18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 HAZİRAN 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/15 Dünyanın en eski mesleğini icra eden kadınlar, hayata nasıl bakıyor? 'Namus ikibacağın arasındadeğiT— 3 — "Affedersin, işimi biliyorsun... BLzim işimiz malum, ben para- yı peşin almam. Daha işin ba- şında pazarlık yapmak, işin içi- ne parayı karıştırmak çok sami- miyetsiz olur. En başta karşısın- dakinin önuruna dokunur. Ben güvenirim, parayı vermeyen de çıkar tabii..." "Parayı vermeyen çok olur mu?" "Eskiden pek olmazdı. Bazen sen almazsın, affedersiniz ba- karsın adamın ekmek parası bile yok, evine, çoluk çocuğuna gö- türecek parayı kısmış sana veri- yor, almazsın o zaman, bir ha- yır işlersin, biz de insanız, hal- den anlamak lazım, adam zor durumda. Fakat bazıları insanı enayi yerine koyar. O zaman te- pem atar bak. lşini gördu ya be- yefendi..." "O zaman ne yaparsın?" "Her şeyi. Namus insanın sa- dece iki bacağı arasında değil ki... Namus başka bir şey, kut- sal bir şey. Daha geçenlerde es- ki bir müşterime rasıladım, epeydir görüşmemiştik, şöyle Nişantaşı taraflannda biraz do- laştık, 'Yahu hadi bana gidelim' dedi. Eski müşteri, gittik, affe- dersin o iş oldu çıktık. Bir ara 'Sen burada biraz bekle, ben şu eczaneden para bozdurup geleyim' dedi, gidiş o gidiş. Fır- ladım işyerine, eski müşteri ya bilirim, Şişli'de oh, beyefendi hiçbir şey olmamış gibi oturmuş çalışıyor. Beni görünce inan ol domates gibi kızardı... Neyse sö- zü uzatmayayım, söke söke al- dım parayı, sıcağı sıcağına, yok- sa kaçar. İşi yaparken iyi... Bu işin namusu da bu." En eski meslek Bugün konuşmalarımızdan da belli olduğu gibi dünyanm en eski mesleğini icra eden, para karşıhğı kendilerini satan kadın- larla birlikteyim. Her türlü ön- yargıdan sıyrılmaya, bildiğim toplumsal gerçekleri unutmaya kararlıyım. Onlar kim? Sorum bu. Bu mesleğin içindeki kadın- lara yakılan ağıtlan, yapılan aşa- ğılamaları da unutacağım. Bildiğim yeryüzünde erkekler ve kadınlar var oldukça bu mes- leğin de var olacağı. Çok mu id- dialı oldu? Benim çocukluğum, ilk gençliğim pavyonlanyla, bar- larıyla, hovardalarıyla ünlü An- tep'te geçti. Pavyonlardan, bar- Iardafrkenrm sokaklarına yayı- lan, efsaneleşen pek çok tutku hikâyesine tanık oldum. Evini, barkını, çiftliklerini, fıstıklıkla- nnı bir kadın uğruna hiçe sayan erkeklerin oralardaki itibannı yaşadım. "Helal olsun adama" derlerdi, ardından "helal olsun böyle kadına..." Şimdilerde de pek bir şeylerin değiştiği söylenemez... Üstelik edebiyatımızın en renkli kadın tipleri, 'Hanende Melek'leri, 'Gramofon Avrat'ları, 'Çakır gözlü Emine'leri unutmak mümkün mü? Kapıcılann aracılığı Birlikte olduğum kadınlar meslek hiyerarşisinin alt katla- nnda değiİler. Yani genelevde ça- lışmıyorlar, hatta bir randevu eyinde de. Serbest çalışıyorlar. Örneğin iki tanesinin iş saati çok belli. Dokuz-altı. Her giin cu- martesi pazar dışında, saat se- kizde evden çıkıp altıda eve dö- nüyorlar. Çünkü evliler. "Peki kocan, mahalledeki komşular ne iş yaptığını bilmi- yorlar mı?" "Ailah korusun, kimse bilmi- yor. Tam yedi yıldır her gün ev- den çalışmaya diye çıkıyorum. Yani temizliğe gidiyorum. Ama asla gece işi almıyorum. Tam al- tıda evde oluyorum!' "Tam yedi yıldır her gün evden çalışmaya diye çıkıyorum. Yani temizliğe gidiyorum. Ama asla gece işi almıyorum. Tam altıda evde oluyorum." "İstanbul çok büyük yer. Benim evim Dudullu'da, ben Nişantaşı, Elmadağ'da çalışıyorum." "Bize müşteriyi, bildiğimiz, tanıdığımız kapıcılar ayarlar. Sonra biz daha çok adamların evlerine, işyerlerine, bazen de işi ayarlayan kapıcıların dairesine gideriz. Bu daha güvenlidir." "Şimdi ben, affedersin eve giderim, bakarım adamın karısının resmi var; benden kat kat güzel, genç... Adama 'Bak, karın benden güzel, genç; nedir derdin?' diye sorarım. Çoğu anlatır, uzun uzun hem de. Ekserisi, karılarının taş gibi yattığından yakımrlar." Dünyanın en eski meslegi, acaba kadınlar ve erkekler var olduğu sürece devam edecık mi? (Fotoğraf: Ara Giiler) Italyan erkeğianasına düşkündürNİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Bugünün halyası için cinsellik çiz- menin güneyinde ve kuzeyirde birbirinden çok farklı anlamlar taşıyor. Roma'nın güneyi hâlâ geleneksel saplantılardan kendini kurtaramaz- ken başkentin kuzeyi diğer Batı Avnıpa ülke- lerindekine benzer bir cinsellik anlayışı sergili- yor. Her şeye rağmen güney ve kuzey Italyanlan cinsellik konusunda birleştiren bazı temel nok- talar da var. Örneğin bir Italyan kadınına "Bir İtalyan erkeği bir kadında ne arar?" diye sor- duğunuz zaman büyük çoğunluk "güzellik ve ikinci bir ana" cevabını veriyor. Italyan erkeklerinde "ana" saplantısı öyle- sine güçlü ki "İsa muhakkak ttalyandı" deni- yor. Neden derseniz İtalyanlar hemen üç sebep sıralıyorlar: "Birincisi" diyorlar, "İtalyan ol- masaydı annesiyle 35 yıl yaşar mıydı? Ikincisi İtalyan olmasa annesinin bakire olduğuna ina- nır mıydı? Üçiincüsiine gelince tabii Meryem de bir İtalyan anası olduğu için oğlunun Tann ol- duğunu düşündü." Federico Fellini'nin filmlerinde karikatürleş- tirdiği dev göğüslü, dev kalçalı kadmlar dolgun ve cömert hatlanyla temelde hep bu " M W " me- taforunu işliyorlar. İtalyan erkeklerinin ezici çoğunluğu yetişkin- lik yıllarında bile kendisini annesinin hâkimi- yetinden kurtaramıyor. Bekâr olup da 35 yaşın- da hâlâ annesiyle oturan, yıllarca ölen annesi- nin mezanna gidip onunla konuşmaya devam eden çok İtalyan erkeği tanıdığımı söyleyebili- rim. Evlendikten sonra eş, annenin yerini alı- yor ve erkek benzeri bir ilgi ve bakımı karısın- dan mutlaka bekliyor. Çocuğunu doğurduktan sonra kadın büsbütün değerleniyor ve "ana-eş- ana" şeklinde garip bir süreklilik kazanıyor. Bu nedenle İtalyanlar, belki de "verimliligi" simgeleyen dolgun göğüslü, iri kalçalı, dişi ka- dınlardan hoşlanıyorlar. Kuzeyden güneye in- dikçe bu klasik "dişi" kavramı büsbütün güç kazanıyor. Bugün artık 60'ına merdiven daya- yan 60'ların seks simgesi Sophia Loren'den, 20 yaşlannda gunümüzün seks simgesi Francesca Dellera'ya dek İtalyan seks sembollerinin hep- si istisnasız bu tanıma uyuyor. Şöyle sokakta bir yürüdüğünüz zaman Arma- ni'nin cinsellikten annmış giysileri içinde yüni- yen pek az kadına rastlıyorsunuz. Özellikle gü- neye indikçe İtalyan kadınları tahrik edici bir giyim tarzı sergiliyor. Hele Romalı kadınlar omuzlara düşen lüle lüle saçlar, başdöndürücü dekolteler ve kalçalara yapışan kısacık bir mi- ni etekle dolaşmaktan çekinmiyorlar. Cinselliğin böyle her yerde sergilenmesine rağ- men tüm Batı Avrupa'yı mantar gibi saran seks eşyaları satan süpermarketlere ve porno dük- kanlara rastlanmıyor. İtalyanlar "yardım edici- mekanik araçlaraV belki diğer ülkelerden daha az gereksinim duyuyorlar. Ama karı koca ara- sında bile cinsel birleşmeye yalnız çocuk yap- mak için izin veren ve doyum için seks yapma- yı günah sayan Vatikan'ın bu işte bir parmağı olduğu da şüphe götürmüyor. Öte yandan İtal- yanlar için cinsellikte bir "günah" öğesi daima bulunuyor. Ama bu artık eskisi gibi bir baskı unsuru değil. Bilakis "günah" İtalyanlar için hâlâ seksi daha tahrik edici, daha zevkli yapan bir kavram olarak belirleniyor. İstatistikler İtalyanların eskisi denli sık cin- sel ilişkide bulunmadığını gösteriyor. "Panorama" dergisinin yaptığı bir kamuoyu yoklamasına göre İtalyanlar ortalama olarak yılda 58 kez aşk yapıyorlar. "Nasıl oluyor kocan anlamaz ya da hiç mi bir tanıdık görme- di seni, bu bana olmayacak bir şey geliyor." "Affedersin oluyor işte canca- ğızım. İstanbul çok büyük bir yer. Burada deryadaki balık mi- salisin... Benim evim Dudullu- da, ben görüyorsun Nişantaşı'n- da, Elmadağ'da çalışıyorum!' "Bu nasıl olur, kocandan korkmuyor musun? Duyarsa, büirse seni öldüreceğinden kork- muyor musun?" "Korkuyu unutursun canım. Ben bir tane değilim ki benim gibi çok var. İşte Neriman, o da bizim mahalleden. O da evli. Ben aslen Trabzonluyum. On dokuz yaşında Kahramanma- raş'ta evlenip buraya geldim. Adam benden yaşlı, içkici, işi gücü belli değil. O zamanlar ağ- zım süt kokardı. hicbir şey bil- mezdim, bu ise beni mahalleden bir kadın soktu!' "Pekiyi, jnüşteri nasıl bulu- yorsun? Sokakta sürekli dolaşı- yor musun?" "Olur mu bunca zaman son- ra, sokakta doiaşılır mı artık... Yeni okumuş yazmış gençler var, onlar yapıyor şimdi, arabalara binip gidiyorlar. Bize müşteriyi bildiğimiz tanıdığımız kapıcılar ayarlar. 'Elimde şöyle şöyle bir kadın var' derler, sonra biz da- ha çok adamların evlerine, işyer- lerine, bazen de işi ayarlayan ka- pıcılann dairesine gideriz. Bu güvenlidir. Otelde, basılma fi- lan... Şimdi ben affedersin eve gid?- rim, bakarım adamın karısının, çocuklannın resimleri asılı, ka- rısı benden kat kat güzel, genç... Adama, 'Bak karın benden gü- zel, genç, nedir derdin' diye so- rarım. Çoğu anlatır, uzun uzun anlatır hem de. Ekseri karılan- nın taş gibi yattığından yakınır- larf* "O resimlere bakıp hiç vicdan azabı çekmez misin? Bir an o kadının yerine kendini koy..." "Yo, hayır hiç vicdan azabı çekmem. Bizimki kolay mı? Biz- de de gönül yorgunluğu oluyor!' "Gene aynı soruyu soracağım. Kocanın bilmediginden emin misin? Diyelim ki bildi, ne ya- par?" "Pekiyi biz kadınlar Karade- niz'de çaya, fındığa çıkardık, er- kekler de kahvede zar atarlardı. Burada da aynı, biz işe çıkıyo- ruz, onlar evde, kahvede ya ka- fa çekiyorlar ya zar atıyorlar. Yani değişen bir şey yok. Yedi >ılda bir gecekondu yaptım, al- tın yaptım, şimdi bir işyeri aç- tım. Bunları hangi işte çalışıp yapabilirdim? Taş atıp kolum yorulmuyor ki akıllı davran ka- zanırsın" "Nasıl akıllı davranacaksın, ne yapacaksın yani?" "Hiç kimseye güvenmeyecek- sin, bağlanmayacaksın. Gece ça- lışmayacaksın, gece mutlaka iç- kiye alışırsın, işin içine içki gir- di mi yandın" "Aşagı yukan günde kac..." "Belli olmaz, bazen on olur, bazen iki... Bazen de bir grup çağınr. Dört beş erkek bir ara- da. Hep birlikte yer içeriz son- ra sırayla.." "Kimse kimseyi kıskanmaz mı?" "Ayol kıskanmaz olur mu? Hele kadehler birbiri ardına yu- varlanmışsa, ilk olan bir sonra- kini kıskanır. Hele bir seferinde bayağı kavga çıktı. Kadın mahir- se, akıllıysa böyle durumlan gü- zel idare eder. Birine sen çok iyi- sin, öbürüne sen çok yamansın dedin mi çocuk gibi kanarlar. Bu meslekte müşteriyi hoş tut- mak esastır. Adamın onuruyla oynamayacaksın, baktın yapa- mıyor üstüne varmayacaksın, anlayışlı olacaksın... Onlardan anlayış bekleyeceksin, becereme- diler mi 'Hadi git başımdan' derler, paramızı vermemeye kal- karlar. Sanki kabahatli bizmişiz gibi, ben daha adama dokun- mamışım bile..!' "Çocuğun var mı?" "Var, iki tane. Kızı bu yıl ev- lendirdim. Bak bu arkadaşın to- runu bile var. Sen de bir şeyler anlat. Bunun aşkları çok meş- hurdur, gülme gülme öyle, değil mi benim işim var, hadi hoşça- kahn..." Feride, uzun siyah saçlannı fırçalayıp telaşlı telaşlı çıkıyor, konuşmamız uzadı, bir randevu- ya geç kaldı. İşini bitirip hemen gelecek. Neriman onun ardın- dan sevgiyle bakıp 'Çok mert kızdır' diyor. "Bu yüzden müş- terisi sadıktır." "Nasıl sadık?" "Sektirmeyen müşteri, de- vamh. Erkekler arkadaş raconu- nu çok iyi bilirler, memnun ol- dukları kadını arkadaşiarına tavsiye ederler. Ünün iyiyse çok dakikan olmaz!' "Size âşık olan çok olur mu?" "Canım sen Feride'nin sözü- ne ne bakıyorsun. Söyler o, hem aşk kutsal bir şeydir. Bazen bir şeyler olur. Yetmiş yaşında bir adam vardı. Kapıcı, ama öyle böyle değil apartmanı vardı. Her türlü dümen onda. Karısını, iki kızını kendi eliyle pazarlar. O tutulmuştu bana. Cimrinin bi- riydi, kimseye beş kuruş koklat- mazdı, ama ben parasını söker- dim. Sonra sıkıldım. Bıraktım, beni tehdit etti, bulaşık bir adamdı, kocanı bulup her şeyi anlatacağım diye peşimden koş- tu. Kulak asmadun. Ben tedbi- rimi almışım nasıl olsa..!' "Ne gibi tedbirler?" "Önce, asla evinin adresini kimseye vermeyeceksin. Sonra sürekli mahalle değiştireceksin. Başka türlü pezevenklerden ba- şını alamazsın. Onlar insanın ili- ğini sömürürler. Şefika'mn du- rurau bu, az sonra sana geüp an- latacak, herif de yanında, Şefı- ka kocam diyor, ama sen kulak asma, düpedüz pezevenk... Bu işte aşk filan olmaz. Mesela ben iki yıl önce bir adama vurul- dum. Adam marangoz, karısı, çoluk çocuğu var. O da bana vurgun... Yiyoruz, içiyoruz, ba- na beş kuruş para harcatmıyor, dokunmuyor da... Tam bir yıl bana hiç dokunmadı, şüpheleni- yorum, sonunda dayanamadım, kadınız, neyse oldu, aşkımız da- ha da kuvvetlendi. Benim gö- züm hiçbir şey görmüyor, onun da. Karıyı boşayıp beni almak- tan söz ediyor. Hayır, hayat böyle pembe de- ğil, aşkın gözü kör değil. Bir gün işten eve dönüyorum, birden bir düşunce takıldı aklıma; 'Bu adam benim yaptığım işi büiyor, bu hayatta çalışan bir kadını na- sıl sevebilir?' Başladım kurma- ya, bu arada canımı sıkan bir iki şey de oldu. Mesela bir senet gösteriyor, 'Bankadan para çek- meyi unutmuşum, günü de gel- di, sen öde* diyor. Takkeyi önü- me koyup duşündüm, bu işin sonu hayırlı değil, arkama bak- madan bıraktım adamı!' Neriman'la sohbeti iyice ko- yultmuşuz kapı açılıyor gelen Feride, " O " diyor, "Ş«fika hâlâ gelmedi mi?" Neriman saatine bakıyor, "Adamın uyanmasım bekliyordur" diyor. "Adam bü- tün gece çalışıp yomldu ya!" Şefika'mn 'kocası' Diyarbâ- kırlı, on üç yıldır Istanbul'un Taşlıtarla mevkiini mekân tut- muş. Şefika geceleri çalışıyor. Öğleden sonra dortte işbaşı ya- pıyor, sabaha kadar sürüyor bu. Haftada bir gün kendine tatil veriyor, o gün içki yok, iş yok, belki esrarlı bir sigara... O gün kocasının, Diyarbakırlı Hasan- ın... "Bir araba satın aldım ona" diyor, "ne zamandır istiyordu, bir Serçe..." Hasan, altın dişle- rini göstererek gülüyor, Şefıka- sı'ndan hoşnut, bir sigara daha yakıyor. "Bir tarafa para koyuyor mu- sun? Bu dıınya ölum kalım dün- yası?" "Hayy, nereden olsun, sen bu işleri bilmezsin, haydan gelen paranın hayrı olmaz!' "Bir gün bu işleri yapamaya- cak durumda olursan ya da her- bangi bir hastalık kaparsan ne yapacaksın?" Duruyor. Çok genç yüzü an- sızın buruşuyor, "Kimse o za- man yüzüme bile bakmaz" di- yor. "Yapayalnız kalırım, asağı mahalleye düşerim, ucuz iş gör- dükten sonra her zaman müşteri bulunur." Şefika'ya daha başka hiçbir şey sormuyorum. Teşekkür edi- yorum. 'Kocası', "elimi afilli bir biçimde sıkıp' dışarı çıkıyor, Şe- fıka'yla bir an baş başa kalıyo- ruz. Küçük bir kız çocuğu gibi telaşlı, utangaç... Saat üçü geçiyor, az sonra Şe-' fik giyinip kuşanıp işe çıkacak... Hasan da kahveye gidecek, es- rarlı bir sigara saracak, esrann büyüsünde en güçlü o olacak... Yarın: Hocalar Islamdakadınlaerkek içiçedirİslamiyet'te kadınla erkek birbirlerinin elbisesidir. İslam, anlatılmak istendiği gibi 'kadmla erkeğin arasına duvar' örse, 'hacta', 'tavaf ta ve 'Arafat'ta, onları bir araya getirmez, gerektiğinde birbirlerinin sırtına secde ettirmezdi. Dini konular, çok hassas ko- nulardır. Yazarlar, eleştirmenler, araş- tırmacılar ve yayıncılar bu ne- denle çok dikkatli olmalıdır... Yazarlar kendi görüşleri doğ- rultusunda, hasmane bir tutum izlememelidir. Yazılarında aşa- ğılama olmamalıdır. Günün şartlarına göre, alı- nan tedbirler, bin dörtyüz sene evveline oranla, aradan geçen süreç içerisinde elbette değişe- cektir. Ama bin dörtyüz sene evvelki islamın hükmünü "di- ne beslenen husumete alet et- mek için" bugüne uymuyor di- ye onu aşağılamak, doğru olmaz. Kur'an Allah kelâmıdır, aşa- ğılanamaz. Ancak, tevil yolu ile zamana uyarlanabilir. Günün yobaz ve fanatik görüşlülerinin tutucu yorumlan ile, Kur'anı değerlendirme yoluna karşı çı- kılabilir. Ama, bunun yolu, Kur'anı değil, yorumcusunu suçlamakla olur. Kur'an sadece erkeğe değil, bütün insanlara, erkek kadın bütün inananlara hitabeder. 'Mü'min - MU'minat' (Erkek, kadın inanan), "Müslim - Müslimat" (kadın erkek müs- lümanlar) tabirleri Kur'an'da çok geçer. Kur'an'ın aslının kaybolduğu imasına yer verip, inancın sar- sılmasına yol açacak işaretler sunmak, kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. "Kur'an'ın ash" diye bir deyim yanhştır. Kur'an kendisi asüdır. Allah ke- lamıdır, lefzi ve manası ilahidir. tyi niyetle incelenirse, hiç "gülünç" değil, dosdoğrudur. Ancak, hükümlerde, "zamana uymak için" içtihat yapıl- mahdır. İslam'da, kadınla erkek iç içedir, biribirlerinin elbisesidir- ler. Islam, anlatıbnak istendiği gibi, "kadınla erkeğin arasında dırvar" örse, Hac'ta, Tavafta ve Arafat'ta, onları bir araya ge- tirmez, gerektiğinde, biribirle- rinin sırtına secde ettirmezdi... Bir Hz. Hatice'nin, kendi is- teği ile Hz. Muhammet'le evle- nebilmesini, umuma şamil kı- lıp, kadınların İslam'dan önce daha hür olduklarını söylemek yanlış olur. İstisnalar kaide bozmaz. Oysa, İslam'dan önce- Kadın Haklarını Konıma Derneği'nin açıklaması Erkeğin kadından üstün vasfı yok T.C kanunlan ve Atatürk sayesinde Türk kadını insandan sayılmıştır. Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdurlüğu Sayın Makamına 5.6.991 tarihinden itibaren, gazetenizde yayınlanmasına başlanan "İslâmda kadın ve cinsellik" adlı yazı dizisi, Isla- mi düşunceleri över mahiyette, kadını küçük düşürücü ve çağ- daş düşünceye aykırı ve irtica ve gericiliği över mahiyette olup, gazetenizin düşünce çiz- gisi dişi olması hasebiyle, Ata- türkçü ve çağdaş düşünen tüm insanlanmız ile bu fikri destek- leyen dernekler ve bilhassa der- neğimizce üzüntü ile karşılan- mışdır. Dünyada kadın erkek ayırı- mı olmayıp, insan kavramı var- dır. Tann her iki cinsi de eşit yaratmıştır. Hiç birinin, diğe- rinden üstün bir vasfı yokdur. İslam dinindeki bazı tefsirler, çağdaşhğa, uygarlığa kapalı, dar çerçeveli hayat görüşüne malik kişilerce yapılmış ve bu gibi düşünceler, mezkûr dizide esas alınarak, çağdışı fikirlerin sanki propogandası yapılmak istenmektedir. Hele hele, cen- netin, erkeklerin ayağı altında olduğu savı, ilk defa duyulmuş- tur. Bilinen şu ki, cennet kadı- nın, ananın ayakları altındadır. Şuda unutulmamadırki, T.C. kanunları ve Atatürk sa- yesinde, Türk kadını, insandan sayılmıştır. Nisbeten erkekler- le eşit haklara sahip olmuşdur. Bu itibarla, adı geçen seride, gericilik ve dini düşünceyi över mahiyetteki yazılara yer veril- memesini, okurlara bu gibi dü- şünce tarzının aşılanmamaları- na özen gösterilmesini, Ata- türkçü, yani çağdaş düşüncenin benimsenmesine çalışılmasının sağlanmasını hasseten talep ve istirham ederiz. En Derin Saygılarımızla... Kadın Haklarını Koruma Derneği Genel Merkezi Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Av. GÖNÜL İŞLER ki hürriyet, "kuvvetlinin zayıfı ezmesi"nden başka bir şey de- ğildi. Hürriyetler vardı ama, bunlar bir ikinci şahsm hürri- yetiyle tahditli değildi. Kadın- lar olsun, erkekler olsun... İslam, bu adaletsiz olaylan disipline etti. Kadını evde, erke- ği dışanda görevlendirdi. Kadın erkek hukukunu kurdu. Kadı- nın doğal durumunun (fiziksel) zayıflığı nedeniyle erkeğin hi- mayesine verilmesi, kadımn kü- çümsenmesi anlamını taşımaz. Köle olmasını ise, asla göster- mez. Kadını korumak suç mu? Korunmaya muhtaç. herkesi korumak, tslam'ın ana hüküm- lerindendir. Erkek olsun, kadın olsun, insan olsun, hayvan olsun... İslam'da kadının yerini de- ğerlendirirken, yorumlarken, bin dörtyüz yıl evvelki koşulla- nn gözden kaçırılmaması gere- kir. Kaldı ki, yüzde 99'u müs- lüman olan bir ülkede, hitabe- dilen kitlenin inancına da, saygı duyulmabdır. Mehmet Akyüz (Eski Vaiz) ISLAMDA KADIN VE CİNSELLİK TEPKİLER Hakaret edildi Gazetemize ulaşan tepkileri, aynen, yazıldığı şekilde yayımlıyoruz. Sayın beyefendi, 5.6.1991 tarihli gazetenizi okudum. Yazınız sizce çok gü- zel olmuş olabilir. Ama, benim açımdan hiç. Ben de bir Cum- huriyet okuyucusuyum. Konu- yu tek yönlü niçin ele alıyor- sun. Almış olduğun konuyu ni- çin iyi savunmuyorsun. Ben şahsen bunu size çok gördüm. Müslümanlara hakaret ediyor- sun. Bir yaratıcıya sadece Al- lah diyemezsin ona inanmaya- bilirsin, ama Müslümanlara hakaret edemezsin. Allah 'üte- ala diyebilirsin. Peygamber, Muhammed, Ali, Osman diye bir takım kelimelerden ve isim- lerden bahsetmişsin. Onlar se- nin arkadaşın mı, niçin böyle kabadavranıyorsun. Peygam- ber Hz. Muhammed (S.A.V), Hz. Ali, Hz. Osman diyemez- sin. Çünkü bu meselelere yönelmek istiyorsan önce yöneleceğin me- seleyi iyi tanıki bir konuşma es- nasında zora düşmeyesin. Ben- de bazen bir takım insanlarla konuşmaya başladığımda önce karşımdakine şunu derim. Ar- kadaş senin hangi fikirde oldu- ğun beni ilgilendirmez. Ama fikrinin özünü, içeriğini iyi bi- liyorsan konuşalım derim. Tek düşünceniz cinseilik bundan başka hiçbir şey dü- şünmüyorsunuz. Neden? Ha- yat ta sadece o mu var. Bence yanhş. Sayın Oral bey sizden de tüm fıkirlere saygılı olmanızı iste- rim. Savunduğun meseleyi iyi öğren araştırmalarına yön kat. Saygılarımla Mustafa Aydın SCRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear