18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunyet Matbaacılık ^e Gazetecıltk Turk ^nonıra Şırken adına Nadir Nadı £ Gencl Yayın Mudtını Hcsmn Ccattl, Musssts* Muduru Eniac Ujaklıgü. Yazı Işlcrı Muduıu Ok» Gonmsın. 0 Haber Merkea Mudüru Yalçtn Bajvr, Sayfa Dıuenı Yûnetmcm Ali 4 a r 0 Temsılcıler ANKARA Ahmct Tm. IZMIR Hlkmtl Çcttaluyı. ADAN* k Polıtıka Cdal h t t e a « . Dij HaMrkr Lffu M n . Ekonomı Ct«I u Tvta*. Iş Smdıkı Şakna k H ı k.u ur trt Iscanbol Haberier K*Hd Kacak. Egılım Gtmn* Şajhs. Yurı Haberkn Nccriet DofaB. Spor Danışmanı *bd»lkjijir \ Dıtı l ı ı ı ı ı I m a Ça»»U*. Aru,rmi ŞaHa Mpn. Durflıne A t M U VSBCI 0 koortınaıcr A k x i konıhaa lılo fJtjl Eıkml f ) Muhaırt* Balnl kacr £ Butcr PUniamı S^jl O~ıabc*«tta # Rfklam AyK '<>'»• 9 E > Hnlya Afcyol 0 ldare H«s»ıa Gartr 0 lsict"w Oulef Çdlk 0 Btkgı Islcm Nltf laal £ PerVMiel S«*fi tayıtı Aunjju Ba>kan NaArNadı Ott» 4kbaL Valçm I f f . H n Cemmk HifcHCI Çetiaktyt. Oka* l f w Mımcn- llhaa Snîfln ** ftran. Cumhunytt MatbaaaJık *e GızeltLihk T \ Ş Turkocagı <~ad 39 41 Câgak>|lu H'M Isl PK 2 » Ittanfcui ftl 112 05 (H (20 hal>, Teta 2İ2« Fa« (II 126 60 ^ f Bunjlar \akan: Zıya Gokalp Blv inkıUp S No 19 4 Td m 11 4M" Tc CK 41344 Fa* 14) 133 05 65 Q I r n r H Z » BU 1152 S 2 3 Td- 13 12 30 TeıCT 12359 Fn (511.19 53 60 # VtaM. Inonıı Cad 119 t 1o I Kl I H 19 '" 52 (4 hat) Ttta 62I« F» rîl» 19 2" 1» TAKVİM: 9 ŞUBAT 1991 îmsak: 5.33 Guneş: 6 59 öğle: 12.23 Ikindj: 15.10 Akşam: 17.37 Yatsı: 18.57 Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'nde hocalararası sert kamplaşma okulu derinden sarsıyor Soyut sensin, fîgüratîf babandırLALEFİLOĞLU 108 yılhk Sanayi-i Nefise, yıl- lann Istanbul Deylet Güzel Sa- natlar Akademisi, bugünkü adıyla Mımar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, tari- hinde görülmedik bir sarsıntı yaşıyor. öğretim üyeleri sanatsaJ gö- rtiş aynlıklan nedeniyle iki ay- n kutba bölünürken öğrenciler bu 'kavga ortamından' olumsuz etkileniyorlar. Geleceğin sanat- çüan olarak yetışmekte olan öğ- rencilerin, Resim Bölümü'nün içinde bulunduğu duruma gös- terdikleri tepkiler hiç de hafif değil. öğrencüerdeki yaygın or- tak kanıyı şu sözlerle özetlemek miimkün: "bu, hocalarımızın soyut-figüratif tartışması değil yalnızca koltuk kavgası..." MSÜ Güzel Sanatlar Fakülte- si öğretim üyeleri arasındaki gö- rüş aynlıklan, "ilerici", "geJenekçi" yaklaşımlan daha önceki yıllarda da tartışmalara yol açmıştı. örneğin Çallı döneminde O Grubu'na ve Müstakiller'e dahil olan öğretim uyeleri, uygulanan eğitim yöntemlerini "modası geçmiş" diyerek eleştinniş ve atağa geçmişlerdi. 1980*11 yılla- ra geldiğimizde de Resim Bölü- mü'nde kıvilcımlanan tartışma- lar yine kendilerini "ilerici", "getenekçi" diye adlandıran ho- calann gruplaşmalanndan kay- naklanıyordu. Gelenekçi, yani fıgilratif eği- limli gnıbun, kendi görüşlerini 1988'de bir sergj broşüründe açıklamalanndan sonra gün yü- Soyirt-figüralif kavgasu Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde bir 'kavga' yaşanıyor. Hocalar görünürde iki kampa aynlmış gibiler: Soyut ve figüratif eğilimliler. Iki yıl önce bölümden ayrılan beş figüratif eğilimli hocanın geri dönmesine Anasanat Daiı Başkanı, soyut eğüimli özdemir j^Utan tepki gösterince ortahk karıştı. Hocalar birbirlerini 'ruh hastası' gibi deyimlerle suçluyor. _ t _ t ıHyor: MSÜ Rektörü Gündüz Gökçe, bu kavgamn 'aile içi' bir sorun olduğunu belirtirken şöyle diyor: Tek yönlü eğitim vermekle eleştiriliyorduk. Her türlü eğilim bulunsun, öğrenci istediğini secsin istedik. Bana göre tartışmada taraf olan arkadaşlar çok büyük değerlerdir." ALTAN — Böiüm direniyor. kavgası..." diyorlar. M. . MSÜ Resim Bölümü öğrencileri bu kavgadan olumsuz etkilendiklerini belirterek "Bizce bu sanattan çok, koltuk ERDOK — Figür hümanisttir. züne çıkan tartısmalar, hocala- n, birbirlerine hakaret eden ya- zılar yazmaya, panellerde, top- lantılarda düşmanca bakışmaya, birbirlerinin sanatını küçılmser demeçler venneye kadar göturü- yordu. Karşılıklı suçlamalar ho- caların birbirlerine "ruh ı" demelerine de yol açmıştı. tyi yıl sonra döntiş Anasanat Dalı Başkanlığını soyut resim eğilimli Prof. Özde- mir Altan'ın yaptığı dönemde fi- güratif eğilimli beş öğretim üye- sinin (Neşe Erdok, Ozer Kabaş, Kemal lskender, HUsnü Koldaş, Necdet Sekban) grafik bö- lumüne -kendi deyişleriyle- "kaçmalan", tartısmalara iki yıl- hk bir ara verdinnişti. Ancak bu isimlerin tekrar Re- sim Bolümü'ne dönmek ama- ayla 1990 hazuanında yaptıklan başvuruya idari kurulların ve rektörün olumlu yanıt vermesi, sönmekte olan bir yangını tek- rar canlandırdı. Degişikliğe göre Doç. Zekai Ormano, Doç. Asım Isler ve Doç. Şikrii Aysan ikinci gorev olarak verilen resim atölyesi ho- cahğından alınıp sadece uygula- ma atölyelennde (halı, gravür, serigrafi) görevlerine devam ede- ceklerdi. Bosalan yerlere de bö- lümden aynlınadan önce atölye- leri olmayan Prof. özer Kabaş ile Doç. Kemal lskender ve 2.S yıl önce atölye sahibi olan Prof. Neşe Erdok getirilecekti. Bu de- ğişiklikkr Anasanat Dalı Başka- nı özdemir Altan için "kabol edilmez"di. Rektör ne diyor? Görüslerine başvurduğumuz MSÜ Rektörü Prof. Gondüz Gökçe, Resim Bölümü'nden kendi istekleriyle ayrılan hoca- lann tekrar bölüme geçmelerini onaylamasının nedenlerini şöy- le açıklıyordu: "Dısandan çev- reler bizi tek yönlü resim eğiti- mi vermekle suçladı. 'Tekseslilik' eteştirisi dofnıydu. Isteriz ki Resim Böramü'nde her tiirlü efilim bulunsun. Öğrenci de istediti »törye>i secsin. Bu sa- natcüann kadrolan da Resim Bölnmü'ndeydi. Ancak Özde- mir AJtan, senatonun yonetim koruiunnn aldıfı karariara rağ- mea bn görev degisiklikleriııi aygutamamsLkta diretti. Aslında bn bir aile içi sorunudnr. Bana göre bu tarbşmada taraf olan bötttn arkadaşlar çok buyuk de- ğerlerdir." Bu kararlan kabul etmediği için disiplin yönetmeliğince Anasanat Dalı Başkanbğı göre- vinden alınan, ancak atölye ho- cahğı görevini sürdüren özde- mir Altan'a göre ise kendi istek- leriyle bölümden ayrılan öğre- tim üyelerinin tekrar bölüme dönmesiyle "çoksesl." olmanın imkânı yoktu. Altan, figüre değil, figürün ve sanatın bölüme dönen hocalar- ca ele alımş tarnna karşı oldu- ğunu belirtiyordu. Işte Altan'ın söyledikleri: "Sa- yın rektörün 'tekses' benzetme- si bölümdeki arkadaşlan epey- ce canlandırdı. Son 10-15 yıldır Türkiye'de 'çokseslüik', 'çokbo- yntlnluk', 'çokanlamlılık', derinlik' konulannı gnndemde tntan ben oldugum için bana daha da ilginç geldi bu benzet- me. Kendisinin demecinden çı- kan sonuç şu: Çoksesli efitinıe vannak için leksesli bir yargıy- la koca Resim Bölönrii'nun mot- lak çognnJuğnnnn görüşiınii hi- çe sayıp yakın çevresiyle bir tek- ses korosu kunıluyor. Konuyu sapürmayalım. Konn, kurelu- şandan bug#ne Güzel Sanatlar Akademisi'nin ismini en üst dü- zeyde temsil eden Resim Bölü- mü'nü eritip >ok etme, gücünn öldiırme çabalanna karşı boln- man direnmesidir." özdemir Altan, kendisine karşı açılan soruşturmayla ilgi- li başından geçen olayı da şöyle aktarıyor: "Beni soruştnrmava çağırdılar. Gittim, bir de ne go- reyim. Soruşturmayı yapanlar da bu iste taraf otan yönetimden Dekan Sadi Diren ile yardımcı- sı Devrim Erbil değil mi? Yani suclayan da kadı, yargılayan da. Şaşkınlıgım geçtikten sonra kii- çük fotoğraf maldnemi çıkar- dım ve bu anı görüntüledim. Soyut vefigüratif eğilimlisanatçılar birbirlerini çağdaş resmi ve sanatı anlamamakla suçluyorlar Tuvalden dergilere sıçrayan tartışma Soyut çizginin temsilcisi Özdemir Altan karşıt grup için şöyle diyordu: "Sözkonusu grup yıllardır eğitim karşısında sorun olan, ancak kurum dışına ve koskoca Türk resmine bir türlü uzanamayan ilginç kapalı bir devredir." 70'li yıllardan sonra figüratif sanatın dünyada tekrar hâkim olduğunu belirten Neşe Erdok grubunun görüşü de şöyleydi:"Figür; mizahtan drama, gerçekçilikten gerçeküstücülüğe uzanan hümanist bir sanat dilidir!' Figüratif eğilimli olan bir grup, 1988 yılının nisan ayında Kayaalp Sanat Galerisi'nde aç- tıkİan serginin broşüründe sanat görüşlerini yansıtan bir açıkla- ma yayımladı. Neşe Erdok, özer Kabaş, Kemal tskender, Nedret Sekban ve Hüsnü Kol- daş'ın yapıtlarmın bulunduğu serginin broşüründe şu satırla- ra yer verilmişti. "Bütün dünyadaki temd dö- nüşüjnlerüı aksine Türkiye'de resim nteraklılan, amatörier ve akadeaıik *sağlama' olarak anı- lan çevreler. 1%0'larda çoktan tükendiği bilinen şöyle bir dü- şünceyle koşullandırilmıştınRe- sim ne yapacağını bilmezse figü- ratif ve doğalcıdır. Bunu aşabi- lirse soyut, daha da ileri giderse minimalist ya da kavramsal olur!' 1970lerden sonra figüratif efilintin dünyada tekrar hâkim olduğunu belirten sanatçılar şunlan da ekkmişlerdi: "Figür, mizahtan drama, gerçekçilikten gerçeknstücühige kadar uzanan hümanist bir sanat dilidir." Bu açıklamadan sonra Milliyet ga- zetesinde çıkan "YMIİ ünlü res- sam, amacsız yeniliğe savaş actı" (12 Nisan 1988) ve "Figürcülere sert tepki" (14 Nisan 1988) baş- lıkü yazılarda soyut ve minima- list eğilim taşıyan sanatçı-öğre- tim üyeleri ile figüratif eğilim ta- Özdemir Altan'ın ilk çalışmalanndan 'Sinek Kralının Oglu' (1967). Neşe Erdok'un Adnan Ekşigil'in portresi' adta yapıtı (1979). şıyan sanatçı-öğretim üyeleri karşı karşıya geldiler. Kapalı devre 14 nisan tarihli haberde Özde- mir Altan tepkisini şöyle dile ge- tirmişti: "Söz konusu grup >ıl- lardır eğitim karşısında sorun olan, ancak kurum dışına ve koskoca Türk resmine bir türlü uzanamayan ilginç, kapalı bir devredir» " Aynı haberde figüratif eğilim- li Kemal tskender şu sonıyu yö- neltiyordu: "Özdemir Altan, re- sfanlerine baküğı ABD sanat dergilerinden esinlenerek 1970lerden b« yana 5-6 kez de- ğistinligi üsİHbuyta mı kendi de- yimiyle 'koskoca Türk resmine' girmiş ya da ulnslararaa çevre- ye girerek kapalı devre olmak- tan kurtulmuş?" Grubun aynhşı Soyut-fıgüratif tartışması der- gilere de sıçramıştı. MSÜ resim atölyelerini paylaşan öğretim üyeleri arasında süren bu tartış- ma zaten var olan görüş ayrılık- lannı bütün açık seçikliğiyle or- taya koymuştu. Resim bölü- münde atölyesi olan Neşe Erdok ile öğretim üyeleri Özer Kabaş, Kemal lskender, Hüsnü Koldaş ve Nedret Sekban, rektörluğe başvurarak grafik bölumüne geçmek istemişler ve istekleri rektörlükçe kabul görmuştü. 1988 kasımmda grafik bölu- müne atanan hocalar, 1990 ha- zirarunda bu kez resim bölümü- ne dönmek amaayla rektörluğe başvurdular. O günlerde halen ana sanat dalı başkanlığını yü- rüten özdemir Altan, bu başvn- rudan hemen sonra "Resim bö- lümünde bu öğretim elemanla- nna ihtiyaç yoktur" şeklindeki görüşlerini rektörluğe iletti. Bu tepkiden sonra rektörluk konuyu senato ve yönetim ku- ruluna göturdü. Asünda Rektör Gündüz Gökçe, 2547 sayılı ka- nunun 13/b-4 maddesine daya- narak atamaları doğrudan yap- ma yetkisine sahipti. Gündüz Gökçe, "demokratik bir yakla- şımı benimsediği için" bu kara- n doğrudan almadığını belirti- yordu. özdemır Altan ise duru- mu "Rektör, bu sorumluluğu tek başına üstlenmekten kaçmdı" diyerek yonımluyordu. Atamalar idari kurullar ve rektörlükçe onaylandıktan son- ra da özdemir Altan'ın tavn de- ğişmiyor, yürütmeyi durdurma kararı almak üzere idare mah- kemesine başvuruyordu. Altan, 'idari koruüann karaıiannı uygulamadtg]" gerekçesiyle De- kan Sadi Diren tarafından disip- lin yönetmelığinin 7-b maddesi uyannca anasanat dalı başkan- lığı görevinden alıntrken Prof. Neşe Erdok, Prof. özer Kabaş ve Doç. Kemal tskender rektör- lükçe kendilerine verilen atölye- lerinde, Doç. Hüsnü Koldaş ve araştırma görevlisi Nedret Sek- ban da yine resim bölümü öğ- retim üyesi olarak görevlerine başüyordu. Daha sonra rektör bn sonıştur- ma için bolum dışından profe- sörler verdi. Bence bu olay 100 yülık Resim Bölümü'nün tarihi- ne gececektir." Kısa bir süre önce Dekan Yar- dımcılığı görevine atanan Prof. Devrim Erbil ise adı geçen ho- calann bölüme dönmeleriyle bırlikte Akademi'de "gercek sa- nat egitimi"nin verileceğini id- dia ediyor. 1988'de Akademi'nin Resim Bölümü Başkanlığını yapan, iki yıl Yıldız Üniversitesi'nde çalış- tıktan sonra şu anki görevine atanan Erbil'e göre geçen 2.5 yıl içinde öğrenciler temel bilgiler- den bile yoksun bırakılmış, he- nüz ikinci sınıfta okuyan öğren- cilere "kavramsal sanat" eğıtımi verilmişti. Baskı sonucu Devrim Erbil görüşlerini şöyle dile getiriyordu: "Bu hocalann Grafik Bolümü'ne geçmeleri kendilerine uygulanan baslula- nn doğal bir sonucuydu. Sonra da asli görevlerine dönme eğili- mi başladı. İstekleri çok haklıy- dı. Prof. Özdemir Altan, 27 öğ- retim elemanından oluşan Re- sfan Bötümü kadrosunııa bir bö- lümüni etkflemeye çahşarak ya- salara aykın olarak gerçekJeştir- digi 'ders engelleme 1 , 'zabıt tut- ma', 'toplu halde atölye basma' gibi eylemlerle Prof. Neşe Er- dok, Prof. özer Kabaş ve Doç. Kemal tskender'e açıkça müda- hale ederek eğitim ve öğretimin aksamasına neden oldu." Atölyelerde 2.5 yıl resim ho- cahğı yapan öğretim üyeleri ise Devrim Erbil'in "temel bilgiler, akademik eğitim verilmiyordu" eleştirilerine karşüık "Bizim her atolyemizde modeUe çalışıldı ve temd uygulamalar öğrencikrin önüne konnldu. Geleneksel sa- nata saygıhyız ve çağdaş sanatın da bu Akademi'de betirli bir yer alması için uğraşıyoruz. Çünkü 1990'lann Akademisiviz. Çok- seslilik gerçek anfaunda bu sekil- de olur. Biz hiçbir şeyi empoze etmeyiz. 'Soyut yap', 'fıgüratif yarf demeyiz. Asıl olan 'iyi' re- sim yapmalandır. Bizim görevi- miz öğrencileri fethetmektir" di- yorlar. Tartışmah karar Devlet memuru statusünde oldukları için isimlerinin açık- lanmasını istemeyen hocalar, 2.5 yılda gösterdikleri basannın yurtiçi ve yurtdışında açılan öğ- renci sergileriyle (Kassel ve Pa- ris'teki güzel sanatlar okulları, Istanbul Derimod Kültür Mer- kezi, Emlak Bankası Sanat Ga- lerisi, Basın Müzesi...) kanıtlan- dığım belirtiyorlar. Bu gnıbun göruşleri özetle şöyle: "2.5 yıl önce bölümden ayn- lan hocalar kendi istekleriyle a>- nlmışlardır. Gerekçesiz gitmiş- lerdir ve gerekçesiz dönmeleri söz konusudnr. Gittikkri Grafik Bölümü'nde Neşe Erdok ve özer Kabaş profesör, Hüsnü Koldaş doçent olduktan sonra tekrar bölüme geçmek istemiş- lerdir. Diğer bir nokta, rektör- lüğün yetkisi oldugu halde bu- nu kullanmadığı ve sorumlulu- ğu senato, yünitme knrulu gibi organlara bıraktığıdır. Neden? Sonra Resim Bölümü kurulu bu kişilere ihtiyaç duymadıgını bil- dirdiği halde bu kişiler tepeden inme kararia bolume iade edil- dikr. Senatonun akbgı karar da tardşmalıdır. Çünkü konuyu se- natoya rektörün kendisi götür- müştür. Boyle olunca senatonun tarafsız olması mumkün değil- dir. Biz işte bu yüzden İdare Mahkemesi'ne başvurduk." Asıl kıyamet Aynı gruba, öğrencilerin bu çekişmelerden ne ölcüde etkilen- diğini sorduğumuzda ise aldığı- mız yanıt şu oldu: "Bu değişik- liğe karar verilirken 'Eğitim bö- lunmesın, bıraz bekleyin' dedik. Ama onlar yangından mal ka- çınr gibi biz daha sınavlan biti- remeden atölyeleri almaya kalk- tılar. Smavlann bir bölümünü öğrencileri hiç tanunayan kisfler yapti. Verilecek notiar ne ölcü- de gecerU otabiür. öğrenciler, onlann isteklerini veremejecek- leri için basansu sayüacaklardır. Asd sorun ise diploma sınavla- nnda çıkacak. Kıyamet o zaman kopacaga benziyor." Hava ldrliliği için uyan • tstanbul Haber Servisi — Büyükşehir Belediyesi hava kirliliğini önlemek amacıyla bir duyuru yaparak konut ısıtmasında yakıtlann bilinçli kullanılmasını istedi. Hava kirlenmesini, büyük oranda konutlarda ısıtmada kullanılan yakıtların bilinçsiz ve gelişiguzel yakılmasına bağlayan Büyükşehir Belediyesi şu uyarılarda bulundu: "Isıtma alanı üç bin metrekareden fazla olan mevcut binalara sulu baca gazı antma cihazı takılacaktır. Merkezi ısıtma tesisatı bulunan tum binalarda ehliyetli kaloriferci ile kalorifer dairelerinde yönetici adına düzenlenmiş onayh teftiş defteri bulundurulacak. Şişli, Beşiktaş, Fatih, Eminönu, Zeytinburnu, Eyüp ve Gaziosmanpaşa ilçelerinde soba ve kaloriferler, sabahları 07.00 ile 07.30, ötekı ilçelerde 06.00 ile 06.30 saatleri arasında yakılacak. öğleden sonra ise tum binalarda kalorifer ve sobalar 14.00 ile 15.00 saatleri arasında ikinci kez ateşlenecek. Yağ yakan araçlar sefere çıkanlmayacak!' Afrodisias kazıiarı • ANKARA (AA)— Prof. Dr. Kenan Erim'in yaklaşık 30 yılını verdiği ünlu antik kent Afrodisias'ın kan çahşmalarına "yayın" ve "restorasyon" ağırlıkh olarak devam edilecek. Kan ekibinin başkanlığını ise New York Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Roland Schmidt yurutecek. Arkeoloji alamnda dunya çapında ünlü Türk bilim adamı Prof. Dr. Kenan Erim'in geçen yıl kasım ayında ölümünden sonra gündeme gelen "Afrodisias kazısını kim surdürecek" sorusu, Prof. Erim'in uzun yıllar görev yaptığı New York Universitesi'nden gelen teklifle cevabını buldu. Yaşamın ve bereketin simgesi, aşk ve güzellik tannçası Afrodit'in adına kurulan kentlerin en ünlüsu olan Afrodisias'ın kazı başkanlığına, Prof. Schmidt talip oldu. PTOden uyarı: Falcıya kanma! • ANTALYA (AA)— Uluslararası bilgi bankalannın verdikleri yıldız falı ve kehanetlerle ilgili bilgilerin geldiği teleks aboneleri, PTTnin yüklü faturası konusunda uyarıldı. PTT Antalya Başmudürluğu'nden teleks abonelerine yapılan açıklamada, uluslararası bilgi bankalarının teleksler vasıtasıyla verdikleri enformasyon hizmetine dikkat çekildi ve bazı abonelerin "hizmetimiz ücretsizdir" sloganına kanıp bu servisleri aradıklan, ardından, PTT'nin yüklü faturası ile karşılaştıkları bildirildi. Sağlık taraması • ISTANBUL (AA) — Fatih Belediyesi'nin gezici sağlık taraması otobusüyle ilçede geçen ay 2 bin 185 kışı muayeneden geçirildi. Fatih Belediye Başkanı Dr. Yusuf Günaydın'ın da zaman zaman katıldığı taramalardan yararlanmak isteyen hastalar uzun kuyruklar oluşturuyor. İki doktor ve iki hemşire, sabah saat 10.00'da başlayan ve iki saat suren çalışmalarda, her gün yaklaşık 100 kişiyi muayeneden geçiriyorlar. Gunaydın, 200 milyon lıraya mal olan tarama otobüsunde ayda 3 bin kişiyi muayene etmek için çalıştıklarını kaydetti. Otobuste çocuk, dahiliye, kalp, ayakta tedavi, tansiyon, sağlık danışma ile acil vakalara müdahale ediliyor. Öğrenciler:Bizans entrikası gibiÜlkemizin en köklü sanat okulu olan MSÜ Guzel Sanat- lar Fakültesi'nde (kuruluş 1883/ Osman Hamdı Bey) oluşan ve âdeta "kan davası"na dönüşen çekişmelerden öğrenciler ne öl- çüde etkilenmişti? Görüştüğümüz okul yönetici- leri ve kimi öğretim üyeleri, öğ- rencileri bu konudan mümkün olduğu kadar uzak tuttuklarını iddia etseler de aslında olan bi- ten her şey öncelikle öğrencile- re yansıyordu. İsimlerinin açıklanmasını is- temeyen son sınıf öğrencileri ki- mi konularda birbirlerinden ay- rı görüşler taşıyorlar, ancak or- tak bir noktada birleşebiliyor- lardı: Okullarında yaşanan olaylan "Bizans entrikalan"na benzeten ve konuya büyük bir duyarlılıkla yaklaşan öğrenciler, "Hocalar eğitimi nnutup kendi dertlerine düştüler" dıyorlardı. Tartısmalar konnsunda kafa yoran öğrencilerden biri tepki- sini şöyle dile getiriyordu: "Ben bir süre Neşe Erdok atölyesin- de çaüstım. Onnn, atölyeden aynlıp grafik bölumüne geçme- sine çok üzühnüştük. O dönem- de karşı grubun baslusım gör- müş olsalar bile her şeye göğüs gerip bizimle eğitimi sürdürme- Uydiler. Bölümden kendi istekleriyle ay- nlan hocalan sorumluluktan çok uzak buluyonun..." Aynı öğrenci "tekseslilik", "çoksesliUk" konusunda da şunlan söylüyor: "Bence 2.5 yıl önce atölyelerde farkta çizgiler vardı. Bazı hocalar aynldıktan sonra 'çağdaş' (!) dediğimiz an- layış hâkim oldu. Atölyetere ba- kıyorsunuz hepsi birbirine ben- ziyor. Çünkü Özdemir Altan kendine yakın olan kişileri etra- fında toplaınıştı. Şimdi giden hocalar dönüyor ama durum daha mı iyi olacak?" Yine son sınıfta okuyan bir kız öğrenci ise atölye hocasın- dan aynlmanm üzüntüsünü ya- şıyor: "Ben iyi bir eğitim aldı- ğuna iaanıyorum" diyor ve ek- liyor- "Hocamı kaybetmek iste- miyonun". Öğrenciler, işin en acı tarafı- nın "iki hoca arasmda kaimak" olduğunu vurguluyorlar. Anlat- tıkları olay gerçekten ilginç: "Hocalarımız gözümüzün önünde Urttşıyoriar ve taraf ol- mamızı beküyorlar. Düşünseni- ze sınıfta sınav olmayı beküyo- ruz ve aynı saatte iki ayn hoca gelip 'Benim sınavıma gireceksin' diyor."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear