18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET/12 PAZAR KONUĞU 31 MART1991 ECZACIBAŞIBAYAN VOLEYBOL TAKIMITEKNİKDİREKTÖRÜ CENGİZ GÖLLÜ: Başannın temeli, yönetim ve planlamaTürkiye'de voleybol denildiğinde, özellikle bayan voleybolü denildiğinde ilk akla gelen isim, ilk akla gelen sima Cengiz Göllü hiç kuşkusuz. Çalıştırdığı Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımı'nı üst üste 17 yıl Türkiye şampiyonu yapan Göllü, hem milli takım hem kulüp takımıyla uluslararası başarılara da imzasını atmış bir spor yöneticisi. Eğitim Servisi Şefimiz Gencay Şaylan, Cengiz Göllü'yle Türk ve dünya voleybolunu konuştu. SÖYLESI GENCAY ŞAYLAN ayın Göllü, bayan voleybolunun son yıllarda uluslararası düzeyde en başarılı oldu- ğumuz spor dalı olduğu söyleniyor. Siz de bu görûşe katıhyor musunuz, eğer burada gerçek- ten bir başarı varsa bunun nedenleri üzerinde durabilir misiniz? 1967 yılında Türkiye'de yapılan Avrupa Şam- piyonası'nda Bayan Milli Takımımız pek iyi bir sonuç alamamıştı ve federasyon da Bayan Milli Takınu'nj lağvetmişti. Bu durum 1972 yılına kadar sürmüştü, yani bayan voleybolcularımız 5 yıl her türlü uluslararası müsabakalara ka- tılmaktan, milli olmarun heyecarunı duymak- tan yoksun kalmıştı. Sözünü ettiğim dönem- de bayanlarda Avrupa kupalan da oynanmı- yordu. 1972 yılında bu durum değişti ve sanı- yorum bu değişiklikte benim de katkım oldu, bayan voleybolculanmız tekrar uluslararası ya- nşma alanına çıktılar. Ben, 1972 yılından itibaren bayan voleybol- cularımızın uluslararası alanda sürekli aşama yaptıklarını ve bunun sonunda önemli sayıla- cak başarılar elde ettiklerini söyleyebilirim. Di- ğer spor branşları ile karşılaştırdığımızda ne görüyoruz? önce voleybola değineyim. Bayan voleybolcularımız erkeklerimize oranla çok da- ha ileride gözüküyorlar. Hem oynanan voley- bolun düzeyi hem de uluslararası başan acısm- dan daha önde. Kuşkusuz bizim geleneksel ola- rak en başarılı olduğumuz spor dalı güreş; olimpiyat ya da dünya şampiyonları hep bu daldâ çıktı, ama son on yıllarda uluslararası düzeyde gtireşçilerin bir başansı yok. Buna kar- şılık bayan voleybolü sürekli yükselme içinde, alınan sonuçlar bunu gösteriyor. Nitekim ba- şarı da medyanın bayan voleyboluna ilgisini arttınyor. Aslında bu başarıyı sağlayan çok ufak bir grup, yani bayan voleybolcu ve kulüp sayısı çok az. Çok dar bir çerçevede bu spor yapılıyor ama belli ölçüde bilinçli ve disiplinli bir eği- tim söz konusu olduğundan birçok Avrupa ül- Bizim temel sorunumuz, bana göre yönetim ve örgütlenme yetersizliğidir. Bugün Türkiye'de maddi olanaklan açısından çok zengin olmayan, çok büyük kaynak ayırmayan bazı kulüplerin, yönetim ve örgütlenme alanında dikkatli davranarak maddi olanak açısından çok daha yüksek kaynak ayıran kulüplerimizden başarılı olduklarım görüyoruz. kesi ile hem kulüp hem milli takım düzeyinde yanşabiliyoruz. Eğer şu anda büyük sıkıntılar yaratan organizasyon dar boğazı aşıhrsa bu alanda çok daha ileriye gideceğimize inanıyo- rum. WUBBREfendim burada galiba başarı kavra- mı üzerinde de durmak gerekiyor. Başannın en belirgin ölçütü uluslararası yarışmalardaki per- formanstır. Genellikle başarı ile ülkenin sosyo- ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında bir bağ- lantı olduğu ileri sürülür, ama birçok örnekte farklı durumlar da ortaya çıkar. örneğin ba- yan voleybolunda Küba, Peru gibi ülkeler dün- <>anın en iyi oyuncu ve takımlannı çıkarabili- •r. Acaba bizde de bir gün böyle dünyanın en -ini çıkarmak mümkün olabilir mi? u bu işte yönetim ve örgütlenmenin çok 'i olduğunu düşünüyorum. Sorunuza çok •ap vereyim. Eğer ciddi bir planlama ya- 'kin bir yönetim ve örgütlenme sağla- »su^aianıjıejjlursaplşun başanya ulaşılabiür kanısında- *m ve örgütlenme üzerinde •ıde örneğin bir olimpi- ^•St bir bayan takımı çı- bunu söyleyebili- îel sorunları çöz- aşarı elde etme İacaktır, ama n olmayacak- Ire yönetim verdiğiniz önem ver- ada kendi- i tür başa- •nış. Uzun /e bu nok- lcuları sa- k ve say- ;elmiştir. u amaç- veuy- en bu- "Vrgüt- ıku- Bu- •»k a- ;ı- da uk- larını görüyoruz. Ben tekrar vurgulamak istiyorum, sporda başannın temeli planlama, yönetim ve örgüt- lenmedir. Bakın Küba, dünyada voleybolun en iyi, en yüksek düzeyde oynandığı ülkelerden bi- ri. Küba'da, öyle bizde olduğu gibi çetin lig maçları filan yok. örneğin bayanlarda 7 tane milli takım kurmuşlar ve bütün çabalannı ulus- lararası alanda elde edilecek başarılarına yö- neltmişler. Yani içerideki yanşmalar, müsaba- kalar önemli değil, ciddi bir çekişme yok. Ulus- lararası alanda başarı sağlamak için plan, prog- ram yapılmış, voleybol ona göre örgütlenmiş. Kabul etmek gerekir ki arzulanan başanya çok parlak bir biçimde de ulaşılmış. ttammtSaym Göllü, Küba modelinden söz et- tiniz. Peki bu modeli uygulayan yani sadece dış başarıyı öne alan başka ülke var mı? Evet tabii, bu model epeyce yaygın. Bakın örneğin lsveç*te ve Yunanistan'da ne bayanlarda ne de erkeklerde bizdekine benzer ligler oyna- nıyor. Ama Yunanistan'ın Avrupa ikinciliği var, tsveç dünyanın en güçlü takımlannı yenebili- yor, olimpiyat ya da dünya şampiyonalarında final oynayacak takımlar sahaya sürebiliyor. Amerika milli takımı dünya ve olimpiyat şam- piyonu oldu, ama Amerika içinde doğru dü- rüst lig yok. Onlar da tıpkı Küba gibi milli ta- kımı öne alan bir planlama, programlama yap- mışlar. Ben ille şu ya da bu modeli alahm de- miyorum, ama uluslararası başanya yönelik, Türkiye'de oynanan voleybolun düzeyini yük- seltmeyi amaçlayan bir planlama, yönetim dü- zeni kurmamız gerektiği kamsındayım. Bizde kulüpler spora öncelikle reklam açı- sından yaklaşıyorlar, bu onlar açısından an- lamlı bir yaklaşım olabilir. Ama voleybolun ül- ke çapında yayılması, sevilmesi, gençlerin bu spora yönelmesi için öncelikle uluslararası alanda elde edilecek başanlar önemli. Ayrıca unutmayalım ki uluslararası başarı, kulüplerin önemsediği reklam fonksiyonu için de çok önemli olabilecektir. Biz bunun deneyini yaşa- dık. Eczacıbaşı'nın, Boronkay'ın Avrupa ku- palannda finallere yükseldiği yıllarda medya- nın bu spora ilgisinin nasıl arttığını gördük. Bunun sonucunda da toplumda voleybol oy- PAZAR KONUĞU C E N G İ Z G 0 L L UCengiz Göllü, 1938 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve yükseköğrenimini aynı şehirde tamamladı. 1972 yılına kadar kamu kuruluşlarmda görev yapnktan sonra Eczacıbaşı 'nda spor yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Halen aynı işi sürdürmektedir. Aktif sporculuk döneminde çeşitli Ankara takımlarında ve milli takımda voleybol oynayan Göllü, 1969 yılında teknik adam olarak voleybola hizmet vermeye başlamıştır. 280'in üzerinde milli maçta antrenörlük yapan Göllü, Eczacıbaşı kız takımının teknik yöneticisi olarak 1973-1989 yılları arasında tam 17 kez üst üste Türkiye bayanlar voleybol şampiyonluğunu kazanarak pek benzeri görülmemiş bir başanya imzasını koydu. Cengiz Göllü 'nün teknik yönetimi altında Eczacıbaşı bayan takımı, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası 'nda bir kez ikincilik, bir kez dördüncülük kazandı. Göllü, aynı kulübün erkek takımı ile de bir kez Avrupa Şampiyon Kulüpler ikinciliğini, bir kez de -A vrupa Kupa Galipleri dördüncülüğünü elde etti. Erkek ve bayan milli takımları ile de çeşitli başanlar kazanan Cengiz Göllü'nün, biri halen voleybolun yıldızlarından olan iki kızı var. Gördüğüm kadan ile dünyada iki sistem var. Sosyalist blok olarak bilinen ya da eski sosya- list ülkelerde bütün spor organizasyonu dev- let tarafından yapılıyor. Spora büyük kaynak- lar ayrılıyor ve esas amaç spor alanında ulus- lararası alanda başan olarak belirleniyor. Bu sistemde çok yaygın bir biçimde spor yapılıyor ve başarı ödüllendirildiği için sporcular da bü- yük bir hevesle işe sanlıyorlar. Ikinci modelde, ki bu modelin bence en ba- şarılı örneği halya'dır, tüm spor faaliyetlerini olimpiyat komitesi yönlendiriyor. Bu modelde profesyonellik tam anlamı ile uygulanıyor. ttal- yan spor yöneticileri birkaç dil bilen, alanla- rında uzmanlaşmış, dünyayı ve dünya sporu- nu çok iyi tanıyan kişiler. Bir üçüncü model olarak sırf ülkelerinin adı- nı dünyada duyurmak için milli takım düze- yinde organize olanlar var, bunlara demin de- ğinmiştik. Bir noktanın altını tekrar çizmek is- tiyorum. Bir ülke için en iyi tanınma ve rek- lam yöntemlerinden biri belki en önemlisi par- lak sportif başanlar. Bunun için de her yerde devlet gayet etkili bir biçimde işin içine giriyor. ••••Ga/Zöö bizde uygulanan model bunla- rın hiçbirine uymuyor? Bizim ülkemizde örneğin bir Küba modeli- ni uygulamak mümkün değil. Maddi olanak açısından bir Amerika hatta bir ttaiya kadar zengin de değiliz. O zaman kendi koşullarımı- za uygun bir model oluşturmamız gerekiyor. Spor Türkiye'de, dünyadaki uygulamanın ak- sine, okullarda değil kulüplerde yapılıyor. Bu nedenle kulüpleri besleyen, destekleyen bir sis- tem oluşturmak gerek. Buna ek olarak fede- rasyonların, uluslararası başarıyı hedef alan uzun dönemli planlar yapması lazım. Dünya- da ülkenin adını duyurmak, insanlara bir öz- güven kazandırmak ve toplumda spora ilgiyi arttırmak için bu mutlaka yapılmalı. Biz he- nüz bunları gerçekleştirmekten çok uzağız, fe- derasyonlanmız, tanıştığımız nedenlerden do- layı bir türlü böyle yaklaşmayı benimseyeme- di. Ama bence bu başanlamayacak bir iş de- «jj. W^B^Sayın Göllü, ben Küba'da ilginç bir gözlem yaptım. örneğin bizim ölçülere göre ol- dukça mütevazı tesislerde dünyanın en iyilerı- ni yetiştirebiliyorlar. Acaba böylesine büyük şam- piyonlar yetiştirmek için başka özellikler mi gerekli? Demin de değindim Küba, milli takımların başansı için uzun dönemli bir plan içinde spor yaşamını düzenliyor. Bizde sporun en üst dü- zeyde yapıldığı milli takımlar için bile hiçbir zaman uzun dönemli plan yapılmadı, orta ve uzun dönemli hedefler belirlenmedi. Rizdeki altyapı, okulları kastediyorum, çok yetersiz. Halbuki esas spor yapılacak yer okullar olmalı, yetenekli çocuklar oralardan sivrilip gelmeli. ru mu, doğruysa kulüpler bu yükün altmdan nasıl kalkıyor? Türkiye'de bugün sözünü ettiğiniz rakamlar gerçektir, oyunculara bu paralar ödenmekte- dir. Bana göre bayan voleybolcularımıza öde- nen para onlann değerlerinin yani sportif dü- zeylerinin çok üzerindedir. Çabuk başarı sağ- lama ve reklam için bu paralar veriliyor ve fa- sit daire içinde oyunculann değeri sürekli ar- tıyor. Nitekim son 10 ya da 15 yıla baktığınız- da birçok kulübün bu masraflar karşısuıda bat- tığını ve alanı terk ettiğini görüyoruz. Sistemin tıkanmaması mümkün değil. ^BKBBPeki bu yüksek fiyatın olumlu yönü yok mu, aileler aman kızımız bu parayı kazan- sın diye çocuklannı daha yoğun bir biçimde voleybola itmiyor mu? Kuşkusuz bu tip aileler de vardır. Ama yük- sek fıyatlar bayan voleybolcu sayısııu arttırma- dı. Zaten Türkiye'de ancak birkaç büyük şehir- de spor yapılabiliyor, kesinlikle ülke çapında bir yaygmlık söz konusu değil. Kabul etmek ge- rekir ki klasik amatörlük ile de artık soruna yaklaşılamaz. Milli ligde oynayan bir sporcu her gün çahşma yapmak durumunda. Yani ça- lıştıncı ve oyuncu spora oldukça büyük bir za- man ayınyor. İyi beslenmek ve dinlenmek ge- rek. Bunun için de oyunculara, çalıştıncılara maddi olanak sağlamak gerek. Sanıyorum, bu- na kimsenin itirazı olamaz ama Türkiye'de kı- sa vadeli yaklaşım ve reklam hevesi ile ölçü ka- çırıldı ve sistem işleyemez hale geldi. Bugün Türkiye'de bayan voleyboluna ayrılan kaynak çok daha verimli bir biçimde kullanılabilir, hem sporcu sayısı hem dışarıda başan düzeyi önemli ölçüde arttınlabilir. Kaynak tahsisi ya- pan kurum yöneticilerinin bu gerçeği görmesi gerek. ^•••i&?>v/? Göllü siz otuzyıldır bu işin için- desiniz. Türk toplumu bayanlann spor yapma- sına nasıl bakıyor, artık toplum olarak bu ko- nuda daha uygar davranmaya başladığımızı söyleyebilir misiniz? Bu konuda tereddütlerim var. Bana yaban- cı meslektaşlanm hep şu soruyu sorar. Türki- ye'de oynanan bayanlar arası Avrupa kupası fi- nallerinde salonları hınca hmç dolduran seyir- ciler arasında neden bayanlann yok denecek kadar az olduğunu merak ederler. Tabii Avru- pa ülkelerinde oynanan maçlarda seyircilerin yarısı bayandır. Gerçekten bana göre de Tür- kiye'de bayanlann voleybol maçlan erkeklerin- kinden daha çok seyirci çekiyor. Ben buniın Spor, Türkiye'de dünyadaki uygulamalann aksine, okullarda değil kulüplerde r yapıhyor. Bu nedenle kulüplerr besleyen, destekleyen bir sistem oluşturmak gerek. Buna ek olarak federasyonların, uluslararası başanyı hedef alan uzun dönemli planlar yapması lazım. Biz henüz bunları gerçekleştirmekten çok uzağız. Cengiz Göliıi, Türkiye'de sporun kulüplerde yapıldığını, bu nedenle kulüpleri destekleyen bir sistem gerektiğini söylüyor.(Folograf: Banş BU) namak isteyenlerin sayısı çok hızlı bir artış gös- termişti. ••BM&7J7/I Göllü, uluslararası başarı top- lumun kendi kendine güvenini arttınyor, çağ- -daş^ünyada kcndisinin de bir ycri^lduğu duy- gusunu veriyor değil mi? Evet, kesinlikle. Özellikle Türk toplumu ev- rensel başanya susamış gözüküyor. Çağın in- sanı olmanın, başkalan karşısında eziklik duy- mamanın yolu her alanda herkes ile yanşabil- mek. Demin de değindim, spor bu yanşmanın sonucunun hemen matematiksel olarak alındığı alan. Başka alanlarda "dünyada kime karşı neredesinizin" sonucu bu kadar açık bir biçim- de ortaya çıkmıyor ya da çıkan sonuçlar genış toplumsal gruplar tarafından anlaşılamıyor. Ama sporda hemen bütün toplum sonucu kav- nyor veya bir güven duygusu ya da bir eziklik anlayışı gelişiveriyor. Şimdi bu noktada bence önemli bir sorun var. Genellikle denir ki uluslararası başarı için kendi içimize kapanalım, hanrlanalım ve sonra çıkıp başanyı elde edelim. Bu çok yanlış ve tu- tarsız bir bakıştır. Biz bir Avrupa toplumuyuz ve bir Avrupalı gibi yaşamak zorundayız. Eğer içimize kapanırsak parçası olduğumuz sistem- den kopmuş olunız. Aynca başanmn en önem- li faktörlerinden biri başarılı olanlar ile olabil- diğince sık yarışmaktır. Başarı için sporcunun deneyimi, becerisi ve dünyayı tanıması gerek- mektedir. Bir Avrupa toplumu kendi içine ka- panarak kendi kendini aldatma yoluna gitmez diye düşünüyorum. •••••£>ı önemli sorunun yönetim olduğun- dan söz ettiniz. Türkiye'de spor yönetimi çok eski bir yasa ile düzenlenmiş. Bu düzenleme fahri hizmet ve amatör spor anlayışına daya- nıyor. Halbuki hemen hemen her spor dalın- da bir profesyonellik oluştu. Oyuncular, ant- renörler, hatta hakemler bir ölçüde profesyo- nelleşti. Bu çağdaşlaşmak için belki de zorun- lu. Bu bir çelişki değil mi ve bu sistem yürür- lükte kaldıkça yönetim ve planlama sorunları nasıl çözülebilir? Siz de hatırlarsınız, bizim kuşaklar sporu amatör olarak yaptı. Çalıştırıcılar için de aynı durum vardı. Ama ister beğenelim ister beğen- meyelim artık değişik bir durum var. Sadece voleybol dalında işini kendine meslek edinmiş yüze yakın antrenör sayabilirim. Sporcular da bir taraftan öğrenimlerini sürdürüyorlar, ama küçümsenemeyecek maddi olanaklardan da ya- rarlanıyorlar. Şimdi bu Fıilen profesyonelleşmiş oyuncu ve antrenörleri yönlendirecek, gerekli organizasyon ve planı yapabilecek yönetici kad- roya bakıyorsunuz. Amatör ve uzman değil, si- yasi bağlantılanm kullanmayı ön plana alabi- liyor. Bu durumun büyük bir kopukluk ve tı- kanıklık yaratmaması mümkün değil. Bence fahri olarak yürütülen federasyon ya- pıları ile değinmeye calıştığım sorunların üs- tesinden gelmek olanaksız. Tabii bu sistemin politize olması da ayrı bir sorun. Şimdi fahri olarak görev yapan federasyon ne yapacak? 60 milyonluk toplumda o sporun gelişmesi için ge- rekli organizasyonu yapacak, antrenör, hakem yetişmesi için gerekli önlemleri alacak, bunla- rın dünya standartlarını tutturmasını sağlaya- cak, sürekli eğitim programlan uygulayacak ve spor dalında uluslararası başan amaçlannı be- lirleyip ona gören planlamaya girecek. Fahri olarak görev yapan ve uzman olmayan bir kad- ro bu yükün altından kalkabilir mi? Tekrar edi- yorum, Türkiye'nin sporda evrensel olarak ge- ri kalması esas olarak bu dar boğazdan kay- naklanıyor kamsındayım. i diğer ülkelerde yönetim sorunu nasıl çözü'lmüş, siz uygulamaları biliyor mu- sunuz? Okullarımızda doğru dürüst spor yapılmıyor. Zaman zaman bazı liselerimizin dünya şampi- yonu olduğu yazılıyor. Ben bunlan çok ciddi- ye almıyorum, toplumun dışarıdaki başan öz- lemi nedeni ile abartmalar yapılıyor. Ortaöğ- çagımn başHidaki AmerikanrTürk ya Rus çocuğu arasında zaten büyük bir fark yok. önemli olan o çocuğu yaptığı, yetenekli oldu- ğu dalda dünyanın en iyisi yapabilmek. Eskiden okullar ile kulüpler arasında daha sağlıklı ilişkiler vardı, okullardan beslenilme- ye çalışılıyordu. Şimdi bu tersine döndü, ku- lüplerde parlamaya başlayan genç ya da yıldız düzeyindeki sporcular belii liselerde toplana- rak dışanda başarı kazarulmaya çalışılıyor ama bu bir tür kendini aldatma oluyor. Birkaç branş dışında, dünyanın her yerinde spora başlama çağı 10-11 yaş, yani ortaöğretim. Ortaöğretim kurumlan sponın ana kaynağı olmalı. Ama hiç kimse Türkiye'de okullarda spor yapıldığını id- dia edemez. Altyapıyı kulüpler oluşturmak zo- runda kalıyor. Yani çöcukları alacaksınız, ai- leleri ile ilişki kuracaksınız, eğitirken bir taraf- tan da öğrenimleri ile meşgul olacaksınız. Her çalıştırdığınız 10 çocuktan yaklaşık ancak 2 ta- nesi en üst düzeyde şampiyonluk sporu yapa- cak kadar başarılı eıkacak. Görüyorsunuz bu çok zor ve zahmetli bir iş. Bu nedenle kulüplerimiz kolay yolu seçiyor, ül- kemizde giderek soysuzlaşan profesyonellik de bunu teşvik ediyor. Kulüpler uzun vadeli ve zahmetli yatırım yerine en iyi oyunculan bü- yük paralar ile bünyelerinde toplamaya yöne- liyor. Kulüplerin altyapı çalışmalannı ihmal et- meleri ile oyuncu sayısı azahyor ve sayılan aza- lan iyi oyunculann fiyatları hızla artıyor. Or- taya fasit bir daire çıkıyor ve giderek oyuncu- lara daha fazla ödemek zorunda kalan kulüp- ler dayanılmaz bir yük altında kalıyor. ^HK^MEfendim bugün milli ligde oynayan bir bayan voleybolcunun ortalama yıllık fiyatının 150-200 milyon lim olduğu söyleniyor. Bu doğ- ciddi bir toplumsal rahatsızlık belirtisi olduğu- nu düşünüyorum. Belki bayanlar arası maçla- ra okulların kız öğrencilerini topluca getirmek gibi önlemlere başvurmalı. Böylece seyirci ço- cuklar da spora daha fazla heves duyabilir. Gö- rüyorsunuz bütün sorunlann çözümü geliyor organizasyon ve yönetime dayanıyor. Efendim son yıllarda voleybolumuz- da bir de glasnost etkisi var, hemen hemen her takımda Sovyet sporcuları ve çalıştırıcıları var. Ben bir voleybol seyircisi olarak örneğin Ma- rina'yı izlemekten büyük bir keyif duyuyorum, ama bu glasnost sporcularının gerçekten bir katkı sağladığını düşünüyor musunuz? Ben kesinlikle yabancıoyuncuya karşı deği- lim, zaten Türkiye'de çok uzun zamandan be- ri yabancı oyuncu ve teknik adam kullamlıyor. Kaliteli yabancı oyuncu ile beraber ya da karşı karşıya oynamak bizim oyunculanmız için çok iyi bir eğitim oluyor, Avrupa kupalannda da- ha iyijn^cadelejilebiliyoruz ve seyir açısından üst düzeyde bir performans sağlanıyor. Sovyet sporculan ise bir rastlantı, eskiden yakınlığı ve makul maliyeti nedeni ile daha çok Bulgar oyuncu getirilirdi. Şimdi Bulgarlarla ülke ola- rak sorunlanmız olduğu için Sovyet sporcula- nna yöneldik, ama galiba yine ölçüyü kaçır- dık. Halbuki önümüzde bir de basketbol dene- yimi vardı. Basketbolda yabancı oyuncu çeşit- li sahtekârlıklara, kâğıt üzerinde alelacele va- tandaşlık vermeye yönelince, biliniyorsunuz bir dokuz artı bir kuralı getirildi. Şimdi voleybol- da da sahte evlilikler, uyduruk gerekçelerle Türk vatandaşı yapma gibi girişimler var. Bu- nu toplanıp, tartışıp bir düzene bağlamak ge- rek. Sahtekârlık, voleybolun, kulübün saygın- lığını zedeliyor. Sonra yabana oyuncu seçiminde dikkatli ol- mak gerek, yabancı oyuncu mutlak başarı sağ- lamıyor. Bakın play-off maçlarına altıncı ola- rak katılan Yeşilyurt takımında Çekoslovak milli takımımn oyuncusu oynuyor ya da play- off maçlarına katılma hakkı kazanamayan En- ka'da son olimpiyat şampiyonu olan Sovyet ta- kımından bir elemanın oynadığını hatırlamak gerek. Tabii bizim oyunculara göre çok daha iyi oyunculan çok daha ucuza getirebilmek de yabancı oyuncu furyasıru hızlandırıyor. Ama fiyatların böyle astronomik hale gelmesine de kolayı seçen kulüp yöneticileri yol açmıştı. Dünyaya açılmak diyorsak yabancılann Tür- kiye'de oynaması gerek, ama bunu soysuzlaş- tırmadan akılcı bir sistemle düzenlememiz la- zım. Bence bu düzenleme için de kulüplerin ve federasyon yetkililerinin bir araya gelmesi, ko- nuşarak, tartışarak bir düibn oluşturması yo- luna gidilmeli.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear