödüllendirmek ıstercesine, kollanna ası- lıyor, meydana çekiyordu. Tam çellocu Re- yent'e gelmişti ki usta bir hareketle çellosu- nu, dibindeki çubuğu etrafında bir döndür- dü ve vartayı atlattı. Bir süre devam eden bu tatsız showu daha izleyemezdim. Ken- dimi dışarıya attun. öğrendiğime göre Erol Bey, oynattığı sanatçüarın yüzlerini okşa- yariak adeta özür dilemiş sahnede.. Bu özürü dinleyicilerden de dileseydi.. Gençler kusur- lu değildir bence. Onlar hangi yola yönelti- lirlerse, inandıklan için çok alkışlamış ve coşmuş olabilirler. Bence bir yönetici alkış toplamak için boyle ucuz işler yapmamalı- dır. Tüm dinleyicilerine saygı duymaü, taş- kınlıklan varsa bile dengeli olmaJıdır.Dile- riz bu sözlerimden ne demek istediğimi an- larlar. Sahneye çıkmak zor bir iştir, ama orada uzun ömürlü olabilmek daha da zor- dur. FETHİ KOPUZ Viyolonist tstanbul En Büyük Biz! Almanya'da faşing, Brezilya'da karnaval, Meksika'da fıesta adı altında yalnızlığı, yorgunluğu, bıkkınlığı, tekdüzeliği aşmaya çahşıyor insaıilar. Futbol kulüplerimizden herhangi birinin başarısmdan sonra büyük kentlerimizin caddelerinde neşeli topluluklar, araç kon- voylan oluşur. Bu neşeli topluluğa katılma- yanlann büyük çoğunluğunda katılanlara karşı nedense hemen bir küçümseme hava- sı doğar. En ucuz sözcük: "Delilik!" Izninizle, ben bu 'yafta'ya sahip çıkmak istiyonım. Tek tek insanlann olduğu kadar toplumların da zaman zaman bu tür deli- liklere ihtiyacı yok mudur dersiniz? Bunun tersi sürekli ciddiyet, çok mu yeğlenen bir durum? Meyhaneler, birahaneler, o yapış yapış haykınş dolu müzik, hep o donuk, du- ruk, soluk topluma dayanma, onu katlanı- nr kılma, belki renklendirme çabalarmın so- nucu değil midir biraz da? Almanya'da faşing, Brezflyı'da karnaval, Meksika'da fiesta adı altında yalnızlığı, yor- gunluğu, bıkkınlığı, tekdüzeliği aşmaya ça- hşıyor insanlar. Bizim de bir dünya dini ve milli bayramınuz var, diyeceksiniz. ttirazım yok, hepsinin başımın üstünde yeri var. An- cak hangi bayramda şöyle dolu dolu bir coş- ku yaşayabiliyoruz? Yoksa el ve gönül bir- liğiyle her birini bildik formalitelerin 'icra" edildiği bir törene mi dönüştürdük? Son Nobel Ödiilü'nün sahibi Meksikalı yazar Octavio Paz'ı anımsıyor, onun "Yal- nıziık Dolambacı"na gözatıyorum burada: "Ülkemizin yoksullugu, bayramlanmızın çoklnğu ve savurganlığı ile ölçülebilir. Var- lıklı ülkelerde pek az bayram tatili yapılır. Tatil için ne fazla bir zaman ne de aşırı bir istek vardır, Util pek gerekü de değildir." Buradaki tanıya uygun olarak, gerçekten bi- zim de bolca bayramınuz, tatilimiz var. Ama yeniden soruyorum, hangi bayramı gerçekten bir bayram, bir şölen, bir eğlen- ce olarak duyumsuyor, yaşıyoruz? Işte tam bu noktada spor tutkunlannın o saf coşkusu ortaya çıkıyor, adeta imdada yetişiyor. Ancak bu konuda da söyleyecek şeyler var, hem de çok: Diyelim bir takım bir kupayı aldı, diğeri kıl payı, belki şans- sızlıklarla kacudı, ikinci ya da üçüncü ol- du. Bence yalnız kupayı olan değil, alabi- lecek basanya yaklaşanlar da o coşkuya ka- tümah. iki, üç, dört takımın yandaşlan şö- leni birlikte kutlamaklar. Ulusal takım ulus- lararası bir başan elde etmiş gibi, bırakınız, caddelerde, sokaklarda kukuletalar ve kon- fetilerle yürünsün. Yürüyelim. Söz aramızda, benim de tuttuğum bir ta- kım var, o takımın özellikle futbol ve bas- ketbol maçlannı heyecanla izlerim. Ama o yıl başka bir takımın şampiyon olması be- ni pek de öyle üzmez. "Kocaman adam..." horgörüsünü göğüsleyecek kadar güçlü ola- bilsem ve karşıt takımlann yandaşlan ara- sında bir sevgi, saygı, dostluk, paylaşmacı sevinç geleneği yaratılabilse, pekâlâ o sıra- da ipi göğüslemiş, kupaya ulaşmış karşı ta- kımın yandaşlannm arasma, caddedeki coş- ku seline kanşabilirim. Bir başka yıl, baş- ka sefer de onlar benimle birlikte o küçük çaptaki şölene katılacaklardır. "Önce kıyasıya savaşım, sonra sonucu birlikte kutlama!" Çok mu ütopik bir özlem? Ben bu arada, Octavio Paz'a bir daha dö- nüyonım: "Yoksul bir Meksikalı her tttrlü yasar da, yoksnlluk ve yalnızlıguun şidde- tini dayanılır dflzeye indiren birkaç fıesta yapmadan yaşayamaz." Bizler, Türk toplumunun büyük kesimi; hem yoksul hem yalnız hem de flesta'sız ya- şıyoruz: Ne de olsa Meksikalılardan, belki de dünyanın hemen bütün toplumlanndan "daha kahraman"ız! RAMİS DARA Bursa V. AŞIKNESIMI VE CURASIYLA 50YIL Nilgün AKKUŞ İzzet ALTINMEŞE Ali Ekber ÇİÇEK Güler DUMAN Ahmet GÜNDAY Arif SAĞ Karaca Ahmet Semah Ekibi ve AŞIK NESİMİ ÇİMEN Konuşmacılar: Zülfü LİVANELİ - Onat KUTLAR Yöneten: Abdullah Nevzat ÖZTÜRK Sunan: Gülsüm ÇINAR H»r: AÇIK HAVA TİYATROSU • (26 Mayıs Pazar tarihindeki Tarih: 7 Hazıran Cuma konser hava muhalefeti Saat: 19.30 nedeniyle ertelenmiştir) L CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ BEYOĞLUBELEDÎYESİ işbirliği MisSokak'ta LJ İMZA GÜNLERİ YARIN • 8 Haziran Cumartesi 16.00-19.00 İLHAN SELÇUK ARtFDAMAR REHAtSVAN Deniz otobüsü ile İstanbuFa 2 saat mesafede VJarmara Adası Çınariı KöyiJ TOPRAKOĞLU DEMOS TÜRİSTÎKTESİSLERİ • Üyelere indirim ^». • Her türden binlerce yapıt HER GÜN 10.30-20.30 İSTIKLAL CADDES! MİS Sf)k*K (BEYN1EN VAM) «»»«•:.:->»»»»:.:«-K«»:««»H»:.:«-K-:W: Deniz görür çam möbleli odalarda 3ayramda 22/29 Haziran (7 gece/8 gün) 2 Kişi tam pansiyon 980.CO0 TL + KDV 3 Kişi tam pansiyon 1.260.000 TL + KDV 4 Kişi tam pansiyon 1.600.000 TL. + TDV Rezervasyon: 165 89 88 - 165 22 51 583 80 97- 572 02 09 Tamamı Yabancı Öğretmenlerle ÖĞRENCİLERE Özel İndirimli Yaz Kursları Devre 10 Haziran ENGLISH FASTKADIKOY Sb 338 91 00 345 14 4Û MECIDIYEKOY $b 175 43 98 9 BıtırKOy Sb 542 56 27 P Siyah-Beyaz fotoğraflannız katliteli ve ucuza basılır. 384 12 08 Ajansımızda part-time veya full-time çabşacak bayan pikajör-grafikerler aranıyor. Tek 161 10 74 ANKARA.,.ANKA MUŞERREF HEKİMOGLU Şiirin Gücü Çok mutluyum, yaşamımda şiirin, ozanlann da güzel yeri var. Şiir sevgim önce babamdan, sonra Göztepe Taşokulu'n- daki Feriha öğretmenden kaynaklanıyor. Babam Tevflk Fik- ret'i, büyükbabam Bağdatlı Ruhi'yi çok severdi. Feriha oğ- retmen Ahmet Haşim'i. Sonra bir Yahya Kemal dönemi var. Benim şiir sevgim çevremden etkilenmeden, özgürce geliş- ti sanınm. Necip Fazıl'ın kimi dizelerini unutamam. Sonra An- karalı ozanlara ilgi duydum. Lise öğrencisi iken sevgili ede- biyat öğretmenimiz Nahit Hanım ile Ortıan Veli'yi izlerdik Ata- türk Bulvan'nda. Melih Cevdet ile dostluğumuzdan onur du- yanm her zaman. İstanbul'da Narmanlı Pasajı'nda Bedri Rah- mi'nin atölyesinde. Maçka'da Sabahattin Eyuboğlu'nun evin- de çağdaş ozanlarla şiirsel anılanm var. Şiir yaşamın bir par- çasıydı o yıllardı. İncesu yollarında havada iğdelerin baygın kokusu, Nâzım'dan dizeler okuyarak yürürduk erkek arkadaş- larımla. O zaman başka bir coşku var yollarda, evlerde, sof- ralarda. Bir şiiri birlikte okumak, bir türküyü birlikte söyle- mek mutluluk verir bize. Kimi zaman karar veremem, Nâzım'ı kim en güzel duyururdu acaba? Büyükelçi Mahmut Diker- dem mi, Mehmet Ali Aybar mı? Mimar-ozan Cengiz Bektaş'ın sesi de gûzel çınlar kulağımda. O, İstanbul'a göçmeden ön- ce de şiirsel buluşmalarımız var. Tahsin Saraç ve Fazıl Hüs- nü Dağlarca ile güzelleşen sofralar. Şiir geçici bir tutku de- ğil, bir özlem, bir umut, bir gereksinim bence. Bir dizeyle ne güzel dirilir insan, gecesi aydınlanır, soluğu gûçlenir birden. Sevdiği bir ozanın soluğuyta ısınır dünyası. Ahmed Arif de çok sevdiğim bir ozan. 196O'lı yıllarda Ön- cü gazetesinde birlikte çahştık. Ama onu yakından tanıdım mı bilmem. İçine dönük kişiliğini aşmak kolay değil. Gaze- tede güzel yazılar, haberler, yasak imzalar yer alıyor, hepi- miz umutla çalışıyoruz. Rüzgârtı Sokak'ta başka bir esinti umut ediyoruz. Parasal sorunlar iliklerimize kadar. Güneş matbaasından ayrtldık, sokağın ucunda Kıraner'in düz bas- kı matbaasına taşındık, o daha ucuz. Dizlerimdeki ağrılar o günlerin armağanı belki de. Altımızdan dere geçiyor, ıslak tah- talar üzerinde çalışıyoruz, ama hastalanmak, yorulmak yok, flinta gibiyiz! O günlere dönmek için neler veririm bugün. Cami avlusunda güzel oğlu Flinta'yı kucaklarken düşün- düm. Ahmed Arif o zaman evli miydi acaba? Çok konuşmaz- dık, karşılaşınca sıcacık gülüşünü hıssederdim yüreğimde. Önceleri biraz kuşkulu baktı bize, giderek ısındı bakışları. Ga- zeteyi basar, paketler, minibüslerle Anadolu illerine yollardık sonra. Kimi zaman güneş doğarken dönerdik evlerimize. Ah- med Arif de sonuna dek yanımızda. İkimiz de başkentte. Üs- telik Çankaya'da oturuyoruz. Ama onu çok az gördüm uzun yıllarda. Bir ozanla dostluğumuz dizelerie uzuyor elbet. Sev- diği ozanlann ölecegini düşünemiyor insan. Aslında ölmü- yorlar. Şiirin bir başka gücü, ölmezliği var. Kimi kitaplar ba- şucumda durur, gecenin bir saatinde ışığı açar birkaç sayfa okurum. Ahmed Arif'in tek kitabı da bunlardan biri. Okur- ken ışıktan damlalar düşer yüreğime. Hüznüm, yalnızlığım diner birden. • • • Bir ufka vardık ki artık, Yalnız değiliz sevgilim, Gerçi gece uzun, Gece karanlık, Ama bütün korkulardan uzak, Bir sevdadır böylesine yaşamak, Tek başına, Ölüme bir soiuk kala, Tek başına, Zindanda yatarken bile, Asla akmayan sularda... • • * Cami avlusunda yüzlerce kişi, ellerinde çiçeklerle genç kız- lar, delikanlılar, üniversite öğretim üyeleri, edebiyat öğretmen- leri, ozanlar, yazarlar, eski polıtikacılar. Yentlerden Erdal inönü ve Fehmi Işıklar'ı gördüm kalabalıkta. Bir delikanlı az bulu- yor bu kalabalığı. "Ahmed Arif'in şiirini okuyan herkes gelmeliydi" diyor arkadaşına. Delikanlının omzunu okşadım. Gelmeyenler de burada diye gülümsedim. Öyle hissediyo- rum gerçekten. Cenaze camiden uzaklaşırken 'Şairter ölmez' diye sesieniyordu gençler. Sonra Ahmed Arifden dizeler söy- lediler: Karanfil kokuyor cigaram, Dağlarına bahar gelmiş memleketimin. O gün bir de general ölmüştü sanınm. Maltepe Camii önünde bir top arabası ve askerler duruyor. Askerlerin kır- mızı tören üniformasıyla genç kızların, delikanlılann elinde- ki kırmızı karanfiller birbirıne karışıyor. Ahmed Arifin dizele- ri çırilıyor kulaklarda. Can garip, can suskun, Can paramparça, Ve ellerim kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni! Ne güzel ozanlanmız var. Törenden sonra genç arkadaşım VBÜ Özdemir'den rica et- tim. Koltuğumda Ahmed Arif'in krtaplarıyla döndüm eve. Ki- tapları dostlarıma verdim. Yeniden okusunlar istedim. Size de aynı istekle sesleniyorum sevgili okurianm. Şiirin gücü size de güç ve umut verecek! Politikacılann soldurduklarını sa- natçılar yeşertiyor her zaman. ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Bkokul Müdürü İdinT SORU: Ağustos 1961 ik şubat 1990 Urihleri arasında (dört aylık emekli ödeneği kesilmeyen, askerlik süremi de borçlanarak ödedim) biç ara vermeden çalışüm. tki . yıllık yüksekokııl mezunoyum. 28 yıl 7 ay çalıştık- tan soora 1. derece 4. kademeden emekli oldum. Ay- nldıgım tarihte ilkokul müdiini idim. 1) Şubat 1990 tarihi itibanyla; a) Elime geçmesi gereken net ikramiye ne ol- malıdır? b) Net emekli aylıgım ne olmalıdır? N.T. 1) Eğitim ve öğretim hizmetleri sımfmda yer alan il- kokul müdürlerinden şubat 1990'da 1. derece 4. kademeden emekli olanlann emekli aylığı ve ikramiyesi; Emekli ikramiyesi: 1.500 (1/4'ün göstergesi) + 1.500 (1990 yılı ek gösterge) = 3.000 (toplam genel aylık göstergesi) x 255 (1 Ocak - 30 Hazi- ran 1990 genel aylık katsayısı) = 765.000 TL (1 yıl karşılığı ge- nel ayhk ikramiyesi) x 28 (hizmet yıh) = 21.420.000 TL (genel aylık ikramiyesi) 200 (28 yıl karşılığı kıdem aybk göstergesi) x 255 (kıdem aybk katsayısı) = 51.000 x 28 (hizmet yılı) = 7.840.000 TL (taban aylık ikramiyesine esas) x 7*50 (1990 yılı taban aylık ikramiye oram) = 3.920.000 TL (taban aylık ikramiyesi) 21.420.000 TL (genel aylık ikramiyesi) + 714.000 TL (kıdem aybk ikramiyesi) + 3.920.000 TL (taban ayhk ikramiyesi) = 26.054.000 TL (toplam brût ikramiye) -104.216 TL (V»0.04 dam- ga vergisi) = 25.949.784 TL (net ikramiye) b) Emekli aylığı: 1.500 (1/4'ün göstergesi) + 1.500 (1990 yıh ek gösterge) = 3.000 (toplam genel ayhk göstergesi) x 255 (katsayı) = 765.000 (genel emekli aylığma esas tutar) x <%78.58 (28 yıl 7 ay için aylık bağlama oranı) = 601.163 TL (genel emekli ayhğı) 200 (kıdem göstergesi) x 255 (katsayı) x ^«78.58 (ayhk ba|- lama oranı) = 40.077 TL (kıdem emekli aylığı) 1.000 (taban aylık göstergesi) x 280 (taban ayhk katsayısı) x %78.58 = 220.033 TL (taban emekli aylığı) 601.163 TL (genel emekli ayhğı) + 40.077 TL (kıdem emek- li ayhğı) + 220.033 TL (taban emekli ayhğı) = 861.273 TL (top- lam emekli aylığı)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear