18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 ARALIK 1991 BELKI MURAT BELGE 1992ye girerken, Türkiye, 12 Eylül 1980'den beri içinde ya- şadığı karanlık dönemden nihayet sıyrılma imkânını elde ede- bitir. 12 Eylül Türkiye'nin başına çok dert getirdi; ama "12 Eylül müdahalesı"nın kendisı, zaten yığılmış ve büyümüş birtakım sorunlara karşı bir "çözüm" olmak üzere gerçekleştirilmişti. Olabilecek "çözüm"lerin en kötüsü olduğu için o yığılmış sorunlan hiç hafifletmediği gibi, onlann üstüne yeni bir yı- ğın daha ekledi. Onun için, şimdi 12 Eylül'ün toplumun sırtı- na yüklediği kamburları temizleme çabası, basit bir "restorasyon" olmamalıdır ve olamaz. örnek vermek gere- kirse, sözgelişi YÖK uygulaması üniversıtelerde büyük tah- ribat yapmıştır. Ama YOK'ten önce de Türkiye'de yüksek öğ- renim kötüydü, nfteliksizdi, sorunluydu. Şimdi YÖK'ü orta- dan kaldınp eski döneme dönmek bu nedenle bir çözüm olamaz. 12 Eylül, eli sopalı mantığıyla, Kürt sorununu içinden çı- kılmaz bir hale getirdi; ama Türkiye devletinin Kürt yurttaş- ları karştsındaki tutumu 12 Eylül öncesinde de onaylanır bir tutum değildi. Kısacası, 12 Eylül hiç olmamış olsa dahi Tür- kiye'nin yeterince sorunu vardı ve bunlar şimdi 12 Eyiül'le de ağırtaşmış olarak devam ediyor. Bu sorunların büyük bir ktsmının çözümü maddi imkân- larla yakından ilgilidir. Bu imkanlarm kısrtlılığı nedeniyie çö- zümler de ister istemez gecikecek, zamana yayılacaktır. En başta, ekonomik dertlerin kısa sürede ortadan kaldırılması- nı herhalde bekleyemeyiz. Eğitim bence en önemli konu ve tam bir keşmekeş için- de. Ama burada sağlanacak kayda değer herhangi bir iyi- leşme, sözkonusu maddi imkânlara bağlı olduğu için, gene zaman alacaktır. Sağiık ve başka birçok önemli sorun üstüne aynı şeyleri söyleyebiliriz. Gelgelelim, Türkiye, maddi imkânları kısıtlı ol- sa da büsbütün çaresiz bir ülke değıldir; sahip olduğu po- tansiyelleri akılcı bir biçimde değerlendirerek bütün bu alan- larda önemli iyileşmeler sağlayabilir. Ama bütün bunlardan daha önemli bir değişim var ki bu öyle para, ekonomik refah, maddi imkân gerektirmiyor: Bir 'zihniyet devrimi' di- « - Ü ^ — — — . ^ ^ ^ _ _ yebilirız buna. Baskı- 12 EyiÜI'ÜII toplUfflUn cı devlet geleneği, -,•#«--aı,ı«j|*ı onun topiumun bütün sırana yuKieıııgı katlanna, kurumlarına kaffltNlfian temİZİeflte yerleştırdığı otorıte ta- . . . . . . pınması, merkeziyet- Ç3D3SI, D3SI1011 çiiik tutkusu, resmiyet "restnrasvnn" merakı, kısacası, , «»»w»ı»fwıı Türkiye de yaşayan olmamaiıdır we olamaz. herkesin kromozom- ^™™""""~"^^^^^™^~ larına sinmiş, içine işlemiş bu genel karakter artık de- ğişmelidir. Bu "zihniyet devnmi"nin gerçekleşmesi paraya pula bağ- lı değıl. Türkiye'de yaşamış olmak, yaparken biraz düşünmüş olmak yetiyor bu devrimi başarma çabasına girmeye. Hattâ 12 Eylül'ün kendisi de bu bağlamda olumlu bir kat- kı olarak değerlendirilebilir. Çünkü, toplumu yoğurmuş ve kendi ideal imgesine göre biçimlendirmış olan o baskıcı, te- peden inmeci, otorıter gelenek, 12 Eylül döneminde ve o ge- leneğın somut temsilcilerinin kişiliğinde, kendı kendinin ka- rikatürü oldu ve kendi kendinin farsını oynadı. Bu otoriter geleneğin yarattığı kutsallıklann, tartışılmazlık- lann aslında ne olduğunu yeterince sergiledi. Koca Meclis salonunda, birisı devlet başkanı olmak üzere beş generalin oturduğunu ve başbakan tayin ettikleri bir amiralin kendile- rine okuduğu hükümet programını el kaldınp onayladıkları- nı televizyonda seyretmiştik. Bu sahne hepımize, bir biçimde, "Biz neymişiz ve hâlâ da neyiz ki böyie gerçeküstü bir olay burada yaşanabHiyor?" sc- rusunu sordurmuş olmalı. 12 Eylül, o kötü otorite geleneğinin her türtü özelltğini fars- laştırarak gözümüze gözümüze soktu. Onun için bugün, 1992'ye girmek üzereyken, 12 Eylül'ü yaşamış olmak, sözü- nü ettigim "zihniyet devrimi"ni gerçekteştirmemiz için bu an- lamda bir kazançtır. Bu devrimin içehği öyle karmaşık bir sey değil. Oldukça düz, sade, dünyanın çeşitli yerlerinde oldukça iyi bilinen bir dizi kavram: Demokrasi, insan hakiarı, düşünce özgüriüğü v.b. Yukarıda söylediğim gibi bunların gerçekleşmesi öyle pa- ra pul, maddi imkân da gerektirmiyor. Tersine, toplumu bir yıöjn fuzuli masraftan da kurtanr. Obür sorunlarımıza yeterli, doyurucu çözümler bulunma- sı için sabırla bekleyebiliriz. Yeter ki yukarıda saydığım kav- ramlara saygı duyulan bir toplumda yaşadığımızı bilelim. Ye- ter ki bütün sorunlann çözümünde bizim düşüncemizin de bir payı olacağına inanalım. İnsana değer verılen bir toplumda, sıkıntılarar katlanmak kolaylaşır, ama insana değer verildığini yaşayarak anlama- mız gerekiyor. Yapılacak en önemli devrım bu; tarihin şu aşa- masında ve bu yapılabilir bir devrim. ARKADAŞIMIZ DOSTUMUZ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesı öğretim üyelerinden, arkeolog Prof. Dr. UĞUR SİLİSTRELİ'yi kaybetmis bulunuyoruz. Üzüntümüz sonsuzdur. Kederli ailesine ve Türk bilim dünyasına başsa&üğı dileriz. DTCF ÖĞRETİM ÜYELERİ VEFAT VE BAŞSAĞLJĞI Şirketimizin uzun yıllar genel müdür yardımcüığını yapmış bulunan Sayın Bahattin Akman'ın muhterem valideleri AZMEAKMAN 1 Aralık 1991 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine başsağhğı ve sabır dileriz. GAMEDA LTD. ŞTÎ. Cumhuriyet Kitap Kulübü Bandırma Temsilciliği OZAN SANATEVİ OKURA DESTEK KAMPANYASI KİTAPTA %25 ve %40'a KADAR BÜYÜK İNDİRİM 31 ARALIK'A KADAR OZAN SANATEVİ, Mûlkü Bey Işhanı, Kat: 1 Bandırma Tel.: 36770 Multipl Skleroz (MS) hastalığı ile yaşam bir savaştır. Bize katılın. P.K. 134 34432 Sirkeci Istanbul Destek ve yardımlarınız için Hsp. No: 30440-503522 Sirkeci-tST. Demokrasi ve Kişilik Demokrasinin en başta gelen özelliği, farklıhklan uzlaştırmayı bilmektir. Her toplumda çıkarlar arasındaki çatışmanın kaçmılmazlığı, fakat aynı zamanda tüm çıkarlann tatminedilmesinin olanaksızlığı, uzlaşmayı zaten vazgeçilmez doğal bir çare kılar. Prof. Dr. ALİ YAŞAR SARIBAY Uludağ Üniversitesi Türk siyasal hayatı, 20 Ekim 1991 genel se- çimlerinden sonra yeni bir sürece gırdi. Bu süreçte demokrasinın şenişlemesı ve pekişme- si her toplum kesiminın beklentisini oluştur- maktadır. Bununla beraber Türkiye'de işler bir demokrasiye kavuşmak, sadece demokra- tik kurum ve kurallan yerleştirmekle gerçekle- şebilir gibi yaygm bir kanı var. Oysa diğer tûm siyasal rejimler gibi demok- rasi de ne bireylerden ayn varolabilir ne de insan dinamiznli olmadan işlev görebilir. Do- layısıyla bir toplumda demokrasinin işlerliği- nin, sadece kurumlara ve yasal düzenlemelere değıl, o toplum bireylerinin kişilik özelliklen- nin demokrasiyle bağdaşırlık derecesine de bağlı olduğu unutulmamalıdır. Bu yazıda, kısaca hangı kişilik özeiiiklennin demokrasinin sağlıkh işlemesine katkıda bu- lunabileceği üzennde duracağını. "Kişilik"ten kastedilen, bir bireyin hayat tarzını karakteri- ze eden, duşünceleri ve duygulan dahil belirli davranış kalıplandır. Hemen vurgulamak ge- rekir ki kişilik bir şahsın sadece kişisel özellık- lerinin toplamı değildir. Bundan daha çok karmaşık nitelikte bir yapı veya sistemdir kişi- lik. Böyle bir sistemin bütünleyici parçalan olarak ınançlan, ideolojileri, değerlen, tutum- lan, gûdûleri, duygulan ve huylan belirtebıli- nz. Öte yandan kişiliğin gelişmesinin, yapısmır ve işlevlerinin toplumsarçevre tarafından etki- lenebileceğini kabul ettiğimiz kadar; aynı zamanda kişiliğin de toplumsal çevrenin geli- şimini, yapısını ve işlevlerini etkileyebileceğıru kabul ediyoruz. Bu noktâdan hareketle. de- mokratik bir toplumun gelişimi için demokrat bir kişilik ne kadar gerekliyse tersi de o kadar gerekîidir diyebiliriz. '•Deinokratik toplum"- dan ise yurttaşlık ilkesine dayalı partiler, temsilciler ve çıkar örgütleri aracıhğıyla yöne- time kaülmanın mümkün olduğu; bu yönetı- min yurttaşlara karşı sonımlu ve duyarlı olduğu bir toplumu anhyoruz. Demokratik bir toplumla demokrat bir kişi- lik arasındaki bağlantının önemını vurgula- mak bakırrundan psikoloji literatürûne geçmış bir deneyi burada aktarmak yararlı olabilir: Araştırmacılar, fareleri iki kümeye ayınnışlar ve onlan hareket ve oyun özgûrlüğü bakımın- dan zengjaleştirilmiş ve kBidanmış çevrelere yerleştinnişlerdır. Bırinci kümedeküer, özgür- ce hareket edebüecekleri ve birbiriyle oynaya- bilecekleri büyük bir kafese bırakılmışlar; ktsıtlanmtş hayvanlar ise tek tek küçük yalıt- ma kafeslennde büyütülmüşlerdir. Daha sonra ilk kümedeki farelerin vücut ağırlıklan ıkinci kümedekilennkinden daha az olmakla beraber, ilk kümedeki farelerde gri beyin zan maddesinin daha kalın olduğu saptanmış; ay- nı zamanda birincı kümedeki hayvanlann daha özgûr hareketli ve kişilikli davrandıklan gözlenmiştir. Bu sonuç, insan toplumu açısından yorum- landığında herhalde insanın kendini ifade etme konusunda sahip olduğu özgürlük düzeninin olumlu çevresel faktör olarak önemini daha somut kılar. Bununla beraber ancak gelişmiş bir kişiliğin olumlu bir çevreye gereksinme du- yacağını, dolayısıyla bunu yaratmaya gırişe- cegini de unutmamak gerekir. Bir başka ifadeyle bir toplumda demokrat kişıük özel- likleri ne kadar çok köklesmiş olursa demok- ratik bir topluma karşı olan duyarlıhk da o kadar fazla olur. Bu noktada, demokrat kişilik özeiiiklennin neler olduğu konusu gündeme gelmiş bulunu- yor. tlgili çalışmalara başvurduğumuzda (*), demokrat kişilik özelliklenni aşagıdakı nokta- larda toplamamız mümkündür: * Inisiyattf sahibi olmak: Demokrasi. her şeyden önce toplumsal ve siyasal meselelerde aktif bir konum edinmeyi gerektirir. Çevresin- de olup bitenlere karşı duyarh olan insan, aktif olrna duygusuna sahip olduğu oranda inisiyatif kullanmaya yönelir. * Mütekabiliyet esasına inanmak: Demokra- si farklı tercıhleri esas aldığından, belki diğer rejimlerden daha çok işbirlığine ihtıyaç göste- rir. Bu da zorunlu olarak bireyin karşısındaki kişinin perspektifıni anlayabılme yetisı göster- mesine bağhdır. Vanılabilirlik * Yanılabiliriik: Eğer demokraside farklı tercihler esas. ise mutlak doğru olmadığına da- ir bir anlayışın itibar görmesi gerekir ki bunun içinde istisnasız her fıkrin yanılgıya düşebile- ceğini kabul etmek kaçınılmazdır. * Deneyselci zihniyet sahibi olmak: Birey ya- nılabileceğını kabul ediyorsa, bunun doğal sonucu yeni kanıtlann ışığında inançlannı. görüş ve fikirlenni değıştirme iradesini göste- rebilmesidir. Aksi takdirde sahip olduğu ınanç, görüş ve fikirler dogmaya dönüşür kı bu da mutlakçılığa ve yanılmazlığa yol açarak de- mokrasiyi olumsuz etkiler. * Eleştirel olmak:Yeni kanıtlar ortaya koya- bilmenin veya bunlara itibar etmenin önkoşu- lu, mevcut olanlara eleştirel açıdan bakabil- mektir. Demokrat kişi, toplumu kim yoneürse yönetsin onun söyleminı ve eylemini her an sorgulamaya hazır kişidir ve bunda "bız"- "onlar" aynmı yapmaz. * Esnek ve acık nkirli olmak: Eleştirel bir tu- tum, ölçüsü ve nitehği ne olursa olsun, toplum hayatındaki değışmelere açık olmayı, bunlan doğal karşıiamayı beraberinde getirir. Şüphe- siz DU, değişim için varolan rasyonei ve nesnel sebepleri ınkâr eden irrasyonel ve öznel tutu- culuğa karşı çıkmayı icerir. * Czlaşmacı olmak: Demokrasinin en başta gelen özelliği, farklıhklan uzlaşürmayı bil- mektir. Her toplumda çıkarlar arasındaki çatışmanın kaçmılmazlığı, fakat aynı zaman- da tüm çıkarlann tatmin edilmesinin olanak- sızlığı. uzlaşmayı zaten vazgeçilmez doğal bir çare kılar. Hoşgörü * Hoşgörûlü ohnak: Uzlaşmanın öbür yüzü hoşgörudür. Düşüncelerde, değerlerde ve davra- nışlarda aykınlığı olağan karşılayabılmek, hoşgörûlü ohnanın bir göstergesıdir. Tersi, uz- laşmayı olanaksız kıldığı kadar işbirüği için gereklı zemini de ortadan kaldınr. * GBven ve sonunlulnk duvma: lşbirliğini mümkün kılan bir diğer önemli faktör, yurt- taşlann birbirlerine güven duymalan ve so- rumluluk gösterebilmeleridir. Şüphesiz, bu güven ve sorumluluk duygusu, başta yurttaş- lann kendı kendılerini kolektif yönetmelerine ılişkin olmalıdır. Güvensizlik ve sorumsuzluk ise özellikle siyasal kriz anlannda yurttaşlann karar alma ve yönetmede olağandışı otorite arayışlanna yol açar. Bu özellikler, hiç şüphesiz demokrat kişinin bir evliya olduğu anlamını icermemektedir. öte yandan, demokratik bir toplumun yaratıl- masını da tek başına kişilik faktörüne bağla- mayı anlatmamaktadır. Söz konusu özellıkler, demokrat kişiliğin katı sınır taşlan değil, eği- lintsel vasıflandır Bunlann ancak uygun ortamda kök sürebileceklerini, kök sürebıldik- leri ortamı zenginleştirip gelişürebileceklerini söyleyebiliriz. (*) örneğın, yeni olması ıtibanyla şu çaüfmaya bakılabilir. C.C. Gould, Rethinking Democracy, New York. 1988. s. 283-306 PARİSTEN SELÇUK DEMİREL YENIYOL Sürekli Dcvrim'den Yeniyol'a Seçim öncesi ve Scçimler Tarihi Kucaklaşma S.S.C.B.'de Darbe TV. Enternasyonal Karar Mctni Kapitalizm ve Suç Emest Mandel Ihanete Uğrayan Devrim Çatalçeşme Sk. Oretmen Han D.411 Cağaloğlu/İST PK. 184Sırkeci/lST. G A Z E T E C İ Y E ÜSKÜDAR'DA Kaiorrferli daire aranıyor 310 14 78 ÇAGRICIHAZI MANDALINIZ Kırıldıysa Ist. Tel: 329 47 46 İLAN NEVŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK 1991/3» HAÖMÜGfNDEN Davacı Nevşehir Bağ-Kur ll Müdürluğü vekili Avukat Şukrü Çalış- kan tarafından davalı laanbııl Seümpaşa SokaJc No: 2S'te oturan Mü- fıt Sıralı aleyhine mahkeraeye açüan tazminat davasının yapüan açık yargılamasuıdan verilen ara karan gereğince. Davahlardan Müfıt Sıralı'ya mahkemece tebligat yapılamadıjın- dan ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalı MOfıt Sıralı Nevşehir Adliyesi 1. Asliye Hukuk 1$ Mahke- mesi'nde duruşma salonunda yapılacak olan 12.12.1991 gün ve saat 9'daki duruşraalara mazeretsiz katılması halinde HUMK.'nın 377 ve 213. maddderi uyannca duruşmalara yokluğunda devam edip karar verileceji ilanen tebliğ olunur. Baan: 50615 İLAN ÇİÇEKDAĞI KADASTRO HÂKİMLİCİ'NDEN Esas No: 1988/58 Davacı Ayje özmen'in davalı Bünyamin Baıan aleyhine açmış ol- duğu tapu iptali ve tescil davasının mahkememizde yapüan açık yar- gılamaJan sonunda, Tespit malikj olan davalılar Elif Kaplan, Haüce özcan, Ümrau- sün Merdan ve Hüsnu Şimşek'in açık ve kesin adreslerinin bulun- maması ve adlanna çıkanlan davetiyelerin ise bila tebliği iade edilmesi nedeniyle yukanda adı geçen davahlara 1988/58 esas sayılı dosyaıun duruşma günü olan 21/1/1992 gunü saat 09.00'da Çiçekdagı Kadastro Mahkemesi'nde hazır bulunmalan ya da kendilerini bir vekil ile temsil ettinneleri davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 12.11 1991 Baan: 45326 İLAN PERŞEMBE SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN Esas No: 1991/318 Karar No: 1991/487 Davacı Ali TAınç Karadeniz Vekili Av. Guner Sağra tarafından davalılar Mehmet Kumcu ve 10 arkadasına karşı açılan Onaküğın Giderilmesi davasının, mahkememizde yapüan açık yargılaması sonunda: Davalı, Persembe ilçesi Efirli köyünden Mehmet Kumcu'nun açık adresı bulunamadığından adına Gazete ile duyuru yapılmıştır. Bu kez de Hüküm özetinin davalıya Gazete ile duyuru yapümasına karar verildiğinden; Davahnın da payı bulunan Persembe ilçesi Efirli Köytl 4-9 pafta 83 parsel pent arası yeri ısimli tasınmazın açık artırmada satılarak ortakhğın giderilmesıne, satış bedelinin paydaşlara paylan oranında ödenmesine, karar verilmiş ancak davalı Mehmet Kumcu'nun adresi belli olmadığından karar özetinin ilan yolu ile duyurulmasına ılan günunden itibaren 7 gun içerisinde Yargıtay'a başvurmadığı takdirde karann kesinleşeceğinin bilinmesine karar tebliği yerine-geçerli olmak uzere ilanen duyurulur. Basın: 50716 ZEHRA İPSİROĞLU Gençler ve Köktendinci Akımlar Bugün köktendinci akımlara kapılan gençlerin sayılan- nın giderek artmasında, yıllar yılı aksayan otoriter bir eğitim sisteminin payı olduğu yadsınamaz. Bilgi yığmaca- sı ve ezberciliğin içinde tıkanıp kalma, çok yönlü ve eleştirel düşünme yetisınden uzak olma, ister istemez saplantılı ve tek yönlü bir bakış açısına, dogmatizme yol açıyor. Hiçbir zaman bağımsız düşünmeye, kendi kendine karar vermeye alışmamış olan gencin kendisine sunulan sahte özgürlük adına, yakın çevresine yabancılaşıp gerici güçle- rin yönetimine girmesi bu açıdan son derecede doğal. işin korkuncu, gençlerin kullanıldıklarının bilincinde olma- yışları. Otuzlu yıllarda Almanya'daki gençlerin de kolayca Nazi akımına kapılmaları. o dönemde Almanya'da egemen olan baskıcı ve otoriter bir eğitim sisteminin uzantısı ola- rak değerlendirilebilir. Gencin yaşadığı baskı ne denli yoğunsa, çevresiyle uyumsuzluğu ne denli derinse, aile- sinden kopması ve ona mutluluk vaat eden yeni ortamla *Uyuşması o denli kolay olacak. Gençlerin kendilerini bu akıma kaptırmalarındaki et- menleri kısaca şöyle toparlayabiliriz: Baskıcı ve otoriter bir eğitim sisteminin yarattığı buna- lım. Ergenlik çağında bir benlik arayışı içinde olan gençlerin çevrelerine karşı doğal tepkileri. Olumlu bir alana, orneğin spor, sanat vb. yönlendirile- meyen gizilgüçlerinin onlan bir boşluğa sürüklemesi. Aileleri ile aralarındaki diyalog kopukluğu. Yakın çevre- nin ilgisizliği ve anlayışızlığı. Birey olarak kendini kanıtlama, ciddiye alınma, saygı görme isteği. _ ^ _ ^ - ^ ^ . ^ _ ^ — _ ^ . ^ ^ Köşeyi dönmeden OtUZİU VllUVlfal başka bir şeyin düşü- A ı m a ı l v a , l l a l f l a.-,»!--!- , 1 . nülmediği bir ortam- Hlölanjd umi geııyıvııll IW da, sevgi. dostluk, k U dayanışma gibi duy- gulara özlem. örnek alınabilecek, hayran olunabilecek b ^ ^ •#«»••••. u . bir otoriteye duyulan •WWW »• OlOnl» Oir gereksinim e§ttim SİStenİHİn UZMtlSI Bilinmeyene, usdışı mıaraj^ riaftnrlafMrHahMlr güçlere duyulan do- " * OB5WIWIwnwWllı. ğal ilgi. Gençlik coş- ^ ~ — ^ — ~ — — ~ ™ " " ^ " " ^ ^ ^ ^ — kusuyla kendini bir olaya ya da insana kolaylıkla kaptır- ma eğilimi. Burada alınacak en önemli önlem, ilkokuldan başlaya- rak eğitim sıstemimizde köklü bazı değişikliklerin yapıl- ması ve halk eğitimine, yaygın eğitime gereken önemin verilmesı. Bunun için de eğitim anlayışımızı temelinden değiştirmeliyiz. (1) Her şeyden önce okulun öğrenciye soluk aldırmayan bir tutukluevı olmaktan çıkması; öğretmenlerin gardiyan ro- lünden kurtulmaları; öğretmen-öğrenci arasında saygı, sevgi ve karşılıklı güvene dayanan yapıcı bir diyaloğun kurulması; her şeyi tepeden inme belirleyen ve karşıt görüşlere hak tanımayan otoriter sistemin yıkılması; soyut bir bılgi aktarımına dayanan ezberciliğin kaldırılması; öğrencinin her açıdan ilgisini çekecek ve etkin kaölımını sağlayacak bir ders düzenine geçilmesi; eleştirel ve çok yönlü düşünme, düşgücünü ve yaratıcılığı gelıştirme doğ- rultusunda gerek ders sistemi ve yönteminde gerek kullanılan kitaplarda köklü değişikliklerin yapılması gere- kiyor. (2) Kuşkusuz tüm bu saydıklarımızın gerçekleştirilerek sağ- lıklı bir eğitim anlayışının temelinin abiması, altyapıda yapılacak olan köklü bazı değişikliklere bağlı. Ama bu da bugünden yarına gerçekleştirilemeyeceğine göre birey olarak bizlerin, annelerin, babaların, eğitimcilerin aşırı bir duyarlık göstermeleri gerekiyor. Bugün bizler akıntıya karşı kürek çekmenin vazgeçile- mez olduğu bir geçiş döneminde yaşıyoruz. Ne yapalım ki sistem bu deyip geçemeyiz. Unutmayalım ki sistemi değıştiren bireylerdir. Ve bizler ancak olumsuz olanı gö- rüp eleştirdiğimiz, cocuklarımıza sahip çıkarak onlan kişiliklerini bölecek, yıpratacak, gelişmelerini engelleye- cek olumsuz etkenlerden korumaya çalıştığımız sürece bir umırt var demektir, bir seylerin değişmesi umudu... (1) Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim, Yayına Hazırlayanlar: Jale Baysal, Nazan ipşiroğlu, Şeyöa Ozıl, Zohra Ipşiroğlu, Ç Y.DD. yayın- lan 1, Cem Yayınevı 1990 (2) Türkiye'nin Ders Kıtapian, Yayına Hazırlayanlar. Nilüfer Tapan, Şeyda Özıl, Ç Y.D.D. Yayınlan 4, Cem Yayınevi 1991 SAHİBİNDEN ÇINARCIK'TA ARSALAR Marmara sahihnde,Çınarcık,Koruköy,Esenköy'de satılık arsalarım vardır. Parseller ıfrazlı, ımarı Çınarcık Belediyesince 2-3-5 kat olarak verilmiştir. Derhal ınşaata başlanabılır. Arsa- larım müstakil tapulu, 240-480 m2 büyüklüğünde konumuna göre 24 ile 80 mılyon lıradır. Ödeme kolaylığı yapıyorum. Arsa- lar denız manzaralı. çevre ormanla kaplı olduğundan, nelıs bir hava ve gorüntu mevcuttur. 3-5 arkadaş bırlıkte hareket ederek bırkaç daırelık arsa alabileceğınız gibi, 10-20-30 üyelik koope- ratıfler ıçın imarlı yerlerım de vardır. " Veli Göçsr - Kaya Gazl- nosuÇarşısı - Çınarcık" adresıne yazarak tanıtıcı broşür, takvi- mımı ısteyebılırsinız. Ziyaretlerınızı bekler, saygılar sunarım. Çııurcık:(9.193) 568O0 • 56801 lst.:(1) 513 73 63-513 74 27 V»ll Q«ç«r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear