18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 HAZİRAN 1991 Avrupa'nın Hâlâ Bir Gelecegi Var mı? Demokrat, birleşmiş ve sosyal adaletü bir Avrupa isteğimiz bugün bir başvuru noktası oluşturmakta ve tüm Avrupa halklannın umudunu simgelemektedir. Tutucu güçlerin bu gelişmeleri, sosyalizmin çöküşü adına neo-liberalizmin bir zaferi olarak gaspetmelerine izin vermemeliyiz. KOSTAS KONSTANTİNİDİS Emekli General, Barış ve Silahsızlanma İçin Generaller Birliği (GPD) Üyesi "însanJar olaylan, Tannlar geleceği bilir" der ozan Cavafy. Bundan dolayı ben de şu so- ruyla başlayacağım: "Avrupa'nın hâlâ bir ge- kceği var mı?" Korkanm ki soğuk savaş yü- zünden şimdiden 45 yülık bir gecikmemiz var ve şimdi tarihsel olaylar bizden önde Bu son derece önemli değişimlerle zengin deneyimle- re sahip Avnıpa'ya yeni düşünceler, ilkeler ve yeni hükümet modelleri üretmek için çok önemli bir rol düşüyor. Sosyalizm ideolojisi çökmedi Bugün teknolojiye yol açmak için ulusal sı- nırlar yıkılıyor. Yalnızca bu da değil, insansal değerler ve kurumlar da yavaş yavaş birbiri- nin içine giriyor. Demokrat, birleşmiş ve sosyal adaletli bir Avrupa isteğimiz bugün bir başvuru noktası oluşturmakta ve tüm Avrupa tıaUdannın umu- dunu simgelemektedir. Tbtucu güçlerin bu ge- lişmeleri, sosyalizmin çöküşü adına neo- liberalizmin bir zaferi olarak gaspetmelerine izin vermemeliyiz. Çöken sosyalizm ideolojisi değildir. Aslın- da çöken, merkeziyetçi ekonomik programla- ma ve durağanlığa dayaü sosyal sistemdir. Bu- rada parti bürokrasisinin; proletarya, aydın sı- nıf ve genelde tüm toplum üzerindeki dikta- sı, yanîütıcı olarak 'proletarya diktatörlüğü' olarak adlandınlmıştır. özgürluğün, demok- rasinin, halkın katüımının olmadığı bir sos- yalizm de zaten var olamaz. tnsanoğlu, mücadelenin çekirdeğini oluştur- malıdır. Bundan dolayı, şimdi ve gelecekte, de- mokratik sosyalist güçler bütün Avrupa'daki siyasal gelişmelerin hareket ettirici gücü ola- caktır. Neo-liberalizm, nerede olursa olsun, uygulandığında akut sosyal sorunlar yaratır. Muhafazakâr partilerin yıldızlan artık sön- mektedir. Avrupa'daki sosyalist partiler arasındaki ya- kınlaşmanın, işbirliği ve toplumcu konfederas- yonun değer kazanması, bizlerin yeni durumu olumlu ve etkin biçimde karşılayabilmemizin ön koşuludur. Bu işbirliği, dünya üzerindeki tüm ilerici güçleri içermelidir. Bugün, demokratik solun birbirine yakın- laşmasının koşullan yaratılmaktadır. Bu da konfederasyonun yeni rolüdür. Şimdiden son- ra Sosyalist Enternasyonal, uluslararası daya- nışmayı sağlayan ana gücü temsil etmeli ve tüm dünya halklarının barış, özgürlük, de- mokrasi ve sosyal adalet konusundaki çaba- lannı desteklemelidir. Şu andaki gelişmeler, bizi çok önemli ve çif- te bir tarihsel meydan okuma ile karşı karşı- ya gelmeye zorlamaktadır. öte yandan ise yap- mamız gereken başka şeyler de vardır: 1- 'Tek Hareket' çerçevesinde kabul edilmiş Avrupa birlik ve bütünlüğünü oluşturma ha- reketini korumalı ve hızlandırmalıyız. 2- Avrupa Topluluğu'nun geleceğini 'Tek Hareket' ve 1992'nin ötesinde planlamalıyız. öte yandan tarihsel meydan okuma, bizi aşağıdakileri yapmaya zorlamaktadır: — Doğu Avrupa'run rehabilitasyonuna kat- kıda bulunmak, — Büyük Avrupa haklannın koşullannın taslağını hazırlamak, — Akdeniz'de banş ve işbirliği için çalış- mak. 'Tek Hareket' ilkesinin benimsenmesi, Av- rupa Topluluğu'nun ileriye dönük önemli bir niteliksel sıçramasıdır. Iç pazarda oluşacak bütünleşmenin, sosyal ve ekonomik birlikte gelişmeyi aynlamayacak biçimde bağlaması ve böylece ortak ekonomik ve sosyal bir alan ya- ratılması gereklidir. Ekonomi ve para birliği sorun değildir. Bu- na, birliğin içindeki sosyal ve çevresel denge- sizliklerin azaltılması çabalan da eklenmeli- dir. Avrupa'da siyasal işbirliğine daha çok önem verilmelidir. Avrupa parlamentosunun rolü daha da artünlmalıdır. öyle ki komisyon- la eşit düzeyle işbirliği yaparak yasama süre- cinde de etkili olmalıdır. Avrupa'nın gelecek- teki görünümü için EFTA bölgesi ülkeleriyle olan işbirliğinin de hemen arttınlması gerek- mektedir. Avrupa'nın güvenliği Bu aşamada, Avrupa güvenliği sorusuyla karşılaşıyoruz. Her iki ittifakın silahlannı sı- rayla yok etme düşüncesine şimdi eskisinden daha yakınız. Ve biliyoruz ki NATO ve coğ- rafı sorumluhığunun Avrupa'nın ötesine yayü- ması, er geç bir Kuzey-Güne>f soğuk savaşına ya da çatışmasına neden olacaktır. Kuzey- Güney sorunlan ekonomik ve siyasaldır. Şim- di Amerika'nın Körfez'de yaptığı gibi güçle çö- zülemez. Kuzey-Güney çatışması her ne paha- sına olursa olsun önlenmelidir. Çünkü tarihin en büyük katliamı olarak sonuçlanabilir ve so- nuçlan bakımmdan da Hiroşima ve Nagaza- ki'yi çok aşabilir. Şimdi çabalarımızı, Avrupa'yı nükleer güç- lerden arındırmak, Amerikan ve Sovyet askeri güçlerinin her ikisinin de Avrupa'dan çıkarıl- ması üzerine yoğunlaştırmalıyız. Bugün koşul- lar, Avrupa'da özgürlüğe, kararhlığa, güven ve barışa dayab yeni bir düzen kurmaya uygun- dur. Ancak bu, Pan-Americana'yı kabul et- mekle, ona daha fazla bağımlı olmakla olası değildir. \e... Akdeniz'i hiç unutmamalıyız. Akdeniz, Avrupa'nın akciğeridir. Arap ülkeleri Batı'ya kötü duygular beslemekte ve kırgınlık duy- makta hakhdırlar. Zehirli Siyonizm ve Israil ekstremistliği, bizim düşünme yeteneğimizi azımsadılar. Beynimizi yıkadılar. Objektifli- ğimize şantaj yaptılar. Filistin, Lübnan ve Kıbns sorunlan yıllar- dır çözümsüz dururken Kuveyt petrolü BM çö- zümlerinin uygulanması için gecerli bir neden değildir. Bu bölgedeki kötüye gidiş ve durağanhk karşısında Avrupa büyük sorumluluk taşı- maktadır. Filistirdilerin katledilmeleri, büyük bir ikiyüzlülükle savunduğumuz ahlaki duy- gularımızı ve insan haklanm rencide etmek- tedir. Akdeniz, Yalta ve Malta güçlerinin mer- hametine bırakılmış durumdadır. Her şeye karşın Akdeniz, bir banş, dostluk ve Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklannın işbir- liği denizi olmalıdır. Günümüz dünyasının mimarlan, yeni bir dünya kurmak için modası geçmiş malzeme ve kurumlara başvuruyorlar nedense. Halkı temsil etmeden ve parlamenter denetimden uzak işliyorlar. Bunun sonucu, günümüz top- luluklan yavaş yavaş ve tehlikeli bir biçimde uluslarustü kuruluşlann kapalı zenginlik ve gûç merkezlerinin denetimi altına giriyorlar. Yeniden inşa edebilirsek... Bilmeliyiz ki insanlık için evrensel banş ve kardeşlik, dayanışma tüm insanlar için ortak bir gelecekten oluşan insancı (hümanist) ide- oloji hâlâ hazırlanmaktadır ve tarihin sonu daha gelmemiştir. İleriye doğru cesur yeni atı- lımlar, eleştirel değer saptamalan yapmalı- yız ve bu tarihsel anın bilgüerinden kopmalı- yız ki eskiyi aşabilelim; gelecek için yeni umut- lar oluşturabilelim. Bu tür yeni düşünüş için köklü bir toplum- sal değişim gereklidir. Yepyeni bir toplum oluş- turulmalıdır ki o toplum, insanoğlunun kapi- talinin istismanm önlesin, kişiler ve toplum- lar çeşitli baskılardan - ve özellikle devlet bas- kısından - kurtulsun. Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin yabanılca (vah- şice) sömurülmelerini azaltacak yollar arama- hyız ve Dördüncü Dünya Ülkeleri yaratacak koşullan değiştirmeliyiz. Avrupa'nın hâlâ bir geleceği var mı? Yuka- rıdaki konularda, hareket ve düşünce ile geç- mişüı Gordiyon düğümünü çözebilir ve 2000 yılının yeni dünyasını yeniden inşa edebilirsek, evet var! EVET/HAYIR OKTff AKBAL ANAP'ı Kimse Kurtaramaz Ûnümüzdeki pazar günü Anavatan Büyük Kongresi top- lanacak. Önemli birgün... 12 Eylül'den üç yıl sonra, beş cun- tacı generalin özel izni ve dolaylı desteğiyie kurutan, 83 ge- nel seçimlerinde de meydanı boş bularak iktidara gelen bir karmaşık oluşumdur ANAR.. 12 Eylül'ün desteklediği uç parti vardı: Halkçı, Milliyetçi Demokraşi ve Anavatan. Bu partile- rin ilk ikisi çoktan tarihe karıştı iktıdarda olmanın gücüyle ANAP bugüne dek dağılmadı, parçalanmadı. Anımsatmakta her zaman yarar var: 12 Eylül'cüler 83 se- çimlerine SODEP ve Doğru Yol partilerini sokmadıjar. Daha önce kurulan Büyük Türkiye Partisi'ni de kapattılar. İzinli par- tilerde aday olarak ortaya çıkan işe yarar adamları da veto ederek seçım dışı bıraktılar. Özet olarak söylemek gerekirse 83 «eçimierinde bu üç partinin listelerine girebflenlerin co- ğu 'renksiz' kişilerdi. 83'te oluşan parlamento bir çeşrt 'atama' medisi sayılabilirdi. Özgür bir seçim olmaktan uzak, engei- lerle, vetolarla, yasaklarta yapılan garip bir seçim... 12 Eylül artığı ANAP, çetin bir sınavdan geçecek. İlk kez gerçek anlamda bir parti olup olmadığını, yaşamını sürdü- rüp sürdüremeyeceğinı gösterecek. ANAP'ta yer aldığı söy- lenen dört eğilim artık dağılmıştır Her eğılim almış başını git- mektedir. Bunun en güçlü kanıtı sayılan her gün artan genel başkan adaylarıdır. Genel başkan adayı olabilecek bu kadar çok insana sahip olmak o partinin gücünü mü gösterir? Ben- ce tam tersi... Şu anda ANAP'ta altı ya da yedi -belki daha da artar bu sayı- genel başkan olmak heveslisi var. Delege- ler bu yarım düzine lider adayı arasında nasıl bir yeğleme yapacak, göreceğiz. Hem, bakalım delegelere özgür istençleriyle bir seçme yap- ma olanağı da tanınacak mı? Yoksa Çankaya konuğu Bay özal, dilediği kişiyi genel başkanlığa mı oturtacak? Nasıl ol- sa delegeler bilinçsiz birer kukla, tepeden gelen sese kulak verirler, Özalların adayı da kongrede çoğunluğu elde eder! Böyle düşünenler haklı mı çıkacak? ANAP'ta 'tek şef yöne- timi bir kez daha üstünlüğünü sürdürecek mi? İnsan merak ediyor. Tam sekiz yıldır tek şef Bay Özal ne istediyse, ne de- diyse yaptırdı. Eşini ıl başkanlığına bile getirdi. Cumhuriyet tarihımizde Atatürk, İnönü, Bayar, hiçbirinin ulaşamadığı ya da elde etmek istemediği birtakım yetkilere sahip bir Cum- hurbaşkanı'dır Bay Özal... DP bastonuyja gezdiği için ağır eleştiriler alan Bayar'ın tutumu hiç kalır Özal'ın davranışları karşısında... Yeni ANAP Genel Başkanı'nı, dolayısıyla yeni başbakanı da o tayin' edecek. Zaten Menderes'in oğlunu 'Gel seni ge- nel başkanı yapayım' diye partisine çağırmakla ANAP'ın 'tek şef'ı olduğunu bir kez daha göstermedi mi? Akbulut var, Tuncer var, Pakdemirli var, yetim Hüsnü var, Mesut Yılmaz var, Güzel var, Muğlalı Unat var, belki bugün- lerde birkaç kişi daha çıkar? Bakalım mavi boncuk kimde? Bakarsınız son dakikada Bayan Semra da ortaya çıkıverir? Çankaya konuğu Arkadaşlar arasında kavga çıkmasın, en iyisi Semra Hanım'ı genel başkan yapmalı, herkes onun çev- resinde birleşmeli' diyemez mi? Beklenmeyecek bir çözüm mü? İster Özal 'tayin' etsin, ister kongre delegeleri karşılarına çıkan yanm düzine lider adayından birini yeğlesin, sonuç boş- tur boş. ANAP, ülkenin dördüncü partisidir. Bakmayın Akbu- lut'un saf saf 'Biz son seçimlerde başarılıyız, yüzde 37 oy aldık' diye söylenmesine!.. O kadar güçlüyseler neden ge- nel seçimden kaçarlar? Kim gelirse gelsin, 12 Eylül artığı ANAP'ı yıkılıştan kurtaramaz. ANAP'ın çöküşü birden olacak, üyeler, hatta en önde, en hırslı görünen kişiler bile son daki- kada kaçacak yer arayacaklar. Ha Mesut, ha Akbulut, ha Bayan Özal, ha Güzel, ha Pak- demirli... ANAP'ta Özal'ın dediği olacak. Ama ANAP'ı yine de kimse kurtaramayacak. Tntuklamama Zoranlulıığıı Tutuklama 'zorunlu bir kötülüktür! Kural, sanığın tutuksuz yargılanmasıdır. Tutuklamaya ancak en son çare olarak başvurulmalı, her olayda sanığın tutuklanmakla uğrayacağı zarar ile olayın önemi, muhtemel ceza ve tutuklamanın somut olaydaki güvenceleme değeri iyi karşılaştırılmalıdır. Doç.Dr. NUR CENTEL Marmara Üni. HukukFakültesi Son haftalarda kamuoyunu fazlasıyla edilebilir. Yasa koyucunun önceden bazı meşgul eden 'Terörle Mücadele Yasası'n- suçlar ya da bazı sanıklar için tutuklan- İLAN T.C. ANKARA ASLİYE 23. HUKUK MAHKEMESİ 1989/725 Davaa Çayyolu köyü tuzel kışiliği adına H.Osman Koç vekili ta- rafından davalı Maliye Hazinesi ve Çayyolu köyü muhtarlığı aleyhi- ne açılan tescil davasımn yapılan yargılaması sırasında: Aşağıda mevkii ve hudutlan yazılı taşınmaz mal tarlayı davacılaı adına tapuya tesciline taJep etmiş olmakla hak sahiplerinin ve itirazı bulunanların 3 ay ıçınde Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1989/725 esas sayılı dosyasına muracaatlan ilanen tebliğ olunur. 9.5.1991 Köyü: Çayyolu Mevkii: Mezarhk Dogusu: Köy mezarhğj Batısı: Ibrahim Aslan Yahya Bavrak Tarlalan Kuzeyi: Alacaatlı yolu Güneyi: Hazine ' Cinsi: Tarla Miktan: 53600 m1 Basın: 28504 da yargılama (muhakeme) hukukuna ilişkin hükümler de yer almakta ve bu arada 15. maddede, terör ile mücadelede görev alan istihbarat ve zabıta amir ve memurlan ile bu amaçla görevlendirihniş öbür personelin bu görevlerinin yerine ge- tirihşinden doğduğu iddia edilen suçlar- dan dolayı haklannda açılan kamu da- vası sonuçlamncaya kadar tutuksuz yar- gılanmalan öngörülmektedir. Belli görevi yapan sanıklar için belli suçlarda tutuklanmama zorunluluğu ge- tiren bu kural, tutuklama kurumunun hukuksal ru'teliğiyle bağdaşmamaktadır. Tutuklama, ceza muhakemesinin yapıla- bilmesi ya da ileride verilmesi muhtemel bir özgürlüğü bağlayıa cezanın yerine ge- tirilebilmesi için suçu işlediği henüz ke- sin hükümle saptanmamış kişinin özgür- lüğünün yargıç karanyla geçici olarak kaldınlması demektir. Ceza Muhakeme- leri Usulü Yasası'nın 104/1. maddesine göre tutuklama kararı verilebilmesi için önce kişinin suçu işlediği konusunda kuv- vetli kanıt bulunmalı, sonra da kaçma ya da delilleri karartma kuşkusu söz konu- su olmalı ya da suç, özel bir nitelik (dev- let ya da hükümet nüfuzunu kıran ya da ülke asayişini bozan ya da genel adap aleyhinde olan eylemler) taşımalıdır. Tutuklama, hukuksal niteliği itibany- la bir ön ya da peşin ceza değil, sadece bir koruma önlemidir. Yani kendisi başlı başına amaç değil, araçtır. Tutuklamanın işlevi öncelikle, sanığın hazır bulundurul- masım ya da kanıtlann karartılmaması- nı sağlayarak ceza muhakemesinin yapı- labilmesini güvencelemeye yöneh'ktir. Bu önleme başvurmaya gerek bulunup bu- lunmadığı ise ancak her somut olayın özelliğine, kanıt durumuna göre takdir ma ya da tutuklanmama zorunluluğu ön- görmesi sakıncalıdır. Bu zorunluluğun anlamı, bazı suçlar ya da bazı sanıklar için kaçma ya da delilleri karartma teh- likesi bulunduğunu ya da bulunmadığı- nı önceden kabul etmek demek olacak- tır. Bu varsayımın sonucunda ise gerek- mediği halde tutuklama kararı verilerek gereksiz yere kişi özgürlüğünün kaldınl- ması ya da gerektiği halde tutuklama ka- ran verilemeyerek yargılamanın yapıla- maması durumu ortaya çıkacaktır. Hukukumuzda tutuklamanın ihtiyari- liği sistemi benimsenmiştir. (Anayasa m.19, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası m.104.) Bu demektir ki tutuklama neden- leri bulunsa bile, yargıç tutuklama kara- rı vermek zorunda değildir. Mevzuatımız- da daha önceleri tutuklama zorunluluğu öngören ve yine tutuklama kurumunun hukuksal niteliğiyle bağdaşmadığı için eleştirilen hükümler, ya başka yasalar yü- rürlükten kaldırılmış yada 1961 Anaya- sası yürürlüğe girdikten sonra Anayasa Mahkemesi'nce anayasaya aykın buluna- rak iptal edilmiştir. Tutuklama zorunlu- luğu öngörmemekle birlikte, tutuklama nedenlerinden biri olan kaçma şuphesi- nin bazı hallerde (1) daima varsayılaca- ğmı belirten Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 104/III. maddesi de tutukla- manın zorunlulaşmasına yol açabileceği için haklı olarak eleştirilmekte ve öğre- ti'de (doktrinde) bu varsayımın tersinin, yani kaçma şüphesi bulunmadığının ka- nıtlanabileceği yonımu yapümaktadır (2). Tutuklamama zorunluluğu ise sadece 15 yaşından küçük samklar için söz konu- sudur. Şöyle ki 25.2.1988 gün ve 3412 sa- yılı yasayla değişik Çocuk Mahkemeleri- nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle- ri Hakkında Yasa'nın 12/ son. maddesi- ne göre aşağı sının 3 yıh aşmayan özgür- lüğü bağlayıa cezayı gerektiren suçlardan dolayı kovuşturma ve yargılama aşama- sında küçükler tutuklanamaz. Bu hük- mün kapsamına giren sanıklann yaşı ve bu yolla karşılaşmaktan alıkonacakları zararlı etkiler göz önüne alındığında, söz konusu kural yerindedir. Mukayeseli hu- kukta da küçüklerin tutuklanmasının zorlaştırıldığı ya da hiç kabul edilmediği görülmektedir. Tutuklama 'zorunlu bir kötülüktür' (3). Kural, sanığın tutuksuz yargılanma- sıdır. Tbtuklamaya ancak en son çare ola- rak başvurulmalı, her olayda sanığın tu- tuklanmakla uğrayacağı zarar ile olayın önemi, muhtemel ceza ve tutuklamanın somut olaydaki güvenceleme değeri iyi karşüaştınlmalıdır. Uygulamada tutukla- maya gereğinden fazla başvunılduğu, tu- tuklama kararlanmn yeterli gerekçeden yoksun bulunduğu eleştirilerine katıl- maktayız. Ancak tutuklama, somut ola- yın özelliklerine göre takdiren başvuru- labilecek bir koruma tedbiri olduğundan, tutuklamama mecburiyetinin de geçmişte yaşanan tutuklama mecburiyeti kadar sa- kıncalar yaratacağı düşüncesindeyiz. (1) 'Kaçma karineleri' olarak nitelendiri- len bu haller şunlardır: 1) Suçun ağır cezahk olması. 2) Sanığın ikametgâh veya meskeninin bulunmaması ya da serseri ve şüpheli takımından olması veya kim olduğunu kanıtlayamaması. 3) Ya- bancı olup da hâkimin davetine veya veri- lecek hukmün infazına geleceğinden şüphe uyandıracak ciddi nedenlerin bulunması. (2) Bakınız: N. Kunter, Muhakeme Hu- kuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hu- kuku, Istanbul 1989, 675; F. Gölcüklü, Ce- za Davası'nda Şahıs Hürriyeti, Ankara 1958, 87; T.T. Yüce, Ceza Muhakemesi Hu- kukunda Hukuk Devleti Esaslan, Erzurum 1968, 90; Ö. Tosun, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri I, Istanbul 1984, 851; E. Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, tstan- bul 1987, 259; F. Yenisey, Hazırlık Soruş- turması ve Polis, Istanbul 1991, 180. (3) R.V. Hippet, Der Deutsche Strafpro- zess, Marburg 1941, 440. Galeri • Atölye PENCERE 146 97 38 • 132 64 26 0 T 0 C R A F "Yaşayarak Öğrenüir" Öğrenmede sınırsız olanaklar için, Harıcıve Konağı Sok 6'6 Gumuşsuyu Tel.: 145 73 75 'TtİRK KÜLTÜRÜNE HİZMET VAKFININ CAFERAĞA MEDRESESİNDE EL SANATLARI KURS KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR Hat -Vezhıp-Minyatur-Ebnı-Resım /fumaj Deserüeme-TekstiJde Turk Motifi ve fösanmı-Porselen Susleme-Halı Kilim-Seramik-Osmanhca 527 31 44 • 513 18 43 ! rioei sanat oalerisi KARMA RESİM SERGİSİ 20 Mcyts-2C Hozıron Valıkonoğı Cad Pasa) 85 Nisantmı 146 72 81 Handan Aktan Ferhan Çelllı Guldemi GultaMn Nılgün Kentor NrtgûnTs^r NlsaTüncer Aysun Yszm KHazrar 29Haznn »n.y« Karüdjı S* No ' i -:. .- «ısı sokaa ı Kad*07 346 48 06 galeri • atölye 146 97 38 • 132 64 26 10 HAZİRAN 5 TEMMUZ 1991 YAĞLIBOYA ' SULUBOYA KARMA RESIM SERGİSİ SEDEF DEMIRCI N E V Z A T KASMAN KÂZIM KAVUR HEHMET YORULMAI EMLAK BANKASI Sanat Galerisi Ba y c : Sok Tem H m 4 2 T - n e l ö e v o j ı - T e 152 d\ 0 0 jSergı Paıartesı C-mar-.siı arısr<ö t w gun 11 OC 9 OC saâtet arasınoa j c u e o i r > SATILIK KARTAL Süper temiz 83 model sahibinden saülıktır. Tcl: 512 05 05 / 492 SATILIK Halı sahada çay bahçesi TEL: 323 11 21 'Atatürk Filmi' Geçenlerde bir film yedi dalda Oscar kazandı: "Kurtlaha Dans." Eleştirmenler filmi göklere çıkardılar. Ne diyorlardı: "Ilk kez Amerika'nın Kızılderili'ye dönük bakışındaki 'resmi görüş'e aykın bir film çevrildi." Amerika'nın 'resmi görüş'ünü sinemaya giden herkes az çok bilir: Beyazların tarzanı, siyahlan pataklar; Kızılderili vah- şidir, acımasızdır. beyazın düşmanıdır; sarışın iyi adam, ka- ra bıyıklı, esmer, kötü adamı döver. sevgilısini kurtarıp bir iyi öper; film sona erer, ışıklar yanar, herkes evine gider. Avrupalı, Amerika'ya göçtüğünde bir yandan Kızılderili'ye soykırım uygularken öte yandan "bağımsızlık, insan hakları, demokraşi" uğraşını verdi. Tarihin diyalektiğinde çelişkiler iç içe geçer, Aristo mantığına saplanmış kişinin kafasını karış- tınr, "resmi görüş" de bunun üstüne tuz biber eker. Bu yüz- den sapı samandan ayırmak Türkiye'nin güncelinde herşey- den daha önemli bir iş... Amerika gibi bir ülkede 'resmi görüş'e ters film ancak 21 'inci yüzyıla 9 kala çevrilebiliyorsa; var sen Türkiye'deki güçlük- leri hesapla!.. • Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni devrimle kurdu. An- cak bu devrımin diyalektiğini anlamak için önce insanlık ta- rihini algılamak gerekiyor. Anadolu ihtilalinde 1789 var, 1917 de var; uluslaşma sürecı, emperyalizme direniş, bağımsız- lık savaşı ve "Aydınlanma Çağı" ıc içe geçmiş. 1923 gül su- yuyla yapılmadı. kanla gerçekleşti; hem dışa hem içe dönük yüzünde can yaktı. Yine de Batı'daki Aydınlanma'nm yüzlerce yıl süren ve Av- rupa'yı mezbahaya dönüştüren tarihine bakarsanız, bizim- kinin faturası hafif kalır. Ne var ki Türkiye'de Aydınlanma' kavgası bitmedi, sürü- yor, hem de sımsıcak!.. Neden mahpushaneler dolup taşıyor? İnsanlar neden da- rağaçlarına çekiliyor? Terörün önü niçin alınamıyor ve işken- celer sürüyor? İnsan hakları kavgası neden gündemdedir? Atatürk bugün yaşıyor; Gazi'nin yeminli düşmarıları var; sağ- lam dostları da. "Atatürkçüyüm" diyen "sahtekârlar" da orta- lıkta dolanıyorlar. Daha hiçbir şey yerli yerine oturmadı; devrim-karşıdevrim çatışmasının içindeyiz; kan davaları ki- milerinin gözlerini karartmıştır. Tam bu aşamada Atatürkçülüğün karşıtı bir siyasal iktidar "Atatürk filmi" yapmaya kalkışıyor. Ve kıyamet kopuyor. • Elbet kopacak. Bir kez işin içinde para var. Gazetelerde okuduğuma göre "Atatürk filmi"rim yalnız senaryosu için devlet 15 milyar lira ayırmış. Bu ne biçim iktidar? Hem sabah akşam devletçiliği kötüler, hem film yapımcıhğına soyunur. Pekiyi, filmin anla- mı nasıl saptanacak? Atatürk'ü kim, nasıl yorumlayacak? Doğrusu ben şeriatçı olsam, Gazi'ye diş bilerdim. Kimisi de tarihsel bilinç eksıklığinden Atatürk'ü anlayamaz, sevemez. Tutucu ya da gerici bir ınsanın Mustafa Kemal'e iyi gözle bak- masını bekleyemeyiz. Demokraside, fikir özgürlüğü kapsamında, herkes sepe- tinde ne pamuk varsa ortaya dökmeli; Atatürk'ü eleştirenler, yazmalı, çizmeli, film çevirmeli... Ama işin içine devlet girdi mi çözülmesı güç bir sorun or- taya çıkmaz mı? Devlet "Atatürk filmi" çevirecek? Görüşü ne olacak? "Resmi" mi? "Özel" mi? • Yedi dalda Oscar kazanan Kevin Costner'ın "Kurtiarta Dans" filmi 'resmi görüş'e karşıt olduğu için alkış topladı. Bu film tümüyle özel gırişim ve yaratıcılık ürünüdür Atatürk'ü eleştirmek ısteyen de kendisine güvenmeli; devletin parasıyta iş görmeye kalkışmak konuyu tatsız ve kuşkulu bir noktaya getirecektir. "Devlet eliyle kişiyi zengin etme" politikasına da artık bir son verilmeli... 12 Eylül Atatürkçülüğü herkese illallah dedirtti. Bu devle- tin çevireceği "Atatürk filmi"ne kimse gitmez, filmi dünya si- nemalarında oynatmak da bır hayaldir. Hem "Atatürk filmi" çevirmek için kanun zoru mu var? Devlet sinema sanatına hizmet etmek istiyorsa, bu tür endüstri için gerekli altyapıyı oluştursun. ALMAN LİSELİLER! Okuîumiizun geleneksel "SOSİS GÜNÜ" 15 Haziran 1991 Cumartesi saat 15-30'dan itibaren Tarabya da kutlanacaktır. Tüm eski arkadaşlarımızı Tarabya da görmek bize mutluluk verecektir. Alman Liseliler Derneği Yönetim Kurulu Her türlü bilgi için: 172 90 54 MAARİFİN MARTILARI BUGÜN OKULDA. Talaş böreği bugun okulda Ogleden sonra uçten itibaren okulda talaş böregı var Hocalar - mezunlar maçı var '66 mezunlannın Gumuş Yıl Törenı var Reggae'ci Chrıs Garcıa var Bulent Ortaçgıl var. Mufıt'le Murat var Okulun bu yılkı grubu var. Akşam dans var. eğlence var. marülar var, martılar var Davetıyeler ginşte Emekli hocalar hepımızın davetlısı. Kütüphaneci aranıyor. Genç. dınamık. Iıiız. mesleğınde genış bılgı sahıbı bir kütüphaneci aranıvor • Büvük bir kurulu^un 90.000 kiiaplık kütuphanesını duzenle>ebilecek. • Ingilizceyı lıteratüriı ızleyecek düzeyde bılen, • Bılgısa>ar kullanabilen. • Askerlığını \apmış (erkek ada\lar için). • Bır kutuphanenın lum sorumluluğunu usllenecek yönelıcılık nıteliklerıne sahip adayların o/geçmışlerinı ve ıstedıkleri net ücreti ıçeren mektuplarını. yenı çekılmış bır t'otoğratlari) la birlikte en geç 21 Haziran 1991 tarihine kadar "Kütüphaneci" rumuzuyla P.K. 158 Le\ent 80622 İstanbul adresıne aondermelerı rıca olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear